ÜSAO 21. Bölüm

Genç kız olduğu yerde kalarak karşıdan gelen kişiyi göz hapsine almıştı. Şuanda hiç bir şey umurunda değildi. Adımlarını hızlandırarak neredeyse koşar adım uzun zamandır görmediği  kızın karşısına dikilmişti. “Nasılsın Özge?” genç kız ev arkadaşının kendisini gördüğü için yaşadığı şaşkınlığı fark edebiliyordu. İmalı bir şekilde iki yıllık ev arkadaşına bakarak “Dünya küçük değil mi? Seninle karşılaşmayacağımızı nasıl düşünebildin? Halbuki çok zeki bir kızdın!” Özge etrafına tedirgin bir şekilde bakarak Güneş’e dönmüştü.


“Güneş, seni görmeyi beklemiyordum.” Güneş sesini yükselterek “Beklemiyor muydun? Şu hale bakın, beni görmeyi beklemiyormuş. Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bunu bana nasıl yapabildin? Tamam, kirayı ödememiş olabilirsin ama bana söylemen gerekirdi, evden senin yüzünden atılırken ne söyleyeceğimi bilemedim, yerin dibine girdim utancımdan ama sen, sen bakıyordum da oldukça rahatsın.”


Karşısında ki kızın hiç rahatsız olmadığını gören Güneş üzülmeden edememişti. İki yıldır onunla aynı evi paylaşmasına rağmen arkadaş dediği kişiyi tanıyamamış olmayı kendisine yediremiyordu. Derin derin solurken kolunda hissettiği temas ile arkasına bile bakmaya gerek duymadan “Gidelim buradan!” diyerek yürümeye devam etmişti. 

Güneş uzaklaşmaya başladığında Doğu genç kızın arkasından bakmakla yetinirken Özge karşısında ki adamı alıcı gözle süzüyordu. Doğu üzerindeki bakışları hissedince bakışlarını genç kıza çevirmişti. Yüzünde beliren tiksinme ile “Güneş ile nereden tanışıyorsunuz?” diye sormadan edememişti. Bir yandan da karısının gözden kaybetmemeye çalışıyordu. Özge işveli bir şekilde genç adama bakarken “Eski ev arkadaşımdı!” dediğinde genç adamın hışmına maruz kalmıştı. Sert bir şekilde kolundan tutulup çekiştirilirken Özge ne olduğunu anlayamıyordu.

“Sen ne yaptığını sanıyorsun, kolumu acıtıyorsun.” Doğu onu dinlemezken genç kız iyice sesini yükselterek “Bıraksana beni, beni nereye götürüyorsun?” dediğinde Doğu alaycı bir şekilde genç kıza gülümseyerek “Dolandırıcıları nereye götürmek gerekiyorsa oraya, yani polise!” Özge polis lafını duyunca korkmaya başlamıştı. “Bu iş seni ilgilendirmez sen ne karışıyorsun ki?” Doğu çarpık bir şekilde genç kıza gülümserken ağzından çıkan sözlere kendisi bile başta inanamamıştı.


“Kocası olarak ben karışmayacağım da kim karışacak!” genç kız duydukları karşısında şok geçiriyordu. Kekelediğinin farkında bile değildi. “O.. o evlendi mi?” Doğu daha fazla çekemeyeceğini hissederek genç kızın kolunu sert bir şekilde bırakıp arkasından gelen adamlarından birine vermişti. “Onu polise götürün!” Özge dirense de mengene gibi kolunu yakalayan ellerden kurtulamamıştı. 

Güneş adımlarını daha da hızlandırırken hala öfkeliydi. Elbisesinin kana bulanmasını unutmuş bu kez Özge’nin davranışını düşünüyordu. Yürüyerek ne kadar yol gittiğinin farkında değildi. Ayağındaki sivri topuklu ayakkabının topuğunun rögar aralığına sıkışması ile duraksamıştı. Ayağı burkulan genç kız acı bir şekilde inlerken yere diz çökerek ağlamaya başladı. Bugünün bu kadar kötü geçeceğini asla tahmin edemezdi. İki eli ile yüzünü kapatarak ağlamasına devam ederken sırtında hissettiği temas ile ağlamasını daha da arttırmıştı.

“Hadi ama ağlama artık, elbiseni temizleteceğim, ayrıca o kızı da hapse attıracağım!” diye konuşan Doğu genç kızın daha da yüksek sesle ağlamasına neden olmuştu. “Ayağım… Ayağım çok acıyor!” Onun bu tepkisi genç adamı şaşırtmıştı. Ayak nereden çıkmıştı şimdi? Genç kız ayakkabısının tokasını çözerken Doğu karısını izliyordu. Güneş kırılan topuğuna bakarak ağlamasına devam ederken ayağa kalkmak istemiş ama burkulan ayağı buna izin vermeyerek yeniden yere kapaklanmak üzere iken Doğu hızla genç kızı yakalamıştı. 


“Ayağını mı burktun?” Güneş gelen saçma soru karşısında sinirden bu kez gülerek “Bravo on puanlık soruyu bildiniz!” dediğinde genç adam kaşlarını çatarak genç kıza bakmıştı. “Hadi seni kaldıralım da arabaya gidelim. Araba az ilerde!” Güneş yüzünü buruşturarak genç adama baktı. Zorlukla ayağa kalkarken ayağının üzerine basamıyordu. Tek ayak üzerinde zıplarken Doğu onun bu haline gülmemek için kendisini tuttu. Biliyordu ki gülerse Güneş’in hışmına uğrayacaktı. 

Güneş birkaç adım attıktan sonra Doğu onun acı çekmesine daha fazla dayanamayarak genç kızı hızla kucağına almıştı. Güneş beklenmedik bu davranış karşısında çığlık atarak kollarını Doğu’nun boynuna dolarken bir yandan da “Ne yapıyorsun, herkes bize bakıyor, indir beni aşağıya rezil oldum!” diye söylenip duruyordu. Doğu gülümseyerek “Onu rögara girmeden önce düşünecektin. Koskoca rögarı nasıl görmedin?” Güneş genç adamın  söylenmesine öfkelenerek debelenmeye başlamıştı. “İndir beni aşağıya!” Doğu arabaya kadar genç kızı taşırken onu gören Kemal ve Şahin şaşırmıştı. Kemal’e ters bir bakış atarak “Arabanın kapısını aç Kemal, küçük hanım ayağını burktu!” diyerek durumu kısaca açıklamıştı. Kemal imalı bir şekilde gülümserken patronunun dediğini yapmıştı. İkili arabaya bindiğinde Şahin direksiyona geçmişti ve Kemal de ön koltuğa geçerek arka koltukta yeni evli çifttin oturmasını sağlamıştı. Doğu homurdanarak Güneş’in yanına otururken Güneş elini elbisesinin üzerinde ki kan lekesine gezdirerek yüzünü asmıştı. “Sana söylemiştim, elbisemi değiştirmek istediğimi sana söylemiştim. Bu elbiseyi hatıra saklayacaktım!” gözleri yeniden dolmaya başlayan genç kız bakışlarını pencereden dışarıya çevirmişti. 

Sessiz bir şekilde yola devam eden ikili arabadan indikten sonra birbirine bakmadan eve doğru ilerlemeye başladı. Güneş hızlı bir şekilde merdivenleri çıkarak odasına giderken Doğu onun kapısının ağzında duraksayarak başını iki yana sallamıştı. Bu kızla ne yapacağını bilmiyordu. Kendi odasına giderek üzerinde ki kıyafeti değiştirip daha spor bir kıyafet giymişti. Odasından çıktıktan sonra koridorda oğluyla karşılaşınca duraksamıştı. Son birkaç gündür Işık’ta garip bir durgunluk vardı ve Doğu bunun nedenini ondan öğrenemeyeceğini de biliyordu. Gözlerini kısarak küçük çocuğa bakarken yüzünde gülümsemesini yayarak “Maç yapmaya ne desin evlat, uzun zaman top oynamamıştık?” dediğinde Işık başını iki yana sallayarak “Bugün yoruldum baba, sonra oynasak? Hem Güneş abla geldi mi?” diye sorduğunda Doğu şaşkınlığını zor gizleyebilmişti. Işık ilk kez onunla top oynamayı kabul etmiyordu. Başını sallayarak oğluna cevap verirken Işık Güneş’in odasının kapısına giderek kapıyı aralamıştı. “Kapıyı tıklatman gerekiyor Işık!” diye oğlunu uyarırken küçük çocuk başını sallayarak babasına ‘olur’ der gibi cevap vermişti. “Güneş abla, girebilir miyim?” Güneş üzerini değiştirmiş elinde hala beyaz elbisesi yatağının üzerinde oturuyordu. Işık’ın sesini duyduktan sonra yerinden kalkarak kapıyı sonuna kadar açarak küçük çocuğu odasına almıştı. O sırada bakışları hemen arkadaki Doğu’ya takılmıştı. Genç adamın üzerinde ki spor kıyafet Güneş’in dikkatini çekmişti. Uzun zaman olmuştu onu bu şekilde spor kıyafetle görmeyeli. Hala eskisi kadar yakışıklı ve atletikti. Bunu kısa sürede zaten fark etmişti. Bakışlarını kaçırarak kapıyı genç adamın yüzüne kapatan genç kız Işık ile yatağın üzerine oturmuş, çocuğun konuşmasını beklemeye başlamıştı. 


“Güneş abla, yarın beni okula sen götürebilir misin?” diye sorduğunda Güneş anlamayan bakışlarla ona bakmıştı. “Bunu neden istiyorsun canım?” Küçük çocuk oldukça düşünceliydi. Derin bir cevap vererek “Bugün o kadın yeniden geldi, okuluma gelip beni babamdan alacağını söyledi.” Güneş duydukları ile dişlerini sıkmaya başlamıştı. “Sana bir şey yaptı mı? Sakın onunla bir yere gitmeye kalkışma, söylediklerine inanma!” dediğinde Işık ağlamak üzereydi.

“Güneş abla, o kadın… O kadın benim annem mi?” Güneş gelen soru ile irkilmişti. Anne olmak doğurmakla mı olunuyordu? Düşünceler beyninde birbiri ile savaşırken Işık ağlamaya başlamıştı. “O kadını istemiyorum, babamdan ayrılmak istemiyorum. Ama babam onun okula geldiğini öğrenirse çok kızacak ve ben… Ben onun kızmasını da istemiyorum. O üzülecek biliyorum, bunu istemiyorum. Biliyor musun Güneş abla, sen gelmeden önce babamı başkasına gülerken hiç görmedim, ama sen geldikten sonra herkese gülümsemeye başladı!” Güneş şaşkın bir şekilde küçük çocuğa bakıyordu. Onun sözleri karşısında ne söyleyeceğini bilememişti. Aslında Doğu’da pek bir fark göremiyordu, o her zaman ki Doğu’ydu, en azından genç kızın bildiği ciddi ama esprili, yeri geldiğinde ise öfkeli… Genç adamın karakterini hatırlarken derin bir soluk almıştı. Ne söylerse söylesin onu hala sevdiğini inkar edemezdi. Üstelik şimdi onunla evliydi! 

Ağlayan çocuğa sarılan genç kız onu sakinleştirmeye çalışıyordu. “Tamam hayatım seni okula ben götürüp geri getireceğim… Bunun için sakın ağlama, her şey iyi olacak.” Işık hala sessizce ağlarken başını genç kızın göğsüne gömmüştü. Güneş ne yapacağını bilmiyordu. Okula giderek hocalarını uyarması gerektiğini düşünerek sabah ilk iş bunu yapmayı planlamıştı. İkili yatağın üzerinde uyuya kalırken birkaç saat sonra oğlunu merak eden genç adam Güneş’in odasının kapısına gelmişti. Kapıyı tıklatmasına rağmen içerinden ses gelmeyince ağır bir şekilde odaya girerken karanlık odanın dışarıdan gelen loş ışığında oğlunu genç kıza sarılı bir şekilde uyurken bulmuştu. Yüzünde garip bir gülümseme ile onları seyreden Doğu, karısı ile Işık’ın bu kadar iyi anlaşmasından mutlu olduğunu hissediyordu. ‘Karısı!’ şuanda oğlunun olması gereken yerde kendisinin yatması gerekirken bunu yapamayacağının farkında olmak Doğu’nun düşüncelerini alt üst etmeye yetiyordu. Derin bir iç çekerek kendisinin bile fark etmediği bir serilikle onların yanına giderek yatağa oturup ikiliyi daha yakından izlemeye başlamıştı. Güneş her zaman ki gibi uyurken melek gibiydi. Küçükken onu uyurken seyretmeye bayılırdı. Hırçın bir kız çocuğu olan Güneş’in dut ağacının altında uyumasını her zaman eleştirirken genç kız ona surat asarak yanından uzaklaşır birkaç saat konuşmazdı. Düşüncelere dalan genç adam yorgun bedeninin uykuya dalacağından habersiz dikkatle taze karısını izlemeye devam ediyordu. Sabah olacaklardan habersiz bir şekilde…


Sabahın ilk saatlerinde güneşin yakıcı ışıkları penceresinden içeriye süzülerek genç kızın yüzüne vuruyordu. Yerinde hafif kaykılarak iyice gerinirken sarıldığı bedenin kokusunu içine çekince duraksamıştı. Bir gariplik vardı ve Güneş bunu daha gözlerini açmadan anlamıştı. Eliyle yatağını yoklarken yanında kıpırdayan bedeni fark edince çığlık atarak yerinde doğrulmuştu. Onun çığlığıyla genç adam gözlerini aniden açarak etrafına bakınmaya başladığında telaşla “Ne oldu, bir yerine bir şey mi oldu?” diye genç kıza bakarken Güneş gözlerini büyüterek genç adama bakmıştı. “Sen… Sen benim yatağımda ne arıyorsun?” Doğu o anda nerede olduğunu hatırlayarak bakışları yatağa gitmiş ama hemen kendisini toparlayarak “Merak etme, sadece uyuya kalmışım.” dedi. Etrafına bakınırken orada olması gereken üçüncü kişiyi arıyor ama Işık’ı göremiyordu. Güneş onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken “Sen neden buradasın? Sakın bana…” elini alnına vurarak etrafında dolanmaya başlamıştı. Üzerinde ki gecelik açık olmasa da dizlerinin üzerinde biten kısa eteği ile genç adama seyirlik olduğunu fark etmiyordu bile. “Tamam sakin ol. Dün Işık’ı almak için odaya girdiğimde ikinizde uyuyordunuz. Oğlumu izlerken uyuya kalmışım, abartılacak bir şey yok yani. Merak etme! Önceden de dikkatimi çekmiyordun şimdi de çekmiyorsun, yani tamamen emniyettesin!” dediğinde genç adam neden bu şekilde konuştuğunu bilmiyordu ama ağzından çıkan son sözlerle çoktan pişman olmuştu. Güneş ise onun sözleri karşısında kalbinin acıdığını hissediyor ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. Zorlukla yutkunarak sesinin titremesine engel olmaya çalışıyordu. Sonunda konuşmayı başarabildiğinde ise ona cevap vermişti.

“Senin dikkatini çekmediğimi zaten biliyorum, bana bunu hatırlatmana gerek yok. Şimdi izin verirsen üzerimi değiştirdikten sonra Işık’ı okula bırakacağım.” Doğu onun bakışlarını kaçırması karşısında yaptığı hatayı anlayarak odadan hızla çıktı. Genç kız onun arkasından üzgün gözlerle bakarken o da Işık’ın odadan ne zaman çıktığını merak etmeye başlamıştı. Babası ile kendisini aynı yatakta görünce acaba ne tepki vermişti? 


Hazırlanan genç kız küçük çocukla birlikte okula doğru yol alırken Doğu çalışma odasında dosyalara gömülmüş durumdaydı. Kapının çalınması ile Aslı hanım kapıyı açmış ve karşısında postacıyı görünce gülümsemişti. Ama eline aldığı zarf ile yüzü asılırken patronuna bu belgeyi nasıl vereceğini düşünmeye başlamıştı. O sırada Şahin yanına gelirken orta yaşlı kadın elindeki zarfı hızla ona uzatarak “Bunu sen beyime, Doğu beye ver!” diyerek yanından uzaklaşmıştı. Şahin elindeki zarfa bakarken kaşları çatılmıştı. Çalışma odasına doğru ilerlerken de zarfı elinde çevirip duruyordu. Doğu çalışma odasının kapısının tıklatılmasıyla başını önündeki dosyalardan kaldırmıştı. “Bir sorun mu var Şahin?” genç adam elinde ki zarfı Doğu’nun önüne bırakarak bakışlarını patronuna çevirmişti. “Bu zarf Güneş hanıma gelmiş, sanırım mahkeme celbi!” dediğinde Doğu zarfı eline alarak hızla açmıştı. Kağıtta yazan isimi görünce ise tüm öfkesi bedenine yayılarak hızla yerinen doğrulmuştu. “Onu öldüreceğim, benim karımı mahkemeye vermek ne demekmiş ona göstereceğim!” dediğinde Şahin patronunun önüne geçerek “Efendim, Güneş hanım zarfı görünce ne yapacağına karar verir. Siz bu işe karışmayın!” dediğinde Doğu genç adama ters bir bakış atarak “Bu zarftan onun haberi olmayacak. Tazminat neyse öğren ve tazminatı ödemesi için Kemal’e bildir!” diyerek öfkeli bir şekilde yeniden masasına geçmişti. Şahin başıyla patronunu cevaplarken sakin bir şekilde odadan çıkmıştı. Doğu’nun aklı zehir gibi çalışıyordu. O tazminat ile genç kızın elinde ki tek varlığı alabilirdi. Serdar’ın çiftlik evine gözü olduğunu bilirken o topraklardan bir metre bile sahip olmasına asla izin veremezdi. 


Güneş Işık ile okula girerken küçük çocuğu sınıfına göndererek kendisi okul müdürünün yanına gitmişti. Müdür karşısında ki genç ve güzel kızı görünce duraksamıştı. Güneş ciddi bir şekilde müdürün karşısında ki koltuğa geçerek söze başlamıştı. “Bakın müdür bey, sözü dolaştırmadan direkt konuya gireceğim. Işık’ı ziyarete gelen kadın hakkında size bilgi vermek istiyorum. Şuanda bir velayet davası söz konusu ve velayet babada olduğu için annesinin Işık’ı kaçırmasından korkuyoruz. Dava devam ederken okulunuzda bu gibi bir olay sizi mahveder. Emin olun Işık’ın kılına zarar gelirse babası bu okulu başınıza yıkar. Ayrıca çocuk annesi olacak kadından korkuyor, bu yüzden uyuyamıyor bile. Lütfen daha dikkatli olun ve çocuğu ben veya şoför gelmeden okuldan dışarıya bırakmayın.” Genç kızın sözleri ile duraksayan müdür suçluluk duyarak bakışlarını Güneş’ten kaçırmıştı. “Bu bir daha tekrarlanmayacak hanım efendi. Şimdi izniniz olursa derse girmeliyim!” diyerek konuşmayı bitirmişti. Güneş içinde ki sıkıntıyı bir türlü atamayarak okuldan ayrılırken eve gitmeden önce dolaşmayı ve kafa dağıtmayı düşünmüştü. Esra’nın ne kadar ileriye gidebileceğini bilmiyordu ama Işık’ı banka kasası olarak gören bir kadına veremeyeceğini biliyordu. Özellikle her fırsatta Işık’a baktıkça gözlerine dolar işareti beliren o adama hiç veremezdi. Bunun için bir şeyler yapmalıydı. Acaba şu dava ne zaman görülürdü. 

*****************

20. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>> 22. BÖLÜM


3730cookie-checkÜSAO 21. Bölüm

2 yorum

  1. Serdar doğuyu sinir ediyor valla sonu hiç iyi değil doğu çıldıracak valla bölümler süper ilerliyor

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir