ÜSAO 29. Bölüm

Arkadaşlar gerçekten üzgünüm düzenleme yapamadım. PC bulunca hemen paylaşmak istedim bölümü. Umarım seversiniz. Yorum ve beğeni yaparsanız sevinirim.!


İYİ OKUMALAR!!!


Görevlinin adlarını okuduğunu duyan Doğu ayağa kalkmış ve mahkeme salonuna doğru ilerlemeye başlamıştı. Güneş’te en az genç adam kadar tedirgindi. Farkında olmadan Doğu’nun elini tutarken kapıdan içeriye girmişti. Doğu avucunun içindeki sıcaklıktan güç alıyordu. Derin bir iç çekerek avukatıyla birlikte yerlerini aldıklarında Güneş izleyiciler arasında boş bir yer bularak oturmuştu. Çok büyük olmayan salonda Güneş ile birlikte yabancı kişilerde vardı. Anlaşılan hukuk öğrencileri tecrübe için davayı izlemeye gelmişti. Birkaç dakika sonra da salona Esra ve kocası olacak adamın girdiğini görünce genç kız dişlerini sıkmaktan kendisini alamamıştı. İçinden onun saçını başını yolmak geliyordu. 


Hakimin geldiğini bildiren adam herkesin ayağa kalkmasını sağlamıştı. Sonunda davanın açılışını yaparken davacı ve davalının isimleri teyit edilmiş mahkeme başlamıştı. Esra’nın avukatı ilk sözü alan kişi olmuştu. “Hakim bey müvekkilim yıllardır kendisinden kaçırılan oğlunun velayetini almak için mahkemeye başvurmuştur. Öncelikle oğlunu kocasına verdiği sıralarda hamilelik psikolojisi ile davrandığını savunmak zorundayız. Çocuğu yaşı küçük olması nedeniyle anneye verilmesini talep ediyorum. Doğu’nun avukatı onun son sözlerinden sonra ayağa kalkmış ve “Hakkim bey bu söz konusu bile olamaz. Öncelikle Esra hanımın davranış bozukluğu olduğu ve oğlunu kendi rızası doğrultusunda kocasına verdiğine dair belge imzaladığı size sunmuş olduğum dosyada mevcuttur. Kocasından oğlunun velayetine karşılık yüklü miktarda para almıştır.”


“İtiraz ediyoruz hakim bey, o para boşanma sonucunda davalının müvekkilime vermiş olduğu nafakadır.”


Onun sözlerine gülen avukat “Nafaka tek seferlik mi veriliyordu acaba? Üstelik o miktarda bir nafakayı hiçbir hakim onaylamaz…” Doğu dikkatle Esra’nın alaycı ifadesine bakıyordu. Son kozumu daha oynamadım der gibi genç adam gülümsüyordu.


“Hakim bey davalının maddi açıdan iyi durumda olduğu aşikardır ancak bulunduğu ortam küçük bir çocuk için uygun değildir. O yaşta bir çocuğu sürekli iş gezilerine çıkan babasında kalması mı iyi olur yoksa annesinin yanında güvende olması mı?” Doğu kendisini tutamayarak “Oğlum benim yanımda güvende. Esra asla ona benim verdiğim güveni sağlayamaz. Üstelik oğlunu seviyor ayağına yatmasın. Oğlunu istememişti bile. Sırf benden para koparmak için benim zorumla oğlumu doğurdu.” Esra Doğu’nun sözleri ile ağamaya başlamıştı. Numara yaptığını onu iyi tanıyanlardan başka kimse anlayamazdı. 


“Öncelikle sekiz yaşında ki bir çocuğun düzenli bir aile ortamına ihtiyacı vardır. Esra hanım yeniden evlenmiş ve kocası da oğluna bakması için ona destek olmaktadır. Bu yüzden kararınızı gözden geçirmenizi istiyorum.” Hakim iki tarafa bakıyordu. İlk duruşma olduğu için elbette ki karar vermeyecekti ama oğlan çocuğunun düzenli bir aile ortamında olması gerektiğini düşündüğü de yüz ifadesinden belli oluyordu. Doğu’nun avukatı araya girerek “Çocuğa istediği düzenli hayatı zaten babası sağlamış durumdadır. Esra hamınım avukatı sanırım tam olarak araştırmayı unutmuş. Doğu bey bir aydır evli bir adam ve çocuk onun eşine büyük bir sevgiyle bağlı.” Esra duyduklarıyla öfkelenmiş ve hızla ayağa kalkmıştı.


“Bu bir yalan hakim bey, oğlumu vermemek için yalan söylüyorlar.” Onun öfkeyle genç adama bakışından sonra “Evet hakim bey doğru, Doğu bey evli, üstelik eşi de burada.” Esra hızla etrafına bakınmaya başlamıştı. Güneş ile göz göze gelince genç kız alay eder gibi parmağını havaya kaldırarak Esra’ya göz kırpmıştı. 




“Onlar mahkemeyi kandırmaya çalışıyorlar. Evlenmiş bile olsalar sahte bir evlilik olduğuna eminim.” Hakim iyice karışmış bir durumda Doğu’nun avukatına bakmıştı. “Bu evlilik meselesi neden dava tarihiyle aynı zamana geldi?” Doğu hakimin sorusuyla ayağa kalkmıştı.


“Hakim bey, eşim olan kadınla çocukluğumuzdan beri tanışıyoruz. Geçenlerde büyükbabam öldüğünde onun cenazesinde yeniden karşılaştık ve yıllar önce yapamadığımızı yaparak evlendik. Bu evlilik uzun yıllardır planlanan bir evlilikti. Yani dava ile bir alakası yoktur.” Güneş şaşkın bir şekilde Doğu’ya bakıyordu. Onun beklenmedik konusunda şaşkına dönmüştü.


“Bu doğru mu?” Hakim dava ile alakası olmayan ama aslında çok alakası olan Güneş’e bakışlarını çevirmişti. Dalgın bir şekilde hakime bakarken hakimin yeniden sormasına karşılık “Efendim Doğu’yla yıllardır tanışıyoruz ve o evlenmeden önce birbirimize aşıktık!” Aslında söylediği doğruydu ama Güneş bunu bilmiyordu. O anda hakime ona aşık olanın sadece kendisi olduğunu söyleyememişti. Doğu bakışlarını genç kıza çevirirken yüzünde bir gülümseme olduğunu bilmiyordu. Esra onların bakışmasını görünce iyice sinirlenmişti.


“Hepsi o kadının yüzünden. Senin yüzünden biz boşandık. Senin yüzünden biz bir türlü mutlu olamadık.” Esra’nın suçlamalarına karşılık Doğu da öfkelenmişti. “Onun yüzünden mi? Boşanmamızın tek nedeni senin bitmek bilmeyen isteklerindi. Bardağı taşıran son olayı anlatmamı ister misin? İnan oğlumun annesi olmasaydın seni bitirirdim!” Doğu’nun tehditkar bir şekilde konuşması hakimin onu uyarmasına neden olmuştu. İkili bir birine girince Hakim tokmağını vurarak konuşmaya başlamıştı.


“Davalı ve davacının birbirine olan bu tutumuna karşılık ve delillerin yeniden incelenmesi için davayı iki hafta sonraya ve bu süre zarfında çocuğun annesinin hafta sonlarında oğlunu görmesine ve onu yatılı olarak almasın karar verilmiştir.” Esra onun sözlerini bitirmesiyle bakışlarını gülümseyerek genç adama çevirmişti. Yanında ki kocası da alay eder gibi Doğu’ya bakıyordu. Esra ayağa kalkarak “Bu daha başlangıç, onunla evlenmenin acısını çekeceksin!” diyerek hızla salonun kapısına doğru ilerlemişti. Doğu verilen karar doğrultusunda yıkılmış bir şekilde oturduğu yere çökmüştü. Bu gün haftanın son günüydü ve yarın oğlunu annesine vermek zorundaydı. İçini büyük bir korku sarmıştı. İki gün… iki gün boyunca Işık onların himayesinde olacaktı. Güneş endişeli bir şekilde Doğu’nun yanın gelerek elini kavramıştı.


“Sakin ol biraz, bu kadar öfkelenirsen kaybedersin.” Doğu bakışlarını genç kızın korkmuş bakışlarına çevirmişti. Güneş’in de en az kendisi kadar tedirgin olduğunu biliyordu. “O kadına oğlumu veremem, çocuk bakmasından haberi bile yok. Ayrıca Işık’a iyi davranıp davranmayacağını da bilmiyorum. Şu anda öfkeli, yeniden evlenmemin acısını oğlumdan çıkarabilir…” Güneş’te bunu düşünüyordu. Ya Işık, o ne söyleyecekti tüm bu olanlara? Oturduğu yerden kalkarken avukatıyla son bir durum değerlendirmesi yaparak evin yolunu tutmuşlardı. Arabayı süren Kemal üzgün bir şekilde arkada oturan patronuna bakmıştı.


“Doğu bey, biraz sakin kalabilirseniz Işık daha az korkar.” Doğu da onun gibi düşünüyordu. Derin bir iç çekerek “Bunu oğluma nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Aranızda bunu bilen var mı?” Güneş üzgün bir şekilde bakışlarını arabanın camına doğru çevirmişti. Gözünden akan yaşı silmeye çalışırken Doğu ona bakıyordu. “Sen neden ağlıyorsun şimdi?” Güneş hızla gözünü silerken ağlamaklı bir sesle “Ona ben söylerim” dedi. Doğu ağlayan genç kıza bakarken başını iki yana sallamıştı. Bu kızla ne yapacaktı böyle. 

Genç adam düşüncelere dalmıştı. Bugün mahkemede söylediği sözleri nasıl olmuşta söyleyebilmişti? Aklından geçmeyen cümleleri kurarken hiç zorlanmamıştı aksine sanki hissettikleri onlarmış gibi oldukça rahat konuşmuştu.

“Ne düşünüyorsun?” Doğu düşüncelerinden çıkarak bakışlarını genç kıza çevirmişti. ‘Neler oluyor böyle?’ bakışlarında ki bir şeyler onu Güneş’e doğru çekiyordu. Aklını mı kaçıyordu? Derin bir iç çekerken Güneş kaşlarını kaldırarak o berrak gözlerini daha da çok ön plana çıkarmıştı. ‘Çok güzel, eskisinden bile daha güzeller!’ birden düşüncelerinin daldığı yönü fark ederek başını iki yana salladı. Güneş ise ona şaşkın bir şekilde bakıyordu. Cevap alamayacağını anlayarak bakışlarını genç adamdan çekmiş ve tekrar pencereden dışarıya bakmaya başlamıştı. Doğu onun yan profilinden ne kadar güzel göründüğünü düşünüyordu. O gözlerin yeniden kendi üzerine dönmesi için konuşmak istemiş ama bir türlü ne söyleyeceğini bilememişti. Eve kadar olan yolculukları sessizlikle son bulmuştu. 

***

Güneş arabanın durmasıyla hızla arabadan inerek eve girmişti. Doğu arkasından öylece bakarken Kemal onun yanına gelerek “Işık’a bu kadar değer veren başka bir kadın bulamazsın patron!” dedi. Kemal’in gülümseyerek söylediklerinden sonra kaşlarını çatan Doğu “Sen işine bak Kemal, bunu her yerde söyleme sakın.” Diye onu uyarmıştı. Kemal’in yanından geçerek eve doğru giren genç adam içinden ‘Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Dünya da Güneş’in bir benzeri asla olamaz!’ diye geçiriyordu. Düşünceleri canını yakarken aklına genç kızın yıllar önce kendisine olan itirafı gelmişti. Kendisini sevdiğini söyleyince nasılda korktuğu aklına geldikçe öfkelenmeden edememişti. Eğer o kadar korkmasaydı Esra ile evlenmeyecekti ve…

Işık…

Hayır Işık’ın doğmama ihtimalini bile düşünmek istemiyordu. Annesi Esra bile olsa oğlu dünyadaki her acıya değerdi. Yüzü asılarak salona girdiğinde Güneş ile Işık’ı şakalaşırken bulmuştu. “Neden annesi sen olmadın ki?” Güneş arkasından gelen mırıltı ile bakışlarını Doğu’ya çevirmişti. “Bir şey mi söyledin?” Doğu başını sallayarak ona cevap vermişti. “Ben üzerimi değiştirdikten sonra yemek için dışarıya çıkalım!” Işık babasının yüzünün asıldığını görünce duraksamıştı. “Bu akşam çıkmasak baba? Hem Güneş abla bize makarna yapar, sonra da film izleriz. Olmaz mı?” oğlunun sözlerinden sonra bakışlarını Güneş’e çevirmişti. Genç kız gözlerini kırparak oğlanın isteğini yapmasını isterken hemen atılıp konuştu.

“Ben makarna suyu koyayım sende güzel bir film seç bakalım şampiyon!” 


Doğu üzerini değiştirmeden önce vakti olduğunu düşünerek duşunu almaya karar vermişti. Genelde yatmadan önce duş almak onu daha çok rahatlatırdı ama şuanda bir ihtiyaç gibi hissediyordu. Mahkeme salonunun kokusunu üzerinden atmalıydı. Doğu banyosuna girerken Güneş’te mutfakta çalışan kadının şaşkın bakışları altında makarna suyu koymuş bir yandan da Işık’la nasıl konuşacağını düşünmeye başlamıştı. “Battı balık yan gider!” Işık genç kızın sözleriyle gülümseyerek ona bakmıştı. “Güneş abla, sorun ne?” Güneş gözlerini kısarak zeki çocuğa bakmıştı.


“Sorun olduğunu nasıl anladın?” Oğlan çocuğu onun sorusuyla kıkırdamaya başlamıştı. “Sende babam gibi sorun olunca onun sözlerini söylüyorsun.” Güneş kısa bir an duraksadıktan sonra çalışan kadına “Bize biraz izin verebilir misiniz?” diye sorarak onu mutfaktan göndermişti. Işık’ı kollarının altından kaldırarak bar tipi sandalyeye oturtmuştu. “Işık seninle konuşmam gereken önemli bir konu var!” derin bir iç çekerek konuşmasına devam etmişti. “Bu gün biliyorsun babanla senin için olan mahkemeye gittik. Hani annen seninle yaşamak için polis amcaya gitmişti ya…” Işık gözlerini kısarak genç kıza bakmıştı.


“Evet, daha önce söylemiştin bunu. Babam beni vermeyecek değil mi?” Güneş dudaklarını dişlerinin arasına alarak ısırmaya başlamıştı. “Polis amca bir karar vermedi ama hafta sonu annene gitmen için babana bir uyarıda bulundu.” Işık dikkatle genç kızı dinlerken duyduklarını anlamaya çalışıyor gibiydi. Güneş ona durumu nasıl açıklayacağını karar vermeye çalışıyordu. Sonunda küçük çocuk ağlamaklı sesiyle “Babam beni ona mı verecek? Neden?” Tam da bu sırada Doğu mutfaktan içeriye girmişti. Oğlunu sözleri ile duraksayan genç adam Güneş’in hızla oğluna sarılışını ve “Babam seni asla vermez, hem o verse bile ben seni kaçırırım kimseye vermem, tamam mı canım?” dedi.


“Ama anneme gideceğimi söyledin?” Güneş derin bir iç çekerek “İki geceliğine canım sonra babanın yanına geleceksin. Hem sana bir şey yaparlarsa hemen beni ara ben gelip seni alırım tamam mı? Bak canım eğer yarın annenle gitmezsen bu senin ve baban için kötü olur! Polis amcan babanı suçlar ve seni tamamen alır!” Kendi sözleriyle ürperen genç kız Işık’ın “Baba!” diye söylenmesiyle geri çekilmişti. Genç adam taş kesilmiş bir şekilde öylece duruyordu. Oğlu birden ona doğru koşarken Doğu rüya aleminde oğlunu kollarının arasına almıştı. “Beni vermeyeceksin değil mi? Hem o kadını sevmiyorum, beni bırakmayacaksın değil mi?” Çocuk ağlamaya başlamıştı. Güneş’te onunla birlikte ağlıyordu. Doğu bir elini oğlunu sırtına koyarken diğer eliyle onu tutmaya çalışıyordu. “Seni bırakacağımı nereden çıkardın? Sadece iki günlüğüne gideceksin. Hem bunca yıl sonra anneni tanımak istemez misin?” Son sözlerinde asla samimi olamayacağını biliyordu genç adam. Oğlunun öyle bir kadını asla anlayamayacağını bildiği gibi. Tek temennisi oğluna iki gün boyunca ilgili davranmasıydı. Yıllar belki onu değiştirmişti. Umudu olmasa da bunu ummaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. Sonunda Güneş’in “Makarna birazdan hazır olur siz isterseniz televizyon odasına gidin, birazdan bende size katılırım.” sözleriyle Doğu’nun “Biz bu gece filmi benim odam da izleyeceğiz, oraya gel.” sözlerine karşılık Güneş yutkunarak genç adama bakmıştı. İtiraz edecek fırsatı bulamadan onlar mutfaktan çıkmıştı. Yaklaşık on dakika sonra elinde makarna tepsisi ile merdivenleri çıkarken Doğu’nun odasının kapısında duraksamıştı. Daha önce bu odaya girmemişti. Derin bir iç çekerek genç adamın odasının kapısını çalınca nefesi sıklaşmıştı. Bayılacağını hissediyordu ama kapıyı açan kişi Işık olunca tüm heyecanı gitmişti.

“Güneş abla makarnaları getirmiş…” Doğu banyosunda daha önce kurutmadığı saçlarını kurutuyordu. Başını kapıdan çıkararak genç kıza pencere altında olan sehpayı göstermiş ve tabakları oraya koymasını istemişti. Genç kız odaya girdiğinde elinde tabakların bulunduğu tepsiyle etrafı inceliyordu. Oda kendi odasının neredeyse iki katı büyüklükteydi. Beş kişinin sığabileceği kadar büyüklükte bir yatak odanın ortasında duvara yaslandırılmış bir şekilde yerleştirilmişti. Etrafta dolap yoktu sadece duvarlarda tablo bir televizyon ve televizyonun iki tarafında kitaplarla dolu iki kitaplık vardı. Diğer duvarda çekmeceleri olan orta boy bir komodin ve hemen yanında büyükçe bir ayna mevcuttu. Duvarlar saten boya ile boyanmış şampanya rengindeydi. Oldukça sade olan odada tek gösterişli olan şey yataktı. Üzerinde taşlarla kaplı saten bir örtüyle kaplı olan yatağın yanlarında iki komodin ve hemen baş ucunda yine küçük bir kitaplık mevcuttu. Yatağın başlığında küçük abajurlarla ışıklandırma yapılmıştı. Derin bir iç çekerken kulağının dibinde “Beğendin mi?” diye gelen soru karşısında neredeyse elindeki makarna tabaklarını yere düşürecekti. Doğu hızlı davranarak elindekileri almaya başarmıştı. O anda ayaklarının gömülü olduğu yün halı dikkatini çekmişti.


“Baba, onu korkuttun, Güneş abla, bu akşam birlikte uyuyalım mı?” Güneş dalgınlıkla ona cevap verirken Doğu oğlunun sorusuna sinirlenerek “Burada yatacaksınız, üçümüz birlikte…” Güneş onun sözleri karşısında şaşkınlıkla genç adama bakmıştı. “Bu olmaz, yani siz birlikte yatın ben odama…”




“Ama ben senle yatmak istiyorum…”


“Evet bende….” Güneş yutkunarak Doğu’nun imalı gülümsemesine bakarken Işık kollarını genç kızın beline dolayarak yalvarmaya başlamamıştı. “Üçümüz bu akşam birlikte yatalım ne olur? Hem yarın ben anneme gideceğim, siz birlikte yatarsınız.” Doğu oğluna gülümserken Güneş utancından kıpkırmızı olduğunu hissediyordu.


“Ben, ben gitsem iyi olacak…” Kapıya doğru ilerleyen genç kız beline hissettiği kollarla küçük bir çığlık atmıştı. “Sen nereye gittiğini sanıyorsun? Önce yemek yiyeceğiz sonra da film izleyeceğiz.” Güneş onlardan kurtulamayacağını anlayınca pencere kenarında ki kanepeye geçerek birlikte önce makarnalarını yediler sonra da genç adamın yatağına uzanarak film izlemeye başladılar. Işık ortalarında yatarken Güneş’in içi hiç rahat değildi. İçini garip bir mutlulukla birlikte korku kaplamıştı. Bir aile gibi görünüyorlardı ama aslında değillerdi. Sonunda filmin yarısında uyuya kalan genç kız Doğu’nun gülümsemesine neden olmuştu. Işık’ın bir ayağı genç kızın üzerinde ve kollarını da Güneş’e dolamış olarak uyuduğunu görünce içini saran kıskançlıkla fark etmeden ikisinin arasına girmişti. Genç kızı kendi göğsüne yatırırken Işık da diğer omzuna başını koyarak uyumasına devam ediyordu. Doğu iki kolunu da kollamak istermiş gibi onları sararak huzurlu bir şekilde gözlerini kapatmıştı. Bir kolunda Güneş, diğer kolunda ise oğlu yatıyordu. Sabah ikilinin ne şekilde uyanacaklarından habersiz olarak derin ve huzurlu bir uykuya dalmışlardı.


Filmin bitiş yazısını görmeden… 




*************


Okuduysan ve beğendiysen yorum yaz.

28. BÖLÜM <<<<<<———>>>>>>> 30. BÖLÜM

4140cookie-checkÜSAO 29. Bölüm

2 yorum

  1. Ya bayılıyorum ışık doğu ve güneşe doğu bey güneşini ışığından kıskanma artık ama çok güzel bir bölümdü harikasın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir