“Bence alışsan iyi edersin karıcım, çünkü benim boşanmaya hiç niyetim yok!” Güneş şaşkın bir şekilde yanında oturan adama bakmaya başlamıştı. Cevap vermek istiyor ama ağzından tek kelime dahi çıkmıyordu. Elini hafif kaldırıp bir şey söylemek istemiş ama Doğu “Bence fazla itiraz etmezsen iyi edersin, seninle tartışmak istemiyorum.” dedi. Genç kız öfkeyle burnundan solumaya başlamıştı. Bir süre sessiz bir şekilde yol aldıktan sonra Doğu ondan ses alamayınca çarpık bir şekilde gülümsemişti. Ama bu gülümsemeyi yüzünü pencereye dönen Güneş görememişti.
“Hadi eldik!” Doğu arabayı durdurarak inmiş ve dalgın olan genç kızın kapısını açarak ona elini uzatmıştı. Güneş kendisine uzatılan ele ters bir şekilde bakarken beklemekten sıkılan Doğu uzanarak karısının emniyet kemerini çözmüş ve elinden tutarak onu arabadan aşağıya indirmişti. Güneş olanlara inanamıyordu. Şaşkınlığı artarken Doğu onun kendisine gelmesine müsaade etmeden hızla gidecekleri yöne sürüklemeye başlamıştı bile. “Sen ne yapıyorsun?” Doğu kısa bir süre ona bakmış ama cevap vermemişti. Sonunda büyük bir alışveriş merkezine girdiklerinde Güneş etrafında onları seyreden kişilere odaklanmıştı. Elini geri çekmek istiyor ama Doğu genç kızın elini daha çok sıkıyordu. “Rahat dur!” Güneş küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarını kıvırırken suçlular gibi alt dudağını ısırmaya başlamıştı. “Şunu yapma!” Güneş tek kaşını kaldırarak genç adama bakınca “Dudağını ısırmayı bırakmalısın artık, yara yapacaksın.” Güneş onun sözleri ile hızla dudağını dişinin arasından bırakmıştı. Eli ile ağzını kapatırken utançtan kızaran yüzünü başka bir yöne çevirmişti. Doğu gülümseyerek mağazalarının önünden ilerlerken Güneş ona ayak uydurmaya çalışıyordu. Üzerlerinde ki bakışlara aldırmamaya çalışsa da yanında ki adama yönetilen dikkatli bakışlardan rahatsız olmuştu. Elini çekmek istemiş ama Doğu ona ters bir şekilde bakarak “Sana rahat durmanı söyledim!” diye uyarıda bulunmuştu.
Doğu başını kaldırarak önünde durdukları kuyumcunun adına bakmış ve buruk bir şekilde gülümsemişti. Güneş’te onun bu ifadesini yakalamıştı. Başını iki yana sallayarak kuyumcudan içeriye giren ikiliyi orta boylu hafif göbekli ellilerini bitirmek üzere olan bir adam karşılamıştı. Doğu’yu gören adam kısa çaplı bir duraksama yaşayarak bakışlarını gözlüğünün üzerinden genç adamın elini tuttuğu kıza kaydırmıştı. Güneş adamın bakışından ürkerek Doğu’ya yaklaşırken adam tekrar bakışlarını genç adama çevirerek “Sen buraların yolunu hatırlıyor muydun?” diye sitem dolu bir selamlama yapmıştı. Doğu sıkılarak adama doğru yaklaşırken Güneş’in elini bırakmamıştı.
“Kusura bakma Ayhan ağabey, uzun zaman oldu!” Adam Doğu’nun sözleri ile alay eder gibi kısa çaplı bir kahkaha atmıştı. “Evet, uzun zaman oldu? Tam zamanını hatırlayamadım, sahi en son ne zaman ziyaretime gelmiştin?” Doğu sıkıntı ile nefesini bırakırken Güneş’in elini serbest bıraktıktan sonra adama iyice yaklaşarak “Seni ihmal ettiğimi biliyorum ağabey ama son yıllarda biliyorsun olanları!” Adam elini kaldırarak genç adamı susturmuştu. “Biliyorum… Neyse söyle bakalım seni buraya hangi rüzgar attı?” Genç adam derin bir nefes alarak bakışlarını Güneş’e çevirmişti. Genç kız çekinerek karşısında ki adama bakarken Doğu tekrar onun elini yakalayarak “Senden bu güzel parmağa takılacak bir alyans istiyorum!” Güneş duyduğu sözlerin şaşkınlığı ile Doğu’ya dönerken Doğu karşısında ki adamın öksürük nöbeti geçirmesini gülümseyerek izliyordu. Sonunda adam kendisine gelerek göğsüne vurmaya başlamıştı. Tek parmağını havaya kaldırarak genç adamı suçlar gibi sallamaya başlamıştı.
“Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Nasıl benim haberim olmadan evlenmeye kalkarsın… Hem de ikinci kez!”
Adamın sözleri ile yüzünün ifadesi değişen Doğu kaşlarını çatarak “Bu konuyu açmanı istemiyorum Ayhan ağabey, geçmişte yaptığım bir hatayı yüzüme vurma lütfen!” Adam başını iki yana sallayarak onaylamaz bir şekilde genç adama arkasını dönmüştü. Güneş adamın tavrı ile içinin acıdığını hissetmişti. Karşısında ki adamın Doğu için önemli olduğu belliydi ve adamın kendisini onaylamadığı düşüncesi genç kızın içini acıtmıştı. Doğu genç kızın yüzünün asıldığını görünce duraksamıştı. Kaşlarını çatarak “Ayhan abi, şuanda karımı üzdüğünün farkında mısın?” adam Doğu’nun sözleri ile hızla çifte dönmüştü. “Karın mı, siz evlendiniz mi?” Doğu suç işlemiş çocuklar gibi yüzünü asarken adamın kaşları iyice çatılmıştı. “Benim niye haberim yok?” Güneş araya girme isteğini bastıramamıştı.
“Özür dileriz ama evliliğimiz çok ani oldu. Sadece nikah kıyıldı ve kimse yoktu!” Adam Güneş’in duru sesini duyunca dikkatli bir şekilde genç kızı incelemeye başlamıştı. “Gerçi Esra gibi görünmüyorsun ama…” Doğu hızla araya girerek adamın sözlerini tamamlamasına izin vermemişti. “Bize alyans yapacak mısın ağabey sen onu söyle? Yoksa başka birine mi gideyim?” Adam homurdanarak genç adama bakarken tezgahının arkasına geçip çifte ters bir bakış atmıştı. “Nasıl bir şey istiyorsunuz?” Güneş tam istemediğini söyleyecekti ki Doğu araya girerek “Elindekinin en iyisini!” dedi. Güneş genç adamın her sözüne şaşırır olmuştu… “Bu sana pahalıya patlar ama…” adamın sözleri karşısında Doğu gülümsemekten geri kalamamıştı.
“Ne yapalım, bir kerelik olsun pahalı olsun. Ne zaman hazır olur yüzükler?”
“Bu kadarına gerek var mı? Benim yüzüğüm var zaten, yenisine gerek yok!” Genç adamın bakışlarını devirdiğini gören Güneş derin bir iç çekerek “İlla da yüzük alacaksan buradakilerden basit bir yüzük seçelim gitsin!” dedi. Güneş’in itirazı karşısında orta yaşlı adam gözlerini kısarak genç kıza bakmıştı. “Sen yüzük istemiyor musun?” Kendisine yönetilen bu soru karşısında genç kız yutkunmadan edememişti. “Çok pahalı bir şeye gerek yok aslında, neden bu kadar pahalı bir şeyi takmak isteyeyim ki? Tedirgin bir şekilde dolaşmak istemiyorum.” Adam duydukları karşısında küçük bir kahkaha atmıştı. Doğu ise adamın neden güldüğünü elbette ki anlamış ve ses çıkarmamıştı. “Sen şimdi basit bir yüzük istiyorsun öyle mi?” Güneş sinirlenmeye başlamıştı. “Neden bana öyle aptalmışım gibi bakıyorsunuz anlamadım. Lütfen şu tezgahtan bir tane verin de gidelim!” Güneş’in pazardan sebze alır gibi yüzük almak istemesi karşısında adam gülmesine devam ederken Doğu kaşlarını çatmıştı. “Sen ona bakma bize özel tasarımlarını göster.” Doğu’nun sözlerine kulak asmayan adam dikkatle genç kızı süzmeye devam etmişti. Gözlerini Güneş’ten ayırmayarak “Nereden buldun bu hanım kızımı?” Doğu sıkıntı ile elini saçlarına gezdirirken muhabbetin daha fazla uzamasına müsaade etmemek için “Güneş ile ben birlikte büyüdük ve evet aklından geçeni tahmin ediyorum. Karım diye demiyorum ama biraz cimridir!” Güneş dehşetle genç adama dönmüştü. “Cimri mi, ben mi?” genç kızın ani çıkışması iki adamı da güldürmüştü. Güneş onların gülmesine daha da çok sinirlenerek “Ben gidiyorum, sen ne yaparsan yap umurumda değil!” kapıya doğru hızla yönelen genç kız Doğu’nun önüne geçmesi ile duraksamıştı.
“Hadi şu işi halledelim daha eve gidip Işık’ı alacağız!” Güneş tek kaşını havaya kaldırarak “Oğluna yaklaşmamı istemiyordun hani, ne oldu da fikrin değişti?” Doğu dün söylediği sözlerin bu şekilde geri tepmesi karşısında gözlerini kısa bir an yummuştu. Derin bir nefes alarak “Bak dün fazla ileri gitmiş olabilirim ama sen de bana hak ver. Velayet davasını geçtim Esra’nın Işık’ın karşısına çıkmış olma ihtimali bile beni sinirlendirmeye yetiyor. Oğluma annesinin öldüğünü söylemiştim. Kendini onun yerine koy, ölmüş annesi karşısına çıkıyor, çıkmakla kalmayıp kendisini alacağını vaat ediyor. Ne yapmamı bekliyorsun. Ayrıca sen benim karımsın ve evlendiğimi duyan rakiplerim senin peşine takılabilir.” Güneş ona hak veriyordu elbette, yine de kendisini bu kadar az tanımış olması karşısında Doğu’ya içerleniyordu. “Özür dilerim, sana söylemeliydim ama Kemal biliyordu…” Doğu Kemal’in adını duyunca biran irkilmişti. Genç adam Doğu’ya olaylardan haberdar olduğunu söylememişti. İçinde yine bir öfke belirtisi yayılırken Ayhan bey araya girerek “Hadi bakacaksanız bakın şu yüzüklere!”
Güneş kendisine yönetilen bakışlar altında yüzük seçmeye çalışırken yüzünden memnun olmadığını gösteren bir ifade vardı. Onun yüzünde ki ifade karşısında Ayhan bey şaşkına dönerken bir yandan da tasarımlarının beğenilmemesi adamı sinirlendirmeye başlamıştı. Her gösterilen yüzüğün karşısında dudaklarını büzen genç kız ayağa kalkarak “Bunların hiç birini parmağıma takmam ben!” Bu sözler ile hızla ayağa kalkan orta yaşlı adam göbeğini öne çıkarmak ister gibi durarak genç kıza ters bir bakış atmıştı. “O beğenmediğim tasarımlarımın peşinde kaç kişi var biliyor musun sen?” Güneş omzunu silkeleyerek gayet rahat bir tavırla “Bu onların zevksizliği, ne öyle başkasının gözünün içine sokar gibi yüzükler… Ben sade bir şey istiyorum ve bunlarda sadelikten eser yok!” Güneş arkasını dönüp gideceği sırada gözüne takılan görüntü ile duraksamıştı. Onun baktığı yöne başını çeviren adam gördüğü yüzük modeli karşısında dudaklarını kıvırmaktan kendisini alamamıştı. “O gördüğün satılık değil!” Doğu da onların baktığı tarafa bakarak yüzük görmeyi beklemiş ama Güneş’in gözlerinin bilgisayar ekranında bulunan resme takıldığını görünce hayal kırıklığına uğramıştı. “Öyle mi? Zaten o tarz bir yüzüğü sizin yapıp satmanız imkansız. Nitekim yaptığınız örnekler göz önüne alınırsa…” Güneş’in cesareti karşısında Doğu şaşkına dönmüştü. Bir tasarımcıya açık bir şekilde tasarımlarını beğenmediğini söyleyen bu kız onu bu kez gerçekten şaşırtmıştı. Üstelik Ayhan abisinin kendisini zor tuttuğunu da iyi biliyordu. O asla tasarımlarına laf ettirmezken Güneş’in bu şekilde konuşması karşısında şok geçiriyor gibiydi. Bu durum karşısında eğlenmeye başlayan genç adam yüzüklerin fiyatını öğrendiğinde Güneş’in ne tepki vereceğini merak etmeye başlamıştı.
Güneş daha fazla dayanamayarak tezgah içinde olan sade tek taşa uzanarak alıp parmağına takmıştı. Sanki iç güdüleri onu yönlendiriyordu. “Tamam, o zaman, madem istediğim olmuyor bu olsun? Bak parmağıma da tam uydu. Hadi gidelim, nasılsa parasını halledersiniz siz!” Doğu genç kızı kolundan yakalayarak “Dur bakalım orada, daha ben bu olsun demedim.” Güneş çok sıkılmıştı bu durumdan. Doğu’ya ters bir bakış atarak “Yüzüğünü takmamı istiyorsan fazla zorlamasan iyi edersin. Çünkü çok sıkıldım bu durumdan. Ne seni ne de kendisine tasarımcı diyen bu adamı çekemeyeceğim artık. Yoruldum, eve gitmek istiyorum.”
“Olmaz, Ayhan abi bu yüzüğü kaç günde yaparsın?” Adam Doğu’ya şaşkın bir şekilde bakmıştı. “O yüzüğü almayacaksın değil mi?” Doğu dişlerini sıkarak “O yüzüğü istiyorum, madem Güneş hanım onu beğendi o zaman onu takacak!” Adam Doğu’ya çarpık bir şekilde gülümseyerek “Ama o yüzüğün fiyatını duyunca karın almaktan vazgeçebilir!” Doğu gülümserken Güneş kaşlarını çatmıştı. Bir yandan yüzüğü alacakları için sevinirken diğer yandan ne kadar pahalı olabilir ki diye düşünmeden edemiyordu.”
*************
Genç kadın öfkeli bir şekilde arabadan inerek hızla eve doğru ilerlemeye başlamıştı. Bir yandan da söylenmesine devam ediyordu. Doğu ise onun hala aldıkları yüzüğe itiraz edişi karşısında suskunluğunu koruyordu. Evin kapısını öfkeyle Doğu’nun yüzüne çarpan Güneş hızla salona girmişti. Öfkesi hala burnunda olan genç kızı gören Aslı hanım onun neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyordu. “Güneş hanım?” Güneş kendisine seslenen kadına döndüğünde gözlerinden ateş saçıyordu. O sırada evde olan Kemal ve Şahin de salona girmişti. Birbirlerine bakarak Güneş’in neden bu kadar sinirli olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Doğu eve girdiğinde ise onları salonda bulmuş ve Güneş’in görüş alanına girdiğinde hedefi haline gelmişti.
“Bu yaptığın tam bir aptallık… Sana yapma dedim ama beni dinlemedin. Neden bu şekilde davranıyorsun. Ben o yüzüğü takmayacağım. Artık kasana koyar saklarsın!” Doğu kendisine çalışanların yanında çıkışan karısına bakarken artık o da suskunluğunu bozmamakta direncini kaybetmiş ve “O yüzük parmağında olacak! İster isteyerek ister zorla ama o yüzüğü parmağında göreceğim!” onların tartışması karşısında üç çift göz birbirine bakıp duruyordu. Anladıkları tek şey Doğu’nun Güneş’e yüzük takmaya çalıştığıydı. Kemal çarpık bir şekilde Şahin’e gülerken Güneş onu görmüş ve bu kez kızgın oklarını ona yöneltmişti. “Sen neye gülüyorsun, çok mu komik geldi?” Kemal konunun bir anda kendisine dönmesi karşısında kısa bir an duraksamıştı.
“Sizce de abartmıyor musunuz Güneş Hanım? Siz evli bir bayansınız ve yüzük takmanız normal!” onun sözleri karşısında kahkahasını tutamayan genç kız öfkeli bir şekilde bağırmıştı. “Evet, haklısın yüzük takmam normal. Ama bir servet değil… Senin aptal patronun o yüzüğe ne kadar verdi biliyor musun?” Kemal ve Şahin şaşkın bir şekilde genç kıza bakmıştı. Tek sorun bu muydu yani, yüzüğün parasının çok olması? Onlara göre Doğu’nun pahalı bir yüzük alması önemli değildi ama asıl gariplerine gelen başka bir kadının üzerine balıklama atlayabileceği bir değerde yüzüğü karşısında ki kızın burun çevirmesi, hatta öfkelenmesine neden olmasıydı.
“Ne olmuş parasına, Doğu beyin durumu çok şükür iyi!!” Güneş bakışlarıyla birini öldürebilseydi o anda Kemal’i kesin öldürmüştü. Aldığı nefesini burnundan öfkeli bir şekilde bırakarak “Doğu’nun ne kadar parası olduğu beni ilgilendirmez.” Kemal’e söylendikten sonra Doğuya dönerek hızla genç adamın dibinde durmuştu. “O parayla üç tane ev alırdın…” Doğu kulağına gelen tiz sesle bir adım geri giderken Kemal ile Şahin birbirine bakarak kıkırdamıştı. Güneş ise parmaklarını üç yaparak Doğu’ya sallıyordu. “… anladın mı? Üç tane ev alınırdı o parayla. O yüzüğü parmağıma takamam ben!” Onlar tartışırken kapının zilinin çalınması ile Güneş odasına gitmişti. Doğu kendisine gülümseyerek bakan adamlarına ters bir şekilde bakarak “Ne bakıyorsunuz öyle, biriniz şu kapıya baksın!” diye terslendi. Doğu da sinirli bir şekilde çalışma odasına giderken kapıda ki sürpriz kişiden habersizdiler!!!
****
23. BÖLÜM <<<<<<<<———–>>>>>>>>>> 25. BÖLÜM
Yine tartışmanın en güzel yerinde kim geldi ya çok güzel ilerliyor bu hikaye doğu ve güneş e bayılıyorum ama ışık ve kemal favorim oluyor her bölümde
[…] ÜSAO 24. Bölüm […]