ÜSAO 2. Bölüm

**************

“Hadi ama bunu bana yapmış olamazsın değil mi” diye söylenerek traktörden aşağıya inmişti. Etrafına bakınarak yoldan geçen birileri olup olmadığını kontrol ediyor ama görünürde kimseyi görmüyordu. Söylenmesine devam ederken nasıl olup da traktörün benzininin kontrol edilmediğini düşünmeye başlamıştı. Bir hafta da çiftlikte işler karışmıştı. Mirasyediler etrafta emir yağdırırken çalışanlar işi iyice savsaklamaya başlamıştı. Genç kız kendi işine odaklanmış iki haftanın geçmesini bekliyordu. İki hafta içinde okul açılacak ve kendisi de şehre inecekti. Derin bir nefes alarak yola yaya yürümeye karar veren genç kız eline aldığı boş benzi bidonu ile çiftliğe doğru yönünü çevirmişti. Çiftlikte her zaman depoluk benzin bulunduruyordu. Kısa bir süre yürüdükten sonra kulağına gelen bir araba sesi ile başını çevirerek arkasına bakmıştı. Gördüğü araba sevinmesine neden olmuştu. Yaşlı adamın avukatıydı gelen. Elini kaldırarak arabaya durmasını işaret ettiğinde Güneş’i tanıyan avukat gülümseyerek arabasını durdurmuştu. 

“Yolda mı kaldın?” onun sorusu ile başını sallayan genç kız gülümseyerek elinde ki bidonu gösterip “Benzin bitti!” dedi. Otuzlarında olan avukat genç kıza gülümsemeye devam ediyordu. Az sonra gireceği toplantının sıkıntısını yol boyunca çekmişti. Yolda karşılaştığı bu kızın oldukça pozitif enerjisi vardı ve kendisi de az da olsa sıkıntısını yaşıyordu. “Çiftlikte işiniz mi var?” Güneş’in sorusu ile derin bir nefes alarak “Evet” dedi. Genç kız onun sıkıntılı olduğunu anlayabiliyordu. “Bir sorun mu var avukat bey, neden bu kadar sıkıntılısınız?” Güneş’in sorusu ile derin bir nefes bırakarak “Aç kurtların arasından sağ çıkmak için taktikler geliştiriyordum!” Güneş onun sözleri ile kahkaha atmaya başlamıştı. “O kadar kötü mü?” diye sormadan edememişti. Genç adam başını sallayarak onu onaylarken Güneş de mirasın açıklanmasının neden bu kadar uzun sürdüğünü düşünüyordu. Yaşlı adamın mirasını kime bıraktığıyla pek ilgilenmese de onu asıl ilgilendiren yıllardır görmediği kişinin gelip gelmeyeceğiydi! Arabada arkasına yaslanarak yolu takip etmeye başlamıştı. Onun sessizleşmesi genç adamın dikkatinden kaçmamıştı. 

“Neden sustun, bana eziyet ediyorsun.” Onun sözleri genç kızı şaşırtmıştı. Onun şaşkın bakışları karşısında gülümseyen genç adam “Konuş ki birazdan gireceğim stresli toplantıyı biraz olsun unutayım!” Güneş hafif gülümseyerek “Sence çiftlik ne olacak, yani satarlar mı?” diye sorduğunda yüzünde ki endişe fark edilmeyecek gibi değildi. “Satılmasını istemiyorsun değil mi?” Güneş omuzlarını silkerek “Çocukluğum burada geçti, satılmasını elbette istemiyorum. Umarım Asım bey buranın değerini bilen birine bırakmıştır çiftliği” Avukat gülümseyerek genç kıza bakmıştı. “Merak etme, çiftliği satmalarına imkan yok!” dediğinde Güneş inanmaz bir şekilde avukata bakmıştı. “Nasıl!” genç adam meraklı bakan Güneş’e cevap vermek yerine sadece önüne dönerek gülümsemişti. Arabayı çiftliğin on metre ilersinde durdurarak genç kıza dönmüştü. “Seni burada indirsem sorun olur mu?” Güneş başını sallayarak arabadan inmişti. Genç adam arabayı hareket ettirerek ardında bıraktığı kızı aynadan görüntüsü kaybolana kadar izlemişti. 

“Bu iş çok eğlenceli olacak!” 

~~~***~~

Büyük salondan bağırış sesleri geliyordu. Kadınlardan biri “Neden hala gelmedi, onu beklemek zorunda mıyız?” diye sorarken avukat sesten ağrıyan başını ovalamaya başlamıştı. Herkes miras için gelecek son kişiyi bekliyordu. Salonda yaklaşık altı kişi vardı. Genç adam salona girdiğinde bakışlarında ki ifade oradakilerin yutkunmasına neden olmuştu. “Bir sorun mu var?” sesi duyan herkes bakışlarını kapıya çevirirken avukat gelen kişiye dönerek derin bir nefes almıştı. “Seni bekliyorduk! Geldiğine göre artık mirası okuyabiliriz!” Kendisini izleyenlere aldırmayarak boş kalan tek yere oturmuştu. Umursamaz tavrı oradakileri çileden çıkarmaya yetiyordu. Amcaları ve halaları ona öldürücü bakışlar atarken onlara selam verme zahmetine bile kalkışmamıştı. 

“Evet, son mirasçı da geldiğine göre başlayalım!” avukat elindeki dosyayı evirip çevirerek açmaya başladığında Doğu yıllardır gelmediği büyük babasının salonuna göz atıyordu. Her şey eskisi gibiydi, hiç bir şey değişmemişti. Buradan ayrıldığı günü hatırlayınca içinde büyük bir pişmanlık peyda olmuştu. Zaten yıllar önce bu çiftlikten, büyük babasını yalnız bıraktığından dolayı pişmanlığı asla geçmeyecekti. Onu uyardığında ona inanmadığı için kendisinin cezalandırıldığını düşünmeden edemiyordu. Avukat bir şeyler anlatıyor ama onun sesini dahi duymuyordu. Sonunda amcalarından biri ayağa kalkarak “Bunu kabul edemeyiz!” diye bağırdığında düşüncelerinden sıyrılabilmişti. Avukat araya girerek “Bakın bu vasiyet gerçek. Şimdi ister size verilenle yetinin, ister sizin hakkınızı da diğer mirasçılara paylaştıralım!” Doğu başını iki yana sallayarak bu ortamda olmak istemediğini düşünüyordu. Gitmek için zaman kollarken avukatın sözlerini işitmişti. “Asım bey şehirdeki altı evi sizlere bıraktı. Ayrıca size yüklü miktarda da para bıraktı.” Dediğinde diğer amcası ayağa kalkarak “Bizi mi kandırmaya çalışıyorsunuz. Onların değeri bu çiftliğin değerinin yanında solda sıfır kalır!” diye kükrerken avukat adamın niyetini gözlerinden okuyabiliyordu. Bu çiftliği yıkıp yerine apartmanlar dikmek istediğini adı gibi biliyordu. Ama buna imkan yoktu. 

“Çiftlik ve çiftliğin bulunduğu araziler torunu Doğu beye aittir. O size devretmediği sürece de öyle kalacaktır!” Halası ayağa kalkarak şaşkın bir şekilde olduğu yerde donup kalan Doğu’yu göstererek “O yıllarca buraya gelmedi. Ağabeyim onu geri getirmek bile istemedi, nasıl olurda çiftliği hiçbir şeyden anlamayan bu adama bırakabilir.” Doğu kendisine gelerek avukata “Bu doğru mu? Yani büyük babam çiftliği…” genç adam yutkunarak karşısında kendisine bakan avukattan cevap bekliyordu. “Evet, çiftlik tabusu için bir süre daha burada kalmanız gerekiyor. Doğu ne söyleyeceğini bilemiyordu. Ama bu çiftliği hak ettiğini de düşünmüyordu. Halaları ve amcaları karşı çıkarken genç adam daha fazla dayanamayarak odadan çıkmıştı. Nefes almalıydı. Büyük babasının öldüğünü iki gün sonra duymuş ve hemen çiftliğe gelmek için uğraşmıştı. Onu son kez görememişti bile. Geldiğinde çoktan gömülmüş olan adamın ardından sadece içinde pişmanlık vardı. Bu çiftliği kabul edemezdi. 

Omzuna dokunan elle ardına döndüğünde avukatın anlayışlı bakışlarıyla karşılaşmıştı. 

“Burayı alamam, bu çok fazla!” dediğinde avukat gülümseyerek “O da böyle söylemişti.” Genç adam bakışlarını kısarak avukatın ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu. “Asım bey kabul etmeyeceğinizi biliyordu bu yüzden sizinle konuşmamı istedi.” Doğu hala büyük babasının kendisini bu kadar iyi tanımış olduğuna inanamıyordu. Yaşlı adam geleceğini okur gibi onu uyarmış ama o uyarılara aldırış etmemişti. 

“Ben yine de…” derken “Kabul etmek zorundasınız, yoksa çiftlik yok olur!” diyerek avukat tarafından konuşması kesilmişti. Doğu şaşkın bir şekilde avukata bakarken “Ne demek bu?” diye sormadan edememişti. Avukat etrafına bakınarak genç adamın sorusunu yanıtlamıştı. “Yıllardır amcaların Asım beye baskı uyguluyor. Bu topraklar çok değerli biliyorsun ve bası alıcılar büyük çiftliklere göz koymuş durumda. Dolayısıyla burayı yıkıp büyük binalar dikmek istiyorlar. Dedenin tüm hayatı bu topraklardı. Sende biliyorsun, o buradan asla ayrılmadı. Senden tek dileği emanetine sahip çıkman!” Doğu neredeyse ağlamak üzereydi. O da biliyordu büyükbabasının bu topraklara ne kadar değer verdiğini. Kendisine güvenmeseydi asla ona bu çiftliği bırakmayacağı. İçinde derin bir acı vardı. Yıllardır unuttuğu hisleri yeniden yaşıyordu. 

“Doğu bey, yalnız size söylemem gereken bir şey daha var. Çiftlik size bırakıldı ama çiftliğin ilerisindeki ev buna dahil değil. Orayı başkasının üzerine yaptı!” Doğu ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Çiftliğin ilerisinde iki katlı müştemilat vardı ve orada da…” aklına gelen isimle genç adam duraksamıştı. Güneş’in o evde kaldığını neredeyse unutmuştu. Genç kızın babasının öldüğünü duymuştu ve Güneş’in de çiftlikten ayrılmış olabileceğini düşünmeden edememişti. Tek başına kaldığını düşününce evlenip evlenmediğini merak etti ister istemez. Onu hatırlayınca yüzünden eksik etmediği gülümsemesinin hala yerinde olup olmadığını merak etmişti. İçi sıkıntıyla dolarken “Dedem neden bu şekilde bir şey yaptı ki?” sonra aklına gelen şeyle gözlerini büyütmüştü. Orası çiftliğin bel kemiğiydi. Çiftlik arazisinin tam ortasında sayılırdı ve o bölge olmadan bu çiftliğin bulunduğu arazi istenildiği gibi değerlendirilemezdi. Dolayısıyla amcası çiftliği alsa bile Güneş o müştemilatın yerini satmadığı sürece bu arazi işlerine yaramazdı. “Dedem çiftliği satacağımı düşündü değil mi?” Avukat başını iki yana sallayarak “Hayır, sadece kabul etmezseniz çiftliğin amcalarınıza kalacağını bildiği için böyle bir şey yaptı. Güneş hanım yıllardır burada ve bu toprakları seviyor. Onun satışa engel olacağına eminim!” dediğinde avukatın sesindeki hayranlık genç adamın dikkatinden kaçmamıştı. 

“Ve son olarak çiftlik masraflarına ayrıca bir burs bağlandı. Güneş hanım okulunu bitirene kadar burs alacak. Hatta okul bittikten sonra bir yıl daha aynı parayı alacak!” Doğu şaşkındı. Dedesi nasıl olup da bu kadar şeyi düşünmüştü. “Peki Güneş bunu nasıl kabul etti?” Avukat yüzünü çevirerek “Daha bundan haberi yok. Kabul etmesi için elimden geleni yapmak zorundayım!” O sırada ileride güneşin üzerinde dans ettiği muhteşem bir parıltı görmüştü. Sırtı dönük olan saman saçlı kızın kim olduğunu yıllar sonra bile tanıyabiliyordu. Bakışlarını genç kıza dikerken onun hiçbir şeyden haberi olmadığını biliyordu. Avukat gülümseyerek “Gülümsemesi bulaşıcı olmalı. Adı gibi güneşe benzeyen bir gülümsemesi var. Etrafını aydınlatıyor.” Doğu onun sözleri ile rahatsız olduğunu hissetse de bir şey dememişti. “Ne okuyor?” Avukat genç kızın elinde bidonla gidişini izlerken gelen soruya cevap vermişti. “Ziraat dördüncü sınıf!” Doğu nedense şaşırmamıştı. O küçükken bile toprakla uğraşmayı seviyordu. Bakışları genç kızın elinde ki bidona takılınca gözlerini kısmıştı. “Elinde ki ne onun?” tam da o sırada genç kızın duraksadığını görünce neden gerildiğine anlam verememişti. Koşarak gözden uzaklaşırken Doğu başını sallayarak onun çocuksu gülümsemesine sinir olmuştu. Onlar salona doğru ilerlerken içeriden hala sesler geliyordu. 

“Miras açıklandığına göre herkes dağılabilir artık!” Doğu sıkılmış bir şekilde kalabalığı dağıtırken öldürücü bakışlar aldığının farkındaydı. Onların yüzsüz olduğunu düşünmeden edemedi. Adamlar söylenirken Doğu çalışanlardan birine seslenerek “Odamı hazırlayın!” diye ricada bulunmuştu. Avukat ona bakarak “Çiftlik devir işlemlerini başlatıyorum!” dedi. Doğu sadece başıyla avukatı onaylamıştı. Bundan sonra hayatı eskisi gibi olmayacaktı. 

———————–

Arkadaşlar hikayemi beğenmediniz galiba 🙁 Umarım beğeni sayısı artar..:) Yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim… 

1.BÖLÜM <<<<<<——- >>>>>> 3. BÖLÜM

3090cookie-checkÜSAO 2. Bölüm

4 yorum

  1. Allahım diğer hikâyelerin gibi bu da çok güzel hemen diğer bölüme geçiyorum çok güzel ama bu ya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir