“KEYİFLİ OKUMALAR ARKADAŞLAR!
***
Adamın bedeni karşısında ki öfkeli gözleri görünce titremeye başlamıştı. Nefes almaya bile korkar oldu. Sadece saniyeler içinde boğazına yapışan ellerin nefesini kesmesi ile çırpınırken kulaklarına aynı öfkeli ses dolmuştu.
“Ne demek askerler geziyor?” adam güçlükle cevap vermişti.
“Bilmiyorum Ekrem Bey, siz araziye bakmamızı istediniz ama arazi de askerler var.” Adam çıldırmış gibi adamın boğazını sıkarken son anda moraran adam kendisini boşluğa bırakmıştı. Adam sürünerek yerinde doğrulmaya çalışırken Ekrem eline ne geçirdiyse ortalığa saçmaya başlamıştı.
“Bu nasıl olur? O araziye izinsiz nasıl girerler?”
“Efendim, pek izinsiz değil gibiydiler. Ayrıca arazi jandarma bölgesinde.” Ekrem cebinden çıkardığı telefon ile birkaç adamını arayarak olayın iç yüzünü araştırması gerekiyordu. Araziye jandarmanın girmesi Ekrem için hiç iyi bir haber değildi. Çıldırmış gibi evin bahçesine çıkarken az önce boğazını sıktığı adam görünmeden dış kapıdan çıkıp evi terk etmişti.
“Neler oluyor Ekrem?” Ekrem arkasından gelen karısına öfkeyle dönerken, kadın yutkunarak bir adım geri atmıştı.
“Ayak altında dolanma kadın!”
“Çok sinirlisin, evdeki çalışanlar kaçacak yer arıyor. Yine ne oldu?”
“Ne mi oldu, kocan elindekileri kaybedebilir!”
“Ne demek kaybedebilir?” Ekrem elindeki telefonu kapatarak öfkeyle bahçedeki havuza fırlatmıştı. Kadın korkuyla geri çekilirken yıllardır daha da korkunç bir karaktere sahip olan kocasının gözlerinden ürkmüştü. Geri dönüp eve giremeden Ekrem karısını yakalayıp kollarını sıkıca kavramış ve öfkesini kadına kusmuştu.
“Yıllarca elimde tutmaya çalıştığım her şey gidiyor. Anlıyor musun? Yetmezmiş gibi kızın olacak o salakta ortalıklarda yok. Onu bir bulayım…”
“O kız sadece benim değil Ekrem Bey. Siz istediniz onun doğmasını!” Kadın tüm acımasızlığı ile konuşurken Ekrem kadının kollarını daha sıkmıştı.
“Ne yapsaydım, baban olacak o adam torunu olmasını istiyordu.” Kadın ölen babasını hatırlayınca yine hüzünlenmişti. Kendisine annesinden çok babası yakınlık göstermişti. Yapısı gereği soğuk olsa da Gülşen Hanım onun kendisini sevdiğini biliyordu. Canı yandıkça kolunu çekmeye çalışsa da başarılı olamadı.
“Ekrem canımı yakıyorsun.”
“Yansın Gülşen Hanım yansın. Bir kıza sahip çıkamadın. Onu okula yollama fikri senindi, ne oldu kız yıllardır ortalarda yok.”
“Babası değil misin, kızı korusaydın.”
“Bana bak!” Ekrem kadını savururken Gülşen Hanım dengesini sağlayamayıp yere kapaklanmıştı. Orta yaşlı kadın yere düşmenin acısı ile çığlık atarken Ekrem Bey karısına bakmadan hızla eve girmişti.
“Atıf, Samet, buraya gelin!” İki adam da patronlarının seslenmesi ile hızla onun yanına ulaşırken üçü birlikte evden dışarıya çıkmıştı.
***
“Özlem, çocuklar nerede?” Orhan kapıdan içeriye girer girmez çocukları sormuştu. Genç kadın kızı ile yaptığı son kavgadan sonra Özge’nin evden çıkıp gitmesini sis perdesi ardından izlemişti. Buğulu gözlerini kaçırırken Orhan ortamın gerginliğini fark edince bıkkınlıkla solumuştu.
“Bir tabur askerle uğraşıyorum sorun yok ama şu evdekilere söz dinletemiyorum.” Özlem adamın haklı sitemine karşılık hüzünlü bir şekilde gülümsemişti.
“Aile böyle bir şey Orhan, şikayetçi olamazsın!” Özlem gözyaşlarına hakim olamayacağını anladığında hızla oturduğu kanepeden kalkarak odasına geçmişti. Orhan etrafta çocukları göremeyince kadının peşine takıldı.
“Sen ağlıyor musun?” Odanın kapısını açıp içeriye girdiğinde Özlem omzunu silkeleyerek genç adama sırtını dönmüştü.
“Özlem, bana sırtını dönme. Ne oldu hadi anlat bana.”
“Özge, konuştuklarımızı duymuş, babam beni istemiyordu neden beni doğurdun dedi!” Orhan derin bir iç çekerek kapıyı kapatıp genç kadının önünde diz çöküp yüzünü kendisine çevirdi.
“Biliyorum.”
“Biliyor musun? Bana neden söylemedin?”
“Bunu sana söyleyeceğini düşünmedim. Biz konuştuk ve babasının onu istediğini bana emanet ettiğini ona açıkladım. Neden bu konu açıldı yine?”
“Bana o olmasaydı yeniden evleneceğimi söyledi.” Orhan duydukları karşısında gerilirken Özlem gözlerini kapatarak yüzünü avuçlarının arasına aldı.
“Benden yüzünü sakınma Özlem, bundan hoşlanmadığımı biliyorsun.”
“Orhan!”
“Sen ne düşünüyorsun? Özge’nin sözlerinin gerçek olabileceğini hiç düşündün mü?”
“Orhan sen ne diyorsun? Kızım olmadan bir hayat düşünemiyorum bile.”
“O zaman bunu ona hissettir Özlem. Bazen öyle davranıyorsun ki ben bile sana şaşıyorum. O kız senin kızın Özlem, askerin değil.” Özlem yeniden hıçkırıklara boğulurken Orhan genç kadını kollarının arasına çekerek sıkıca sarılmıştı.
“Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?” Özlem gelen soru ile genç adamın kollarında kaskatı kesilmişti. Solukları derinleşirken Orhan onun bu heyecanlı haline gülümsemeden edemedi. “Sen de beni seviyorsun!” Özlem bu kez yutkunmadan edememişti. Kulaklarının doğru duyup duymadığını anlamaya çalışıyordu. Orhan geri çekilerek kadının yüzünü iki avucunun arasına alarak kendisine bakmasını sağladı.
“Bana bak Özlem, sözlerimin doğruluğunu gözlerinde görmek istiyorum. Gözlerini benden kaçırma.”
“Orhan?”
“Bana doğru olmadığını söyleyebilir misin? Gözlerime bak ve beni sevmediğini söyle!” Orhan dikkatle genç kadına bakarken Özlem yanağından aşağıya akan yaşın genç adam tarafından özenle silinmesini hissediyordu.
“Orhan!”
“Hadi, söyle Özlem. Bunca zamandır yanımda sadece Özge için kaldığını söyle, beni sevmediğini söyle.” Orhan kadının yeniden hıçkırması karşısında içinin yandığını hissetmişti. Yıllardır ilk kez bu kadar cesaretli olmuştu. Karşısında ki kadını ne zaman sevmeye başladığını bilmiyordu. Yıllardır bir adım atmayı bekliyordu ama onu kaybetmek istemediği için geri durmak zorunda kalmıştı. Şimdi ise onu kaybetmek üzereydi. Biliyordu ki Özlem kızı için kendisinden vazgeçebilirdi. Sırf Özge için ne kadar istemese de kendisini serbest bırakmak isteyecekti.
“Özlem, sence de bu kadar beklemek yetmedi mi? ikimizin de gençlik yılları geride kalmaya başladı. Sonradan keşke demek istemiyorum. Özge’yi kendi kızım gibi seviyorum biliyorsun. Nasıl sevmem ki, o senin kızın. Biliyorum korkuyorsun. Bende korkuyorum, seni kaybetmekten. Seni seviyorum Özlem…” Özlem daha fazla dayanamayarak genç adamın dudaklarına parmaklarını koyarak onu susturmuştu.
“Bu sana haksızlık.”
“Asıl haksızlık sevgimin karşılıklı olmasına rağmen yaşayamamak. Bize bunu yapma Özlem.”
“Ben…”
“Benimle evlenir misin?” Özlem şok olmuş bir şekilde genç adama bakarken güçlükle ona cevap vermişti.
“Biz zaten evliyiz.”
“Evet evliyiz, ben gerçekten evlenmekten bahsediyorum.”
“Orhan?”
“Bana şimdi cevabını vermek zorundasın Özlem, bir kez daha sormayacağım. Seni seviyorum ve karım olmanı istiyorum. Eğer sende beni seviyorsan yeniden başlayalım. İkimiz de ikinci şansı hak ediyoruz.” Genç kadın gözleri yaşlı bir şekilde önünde tedirgince kendisine bakan adama baktı. Orhan kabul etmesi için gözleri ile adeta genç kadına yalvarıyordu. Özlem şimdi cevap vermezse Orhan’ın bir daha kendisine yakınlaşmak istemeyeceğini biliyordu. Orhan cevap alamadıkça geriliyor, gerildikçe de ümidini kaybediyordu. Yerinden kalkarak sessizce arkasını dönen adamın çöken omuzları genç kadının canını yakmıştı. Gözlerindeki yaşı silerek hızla oturduğu yerden kalkıp genç adamın sırtına sarıldı. Orhan bedeninde hissettiği sıcaklık ile duraksamıştı. Özlem kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra tüm cesaretini toplayıp fısıldamıştı.
“Seni çok seviyorum,” Orhan onun fısıltısını duyunca hızla kollarının arasında dönerek genç kadını bedenine hapsetmişti.
“Ne dedin sen?”
“Seni seviyorum Orhan,” genç adam sevinçten kahkahasını tutamamıştı. Özlem utanarak başını göğsüne saklarken bir yandan da genç adamın karnına vurmuştu.
“Gülme, tabi sen biliyordun bunu. O yüzden böylesin değil mi?”
“Ah bile bile lades yaptım.” Özlem geri çekilerek genç adamın yüzüne bakmıştı. Gözleri ıslaklıktan daha da parlamıştı. Orhan onun gözlerine sevgiyle bakarken Özlem hafif gülümsedi.
“Şimdi ne olacak?” dedi.
“Çocuklar çok sevinecek.” Orhan gülerek genç kadına karşılık verirken yeniden onu kollarının arasına çekip sarmalamıştı. Kapı ağzında bir süredir onları izleyen gözü yaşlı kızı ikisi de fark etmemişti. Özge annesi ile ettiği kavganın ardından bir süre dolanmış ve annesine ettiği ağır laflardan pişman olarak eve geri dönmüştü. Pişmanlıkla geldiği eve karşılaştığı manzara ile içi mutlulukla dolmuştu. Sonunda dileği gerçek olmuştu.
“Anne, baba?” Orhan kapıda duyduğu sesle geri dönerken Özlem kızının sesini duyunca utanarak hızla geri çekilmişti.
“Ah, kızımızda geldi.” Orhan kolunu açarak genç kızı çağırdığında Özge hızla genç adamın kollarına atılırken Özlem yeniden sessiz yaşlarını dökmeye başlamıştı. Orhan bir kolunu genç kıza diğer kolunu da karısına dolarken içi mutlulukla dolmuştu.
“Şimdi gerçekten bir aile mi olacağız?”
“Biz zaten bir aileyiz kızım.”
“Öyle ama şimdi gerçekten anne babam olacaksınız. Hem belki kardeşim de olur.” Özge’nin arsız sözleri genç kadını öksürük krizine sokarken Orhan kaşlarını çatarak genç kıza bakmıştı.
“Anneni öldüreceksin Özge, küçük bir çocuk gibi davranıyorsun.”
“Ama baba, ben gidince size uğraş gerek.” Orhan gülmemek için kendisini sıkarken Özlem kaşlarını çatarak boğazını temizlemişti.
“Bu kadar yeter Özge, şimdi doğru odana. Fazla olmaya başladın artık.”
“Ama anne…”
“Anneni dinle Özge, hadi odana.”
“Siz ne zaman aynı odaya geçeceksiniz.”
“Özge…”
“Ne? Bende oda istiyorum. Sude de genç kız oldu artık.”
“Senin derdin başka değil mi? Tüm hepsi bir oda için miydi?” Özlem kaşlarını iyice çatmıştı. Orhan onun kızgınlığının sahte olduğunu anlayabilecek kadar genç kadını iyi tanıyordu. Özge odadan kaçarcasına çıkarken Orhan onun peşinden gitmeye kalkan karısını belinden yakalayarak durdurmuştu. Odanın kapısını kapadıktan sonra Özge’nin duyabileceği bir şekilde seslendi.
“Sude’ye yemeğini yedir.”
“Orhan bırak beni,”
“Olmaz karıcım!” Özlem ‘karıcım’ sözünü duyar duymaz duraksamıştı. Onun duraksamasına karşılık Orhan, gülümseyerek genç kadını yatağa oturtup yanına yerleşti. Konuşmaları gereken çok konu vardı!
***
“Hallettiniz mi?” genç adam telefonda konuşurken bir yandan da etrafına bakınıyordu. Amcasına yakalanmak istemeyen Erem birkaç aydır peşine düştüğü işi elde etmek için her şeyi yapmaya hazırdı. Babasının iflas eden şirketini alan kişiden şirketi geri almak için fırsat kollayan genç adam sonunda istediğini elde edebilmişti. Şirket ikinci kez batmak üzereydi. Bunu fırsat bilen Erem harekete geçerek yollardır kazandığı parayı ve ailesinden kalan parayı şirketi almak için kullanmıştı.
“Peki şirketin sahibi gizli tutuluyor değil mi? adımın öğrenilmesini istemiyorum.” Bir süre karşı tarafı dinleyen Erem derin bir nefes almıştı.
“Ekrem beyi yakın takibe aldınız değil mi?”
“…”
“Arazide asker olduğunu çoktan öğrenmiştir. Siz dikkatli olun. Yanında karşısına çıkmak için sabırsızlanıyorum.” Erem telefonu kapatmadan önce son kozunu da oyuna sürmeye karar vermişti. Yapacağı hamleden sonra Hüzün’ün ortaya çıkmasını bekliyordu. Telefonu kapattıktan sonra gelen mesaj sesi ile donup kalmıştı.
“Ne yapmaya çalıştığını biliyorum, yapma!” genç adam okuduğu mesajın içeriğini kavradığında dudaklarından tek bir isim dökülmüştü.
“Hüzün!”
***
YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN 🙁
Bölüm çok güzeldi ama Hüzün e sinir oluyorum artık ama ya sebebini anlıyorum ama çok uzattı Orhan ve Özlem harika oldular
❤️❤️