“Umarım bölümü seversiniz! :Keyifli okumalar!
*****
Erem amcasının sert sesine aldırış etmeyerek odaya geçerken kardeşini yatağın üzerinde oturmuş öylece duvara bakarken bulmuştu. Öyle dalgınlaşmıştı ki Erem endişelenerek hızla küçük kızın yanına gitti.
“Sude, hayatım ne oldu?”
“Abi, ne zaman Hüzün ablanın yanına gideceğiz?” Erem gelen soru ile birden irkilmişti. Kardeşi Hüzün’e çok düşkündü ve bu durum karşısında Erem gafil avlanmıştı. Ne zamandır genç kızı sormadığı için Sude’nin Hüzün’ü sormayacağını düşünüyordu ama şimdi bu düşüncesinde yanıldığını anlamıştı.
“Onu görmeye gidemeyiz Sude?”
“Ama neden? Ben Hüzün ablamı çok özledim. O çok yalnızdır şimdi.” Erem içinin ezildiğini hissetti. Hüzün’ün şuanda tek başına yatılı bir okulun yurdunda kaldığını düşünmek bile içini ezmeye yetiyordu. Ama elinden bir şey gelmezdi. Onu yanlarına almalarına imkan yoktu. Ailesi ile böyle bir düşmanlığı varken arada acı çekmesine müsaade edemezdi.
“Onu bende çok özledim canım ama onu göremeyiz. Onu görürsek kötü adamlar bizi yakalar.”
“Ama neden?” Sude gözleri yaşarmış bir şekilde abisine bakarken Erem gözlerini kaçırarak kardeşini kucağına almıştı.
“Sana söz veriyorum canım, ilerde onu yeniden göreceksin.”
“Ama ben şimdi görmek istiyorum.” Erem ne söyleyeceğini şaşırmış durumdaydı. Odanın kapısı hafif tıklatılıp içeriye Orhan girdiğinde genç adam amcasına çaresiz gözlerle bakmıştı.
“Ne oluyor?”
“Amca, ben Hüzün ablamı görmek istiyorum.” Orhan Erem’e bakarken onun zor durumda kaldığını anlayarak yeğenini kendi kucağına almıştı.
“Hadi seninle biraz dolaşalım, olur mu?” Sude yüzünü asarak amcasına bakarken Orhan kucağında Sude ile evden ayrılmıştı. Bir süre dolaşan ikili küçük kızın sürekli sorular sorması zamanın nasıl geçtiğini anlamayan Orhan bir süre sonra yeniden Hüzün’ü görmek için inat eden küçük kızı askeriyeden dışarıya çıkarmıştı.
“Bak amcacım, Hüzün ablan artık uzak bir okulda okuyacağı için seni göremez. Ama sen çok iyi bir öğrenci olursan ilerde onu göremeye gidebilirsin.”
“Ama ben onu çok özledim. Şimdi görmek istiyorum.”
“Peki, seni onun yanına götüreceğim ama sözümden çıkmayacaksın tamam mı?” Orhan sıkıntıyla nefes verirken Sude sevinçle el çırpmaya başlamıştı.
“Tamam, sen ne dersen onu yapacağım.” Ana yoldan çevirdiği taksiye binen ikili yaklaşık bir saat sonra büyük binanın önünde durmuştu. Taksiciye beklemesini söyleyen genç adam okunun bahçesine girdiğinde güvenlikte kimsenin olmaması dikkatini çekmişti. Etrafa bakındığında ise kimseyi görememişti. Yurtların olduğu tarafa doğru giderken içini bir huzursuzluk kaplamıştı. Taksiden indiğinde kimliğini söyleyerek taksicinin numarasını almıştı. Küçük kız hala takside onu bekliyordu. Telefonunu çıkararak taksiciyi aradı. Kısa bir görüşmenin ardından taksiyi okulun kapısından bir arka sokağa çekmesini istemişti. Hiçbir durumda Sude’yi tehlikeye atamazdı.
Erkek yurdunu geçip kız yurduna gider tabelasını takip ederek adımlarını hızlandırdı. Okul tam bir sükûnet içindeydi. Kızlar yurdunun kapısına geldiğinde seslenmiş ama karşılık alamamıştı. Temkinli adımlarla yurdun kapısından içeriye girdiğinde kulağına gelen zayıf ses ile adımlarını durdurdu. Birkaç saniye etrafı dinledikten sonra tiz bir çığlık sesi duymuş ve adımlarını hızlandırarak merdivenlerden yukarıya doğru koşmaya başlamıştı. Her çıktığı katta ses genç adama daha da yaklaşıyordu.
Sonunda sesin geldiği yeri bulduğunda adamın birinin bir odanın kapısını zorla açmaya çalıştığını, içeride ki kişinin de kapıyı güçlükle kapatmaya çalıştığını görünce gözleri dönmüştü. Nasıl yaptığını bile bilmeden adamı sırtından tuttuğu gibi yan duvara savurmuştu. Adam küfrederek Orhan’a doğru hamle yaparken Orhan kolay bir şekilde onu etkisiz hale getirirken hala hıçkırıklarla ağlayan kızın sesini duyabiliyordu. Adamın yüzünü tanınmaz hale getiren Orhan onu baygın bir şekilde yerde bırakırken az önce kapıyı kapatmaya çalışan kızın hıçkırıklarının olduğu odaya doğru ilerledi. Kapı yarı aralık bir şekilde duruyordu ve kız duvarın dibine sinmiş kolları bedenine dolanmış bir şekilde ağlıyordu. Orhan ağır adımlarla genç kıza yaklaşırken kız sürünerek ondan kaçmaya çalışmış ama gözlerini de Orhan’dan kaçırmamıştı.
“Şişşt korkma, sana zarar vermeyeceğim.” Kız konuşmuyordu. Korkudan titrerken Orhan bir adım daha atıp ona biraz daha yaklaşmıştı.
“Korkma, geçti. Artık sana zarar veremez. Sadece sana değil, kimseye veremez.” Orhan’ın sözleri ile kızın bakışları yerde kanlar içinde yatan adama kaymıştı. Gözlerinden sicim gibi yaş akarken titremesi daha da şiddetlenmişti. Orhan kızın yüzünü tam olarak göremiyordu. Yüzünü kendine çektiği dizlerine saklamış, dağılmış saçlarının arasından sadece gözleri görünüyordu. Orhan bunca yıllık hayatı boyunca birçok olaya şahit olmuştu ama hiç bu kadar derinden acı çeken gözlerle karşılaşmadığını düşünüyordu. Ya geç kalsaydı? Ya gelmeseydi? Düşündükçe çıldırırken kızın ailesine içten içe saydırmaya başlamıştı.
“Bana bak, o adamı düşünme. Hadi…” Orhan uzaktan genç kıza elini uzatırken kız sadece eline odaklanmıştı. Bir süre sonra genç adamın gözlerine bakarken kan çanağına dönen gözlerden yeniden yaşlar akmaya başlamıştı. Başını hafif kaldırdığında ise Orhan gördüğü suretle yutkunmadan edememişti. Dişleri öfkeyle sıkılırken az önce bayılttığı adama yeniden saldırmamak için kendisini zor tutmuştu.
“Hüzün?” genç kız adını duyunca birden irkilmişti. Orhan onun irkilmesini kaçırmamıştı.
“Sen Hüzün’sün değil mi? Sude’nin ağzından düşürmediği ablası?” Hüzün Sude’nin adını duyunca hızla doğrulmuştu. Orhan yerinden kalkan kızın ayakta durmakta güçlük çektiğini görünce acele ile onu yere düşmeden yakalamıştı.
“Sen Sude’nin yerini biliyor musun? O iyi mi?” Orhan kendisini unutup küçük kız için endişelenen genç kıza üzgün bakışlarla bakmıştı.
“O iyi ve seni çok özledi. Ama bu şekilde onunla görüşemezsin. Hadi seni toparlayalım.”
“Ben… Ben burada kalamam.”
“Zaten kalmayacaksın da.” Orhan dişlerinin arasından söylenirken öfkesi yeniden gün yüzüne çıkmıştı. Cebinden telefonu çıkararak polisi arayan genç adam kızın toparlanması için elinden geleni yapıyordu. Yarım saat boyunca polisi bekleyen adamın telefonu çalınca arayan kişinin taksici olduğunu görmüş ve endişelenmişti. Adamın beklemekten sıkıldığını anlayınca da kızarak taksimetrenin açık olduğunu, parasını alacağını söyleyerek küçük kıza bir şey olursa da hesabını vereceğini söyleyerek telefonu kapatmıştı. Polis gelmiş, kıza saldıran adamı alıp götürmüştü. Orhan adamla bizzat ilgilenecekti. Polisler gittikten sonra Hüzün’ün tüm eşyaları toplanmış, yurt çıkışı yapılmıştı. Ayrıca yurt yetkilileri hakkında da soruşturma yapılması için teftiş kurumuna haber verilmişti. Müdür korkuyla Orhan’a bakarken Hüzün’ün perişan halini de gözden kaçırmamıştı. Başının dertte olduğunun farkındaydı ve bu durum hiç hoşuna gitmemişti.
“Bu durum hakkında ayrıca sizinle görüşülecektir. Şimdi yeğenimi alıp gidiyorum.” Hüzün ne olduğunun farkında bile değildi. Orhan genç kızı alıp okuldan çıkarken taksiciye onları almasını söylemişti. Sude özlediği ablasını görünce heyecanla genç kıza sarılırken Hüzün o anda kendine gelebilmişti. Kolları arasında ki küçük beden ona ilaç gibi gelmişti. Yaşadığı farkındalıkla küçük kıza daha da sıkı sarılan Hüzün yanaklarını ıslatan yaşları silmek için davrandığında yüzünü kavrayan küçük ellerle gözlerini ellerin sahibine dikmişti.
“Hüzün abla, ağlama.”
“Tamam canım, ağlamıyorum.” Hüzün küçük kıza cevap verirken bile ağlıyordu. Az öce yaşadığı korkuyu üzerinden atmasına imkan yoktu. Düşündükçe çıldıracak gibi olan genç kız kendisini kurtaran adama kısa bir bakış atmıştı. Onun kim olduğunu bilmiyordu ama hayatı boyunca ona minnettar olacağını biliyordu. Geç kalmış olsaydı başına gelebilecekleri düşünmek bile istemiyordu. Anne ve babasına olan öfkesi kendisini ıssız bir okula gönderdiği için artmıştı. Dişlerini sıkarken ne yapacağına karar vermeye çalıştı. Sude’nin sorularına cevap vermediğini fark eden Orhan, genç kızın düşünceli gözlerine baktığında sormadan edemedi.
“Seni eve bırakmamı ister misin?”
“Eve gidemem, oraya gitmek istemiyorum.”
“Peki başka gidebileceğin bir yer var mı?” Orhan’ın sorusu ile yeniden yanakları ıslanan genç kız gidecek hiçbir yeri olmadığını bir kez daha kavramıştı. Başını iki yana sallarken kısa bir süre gözlerini kapatarak yeniden Orhan’a bakmıştı.
“Beni düşünmeyin, başımın çaresine bakarım. Kim olduğunuzu bilmiyorum ama artık başımın çaresine bakmak zorundayım.”
“Ne yapacaksın peki?”
“Kendime kalacak bir yer bulabilirim.” Orhan dişlerini sıkarken karşısında ki genç kıza bakmıştı. Bu gün olan olay karşısında sarsıldığını biliyordu ama yine de belli etmemek için çabalıyordu. Bu durum Orhan’ın canını daha da sıkmıştı. Bir süre önüne bakarken taksicinin sesi ile kendisine gelmişti.
“Nereye gidiyoruz?” Orhan adama bakarken kaşlarını o kadar çatmıştı ki taksici yutkunmak zorunda kalmıştı.
“Sen ilerle ben sana nereye gideceğimizi söylerim.” Orhan taksiyi sahil kenarına doğru yönlendirirken telefonundan Özlem’e mesaj çekip gelmesini söylemişti. Yaklaşık bir saat sonra Özlem onlarla buluştuğunda kızları genç kadına emanet ederek Hüzün’e güvenli bir yer bulmak için yola koyuldu. Hüzün yanında ki küçük kızın elini biran olsun bırakmamıştı. Birlikte vakit geçiren ikili sanki son kez görüşüyorlarmış gibi zamanın tadını çıkarmaya çalışıyordu. Birkaç saat sonra Orhan onlara katıldığında Hüzün gözyaşlarını akıtmamak için oldukça çabalamıştı. Sude genç kızdan ayrılmak istemezken Hüzün her zamanki gibi onu sakinleştirmeyi başarmıştı.
“Sende bizimle gel Hüzün abla.”
“Gelemem hayatım, seninle yeniden görüşeceğiz.”
“Ne zaman? Ben seni çok özlüyorum.”
“Bilmiyorum canım ama sen kocaman bir kız olacaksın. Hüzün ablan seni yeniden görmek için bekleyecek.”
“Ama neden?”
“Benim çok uzaklara gitmem gerekiyor Sude, sen abini üzme tamam mı? Sana bir şey vereceğim, bunu ona ver olur mu?” Hüzün cebinden çıkardığı kağıt parçasını küçük kıza verirken yanağından aşağıya akan yaşı hızla silmişti. Son kez küçük kıza sıkıca sarılırken Orhan ve Özlem onların bu haline daha fazla dayanamayarak başlarını çevirmişti.
“Hadi Sude, gitmelisin artık.” Küçük kız Özlem’in kolları arasında uzaklaştırılırken hala ağlıyordu. Hüzün onun gidişini görmemek için arkasını dönerken Orhan elini genç kızın omuzuna koyup onun dikkatini çekmeye çalışmıştı.
“Siz neden gitmediniz?”
“Senin güvende olmanı istiyorum.”
“Benim sorumluluğum sizde değil…” Hüzün adama nasıl hitap edeceğini bilememişti. Orhan onun çekingen tavırlarına karşılık oldukça sıcak davranmaya çalışıyordu.
“Baban… Ona haber vermek istersen…”
“Okuldan çoktan aramışlardır. Bu saat oldu hala merak edip aramadı.” Orhan kızın sözlerine inanıyordu. Ekrem’in kendi kızına bu kadar kayıtsız olması canını sıkıyordu. Özge onun kızı olmamasına rağmen yüzü düşse kendisi de üzülüyordu. Karşısında ki kız o kadar naif ve kırılgan görünüyordu ki onun için elinden geleni yapmaya karar vermişti. Şu birkaç haftada sakin hayatı oldukça hareketlenmişti.
“Hadi seni güvendiğim bir yere götüreceğim.”
“Buna gerek yoktu…”
“Sana sormadım, şimdi söz dinliyorsun ve benimle geliyorsun.” Orhan’ın buyurgan ses tonu Hüzün’ün yutkunmasına neden olmuştu. Orhan farkında olmadan asker yönünü ortaya koymuştu.
“Peki!” Hüzün genç adamın sözleri karşısında farkında olmadan kabul ederken Orhan başını sallayarak genç kızı yoldan çevirdiği bir taksiye yönlendirmişti. Araba seyir halinde ilerlerken Hüzün dikkatle etrafını inceliyordu. Bulunduğu bölgeden karşı yakaya geçen genç kız merakla sormuştu.
“Nereye gidiyoruz?”
“Gidince görürsün.”
“Ama karşıya geçtik.”
“Ne olmuş?” Orhan kısa ama öz cevaplarla genç kızın sözlerini kesiyordu.
“Ben…” Hüzün konuşmasını saptıkları yolu görünce kesmişti. Havaalanında ne işi vardı?
“Beni nereye yolluyorsun?” Orhan kızın tedirgin çıkan ses tonu karşısında geriye dönerek arka koltukta oturan genç kızın gözlerine bakmıştı.
“Yeni bir hayata başlamak istiyor musun?”
“Ben…”
“İstersen seni ailene götüreyim?”
“Ben onların yanına gidemem ama onlara da mecburum.”
“Değilsin.” Orhan sıkıntıyla önüne dönerken yaptığının suç olduğunu bilmesine rağmen yapmak zorunda olduğunu hissediyordu.
“Bak, reşit değilsin ve seni yanımda tutamam. Okulun henüz bitmedi. Başka okula naklin için ailenin izni gerekir. Ama başka bir yere gidersen daha özgür olursun. Yeni hayatın sana birçok şey katacaktır.
“Ama ben kimseyi tanımıyorum.” Genç kız başını aşağıya eğerken elleri ile oynamaya başlamıştı.
“Bana bak Hüzün, güvende olacaksın. Seni gönderdiğim yerde iyi eğitim alacaksın. Ayrıca sen istemediğin sürece, ailen seni kolay kolay bulamaz. Şimdi karar ver, kalacak mısın yoksa bana güvenecek misin?”
“Erem nerede?” Hüzün’ün sorusu ile duraksayan Orhan susmuştu. Hüzün onun kararsız bakışları karşısında adı gibi gülümserken başını iki yana salladı.
“Boş verin, sadece iyi mi onu söyleyin yeter.”
“O iyi, daha da iyi olacak. Sen kendini düşün.”
“Anlıyorum, umarım bir gün yeniden karşılaşırız.”
Hüzün Orhan’ın ayarladığı özel uçakla ülkeyi terk ederken oldukça korkuyordu. Geleceğinin nasıl olacağını bilmese de bir şeyden emindi. Geri gelecek ve onlarla yeniden yüzleşecekti. Aklına amcası ve yengesi geldiğinde yanakları yeniden ıslanmıştı. Yanında kendisi ile seyahat eden ve oldukça kötü durumda olduğu belli olan bir hasta vardı. Başucunda olan sağlık görevlileri hastaya müdahale ederken kendisi bir köşede korkmuş bir şekilde olanları izliyordu. Hasta nakili eden uçağa alınmasını sağlayan adamı düşününce içini çekti. Ona çok şey borçluydu ve borcunu ödemek için çok çalışacaktı.
***
Erem kardeşinin ağlamaktan kızarmış gözlerini gözünde endişe ile onu kucağına almıştı. Küçük kız kollarını abisinin boynuna sararken yeniden ağlamaya başlamıştı. Bakışları kardeşinin arkasında kalan Özlem’e kayınca duraksamıştı.
“Neden ağlıyor?” kadın Erem’in ses tonuna dikkat kesilirken ilk kez onun Orhan’ın yeğeni olduğuna kesin olarak emin olmuştu. Erem de Orhan gibi baskın bir karaktere sahipti.
“Bu gün hüzünlü bir buluşma yaşadı.” Erem kadının sözleri ile kasılırken Sude ağlayarak geri çekilmişti.
“Hüzün ablam bizimle gelmedi.”
“Hüzün mü? Onun yanında mıydın sen?” Erem ilk kez amcasına kızmıştı. Dikkatsiz davrandığı için kardeşine bir şey olabilirdi. Dişlerini sıkarken Özlem araya girerek Erem’e sakin olması için konuşmuştu.
“Merak edilecek bir şey yok. Sanırım küçük Hanım ablasını özlediği için onu görmekte ısrar etti. Amcan onun güvende olmayacağını düşündüğü bir yere kardeşini götürmez. Sakin ol biraz.”
“Sakin mi olayım? Kardeşimi tanıyan biri çıksaydı? O zaman ne yapacaktı?”
“Amcanı bu kadar küçükseme. Orhan aklının almayacağı yerlerden insan kurtarmış bir asker. Şimdi sakinleş çünkü farkında olmadan kardeşinin canını yakıyorsun.” Erem kardeşine dönerken küçük kız gözleri ıslak bir şekilde abisine bakıyordu.
“Abi, Hüzün abla sana bunu vermemi istedi.” Sude cebinden çıkardığı küçük kağıdı genç adama verirken Özlem kızı alarak odadan çıkarmıştı. Erem elinde ki kağıda bakıp bir süre onu açmak için cesaret toplamaya çalışmıştı. Derin bir nefes alarak kağıdı açtığında okudukları ile gözleri nemlenmişti.
“Ellerimi bırakmayacağına dair söz vermiştin bana…
Şimdi ise yavaş yavaş yok oluyor anılarım.
Her daim yanımda olacağına dair söz vermiştin bana…
O zaman neden ellerin soluyor?”
Erem okudukları karşısında kaskatı kesilirken annesine verdiği sözü tutamadığı için canı yanıyordu. Hüzün’ü bırakmayacağına dair söz vermişti ama şartlar onu bırakmaya zorlamıştı. Tek başınaydı! Genç kız savunmasız ve tek başına ayakta kalmak zorundaydı. İçi içini yerken amcasının gelmesini beklemeye başladı. Elindeki kağıdı vicdan azabı için düzgünce katlarken dilinden tek bir dua dökülmüştü.
“Allah’ım onu kötülüklere karşı koru!”
*****
🙁
Ay ben bir araya gelsinler diye bekliyordum bunlar yine ayrı düştü çok güzeldi bölüm
teşekkür ederim. Bakalım ne olur. Kavuşma kolay olmayacak gibi 🙂
Pislik herif cezasını çekecek:@. Hüzün ve Sude;(((
Mutlaka çekecektir. Ama zaman alacak gibi.