Genç kız odasının penceresinde bakarken hala burnundan soluyordu. Gözleri dışarıda ki ağacın yatay dalına takılınca dayanamayarak pencereyi açmış ve ayağını uzatarak yan taraftaki dala geçmişti. Oturduğu dalda sırtını gövdeye yaslayarak başını kaldırıp güneşin ısısını bedeninde hissetmeye çalışmıştı. Sanki tüm siniri gidiyordu. Aklında hala Doğu’nun sözleri vardı. “Duygusuz serseri!” soğuk bir şekilde onunla evleneceğini söylemesi genç kızı sarsmıştı. O anda düşüncelerinin farkına varan Güneş beyninde yankılanan sinyalle neredeyse dengesini kaybedip ağaçtan düşecekti.
“Karım olacak kişi!” elini ağzının üzerine kapatan Güneş bunun evlenme teklifi olduğunu, en azından kısmen evleneceklerinin sinyalini vermek olduğunu yeni fark ediyordu. “Bunu kast etmiş olamaz!” O düşüncelerinde dalarken odasının kapısının tıklatıldığını duymamıştı. Doğu kapıda bir süre bekledikten sonra hızla odaya dalarak “Seninle konuşmamız gerek!” diye konuşmuş ama odada kimseyi göremeyince duraksamıştı. Odadaki banyonun kapısına giderek kapıyı tıklatmış ama ses alamayınca yavaş bir şekilde konuşarak banyoya girmişti. Genç kız orada da yoktu. Öfkeyle burnundan soluyan Doğu, Güneş’in evden ayrılmış olabileceğini düşünüp hızla odadan çıkarak Kemal ile Şahin’i çağırmıştı. Evdeki hareketlilik genç kızın dikkatini çekse de ses etmemişti. Şuanda Doğu ile yüzleşecek cesareti yoktu. Kalbi hala onu görünce deli gibi atıyordu ama genç adam için hiçbir şey ifade etmediğinin biliyordu.
“Güneş’i gördünüz mü?” Kemal anlam veremediği bu soru karşısında duraksamıştı. “Odasına çıkmıştı Doğu bey!” diye ona cevap verirken Doğu dişlerini sıkarak “Odasında değil, onu bulun!” Güneş genç adamın sesinde ki emir verici tonu duyduğunda ürperdiğini hissetmişti. Neden bu şekilde davrandığına anlam veremese de ne olacağını görmek için sesini çıkarmamıştı.
Doğu çalışma odasına geçerek öfkeyle dolanıp duruyordu. Kızdığı tamamen kendisiydi. Hiç aklından geçmeyen sözleri nasıl olup da söyleyivermişti. Güneş’in şuanda nerede olduğunu merak etse de içindeki öfkenin yarısını da onu hayatına soktuğu içindi. Güneş! Onunla ne yapacağını bilmiyordu. Büyükbabasının vasiyeti onu hayatına zorunlu olsa da sokmuştu. Ellerini saçlarına daldırarak “Ne düşünüyordun da o sözleri sarf ettin!” genç kız birkaç dal aşağıya inerek duraksamıştı. Ağaç eve oldukça yakın mesafede olduğu için evde olan biteni görebiliyordu. O anda ilk kez fark ettiği şey ile duraksamıştı. Kendi odası Doğu’nun çalışma odasının hemen üzerindeydi. Genç adamın odasında öfkeli bir kaplan gibi dolaştığını görünce yutkunmadan edememişti. Seslenmek için hazırlandığı sırada çalışma odasının kapısı açılmıştı. Kemal yanında daha önceden gördüğü ama ne iş yaptığını bilmediği adamla çalışma odasına girmişti. Kemal odanın ortasına doğru ilerlerken gözüne takılan gölge ile kısa bir an duraksamıştı. Genç adam inanmaz bakışları ile genç kıza bakarken gülmemek için kendisini zor tutmuştu. Hızla pencereye doğru ilerlerken Güneş başını iki yana sallayarak onu durdurmak istemişti. Onun kendisini ele vereceğini düşünürken Kemal pencereye sırtını dönerek genç kızı görüş alanından çekmişti.
Güneş şaşkındı ve minnetle gülümseyerek genç adamın sırtına bakmıştı. Üstelik Kemal arkasını dönmeden pencereyi açmıştı. Genç kız içeride konuşanları az da olsa duyabiliyordu. “Avukat bey sizi görmeye geldi efendim!” Güneş avukat kelimesini duyunca ağaçtan inmekten vazgeçerek dinlemeye başlamıştı. Kemal sanki bunu bilerek yapmıştı! En azından genç kız böyle düşünüyordu ve bu düşüncesinde haksız da sayılmazdı. Kemal bilerek pencereyi aralamıştı. Doğu ise karşısında ki avukata sinirli bir şekilde cevap veriyordu. “Dava açtı da ne demek? O kadın buna cesaret etmeyi nasıl düşünür?” Avukat karşısında ki adama dikkatle bakıyordu. Onun yıllardır avukatlığını yapıyordu ve Doğu’yu ilk kez bu kadar sinirli görmüştü.
“Bakın Doğu Bey! Esra Hanım!”
“Hanım deme şuna!” Doğu onun sözünü sert bir şekilde kesmişti. “O kadın oğluma yaklaşamaz. Oğlumun hayatını mahvetmesine izin veremem. Onun tek düşündüğü para! Ama bu kez benden zırnık koparamayacak. Aklı varsa o davayı geri çeker!” Sesindeki bir şeyler genç kızın kanının çekilmesine neden olmuştu. Esra’nın neden bu şekilde davrandığını az çok oda biliyordu ama bir yanı küçük çocuğun annesini tanıması gerektiğinde de inanıyordu. Derin bir nefes alarak avukatın “Onun avantajı var efendim. Bir psikologdan rapor almış ve belgeleri imzalarken kendinde olmadığını söylemiş. Ayrıca sizin sık sık seyahate çıkmanız ve evli olmamanız da sizin aleyhinize görünüyor. Bunları kullanarak oğlunun velayetini ve aylık nafaka talebini avukatı ile dosyaya koydurmuş.” Güneş perde arkasından Doğu’nun sıkmış olduğu ellerine bakmıştı. Avukat şansını zorluyordu. Gerçeği söylemesine rağmen yaptığı hiç akıllıca bir davranış değildi. İçinden Esra’ya saydırmaya başlayan genç kız. Doğu’nun sabahki sözlerini hatırlamıştı. Ona yaklaşan kadınların çoğu onun parasının peşindeydi.
Ya Işık! Babasına düşkün olan çocuğun kendisini sevmeyen bir kadının yanına verilmesine dayanamazdı. Evet Doğu fazla çalışıyordu ama çocuğun etrafında onu seven insanlar vardı. Avukatın sesi genç kızı düşüncelerinden uzaklaştırmıştı. “Esra Hanım hamileymiş efendim ve sanırım evlendiği kişinin de geliri orta seviyede. Bu yüzden yeniden dava açtığına eminiz.” Esra’nın hamile olması genç kızı sarsmıştı. Gözleri Doğu’nun yüzünde sabitlenirken onun ne düşündüğünü, bu durum karşısında nasıl tepki verdiğini çözmeye çalışıyordu. Doğu hiç bir şey söylememişti. Sonunda Kemal eli ile işaret ederek Güneş’in ağaçtan inmesini söylediğini fark edince genç kız hızlı ama dikkatli bir şekilde ağaçtan inmişti. Aklı karma karışıktı. Bir türlü karar veremiyordu. Bu olanları duymayı istememişti. Dalgın bir şekilde evin arka bahçesinden içeriye girerken Şahin ile burun buruna gelmişti. Genç kız hızla geri çekilirken Şahin’in kızgın yüzüne bakmıştı.
“Neredeydiniz?” Güneş tek kaşını kaldırarak genç adama bakarak “Seni ilgilendirmez, bu evde esir olduğumu bilmiyordum!” dedi. Şahin onun sözleri ile daha da öfkelense de patronuna olan saygısından susmak zorunda kalmıştı. “Doğu bey sizi arıyordu, onun yanına gitseniz iyi olur!” Güneş alaycı bir şekilde gülümsemiş ve bir şey söylemeden genç adamın yanından ayrılarak odasına doğru yol almıştı.
“Kızım yemek yemeyecek misin?” ardından gelen ses ile duraksayan genç kız aç olmadığını söyleyerek odasına gitmişti. Sadece birkaç dakika sonra odasının kapısı çalındığında ise arkasını dönmeden girmesini söyleyerek açık olan penceresini kapatıyordu. Kapının sert bir şekilde kapanması ile yerinde sıçrayan genç kız kızgınlıkla kimin geldiğine bakmadan “Ahıra mı giriyorsun!” diye bağırınca karşısında ki kişinin bakışları ile olduğu yerde donup kalmıştı. Kıpırdayamıyordu. Yutkunmaya başlayan genç kız kendisine yönetilen sinirli bakışların sahibinden bakışlarını çekmemek için tüm gücü ile direniyordu.
“Neredeydin?”
Doğu’nun sert sesi ile yeniden sıçrayan genç kız bulunduğu durum karşısında hızlı bir şekilde düşünmeye başlamıştı. Kendisine bu şekilde davranmaya hakkı yoktu. “Bana sesini yükseltme, ben senin emir elin değilim!” bu sözler nasıl ağzından çıkmıştı bilmiyordu ama geri alamayacağının da farkındaydı. Doğu hızlı birkaç adımda yanına yaklaşarak genç kızın kolunu sıkı bir şekilde yakalamıştı. Gözlerini Güneş’in gözlerine dikerek “Bir daha sakın ortadan kaybolma! Seni uyarıyorum, inan…” Genç kız onun sözlerini tamamlamasına izin vermeden kolunu sert bir şekilde çekmişti. “Bunu hangi hakla söylüyorsun? Burada kalıyor olmam bana emir vereceğin anlamına gelmez. Haddini bil! Karşında küçük kız çocuğu yok!” birkaç adım genç adamdan uzaklaşarak derin nefes alıp vermeye başlamıştı. Doğu o kadar sinirliydi ki kime patlayacağını şaşırmıştı. Güneş’in haklı olduğunu bilse de şuanda ondan başkasına öfkesini kusamayacağını düşünüyordu. Aslında öfkesinin genç kız ile alakalı olmadığının da farkındaydı. Sonunda dayanamayan Güneş dolabına doğru ilerleyerek içinde küçük bir el çantası çıkararak birkaç parça eşyayı içine tıkmıştı. Düzenli olması umurunda bile eğildi.
“Buradan gidiyorum, senin saçmalıklarını dinleyecek durumda değilim. Yeni bir daire bulduğumda diğer eşyalarım için gelirim!” kapıya doğru ilerlerken Doğu sadece onun ardından bakmakla yetinmişti. Elleri yanda yumruk yapılmış bir şekilde kapının kapanmasını izlerken eline geçirdiği ilk şeyi öfkeyle kapıya doğru fırlatmıştı. “Git, istediğini yapabilirsin! Hepiniz aynısınız zaten!” Son sözleri genç kızın koridorda durmasına neden olmuştu. Onun kendisi ile cebelleştiğinin farkındaydı ama bu gece başka bir yerde kalıp düşünmek istiyordu.
Evin kapısından çıkıp bahçeye ulaştığında ise arkasına bakmadan ilerlemeye devam etmişti. Kemal genç kızın evden ayrıldığını görünce hızla onun peşinden gitmişti. Genç kız birkaç sokak yürüdükten sonra olduğu yerde duraksamıştı. Yerinde tepinirken Kemal şaşkınlıkla onu izliyordu. Kendi kendisine söylenmeye başlayan genç kız omzuna dokunan elle çığlık atarak sıçramıştı. “Sakin ol!” Kemal onu korkutmak istememişti ama genç kız boş bulunarak çığlık atınca o da yerinde geri adım atmıştı. “Senin derdin ne? Ödümü kopardın!” Kemal tek kaşını kaldırarak genç kıza bakmıştı. “Bir yere mi gidiyordun?” Güneş onu takmayarak yürümeye devam etmişti. Kemal de onun yanında yürümeye başlayarak genç kız ile konuşmaya çalışıyordu. “Sana bir soru sordum, nereye gidiyorsun?” Güneş olduğu yerde durarak bakışlarını genç adama dikmişti. “Benden ne istiyorsun? Artık rahat bırakın beni? Sen ve patronun sıkmaya başladınız artık!” Kemal kaşlarını çatarak genç kıza bakıştı.
“Sadece ona yardımcı olabileceğini düşünmüştüm. Sana bakınca hakkında ne kadar yanıldığımı anlıyorum. Senin de di…”
“Sakın sözlerini tamamlayayım deme!” genç kız onun ne söyleyeceğini anlamış gibi hızla konuşmasını kesmişti. Öfkeyle burun delikleri açılırken “Benim kimseye yardım edecek durumum yok anlamıyor musun? Ona yardım edemem!” Kemal kendisine sesini yükselterek konuşan genç kıza acı bir tebessümle bakmıştı.
“Nereden biliyorsun, denemedin bile? Bak! Işık doğduğundan beri onun yanındayım. Ne kadar zor zamanlar geçirdiğinin en büyük şahidiyim. O kadının istediği tek şey para ve Doğu Bey oğlunu korumaya çalışıyor. Bu kez tek başına bunu yapamaz. Ne kadar zengin olduğu önemli değil. Önemli olan düzenli bir hayatı olması… Bir ailesi, oğluna bakabilecek bir eş, kendisine her konuda yardımcı olabilecek biri!” Genç kız onun sözleri karşısında yutkunmadan edememişti. Sesinde ki acı tonu Kemal yakalasa da bir şey söyleyememişti.
“Bunu ben yapamam! Ben ona yardımcı olamam. Işık’ı seviyorum ama onun için bile yapamam!” Genç adam derin bir nefes bırakarak genç kıza sırtını dönmüştü. “Sen bilirsin!” kısa bir duraksamanın ardından son kozunu oynamaya karar vermişti. “Neyse artık sorun değil. Patron nasılsa kendisi ile evlenecek birini bulur. Ne demişler para her kapıyı açar. Ben Işık için üzülüyorum.” Onun sözleri ile dişlerini sıkan genç kız öfkeyle genç adamın yanından uzaklaşmıştı. “İstediğini yapsın, istediğiyle evlensin!” yürümeye devam ederken Kemal arkasını döndüğünde onun çoktan uzaklaştığını görünce planının işe yaramadığını düşünmeye başlamıştı. Oysa yıllar sonra patronunun yanına yaklaştırdığı tek kızdı genç kız. Bu durum Kemal için önemliydi. Üstelik kendi çapında yaptığı araştırmalarında da Güneş’in genç patronu ile olan geçmişini öğrenmişti.
“Bu işi halletmek zorundasın oğlum! Bu kız evin hanımı olacak!” kendi kendisine söz verdi.
Doğu odasında oturmuş iki eliyle başını tutarak düşünmeye başlamıştı. Aklında bir sürü düşünce dolaşıyordu. Şahin’i çağırarak Kemal’i sorunda genç adamın sözleri ile başını iki yana sallamıştı. Yarım saat sonra eve giriş yapan Kemal kapıda kendisini bekleyen Şahin’e bakarak “Bir sorun mu var?” diye sorduğunda patronunun kendisini beklediğini öğrenerek onun yanına gitmişti. Odaya girdiği anda “Neredeydin?” sorusuna karşılık kısa bir an duraksamıştı. Doğu yerdeki bakışlarını karşısında ki sadık adamına çevirdiğinde Kemal bakışlarını çekmeden “Güneş hanımın peşinden gittim ama onu geri döndüremedim!” Doğu başını iki yana sallayarak “Bunu neden yapıyorsun Kemal? Bu işe karışmamanı söylemiştim sana!” Kemal omzunu silkeleyerek genç adama cevap vermişti.
“Yıllardır yanınızdayım ve daha önce değil evinize, yanınıza bir kadını yaklaştırdığınızı görmemiştim. Güneş hanımın sizin ve Işık için doğru kişi olduğunu düşünüyorum. Üstelik şuanda zor durumdasınız ve güvenebileceğiniz birine ihtiyacınız var!” Doğu konuşmadan bir süre adamına bakmıştı. Bıkkınlıkla nefesini vererek “Ona zorla bir şey yaptıramazsın. Küçükken de böyleydi. Onun ne kadar inatçı ve dik başlı olduğunu unutmuşum. Yanlış yaklaştığım için gitti! Sakinleşince döneceğine eminim!” Kemal şaşkınlıkla patronuna bakmıştı. Daha önce onun bir kadın hakkında bu şekilde konuştuğunu duymamıştı. Yüzünde sinsi bir tebessüm ile genç adama bakmıştı.
“Onunla ilgileniyorsunuz değil mi?” diye sorduğunda Doğu kaşlarını çatarak “Bu konu hakkında bu kadar açık konuşma. İnan bana o kız şeytana pabucunu ters giydirebilecek biri. Şimdi nereye gittiğini öğren ve başına bir şey gelmemesi için onu uzaktan izlettir. Biliyorsun! Onun bu evde kaldığını öğrendiyseler açık hedef haline gelecektir!” Kemal onun neden bahsettiğini anlamıştı. Doğu iş dünyasında acımasız biri olduğu için dostu olduğu kadar düşmanı da vardı. Düşmanları şuana kadar genç adamın yanında bir kadın görmediği için Güneş onların dikkatini çekebilirdi.
Sadece birkaç saat sonra evin kapısı sert bir şekilde çalmaya başladığında mutfaktaki kadın telaşla kapıyı açmaya gitmişti. Doğu ve Şahin ne olduğunu anlamak için çalışma odasından çıkıp kapıya doğru giderek gelen kişiyi görmek istemişti. Kapı ağzında ki genç kızı gören ikili şaşırsa da Doğu içindeki gülme isteğini güçlükle bastırmıştı. ‘Bu kadar erken döneceğini düşünmemiştim!’ içinden geçirdiği bu sözleri genç kızın sert bir şekilde çıkan sesi bozmuştu. Doğu’nun karşısına çıkarak “Konuşmamız gerek, hem de hemen!” genç adamın cevap vermesine fırsat vermeden onu çalışma odasına doğru sürüklemeye başlamıştı. Herkes şaşkındı. Çalışan kadın gülümseyerek arkalarından bakarken Şahin şaşkınlıkla açılan ağzını kapamaya çalışıyordu. “Bu kız az önce Doğu beye emir mi verdi?” yanında ki kadın kıkırdayarak Şahin’e bakarken genç adam hala inanamıyormuş gibi artık görünmeyen ikilinin ardından bakıyordu.
Çalışma odasına giren ikili kapıyı kapatınca Güneş öfkeyle odanın içinde dönmeye başlamıştı. Elini nereye koyacağını şaşırmış durumdaydı. Birkaç adım atıyor sonra durup bir şeyler söylenerek yeniden dolanmaya başlıyordu. Onun bu durumunu ise Doğu dikkatle izliyordu. Sonun da dayanamayarak “Senin sorunun ne? Hani buradan ayrılmıştın?” Güneş ters bir şekilde genç adama bakarak “Biraz sessiz ol burada düşünüyorum! Bu yaptığım aptallık! Buna inanamıyorum. Benim burada ne işim var?” genç kız kendi kendisine konuşurken son sözlerini genç adama bakarak söylemişti. “Burada olmamam gerekiyordu!” dediğinde Doğu umursamaz bir şekilde omzunu silkmişti.
“Sana dön diyen olmadı.” Genç adamın sözleri Güneş’i daha da öfkelendirmişti. “İnan bana senin için dönmedim. Senin gibi kalpsiz birini asla umursamam. Buraya Işık için döndüm. Onu o kadına bırakamayız.” Doğu tek kaşını kaldırarak “Yani?” diye sorduğunda Güneş kendi sözlerine inanamayarak “Bu yaptığımın hata olduğunu biliyorum ama kendimi yapmaktan da alı koyamıyorum.” Hala söylenen genç kız sonunda genç adamın karşısında durarak “Hadi evlenelim!” dediğinde Doğu’nun dehşete düşmüş yüzü görülmeye değerdi. Ve kapıda son sözleri duyan Kemal ile Şahin’in yüzünde ki sırıtış!!!
———————-
Umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapan herkese çok teşekkür ederim şimdiden.
15. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>> 17. BÖLÜM
Allahım sonunda evlenecekler ay çok güzel bölümdü ya bizi neler bekliyor acaba çok güzel ilerliyor güneş ve doğu harika ikili olacak tabi sıkıntı da olmazsa olmaz
[…] ÜSAO 16. Bölüm […]