Keyifli okumalar…. ,
Genç kız geç kalan Erem’i aramak için telefonuna uzandığında kulağına gelen silah sesleri ile hızla çekmecesinde bulundurduğu silahını alarak odasından çıkmıştı. Dışarıda ne ile karşılaşacağını bilmiyordu. Dikkatli bir şekilde binanın kapısından dışarıya baktığında tanıdık araba ile kısa bir süre duraksamış, kavradığı gerçek ile hızla bulunduğu yerden çıkarak karşı ateş açmıştı. Bedenine yüklenen adrenalin ile tek düşünebildiği sıkışıp kalan Erem’e yardım etmekti. Hızlı bir şekilde Erem’in yanına ulaşmaya çalışırken kulakları sağır edici bir patlama ile kendisini Erem’in yanına attı. Yere düştüğünde Erem’in şok olmuş bakışları ile karşılaşmıştı.
“Hayır, hayır…” Erem’in sürekli tekrarladığı kelime genç kızı kendine getirirken ateş etmeyi bırakan genç adam kendilerine doğru yaklaşan kar maskeli adamların farkında bile değildi. Tek düşünebildiği yanına düşen kızın iyi olup olmadığıydı.
“Hüzün, bana bak güzelim. Aç gözlerini.” Genç kız bedenini dinlerken bir acı hissetmeye çalışmış ama acı hissetmeyince delirmiş gibi bedenini yoklayan genç adamın elini tutmuştu.
“Erem…” Erem hala girdiği şoktan çıkamamış genç kızın neresinden yara aldığını anlamaya çalışıyordu.
“Erem ben iyiyim.” Erem onu duymuyordu. Sonunda daha fazla dayanamayan Hüzün genç adama sert bir tokat atarak kendisine getirmişti. Göz göze gelen ikili bir süre öyle dururken Hüzün yeniden konuşmuştu.
“İyiyim ben, vurulmadım.” Erem derin bir nefes alırken içinde ki kaybetme korkusunu yok etmeye çalışıyordu. Birkaç dakikalık bir sessizlikten sonra yeniden yükselen silah sesleri ikiliyi bulundukları ortama geri, döndürmüştü. Erem hızla bıraktığı silahını kavrarken karşılıklı ateş edenlerin kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. az ilerde yükselen ses ile derin bir nefes almıştı.
“Atın silahlarınızı!” Orhan yeğenine yetişmek için tüm trafik kurallarını ihlal ederken bir yandan da polis arkadaşlarını devreye sokmuştu. Erem’in konumuna yaklaştıkça yükselen silah seslerinin susması genç adamın içini korkuyla doldurmuştu. Olay yerine geldiğinde yeğeninin arabasına doğru yaklaşan maskeli adamlara uyarı niteliğinde ateş açarken bir yandan da silah bırakmalarını söylüyordu. Onu dinlemeyen adamlar Orhan’a ateş açarken o da karşılık verip yeni bir çatışmaya girmişti. Yakından gelen polis sirenleri adamları korkutup kaçırırken Orhan merak ettiği Erem’e bakmak için peşlerine takılmamıştı.
“Erem?”
“Amca!” Erem amcasını görünce yerinde doğrulurken Orhan arabanın arkasında yerde uzanan genç kızı görünce endişeyle Hüzün’ün yanına çökmüştü.
“Hüzün, kızım iyi misin?” Hüzün başını sallarken Orhan genç kızın yarası olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
“Amca ben iyiyim, vurulmadım.” Orhan yeğenine dönerek konuştu.
“Sen nasılsın?”
“Şükür, bende bir şey yok amca. Geldiğin için teşekkürler.” Orhan başını sallarken genç kızın koluna girerek onu yerden kaldırmıştı. Hüzün şirket kapısında toplanan çalışanların kendisine şok olmuş bir şekilde bakmasıyla içinden homurdanmıştı.
“Hadi içeri girelim.” Hüzün ikiliyi şirkete davet ederken çalışanlar onlara yol açmaya başlamıştı. Güvenlik görevlisine birkaç talimat veren genç kız onun şaşkın bakışları arasında ofisine doğru ilerledi.
“Burası senin için güvenli değil.”
“Ben iyiyim…”
“Hüzün?” Erem genç kıza endişeli bir şekilde bakarken Hüzün elinde ki silahını çekmecesine koyarak sandalyesine yerleşmişti. Sanki az önce üzerine mermi yağdırılan o değilmiş gibi rahat davranması Erem’i şaşırtıyordu. Karşısında duran kız tanıdığı Hüzün’den çok farklıydı. O naif kızın silah kullanabileceğini asla tahmin edemezdi. Orhan masanın önündeki sandalyelerden birine çökerken Erem ilk defa geldiği ofisi inceliyordu.
“Burada mı çalışacaksın?”
“Sence konumuz bu mu? Kimdi o adamlar?” Erem genç kıza tek kaşını yukarı kaldırıp bakarken “Sence?” diye sormuştu. Hüzün onun sorusu ile yutkunurken babasının rahat durmayacağını anlamıştı.
“Emin misin?”
“Başkasının olacağını sanmıyorum. Şu hisse meselesini öğrenmiş olmalı.”
“Evet öğrendi.” Hüzün’ün soğukkanlılıkla kabul etmesi Erem’i çileden çıkarmıştı.
“Bu şaka değil Hüzün, baban tehlikeli biri. Sakın babanı hafife alma.”
“Almıyorum, benim korkacak bir şeyim yok.”
“Hüzün!” Orhan araya girme gereği duyarak genç kızın adını uyarı amacı ile seslenmişti.
“Erem haklı Hüzün, baban gözünü karartmış durumda. Yoksa devletin askerine sıkmaya cesaret edemezdi.”
“Ne yapmayı düşünüyorsunuz?”
“Araştırmayı hızlandırmayı düşünüyorum. Yavaş yavaş onu yok etmeyi planlıyordum ama bu günden sora tek seferde onun icabına bakacağım.” Hüzün Erem’in kararlı ses tonu ile ürpermişti. Genç adamın gözleri adeta alev saçıyordu. Genç kız başını sallarken Orhan ikili arasında süre gelen bakışmayı kaçırmamaya çalışıyordu.
“Siz geri dönün amca, Sude’nin burada olması doğru değil.”
“Yarın dönüyoruz. Akşama eve geleceksin değil mi?” Orhan genç kıza sorarken Erem’in merakla cevabı beklediğini görünce hafif gülümsemişti.
“Akşam için kalacak yer ayarladım. Size rahatsızlık vermeyeyim.”
“Hüzün, akşama ben seni alırım.” Genç kızın inat etmeye başlayacağını anlayan Orhan ona söz hakkı vermeden yerinden kalkarak odadan çıkmıştı. Erem genç kıza dikkatle bakarken Hüzün rahatsız olarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Silah kullanmayı nereden öğrendin?”
“Asker bir ailenin yanında kalıyordum. İster istemez öğreniyorsun.” Erem anladım dercesine başını sallarken kapıya yönelerek çıkmadan önce konuşmuştu.
“Akşama görüşürüz. Seni almaya gelirim,” dediğinde Hüzün yerinden doğrulmuş ama cevap verme fırsatı bulamadan Erem odadan çıkıp gitmişti. Genç kız ne söyleyeceğini, ne yapacağını bilmez bir şekilde odasında dolanırken karar vermeye çalışıyordu. Akşam o eve gidemezdi. Düşüncelerin arasında telefonun çalması ile masanın üzerinde ki telefonu eline aldığında arayan kişi ile tüm siniri tepesine çıktı.
“Alo.”
“Hemen şirkete geliyorsun!” Ekrem Bey olanları duyunca çıldırmıştı. Erem’in kurtulduğunu duyunca çıldırmış gibi adamlara saldırırken ona yardım edenin Hüzün olmasına da ayrı bir şaşırmıştı.
“İşlerim var, önemli bir şey yoksa sonra gelirim.”
“Hemen geliyorsun, yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim.”
“Beni tehdit mi ediyorsun?” Hüzün elinde ki telefonu sıkarken bir kez daha emin olmuştu ki bu günkü saldırının ardında babası vardı.
“Sana söyleneni yapmazsan bu gün olanlardan ders almamışsın demektir.” Hüzün telefonunu sert bir şekilde kapatırken çantasını aldığı gibi hızlı adımlarla odasından çıkmıştı. Hüzün’ü gören çalışanlar korkuyla genç kızın ofisten çıkışını izlerken, genç kız onların farkında bile değildi. Araba avukatta kaldığı için yoldan geçen taksilerden birine binerek şirkete doğru yola çıktı. Hemen ardından kendisini takip eden adamın farkında bile değildi.
Genç kız taksiye şirketin adresini verdikten sonra telefonu ile avukatını arayarak şirkete gelmesini istemişti. Yaklaşık yarım saat sonra şirketin kapısından içeriye giren Hüzün, etrafta koşuşturan çalışanlar ile kaşlarını çatmıştı. Yanından hızla geçen bir çalışanı durdurarak “Neler oluyor burada?” diye sorduğunda çalışan adam şaşkınlıkla patronunun kızına bakmıştı.
“Sana söylüyorum, neler oluyor burada?”
“Efendim, maliyeden geldiler…” Hüzün kaşlarını çatarken adamın gitmesine izin vererek hızla yönetim bölümüne gitmişti. Babasının öfkeli sesi tüm koridorda yankılanırken Hüzün ister istemez gerilmişti. Sonunda hedefine ulaştığında babasının öfkeli bakışları ile karşılaştı.
“Ooo Hüzün hanımda geldi.”
“Neler oluyor baba?”
“Birde soruyor musun? Bunlar hep senin başının altından çıktı.”
“Sen neden bahsediyorsun?” Ekrem Bey kızının üzerine yürüyecekken maliyeden gelen grevliler araya girerek genç kıza dönmüştü.
“Hüzün Hanım?”
“Evet benim.”
“Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor.” Genç kız adamın sözleri ile duraksamıştı.
“Karakol mu? Neden?”
“Bu şirket size ait ve usulsüzlük yapıldığı tespit edildi. İfade vermeniz için gelmeniz gerekiyor.” Hüzün babasına bakarken babasının kendisine olan bakışlarından hoşlanmamıştı. Yüzündeki sinsi ifade genç kızın kanını donduracak derecede soğuktu.
“Şirket bana ait ama yönetimde ben değilim.”
“Öyle bile olsa gelmek zorundasınız.” Hüzün başını sallayarak görevli ile giderken bir yandan da düşünüyordu. Kimi arayacağına karar vermeye çalışırken şirket çıkışında avukatı ile karşılaşınca derin bir nefes almıştı.
“Bir sorun mu vardı Hüzün Hanım?”
“Şirkette usulsüzlük olduğunu tespit etmişler, beni de ifade için götürüyorlar.” Ali’nin kaşları çatılırken Hüzün kendisini takip etmesini söyleyerek yola çıkmışlardı. Bir süre sonra mali şubeden içeriye girerken Hüzün hala nerede yanlış yaptığını düşünüyordu. Babasının suçları kendi üzerine atmaya çalışacağı şimdiden belli olsa da elinden bir şey gelmiyordu. Yaklaşık yarım saatlik bir sorgunun ardından merkezin kapısından içeriye giren tanıdık yüzler genç kızın gözlerinin dolmasına neden olmuştu.
“Hüzün, kızım nasılsın?”
“Orhan amca?” genç kız kollarını adamın beline dolayarak başını göğsüne yaslarken bir baba sıcaklığı aramaya çalışıyordu. İçi huzurla dolarken korkusu dışa vurmuş gözünde beklettiği yaşı akıtmaya başlamıştı.
“Tamam, korkma sakın…” Orhan genç kızdan ayrılarak ıslak yanaklarını silerken Özlem de onlara üzgün bir şekilde bakıyordu. Hüzün geri çekilirken Orhan yetkili kişilerle konuşarak genç kızı da alıp götürmüştü. Arabada sessizlik hakim sürerken Hüzün düşünceli bir şekilde geriye kalan yolu izliyordu.
“Şimdi ne olacak?”
“Endişelenmene gerek yok, senin uzun bir süredir burada olmadığın kanıtlanmış durumda. Suçu sana atmaları mümkün değil.”
“Yine de rahat durmayacaktır.”
“Evet durmayacak.” Orhan genç kızı onaylarken araba büyük evin bahçesinden içeriye girmişti. Hüzün bahçede Sude ile oynayan Özge’yi görünce duraksamıştı. Nedense onun varlığından hoşlanmıyordu. Kendisine dönen bakışlardan rahatsız olarak bakışlarını kaçırırken “Orhan amca ben otelde kalabilirim,” diye fikrini söylese de Orhan tarafından kesim bir dille reddedilmişti.
Sude Hüzün’ü görünce koşarak genç kıza sarılmıştı.
“Şuna bak hemen beni sattı.” Özge hayıflanırken Özlem kızına uyarır bir ifade ile bakmıştı.
“Hadi içeriye geçelim. Hüzün sen eski odana geçebilirsin.”
“Onun bu evde odası mı var?” Özge yine araya girerken Sude onun sorusunu cevaplamıştı.
“Elbette, eskiden Hüzün abla bize kalmaya gelirdi. Annem…” Küçük kız ‘annem’ dediğinde susmuştu. Yüzünün ifadesi değişirken Hüzün küçük kıza sarılarak onu teselli etmeye çalışmıştı.
“Evet, eskiden burada bir odam vardı,” dedi. Özge küçük kızın susması ile kendisine kızmaya başlamıştı.
“Sen ne zaman evine gideceksin Özge?” Annesinin sorusu ile yüzü asılan genç kız omuzlarını silkerek cevap vermişti.
“Bende sizinle kalmak istiyorum.”
“Bu mümkün değil, hadi seni bırakayım…” Özlem öne çıkarken Özge babasına bakarak yardım istemişti.
“Baba sen bir şey söyle…”
“Annen haklı canım, bugün olanlardan sonra bu evde kalamazsın.””
“Ama…”
“Aması yok, hadi hazırlan gidelim.” Özge yüzünü asarak eve girerken Hüzün onun arkasından bakmıştı. Yorgun olduğunu söyleyerek o da odasına çıktı.
Erem şirketin kapısından içeri girer girmez çalışanlarına toplantı yapacağını duyurarak ofisine geçerken sinirliydi. Biran Hüzün’ün vurulduğunu sanarak korkmuştu. Bu korkuyu yıllardır hissetmeyen genç adam ne yapacağını şaşırmıştı. Aynı korkuyu yaşamamak için Hüzün’den uzak durmak isterken sürekli yolları kesişiyordu.
“Ona bir şey olmasına izin veremem.” Kendi kendine söylenirken sekreterinin uyarısı ile toplantı odasına girmişti. Dik dörtken masanın etrafına toplanan çalışanlar ani yapılan toplantının nedenini merak ederken Erem odaya girince sessizce ona bakmıştı.
“Evet arkadaşlar, ihaleler hakkında bilgi edindiniz mi?” Erem direk konuya girerken görevli kişiler derin bir nefes almıştı.
“Evet, bu ay içerisinde iki ihaleye katılacaklar. Biz de onlara rakip olacağız.” Erem Ekrem’in katılacağı ihalelerin araştırılmasını isterken bir yandan da onu batırmak için elinden geleni yapıyordu.
“Ne olursa olsun o ihaleler alınacak. Zarar vapmamız umurumda değil.”
“Ama…”
“Size söylediğimi yapın. En geç altı ay içinde o şirketten eser kalsın istemiyorum.”
“O şirkette babanızın da hissesi vardı, bu da sizin şirketiniz olduğunu göstermez mi?”
“Babam o hisseleri amcam olacak adama verdi!” Erem konuşmasına devam ederken içinden de ‘zorla’ diye geçirmişti.
“Yine de babanızın emekleri…” Erem elini kaldırarak konuşan kişiyi sustururken sert sesi odada yankılanmıştı.
“Aranızda benim kararlarımı sorgulayacak kişiler varsa şirketten ayrılabilir. Kimsenin yeri doldurulamaz değildir. Size ne diyorsam onu yapın.”
“Peki efendim.” Hep bir ağızdan Erem’i onaylayan çalışanlar şaşkındı. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorlardı. Erem toplantının bittiğini söyleyerek odadan çıkarken geride büyük bir uğultu bırakmıştı.
Erem öfkeyle odasında dönerken çalan telefonu ile duraksamıştı. Arayan kişiyi görünce gerilse de sakin kalmaya çalışarak cevap verdi.
“Ne istiyorsun?”
“Oo demek numaram sende var.”
“Sana ne istediğini sordum.” Erem amcasının sesini duydukça daha da sinirleniyordu. Kendisini hangi cesaretle aradığını bilmese de altından bir şeyler çıkacağına emindi.
“Seni düğüne davet etmek için aramıştım.”
“Ne düğünü?”
“Aa çok ayıp, bu yaştan sonra ben evlenemeyeceğime göre kimin düğünü olduğunu tahmin edersin!” Erem adamın sözleri ile donup kalırken içinde yankılanan isyana dur diyemiyordu.
“Ne saçmalıyorsun sen?” Erem’in sesi yükselirken Ekrem kahkaha atarak onu daha da sinirlendiriyordu.
“Yakında kızım evlenecek, ilk davetli sensin, kıymetini bil!” Erem şok olmuş bir şekilde kapanan telefonuna bakarken sakinleşmek için derin nefesler almaya çalışıyordu.
“Sakin ol, seni kızdırmak için hepsi… Sakin olmak zorundayım… Hayır!” Hüzün’ün evleneceğini düşündükçe geriliyordu. Nedenini bilmeden içinde ki huzursuzluğa huzursuzluk ekleniyordu. Hüzün ile bu konuda konuşmaya karar vererek odasından çıkarken aklından geçen senaryolara dur demeye çalışıyordu.
Yorumlar yazarlar için önemlidir. Yazma isteği gelen yorumlarla bizlere aşılanıyor. Gecikme için özür dilerim. 🙁
Ekrem i boğup atmak istiyorum çok sinir bozucu şu Erem ile Hüzün e bi el atsak artık beni yordular resmen