Öncelikle yorum yapan herkese teşekkür ediyorum. İyi okumalar…
*****
“Seni seviyorum!” genç kızın kulakları duyduğu itirafla uğuldamaya başlamıştı. Nefes almak hiç bu kadar zor gelmemişti ona. Derin derin solurken Doğu onun solgun yüzüne acı bir şekilde gülümseyerek bakıyordu. Karısının şok olmuş ifadesinden faydalanarak ona daha da yaklaşıp alnına dudaklarını bastırmıştı. Yıllar önce karısının kendisine yaptığı o itirafı kendince tekrarlamaya çalışarak şoka girmiş karısını neredeyse bayılacak dereceye getiren o sözleri tekrarlamıştı.
“Üzgünüm, Sana Aşık Oldum!” diyerek dudaklarını geri çekerken genç kızın kaskatı olan bedenine kollarını dolayarak “Seni bekleyeceğim, bekleyeceğiz!” dedi.
Doğu son sözlerini söyler söylemez hızla arabanın arka koltuğuna geçerek oğlunun yanına oturmuş ve Kemal’e arabayı çalıştırmasını söylemişti. Güneş duyduklarıyla baygınlık geçirmek üzereydi. Yanağından aşağıya akan yaşların farkında bile değilken koluna dokunan teması nasıl fark edebilirdi ki? Gözleri kendisinden hızla uzaklaşan arabanın ardına takılı kalırken tek elini kaldırarak göğsüne vurmaya başlamıştı. Kulağının dibinde bir ses yankılanmaya başlamıştı.
“Nefes al! Hadi nefes almaya başla!” Güneş yaşlı gözlerle kendisine destek olmaya çalışan kıza bakmıştı. Güneş onu tanımıyordu ama kendisine yardım eden kızın eve doğru yürümesi için yardım etmesine izin vermişti. Şahin tedirgin bir şekilde genç kıza bakarken yüzü üzüntüyle buruşmuştu. Patronunu anlayamıyordu. Ne vardı sanki eşinin okulunu bitirmesini bekleseydi…
Güneş eve girdiğinde ağır adımlarla merdivenlere yönelmişti. Hala duyduklarına inanamıyordu. Doğu! Yıllardır sevdiği adam, tek aşkı onu sevdiğini söylemişti. Hayır! Kulakları ona oyun oynuyor olmalıydı. Peşinden gelen kızın farkında bile değildi!
“Üzgünüm, Sana Aşık Oldum!” kulaklarında hala Doğu’nun sözleri vardı. Birden kahkaha ile ağlaması birbirine karışarak dizlerinin üzerine düşmüştü. Şahin onun çıldırdığını düşünürken genç kızın düşüncelerinde sadece kocasının itirafı dönüp duruyordu. Gözyaşları yanaklarından aşağıya sicim gibi atarken aynı şekilde kahkaha atmaya devam ediyordu. Sonunda dayanamayan Şahin genç kızı tutarak yerden kaldırırken onu kendisine getirmek için kollarından tutup sarsmaya başlamıştı.
“Güneş hanım sakin olun!” Şahin’in sert çıkan sesinin hiçbir etkisi yoktu genç kızın üzerinde. Şahin ne yapacağını bilemez bir halde yanında ki kıza bakarken Güneş onun ellerinin arasından kurtularak hızla odasına dalmıştı. Öfkeli bir şekilde eline ne geçerse etrafa fırlatmaya başladığında bağırmaya başladı.
“Aşağılık herif, bu günü mü buldun bunu itiraf etmek için. Senden nefret ediyorum! Senden nefret ediyorum… Lanet olasıca…”
Ne bulduysa duvarda parçalamıştı. Bir yandan Doğu’ya saydırırken diğer yandan ağlamasına devam ediyordu. Yaşadığı duygu karmaşası içinde ne yapacağını şaşırmıştı. Şahin odaya girerek çıldırmış gibi etrafa saldıran genç kızı kollarının arasına tutarak durdurmaya çalışmış ama Güneş durdurulacak gibi değildi. Sonunda yüzündeki yanma ile duraksayan genç kız karşısında kendisine bakan çakır gözlerin etkisine girmişti.
“Biraz sakin ol, bu yaptığınla sadece kendine zarar verirsin!” Güneş kedisine sert bir tokat atan yabancı kıza gözlerini kısarak bakıyordu. O anda sanki tüm yüreği soğumuş düşünceleri berraklaşmıştı. Ama Şahin’in “Sen ne yaptığını sanıyorsun?” diye kükreyen sesiyle yerinden sıçramıştı. Şahin tanımadığı kızı kolundan tutarak sarsmaya başladığında gözlerinden ateş çıkıyordu.
“Ona vurmaya nasıl cesaret edersin?” Güneş Şahin’in öfkeli sesinden etkilenmeyen yabancı kıza bakarken yutkunmuştu. Çünkü gözlerini kendi üzerine kenetleyen kızın kim olduğunu merak etmeye başlamıştı.
“Şahin bırak onu!”
“Bununla ben ilgileneceğim Güneş hanım. Bu hadsize yaptığının hesabını soracağım!”
“Şahin sana bırak kızı dedim!” diye sesini yükselten Güneş genç adamın istemeyerekte olsa geri çekilmesini sağlamıştı.
“Sende kimsin?” Karşısında ki genç kız gözlerini dikerek Güneş’e bakmaya devam ederken küstah bir tavırla konuşmaya başlamıştı.
“Size ev arkadaşı olmam için Doğu bey tarafından getirildim. Ona göre oldukça güçlü biriymişsin ama görüyorum ki yanılmış. Küçük bir şeyde hemen dağıldığına göre!” Güneş kendisine meydan okuyan kızı daha dikkatli süzmeye başlamıştı. Giderken Aslı hanım ile Kemal’i yanında götüren kocası demek ki kendisi yalnız kalmasın diye eve bir kız getirmişti. Dişlerini sıkan genç kız “Benim arkadaşa ihtiyacım yok!” dedi. Genç kız Güneş’e gülümseyerek “Ama benim kalacak yere ihtiyacım var!” dedi.
“Onunla saygılı konuş!” Şahin araya girerken Güneş yeniden onu susturmuştu. Bu kız dikkatini çekmişti. Kendisinden birkaç yaş küçük olduğunu tahmin ettiği siyah saçlı orta boylu kız kendisine alaycı bir şekilde bakarken Güneş gülümsemeden edememişti. Onun ifadesi kedisine tanıdık geliyordu.
“Adın ne?”
“Rümeysa Güneş Hanım!” Kızın cevap vermesine izin vermeyen Şahin araya girmişti. Onun araya girmesi ile adının Rümeysa olduğunu öğrendiği kız öfkeli bakışlarını genç adama çevirerek “Benim ağzım var dimi, kendimi tanıtabilirim.” Şahin aynı öfkeyle bir adım öne çıkarken Güneş araya girerek “Bizi yalnız bırak Şahin!” dedi. Şahin Güneş’e garip bir şey söylemiş gibi bakarak itiraz etmek istemişti.
“Ama Güneş hanım!”
“Sana bizi yalnız bırak dedim Şahin. Şu küçük hanımla yalnız konuşmak istiyorum!”
“Ben küçük değilim!”
“Doğu senin bu kadar konuştuğunu biliyor muydu?”
“Ne oldu rahatsız mı oldunuz?” Alttan almayacağı belli olan genç kızın davranışına karşı Güneş kahkaha atarak gülmeye başlamıştı. “İşte bu harika!” dediğinde Şahin yeniden genç kıza çıldırmış gibi bakıyordu. Başkası olsaydı bu saygısızlığı karşısında çoktan genç kızı kovmuştu ama Güneş sadece ona gülmekle yetiniyordu.
“Şahin genç hanımı odasına yerleştir!”
“Ama Güneş Hanım… Onun bu davranışından sonra burada kalması sizce uygun…”
“Sana ne dediysem onu yap Şahin, beni zorlama!” Rümeysa genç adama alay edercesine bakarken Güneş onun bakışını fark ederek gülümsemişti. Bu kızla işi vardı anlaşılan.
“Size odanızı göstereyim küçük hanım!”
“Bana küçük hanım deme!”
“Ne oldu küçük hanım rahatsız mı oldunuz?”
İkili odaya gidene kadar atışıp dururken Güneş az önce dağıttığı odaya bıkkınlıkla bakmıştı. Yatağın üzerine kendisini sırt üzeri bırakırken yeniden Doğu’nun sözlerini düşünüyordu. Acaba doğru mu söylemişti. Son birkaç haftadır kocasının davranışlarının değiştiğini, küçük kıskançlıklarını hatırlayınca yüzüne peyda olan gülümsemeye engel olamamıştı.
“Beni sevdiğini söyledi!” kendi kendisine söylenirken yatağın üzerinde yuvarlanarak sevinç çığlığı atmaya başlamıştı. Yüzünü elleriyle kapatarak Doğu’nun son sözünü hatırlamıştı.
“Seni bekleyeceğim, bekleyeceğiz!” Genç kız gülümsemesi yüzüne yayılarak ‘Acaba şimdi mi gitsem?’ diye düşünmeden edemezken kendi ile savaşan diğer iç sesi ‘Saçmalama Güneş biraz beklesin, sen onu yıllardır bekledin!’ dedi.
‘Ya beklemezse?’ içine bir kuşku düşen genç kız yatağından kalkarak odanın duvarında bulunan boy aynasına bakmıştı. ‘Kes sesini artık, bir kez itiraf etti… sözlerini geri almasına izin vermeyeceğim.’
Yeniden yatağına uzanarak şu birkaç ayın çabuk geçmesi için dua etmeye başlamıştı. Şimdiden o ikisini özlemişti. Kocasını ve oğlunu! Oğlu! Işık onundu… Küçük çocuk da zaten onu seçmişti. Hüzünlenen genç kız Esra’nın neden davadan vazgeçtiğini anlamaya çalışıyor ama bir türlü anlayamıyordu. Esra ile konuşmak için fırsat kollayacak ve nedenini öğrenmek için elinden geleni yapacaktı. Yorgun düşen bedeni uykuya yenik düşerken daha öğle saati olmadan uyumaya başlamıştı. Şahin onu merak edip odasının kapısına geldiğinde ise kapıyı tıklatmış ama içeriden ses gelmeyince tedirgin olmuştu. Tam kapıyı açıp içeriye bakacaktı ki arkasından gelen sesle duraksamıştı.
“Bir bayanın odasına bu şekilde giremezsin.” Şahin bıkkın bir şekilde nefesini dışa vururken Rümeysa onu geçerek odanın kapısını açıp içeriye girmiş ve gülümseyerek kapıyı genç adamın suratına kapatmıştı. Şahin yumruk yaptığı elini havaya kaldırmış ama aynı hızla geri indirmişti.
“Küçük şeytan!”
****
Genç adam yol boyunca sessizdi. Yaptığı itirafı düşünürken içinin rahatladığını hissediyordu. Artık her şey Güneş’in elindeydi ve ona kalan tek şek beklemekti. Karısını bekleyecekti! Tek dileği karısının kendisini fazla bekletmemesi olurken Güneş’in geleceğini, kendisinin olacağını içinde bir yerlerde hissediyordu. Onun kendisine olan aşkının bitmediğini kalbinin atışından anlayabiliyordu. Karısına her yaklaştığında kalbinin ne denli hızlı attığını fark etmek genç adamın içinin erimesine neden oluyordu. Yüzüne yansıttığı gülümsemesi Kemal’in dikkatini çekmişti.
“Sizce Güneş hanımı Rümeysa ile yalnız bırakmak doğru mu?” Kemal’in sorusu ile gülümsemesi yayılan genç adam neredeyse kahkaha atacaktı. “İkisi de birbirinin aynı, emin ol onlara bir şey olmaz!” Kemal’e açıklama yaparken içinden de ‘Umarım birbirlerini yemezler!’ diye geçiriyordu. Rümeysa’nın abisi çok yakın bir arkadaşıydı. Dik başlılığı yüzünden okul yurdundan atılan genç kızı Güneş’e ev arkadaşı olsun diye eve getirmiş ve hiçbir açıklama yapma gereği bile duymamıştı. Acaba Güneş Rümeysa ile anlaşabilmiş miydi? Omzunu silkeleyen genç adam ‘Ondan ne kadar çabuk bıkarsa bana o kadar çabuk gelir!’ diye söylenmişti. Biliyordu ki Rümeysa adamı deli ederdi ve Güneş ona dayanacak kadar sabırlı değildi.
Işık dalgın bir şekilde camdan dışarıyı izlerken derin iç çekişleri Doğu’nun dikkatini çekmişti. “Oğlum?” Işık gözleri yaşlı bir şekilde babasına bakarak “Baba, annem neden bizimle gelmiyor?” diye sorması ile Doğu yutkunmadan edememişti. Oğlunu tutup kollarının arasına çekerek sıkıca sarılmıştı. “Annen yakında gelecek oğlum. Okulu bitsin yanımıza gelecek merak etme, o seni asla bırakmaz!” Işık ağlamaya başladığında Doğu’nun içi acımaya başlamıştı. Işık hıçkırıklarının arasında “Bana ne gelsin işte, o da benimle okusun!” dediğinde Doğu gülümseyerek oğlunun yüzünü kendisine çevirmişti. “Anneni seviyor musun?” diye sordu. Işık hızla başını sallarken “Seviyorum,” dedi. Doğu oğluna daha sıkı sarılarak “Bende anneni çok seviyorum!” dediğinde Kemal duyduklarının şaşkınlığıyla arabayı aniden durdurmuştu.
“Kemal ne oldu?” Kemal şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışırken patronunun az önce yapmış olduğu itirafa hala inanamıyordu. “Az önce ne dediniz?” Doğu az önce ne dediğini hatırlamaya çalışınca son söyledikleri dudaklarından bilinçsizce dökülmüştü.
“Annesini sevdiğimi söyledim, neden buna bu kadar şaşırdın?”
“Efendim siz… Siz bunu Güneş hanıma da söylediniz mi?” Doğu adamının sorusu karşısında duraksamıştı. Kaşlarını çatarak “Bunu neden soruyorsun Kemal?” dedi. Kemal şaşkın bir şekilde aynadan arkada oturan patronuna bakarken Doğu sıkıntı ile nefesini dışa vermişti. “Bakma bana öyle, Güneş’e gelirken söyledim!” Kemal şok olmuş bir şekilde arkasını döndüğünde ise Doğu onun şaşkın haline neredeyse kahkaha atarak gülecekti.
“Bunu nasıl yaparsınız, en azından gelmeden önce onun gönlünü almalıydınız. Ya sizi affetmezse?” Doğu kaşlarını daha çok çatarak Kemal’e bakarken “Artık yola çıkalım Kemal, yolumuz uzun!” dedi. Kemal istemeyerekte olsa arabayı yeniden çalıştırırken aklında genç kızın şuanda ne halde olabileceği düşüncesi vardı. Daha fazla dayanamayarak eline aldığı telefonla Şahin’i aramıştı. Karşıdan gelen endişeli sesle arabayı yeniden durduran genç adam Doğu’nun kızmasına neden olmuştu.
“Ne dedin, Güneş hanım sinir krizimi geçiriyor!” Doğu duyduğu sözlerle hızla genç adamın elinden telefon kapmıştı. “Şahin Güneş iyi mi?” Sesindeki endişe elle tutulur cinsteyken karşıdan gelen sesle olduğu yerde donup kalmıştı.
***********
48. BÖLÜM <<<<<——->>>>> 50. BÖLÜM
Çok güzel bir bölüm olmuş sonunda doğu söyledi ama giderken söylemeseydi bari ya da birazcık yaninda kalsalardı ama yine harikaydi çok güzel
Teşekkür ederim hikayeye özel bölüm yazıp sadece blogta yayınlayacağım. O zaman biraz daha yazılabilir.
[…] ÜSAO 49.Bölüm […]