Güneş odasına girer girmez eline geçirdiği ilk şeyi dışarıya fırlatarak avazı çıktığı kadar çığlık atmıştı! “Adi herif, senin…” genç kız avazı çıktığı kadar bağırırken odasını darmaduman etmişti. Doğu bahçede yan tarafına kırılan camla birlikte düşen abajura bakıp hızla eve girmişti. Güneş’in sesi tüm evde yankılanıyordu, odasının kapısına kadar geldiğinde ise Işık ile göz göze gelmişti. Işık babasına bakarken gözleri yaşlanmaya başlamıştı.
“Baba, Güneş abla neden bağırıyor?” diye sorduğunda ise genç adam oğluna sarılarak onun korkudan titreyen bedenini sakinleştirmeye çalışmıştı. “Tamam oğlum sakin ol, Güneş ablan iyi sadece biraz bana kızdı!” küçük çocuk babasının sözleri ile ağlamaya başlarken Doğu geri çekilerek oğlunun yüzüne bakmıştı. Yanağından aşağıya akan yaşı silip onu teskin etmeye çalışmıştı. “Yapma ama böyle bak o iyi sadece biraz sinirli o kadar. Şimdi seni odana götürelim.” Genç adam Işık’ı kucağına alarak odasına götürürken Şahin’e de onu takip etmesini işaret etmişti.
Güneş sinir krizini geçirdikten sonra yatağının üzerinde uyuya kalmıştı. Onun sesini duymayan Doğu merak ederek odasının kapısını tıklatmış ama cevap alamayınca ağır bir şekilde odaya girmişti. Genç kızı yatağının üzerine kıvrılmış bir şekilde uyurken görünce duraksamıştı. Sessiz bir şekilde yanına yaklaşıp ona baktığında gözlerinin hala yaşlı olduğunu görünce içi acımıştı. Yatağın yanına çökerek dikkatle genç kızı izleme başladı. Güneş arada iç geçirirken genç adam da onunla birlikte iç geçirmişti. “Özür dilerim!” kısık sesle konuşurken genç kızdan gelen “Adi herif!” sözü karşısında irkilmişti. Genç kız uykusunda sayıklıyordu. Doğu sessiz bir şekilde odadan çıkarken, Güneş yatağında daha da sokularak uyumasına devam etmişti.
Güneş en parlak ışıklarını gecenin karanlığına inat günü aydınlatmaya devam ediyordu. Ortalık durulmuş gibi görünse de hiç bir şey göründüğü gibi değildi. Genç adam sabaha kadar uyumamış şimdi de çalışma odasına girerek daha kahvaltısını bile yapmadan çalışmaya başlamıştı. Akılında hala Esra’nın oğlunun karşısında çıkmış olması duruyordu. Okulunu değiştirmeye karar vermişti başta ama Işık’ın öğretmenlerini sevdiğini biliyordu. Üstelik bu zamanlama yanlış olabilir ve oğlu içine kapanabilirdi. Derin bir iç çekerek ellerini saçlarına daldırmıştı. Ne yapacağını ilk kez bilemiyordu. Bu sırada Aslı Hanım elinde kahve ile odaya girmişti. Patronunun dalgın bir şekilde düşündüğünü görünce küçük bir boğaz temizleme sesi ile kendi varlığını belli etmişti. Bakışları Aslı hanımı bulunca düşüncelerinde ki soruyu dile getirmişti. “Güneş uyandı mı?” Aslı hanım onun sorusu karşısında biraz gerilmişti. Önceki gün olanlardan sonra tüm gün yemeğini yemeyen Güneş sabah erkenden evden ayrılmıştı.
“Güneş hanım erkenden çıktı Doğu Bey!” Doğu duyduğu sözlerle irkilmişti. “Çıktı mı? Nereye gideceğini söyledi mi size?” Doğu yerinden kalkarak kadının karşısına geçmişti. Gözleri merakla Aslı hanıma bakıyordu. “Söylesene, sana nereye gideceğini söyledi mi?” Aslı hanım başını iki yana sallayarak cevap verirken Doğu hızla odadan çıkmıştı. “Kemal!” Kemal adının seslenmesi ile hızlı bir şekilde Doğu’nun yanına gelirken Doğu öfkeli bir şekilde “Güneş’in nereye gittiğini biliyor musun?” diye sormuştu. Kemal şaşkın bir şekilde patronuna bakarken arkadaki Aslı Hanıma bakışlarını çevirerek sessizce ‘Ne oluyor?’ diye sorumuştu. Omzunu silkeleyen kadın Kemal’in bakışlarını yeniden Doğu’ya çevirmişti. Doğu deli dana gibi etrafta dolanırken, Kemal genç adamı sakinleştirmeye çalışmıştı. “Okula gitmiştir nereye gidecek ki?” Doğu olduğu yerde duraksayarak “Okula gitmiştir değil mi?” diye sorduğunda Kemal gülümsemesini zorlukla bastırabilmişti. Yıllardır Doğu’yu bu şekilde telaşlı görmediği için bu durum karşısında memnuniyetini belli etmemeye çalışıyordu.
Genç kız sabah erkenden kimseye görünmeden evden ayrılmıştı. Bulunduğu ruh haliyle kimseyi görecek durumda değildi. Evden ayrılarak bir süre dolaşmış sonrada erken saatte olan dersine girmek için okulunun yolunu tutmuştu. Ders boyu dalgındı ve hocanın anlattıklarını dinleyememişti. Aklında bin bir düşünce vardı ve Doğu’nun davranışını düşünmeden edemiyordu. Acaba çok mu ileriye gitmişti ona söylememekte. Ama Kemal biliyordu, isteseydi o söylerdi patronuna! Derin bir iç çekerek başını pencereye çevirerek gökyüzüne bakmıştı. Bu günde aksi gibi ruh haline inat harika bir hava vardı. Güzel geçmesini umduğu günün geri kalanı için ders sırasında içinden planlar yapmaya bile başlamıştı. Onun dalgın halini fark eden Uygar yanına kadar yanaşarak kulağına “Ne düşünüyorsun bu kadar derin?” diye sorduğunda genç kız irkilmişti. Onun kendisine yaklaşmasına karşın derin bir soluk alarak genç adama ters bir şekilde bakmıştı. “Sen ne yaptığını sanıyorsun?” sesindeki uyarı genç adamın dikkatini çekmişti. Nitekim onun hala evli olduğuna inanmıyordu. Gülümseyerek genç kıza bakarken bir yandan da onun güzelliğinin her geçen gün arttığını düşünüyordu. “Bugün çok güzel görünüyorsun!” Düşüncelerini fark etmeden dışa vuran Uygar Güneş’in sabır çekmesine neden olmuştu. Genç kız yerinden kalkarak sınıftan çıkmak için kapıya yöneldiğinde ders hocası ile göz göze gelmişti.
“Küçük hanım dersten sıkıldı anlaşılan?” Hocanın imalı sözleri karşısında sabrının son damlasını da akıtan Güneş patlayarak “Sizde sıkıcı ders anlatıyorsunuz hocam!” diyerek sınıftan ayrılmıştı. Bu yaptığı ile belki de bu dersten asla geçemeyecekti ama şuanda hiçbir şey umurunda değildi. Hocanın şaşkın bir şekilde kendisini izlediğinin farkında olarak okuldan çıkan Güneş, bahçeye geldiğinde arkasından seslenen Uygar’ı takmamaya çalışıyor ama başarılı olamıyordu. Uygar tam karşısına geçerek genç kızı kolundan yakalamıştı.
“Sen ne yaptığını sanıyorsun, az önce hocayı tersledin.” Genç adamın sorusuna karşılık alayla tek kaşını yukarıya kaldırarak ona bakmıştı. “Eee ne olmuş terslediysem? Seni de tersliyorum ama bir türlü anlamıyorsun.” Onun sözleri ile duraksayan genç adam gülümsemeden edememişti. “Benden bu şekilde kurtulamazsın biliyorsun değil mi? Senin evli olduğuna inanmıyorum ayrıca…” Güneş burnundan soluyordu artık. Ne günah işlemişti de etrafında bu tip erkekler bulunmaya başlamıştı. Gözlerini kapatarak bir süre sakinleşmeye çalışmıştı. Sonunda patlamak üzereyken arkasından duyduğu öfkeli ses karşısında duraksamıştı.
“Karımın kolunu tutuyorsun genç adam!” Uygar sesin geldiği tarafa bakıp kendisine gözleri kararmış bir şekilde bakan adamla göz göze gelmişti. Uygar bir kendisine öfkeyle bakan adama bir de Güneş’e bakmıştı. Güneş başını çevirip sesin sahibine bakmaya bile tenezzül etmemişti. Genç kızın düşündüğü tek şey Doğu’nun neden okula geldiğiydi ve bu gün için planladığı güzel anların gerçekleşemeyeceğiydi. Güneş’in kolunu bırakan Uygar genç kıza bakarak “Bu adam kim Güneş?” diye sorduğunda Güneş hiç bir şey söylemeden hızla onların yanından ayrılmaya başlamıştı. Sessizce “İkinizin de canı cehenneme, beni rahat bırakın!” diye söylene söylene oradan giderken Doğu ters bir şekilde Uygarın gözlerine bakarak ona yaklaşmış ve “Karıma sakın bir daha yaklaşayım deme!” diye uyararak hızla Güneş’in peşinden gitmişti. Genç kız adımlarını hızlı bir şekilde atarken arkasından gelen kişinin adımlarının zemine sert bir şekilde basmasının sesini duyuyordu. Kalbi deli gibi atarken sonunda daha fazla dayanamayarak yerinde durmuş ve öfkeyle arkasını dönmüştü. Doğu onun ateş saçan gözlerine bakarken yutkunmadan edememişti.
“Benden daha ne istiyorsun? Tamam, hatalı davrandım ama bu kadarı da fazla, yeter artık Doğu!” genç adam adımlarını yavaşlatarak Güneş’in yanına iyice yaklaşmış onun dolan gözlerine gözlerini dikmişti. “Sadece seni merak ettim, sabah kimseye haber vermeden evden çıkıp gitmişsin!” dediğinde Güneş alaycı bir şekilde gülümsemişti. “Beni merak mı ettin, neden? Koskoca Doğu bey basit bir kızı merak mı etti? Hadi ama yapma, bunun için kendin mi geldin yani? Adamlarından birini gönderip baktırabilirdin ne yaptığıma.” Doğu onun alaycı sözleri ile sinirlenmeye başlamıştı. “Karıma bakması için adam göndermeyeceğimi, pekala sende benim kadar iyi biliyorsun. Buraya geldim çünkü konuşmamız gerek!” Güneş onun sözlerine daha da gülümseyerek “Karın mı? Unutuyorsun galiba biz Işık için evlendik. Dolayısıyla benim üzerimde hak iddia edemezsin!” Doğu hızla genç kızın koluna yapışarak “Senin üzerinde istediğim her şekilde hak talep edebilirim bunu sende biliyorsun, şimdi bin şu arabaya!”
Güneş ters bir şekilde Doğu’ya baktıktan sonra arabaya doğru yürümeye başlamıştı. Aklında ise hala Doğu’nun sözleri dolanıyordu. Ne demek istemişti acaba? Derin bir iç çekerek ön koltuğa geçerken Doğu’nun şoförsüz geldiği dikkatinden kaçmamıştı. Doğu genç kızın arabaya binmesini izledikten sonra direksiyona geçerken gözüne Uygar takılmıştı. “Şu adam, senden ne istiyordu?” Güneş bakışlarını Doğu’nun gösterdiği Uygar’a çevirerek “Sence ne isteyebilir?” diye imalı bir soru ile onu cevaplamıştı. Doğu sinirini bastırmaya çalışıyordu. Uygar’ın karısına olan bakışlarından hoşlanmamıştı. Nitekim bir erkek olarak o bakışların ne anlama geldiğini biliyordu ve içinde bir yerlerde bu durumdan oldukça rahatsızdı. Arabayı çalıştırdıktan sonra “Umarım ona evli olduğunu söylemişsindir?” diye söylenirken aslında bunu bir soru olduğunun farkındaydı Güneş. “Evet söyledim ama bana inanmadı.” Doğu ona bakarak “Neden inanmadı?” dediğinde Güneş parmağını göstererek “Çünkü parmağımda yüzük yok!” Doğu onun parmağına bakarak içinden söylenmeye başlamıştı. Genç kız ona taktığı yüzüğü pahalı olduğu için takmıyordu. Yüzük meselesini nasıl atladığına hala inanamıyordu ama yıllardır bir kadına bir şey almadığını düşününce de bunu atlamasına şaşırmamıştı.
“O zaman ilk olarak sana yüzük alalım!” Güneş şaşkın bir şekilde arabayı süren Doğu’ya bakmıştı. “İstemez, nasılsa uzun sürmeyecek!” dedi. Doğu ona ters bir bakış attıktan sonra alaycı bir şekilde gülümsemişti. “Bence alışsan iyi edersin karıcım, çünkü benim boşanmaya hiç niyetim yok!”
***********
Yorum ve beğeni yapan herkese çok teşekkür ederim.
22. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>> 24. BÖLÜM
Ve sonunda doğu bombayı patlattı güneş hiç bekleme sen boşanma filan doğu seni artık bırakmaz ışık zaten dünden razı çok güzel bölümdü
[…] ÜSAO 23. Bölüm […]