ÜSAO 14. Bölüm

“Efendim neden onunla evlenmiyorsunuz?” 

Doğu öfkeyle odada dolaşıp duruyordu. Kemal onu izlerken tedirgindi. Sonunda masasının başına geçen genç adam yardımcısına dönerek “Hemen avukatı çağır, ayrıca Şahin’e söyle Işık’ın gölgesi olsun. O kadın oğluma yaklaşmayacak!” Kemal başı ile onu onaylarken odadan çıkmak için izin istemişti. Salondan geçerken Güneş’in hala yerinde oturduğunu görünce duraksamıştı. “Güneş hanım?” genç kız hayal aleminde genç adama bakmıştı. Sonra ağır bir şekilde oturduğu yerden kalkarak odasına doğru adımladı. Kemal şaşkın bir şekilde genç kızın gidişini izlerken içinden de “Bu da normal değil!” diye söylenmeden edememişti. 


Güneş odasına girerek kapıya yaslamıştı sırtını. Kalbi deli gibi atıyordu. Düşüncesi bile genç kızı bu kadar heyecanlandırırken gerçek olması heyecandan ölmesine neden olabilirdi. Derin derin nefes alarak yatağına doğru ilerlerken kapının tıklatılmasıyla olduğu yerde kalmıştı. Hemen ardından açılan kapıdan başını uzatan orta yaşlı çalışan kadın genç kıza gülümseyerek “Erkencisin kızım, aç mısın?” diye sormuştu. Güneş yemek düşünecek durumda değildi. Derin bir iç çekerek “Ben şimdi ne yapacağım? Onun yüzüne nasıl bakacağım?” genç kızın davranışları ile gülümseyen kadın ağır adımlarla onun yanına gitmiş ve Güneş’in sırtına elini koyarak onu rahatlatmaya çalışmıştı.

“Ne oldu kızım?” Güneş kadının kendisine sıcak bir şekilde kızım demesi ile bakışlarını ona çevirmişti. Hiç bir zaman anne sevgisini tatmamıştı. Annesi o bebekken ölmüştü ve babası bir daha evlenmemişti. Yanakları utançla yanmaya başlarken bu kadar utangaç olduğu için kendisini suçlamadan edemiyordu. 


“Kemal! O bizim evli olduğumuz yalanını söyledi ve ben onun yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyorum!” Kadın tiz bir kahkaha atmış sonra da utanmış gibi hemen elini ağzına götürerek kahkahasını gizlemeye çalışmıştı. Güneş ters bir şekilde ona bakarak “Bu sence komik mi? Ben burada endişeden ne yapacağımı bilmiyorum.” Kadın onun ellerini alarak sevgiyle sıkmıştı. “Bu kadar endişe etmemelisin. Eminim Doğu Bey bunu senin kadar dert etmiyordur. Ayrıca sen neden utanıyorsun ki? Hem belki bu sayede senin farkına varmayı akıl eder o akılsız oğlan!” Güneş ağzı açık bir şekilde kadının gülümseyen bilmiş yüzüne bakıyordu. “Bu… Sen…” kekelemeye başlayan genç kıza sarılarak “Hadi biraz dinlen sen, bir saat sonra yemek için seni kaldırırım. Hem o zamana kadar Işık da gelir. Biraz enerji toplamalısın!” kadının odadan çıkışını hayal perdesi ardından izleyen genç kız güçlükle kendisini banyoya atarak elini yüzünü soğuk suyla yıkamıştı. Doğu çalışma odasında düşünmekten çıldırmak üzereydi. Yemek saati yaklaşıyordu ve Güneş’i göreceği için tedirgindi. Başını iki yana sallayarak en son ne zaman bu kadar tedirgin olduğunu hatırlamıyordu bile. Solukları öfkeyle burnundan dışarıya çıkarken sonunda kapının sert bir şekilde açılması ile tüm düşüncelerinden sıyrılmıştı. 


“Babacım!” Işık koşarak babasının boynuna atlamıştı. Onun bu hareketi ile bazen unuttuğu hisleri yeniden hatırlıyordu. O da ailesini küçük yaşta kaybetmişti ama neyse ki büyük babası ona sahip çıkarak büyük bir sevgiyle büyütmüştü. İçinde büyüyen pişmanlık yeniden yüzünü göstermişti. Gözlerini kapatarak bu anın tadını çıkarmaya çalıştı. Gülümseyerek geri çekilen küçük çocuk “Bana ne getirdin baba?” diye sorarken Doğu da aynı gülümseme ile karşılık vererek “Odana bakmak ister misin?” diye sormuştu. Işık hızla odasına doğru koşarak sevinç çığlıkları atıyordu. Onun sesleri evin içinde yankılanırken Doğu elini alnına koyarak bu güzel sesin asla bu evden mahrum kalmasına izin vermeyeceğine yemin etmişti. Ne olursa olsun, oğlunu kimse alamazdı. Güneş yerinde doğrularak etrafına bakınmaya başlamıştı. Başı müthiş ağrıyordu. Amaçsız ağrının nereden geldiğini bilse de buna aldırmamaya çalışıyordu. Gözlerinde sis perdesi olmuştu. Gözyaşları yanağından aşağıya doğru akarken onları durdurmak için elinden bir şey gelmiyordu. Yine migren ağrısı tutmaya başlamıştı. Ağrısı dayanılacak gibi değildi. Yatağından güçlükle kalkarak çantasından ilacını almak istemiş ama birden dengesini kaybederek yere kapaklanınca yerinden kalkmak için hiçbir çaba sarf etmeye gerek duymamıştı. Gözlerini kapatarak iki elini yanda yumruk yapmış az da olsa baş ağrısının dinmesini beklemişti. Bu şekilde yerinden kalkarsa gözyaşlarının etkisi ile yine gözleri kararacaktı. Bu kez daha ciddi şekilde yaralanabilirdi. 


Doğu oğlunun peşinden giderken Güneş’in odasının kapısının önünden geçtiği sırada duyduğu sesle duraksamıştı. Önce önemsemeden oradan gitmek istemiş ama dayanamayarak odanın kapısına yürüyerek kapıyı tıklatmıştı. “İyi misin, bir sorun mu var?” genç adam içeriden ses gelmesini bekliyordu. Güneş kapı tıklatılmasını beyninde hissediyordu. Sanki beynine çivi çakıyorlardı. Ses vermek, kapıyı tıklatmamasını söylemek istiyor ama ağzını bir türlü açamıyordu. Yanağından aşağıya oluk gibi akan gözyaşlarına engel olamıyordu. Doğu “İçeriye giriyorum!” diye söylenerek kapıyı açtığında gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı. Güneş yerde uzanmış ve kıpırdamıyordu. Yüzü oldukça soğuktu ve o anda genç adam tüm bedeninin korkuyla sarsıldığını hissetmişti. Hızla genç kızın yanına çökerek onun başını ellerinin arasına almıştı. Eliyle yanağından akan yaşları silerken “Güneş bana bak!” genç adam konuşuyor Güneş ona içinden cevap veriyordu.

“Kolaydı sanki sana bakmak!” Doğu ses alamayınca “Güneş, hadi güzelim bana bak!” “Güzelim!!! Ben mi? ah evet güzelim değil mi? Bunu yeni mi fark ettin!” Güneş içinden geçenleri genç adama söylemeyi ne kadar çok isterdi. “Aç o gözlerini dedim sana lanet olası!” Doğu çıldırmış gibiydi. Cevap alamadıkça daha da çok sinirleniyordu. “Hah şöyle özüne dön Doğu Bey… Ama bağırma lütfen başım çatlıyor!” genç kız baş ağrısı içinde kendi düşüncelerine kahkaha atmak istiyordu. Birden havalandığını hissetmişti. Doğu onu kucağına alarak “Kemal hemen arabayı çalıştır!” diye bağırınca Kemal şaşkın bir şekilde kucağında Güneş ile gelen patronuna bakmıştı. Arabanın arka kapısını açan genç adam “Ne oldu Doğu bey, daha birkaç saat öncesine kadar iyiydi. Yoksa intihar mı?” Doğu onun sözleri ile donup kalmıştı. Hızla bakışlarını genç kıza çevirdiğinde onun da irkildiğini görmüştü. “Ne saçmalıyor bu adam, neden intihar edecekmişim?” Doğu onun sözlerini duymuş gibi “Saçmalama Kemal, neden intihar etsin ki? O intihar edecek biri değil!” Güneş içinden gülmek istemişti. En azından Doğu az da olsa onu tanımıştı. Gözlerini hafif aralamayı başararak genç adamın elini tutmaya çalıştı. Doğu onun elini hissedince hızla genç kızın yüzüne bakmıştı. “İyi misin?” Güneş yeniden gözlerinden akan yaşlara saydırmaya başlayarak başını sallamıştı. Zorlukla “Migren!” dediğinde genç kızın ıslak bakışları genç adamın yutkunmasına neden olmuştu. Hala eskisi kadar güzel bakıyordu. Onun bu bakışı her zaman genç adamın içini yakmıştı. Bunu fark etmek birden Doğu’nun ürpermesine neden olmuştu. Başını iki yana sallayarak “Hastaneye gidiyoruz, birazdan iyi olacaksın!” Güneş acı bir gülümseme ile ona bakıp yeniden gözlerini kapatmıştı. İçinde garip bir mutluluk vardı. Doğu onunla ilgileniyordu. Bunu ne zamandır hayal ettiğini genç kız düşününce içi yeniden acımıştı. Eski tanıdığı adam hala yanındaydı. Ne kadar katı davranışların ardından saklanmaya çalışsa da o bildiği Doğu hala buradaydı. 


Birkaç saat içinde hastaneden çıkarak eve doğru ilerlerken Doğu Işık’ın yakınmalarını dinlemek zorunda kalmıştı. Küçük çocuk Güneş’in hastalandığını duyunca ağlamaya başlamıştı. Onun oğlu ağlıyordu. Bunu daha önce bebekliği hariç pek görmemişti. Her zaman gülümseyen oğlu ağlıyordu. İçinde suçluluk duygusu belirmişti. Oğlu bu kıza çok alışmıştı. “Işık seni görmek için uyumayacağını söyledi.” Başını iki yana sallayan genç adam Kemal’in sırıttığını aynadan görünce kaşlarını çatmıştı. “Efendim size söylediğimi bence düşünmelisiniz!” Kemal’in sözleri ile tedirgin olan genç adam kaşlarını çatarak “Ne yapacağımı sana sormadım Kemal, sen işine bak!” Kemal gülmemek için dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Güneş onlar arasında ki mevzunun kendisi olduğunu bilmeden “Kemal ne söyledi bilmiyorum ama onun düşüncelerinde de önem vermelisin!” Doğu inanmaz bir şekilde genç kıza bakarken Kemal dayanamayarak gülmeye başlamıştı. “Yanlış bir şey mi söyledim?” Doğu onun bu masumane sözleri karşısında kaşlarını çatarak “Unutuyorsun galiba, Kemal’in attığı yalanı!” Güneş onun sözleri ile yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. “Eğer Işık için iyi olacaksa bu yalanı sürdürebilirim. Eski karın olabilir ama Esra’dan hiç hazmetmediğimi sende biliyorsundur herhalde?” 


Kemal duyduklarının şaşkınlığı ile “Esra hanımı daha önceden tanıyor muydunuz?” Kemal’in sorusunu Doğu cevaplamıştı. “Güneş’in çocukluğunu biliyorum. Doğduğundan beri bizim çiftlikte yaşadılar!” Kemal anlamış gibi başını sallarken Doğu’nun neden yıllar sonra eve bir bayan getirdiğini anlamaya başlamıştı. O herhangi biri değildi. Geçmişiydi! Çiftlikten ayrıldığından beri Doğu’nun yanındaydı. Onun çektiklerinin en yakın tanığıydı. Pişmanlıklarını her zaman biliyordu. Şimdi ise geçmişinden gelen şu kıza kayıtsız kalamıyordu. Hiç yoktan iyiydi. 


Eve vardıklarında kapının açılmasıyla Işık koşarak genç kızın beline sarılmıştı. “Çok korktum, sana da bir şey olacak sandım!” küçük çocuğun yanaklarında ki ıslaklık hala duruyordu. Güneş üzüntü ile çökerek küçük çocuğu kucağına almıştı. Oldukça ağırdı. Doğu buna engel olmak istemiş ama Güneş’in bakışlarında ki ifade ile olduğu yerde kalakalmıştı. Sonunda neşeli bir şekilde “Söyle bakalım küçük adam, bu akşam benimle kalmaya ne dersin?” Işık “Sen sormasaydın da seninle yatacaktım ben!” dedi. Onun sözleri ile Güneş yalandan kaşlarını çatarak “Şu benim yatağıma tırmanma huyundan vazgeçmelisin. Yoksa sana küçük sapık diye seslenmeye başlayacağım!” Işık onun ne demek istediğini anlamayarak “Baba sapık ne demek?” diye sorduğunda Kemal patronunun yüz ifadesine kayıtsız kalamayarak kahkaha ile gülmeye başlamıştı. Doğu ise Güneş’e ters bir şekilde bakarak “Ona bu şekilde kötü sözler öğretme seni temin ederim pişman olursun!” Genç kız umursamaz bir şekilde omzunu silkeleyerek etkilenmediğini belli edercesine Işık’la neşeli konuşarak ondan uzaklaşmıştı. Kemal sessiz bir şekilde Doğu’nun yanına yaklaşarak kulağına iyice yaklaşıp “Vay be, ne kız ama. Bence düşünmeye değer!” Doğu hızla Kemal’e dönerek dik bakışlarını genç adamın gözlerine dikmişti. “Bazen sana fazla mı yüz veriyorum diye düşünmeden edemiyorum Kemal!” Kemal de tıpkı genç kız gibi omzunu silkeleyerek onların peşinden eve girmişti. 


“Bunca şey arasında bir de bu sorunla uğraşmak zorundayım.” Eve doğru ilerlerken kapıya yanaşan araba sesi ile geriye dönmüş ve gördüğü kişi ile dişlerini sıkmaya başlamıştı. 


****************
Arkadaşlar yorum ve beğenilerinizi eksik etmezseniz sevinirim!



13. BÖLÜM <<<<<<——->>>>> 15. BÖLÜM

3640cookie-checkÜSAO 14. Bölüm

3 yorum

  1. Allahım esra geldi yine sanırım yoksa serdar araziyi satsın diye mi geldi bölüm çok iyi doğu güneşine kavuşacak sanırım ışık ve kemal sayesinde

  2. Selam yazarcim hoş geldin
    Yine harikalar yaratmışsın
    Güneş ve Doğu un arasındaki buzlar eriyor gibi bakalım ne olacak
    Ya Esra yada mine geldi bakalım hangisi
    Yeni bölümü merakla bekliyorum
    Emeğine yüreğine sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir