Keyifli okumalar!,
****
Etrafındaki adamlara öfkeyle saldıran Ekrem Bey önüne gelene saydırmaya başlamıştı. Adamları onun burnundan hayali dumanlar çıktığını düşünmeye başlamıştı.
“Sizi beceriksizler. Size oğlanı altın tepside sundum siz onu yakalayamadınız. Nasıl bu kadar beceriksiz olabilirsiniz?”
“Ama Ekrem Bey, biz okulun her tarafına baktık. Çocuk orada değildi.”
“Oradaydı! Kendim gireceği sınıfta olduğunu gözetmenlerce doğrulattım. Ama siz salaklar bir çocuğu yakalayamadınız. Üstelik hala yaralı olan birini!”
“Ama Ekrem Bey…”
“Kes sesini, çık git her deliğe bakın ve bana o çocuğu getirin.” Adamlar kaçarcasına oradan uzaklaşırken Ekrem Bey burnundan soluyordu. Karısı bahçeden gelen bağrışların kesilmesi ile dışarıya çıkmıştı. Merakla kocasına yaklaşarak arkasında durdu.
“Ne oluyor Ekrem?”
“Seninle uğraşamam Gülşen.”
“Sana bir soru sordum, neden bu kadar sinirlisin?” Ekrem Bey öfkeyle soluyarak karısına bakmıştı. “Sana karışma dedim, neden bir kere de sözümü dinlemiyorsun?” Kadın kocasının arkasından bakarken onun neden bu kadar sinirli olduğunu düşünmeye başladı. Yine bir oyunlar dönüyordu ve bu kez kocasının yanında olmak gibi bir niyeti yoktu. Kocasının peşinden eve girerken hizmetçi kıza Ekrem beyin nerede olduğunu sordu. Çalışma odasında olduğunu öğrendiğinde ise hınçla çalışma odasının kapısını açıp içeriye girdi.
“Bana anlatmak zorundasın. Bu kez neyin içinde olduğumu bilmek istiyorum.”
“Seninle uğraşamayacağımı söyledim değil mi? Beni dinlemiyor musun?”
“Eğer şimdi ne olduğunu söylemezsen sonuçlarına katlanırsın Ekrem!” Adam karısının sözleriyle çılgına dönerek boğazına yapışıp onu duvara yaslamıştı. Kadın nefes almak için çabalarken Ekrem Bey sanki mümkünmüş gibi daha çok sıkıyordu.
“Üzerine vazife olmayan şeyleri merak ediyorsun Gülşen Hanım, bu gidişe bir son vermezsen senin için hiç iyi olmayacak.” elini çektiği anda kadın öksürerek yere yığılmıştı. Bir eli boğazında nefes almaya çalışırken gözünden aşağıya sicim gibi yaşlar akmaya başlamıştı. Yıllardır kocasının bu yönünü görmemişti. Bedeni korkuyla titrerken ayağa kalkarak elinden geldiğince hızla odadan dışarıya atmıştı kendisini. Ayakta durmakta zorlanıyordu. Duvara tutunarak odasına kadar ilerledi. Yatağının üzerine oturarak boğazını ovalamaya başladı. Bir yandan ağlıyor bir yandan da korkusunu yenmeye çalışıyordu.
“Lanet olasıca, yine başladı!” kendi kendine söylenirken bir şeyler yapmak için düşünmeye başlamıştı.
***
İkili karargahın kapısından içeriye girdiğinde askerler komutanlarını görünce hemen hazır ola geçmişti. Orhan sinirli olduğu için askerleri görmüyordu bile. Son anda yeğenini o adamların elinden kurtarabilmişti. Öfkesi kendineydi. Erem’i istediği herhangi bir özel üniversiteye yerleştirebilecek gücü olmasına rağmen onu tehlikeye atarak adaletli bir kazanım olsun istemişti. Derin bir iç çekerken arkasından yürüyen yeğenine baktı. Erem düşünceliydi.
“Neden bu kadar dalgınsın?”
“Sence de o sınıftakilere haksızlık olmadı mı?”
“Bunu düşünecek zaman değil, adamların eli oldukça uzun anlaşılan. Ekrem Bey her yolu deneyecek. Bu şehirde kalamazsınız. Sizi güvenli bir yere götüreceğim.” Erem amcasının sözleri karşısında gerilmişti. Onları götürecekse burada ki görevi ne olacaktı.
“Ama sen bizimle gelemezsin.”
“Neden gelemeyeyim? Siz benim tek ailemsiniz.”
“Amca burada kurulu bir düzenin var, ayrıca seni babası yerine koyan Özge’yi düşünmüyor musun?” Orhan sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti. Onları elbette düşünüyordu ama yeğenlerini de korumak zorundaydı. Yıllarca abisinden ayrı kalmıştı, bir aile nasıl olur Özlem ve Özge ile öğrenmişti. Yıllar sonra abisi ondan bir şey istemişti ve bunu yapmak zorundaydı.
“Biliyorum, ama sizi korumak zorundayım.”
“Bizi gönder ama sen burada kal.”
“Bu söz konusu bile değil. Bunu konuşacağız.” Erem üzgün bir şekilde arkasını dönüp giden amcasına bakmıştı. Onun hayatını da alt üst etmişlerdi. Lojmana kadar sessizce yürüyen ikiliyi kapıda Özlem karşılamıştı. İkilinin asık yüzünü görünce bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.
“Ne oldu Orhan?”
“Bir şey yok.” Özlem ona inanmadığını belli edercesine tek kaşını yukarıya kaldırarak baktı.
“Az kalsın onun hayatını tehlikeye atıyordum. Son anda adamlardan kurtulduk.”
“Bana her şeyi anlatmak zorundasın. Bunca yıl kimin kimsen yok biliyorduk ama birden ortaya yeğenlerin olduğunu söylediğin iki çocuk çıktı. Bana güvenmiyor musun?” Özlem’in sesi son sözlerde kısılmıştı. Orhan genç kadını kendisine çekerek sıkıca sarıldı. Onun eksik hissetmesini istemiyordu.
“Bunca yıl sen ve Özge benim ailem oldunuz. Senden sakladığım bir şey yok.”
“O zaman anlat!” Orhan geri çekilerek genç kadınla dışarıya çıktı. Özlem yanında ki adamın gergin olduğunu anlayabilecek kadar onu iyi tanıyordu. Lojmandan uzaklaşarak dinlenme yerindeki banklardan birine oturdular. Kısa bir sessizlikten sonra Özlem merakla onun söze girmesini beklemişti. Orhan nereden başlayacağını bilmiyordu ama bir yerden başlaması gerektiğini düşünerek söze girdi.
“Babam öldüğünde kardeşim ve ben küçüktük. Annem yeniden evlenince kendime yediremedim. Babamı çok severdim ve yabancı bir adamın sürekli bize babalık taslaması sinirime dokunuyordu. Küçükken bile asi bir çocuktum. Adamın da bir oğlu vardı, bizden büyük olduğu için her hakkı kendisine görüyordu. Bizi nüfusuna almak istediğinde ben karşı çıktım. En azından soyadımızın babamızla aynı kalmasını istiyordum. Kardeşim itirazda bulunamadı. Zaten her zaman uysal olmuştu. Ben onlarla kavga ederek evden kaçtım. O günden sonra da bir daha o eve dönmedim. Yıllarca sokaklarda dolandım. Sonra askeriyenin önünden geçerken komutanın arabasını görüp peşine takıldım. Beni askere almasını söylediğimde bana güldüğünü hala hatırlıyorum. Küçüktüm o yüzden beni ciddiye almamıştı. Ailemi sorunca ailemin olmadığını sokaklarda yaşadığımı söylediğimde komutan bana acıdı sanırım, birkaç gün kendi evinde ağırladı. Sanırım araştırma yapmak için. Sonra da kendimi onun himayesinde buldum. Komutana çok şey borçluyum. Askerlik yaşına kadar bana eğitim verdi. Sonrasını biliyorsun. Askeri eğitim ve görevler…” Özlem anlayışla başını sallarken hüzünlenmişti.
“Peki şu adamlar meselesi nedir?”
“Abim ve yengem öldürüldü. Arabasının frenleriyle oynadılar. O kazada Erem de vardı. O kurtuldu ama diğerleri o kadar şanslı değildi.”
“Peki neden? Abin pis işlere mi bulaştı?” Orhan genç kadının sözleri karşısında istem dışı gülmüştü.
“Kardeşim sinir bozucu derecede dürüst bir adamdır. Çocukken bile yalan söyleyemezdi o. Yasal olmayan hiçbir işe bulaşmaz.”
“O zaman neden?”
“Bir arazi var, arazi neden kıymetli bilmiyorum ama o araziyi satışa çıkardığından beri tehdit telefonları alıyordu. Sonunda dediklerini yaptılar.”
“Peki kim olduklarını öğrenebildin mi?”
“Öğrenmeme gerek yok, kim olduklarını biliyorum. Bu yüzden yeğenlerimi korumak zorundayım.”
“Kim?”
“Bunu bilmesen senin ve Özge için daha iyi.” Özlem iç çekerek genç adama bakmıştı. Orhan ileride bir noktaya bakarken Özlem gözlerini kapatarak üzgün bir şekilde açıp genç adama bakmıştı.
“Gideceksin değil mi?” Orhan gelen soruyla hızla genç kadına döndü.
“Bunu nasıl…”
“Anladım mı? Seni iyi tanıyorum Orhan, yıllar önce bizi korumak içinde düzenini bozmuştun. Şimdi de yeğenlerini korumak istiyorsun.”
“Henüz bir karar vermedim. Önce üstlerimle konuşmam gerek.” Özlem başını sallarken ağlamamak için yumruklarını sıkmaya başlamıştı. Bu haberi kızına nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Bu durumu kabullenemeyeceğini biliyordu. Kendisi bile kabullenemeyecekti. Yıllarca her zaman yanında olan adamın gidişi genç kadının içini acıtmıştı. Yerinden kalkarak eve doğru giderken Orhan’ın sorusu ile olduğu yerde kalmıştı.
“Eğer gidersek sizde bizimle gelir misiniz?” Özlem olduğu yerde dururken ne geri dönebiliyordu ne de ileri gidebiliyordu. Gözünden aşağıya akan bir damla yaşı hızla silerken yutkunarak güç toplamaya çalıştı. Arkasını dönmeden genç adama cevap vermişti.
“Bunu karar verdiğinde yeniden konuşuruz.” Orhan hızla eve doğru ilerleyen kadının arkasından sıkıntıyla nefes vermişti. Ne yapacağını bilmiyordu. Özlem ve kızını geriye bırakmak istemiyordu. Her an yanlarında olmaları için her şeyi yapacak durumdaydı.
Özlem lojmana girdiğinde sırtını kapıya yaslayarak bir süre derin nefes aldı. Salona geçtiğinde Erem ve Sude’nin orada olacağını düşündüğünde toparlanmaya çalışmıştı. Salon boştu!
“Çocuklar neredesiniz? Acıktınız mı?” Özlem içeriye doğru seslenirken mutfağa doğru ilerlemişti.
“Erem, Sude, size söylüyorum!” Özlem cevap alamayınca mutfaktan çıkarak onların odasına doğru ilerledi. Kapıyı tıklattığında içeriden ses gelmeyince merak ederek hızla odanın kapısını açmıştı.
“Erem, Sude?” Odada iki kardeşten de iz yoktu. Odanın kapısını açık bırakarak diğer iki odaya bakan Özlem endişeyle etrafına bakınmaya başlamıştı. Çocukların odasına tekrar girdiğinde masanın üzerinde ki not kağıdı dikkatini çekmişti. Oldukça düzgün bir yazı ile birkaç satırdan başka bir şey yoktu. Korkuyla lojmandan dışarı çıkarken Orhan ile burun buruna gelmişti. Gözlerinde ki korku genç adamın dikkatinden kaçmamıştı.
“Ne oldu?”
“Çocuklar yok, gitmişler.”
“Anlamadım?”
“Gittiler dedim, nesini anlamadın? Bunu bırakıp gitmişler.” Orhan kendisine uzatılan kağıdı alıp okumaya başlamıştı.
‘Amca bizim için düzenini bozmanı istemiyoruz. Seni babası gibi gören Özge’nin sana daha çok ihtiyacı var. Onu bırakamazsın. Bizi merak etme, başımızın çaresine bakabiliriz. EREM’
Orhan okuduğu satırlarla öfkelenerek kağıdı elinde sıkarak top haline getirmişti. Lojmanın kapısından içeriye girerek salonda ki kanepelerden birine oturarak geriye doğru yaslanmıştı. Özlem onun bu davranışına kızarak karşısına geçip ellerini beline koyarak öfkeyle konuştu.
“Bir şey yapmayacak mısın?”
“Ne yapmalıyım? Başlarının çaresine bakacaklarını söylediler ya!”
“Orhan onlar çocuk!”
“Ama onlar bunu bilmiyor. Ayrıca Erem ikimizden de zekidir, başının çaresine bakar.”
“Sana inanamıyorum Orhan, onları araman gerek.” Orhan omzunu silkeleyerek küçük yastığı alarak başının altına koyup iyice kanepeye yerleşmişti. Özlem daha fazla dayanamayarak başının altında ki yastığı çekerek çemkirdi.
“Bu kadar rahat olduğuna inanamıyorum. Yeğenlerin dışarıda bir yerde tehlikede sen burada uyumaya çalışıyorsun!” Orhan yattığı yerden doğrularak genç kadında göz göze gelecek kadar ona yaklaştı. Yakınlıktan gerilen genç kadın yutkunurken Orhan sert bir tonda sormuştu.
“Burası neresi Özlem?”
“Ne?”
“Biz neredeyiz Özlem?” Özlem gelen soruyu algıladığında gözlerini kapatarak rahat bir nefes almıştı. Orhan onun rahatladığını anladığında hafif gülümseyerek parmağı ile genç kadının burnuna vurmuştu.
“Bu yüzden siz kadınların asker olmasını anlamıyorum. Duygularınızla hareket ediyorsunuz. Söz konusu çocuklar olunca mantığınızı kaybediyorsunuz. Sadece birkaç dakika sonra kapı çalınacaktır!” Orhan sözlerini bitirir bitirmez lojmanın kapısı çalmıştı. Orhan genç kıza kapıyı işaret ederken Özlem önden giderek kapıyı açtı. Erem ve Sude ellerinde küçük bir çanta ile yanında iki asker ile kapı ağzında başları önde bekliyordu. Askerler selam vererek komutana malumat verirken Orhan rahat olmalarını söyleyerek onları göndermişti. İki çocuk salona girdiğinde Orhan kollarını bağlayarak Erem’e baktı.
“Eee Erem Bey, erken döndünüz?”
“Amca bırak gidelim, bizim yüzümüzden düzenini bozmana gerek yok.”
“Neye gerek olup olmadığını sana soracak değilim. Diyelim buradan çıktınız, nereye gidecektiniz?”
“Bilmiyorum…”
“Sen küçük Bey, cezalısın bundan sonra evin lavabolarının temizliği senden sorulur. Ben bitti diyene kadar her gün temizleyeceksin!” Özlem şaşkınlıkla Orhan’a bakarken Erem tek kaşını kaldırarak amcasına bakmıştı.
“Ben senin askerin değilim.”
“Askerim olsaydın daha ağır ceza alırdın.”
“Bunu yapmak zorunda değilim.”
“Emin ol yapmazsan daha ağır ceza alırsın.”
“Ben emirinde değilim, senin yeğeninim.”
“Ne güzel bunun farkına vardın.”
“Amca!”
“Cezalısın Erem, eğer yapmazsan başka yaptırımlar uygularım ki bu durum daha çok canını yakar.”
“Özlem abla bir şey söyle.” Özlem omuzlarını silkeleyerek Erem’e bakmıştı.
“Amcan haklı, cezayı hakkettin. Bizi çok endişelendirdin.””
Eminim sen sadece endişelendin. Amcam rahatça yatmıştır.” Orhan tek kaşını kaldırırken Özlem şaşkınlıkla ona bakmıştı.
“Bunu nasıl anladın?”
“Yastık yerde duruyor, amcam gibi düzen delisi birinin yapmayacağını göz önünde alırsak bu senin işin. Sende durup dururken yere atmayacağına göre, amcam yattığı için ona kızmış olmalısın!” Özlem şaşkınlıkla ağzı açık Erem’e bakarken Orhan çenesinden tutarak genç kadının ağzını kapatmıştı.
“Sana zeki olduğunu söylemiştim. Şimdi beni anlıyorsundur.” Orhan’ın sözlerine Özlem kızarak kaşlarını çatmıştı.
“Siz küçük Bey cezalısın, bu gün sınav yüzünden cezan yarın başlayacak. Şimdi doğru banyoya, yemek için ellerinizi yıkayın.”
“İkiniz de aynısınız, neden evlenmiyorsunuz!” Erem’in sözleri karşısında ikili donup kalmıştı. Özlem utançla bakışlarını kaçırırken Orhan büyük bir sesle gürlemişti.
“Erem!”
*****
Özlem ve Orhan evlenebilir mi acaba Orhan i bilemedim ama sanki Özlem boş değil gibi bölüm çok güzeldi çok beğenerek takip ediyorum
Orhan ve Ozlem’e bayılıyorum❤️ harikalar
Teşekkür ederim