FİNAL
Genç kız arabadan indiğinde çiftliğin etrafında ki kalabalığa dikkat çekmişti. Kaşlarını çatarak eve doğru bakarken bu kadar insanın çiftlikte ne aradığını düşünürken birden aklına Asım beyin cenazesi gelmişti. Bunca insan kötü bir şey olmadan toplanmazdı. Korkuyla eve doğru koşmaya başladığı sırada aklıda sadece kocası vardı.
“Doğu, Doğu…” Sesi olabildiğince yüksek çıkıyor ve korkuyla evin kapısına doğru koşuyordu. Evin kapısında beliren kocasını görünce duraksamıştı. Doğu karşısında gülümseyerek kollarını açmış karısını kollarının arasına davet ederken Güneş genç adamı baştan aşağıya süzmeye başlamıştı.
“Bir yere mi gidiyoruz Doğu?” Genç adam kolları açık bir şekilde karısına bakarken dudaklarını büzmüştü.
“Artık bana sarılsan, kollarım gerçekten yorulmaya başladı.”
Güneş gülerek kocasının kollarına atılırken Doğu derin bir iç çekmişti.
“Bunca insanın burada ne işi var Doğu, kötü bir şey olmadı değil mi? Işık?”
Küçük çocuk aklına gelince hızla kocasının kollarından sıyrılmıştı. Tam da bu sırada çiftliğin arkasından koşarak gelen Işık “Anne!” diye genç kıza sarılırken Güneş küçük bir kahkaha atarak onu kaldırarak etrafında döndürdü. Kolları arasında ki bedeni sıktıkça içi rahatlıyordu. “Çok şükür iyisin…” Doğu homurdanınca genç kız geri çekilerek tepelerinde dikelen kocasına bakmıştı. O anda fark ettiği şeyle gözlerini iyice baymıştı.
“Siz neden bu şekilde giyindiniz, düğün falan mı var? Yoksa parti mi var?” diye sorduğunda küçük çocuk kıkırdamıştı.
“Anne çok komiksin…” Doğu şaşkın bakan karısına omuzlarını yukarıya kaldırarak gülümsemişti. Güneş’e elini uzatarak ondan bir tepki beklerken istediği tepki fazla uzun sürmemiş ve karısının elini avucunun içinde hissetmişti. Karısının elini tutarak onu eski odasına doğru götürürken oğulları da dahil onları kimse takip etmemişti.
“Doğu neler oluyor?”
“Biraz sabret karıcım sana sürprizim var.”
“Ama…” Genç kızın sözleri odaya girdiklerinde yarım kalmıştı. Güneş yatağın üzerinde serili bir şekilde duran gelinliği görünce donup kalmıştı. Yutkunmadan edemeyen genç kız arkasını döndüğünde ise kocasını elinde kadife bir kutu ile tek dizinin üzerinde kendisine doğru aşkla bakarken görmüştü. Güneş şaşkınlıkla ne yapacağını bilemezken Doğu o anda bu ifade için her şeyi yapmaya değebileceğini düşünüyordu…
“Doğu, sen….”
“Şimdi sözümü kesmeden beni dinle… Biliyorum bunun için geç kaldım, çok zaman kaybettik ama artık sensiz boşa geçecek bir dakikam, bir saniyem bile yok. Güneş, karıcım, sevdiğim tek kadın… Artık senden ayrı kalmaya dayanamıyorum. Benimle evlenir misin? Bunca yıllık hasreti giderir misin?”
Güneş şaşkın bir şekilde gözünden akan yaşa engel olamazken ağlayarak kocasının boynuna sarılmıştı. Doğu da onunla aynı duyguları yaşıyordu. Kollarını karısının bedenine dolarken hala tek dizinin üzerinde olduğu için dengesini sağlamakta güçlük çekiyordu.
“Hayatım, sakatlanacağız, bu kabul ettiğin anlamına mı geliyor?”
“Evet, seni seviyorum, seninle ömrüm oldukça yaşlanmak istiyorum…”
İkili kahkaha atarak birbirinden ayrılırken Doğu muzip bir şekilde elindeki yüzüğü karısının parmağına takmıştı. Güneş kocasına bakarken Doğu gülümseyerek “Merak etme, bu sefer dört daire fiyatından daha ucuz bir yüzük aldım…” dediğinde Güneş mutluluğu herkese müjdeleyen bir kahkaha atmıştı. “Sen uslanmazsın Doğu, umarım doğru söylüyorsundur.”
“Evet sadece üç daire…”
“Doğu…” Güneş kocasına kızgınlıkla barkken genç adam odadan kaçarak çıkmış ve kapıyı gelebilecek herhangi bir cisme karşı hızla kapatmıştı. “Acele etmelisin hayatım misafirler bekliyor, seni o gelinliğin içinde görmek için sabırsızlanıyorum.” Doğu kahkaha atarak kapıyı hafif tıklatırken Kapıya çarpan sert bir şeyle ürkerek geri çekilmişti.
Tedirginlik ve heyecanı aynı anda yaşayan genç adam karısının odadan çıkmasını bekliyordu. Işık annesini kendisi getirmek isteyince Doğu’ya dış kapıda beklemek kalmıştı. Birkaç dakika sonra kapı ağzına doğru ilerleyen oğlu ve beyazlar içindeki karısını görünce kalbinin durduğunu hissetmişti. Elini göğsüne koyarak sakinleşmesini tembih ederken Güneş yüzüne takındığı kocaman gülümsemesi ile karşısında heyecanı belli olan kocasına bakıyordu. Sonunda onun yanına vardığında ise Işık’ın “Baba, annem çok güzel değil mi?” diye sorduğunda Doğu boğuk bir sesle “Çoookkk…” diye karşılık vermişti. Güneş yüzü kızararak bakışlarını kaçırırken Doğu bir elini genç kızın beline dolayarak dudaklarını alnına bastırmıştı. “Nefes kesici görünüyorsun, benim kalbime kastın mı var karıcım?” Güneş bakışlarını kocasına çevirerek elini genç adamın kalbinin üzerine yerleştirmiş ve hüzünlü bir şekilde “O kalp senin değil, o kalp bana ait ve sen bana ait kalbe iyi bakmak zorundasın.” Doğu da aynı hüzünle karısının yüzüne bakmıştı. “Her zaman, tıpkı senin kalbini de bana ait olduğu gibi…” İkili el ele çiftliğin arka bahçesine doğru ilerlerken kalabalık çiftlik çalışanları onlar için tezaruhat yapıyordu. Alkışlar arasında kendileri için kurulan masaya yer aldıklarında formalite icabı herkesin karşısında yeniden evlenmişlerdi. Onların mutluluğuna sadece çalışanlar ve çevre komşuları katılmıştı. Doğu ve Güneş etrafında kendilerini seven kişileri görmekten mutlu olurken Işık etrafta “Yakında kardeşim olacak!” sözleri ile dolanmaya başlamıştı. Herkesin bakışları Güneş’e dönerken Doğu karısının şaşkın ve bir o kadar utanmış yüz ifadesine kahkaha atarak karşılık vermişti.
“Doğu gülme, herkese rezil oluyoruz.”
“Hadi ama hayatım, oğlan kardeş istediğini söylüyor sadece…”
“Doğu…” Genç kız öfkeyle ayağını yere vururken çalmaya başlayan müzikle birden kendisini kocasının kollarında bulmuştu. İkili sevdiklerinin eşliğinde ilk danslarını yaparken Şahin, Kemal, Aslı hanım iç çekerek ikilinin birbirine olan sevgileri karşısında mutluluklarını dile getiriyorlardı.
“Ne kadar mutlu görünüyorlar değil mi?” Aslı hanımın sözlerini Kemal başını sallayarak cevap vermişti.
“Kim derdi patronun yüz seksen derece döneceğini?”
“O beklediğine sonunda kavuştu, mutlu olmak onun da hakkı.”
Kendi kendilerine konuşurken alınları birbirine yapışmış ikili gözlerini kapatarak mutluluğa adımlarını sallandırıyordu. İçlerinde dolup taşan aşkı etraflarındakilere adeta yaşatıyorlardı. Yaşlı bir kadın konuştu.
“Ben biliyordum böyle olacağını.” Yaşlı bir adam ise “Beşikte onların kaderi bağlanmıştı hanım!” diyerek gülümsemişti. Gözlerinin önüne Güneş’in babasının kucağında çiftliğe ilk geldiği günü gelmişti. O zaman Doğu sekiz yaşlarındaydı. Bebeği görünce gözleri parlayarak ona bakmış ve “Çok güzel değil mi amca?” diye söylenmişti. Adam Doğu’nun hayranlığı karşısında gülümseyerek bebeğin babasına işaret etmiş ve “Bizim oğlan bebeği görmek için izin istiyor, onu görmesine müsaade var mıdır?” diye sormuştu. Adamın sözlerine gülümseyen Güneş’in babası kollarındaki kızını Doğu’nun görebileceği bir şekilde eğilerek “Bak kızım, bu küçük adam seninle ilgilenecek, bundan sonra onunla bu bahçede koşup oynayacaksın…” diye içlenmişti. Doğu bebeğin güzelliği karşısında dilinin tutulması ile konuşamamıştı. İçten gelen bir hisle eğilerek Güneş’in alnına dudaklarını kondururken “Sen çok güzel bir bebeksin, bundan sonra seni ben koruyacağım, her zaman seni seveceğim.” Dediğinde adam şaşkınlıkla Doğu’ya bakmıştı.
“Görüyorsun ya hatun, geçte olsa Doğu beyimiz verdiği sözü tutuyor…” Kadın yaşlılığın verdiği bir nefes darlığı ile gülmek istemiş ama gülmesi öksürmeye başlayınca kesilmişti. “Herkes hayranlıkla onları izlerken Doğu gülerek alnını geri çekmiş ve geçmişi hatırlamış gibi
“Sonunda bana aitsin, bundan sonra sen benimsin!” Güneş onun sözleri ile gülümsemeden edememişti. Kalbi bir kuş gibi özgürce çarpıyordu. Artık onu sınırlandıran bir şey yoktu. “Beni seveceğine söz verdin unutmadın değil mi? Beni her zaman sevip koruyacaksın, hım… tabi bende seni..” Muzip bir şekilde kıkırdarken Işık onların arasına girerek onları ayırmıştı.
“Baba, annemle birazda ben dans etmek istiyorum.” Güneş ellerini Işık’ı küçük omuzlarına koyarken mutlulukla kahkaha atıyordu.
***~~~***
“Asım!” Genç kadın rüzgarda uçuşan sarı saçlarını gözünün önünden çekmeye çalışırken küçük oğlunu bulmaya çalışıyordu. Düğünden on ay sonra Güneş ve Doğu’nun büyükbabalarının adını verdikleri bir erkek çocukları olmuştu. Asım’ın dış görünüşü Doğu’nun kopyası olsa da her huyunu Güneş’ten almıştı. Annesi gibi babasına kök söktürüyordu. Sonunda yerinde durarak oğlunu tehdit etmeye başlamıştı.
“Eğer hemen ortaya çıkmazsan benden istediğin hiçbir şeyi yapmayacağım. Üstelik abin gelince seninle oynamasına izin vermeyeceğim.”
“Bunu yapamazsın anne!”
Güneş sesin geldiği yöne başını çevirirken oğlunun merdiven aralığındaki karanlık bölmeden çıktığını görmüş ve hemen yanına giderek üzerini kontrol etmişti. Sonuçta korkmadan girdiği bu tip yerlerde her türlü böcek olabilirdi.
“Seni yaramaz çocuk, ben seninle ne yapacağım böyle?”
“Ama babam sana benzediğimi söylüyor, tüm huyumu senden almışım…”
Güneş kendisine laf yetiştire oğluna ters bir şekilde bakarken onu azarlamak için ağzını açtığı anda kendisine seslenen başka bir ses duymuştu.
“Anne, ben geldim…”
“Işık.” Işık gülümseyerek Güneş’e bakarken birkaç hızlı adımda onun yanına yaklaşarak genç kadını kollarının arasında havaya kaldırarak birkaç tur döndürmüştü. On üç yaşın ve ergenliğin verdiği güçle genç kadını kolaylıkla kaldırabiliyordu.
“Işık şunu yapma artık!”
“Ama anne sende çok zayıfsın, hiç kilo almıyorsun…”
“Karımı hemen bırak küçük bey!”
Doğu’nun yüksek çıkan sesi ile ikili genç adama bakmıştı. Güneş hala kendisini oğlundan kıskanan kocasına aşkla bakarken Işık babasını umursamayarak “Beni gördüğüne sevineceğini sanmıştım baba ama bakıyorum ki hala annemi benden kıskanıyorsun.”Doğu ikilinin yanına gelerek bir kolunu karısının omzuna atarken Işık’a gülümseyerek diğer kolunu göstermişti. “Gel buraya aslan parçası, seni çok özledim.” Işık oldukça hızlı büyümüştü. Boyu neredeyse babasının çenesine kadar uzamış ve yapılı bir çocuk olmuştu. Siyah saçları ve zamanla daha da koyulaşan gözleri kuzguni bir keskinlik kazanmıştı. Asım yüzünü asarak “Bana neden sarılmıyorsunuz?” diye söylendiğinde Işık hızlı davranarak beş yaşında ki kardeşini kucağına almıştı.
“Seni yaramaz, annemi yine üzüyordun değil mi?”
“Ama burası çok sıkıcı abi, sende yoksun, annem de oynamama izin vermiyor.”
“Yalan söylemek sana yakışmıyor Asım, hem annem senin için bir sürü oyuncak aldı.”
“Ben kocaman adam oldum, oyuncak istemiyorum.”
“O zaman ne istiyorsun?” Doğu ve Güneş iki kardeşin hararetli konuşmasını gülümseyen bir yüzle izliyorlardı. Işık çevrede iyi bir okul olmayınca ilkokuldan sonra hafta sonları evde olması kaydı ile yatılı okula yazdırılmıştı. Doğu karısını kendisine çekerek dudaklarını alnına bastırmıştı.
“Bu iki afacanı yola getirmek için bir kız çocuğumuz olsun diyorum, sence de zamanı gelmedi mi?” Güneş kocasına bakışlarını çevirerek ters bir şekilde bakmıştı.
“Olmaz, bir Asım daha çekemem…”
“Ama ben ikinizi çekiyorum!” Güneş kocasının kollarından çıkarak “Demek beni çekiyorsun, demek bıktın öyle mi?”
“Ama hayatım ben öyle mi dedim?”
“Ya ne dedin, hep aynısını yapıyorsun, uslu olunca senin yaramaz olunca benim çocuğum oluyor.”
“Ama hayatım, bak öyle değil…”
Doğu bir türlü konuşamıyordu. Güneş hızlı bir şekilde yanından ayrılırken iki çocukta onların arkasından şaşkın bir şekilde bakıyordu. Sonunda Güneş kendisini odasına kilitlediğinde Doğu kapı ağzından karısına neredeyse yalvaracak duruma gelmişti.
“Güneş, karıcım, hadi aç şu kapıyı. Ben sadece sana benzeyen bir kızımız olsun istedim, çok mu şey istiyorum. Zaten iki oğlumuz var birde kız olsa ne olur sanki. Senin gibi güzel, sarı saçlı cam bilyeli gözleri olsa, baba diye bacaklarıma sarılsa…”
Güneş kocasının sözlerine daha fazla kaygısız kalamayarak kapıyı açmış ve ıslak gözleri ile Doğu’ya bakmıştı. “Sen ciddi misin? Yani bana mı bezemesini istiyorsun?” Doğu ağlayan karısına içi acıyarak bakmış ve yanaklarında ki yaşı silerek kollarının arasına karısını hapsetmişti.
“Ağlama deniz gözlüm, sen ağlayınca ben dayanamıyorum.”
“Ben ne yapacağım Doğu, Asım zaten yeterince canımı ot tıkıyor şimdi de bu ben nasıl baş edeceğim onlarla.”
“Hadi ama hayatım, Işık kocaman adam oldu…”
“Işık’tan bahseden kim, ben diğerinden bahsediyorum…” diye hızla genç kız kocasının sözlerini kesmişti. Doğu şaşkınlıkla donup kalırken Güneş sorusuna cevap alamayınca geri çekilerek kocasına bakmıştı.
“Beni duymuyor musun Doğu, sana bir soru sordum?”
“Sen… Sen hamile misin?” Doğu sesindeki şaşkınlığı saklayamamıştı. Güneş Asım’ın doğumunda oldukça zor zaman geçirmişti ve bu yüzden ikinci çocuk için karısına yıllarca bir şey söyleyememişti. Tek korkusu Güneş’e bir şey olabileceği düşüncesiydi. Sonunda karısının onaylaması ile kahkaha atarak karısını kollarının arasına alıp çevirince Güneş “Doğu başımı döndürdün, yapma!” diye onu uyarmıştı.
“İkinci bir bebek, ah inanamıyorum. Bu sefer kesinlikle kız olacak.”
“Yapma sipariş mi verdin?”
“Hissediyorum, bu sefer kız olacak.”
“Baba?” Işık hala kucağında tuttuğu kardeşi ile anne ve babasına şaşkın bir şekilde bakıyordu. Güneş’in ıslak gözlerini görünce kardeşini yere bırakarak hızla genç kadının yanına gelmişti.
“Baba ona ne yaptın, neden annemi ağlatıyorsun?” Doğu şaşkın bir şekilde oğlunun davranışlarını izliyordu. Işık Güneş’in yüzünü iki avucunun arasına alarak yanağında ki ıslaklığı silmeye çalışıyordu. “Biraz daha büyüyeyim seni babamın elinden kurtaracağım anne!” Doğu duydukları ile oğlunun ensesine bir şaplak atmıştı.
“Anneni rahat bırak Işık, ona boş vaatler verme, kralı gelse anneni benden alamaz.” Işık somurtarak babasına bakarken bir yandan da acıyan ensesini tutuyordu. “Ya baba ya, neden vuruyorsun?”
“Sende düzgün davran, anneni üzme bu hassas zamanda.” Işık meraklı bir şekilde babasından annesine bakışlarını çevirmişti. “Hasta mısın anne?” sesinde ki endişe elle tutulur cinstendi. Gözleri birden dolunca Güneş dayanamayarak çocuğu kollarının arasına çekmişti. “Sen babana bakma, ben çok iyiyim, hiç bir şeyim yok.”
“Ama…” Doğu oğlunun boğuk çıkan sesine karşılık araya girerek “Koca adam oldun hala ağlıyorsun. Bu kadar güçsüzken kız kardeşine nasıl bakacaksın?”
“Kader’i hatırlatma baba, çok yaramaz oldu. Annesi onu çok şımarttı ve beni artık dinlemiyor.” Doğu oğlunun sitemlerine devam edeceğini anlayınca hızla sözünü kesmişti. Güneş Işık’ın Kaderi kabullenmesi için elinden geleni yapmıştı. Zaten oğlanın çocuğa bir kez bakması yetmişti. Bebek o kadar güzeldi ki Işık dayanamayarak “Onu kucağıma alabilir miyim?” diye sormuştu. Güneş içi rahatlayarak karşısında ki kadına ve kucağında ki bebeğe bakarken kadın hiç tereddüt etmeden bebeği Işık’ın kollarına bırakmıştı. O günden sonra her fırsatta kardeşini görmesi için Işık’ı birkaç günlüğüne zamanla sıkı dost oldukları ailenin yanına gönderiyorlardı.
“Ben Kader’den bahsetmiyordum oğlum, yeni doğacak olan kardeşinden bahsediyorum.” Dediğinde Işık şaşkınlıkla genç kadına bakmıştı. “Doğru mu? Kardeşim mi olacak?” Güneş tedirgin bir şekilde çocuğa bakarken sadece başını sallamakla yetinmişti. Işık beklemedik bir şekilde elini alnına koyarak “Yandım ben… Baba ne yapacağız?” dediğinde Doğu daha fazla dayanamayarak kahkaha atmaya başlamıştı. Güneş alınmış bir şekilde yüzünü asarken Işık babasına göz kırparak “Yandın baba, kızının peşinde koşan erkeklerle sen uğraşacaksın. Kader ile ben ilgilendiğime göre…” Doğu tek kaşını kaldırırken oğlunun kendisi ile alay etmesine ses çıkarmamıştı. “Hele de o kız annem kadar güzel olacaksa işin gerçekten çok zor.”
“Ne yani sen kızıma ağabeylik yapmayacak mısın?” Işık küçük bir kahkaha atarak “Ben onu oyalama işiyle ilgileneceğim baba? Sonuçta o da Asım gibi anneme çekerse sen onu idare edemezsin.” Doğu oğlunun son sözleri ile kızarak oğlunun peşine düşmüştü. Güneş ikilinin peşinden giderken Asım annesinin elini tutarak “Anne, abim ile babam neden bağırıyor, babam abime vuracak mı?” Güneş küçük oğlunun başını sevgiyle okşarken “Baban abine hiç kıyar mı canım. Sadece abin babanla oynamak istedi.”
“Bende babamla oynama istiyorum.” İkili bahçeye çıktıklarında hala Doğu Işık’ı kovalıyordu. Asım da onlara katılınca Güneş’e sadece kenarda oturup onları seyretmek kalmıştı. Evliliğinin altıncı yılı bitmek üzereydi ve bu yıllar içinde Doğu onu bir gün bile mutsuz etmemişti. Sonunda pes eden Doğu karısının hülyalı bakışlarını fark ederek ona doğru ilerlemeye başladı. Arkasında bıraktığı iki oğlu çimlerin üzerinde yuvarlanarak oynaşırken Doğu karısının alnına dudaklarını kondurarak “Ne düşünüyorsun bu kadar derin?” Güneş yanına oturan kocasının omzuna başını yaslayarak “Çok güzeller değil mi? Yakında kardeşleri de onlara katılacak.”
“Evet, kızımız da bu bahçede büyüyecek.”
“Tıpkı bizim gibi…”
“Tıpkı bizim gibi ve çocuklarımız gibi…” İkili birbirine sarılırken Güneş’in gözleri parlayarak Doğu’ya dönmesi ile genç adam işkencesinin başladığını anlamış oldu.
“Söyle hayatımın anlamı, söyle karıcım. Ne istiyor benim kızımın canı?”
Güneş kocasının endişeli gözlerinin içine gülümseyerek bakıyordu.
“Seni…”
Son!!!
******************
Acısıyla tatlısıyla bir hikayenin daha sonuna geldik. Bundan sonra ki serüvenimiz Masum Aşk hikayesi ile devam edecektir. Ayrıca sadece sitemizde yayınlanacak olan ÖZEL BÖLÜMLER yayınlanacaktır.
54. BÖLÜM <<<<<<———>>>>>>> ÖZEL BÖLÜM 1
Çok güzel bir vedaydi çok beğendim hemen yeni hikayeye başlıyorum doğu ve güneşi bitirdik yeni hikâyede bizi neler bekliyor bakalım ışık asim güneş ve doğu harikaydi
Teşekkür ederim. Yeni hikaye hemen başladı. Bu hikayeye de özel bölüm yazacağım inşallah. ☺️
Cok cok guzel bir finaldi bayılıyorum mutlu sonlara
Emeğine yüreğine sağlık yazarcim
Çok teşekkür ederim