İntikam 26. Bölüm

****

Genç kız yatağa uzandığında uzun zamandır bu akşamki kadar huzurlu olmadığını düşünüyordu. Orhan amcası ve eşinin atışmaları, Sude’nin şen sesi kendisine iyi gelmişti. Yorgun bedeni sanki dinlenmiş gibiydi. Erem çok konuşmasa da bakışlarında ki dinginlik genç kıza yetmişti. Yastığını havalandırıp sağına dönerken düşüncelere daldı. Bundan sonra ne olacaktı. Hayatı karmakarışıktı. Gözlerini kapattığında yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. Sabah erken kalkması ve önce işe oradan da tadilatı kontrol etmek için eve gidecekti. Birkaç dakika sonra odasının kapısının açıldığını duyunca gözlerini aralayarak gelen kişiye baktı. Kapıda kucağında küçük bir peluşla Sude belirmişti.

“Hayatım?”

“Hüzün abla, seninle uyuyabilir miyim?” Hüzün hafif gülümseyerek örtüsünün kenarını açarken Sude gülümseyerek hızla yanına girmişti. Küçük kız yastığa başını koyar koymaz hemen Hüzün’e döndü.

“Hüzün abla, artık hep burada mı kalacağız?”

“Henüz değil canım, ilerde belki kalırsınız.” Sude başını hafif kaldırarak genç kıza üsten bakmaya başlamıştı.

“Sen bizimle kalmayacak mısın?” Hüzün bakışlarını kaçırarak küçük kızı kollarının arasına çekti.

“Benim yeni bir evim var canım. Yakında sende beni ziyarete gelirsin. Ama ben burada kalamam.”

“Neden? Amcam yüzünden mi?” Sude gözleri dolu bir şekilde genç kıza bakarken Hüzün derin bir nefes çekti.

“Sude, senin abinle kalman gerekiyor. Belki ilerde birlikte yaşayabiliriz. Bunun için işleri yoluna koymamız gerekiyor.” Hüzün içinden sözlerinin doğru olması için dua ederken küçük kızı daha çok kendisine çekmişti. İkili gözlerini kapatıp uykuya daldıklarında diğer odada düşünceleri yüzünden huzursuz olan Erem ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu. Hüzün’ün bundan sonra ne yapacağını kestirmeye çalışsa da başaramıyordu. Genç adam onun yanında olmak istese de amcası yüzünden yapamazdı. En azından adalet yerini bulana kadar yapamazdı. Sıkıntıyla odasına dolanıp durdu. Bir süre sonra dayanamayarak odasından çıkıp genç kızın kaldığı odanın kapısına ulaştığında içeriden gelen fısıltıları dinlemeye başlamıştı. Kardeşinin neşeli sesini duydukça içi acıyordu. Daha fazla duymaya dayanamayarak hızla kapının yanından uzaklaşıp evin bahçesine çıkmıştı. Henüz temizletmeye fırsat bulamadığı havuz kenarında ki eski ahşap sandalyeye otururken başını geriye yaslayarak gözlerini kapattı. Düşünmekten başı çatlayacak gibi ağrırken derin bir iç çekti.

Son baharın verdiği serin rüzgar ile ürperirken yüzüne düşen gölgenin sahibini görmese de artık tanıyordu. Ne ara uyumuş ve ne ara sabah olmuştu anlamasa da gözlerini aralamadan konuştu.

“Burada olmaman gerekiyordu.”

“Neden? Herkes burada bir ben yokum.” Genç kız sitemle konuşurken evin içinden dışarıya çıkan ikilinin gülerek konuşması ile daha da yüzünü asmıştı. Hüzün ve Özlem kahvaltıyı hazırlamak için bahçedeki masayı düzenlemeye bahçeye çıktıklarında genç kız Özlem’in söylediği bir şeye istem dışı gülümsemişti. Özlem karşısında kendisine kaşları çatılı bir şekilde bakan kızını görünce aynı tepkiyle o da kaşlarını atarak kızına baktı.

“Özge senin burada ne işin var?”

“Burada olmamdan bu kadar rahatsız olduğunu belli etme anne. Ben tek başıma bir köşede dururken sizin toplanarak eğlenmeniz haksızlık.” Yüzü iyice asılan genç kız Hüzün’e bakışlarını çevirdiğinde duraksamıştı. Hüzün’ün boş bakışları nedense içini sıkmıştı.

“Saçmalama Özge, Orhan’ın işi vardı Sude de abisini görmek isteyince geldik.”

“Bana da haber verebilirdiniz. Sizi özlediğimi biliyordunuz.” Özge kıskançlıkla söylenirken Hüzün daha fazla dayanamayarak araya girmişti.

“Benim gitmem gerekiyor, her şey için teşekkür ederim.” Erem bahçeye çıktığından beri gözlerini alamadığı genç kızın kendisine bir kez olsun bakmamasına üzülürken onun gitmekten bahsetmesine daha da üzülmüştü.

“Nereye canım, daha kahvaltı yapmadık.”

“Anne…” Özge araya girmek istediğinde Erem onun sözünü keserek susturmuştu.

“Nereye gideceksin? Daha odana girenlerin kim olduğunu bilmiyoruz. Dışarısı senin için güvenli değil.” Hüzün genç adamın sözleri karşısında buruk bir gülümseme ile ona bakmıştı.

“Benim güvenliğimi düşündüğünü bilmiyordum. Merak etme yıllardır olduğu gibi kendimi koruyabilirim.” Erem yumruklarını sıkarken kucağında Sude ile Orhan dışarıya çıkmıştı.

“Özge, kızım hoş geldin.” Orhan genç kızın bakışlarında ki kıskançlık ışıltısını görünce hafif gülümsemişti. Orhan’ın gülümsemesi ile Özge hızla ona doğru giderek kucağında ki küçük kıza rağmen sıkıca sarılmıştı.

“Babacım annem beni azarlıyordu. Siz burada toplanıyorsunuz ama bana haber vermiyorsunuz.” Orhan karısına bakarken göz kırpmış ama Özlem’in sert bakışlarına maruz kalmıştı.

“Bu kızı sen şımartıyorsun Orhan, kaç yaşına geldi hala kıskançlık yapıyor.”

“Benim kızım kıskanç değil, sen karışma Özlem.” Özlem sinirle evin içine girerken Hüzün uzun zamandır kendisini fazlalık hissettiği ailenin yanında durmamak için izin isteyerek eve girmişti. Erem genç kızın her hareketini takip ediyordu. Onun amcası ile Özge’ye olan bakışlarında ki özlemi anlayabiliyordu. Derin bir iç çekerek peşinden giderken Hüzün çoktan valizini alarak kapıya yönelmişti.

“Valizini alıp nereye gidiyorsun? Dün olanları unuttun mu?”

“Bu benim meselem, seni ilgilendirmez.”

“Hüzün?”

“Dün ki yardımın için teşekkür ederim. Başımın çaresine bakabilirim.” Evin kapısını açan genç kız Erem’in üzgün sesini duymuştu.

“Bir süre burada kal, lütfen. En azından suçlular bulunana kadar.”

“Gerek yok, yine de teşekkür ederim.” Erem onu vazgeçiremeyeceğini anlayınca sessiz kalmıştı. Genç kız kapıyı açıp dışarıya çıktığında Ali’nin arabası ile bahçeye giriş yaptığını görünce sevindi. Genç adam arabadan inerek hızla Hüzün’ün elinde ki valizi almıştı. Genç kız minnetle ona bakarken Erem karşısında cereyan eden sahne karşısında çenesini kasmaktan başka bir şey yapamamıştı. Arabaya binen genç kız başını ters yöne çevirerek içi yana yana geride bıraktığı kişileri düşünüyordu. Ağlamamak için elinden geleni yapsa da yanağından aşağıya akan yaşa engel olamamıştı.

“Hüzün Hanım, iyi misiniz?”

“Evet, teşekkür ederim.”

“Nereye gidiyoruz?”

“Önce eve uğrayalım, tadilat ne duruma bakalım. Sonra da şirkete uğrayalım.”

“Peki efendim.” Ali arabanın yönünü yeni alınan eve doğru çevirirken günün tempolu saatleri de başlamış oldu.

Yeni aldıkları evin önüne geldiklerinde genç kız hayranlıkla evin tadilat görmüş haline bakıyordu. İç ve dış düzenleme bitmek üzereydi. Temizlenen bahçe ilk gördüğünden daha büyük gelmişti gözüne. Otlardan görünmeyen tulumba ise genç kızı mest etmeye yetmişti.

“Acaba içinde su var mıdır?” Ali genç kızın baktığı yere bakınca şaşırmıştı. İstanbul’un göbeğinde önünde tulumba olan bir ev görmek çok rastlanan bir şey değildi.

“Sanmıyorum.”

“Deneyelim mi?” Ali onun isteği karşısında tedirgin olsa da karşı gelememişti. Yıllardır kullanılmayan tulumbanın su basmasını beklemese de içinden gelebilecek zararlıları düşünmeden edemedi.

“Hüzün Hanım bu tehlikeli olmaz mı?”

“Denemeden bilemeyiz değil mi?” Hüzün tulumbanın sapını bastırırken heyecanla genç adama bakmıştı. bir süre uğraşmış ama suyun gelmediğini görünce hayal kırıklığıyla yeniden genç adama dönmüştü.

“Bozuk sanırım.”

“Bunca yıl kalması bile bir mucizedir.”

“Acaba temizletsek, çalışır mı?” Ali başını iki yana sallayarak evde çalışan ustalardan birini yanına çağırmıştı. Adam dikkatle yeni ev sahibine bakarken genç adam araya girerek sordu.

“Bu tulumbayı temizleyecek birilerini bulabilir miyiz?”

“Biz temizleriz, başkasına gerek olduğunu sanmıyorum.”

“İçinde su olup olmadığını nasıl anlayacağız.” Adam genç kızın sorusu ile tulumbanın yan tarafında olan genişçe bir kapağı açarak içine fenerle ışık tutmuştu. Fazla olmasa da içeride parıldayan yosunlu suyun varlığı görünüyordu.

“Sanırım pompasında tıkanma var, hallederiz. Suyu da temizledik mi kullanabilirsiniz.” Hüzün heyecanla adama bakarken yüzünde inanılmaz bir gülümseme vardı.

“Teşekkür ederim. Masrafları Ali Bey ile görüşürsünüz. Biz gidelim artık.”

“Evin içine bakmayacak mısınız?”

“Sonra, önce eşyalarımı bir otele yerleştirmem gerek. Sonra da şirkete gitmem.”

“Ama…”Hüzün arabaya binerken genç adama söyleyecek söz kalmamıştı. Arabanın direksiyonuna geçerken oldukça tedirgindi. Bu hali genç kızın dikkatinden kaçmazken Ali derin bir nefes vererek konuştu.

“Hüzün Hanım, babanız hisse meselesini öğrendi.” Hüzün hızla başını genç adama çevirirken “Nasıl?” diye sordu.

“Bizi takip etmesi için adam tutmuş. Noterde de adamları varmış.”

“Anladım. Sorun değil, benim olanı kullanıyorum.”

“Babanız çok sinirli, size bir şey yapmasından endişe ediyorum.”

“Beni merak etme, bana bir şey yapmaya cesaret edemez. Bana bir şey oldursa her şeyini kaybeder, bunu biliyor.”

“Yine de dikkatli olmanızda fayda var.” Genç kız başını sallayarak onu onaylamıştı. Aklına gelen Erem ile hızla telefonunu alarak mesaj bölümüne girip babasının durumu öğrendiğine dair mesajını çekerek telefonunu çantasına attı. Birkaç dakika sonra ortamın sessizliğini bozan telefon sesi ile genç kız duraksamıştı.

“Bakmayacak mısınız?”

“Arayan kişiyle şuanda konuşmak istemiyorum.” Hüzün telefonunu meşgule alırken müdürü olacağı şubenin kapısına çoktan gelmişlerdi.

“Sizinle gelmemi ister misiniz?” Hüzün başını iki yana sallarken hafif gülümsemişti.

“Ben hallederim. Başımın çaresine bakmak zorundayım…” Son sözlerini söylerken sesi kısılsa da başını dik tutarak Ali’ye bakmıştı.

“Sen işlerini hallet Ali, sonra da hastaneyi arayıp bizim çiftin durumunu öğren. Ama ilk önce buraya polis çağırmanı istiyorum.”

“Polis mi?” Ali şaşkın bir şekilde geriye dönerek genç kıza bakarken Hüzün omzunu silkeleyerek ona gülümsemişti.

“Kalmam sizin için iyi olmaz mı? Madem polis çağırıyorsunuz?”

“Gerek yok, sen dediğimi yap.” Arabadan inen genç kız kapıdan içeriye girdiğinde şaşkın bakışların hedefi olmuştu. Güvenlikten elini kolunu sallayarak binaya girmesi onun kim olduğunu belli ediyordu.

“Hüzün Hanım?” Kendisine seslenen güvenlik görevlisine gülümseyen genç kız onu selamlayarak kendisiyle gelmesini işaret edince adam endişe ile onu takip etmeye başladı. Odasının kapısına geldiğinde hemen yan tarafta olan ve kendisine sekreterlik yapacağı anlaşılan kızın isteksiz bir şekilde ayağa kalkmasına aldırmayarak “On dakikada herkes toplantı odasına olacak,” diye emir vererek odasına girmişti. Güvenlik görevlisi genç kızla odaya girerken endişeliydi.

“Bir kabahat mi işledim Hüzün Hanım?”

“Neden bu şekilde düşündünüz?”

“Daha önce beni odasına çağıran bir müdürüm olmamıştı. “

“Adın ne?” Henüz otuzların sonunda olduğu belli olan adam endişe ile kekelemişti.

“A—adem.”

“Adem Bey kaç yıldır burada çalışıyorsunuz?”

“Bu yıl on beş olacak.” Hüzün masasına geçerek adama bakmıştı. onu daha fazla tedirgin etmek istemeyerek konuştu.

“On beş yıldır buradasın, bunca yıl senden memnun olmasalar burada kalamazdın değil mi?” Adam başını sallarken Hüzün devam etti.

“Güvenlikte sadece sen mi varsın? İlk geldiğimde de başkasını göremedim.” Adam bir elini ensesine koyarak sıkıntıyla yerinde sallanmıştı.

“Anlaşıldı, yanında olan arkadaşa da haber ver, herkes toplantı odasına. Ayrıca toplantıdan sonra kaybolma odamda ol.” Adam başını sallarken Hüzün odasının kapısına yönelerek adama yol vermişti.

“Toplantı odasını bana sen göstereceksin, malum daha yeniyim.” Adam hafif gülümseyerek genç kıza eşlik ederken diğer güvenlik görevlisi de koşarak yanlarına gelmişti. İşi pek umursamadığı düzeltmeye çalıştığı üzerinden belli oluyordu.

Toplantı odasına girdiğinde içeride toplanan en az on beş kişi vardı. Hepsi yerlerine oturmuş genç kızın gelmesini umursamaz bir şekilde onun kapıdan içeriye girmesini izlemişti.

“Anlaşılan işimiz var!” Hüzün masanın başında bulunan adama bakarak tek kaşını yukarı kaldırıp konuştu.

“Sanırım benim yerimde oturuyorsunuz?”

“Öyle mi? Alışkanlık!”

“Alışkanlıklar güzel olsa da bazıları zararlıdır. Şimdi lütfen yerinize geçin.” Hüzün kendinden beklenmeyecek bir şekilde sert konuşurken masada olanlar şaşırmıştı. Adam kızgın bir şekilde oturduğu yerden kalkarak boş bir yere geçmişti. Hüzün bir süre masada olanları inceleyerek sessiz kalmıştı. Boğazını temizledikten sonra ilk sorusu “Burası ne üzerine çalışıyor?” diye sorduğunda çalışanlar alaycı bir şekilde gülümsemişti. ,

“Daha ne üzerine çalıştığımızı bilmeyen birini başımıza gönderdiler.” Sesinin duyulmasını önemsemeyen çalışan kızlardan biri Hüzün’ün sert bakışlarını görünce duraksamıştı.

“Size bir soru sordum.”

“Savunma sistemleri üzerinde çalışıyoruz. Güvenlik malzemeleri…”

“Öyle mi? Peki işinizde ne kadar iyisiniz?”

“En iyisi!” Çalışanlardan biri hemen atılırken genç kız alaycı bir şekilde gülmüştü.

“En iyisi öyle mi?” Eli sert bir şekilde masaya indirirken herkes yerinde sıçramıştı.

“Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz. Küçük bir çocuk bile sisteminize giriş yapabiliyor. Bir de en iyisi olduğunuzu mu iddia ediyorsunuz?”

“Yeni gelmiş biri olarak nasıl çalıştığımızı bilmiyorsunuz?” Hüzün konuşan kişiye bakarak kaşlarını çatmıştı. “Merak etmeyin nasıl çalıştığınızı gayet iyi biliyorum. Ben evimden sizin hakkınızda olan tüm dosyalara ulaşabiliyorken kim bilir hangi güvenlik açığından yararlanarak hangi güvenlik sırlarını peşkeş çektiniz.”

“Haddinizi bilin!” Elini masaya vurarak ayağa kalkan adam az önce yerinde oturan adamdan başkası değildi.

“Hayal kırıklığına uğramış olmalısınız. Sizin yerinize dışarıdan birini başınıza getirdikleri için… Öyle değil mi Bilal Bey!” Adam adını söyleyen genç kıza öfkeyle bakarken genç kız diğer çalışanlara da tek tek adlarını söyleyerek bakmıştı. Henüz tanışmamalarına rağmen Hüzün hepsi hakkında geniş bilgi edinmişti.

“Siz Hande Hanım, eşiniz nasıl oldu? Sanırım şuanda hastanede yatıyor.”

“Siz?”

“Ne bekliyordunuz? Buraya gelirken sizi araştırmayacağımı mı? Şimdi siz ve siz…” Hüzün iki kişiyi işaret ederek güvenlik görevlisine dönüp konuşmuştu.

“Bu ikisini aşağıda olması gereken polise teslim etmenizi istiyorum. Belki bu şekilde başkalarının odasına girip eşyalarına zarar vermemeyi öğrenirler. Çalışmak yerine boş işlerle uğraşmazlar.” Adamlar şaşkınlıkla itiraz ederken Hüzün üzerine yürüyen adama kıpırdamadan karşılık vermişti. Herkes genç kızın korkmasını beklerken kapıdan içeriye giren polisler ortamın daha da gerilmesine neden olmuştu.

“Memur Bey, dün akşam kaldığım oteldeki odama girenler bunlar, kanıtı da burada!” diyerek polise uzattığım küçük belleğe herkes bakmıştı. Adamlar bağıra çağıra şirketten götürülürken diğer çalışanlara tek tek baktım. Öncelikle saygısı olmayan sekreterime gözlerimi çevirdim.

“Size iki hafta deneme süresi veriyorum, ilk hatanızda gidersiniz. Ayrıca sen, güvenlikten sorumlu olmana rağmen kapı boş kalıyor. Sana da deneme süresi, bu hepiniz için geçerli. Hak verirsiniz ki işinde iyi olan çalışanları bulmak benim için sorun değil. Şirket sahibinin tam yetkisi ile buradayım. Çalışmayan gider! Son olarak, yeni bir güvenlik sistemi kurulacak. Bu sistemle herkes kendi bilgisayarından çalışacak ve kimse başkasının bilgisayarında kendi şifresini kullanamayacak. Kişisel hesapların görünürlüğü sadece ana bilgisayardan kontrol edilecek. Kim ne zaman sisteme girmiş, ne işlem yapmış hepsi ana bilgisayarda görünecek. Başkasının hesabını kullanan için cezai işlem uygulanacak. İşinizi ciddiye alın ve ona göre davranın. Elinizin altında birçok ülkenin erişmeye çalıştığı devlet bilgileri olacak.” Odadakiler birbirine bakarken Hüzün yerinden kalkarak yanında ki güvenlik görevlisi ile kapıya yönelmişti.

“Umarım herkes ne demek istediğimi anlamıştır. Yarın herkes giriş kartlarını almış olsun. Kartsız binaya giriş yasak.”

“Ama…” Hüzün kimseye aldırış etmeden odadan çıkarken arkasından çıkan uğultuyu duysa da geri dönmemişti. Odasına girdiğinde arkasından gelen adama bakarak hafif gülümsemişti.

“Adem abi…” Adam hitap karşısında irkilirken genç kız gülümsemesini silmeden devam etti. “Benden yaşça büyüksün, sana abi diye hitap edebilirim sanırım.” Dedi.

“Elbette, Hüzün Hanım.”

“Güvenlikte bilgisayar var dimi?” Adam başını sallarken genç kız devam etmişti. “Bilgisayarın kasasını çıkarıp bana getirmeni istiyorum. Yükleyeceğim programı sadece senin kullanmanı istiyorum. Sabah çalıştırıp akşam iş çıkışı sen kapatacaksın.”

“Peki efendim.”

“Bana efendim deme, adımla seslensen yeter. Şimdi gidebilirsin.” Adam ofisten çıkarken genç kız bilgisayarını açarak herkese mail atmıştı. Yeni kurallar hakkında yazıyı gönderdikten sonra her sabah yapılacak toplantıya katılmalarını emretmişti. Telefonu çalmaya başlayınca tüm dikkati dağılan genç kız ekrana baktığında sıkıntıyla nefes almıştı. Cevap vermezse aramaya devam edeceğine emin olduğu genç adama cevap verdi.

“Telefonu neden açıyorsun? Neredesin?” Kulağında yankılanan öfkeli sesle genç kız telefonu kendisinden uzaklaştırmıştı.

“Bana bağırmayı bırak, sürekli arayıp durmayı da…”

“Hüzün, lütfen bu işin şakası yok sende biliyorsun.” Genç kız derin bir iç çekerek başını eline yaslamıştı.

“Biliyorum ama senin karışmanı da istemiyorum. Anlamıyor musun, sen karışırsan babam daha da öfkelenecek.”

“Bunu boyundan büyük işlere karışmadan önce düşünecektin. Neredesin, yanına geleceğim.”

“İşteyim, buradan da şirkete geçeceğim.”

“Babanla bu gün karşılaşmamalısın, bana adresi ver oraya geliyorum.”

“Erem!”

“Bekliyorum, yoksa kendi yöntemlerimi kullanacağım.” Hüzün telefonu kapatarak adresi mesaj olarak atarken, güvenlik görevlisi kapıdan elinde bilgisayar kasası ile giriş yapmıştı. Genç kız kurulumu yaparken, odadan çıkmak üzere olan adama seslenmişti.

“Adem abi, birazdan bir misafirim gelecek onu yukarıya gönderirsin.” Adam başını sallayarak odadan çıkarken genç kız işine dönmüştü.

***

Erem endişeli bir şekilde arabasıyla yoldan ilerlerken gözüne takılan araba ile duraksamıştı. Arabasının hızını düşürürken arkasında ki arabanın geçmesini beklemiş ama araba onunla birlikte hızını düşürünce şüphesinde haklı olduğunu anlamıştı. Torpido gözüne uzanarak her zaman hazır olan silahını alırken bir yandan da hızını arttırmaya başladı. Sakin kalmak için derin bir nefes alan genç adam telefonundan aklına ilk gelen kişiyi aramıştı.

“Amca, takip ediliyorum.” Kısa ve net bir şekilde konuşan Erem amcasına konumunu atarken bir yandan da ardındaki arabayı atlatmak için fırsat kolluyordu. Arabanın hızını daha da arttırırken gözü sürekli dikiz aynasındaydı. Telefonu çalmaya başladığında genç adam derin bir nefes almıştı.

“Hemen ardındayım, hızını azalt.”

“Bu kadar çabuk mu geldin? Işınlandın mı amca?” Genç adam amcası ile şakalaşırken arabanın ön camından uzatılan eli görünce hızını daha da arttırdı. Bunca insanların arasında kendisine ateş edilmesine izin veremezdi. İlk sapaktan dönerek arabasını kenara çekip hızla aşağıya inmişti. Üzerine sıkılan mermilerden sakınmak için arabanın arkasında siper alırken ateş etmeye fırsat bulamadan çift taraflı kurşunların arasında kalmıştı. Başını bulunduğu yerden çıkaramazken bir yandan da kimin ateş ettiğini anlamaya çalışıyordu. Kendisini korumaya çalışan kişiyi görmek için arkasını döndüğünde korkuyla donup kalmıştı. Başını iki yana sallarken kendisine doğru koşan kıza korkuyla bakıyordu.

“Gelme,” dediğinde kulakları sağır edecek derecede bir silah sesi duyulmuştu. Gözleri kapalı bir şekilde yanına düşen bedene baktığında genç adam çıldıracak gibi olmuştu.

“Hayır, hayır…”

****

Yorumlarınızı bekliyorum!!!

14190cookie-checkİntikam 26. Bölüm

Bir yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir