İntikam 6. Bölüm

“Evet arkadaşlar güzel bir bölümle geldim. Umarım seversiniz. Yorumlara cevap veremiyorum. sürekli hata verdiği için ama okuduğumu bilmenizi isterim. Lütfen yorum yapmaktan bıkmayın! 🙂

*****

Erem gözlerini aralayarak kapanan kapıya baktığında aklında sadece bu soru vardı. ‘Kimsin sen?’ bir süre bulunduğu odaya bakarak hangi hastanede olduğunu anlamaya çalıştı. Odaya bakılacak olursa özel bir hastane olmalıydı. Bu durum onu daha da endişelendirirken derin bir nefes aldı. En kısa zamanda hastaneden kaçması gerektiğini biliyordu. Kapı ardından ses gelince gözlerini kapatan genç adam odanın kapısının açılıp kapatıldığını duyduğunda bedeni yeniden gerilmişti. Odaya kim girdiyse ses yapmamıştı. Birkaç dakika sonra kolunda hissettiği temas ile yenide dikkat kesilmişti. Koluna yeni serum bağlandığını anlayan genç adam bir süre temasın kesilmesini bekledikten sonra gözlerini aralamıştı. Kapıdan çıkmak üzere olan hemşire ile derin bir nefes aldı. Bakışları yeni takılan seruma kaydığında ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Gözleri ilacın etkisi ile kapanmaya başladığında artık karanlığa teslim olmuştu.

***

“Baba sen ne diyorsun? Bunu yapamazsınız. Amcamla yengemin cenazesini nasıl başkasının almasına izin verirsiniz?” Hüzün eve geldiğinde anne ve babasının tartışmasına şahit olmuştu. Babası tedirgin olsa da annesi oldukça rahat bir şekilde konuşuyordu. Hastaneye gittiklerinde birinin amcası ve yengesinin cenazelerini alıp götürdüğünü öğrenmişti. Genç kızın içi yanarken bir yandan da kavganın ortasında kalan küçük kıza gözleri takıldı.

“Sude, canım sen neden orada duruyorsun?”

“Hüzün abla, annemle babam gelmeyecek mi artık?”

“Bunu daha önce konuşmuştuk, hatırlıyorsun değil mi?” Sude başını aşağı yukarı sallarken Hüzün onun elinden tutarak ortamdan uzaklaştırmak istemişti. Annesinin arkasından söylediği sözleri duyunca duraksayan kız öfkeyle geriye döndü.

“Ne dedin anne?”

“O kıza fazla alışma dedim, yakında buradan gidecek.”

“Bunu yapamazsınız!”

“Amcanın tohumuna bakmayacağız, bu konuda ağzını kapatırsan senin için iyi olur.” Hüzün şok olmuş bir şekilde kadına bakıyordu. Gülşen Hanım kızının şaşkınlığından yararlanarak oradan uzaklaşmıştı. Sude korkuyla genç kıza sarılırken, Hüzün onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Birlikte merdivenleri çıkarak kızı odasına götürdü. Ağlamak üzere olan küçük kız Hüzün’ün içinin acımasına neden olurken onu kollarına alarak yatağa uzanmıştı.

“Korkma canım, abin yakında gelecek, o iyi olacak.”

“Gelecek dimi?”

“Gelecek tabi, o seni bırakmaz.” Hüzün sözlerinin gerçekleşmesi için içinden dua ediyordu. Sude’nin ve kendisinin tek umudu Erem idi ve onun iyileşmesi için her şeyi yapacaktı.

“Hüzün abla, biliyor musun bu gün babamın bir arkadaşı yanıma geldi.” Hüzün küçük kızın sözleri ile korkuyu iliklerine kadar hissetmişti.

“Babanın arkadaşı mı? Sen evden dışarıya mı çıktın? Kim çıkardı seni?” Hüzün’ün içindeki korkunun yerini öfkenin aldığını hissediyordu. Sude onun sorusuna başını iki yana sallayarak yanıt vermişti.

“Bahçede oynarken geldi.” Hüzün yattığı yerden doğrularak küçük kıza bakmıştı.

“Bahçede mi? Eve mi geldi? Onu eve kim aldı?” Sude genç kızın sorularını anlamayarak ona bakıyordu. Hüzün bazen karşısında ki kızın yedi yaşında olduğunu unuttuğunu fark edince kendisine kızdı. Biri evin bahçesine kadar girmiş ama kimse onu görmemişti. Tedirgin olan genç kız küçük kızı kollarının arasına alarak yeniden yatağa uzanıp gözlerini kapatmıştı. Korkuyordu! Hiç olmadığı kadar çok korkuyordu. Kabuslar içeren bir gecenin ardından sabahın erken saatinde kulağına yankılanan telefon sesi ile genç kız gözlerini araladı. Başta ne olduğunu anlayamasa da telefonun yanıp sönen bildirim ışığı dikkatini çekmişti. Eline aldığı telefon yeniden çalmaya başladığında ise hemen cevap vermişti. Genç kız hastaneden arandığını duyduğunda ise hızla yataktan kalkmıştı. Bir yandan hazırlanırken diğer yandan da telefondaki kişiye cevap veriyordu. Bakışları yatakta uyuyan küçük kıza takılınca aklına dün gece konuştuğu konu gelmişti. Sude evin içinde bile güvende değildi. Yatağa yaklaşarak  küçük kızın alnına dudaklarını dokundurarak odadan çıkmıştı. Merdivenlerden aşağıya inerken evin yardımcısı Handan hanımla karşılaşınca küçük kızı ona emanet etmişti.

Hüzün hastaneye geldiğinde hızlı adımlarla Erem’in odasına doğru ilerledi. Telefonda tam olarak bilgi vermemişlerdi ama iyi bir şey olmadığını da anlamıştı.

“Doktor Bey, sorun ne?” Doktor Aydın karşısında endişeli bir şekilde kendisine bakan genç kızı görünce duraksamıştı. Kaşlarını çatarak etrafa bakınırken Hüzün sorusunu yenilemişti.

“Erem’e bir şey mi oldu? Durumu kötüleşti mi?” Aydın kızın neden bahsettiğini anlamaya çalıştı.

“Bu kanıya nereden vardınız? Erem beyin durumu şimdilik stabil.”

“Ama beni aradınız, hemen hastaneye gelmemi istediniz.” Aydın kaşlarını çatarak kıza baktı.

“Böyle bir talimat vermedim.” Hüzün’ü geride bırakarak danışmaya doğru ilerlemişti. Kendisine bakan görevli oldukça rahat görünüyordu.

“Bu gün Hüzün Hanım arandı mı?” Hüzün adamın yüzüne bakıyordu. Onun neden bahsettiğini anlamazken dikkatle adamı dinliyordu.

“Beni siz aramadınız mı?”

“Bakın Hüzün Hanım, benim talimatım olmadan hiçbir hasta yakınına bilgi verilmez. En azından benim hastalarımı yakınlarına haber edilmez.”

“Ama beni aradılar!”

“Biz aramadık Doktor Bey, bir yanlışlık olmalı.” Görevli kişi araya girerek genç adama cevap vermişti. Hüzün ne olduğunu anlamıyordu. Hastaneden aradıklarını söylemiştiler ve oda koşturarak hastaneye gelmişti. Erem’e bir şey olmadığını öğrenmek genç kızın içini rahatlasa da kötü bir şey olacağını hissediyordu.

“Erem’i görebilir miyim?”

“Elbette, ama fazla kalmayın.” Hüzün doktorun yanından ayrılarak Erem’in odasına gitmişti. Kapıdan içeriye girdiğinde yine aynı hislerle doldu yüreği, korku! Ağır adımlarla yatağın yanına yaklaşırken etrafa bakınmadan edememişti. Birkaç hafta da genç adamın yaraları oldukça iyileşmişti. Tek sorun hala gözlerini açmamış olmasıydı.

“Artık uyanman gerekiyor, Sude’nin sana ihtiyacı var.” Erem kulaklarına dolan sesle duraksamıştı. Gözleri karanlığa o kadar alışmıştı ki artık tepki vermiyordu. Elinde hissettiği dokunuşla gerilen Erem genç kızın konuşmasını dinliyordu. Anne ve babasının öldüğünü öğrendiğinde gözlerini açmamak için kendisini güç tutmuştu. Kimseye güvenemezdi. Bedeni eskisi gibi güçsüz değildi artık. En azından güçsüz hissetmiyordu. Odaya günde kaç kez girilip çıkıldığına dikkat etmiş, saat kaçta doktorların geldiğini aklında tutmuştu. Birkaç gün içinde hastaneden kaçacaktı. Kardeşini katil amcasının eline bırakamazdı. Kardeşini alıp ortadan kaybolmalıydı.

“Sude her gün seni soruyor!” Hüzün aklına gelen küçük kızla duraksamıştı. Birden bedeni ürperdi. Hayır, aklına gelen şeyin olmaması için dua ediyordu. Hızla yerinden kalkınca onun bu tepkisi Erem’in de dikkatini çekmişti. Genç adam farkında olmadan gözlerini aralasa da Hüzün onu fark edecek durumda değildi. Koşarak odadan çıkarken içinden de dua ediyordu.

“Lütfen ona bir şey olmasın, güvende olsun!” genç kız koşarak hastanenin önündeki taksi durağından bir taksiye binip eve doğru yola çıkmıştı. Ardında endişeli birini bıraktığını fark etmeden!

***

Erem delirecekti. Odada ki telefonu kullanmak istiyor ama buna cesaret edemiyordu. Kardeşinin ne durumda olduğunu merak ediyordu. Hüzün kardeşinin adını söylediğinde duraksamış sonrada koşarak odadan çıkmıştı. Bu durum dikkatten kaçacak gibi değildi. Daha fazla yatamayacağını anlayan genç adam yerinde doğrularak güçlükle kolundaki serumu çıkarmıştı. Üzerinde hastane elbisesi vardı. Bu şekilde dışarı çıkarsa dikkat çekeceğini biliyordu. Aklına Hüzün’ün kendisi için kıyafet getirdiği gelmişti. Birkaç gün önce kıyafet getirerek “Sana en sevdiğin eşofman takımını getirdim. Buradan çıktığında giymen için. Beni duyduğunu biliyorum!” dediğinde Erem ona cevap vermemek için kendisini zor tutmuştu.

Dolaba yönelerek ağır hareketlerle giyinmişti. Kaburgaları hala acıyordu ama bunu önemseyecek durumda değildi. Olabildiğince hızlı olsa da ameliyat yeri buna izin vermiyordu. Odanın kapısını aralayarak etrafa bakınmaya başladı. Kapıdan kimseye görünmeden çıkarken biraz olsun rahatlasa da rahatlığı amcasını hastane koridorunda görene kadar sürmüştü. Ona görünmeden ilk açtığı kapıdan içeriye girince derin bir nefes aldı. Arkasını döndüğünde ise kendisine şaşkınlıkla bakan adamla göz göze gelince yutkunmadan edememişti.

“Siz, ama…” Doktorun konuşmasını parmağını dudağına götürerek susturmuştu. Daha on yedisinde büyümek zorunda kalan genç adam endişeyle kapıya bakıyordu. odanın kapısı tıklatılınca doktor Erem’i olabildiğince hızla paravanın arkasında ki sedyeye yatırarak üzerini örtmüştü.

“Evet!” içeri giren adamı gören Aydın gerilse de sakin kalmayı başardı.

“Sizi dinliyorum Ekrem Bey, bir şey mi istemiştiniz?” Aydın özellikle adamın adını yüksek sesle söylemişti.

“Yeğenimi hastaneden götürmeye geldim.”

“Buna izin veremeyeceğimi söyledim, yeğeninizin durumu iyi değil, onu nakil edemeyiz.”

“Bu sizi ilgilendirmez, onu başka hastaneye götüreceğiz.”

“Madem ısrar ediyorsunuz, o zaman başhekimden izin belgesi almalısınız. Ben tek başıma bu sorumluluğu alamam.”

“Pekala, istediğiniz belge elinize geçecek.” Ekrem Bey hızla odadan çıkarken Aydın Erem’in yanına giderek üzerini açmıştı.

“Neler dönüyor burada? Siz bunca zaman rol mü yapıyordunuz?” Aydın doktorluk hayatı boyunca ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu.

“Bakın size açıklayacak zamanım yok, buradan hemen gitmeliyim.”

“Buna izin veremem.”

“Gitmek zorundayım, kardeşimin hayatı söz konusu!” Erem’in sözleri doktoru duraksatmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Karşısındaki genç adam nasıl olmuştu da bunca zaman kendilerini kandırmayı başarmıştı. Birde onun psikolojik durum nedeniyle uyanmadığını sanmıştı.

“Amcanız hastanede olmadığınızı anladığında ki bu birazdan olacak, ona ne söyleyeceğiz.” Erem bir süre düşünmüştü. Kendisi yüzünden iyi bir doktorun kariyerini riske atamazdı.

“Bakın onlara bir akrabamızın gelip beni aldığını söyleyin. İtiraz ederlerse elinde vesayet belgesi olduğunu söyleyin. Karşı çıkamazlar.”

“Ama öyle biri yok ki?” Erem başını iki yana salladı.

“Evet, öyle biri var ama şuanda burada değil. Size bir şey olmayacak merak etmeyin. Babam bizim vesayetimizi yakın bir akrabasına bıraktı. O kişi kesinlikle amcam değil.” Aydın neyin içine düştüğünü anlayamamıştı. Sadece onaylamak zorunda kalarak genç adama bir maske verdi. Alması gereken ilaçların adını bir reçeteye yazarak genç adamın cebine koydu. Erem ömrü boyunca onun bu iyiliğini unutamayacağını biliyordu.

“Buradan birlikte çıkalım, ben olmadan çıkarsan dikkat çekersin.” Erem başını sallarken doktorun verdiği maskeyi yüzüne takmıştı. Aydın odanın kapısını açıp dışarıyı kontrol ettikten sonra yanda bulunan sandalyeye yöneldi. Genç adamı sandalyeye oturtarak onu hastanenin çıkışına kadar götürmüştü. Erem genç adama teşekkür ederek hızla taksiye bindi. Aydın arkasından bakarken oldukça tedirgin olsa da iyi olacağını biliyordu. En azından tehlikeyi atlatmıştı. Erem amcasının evinin adresini verirken biryandan da amcasının hastanede olmasının şans olduğunu düşünüyordu.

Taksi büyük evin bahçe kapısının önüne durduğunda içeriden yükselen seslere dikkat kesmişti. Bunca zaman boyunca Hüzün’ün sesinin ilk defa bu kadar çok yükseldiğini duyuyordu. Arabadan inerek taksiciye beklemesini söylediğinde adam da bağrışlara dikkat kesilmişti.

***

Hüzün hastaneden eve geldiğinde koşarak odasına çıkmış ama aradığı bedeni yatağının üzerinde bulamayınca korkuyla odasından çıkmıştı.

“Handan abla, Sude nerede?” kadın mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırırken Hüzün sinirlenerek bağırmaya başlamıştı.

“Abla sana bir soru sordum, Sude nerede? Onu sana emanet etmiştim, nerede?” cevap alamayan kız daha da öfkeleniyordu. Merdivenlerden aşağıya inen annesi rahatsız olmuş gibi bağırışını bozmuştu.

“Ne bağırıyorsun kuyruğuna basılmış kedi gibi.”

“Anne, Sude nerede?” kadın gelen soruya sanki normal bir şey söyleyecekmiş gibi tekli koltuklardan birine oturarak cevap vermişti.

“Baban onu götürdü?”

“Ne demek götürdü?”

“Sana söyledik zaten, ona bakmak istemiyorum. Baban da yetimhanelerden birine götürdü.”

“Yetimhane mi? Anne sen ne dediğinin farkında mısın? Sude benim amcamın kızı!”

“Eee amca da amca, yeter. Baban aldı götürdü. İyide yaptı. İyilik timsali Zeynep’in kopyasına bakmak istemiyorum.”

“Siz insan olamazsınız! Siz…” Hüzün gözlerinden yaş akarak karşısında ki vurdumduymaz kadına bakmıştı.

“Ona nasıl kıydınız? Hangi yetimhaneye gönderdiniz?” Kadın sessizce tırnaklarını törpülemeye başladığında Hüzün iyice çileden çıkmıştı. O anda salonda bulunan en değerli vazoyu gözüne kestirerek eline alıp öfkeyle yere fırlatmıştı. Kadın değerli vazosunun kırıldığını görünce dehşetle yerinden kalktı.

“Sana Sude’yi hangi yetimhaneye götürdüğünüzü sordum!”

“Kardeşim nerede?” Hüzün duyduğu sesle arkasını döndüğünde Erem ile göz göze gelmişti. hayır, karşısında duran Erem olamazdı. Erem gibi görünen adamın yüzünde ki ifade daha önce görmediği bir karanlık tarafa sahipti.

“Erem?”

“Size kardeşimin nerede olduğunu sordum?” Gülşen Hanım şok olmuş bir şekilde Erem’e bakıyordu. Onun canlı bir şekilde karşısında durmasına hala inanamazken Erem’in öfkeli sesi kulaklarında yankılandı.

“Sana bir soru sordum Gülşen Hanım, Sude nerede?” kadın ne cevap vereceğini bilmeden öylece bakarken Erem daha fazla dayanamayarak kadının boğazına yapışmıştı. Bedenindeki acılar umudunda değildi. Zaten yüreğindeki yangın tüm acısının üstünde bir acı veriyordu. Küçüğü yoktu! Kadının yüzü gittikçe morarırken şoktan çıkan Hüzün annesini Erem’in elinden kurtarmaya çalışıyordu. Düşündüğü annesi değildi o anda Erem’in başının belaya girme olasılığıydı.

“Erem, bırak onu!” Erem genç kızı duymazken yüzünü kadına yaklaştırarak öfkeyle tısladı.

“Son kez soruyorum, kardeşimi nereye götürdünüz?” Kadın güçlükle nefes alırken ölüm korkusuyla yetimhanenin adını vermişti. Erem elini çekerken gözü hiçbir şeyi görmüyordu.

“Dua et kardeşime bir şey olmamış olsun, yoksa ikinizi de yaşatmam. Şimdi gidiyorum, ama geri geleceğim. Kocana aynen şunu söyle, ailemin hesabını verecek. Ona cezasını ben vereceğim. O katil yaptıklarının hepsinin cezasını çekecek!” Erem’in sözleri ortama bomba gibi düşerken Hüzün donmuş bir şekilde boş bakan Erem’e odaklanmıştı. Karşısında ki genç adam tanıdığı Erem’den çok farklıydı. Kapıdan çıkmak üzere ola Erem’e seslenen Hüzün onun kısa bir süre duraksamasına neden olsa da bir şey diyememişti.

“Beni de al!”

“Şimdiye kadar yaptıkların için teşekkür ederim. Uzun bir süre görüşebileceğimizi sanmıyorum.”

“Erem!” Hüzün’ün dudaklarından yakarır gibi çıkan ses genç adamın içini dağlasa da elinden bir şey gelmezdi. Hüzün’ü yanına almasına imkan yoktu. Kendisi bile nereye gideceğini bilmezken onu nasıl peşinden sürüklerdi. Hızlı adımlarla taksiye doğru yürürken karşı taraftan gelen amcasının arabasını görmüştü.

“Hızlı gidelim lütfen!” yaşadığı adrenalinin etkisi geçerken bedenindeki ağrılar geri dönmüştü. Başını geriye yaslarken taksici genç adama bakarak iyi olup olmadığını sormuştu.

“Abi biraz hızlı sürer misin? Kardeşim çok korkmuş olmalı.”

“Kardeşinin yetimhanede ne işi var?”

“Sen sür amca, zamanında orada olamazsam onu bir daha bulamam.” Erem’in sözlerinin ciddi olduğunu anlayan adam arabanın gazına biraz daha basmıştı. Yaklaşık bir saat sonra geldiği yetimhanenin önünde arabanın beklemesini isteyerek kapıda ki güvenliğe ulaşmıştı. İçeri girmek için dil dökerken kardeşini görmek istediğini söylediğinde adam insafa gelerek içeri girmesine izin vermişti. Müdüriyete çıktıklarında ise Erem’i hiç beklemediği bir sürpriz bekliyordu.

“Sizi dinliyorum genç adam, ne istemiştiniz?”

“Kardeşimi alıp gitmek istiyorum.”

“Anlamadım, kardeşinizin burada olduğunu nereden biliyorsun?”

“Bu sabah amcam tarafından buraya bırakıldı. Adı Sude Türk, benim adım Erem Türk.”

“Bu sabah buraya çocuk getirilmedi.” Erem duyduğu sözlerle kanının donduğunu hissetmişti. Yengesi ona yalan söyleyemezdi. O durumda kadının yalan söylemesine imkan yoktu.

“Beni kandırmayın, bu sabah erkenden buraya bir kız çocuğu bırakıldı. Eğer kardeşimi çağırmazsanız sizi tüm dünyaya rezil ederim. Kardeşimi hemen çağırın.” Müdüre genç adama endişe ile bakarken Erem dik bir şekilde kadına bakmaya devam ediyordu.

“Bak genç adam, sabah bir çocuk getirildi ama birkaç saat önce o kızı babası gelip teslim aldı.”

“Babası mı? Babasının almasına imkan yok, çünkü öldü!”

“O zaman aradığınız kız burada değil, bir kız getirildi ve hemen sonrasında babası kızı alıp götürdü.” Erem elleri başında gözlerini kapatırken düşünmeye başlamıştı. Birisi onunla oyun oynuyordu. Daha fazla burada oyalanırsa amcası onu bulacaktı. Odadan geldiği hızla çıkarken yeniden geleceğini belirtmeyi de ihmal etmemişti.

“Neredesin abicim?” Erem’in kendi kendine sorduğu soru tanımadığı ama bir o kadar tanıdık gelen sesin sahibi tarafından bölünmüştü.

“Kimi aradığını söylersen belki yardımcı olabilirim.” 

“””””””””””””

Sizce kim gelmiştir! Amca mı yoksa başkası mı? 

13170cookie-checkİntikam 6. Bölüm

Bir yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir