“Bunun hesabını sana soracağım!” Aslı hanım öfkeyle burnundan, gözlerinden kıvılcım saçacak gibi bakan genç kıza karşı gülümsemekten kendisini alamamıştı. Az önce salondan çıkan genç adamın peşinden giderek onun girdiği çalışma odasına sert bir giriş yapmıştı. Genç kız kapıyı açma hızını ayarlayamayınca açılan kapı sert bir şekilde duvara çarparak geriye doğru gelince Güneş öfkeyle kapıyı tutmuş ve kendisine çarpmasını engellemişti. Odaya girdiğinde ise kapıyı aynı öfkeyle kapatmıştı.
“Sen ne yaptığını sanıyorsun?” Genç kız sesinin tonuna aldırış etmiyordu artık. Doğu ise şaşkınlıkla genç kadına bakıyordu. “Az önce söylediklerinde neydi öyle? Ne demek senin odana eşyalarımı taşısınlar?” Gözleri öfkeyle genç adama dikilmiş bir şekilde bakarken Doğu gayet sakin bir şekilde “Bunda ne var anlayamadım, biz evliyiz. Ayrıca unutuyorsun galiba yarın iş ortaklarım misafir olarak geliyor. Karımla ayrı odada kaldığımı öğrenirlerse ne olacak?” Güneş onun sakin bir şekilde konuşması karşısında dişlerini sıkmaya başlamıştı.
“Bunun için senin odana taşınmam gerekmiyor. Ayrıca beni ne duruma düşürdüğünün farkında mısın sen? Aslı hanımın bana bakışını, evdekilerin benim hakkımda ne düşüneceklerini kavrayamıyor musun?”
Onun son sözleri karşısında genç adam dayanamayarak yerinden kalkmış ve seri adımlarla genç kızın önüne dikilmişti. Az önceki sakinliği bir anda yok olmuştu. Başını hafif eğerek tehditkar bir şekilde genç kıza yaklaşmıştı. “Senin benim karım olduğunu biliyorlar, bu yüzden asıl ayrı odada kaldığın için ne düşündüklerini düşünmelisin. Ayrıca alışsan iyi edersin, bundan sonra benimle aynı odayı paylaşacaksın. Çünkü…” Genç adam Güneş’e biraz daha sokularak sinsi bir şekilde gülümsemişti.
“… çünkü boşanmayacağımızı düşünürsek bana alışmaya başlasan iyi edersin. Bu yüzden o güzel aklını fazla zorlama, biraz rahatlamaya çalış…” Güneş onun yakınlığı karşısında yutkunmadan edememişti. Ama onun son sözleri karşısında gözlerindeki öfke daha bir ateşli parlamaya başlamıştı. O anda beyni sanki işlevini yitirmiş bir şekilde davranmaya başlamıştı. Nasıl olduğunu anlayamadan genç adamın ayağına sert bir tekme atarak Doğu’nun yere düşmesine neden olmuştu. Genç adam acıyla inlerken Güneş öfkeyle burnundan soluyordu. Yere düşen kocasına başını eğerek “Bana dokunmayı aklından bile geçirme, evli olmamız sana hiçbir hak tanımıyor.”
Doğu odadan çıkan karısının arkasından acıyla bakmıştı. Ama acısı ayağına aldığı darbe yüzündendi. Artık kabul etmeliydi ki zayıf olduğunu düşündüğü karısı çok güçlü biriydi. İstem dışı yüzüne yaydığı gülümsemesini yeniden hissettiği acıyla soldurmuştu. Yerinden doğrulurken çalışma odasına giren Kemal ile göz göze gelince hızlı davranarak “Sakın tek kelime etme!” diye uyarıda bulunmuştu. Kemal şaşkınlıktan bir şey söyleyememişti. Doğu yerden kalkarak seke seke sandalyesine geçerken oturur oturmaz yeniden ayağını tutmuştu. “Galiba çatladı!” dediğinde Kemal gülmesine engel olamamıştı.
“Güneş hanımın elinin ağır olduğuna eminim!” dediğinde Doğu’nun ters bakışlarına karşılık hemen bakışlarını kaçırmıştı. “Eli değil, ayağı diyecektin sanırım…” Doğu kendisiyle alay ettiğine inanamıyordu. Başını iki yana sallayarak “Sen ne için gelmiştin?” dediğinde Kemal elindeki dosyayı genç adama uzatmıştı. Ayrıca bir de ses kaydı vermişti. Doğu ona tek kaşını kaldırarak baktı. “Nedir bu?” Kemal dişlerini sıkarak “Dosyada Işık’ın darp edildiğine dair bir rapor var ve bu da sanırım bir kanıt olarak kullanılabilir.” Doğu eline aldığı ses kayıt cihazının düğmesine bastığında duyduğu sesle şaşırmıştı.
“Bunu nasıl çektiniz?” Kemal omzunu silkeleyerek “Bunu bana değil, Güneş hanıma sormanız gerekiyor. Bu kaydı yapan o.”
Güneş yaşadıklarından sonra iyice sinir krizi geçirmeye başlamıştı. Doğu’nun sözlerine inanamıyordu. Bir yandan onun boşanmayacaklarını söylemesi heyecanlanmasına neden olsa da bu şekilde emrivaki davranması genç kızın asi ruhunu dışarıya çıkarmıştı. Sonradan ona attığı tekme aklına gelince ürpermişti. Doğu’yu azıcık tanıyorsa bunun hesabını kendisine soracağını da biliyordu. Düşüncelerinin gittiği yönü fark edince yeniden ürpermişti. Acaba Doğu ona ne yapacaktı? Odasına doğru koşarak giderken karşısına çıkan Şahin ile duraksamıştı. “Bu kadar koşmamalısını Güneş Hanım, birine çarpabilirisiniz. Doğrusu bana çarpmanızı hiç istemem.” Şahin’in alaycı bir şekilde konuşması karşısında genç kız dişlerini sıkmıştı. Genç adama yaklaşarak tam önünde durmuştu. “Benimle uğraşma Şahin. İnan ben uğraşmak isteyeceğin türde biri değilim…”
Şahin onun ciddi konuşması karşısında hem şaşırmış hem de gözlerinde ki ifade karşısında yutkunmadan edememişti. Güneş onu gerisinde bırakarak odasına girdiğinde Aslı hanımın da orada olduğunu görünce elini saçlarına daldırarak “Burada ne yapıyorsun Aslı abla?” diye sorduğundan sözlerinin saçmalığı karşısında cevabı da kendisi vermişti. “Tabii eşyaları topluyorsundur. Ne de olsa büyük patron emir verdi.” Aslı hanım onun saçlarını çekiştirdiğini görünce genç kıza yaklaşarak ellerini durdurmuştu. “Bu güzel saçlara yazık değil mi kızım? Hem neden bu kadar tepki gösteriyorsun anlayamadım. Siz evlisiniz, zaten ayrı odada yatmanız çok saçmaydı.” Aslı hanımın sözlerini duyan Güneş yatağa kendisini boş bir çuval gibi bırakırken ona “Sende mi Aslı abla?” demeden duramamıştı. “Bari sen yapma abla…”
Aslı hanım onun yanına oturarak sevgiyle genç kızın gözlerinin içine bakmıştı. “Bak kızım, siz evlisiniz ve bu bizi çok mutlu ediyor. Yıllar sonra Doğu beyi ilk kez gülerken görüyoruz. Onun yanına sen gelene kadar hiç kadın görmemiştik. Üstelik sen geldiğinden beri çok değişti. Eskisi gibi etrafındakilere soğuk bakmıyor. Üstelik dün senin kaybolduğunu duyduğunda çok endişelendi. Bu onun yapabileceği şeyler değildi. Sen bu eve gelen neşe kaynağısın. Ayrıca Işık seni çok seviyor. Sende onu seviyorsun değil mi?” Güneş duygulanmış bir şekilde orta yaşlı kadına bakmıştı. Acaba onun dediği gibi Doğu üzerinde bir etkisi var mıydı? Buna emin olabilmek için her şeyi yapabilirdi. Derin bir iç çekerek “Evet, Işık’ı çok seviyorum. Kendi çocuğum olsa bu kadar severdim herhalde. Ama önemli olan Doğu’nun ne düşündüğü… Gerçekten değişti mi? Ben onda bir değişiklik bulamıyorum. Hala o eski tanıdığım Doğu gibi… Hala o eskiden …” Genç kız neredeyse Aslı hanıma onu sevdiğini açıklayacaktı. Susan genç kıza gülümseyerek bakan kadın bilmiş bir ifade ile konuşmuştu. Aslı hanım ise hiç bekletmende onun sözlerini tamamlamıştı. “Hala eskiden sevdiğin adam değil mi?” dedi. Güneş dehşete düşmüş bir şekilde kadına bakarken kekelemeden edememişti. “Bu… Bunu nasıl anladın?” Aslı hanım onun şaşkın ifadesine karşılık kahkaha atmıştı. “Bu o kadar belli ki? Ama Doğu beyin bunu anladığını sanmıyorum. Ona nasıl baktığını ancak benim gibi tecrübeli bir kadın anlayabilir.” Sözlerini bitirdikten sonra genç kıza göz kırparken Güneş telaşlanarak “Ona söylemedin değil mi? Ona sakın söyleme Aslı abla… Bak ortadan kaybolurum ona söylersen. Bu utançla onun yüzüne bakamam..” Aslı hanım onun telaşına karşılık gülümsemişti.
“Merak etme, ona bir şey söyleyecek değilim canım. Ama sende kabul et artık… Siz evlisiniz. Hem Doğu anlamazsa bunun bir anlamı kalmaz değil mi?” Güneş derin bir iç çekerken ayağa kalkmıştı. Dolabına giderek “O zaman şu eşyaları beyefendinin odasına yerleştirelim. Nasılsa kurtuluş yok.” Aslı hanım gülümseyerek ona başını sallarken ikisi birlikte Güneş’in eşyalarını Doğu’nun odasına yerleştirmeye başlamıştı. Yaklaşık iki saat sonra tamamen Doğu’nun odasına yerleşmiş durumdaydı. Ayrıca bir tane de yer yatağına almayı da ihmal etmemişti. Aynı odada kalacak olmaları aynı yatağı paylaşacakları anlamına gelmiyordu. Sinsi bir şekilde gülümserken odaya giren Işık ile göz göze gelince gülümsemesi silinmişti.
“Güneş abla, artık babamla mı kalacaksın?”
Güneş onun sorusu karşısında yutkunmadan edememişti. Başını sallayarak onu cevaplarken “Bu seni üzüyor mu?” diye sormadan edememişti. Işık gülümseyerek onun yanına yaklaşıp yanına oturunca Güneş dikkatli bir şekilde ona bakmaya başlamıştı. “Şimdi sen babamla evlendin ya… Şey… Sen benim annem mi oldun?” Güneş bu soru karşısında ne cevap vereceğini bilmiyordu. Işık’ın her fırsatta bunu dile getirmesi içindeki korkuyu gösteriyordu.
“Aslında kısmen de olsa öyle oluyorum sanırım.” Güneş bir şeyler sormaya çalışan küçük çocuğa bakarken sabırsızlandığını anlayınca şaşırmıştı. “Hadi söyle artık merak ettim ne soracağını.” Işık gözlerini kaçırarak başını çevirmişti. “Sana anne dersem kızar mısın?” Güneş gelen soru karşısında nefesinin kesildiğini hissetmişti. Küçük çocuğun kendisine ilk olarak anne dediği anı hatırlayınca içine garip bir mutluluk oluşmuştu. Onun kaza geçirdikten sonra hastanede kendisine anne dediği o ilk anı asla unutamazdı. Kollarını küçük çocuğa dolayarak onu kendisine sıkıca bastırmıştı.
Daha öncede bu tip bir istekle gelen çocuğun kendisini denediğini biliyordu ama bu kez ciddi olarak bu soruyu sorması genç kızı hüzünlendirmisti.
“Eğer istiyorsan söyleyebilirsin tabi, ama bunun gerçek olmadığını biliyorsun değil mi?” Işık sevinçle genç kıza sarılırken “İstiyorum… Hem belki babamla bana bir kardeşte yaparsınız.” Güneş duyduklarıyla nefesini yutarak öksürmeye başlayınca Işık geri çekilerek endişeyle ona bakmaya başlamıştı. Güneş’in yüzü bembeyaz olmuştu. “Kardeşi mi? Sen kardeşi mi istiyorsun?” Işık hevesle başını salarken yüzüne takındığı gülümsemesiyle genç kıza bakıyordu. Güneş içinden ‘Şu düştüğüm duruma inanamıyorum’ diye geçirirken Işık hevesle “Ama erkek olsun, kızlar çok dırdır ediyor. Hem onunla topta oynayabilirim.” Güneş çocuk konuştukça şok üzerine şok yaşıyordu. Işık sözlerini bitirdikten sonra ayağa kalkıp acıktığını söyleyerek odadan çıkmıştı. Güneş hala şok olmuş bir şekilde yatağın üzerinde oturuyordu. Orada ne kadar oturduğunu bilmiyordu ama kendisine geldiğinde yüzüne dikkatle bakan genç adamı fark edince küçük bir çığlık kaçmıştı dudaklarının arasından.
Doğu onun ağzını kapatarak çığlığını engellemek istediği sırada genç kız ne yaptığının farkında olmadan kendini koruma iç güdüsüyle genç adamın elini ısırmıştı. Doğu söylenerek acıyla yerinden kalkarken Güneş yaptığını fark ederek hızla doğrulmuştu.
“Ben özür dilerim… Canın çok yandı mı?” Doğu ona uzaylı gibi bakarken Güneş sadece ona yardım etmeye çalışıyordu. “Asıl sen iyi misin? Sana kaç kez seslendim ama bana cevap vermedin. Ne düşünüyordun?” Güneş onun sorusuna dalgın bir şekilde cevap vermiş ve anında utançtan kızarmaya başlamıştı. “Işık’ın erkek kardeş istemesini…” Ağzından çıkan sözlerle hemen ağzını kapatan genç kız gözlerini büyüterek kendisi kadar şaşkın olan Doğu’ya bakmıştı. Genç adam onun ağzından çıkan sözleri tam olarak algılayınca kahkaha atarak gülmeye başlamıştı. “Işık kardeş istediğini mi söyledi?” Genç kız onun gülmesi karşısında kaşlarını çatmıştı. “Sence bu komik mi? Bunu aklın alıyor mu?” dediğinde Doğu gülmeyi keserek genç kıza yaklaşmıştı. Güneş onun bakışlarında ki ifadeden ne anlayacağını bilemiyordu ama iyi şeyler olmadığını hissediyordu. Heyecanı tavan yaparken kendisine yaklaşan adama yutkunarak baktı.
“Neden olmasın? Bir süre sonra bende ikinci bir çocuk isterim.” Güneş ağzı açık şaşkın bir şekilde genç adama bakarken Doğu onun şaşkın ifadesinden yararlanarak genç kızı aniden öpüvermişti. Güneş ne olduğunu anlayamadan ani gelen kısa öpücük karşısında şok olmuştu. Doğu onun bu haline eğlenerek odadan çıkarken Güneş başını iki yana sallayarak yaşadıklarına inanamayarak sayıklamaya başlamıştı. “Beni öptü…” Ağzından çıkan kelime kulaklarına vardığında ise tüm bedeni titremişti. “Buna nasıl cesaret eder?” Eli istem dışı dudaklarına giderken içinden yemin etmişti.
“Üzgünüm… Sana aşık olduğum gibi bana aşık olmanı sağlayacağım..”
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~,,
Okuduysan ve beğendiysen yorum yapınız.
33. BÖLÜM <<<<<——->>>>>> 35. BÖLÜM
Aşık olmasını sağlamasına gerek yok güneşçim o kalın kafalı doğu zaten sana aşık ama farkında değil ışık adamım yine 12 den vurdu gol oldu
🙂 🙂
[…] ÜSAO 34. Bölüm […]