ÜSAO 38. Bölüm


O akşam yemek oldukça sessiz geçiyordu. Ne Doğu iş ile alakalı Melih’e bir şey söylüyor ne de o Doğu’ya soru soruyordu. Kimse konuşmuyordu ama Güneş ve Işık neşeli bir şekilde yemeklerini yiyordu. Işık daha önce yapmadığı bir şey yaparak Güneş’ten kendisini yedirmesini istemişti. Genç kız onun bu davranışına çok şaşırsa da masum bir şekilde kabul etmesi için çakır gözlerini kendi gözlerine dikmesine dayanamayıp kabul etmişti.

“Bu kadar yeter mi küçük adam?” Işık başını iki yana sallayarak “Daha doymadım ki anne!” diye itiraz etmişti. Doğu keskin bakışlarını oğluna dikerken içindeki kıskançlık tohumlarının filizlenmeden öldürmeye çabalıyordu. Bakışlarını karşısında ki oğlu ve karısından ayıramıyordu. Güneş’in büyük bir özenle oğlunu yedirmesi genç adamın anlamsız bir şekilde öfkelenmesine neden olmuştu. Kendisine soğuk davranıyor ama kendisinden olana kıyamıyordu. Dişlerini sıkarken Güneş başını kaldırıp ona baktığında göz göze gelmişlerdi. Doğu farkında olmadan ona işaret yaparak oğlunu yedirmeyi bırakmasını ima etmişti.

“Koca çocuk oldu onu bu kadar şımartma.”

Güneş omzunu silkeleyerek “Onu şımartmak istiyorum, nasıl davranacağıma sen karar veremezsin.” Doğu masada olan diğer iki kişiyi unutarak “O zaman babasını da şımartman gerekecek!” dediğinde Güneş’in ağzı değim yerindeyse iki karış açık kalmıştı. Hızla diğer kişilere bakarken utançtan yerin dibine gireceğini sanmıştı ama ne masanın diğer ucunda oturan Melih onlarla ilgileniyor ne de Nerisa onları dinliyordu. İkisi de dalgın bir şekilde yemeklerini yiyordu.

“Çok sessizsiniz bu akşam, bir sorun yok ya?”

Güneş üzerinde ki bakışlardan kurtulabilmek için konuşmak zorunda kalmıştı. Melih bakışlarını genç kıza çevirince Güneş istemeden de olsa yutkunmuştu. Bu adam ona neden bu şekilde bakıyordu şimdi? Doğu da onun bakışlarını fark ederek araya girmişti.

“Sorun yok sadece biraz yorulduk. Yemekten sonra oturur biraz sohbet ederiz. Ayrıca sevgili karıcım bize birer kahve yapar değil mi?” Güneş tam ona ‘Zıkkkım iç’ diyecekti ki Doğu’nun uyaran bakışlarını fark edince yapmacık bir şekilde “Ne demek kocacım, ben sana hizmet için buradayım zaten!” dedi. Onun alttan alta iğnelemesi karşısında Doğu gülmemek için kendisini zor tutmuştu. Onun yapmacık davranmaya çalışması genç adamın komiğine gitmişti. İstese de asla yapmacık olamayacağını belki de en iyi bilen kişi kendisiydi. Melih başını sallayarak onları onayladıktan sonra kolundaki saate bakmıştı. Bu durum Güneş’in gözünden kaçmazken gülümseyerek “Randevunuz mu vardı Melih bey?” Melih keskin bakışlarını karşısında ki Güneş’e çevirmişti. Onun iğneleyici sözlerine karşılık içinden Güneş için ‘Şu sarı cadı neyin peşinde anlamalıyım!’ diye geçiriyordu.

“Hayır randevum yok, sadece merak ediyorum, çalışanlarınızla çok yakınsınız.”

Güneş onun ne demek istediğini az çok kestirebiliyordu. Bir şey söyleme gereği duymadan masadan kalkarak “Ben çayı ocağın üzerine koyacağım, size afiyet olsun.” dediğinde kapıdan çıkmak üzereydi. Doğu onun bu davranışına anlam veremezken izin isteyerek karısının arkasından mutfağa yönelmişti.
Güneş mutfağa girer girmez Aslı hanıma gülümsedi.

“Çay demleyeceğim, içerdekiler çok kasıntı kaçmaya yer aradım.” Aslı hanım onun itirafına gülümseyerek bakmış ve hemen ardında ki kişiyi görünce de gülümsemesi dudağına donup kalmıştı. Aslı hanım Doğu’nun yaptığı baş işareti ile mutfaktan çıkarken Güneş’in “Aslı abla bana çay kavanozunu uzatır mısın?” diye sordu. Kendisine uzatılan kavanozu bakmadan alarak teşekkür ederken arkasından gelen “Bir şey değil!” sözleri ile hızla arkasına dönmüştü. Doğu ona sırıtarak bakıyordu. “Eee karıcım bana ne işler çevirdiğini söyleyecek misin yoksa gece odada mı alayım cevabımı?” Güneş gözlerini büyüterek genç adama bakarken doğu onun ani tepkilerini eğlenerek izliyordu.

“Ben… ben bir şey karıştırmıyorum.” Doğu gözlerini kısarak ona sokulmuştu. Başını hafif eğerek genç kızla göz göze gelince Güneş yutkunmadan edememişti. Geri adım atmak istemiş ama tezgaha yaslanınca istediğini yapamamıştı. “Söyleyecek misin?” ağır bir şekilde konuşan adamın bakışlarından gözlerini kaçırmıştı. Tam da bu sırada arkalarından gelen boğaz temizleme sesi ile Doğu hiç acele etmeden geri çekilmiş ve kapıda dikelerek kendilerine bakan Melih ile göz göze gelmişti. “Bir şey mi oldu?” Melih gözlerini muzip bir şekilde çevirerek “Yarın şehri gezmeyi düşünüyorum, öğleden sonra şirkette buluşabilir miyiz?” dediğinde Doğu şaşırmıştı. “Bunu neden şimdi söylüyorsun ki? Kahvelerimizi içerken söyleyebilirdiniz.” Melih başını iki yana sallayarak “Biraz yoruldum sanırım, dinlendikten sonra çalışmayı düşünüyorum.” Doğu onun yol yorgunu olduğunu biliyordu. Geldiklerinden beri hiç dinlenmemişti. “Peki siz birlisiniz, bir şeye ihtiyacınız olursa istemekten çekinmeyin.” Doğu onun mutfaktan çıkışını izledikten sonra yeniden karısına dönmüştü.

“Sen de onda bir gariplik hissettin değil mi? Yoksa bu kadar saldırgan davranmazdın. Söyle bakalım, seni ne rahatsız etti?” Güneş yüzünü asarak bakışlarını yeniden kaçırmıştı. “Sen içeriye geç istersen misafirler yalnız kalmasın. Ben çayı demleyip geleceğim.” Doğu başını iki yana sallayarak onun istediğini yapmıştı. Nasılsa odaya geçtiklerinde onu sıkıştırıp cevap alacaktı. Mutfaktan çıktıktan sonra salona geçmişti. Nerisa ve Işık orada oturmuş televizyon izliyordu. Işık oflayarak babasına bakarken Nerisa gözlerini televizyondan ayırmadan ekrana bakmaya devam ediyordu.

“Baba bu saçma programı izlemek zorunda mıyım?”

Doğu oğlunun sözleriyle ekrana bakmıştı. Nerisa moda programı izliyordu. Kadınların kıyafet seçmesini dikkatle dinmiyordu. “İstersen sen bizim odaya git orada izle çizgi filmini?” Işık yüzünü asarak odaya giren Güneş’e koşup sarılmıştı. “Anne ben televizyon izlemek istiyorum, ama o kadın saçma programlar izliyor. Kadınlar sürekli üstünü değiştiriyor.” Güneş kendisine sarılan çocuğun omzuna elini atarak gülümsemişti.

“O misafirimiz hayatım, birkaç gün bizim odada televizyon izlersin olur mu?” Işık omzunu silkelerken “Bana ne o odasında izlesin.” Güneş onaylamaz bakışlarıyla çocuğa bakınca Işık utanarak gözlerini kaçırmıştı. Güneş onu yeniden salona doğru yönlendirerek koltukta oturan kadına bakışlarını çevirmişti. Hiç kimseyi umursamadığı gözlerini televizyona dikip bakmasından belli oluyordu. Güneş boğazını temizleyerek “Bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sormuştu. Nerisa kısa bir an genç kıza bakmış sonra bir şey söylemeden başını yeniden ekrana çevirmişti. Güneş derin bir iç çekerek sakinleşmeye çalışarak bakışlarını Doğu’ya çevirdi. Genç adam tekli koltuklardan birine oturarak eline aldığı kağıtlara bakıyordu. Başını kaldırdığında ise Güneş’le gözleri birleşmişti. Doğu tek kaşını kaldırarak ‘ne?’ diye sorarken Güneş burnundan soluyarak “Sen çalışma odasında çalışsana, burada sıkılırsın!” dedi. Onun neden bu şekilde konuştuğunu başta anlamayan genç adam Güneş’in ters bir şekilde Nerisa’ya baktığını görünce gülümsemeden edememişti. Karısı anlaşılan dişlerini yeniden bilemeye başlamıştı. Yerinden kıpırdamayınca Güneş daha öfkelenerek “Gel hayatım, biz odaya çıkıp seninle uzanalım, ne dersin bu gece benimle uyumak ister misin?” dediğinde Doğu hızla ayağa fırlayarak “Asla olmaz!” dedi. Işık hevesli bir şekilde genç kıza bakarken babasının itiraz etmesine dudaklarını asmıştı.

“Baba ben annemle uyumak istiyorum ama…” Doğu kızgın bakışlarını genç kıza çevirerek “Bunu aklından bile geçirme hanım efendi. Işık odasında yatacak…” Güneş onun konuşmasını bitirmesine izin vermeden “Seninde salonda yatacağın gibi…” dedi.

Güneş hızla arkasını dönerek salondan çıkarken arkasında bıraktığı adamın ne denli şaşkınlık yaşadığının farkında bile değildi. Onun şaşkınlığına Nerisa kıkırdayınca Doğu’nun bakışları genç kadına yönelmişti. Yerinden doğrulan genç kadın Doğu’ya yaklaşarak elini omzuna atmıştı.

“Desenize bu gece yataktan kovuldunuz…” Doğu gözlerini kısarak kadının ne geveleyeceğini merakla bekledi ama Nerisa konuşamadan salona yeniden giren Güneş ile göz göze gelince yutkunmadan edememişti. Eğer bakışlarıyla öldürebilseydi Doğu şuanda Güneş tarafından öldürülmüş olurdu. Hızla kendisine gelerek Nerisa’nın elini omzundan çekmiş ve “Ellerinize, kollarınıza hakim olun. Nitekim sizin yüzünüzden ailemin huzursuz olmasını istemiyorum. Ayrıca Melih beyin bu davranışlarınızı onaylayacağını da hiç sanmıyorum.” Nerisa onun sözlerine aldırış etmeyerek yeniden televizyonun karşısına geçmişti. Doğu hızla salondan çıkarak Güneş’in peşinden odasına doğru ilerlerken içinden dua etmeye başlamıştı. Onun sağı solu belli olmuyordu. Küçükken bile kendisini kıskanan kızın davranışlarını hatırlayınca ürpermişti. Çok iyi hatırladığı anılarından biri kendisini lisede ki kız arkadaşından kıskanan Güneş gece odasına girerek saçlarını makasla kesmiş ve yüzüne ılık suyu boca etmişti. Sırf arkadaşı saçlarına dokunduğu için… Onun yanmadığını görünce de cesur bir şekilde ‘Suyu daha çok ısıtmalıydım!’ dediğini hala hatırlıyordu. O zamanlar ilkokula giden küçük kızın intikamının şimdiki halini düşününce bedeni buz kesmişti. Genç adam ürpererek düşüncelerinden sıyrılırken onun böyle bir deliliği yapmasından korktu.

Güneş odada volta atarken kendi kendisine söyleniyordu. “Senin kolunu keseceğim. O kadının sana dokunmasına izin verdiğin için bunu hak ettin…” Doğu onun sözlerini duyunca birden ürpermişti. Aklına gelen başına gelecek gibiydi ve bunun önüne geçmek için sakin kalmaya çalışmıştı. Işık yatağın üzerinde oturmuş genç kızın kızgınlıkla dolanmasını seyrediyordu. Onun ne dediğini anlayamasa da “Anne, babama neden bu kadar kızdın sen?” Güneş küçük çocuğa gülümseyerek bakmıştı. “Ben ona hiç kızar mıyım hayatım? Sen şimdi odana git sonra ben senin yanına geleceğim tamam mı?” Işık başını sallayarak odasına gitmek için kapıya doğru döndüğünde babasını görmüş ve gülümsemişti.

“Baba, annem sana çok kızdı.” Güneş bakışlarını genç adama çevirince Doğu onun karşısında kaygısız durmaya çalışmıştı. Işık odadan çıkınca Doğu birkaç adımda genç kıza yaklaşarak “Az önceki davranışında neydi öyle?” dedi. Güneş gözlerini kısarak genç adama bakmıştı. Küçük elleri yanlarda yumruk olmuş onun üzerine her an atılacak gibi yerinde dikeliyordu. Doğu onun kızgın ateşler saçan bakışları karşısında gülümsemeden edememişti. “Ne oldu Güneş, bu adar kızacak ne yaptım?” Güneş burnundan soluyarak “Birde soruyor musun sen? O kadının sana dokunmasına nasıl izin verirsin? Sen evlisin…” Doğu onun üzerine basarak söylediği son sözlerden sonra karısına doğru yaklaşmaya başlamıştı. Güneş burnundan soluyordu. Doğu’nun kendisine yaklaşmaya başladığının bile farkında değildi.

“Kıskandın mı?”

“Kıskanmak mı? Neden seni kıskanayım ki? Ayrıca benim yanımda başka bir erkek görseydin sende rahatsız olurdun.” Doğu onun son sözleriyle hızla kolundan yakalamış ve genç kızı kendisine doğru çekmişti.

“Bunu sakın bir daha dillendirme. Yanında başka bir adam gördüğümde onu yaşatmam, seni de asla affetmem.” Sesi o kadar katı çıkmıştı ki Güneş biran ürpermişti. Yutkunarak genç adama bakarken Doğu onu bırakarak yatağa doğru ilerlemişti. “Seninle ne yapacağım ben? Sana yaklaşmama izin vermeyeceksin değil mi?” Güneş şaşkın bir şekilde ona bakıyordu. “Bana yaklaşmak mı? Bana neden yaklaşmak istiyorsun ki?” Doğu çarpık bir gülümseme ile karısına bakarken Güneş sözlerinin nerelere doğru kaydığını fark edince utanarak kızarmıştı. Onun utandığını anlayan genç adam sırıtarak yeniden ayağa kalkmış ve genç kıza yaklaşmıştı. “Hala eskisi gibi kızarıyorsun.” Güneş geri adım atmak istediğinde Doğu onu belinden tutarak kendisine çekmişti. “Şimdi bana ne karıştırdığını açıklayacak mısın yoksa ben zorla mı öğreneyim. İkincisini tercih ederim açıkçası…” Güneş onun kıskacından kurtulmaya çalıştıkça Doğu onu daha çok kendisine doğru çekiyordu. İyice yakınlaştıklarında ise Güneş’in solukları hızlanmıştı.

“Beni bırak Doğu!”

Doğu tek kaşını yukarıya kaldırarak başını iki yana sallamıştı. Başını hafif aşağıya eğdiğinde ise Güneş ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ona bakıyordu. “Ee karıcım bana söyleyecek misin?” Güneş’in berrak gözlerine baktığında hipnoz olan genç adam aklında ki tüm soruları unutmuştu. İki göz birbirine takıldığında aynı anda atan kalplerinin sesini duyacak kadar sessizlik olmuştu. Güneş ondan bakışlarını kaçıramıyordu ve Doğu da anın büyüsüne kapılmıştı. Konuşmak ve bu anın büyüsünü bozmak istemediği için sessi kalıyordu. Genç adam gözlerindeki hayranlıkla ona bakarken Güne aklında deli sorularla uğraşıyordu. Bir yanı aklını diğer yanı ise kalbinin sesini fısıldıyordu.

“Ne yapıyorsun?” diye.

***************

  Umarım yorum ve beğenilerinizi eksik etmezsiniz.


37. BÖLÜM <<<<————->>>>>>> 39. BÖLÜM

5410cookie-checkÜSAO 38. Bölüm

3 yorum

  1. Ay çok güzel bir bölümdü yine ve yeniden büyük bir zevkle okudum şu güneşi biraz daha az kızgın mi yazsan sevgili yazarcığım çok atarlı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir