Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar!
Özel bölüm
Ucu bucağı görünmeyen arazide ağır adımlarla ilerlerken saman rengi saçlarına vuran güneş ışınları genç kadını eşsiz bir cevher gibi gösteriyordu. Elinde ki hasır şapkasını başına geçirerek başak tarlasının içinde yürümeye devam etti. Bir eli şiş karnında etrafına bakınırken sıcak hava iyice bunalmasına neden oluyordu. Derin bir iç çekerek yakasını tutarak elbisesini havalandırmaya başladı. Diğer eliyle gözlerinin üzerine siper ederek ilerideki kalabalığı görmeye çalışıyordu.
“Neden bu kadar uzaktasın ki?” genç kadın yüzünü asıp yürümesine devam ederken bacaklarına sarılan yavru köpekle olduğu yerde durmuştu. Kahve tonlarında olan tüyleriyle dilini dışarıya çıkarıp ayaklarını yalamaya çalışan köpeğin sevimliliğine gülümseyerek hafif eğilmeye çalışmış ama şiş karnıyla başaramayınca yüzünü astı.
“Sen ne tatlı şeysin öyle,” derken birden çığlık çığlığa kendisine yaklaşan küçük kopyasına baktı.
“Anniş bak köpüş…” diyen küçük kız kadının içini ısıtmıştı. Küçücük kolları ile yavru köpeği kucağına almaya çalışan kızı Pırıl, adını aldığı gözleriyle annesine baktı. Küçük kız tıpkı babasının hayal ettiği gibi annesinin bir kopyasıydı. Altın sarısı saçları ve babasıyla annesinin karışımı olan göz rengi ile dünyaya ilk geldiğinde ailedekilerin kalbinin ortasına yerleşmişti.
“Kızım, onu kucağına almamalısın.”
“Ama onunla oynamak istiyoyum…” küçük kızın hala peltek olan dili Güneş için tam yemelikti. Elini uzatarak kızının tutmasını istedi. Pırıl itirazsız annesinin elini tutarken bir yandan da köpeğe gülümseyerek bakıyordu.
“Hadi hayatım, babanın yanına gidelim.”
“Ama o Gözde ablayla konuşuyor.” Güneş Gözde adını duyunca kaşlarını çatarak kızına baktı.
“Gözde abla kim Pırıl?” genç kadın bir yandan kızının elini tutmuş diğer yandan da kocasını görebilmek için etrafına bakınmaya başlamıştı. Yıllar geçmişti ama hala kocasını deli gibi kıskanıyordu. Aynı şekilde kocası da onu kıskanıyordu. On iki yıllık evliliklerinde bir gün olsun evlendiğine pişman olmamıştı. Zor zamanlar da geçirmişlerdi ama kocası ve çocukları ile çok mutluydu. Asım’dan sonra kızı Pırıl dünyaya gelmişti. Şimdi de beş yılın ardından yeniden hamileydi. Hormonları üst seviyede çalışan genç kadın avını arayan avcı gibi etrafı inceliyordu.
“Baban nerede Pırıl?” küçük kızın başı geride kalan köpeğe çevrilmişti. Annesinin sorusu ile elini kaldırarak az ilerdeki çardağı göstermişti.
“Bak orada annecim…” kızın gösterdiği yöne doğru ilerlerken ikiliye yaklaştıkça genç kadının kaşları daha da çatıldı. Doğu ve bir kadın karşılıklı oturmuş konuşuyorlardı. Adımlarını hızlandırırken küçük kız elini çekerek annesinin dikkatini kendi üzerine çekmeye çalıştı.
“Anniş yoruldum,” dediğinde Güneş kızına üzülerek adımlarını yavaşlatmıştı. Onu kucağına almak istese de hamile olduğu için yapamayacağını biliyordu.
“Tamam hayatım, yavaş yürüyeceğim,” dediğinde küçük kız omzunu silkeleyerek kollarını birbirine bağladı.
“Ben gelmiyoyum, köpişle oynamak istiyoyum…” Güneş tarlanın içinde kızını yalnız bırakmamak için onunla kalmaya karar verdi. Güneş tam tepesinde ışıldarken iyice bunalmaya başladı.
“Pırıl, hadi eve gidelim kızım, anne çok yoruldu. Kardeş de yoruldu!” Pırıl annesinin sözleri ile hızla başını kaldırıp ellerini annesinin karnına koydu.
“Kaydeşim hasta olmasın anne,” diyerek köpeği arkasına bıraktığı için üzülse de annesinin elinden tutarak onunla eve doğru ilerlemeye başlamıştı. Güneş sıcaktan iyice susamıştı. Kurumuş dudaklarına dilini gezdirirken ani gelen baş dönmesiyle duraksamıştı. Kendini hiç iyi hissetmiyordu.
“Pırım, korkma tamam mı canım. Annen iyi olacak!” Güney bayılacağını anladığında bebeğini korumak için eli karnına gitmişti. Birkaç adım daha attığında iyice gözleri kararan genç kız son anda saman yığınının üzerine kendini atabilmeyi başarmıştı. Gözleri kapanmadan önce kızının çığlıklarını duyuyor ama onu sakinleştirmek için konuşamıyordu.
“Anniş,” diye çığlık atan kız ağlamaya başlamıştı.
Genç adam sabahın ilk ışıkları ile kalkmış yatakta hala uyuyan karısını bir süre izledikten sonra işçilerin yanına gitmek için odadan ayrılmıştı. Kendi işi olmamasına rağmen karısının ısrarına dayanamadığı için birkaç gündür tarlada çalışan işçilerin yanına giderek bir ihtiyacı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Güneş bir süredir çiçek serası yapmayı planladığını bunun içinde doğumu beklediğini söyleyip duruyordu. Doğu derin bir nefes alarak sera için uygun bir yer belirlemek için işinde uzman birini çağırmıştı. Eğer işler planladığı gibi giderse karsına doğum hediyesi olarak serayı hazırlamayı istiyordu. Güneş’e sadece içinde ne tür çiçek yetiştirmek istediği kalacaktı.
Öğle vaktine kadar projeyle uğraşan genç adam güneşin iyice tepeye çıkması ile işçilere mola vermelerini söyledi. Kendisi de planlama için çağırdığı Gözde Hanım ile gölgelik olan çardağa geçerek bir süre etrafını izlemeye başlamıştı.
“Doğu Bey, eğer sizde isterseniz sera için elemanlarım yarın gelebilir. Ne kadar çabuk başlarsak o kadar erken biter.” Doğu başını sallarken kadına başlamalarını söylemişti. Bir süre seranın nasıl yapılacağı konusunda konuşurken kulaklarına dolan tiz çığlıkla hızla yerinden kalmıştı.
“Pırıl!” Doğu küçük kızının annesine bağırıp ağlaması ile başına bir şey gelmiş olabileceğinden korkarak hızla kızının sesinin geldiği yere doğru koşmaya başlamıştı. Başak tarlasında kızını görmek oldukça zor olsa da Doğu sese doğru koşmaya devam etmişti. Tüm bedeni korkuyla sarsılırken kızının iyi olması için dua ediyordu. Son düzü de koştuktan sonra kızının ağlayarak karısının başında durduğunu görünce kısa bir an yerinden kalmıştı.
“Güneş!” Doğu karısının yanına hızla eğilirken titreyen elini nereye koyacağını bilememişti.
“Baba, annem uyanmıyor…” Pırıl’ın sözleri ile kendisine gelen genç adam bağırarak tarladaki işçilerden birine kızını emanet etmiş ve Güneş’i kucağına alarak hızla eve doğru koşmaya başlamıştı. Büyük çiftlik evine yaklaştığında “Kemal,” diye adeta kükremişti. Patronlarının sesini duyan Kemal ve Şahin kendilerine doğru kucağında Güneş ile nefes nefese gelen adamı görünce hızla ileri doğru atıldılar.
“Şahin araba,” Kemal yorulan patronuna yardım etmek için koşarken Doğu dizlerinin üzerine çökerken Kemal genç kadını patronunun kucağından alarak hızla arabanın arkasına yatırdı. Doğu güçlükle ayağa kalktığında konuşmak için nefes bulamıyordu.
“Doğu Bey, hadi…” Kemal genç adamın koluna girerek arabaya binmesini sağlarken Kemal’in gözüne işçilerden birinin kucağında ağlayan Pırıl takılmıştı.
“Şahin sen Pırıl’ın yanında kal. Asım birazdan okuldan gelir ikisi yalnız kalmasın.” Şahin endişeli bir şekilde uzaklaşan arabanın arkasından bakarken küçük kız onun kucağına doğru uzanmaya başlamıştı.
“Ağlama küçüğüm, annen iyi olacak.”
***
Doğu karısının başını dizlerine koymuş saçlarını okşarken ona sesini duyurmaya çalışıyordu. Yüzünü avuçlarının arasına alıp kendisine bakması için yalvarırken bir yandan da Kemal’e daha hızlı arabayı kullanması için emir veriyordu.
“Güneş, hayatım aç gözlerini. Kurban olduğum yapma bana bunu.” Kemal kısa bir süre dikiz aynasından arkadaki ikiliye bakarken iki arabanın iki camını da açarak içeriye hava dolmasını sağlamıştı. Klimadan çok rüzgarın genç kadına iyi geleceğini düşünürken arabada her zaman bulunan küçük su şişesini patronuna uzatarak “Doğu Bey, su içirmeye çalışın. Hava çok sıcak,” dediğinde Doğu şişeyi hızla alarak titreyen aliyle açmaya çalışmıştı.
“Kemal daha hızlı sür şu arabayı,” dediğinde Kemal hızı biraz daha yükseltmişti.
“Az kaldı Doğu Bey, merak etmeyin Güneş Hanım iyi olacak.”
“İyi olmak zorunda… Duydun mu beni güzelim iyi olmak zorundasın. Bak kızımız çok korktu, bizi korkutma.” Güneş sesleri uzaktan duyuyor, dudaklarına değen ıslaklığı içmeye çalışıyordu.
“Doğu!” Güneş’in sessiz seslenişini duyan genç adam hızla kadının yüzünü kendisine çevirmişti.
“Hayatım, Güneş aç gözlerini güzelim.”
“Doğu… Su…” Doğu elinde ki su şişesindeki suyu genç kadının ağzına yavaşça dökmeye başladığında Güneş yutkunarak diliyle dudaklarını yalamıştı.
“İç hayatım, birazdan hastanede olacağız…”
“Pırıl?” Güneş yarı baygın şekilde kızını sayıklarken iyice uykuya dalmıştı. Doğu Kemal’e daha hızlı olmasını söylerken genç adam panik olmamaya çalışıyordu. Araba hastanenin acil servisinin önüne sert bir frenle park ederken Kemal hızla arabadan inip “Doktor!” diye bağırdı. Sesini duyan sağlık çalışanları arabanın yanına koşarken Doğu karısını kucağına alarak getirilen sedyenin üzerine yatırdı.
“Yedi buçuk aylık hamile, birden bayıldı,” dediğinde sağlık çalışanları genç kızı hızla müdahale odasına almıştı. Doğu dışarıda kalırken hemşirelerden biri kadın doğum uzmanını çağırmalarını istemişti.
“Karımın durumu nasıl?” Odadan her çıkana aynı soruyu soran genç adam çıldırmak üzereydi. Acil servis odasına doktorların biri girip diğeri çıkıyordu.
“Biri bir şey söylesin!” Doğu’nun kapıya sertçe vurması ile kadın doğum uzamanı kapıdan çıkarak genç adama baktı.
“Burası hastane beyefendi, sadece sizin hastanız yok içerde. Lütfen daha sakin olun.”
“Karım içeri alındı ve kimse bilgi vermiyor. Durumu nasıl?” Doğu endişeli bir şekilde doktora bakarken, doktor sakin bir şekilde konuşmaya başladı.
“Vücudu susuz kalmış, malum havalar oldukça sıcak ve güneşte daha dikkatli olmalı. Tansiyonu düştüğü için baygınlık geçirdi. Daha dikkatli olmalı be bol bol dinlenmeli. Özellikle sıcak havalarda karınızın evde kalmasına dikkat edin. Serum takıldı, bitince çıkış yapabilirsiniz.”
“Peki bebek, kızımın durumu iyi mi? Susuzluk ona zarar vermiş midir?”
“Bebek şimdilik iyi, ancak bir daha böyle bir şey yaşarsa erken doğum olabilir. Bu durumda istenmeyen sonuçlar doğurabilir.”
“Teşekkür ederim,” Doğu doktorun uzaklaşması ile derin bir rahatlama yaşamıştı.
“Doğu Bey, biraz sakin olun. Güneş Hanım sizi bu şekilde görürse tedirgin olacaktır.”
“Çok şükür Kemal ikisi de iyi…” otomatik kapı açıldığında hemşirelerden biri dışarı çıkarak “Güneş hanımın yakını burada mı?” diye sorduğunda Doğu hemen yanına gitmişti.
“Ben eşiyim…”
“Eşinizin yanına geçebilirsiniz. Serumu bitince gidebilirsiniz,” dediğinde Doğu beklemeden hızla içeriye girmişti. Birçok hasta acısını bastırmaya çalışırken bazıları ağlıyordu. Acil servis hastaları oldukça kötü durumdaydı. Özellikle küçük çocukların ağlaması dayanılacak gibi değildi. Sedyeler çekilen perdelerle birbirinden ayrı bölmede konumlandırılırken karısının yattığı yatağı görünce hızla onun yanına gitti. Güneş’in gözleri hala kapalıydı. Yavaş bir şekilde yatağın kenarına oturarak genç kadının elini avucunun içine aldı.
“Beni çok korkuttun güzelim, biran öleceğim sandım.” Karısının elini usulca öperken neredeyse ağlayacak duruma gelmişti.
“Doğu?” Güneş’in zayıf sesi genç adamın kulağına yankılandığında Doğu hızla karısına baktı.
“Güneş, iyi misin hayatım?” Doğu eğilerek karısının alnını öperken bir yandan da şükür ediyordu.
“Bebeğim, o iyi mi?” genç kadın sessizce ağlamaya başladığında Doğu onu sakinleştirmek için bir elini karısının karnına koyarak kadının gözlerinin içine bakmıştı.
“Çok şükür, ikiniz de iyisiniz? Beni çok korkuttun Güneş.”
“Bende çok korktum, ona bir şey olacak sandım.” Güneş ağlamasına devam ederken Doğu’nun da gözleri dolmuştu.
“Ağlama hayatım, ağlama lütfen. Bak sen ağlayınca kızımız da üzülüyor. Annesi iyi olduğu sürece o da iyi olacak.”
“Pırıl, o nerede? Çok korkmuş olmalı.”
“Pırıl iyi canım, Şahin abisi ile oynuyordur.” Güneş derin bir nefes alarak gözlerini kapattı.
“Çok yorgunum, beni bırakma.” Doğu tuttuğu eli daha sıkı kavrarken yeniden kadının alnını öpmüştü.
“Asla, hep yanında olacağım. Sen uyu güzelim.” Güneş yeniden uykuya dalarken iki saatin sonunda serum bitince doktorun yeniden muayenesi sonrası hastaneden çıkmıştı. Araba yavaş bir şekilde çiftliğe doğru ilerlerken Doğu karısının yanına oturarak onu kendisine çekip içindeki korkuyu atmaya çalışıyordu. Göğsüne yatırdığı genç kadının saçlarını öpüp elini biran olsun bırakmıyordu. Onun bu davranışları genç kadının içini acıtmıştı.
“Ben iyiyim Doğu, artık endişelenmemelisin.”
“Bir daha evden dışarı yanında ben olmadan çıkmayacaksın,” dediğinde Güneş aklına gelen şeyle doğrularak Doğu’nun yüzüne bakmıştı. Kaşları çatılı olan genç kadın elini genç adamın elinden çekerek parmağını gözüne doğru salladı.
“Kimdi o kadın?” Doğu gelen soruyla şaşkına dönmüştü.
“Hangi kadın?”
“Gözde denen kadın? Ne işi vardı benim kocamın yanında?” Doğu karısının her sorusunda daha da şaşırmıştı.
“Sen nereden biliyorsun Gözde Hanım’ı?” dediğinde Güneş elinin tersi ile kocasının göğsüne vurarak “İtiraz da etmiyor, şuna bak Kemal, hiç itirazsız kadının varlığını kabul ediyor,” dediğinde Kemal çiftin haline gülümsemeden edemedi.
“Duyuyorum Güneş Hanım, merak etmeyin.”
“Kemal sen karışma…”
“Neden karışmasın? Bak patronun kadınlarla fink atıyor hamile karısı da orada burada bayılıp duruyor.” dediğinde Kemal kahkaha atarken Doğu kaşlarını çatarak karısına baktı.
“O nasıl söz Güneş, fink atmakta ne demek? Çok ayıp…”
“O zaman o kadın neden senin yanındaydı, kızım neden adını biliyor?” dediğinde Doğu bir eliyle yüzünü kapatmıştı. Anlaşılan bülbül kızı yine ötmüştü.
“Pırıl sana ne dedi?”
“Ne söylememesi gerekiyordu?” Doğu tuzak soru karşısında kısa bir süre sustu.
“Senden bir şey saklamıyorum hayatım, Gözde Hanım iş için geldi. Ayrıca çok ayıp, bunca yıl gözüm senden başkasını gördü mü de bana böyle çıkışıyorsun. Kalbimi kırdın,” diyerek başını çevirdiğinde Kemal şaşkınlıkla patronuna bakmıştı. Adam karısına resmen trip atıyordu.
“Doğu saçmalama, konuyu başka yere saptırıyorsun ayrıca.”
“Ben anlamam, sen bana güvenmiyor musun?” Güneş kocasının asılan yüzü ile üzülmüştü. Ne yapacağını şaşırmış bir şekilde Doğu’nun yüzünü kendisine çevirmeye çalıştı.
“Bu konu arabada konuşulacak bir konu değil Doğu, lütfen bana bakar mısın?”
“Doğru yanımızda kimse yokken konuşmalıyız.” Araba çiftlik evinin önüne park ederken ana kapıdan hızla kendilerine doğru gelen Işık ile ikili şaşırmıştı.
“İşte şimdi yandık!” Doğu söylenirken Güneş onun haline gülmüştü.
“Gözde hanımın cezası olsun sana…”
“Ama hayatım…”
“Anne, baba,” Işık koşarak arabanın yanına gelip beklemeden annesinin kapısını açmıştı.
“Işık, ne zaman geldin canım?”
“Bırak benim ne zaman geldiğimi, ne oldu sana? İşçiler tarlada bayıldığını söyledi. Allah aşkına baba, annem bayılırken sen neredeydin?” dediğinde Güneş gülümseyerek kocasına baktı.
“Söylesene hayatım, neredeydin?”
“Güneş!” Doğu’nun uyarısı ile genç kadın gülmüştü. Güneş’in eline diken bile batsa Işık babasından biliyordu. Genç kadının arabadan inmesine yardım eden Işık, yirmi yaşın verdiği bir güç ile kadını kucağına alarak Doğu’nun “Elini karımın üzerinden çek,” uyarıları altında eve kadar taşımıştı.
“Doktor dinlenmeni söyledi değil mi?”
“Sen nereden biliyorsun?” Işık yüzünü asarak annesine baktı. Hastanede Güneş’i gören arkadaşı onu aramıştı. Çıkmak üzere olduklarını söyleyince hastaneye gitmek yerine eve gelmeye karar vermişti.
“Hastanede çalışan bir arkadaşım görmüş babamı, merak edip arayıp sordu.”
“Anladım, ben iyiyim canım endişelenme artık. Kardeşlerin nerede?”
“Kader bu hafta bizimle kalacak, Asım ile Pırıl onun yanında.”
“Öyle mi, keşke daha önceden haber verseydin.” Güneş koltuğa iyice uzanırken Doğu anne oğlu kapıya yaslanarak izliyordu. Güneş ailesine katıldığından beri bir gün olsun Işık’ı kendi çocuklarından ayırmamıştı. Hatta öz çocuklarından daha çok ilgilenmişti.
“Anne, gerçekten iyi misin?” Güneş bir elini kaldırarak genç adamın yüzünü okşamıştı.
“İyiyim canım, beni merak etme. Arkadaşında söylemiş sana, dinlenmem ve bol bol sıvı tüketmem gerekiyor.” Işık rahatlayarak babasına dönmüştü. Kendilerini izlediğini gördüğünde kaşlarını çatarak “Anneme daha çok dikkat etmelisin baba, bu dönemler hassas biliyorsun.” Doğu yaslandığı yerden doğrularak ikiliye doğru ilerledi.
“Karımla ben ilgilenirim evlat, sen kendine ilgilenecek bir eş bul.”
“Baba,”
“Doğu!” Güneş ve Işık aynı anda itiraz ederken Doğu gülerek oğluna baktı.
“Yalan mı söylüyorum? Hem şu hastanede çalışan arkadaşın çok güzel bir kız,” dediğinde Güneş Işık’a bakarken Işık bakışlarını kaçırarak “Sen nereden biliyorsun?” diye sordu.
“Kız arkadaşın mı var? Benim neden haberim yok?” Güneş araya girerken sesi oldukça heyecanlı çıkmıştı.
“Sadece arkadaşız anne, baba yaptığını beğendin mi?” Doğu gülerken Işık annesinin sorgusuna hazırlanıyordu. Konuşma sonunda Güneş dinlenmek için odasına çekilirken Doğu ve Işık derin bir sohbete dalmıştı.
“Annemi tatile götürsene baba…” Doğu oğlunun sözleri ile duraksamıştı.
“Nereden çıktı bu?”
“Son günlerde stresli olduğunu fark etmiyor musun? Doğum yaklaştıkça korkusu artıyor gibi…” Doğu oğlunun sözleriyle kaşlarını çatmıştı. Karısı kendisine normal gözükürken Işık’ın onun sıkıntısını anlaması içinin sıkılmasına neden olmuştu. Güneş’e fazla vakit ayırmadığını düşünmeye başladığında üzülmüştü. Pırıl’ın doğumu Asım’a göre çok zor gerçekleşmişti. Bu yüzden Güneş’in doğum korkusu oluşmuştu.
“Çocuklar ne olacak? Pırıl annesi olmadan durmaz.”
“Sen onu bana bırak, eminim halledebilirim. Hem Kemal abinin oğlu da burada olacak.”
“O veledi kızımdan uzak tut Işık, karışmam sonra.” Babasının çıkışı ile Işık kahkaha atmıştı. Kemal’in oğlu Mert, Pırıl’dan bir yaş büyüktü. Küçük kızı ne zaman görse ona sarılıp sevgisini göstermeye çalışıyordu.
“Abartma baba, onlar daha çocuk.”
“Ben annene onun yaşındayken aşık olmuştum. Neresi çocuk…” Işık babasının itirafı ile duraksamıştı. Başını iki yana sallarken “Bence annemin yanına çıksan iyi olur. Kardeşlerimi de bana bırak.” Doğu oğlunun dediğini yaparak karısının yanına odaya gitmişti. Şu tatil işini ciddi bir şekilde düşünmeye başladı. İkisine de iyi gelecek bir tatil yapmaları şart olmuştu.
***
Genç kadın yatağına uzanmış bir şekilde karşısında ki televizyona bakıyordu. Gün içinde oldukça yorulmuştu. Bayılması belli etmese de onu korkutmaya yetmişti. Daha dikkatli davranması gerekiyordu. Kapının yavaş bir şekilde açılmasıyla bakışları kapıdan giren kocasına döndü.
“Doğu?”
“Güzelim, nasıl oldun?”
“Daha iyiyim…” Güneş elini yatağın boş olan kısmına vurarak kocasının yanına gelmesini istemişti. Doğu onu ikiletmeyerek hemen yanına yerleşirken genç kadını çekerek göğsüne yasladı.
“Bu gün çok korkuttun beni.”
“Endişelenme artık, iyiyim… Daha iyi olacağım.” Doğu genç kadını kendine daha da yaslayarak alnına dudaklarını bastırmıştı. Derin bir iç çekerken geri çekilerek genç kadına baktı.
“Ne dersin bir tatile gidelim mi?”
“Bu halde mi? Hem çocuklar ne olacak?”
“Kemal ve karısı onlara bakacaktır. Hem Aslı abla da burada, onlara yardım eder.”
“Pırıl bensiz durmaz ki.” Güneş’in sözleri ile Doğu karısına gülümsemişti. Kızının karısına düşkün olması genç adamı çok mutlu ediyordu.
“Merak etme, Kemal’in o şekilsiz oğlu varken kızımız bizi unutur!” dediğinde yüzü asılmıştı. Kızının yanında erkek sinek dahi görmeye dayanamayan adam karısı ile tatile çıkabilmek için Kemal’in oğluna bile eyvallah diyordu.
“Onlar daha çocuk Doğu, saçmalama istersen.”
“Çocuk mu? O canavar ne zaman benim çiçeğimi görse arı gibi üzerine konuyor.” Güneş kocasının sözlerine gülerken Doğu hayranlıkla genç kadına bakmıştı.
“Şu gülüşün var ya tüm dünyamı ısıtıyor.” Güneş yüzünde ki gülümseme ile kocasına bakarken Doğu’nun çekiştirmesi ile yeniden kendini kocasının göğsünde bulmuştu.
“Hadi biraz uyu, yarın bir şekilde çocukları hallederiz.”
“Ama uykum yok ki?”
“Güneş, bu gün zor bir gün geçirdin. Karnında ki için dinlenmelisin.” Güneş gözlerini kapatarak kocasına biraz daha sokulmuştu. Doğu karısının yanında uykuya dalana kadar kalarak sessizce odadan çıkmıştı. Salondaki seslere doğru ilerlerken kızının şakıyarak konuşmasıyla kaşları çatıldı. Salona girdiğinde Pırıl’ı Kemal’in oğlu ile oynarken bulunca kızgınlıkla Işık’a baktı.
“Işık!” Işık babasının sert sesini duyunca gülümseyerek ona baktı.
“Efendim baba.”
“Sen kardeşine böyle mi sahip çıkıyorsun?”
“Ne oldu ki kardeşime?”
“Görmüyor musun? Elin oğlu kızıma sarılıyor!” Işık babasının kızgın ifadesi karşısında oldukça eğleniyordu.
“Oynuyorlar baba,” Doğu kızının küçük oğlana “Kocacım,” dediğini duyunca sinirleri tepesine çıkmıştı.
“Pırıl, hemen buraya gel.” Doğu’nun sesi o kadar sert çıkmıştı ki iki çocukta yerinde sıçramıştı. Korkmuş gözlerle Doğu’ya bakan ikili Işık’ın araya girmesi ile Doğu ne yaptığını fark etmişti. Küçük kız dolu gözlerle babasına bakarken Işık hızlı davranarak kardeşini kucağına almıştı.
“Korkma canım, baba sana kızmadı.”
“Baya bayırdı ama…” diye hıçkırırken Doğu kızının ağlamasına dayanamayarak Pırıl’ı oğlunun kucağından alıp sıkıca sarıldı.
“Sana bağırmadım bebeğim, korkma.”
“Ama bağıydın.” Küçük kız ağlarken Doğu oturarak kızının yüzünü ellerinin arasına alarak ıslak yanaklarını silmeye başlamıştı.
“Ağlama bebeğim, baba çok üzülüyor. Bir daha kimseye kocacım deme!”
“Ama annem sana diyor… Biz de evcilik oynuyoyuz.” Dediğinde Doğu kaşlarını çatarak “Bir daha evcilik oynamak yok. Ben seninle oynarım,” dedi. Işık babasının sözlerine kahkaha atarken Kemal’in oğlu ağlayan küçük kıza yaklaşarak Doğu’ya kızgın bir şekilde bakarak şakımıştı.
“Doğu amca, büyüyünce sana çok kızacağım. Sen benim güzelimi ağlattın,” dediğinde Doğu şaşkınlıkla Mert’e bakmıştı.
“Seni velet, birde beni tehdit ediyor.” Doğu’nun yalancı kızgınlığı ile Mert geri kaçarken Işık küçük çocukla atışan babasına kahkaha atarak gülüyordu.
“Baba, o daha bir çocuk.”
“Duymuyor musun veledi, beni tehdit ediyor.” Işık’ın kahkahalarına salona gelen Kader ağlayan küçük kızı görünce “Ne oldu Doğu amca, Pırıl neden ağlıyor?” diye sordu.
“Önemli bir şey yok kızım, sende hoş geldin. Keşke geleceğini haber verseydiniz hazırlık yapardık sana.” Kader abisinin yanına oturarak genç adamın kolunun altına girmişti. Pırıl genç adamı kıskanarak hızla babasının kucağından inip Işık’ın kucağına tırmanırken Kader onun bu çabasına gülümseyerek bakmıştı.
“Abi benim…” Pırıl’ın Kader’i Işık’tan uzaklaştırmaya çalışmasına gülen Işık oldukça keyifliydi.
“Hayır abi benim!” Pırıl’ın gözleri dolmaya başladığında abisinin yüzünü avuçlayarak “Kader abla beni üzüyor abi, sen benimsin dimi?” diye sorduğunda Işık kız kardeşine ‘yapma’ der gibi işaret ederek onu engellemeye çalışmıştı. İki kızın Işık’ın üzerine kavgası Asım’ın salona girmesi ile son bulmuştu.
“Neler oluyor?” Okuldan gelen Asım küçük kardeşini Işık’ın kucağında gözleri ıslak bir şekilde görünce kaşlarını çatmıştı. Ailenin erkekleri evin kızlarına dayanamıyordu.
“Pırıl’ım, abicim neden ağladın sen?” Pırıl Asım abisinin sesini duyunca hızla ona doğru koşmuştu.
“Kader abla Işık abimi aldı, bana vermiyor.” Asım Kader’e ters bir şekilde bakarak “Kader, neden kardeşimle uğraşıyorsun. O da küçük!”
“Ne olmuş yani, bu yaşında her şeye sahip olmayı biliyor ama…”
“Kader saçmalama!” Asım’ın çıkışı ile Doğu ikilinin kavga etmesini engellemek için araya girmişti.
“Çocuklar sakin olun, kavga etmenin sırası değil. Hadi Kader sen odana çıkıp biraz dinlen. Asım sende üzerini değiştir.” Asım babasının dediğini yaparken Işık üzgün bir şekilde yıldızı bir türlü barışmayan iki kardeşinin arkasından bakıyordu.
“Baba, bunlar ne zaman anlaşacak?” Asım ve Kader’in arasında bir buçuk yaş vardı. Kader Asım’dan büyük olsa da genelde Asım daha büyükmüş gibi davranıyordu. Yaşları birbirine yakın olduğu için sürekli kavga ediyorlardı. Doğu oğlunun bazen gereksiz çıkışlarına anlam veremezken Kader’in üzülmesini istemediği için onları bir arada yalnız bırakmıyordu.
“Bilmiyorum oğlum, bir sorunları var ama anlayamadım.”
“Kader Asım yüzünden gelmek istememişti.” Doğu oğlunun sözleri ile gerilmişti.
“Neden, Asım ona kötü mü davranıyor?”
“Benim gördüğüm kadarı ile kötü davranmıyor ama Kader ne zaman gelse onunla hiç konuşmuyor.”
“Bu konuyu Asım ile konuşacağım.” Işık babasını onayladıktan sonra kız kardeşini de alarak salondan çıkmıştı. Mert hala Doğu’ya ters ters bakıyordu. Doğu da ona aynı şekilde bakarken Mert ağlamaklı bir şekilde “Seni babama söyleyeceğim Doğu amca,” diyerek salondan koşarak ayrılmıştı. Doğu çocuğun sözlerine gülerken başını iki yana sallayıp geriye doğru yaslanıp gözlerini kapattı.
“Doğu Bey, yemek hazır masayı hazırlamamı ister misiniz?”
“Güneş uyuyor Aslı abla, sen çocukları yedir abla ben Güneş uyanınca onunla yerim.” Kadın adamın dediğini yaparak çocuklar için masa hazırlamaya gitmişti. Genç adam karısını kısa süreliğine de olsa çiftlikten uzaklaştırmaya kararlıydı.
***
“Nereye gidiyoruz Doğu, çocukları da geride bıraktık.” Güneş arabayı kullanana kocasına dönerek merakla sormuştu.
“Sürpriz hayatım. Hem çocukları düşünmeyi bırak artık. Işık ve Kemal yanlarında.”
“Hala Pırıl’ı nasıl ikna ettiğini anlayamadım.” Doğu karısının elini alarak dudaklarına götürmüştü.
“Kızımla aramızda, sen geriye yaslan ve dinlen. Yolumuz uzun olmasa da senin için yorucu olacaktır.” Doğu’nun gözünün önüne kızını ikna etmeye çalıştığı anlar gelmişti. Pırıl tıpkı annesi gibi oldukça inatçıydı ama kızının da zaafı maalesef Kemal’in oğlu Mert idi. Mert ile oynamak istiyorsa evde kalması gerektiğini söylediğinde küçük kızın ağlamak üzere olduğunu hatırlayınca üzülmüştü. Kızına hediye alacağını söylediğinde ise anında gözleri parlamıştı. Üstelik hediye pazarlığına bile başlamışlardı. Arabayı dikkatli bir şekilde sürerken kızını hatırladığı için yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
“Pırıl’ı mı düşünüyorsun?”
“Nereden anladın?” Güneş kocasının yanağını okşayarak ona cevap vermişti.
“Ne zaman kızını düşünsen gülümsettiği için olabilir mi? Pırıl bu sefer ne istedi senden?”
“Ona bebek evi alacağım.”
“Kızıma rüşvet mi teklif ettin?” Doğu omzunu silkeleyerek karısına kısa bir bakış attı.
“Rüşvet bebek evi değildi, Mert ile oynayabileceği sözüydü.” Güneş şaşkınlıkla kocasına bakarken doğu onun şaşkın haline gülmüştü.
“Bunu düşünme artık, kızın da tıpkı senin gibi, istediğini elde etmek için her şeyi yapacak biri!”
“Doğu, kızıma kötü örnek oluyorsun.”
“Büyüyünce unutur hayatım, hadi uyu biraz. Gelince ben seni uyandırırım.” Genç kadın kocasına laf anlatamayacağını anladığında susup dediğini yaparak gözlerini kapattı. Nasılsa kocasından yaptığının hesabını sormasını da bilirdi.
***
Özel Bölüm 2 de görüşmek üzere…
Özlemişim Güneş ile Doğu’yu. Teşekkür ederim, çok güzel bir bölüm olmuş
teşekkür ederim. bende özlemişim yazmayı.
Farkında değilmişiz ama çok özlemişiz onları özel bölüm çok iyi geldi
Teşekkür ederim. Bende özlemişim. 🙂
Bölüm için teşekkürler harikaydı özlemişim❤️❤️ Asım ile Kader neden böyle acaba merak ettim şimdi:/ ayrıca ışık hala aynı ya çok tatlı ❤️:D . Pırıl ve Mert de harika ❤️
Ben teşekkür ederim. KAder ve Asım anlaşamayabilir normaldir. Işık kolay değişmez. Küçük kız babasını terletecek gibi.
Özlemiştim Güneş ile doğuyu okumayı ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık yazarım çok güzel bir bölümdü ikincisini merakla bekliyorum
Teşekkür ederim. beğenmenize sevindim.
Özlemişim. Ama Kader ve Asım neden anlaşamıyorlar ki? Aklıma çok alakasız bir sebep geliyor ama emin olamıyorum. Özel bölüm 2’yi heyecanla bekliyorum. Ellerine sağlık.
Teşekkür ederim. Aklına ne geldiğini merak ettim doğrusu. 🙂
Emeğine sağlık yazarcığım güzel bir bölümdü
Uzun bir süre sonra bloğunuzu yeni bulabildim. Güneşi, Doğuyu, Işıkı okumayı çok özlemişim. Umarım birkaç defa daha okuma şansımız olur
Umarım ilk fırsatta onlara bölüm yazacağım zaten. 🙂