İntikam 28. Bölüm


Keyifli okumalar… 

****

Ve rüzgarda savrulan bir yaprak gibiydi ruhum!

Uzaklaştıkça yüreğimin içine oturan bir yük…

Ayaklarıma vurulan bir prangaydı savrulan saçların.

Ve rüzgarla savrularak uzaklaştı umudum!

Erem evden nasıl dışarıya çıktığını hatırlamıyordu. Arabasına binerken kendisine seslenen yengesini bile duymamıştı. Tek düşündüğü Hüzün’ü bularak babasının saçmalıklarının gerçek olup olmadığını öğrenmekti. Bir eli direksiyonda yolda ilerlerken telefonla operasyondan sorumlu olan polis arkadaşını aramıştı. Öfkeliydi ve öfkesi onun sağlıklı düşünmesine engel olmaya başlamıştı. Söz konusu sevdikleri olunca ne yapacağı hiç belli olmuyordu.

“Mehmet ne yaptınız?”

“…” Karşıdan verilen cevapları dinlerken Erem sabırsız bir şekilde onu dinliyordu.

“Bu işi fazla uzatmadan halletmemiz gerekiyor. Zamanımız iyice daraldı.” Erem derin bir nefes alırken içinin sıkıldığını hissediyordu. Yeterince oyalanmıştı. Amcası olacak adam son kozlarını iyi değerlendirmek için onu sıkıştırmaya başlamıştı. Araba Hüzün’ün yeni aldığı evin kapısında dururken genç kızın orada olması için dua ediyordu. Arabasından inerken ilk kez geldiği eve dışarıdan bakınca duraksadı. Ev orta büyüklükte olsa da bahçesi evin değerini ikiye katlıyordu. Erem eve hayran kalmıştı. Hüzün’ün evi ilk gördüğünde ne hissettiğini tahmin edebiliyordu.

‘Yuva olabilecek en mükemmel yerdi!’ Erem yüzünde hüzünlü bir gülümseme ile gözlerini kapatırken hala tadilatta olan evin bahçesinde koşuşturan çocukları hayal ettiğinde birden ürpermişti. Beyni kendisine oyun oynuyordu. Birden silkelenerek düşüncelerini dağıttı.

“Kendine gel Erem!” evin kapalı olan eski bahçe kapısının sürgüsünü açarken gıcırdayan kapıya dönen birkaç kişinin dikkatini çekti. Adamlardan biri genç adama doğru ilerlerken Erem kendinden emin bir şekilde eve doğru ilerlemişti.

“Buyurun birine mi bakmıştınız?” Erem adamın kendisine yaklaşmasını beklerken evi alıcı bir gözle inceliyordu.

“Hüzün Hanım yok mu?” Adam kısa bir duraksamanın ardından başını sallarken Erem eve doğru ilerlemeye devam etmişti.

Hüzün karakoldan çıktıktan sonra huzur bulabileceği bir yer aramış ve aklına ilk gelen yeni yuvasına olmuştu. Evden yükselen tadilat sesleri genç kızı mutlu etmeye yetmişti. Evin etrafını dolanırken daha önce bakımsızlıktan belli olmayan bahçenin güzelliğine yeniden hayran kalmıştı. Gözlerini kapatarak etrafta olan ağaç yapraklarının rüzgarda sallanışını dinlemişti. Sesleri genç kıza ninni gibi gelirken iki ağaç arasında kurulan çift taraflı salıncağı görünce ona doğru ilerleyip oturmuş ve başını dalların arasından bir görünüp bir kaybolan güneşe doğru kaldırmıştı.

“İşte huzur!” Genç kız bir süre sessizliği dinlemek istese de evden yükselen seslerle bu mümkün değildi. Kulağına taktığı kulaklıkla her zaman kendisine huzur veren ney sesini açıp dinlemeye başlamıştı. Bir süre gözleri kapalı sallanırken sırtında hissettiği temas ile irkilerek salıncaktan aşağıya atlamıştı.

“Hüzün?” genç adam endişeli bir şekilde genç kıza bakarken Hüzün karşında ki genç adamı görmeyi beklemediği için şaşkındı.

“Erem?”

“Korkutmak istememiştim.” Hüzün başını iki yana sallarken az önce kalktığı salıncağa yeniden oturmuştu. Erem onun sessiz bir şekilde sallanmasını bir süre izlerken dayanamayarak genç kızın yanına oturarak sallanmaya başladı. Hüzün onun bu davranışına hafif gülümsese de hemen gülümsemesini yok etmişti.

“Burada ne işin var?”

“Baban aradı…” Hüzün genç adamın cevabı ile hızla ona dönmüştü.

“Öyle mi ne istiyormuş?”

“Bana düğün davetiyeni göndermek!” Hüzün başını hızla genç adama çevirirken Erem onun bu konudan haberdar olmadığını anlamıştı. Genç adam başını iki yana sallarken Ekrem’in neler planladığını anlamaya çalışıyordu.

“Evlendiğimi bilmiyordum.” Genç kızın alaycı sözleri Erem’in canını sıkmıştı.

“Bu şaka değil Hüzün, söz konusu olan baban. Ne yapacağını kestiremiyorum.”

“Bu benim sorunum Erem, sen beni düşünme.” Genç adam onun sözleri ile öfkelenerek oturduğu yerden kalkmıştı. Gözleri alev almış bir şekilde ona bakıyordu. Sakinleşmek için derin nefesler almaya çalışsa da başarılı olduğu söylenemezdi.

“Beni deli etme Hüzün, bu hayatta senden ve kardeşimden başka kimsemin olmadığını biliyorsun.” Hüzün onun çıkışı ile hafif gülümsemişti.

“Orhan amca bu dediklerini duyarsa çok kırılır.”

“Hüzün, beni neden anlamıyorsun? Amcamı bu işe karıştırmamalısın. Onunla daha yeni tanıştık. Birkaç yıl öncesine kadar varlığından bile haberdar değildim. Ama sen doğduğun günden beri yanımdasın. Ailemden kalan yakınımsın. Bana bunu yapma.”

“Erem, lütfen bunca sıkıntının arasında bir de beni düşünme. Ne yapacaksan yap, babamı nasıl durdurmayı düşünüyorsan durdur ama beni düşünme.”

“Bunun imkansız olduğunu biliyorsun. Aklım hep sende kalacak.”

“Peki sence ne planlıyor, yani kiminle evleneceğimi de söyledi mi?” Hüzün gülümseyerek genç adama bakarken Erem içinden sabır çekiyordu.

“Bana bir söz ver Hüzün, baban boş konuşacak biri değildir. Eğer seni tehdit ederse boyun eğmeyeceksin. Bana söz ver…” Hüzün başını iki yana sallayarak ona gülümsemişti.

“Ne dersin seninle evlenirsem babamdan en güzel intikamını almaz mısın?” Erem duydukları ile sinirlenmişti.

“Bu konuyu bir daha açma Hüzün. Sen asla intikam malzemesi olmayacaksın. Bende ki değerinin farkında bile değilsin. Şu sözlerinle beni hiç tanımadığını düşünmeye başladım.”

“Aksine seni iyi tanıyorum.” Hüzün oturduğu yerden kalkarak genç adamın karşısına dikilmişti. Bir elini kaldırarak genç adamın göğsüne yerleştirerek adı gibi hüzünlü gülümsemişti.

“Burada ne geçtiğini çok iyi biliyorum. Bana karşı ne hissedersen hisset asla söylemeyeceksin. İçinde hep bir şüphe ile bana yaklaşacaksın. Aramızda her zaman bir sınır olacak. Ama o sınırı kaldırmak için bir şey yapmayacaksın.” Erem genç kızın yanağından aşağıya akan yaşı içinin acısıyla izlemişti. Genç kız haklıydı. Aralarında ki sınırı kaldırmak onun için oldukça zordu. Derin bir iç çekerek genç kızın göğsündeki elini tutarak avucunun içine sıkmıştı.

“Lütfen, seni merak etmemi istemiyorsan baban seni tehdit ederse bana haber vereceksin.” Hüzün başını olumlu anlamda sallarken arkalarından gelen sesle ikili toparlanmıştı.

“Hüzün Hanım, iki kişi sizi soruyor.” Genç kız kaşlarını çatarak adama bakarken Erem de onunla birlikte gelen kişileri görmek için hızla bahçe kapısına doğru ilerlemişti. İkili kapıdaki kişileri görünce genç kız gerilirken Erem kim olduklarını anlamaya çalışıyordu. İkili genç kızı görür görmez ileriye atılarak ona saldırmaya çalışmıştı.

“Seni sahtekar!” Erem araya girerek genç kızı arkasına alırken adama saldırmamak için kendisini zor tutuyordu.

“Babamı kandırıp evi aldın, hakkımızı vereceksin.” Hüzün genç adamın arkasından çıkıp çiftin karşısına dikilirken Erem ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

“Şikayetçiyiz polis Bey, bu kadın yaşlı babamı kandırıp evimi satın aldı.” Polisle eve baskın yapar gibi gelen çift Hüzün’ün bıkkın bir şekilde nefes alıp vermesini sağlamıştı.

“Bakın polis Bey, evi satın aldığım doğrudur, ayrıca evi ederinden yüksek bir meblağda aldım. Sizde evin durumunu görüyorsunuz, neredeyse bir aylık sürecek bir tadilat gerekiyor. Üstelik ev bu adamın değil, babasına ait. Adamın akli dengesi yerinde, isterseniz kendisi ile de görüşebilirsiniz.” Adam yeniden genç kıza saldırmaya kalkınca Erem araya girerek adamı sert bir şekilde geri iteklemişti.

“Görüyorsunuz, beni darp etti, ondan da şikayetçiyim.” Erem dayanamayarak gülümsemişti.

“Memur Bey, şuanda özel mülkte olduğunuzu size hatırlatırım. Adamı çekip vursam haneye tecavüzden ceza bile almam… Üstelik…” genç adam kimliğini çıkararak polise gösterirken kimliği gören memur geri adım atarak Erem’i selamlamıştı.

“Kusura bakmayın efendim, şikayet üzerine geldik. Yasal olmayan durumda müdahale etmek zorundayız.” Hüzün başını sallayarak avukatını aramıştı. Ali on dakika içinde onların yanına gelerek resmi evrakları memura göstererek yasal olduklarını tespit edebileceklerini söyleyerek polisleri ikna etmişti.

“Burada yapacak bir şey yok, gidelim.”

“Ama polis Bey…”

“Memur Bey, birazdan karakola gelip bu adamı şikayet edeceğim. Kendisi doktor olmasına rağmen hasta anne babasını bakımsız bir şekilde evinde saklı tutuyordu. İhtiyaçlarını karşılamak bir yana onların aç kalmasına neden oldu. Hipokrat yeminini tutmayan bu adamı şikayet edip diplomasının iptal edilmesini sağlayacağım.” Adam şaşkınlıkla genç kıza bakarken Erem kızın sözleri karşısında dişlerini sıkmıştı.

“Yalan söylüyor!”

“Öyle mi? O zaman anne ve babanızın nerede olduğunu söyler misiniz?” Adam susarken Hüzün devam etmişti.

“İsterseniz ben söyleyeyim, onları evden kovduktan sonra ne olacaklarını umursamadığınız aileniz tedavi için şehrin en iyi hastanesinde tedavi görüyor.” Polisler kınayıcı bir şekilde adama bakarken geldiğinden beri hiç konuşmayan kadın araya girmişti.

“Hala gebermedi mi o kadın?” Hüzün kadının sözlerine dayamayarak kadına sert bir tokat atmıştı. Polisler kadının hak ettiğini düşünerek sessiz kalırken genç kız öfkeyle konuşmuştu.

“Boşuna dememişler bir ana baba on çocuk bakar da on çocuk bir ana babayı bakamaz diye. Allah sizi ıslah etsin. Ama unutmayın sizin de çocuklarınız var. Şimdi evimden defolun!” Kadın yanağını acısı ile ileri atılırken Erem kadını kolundan tutarak bahçe kapısına doğru götürüp dışarı atmıştı.

“Kadın olduğunu unutmadan defol buradan!” Erem onları kapı dışarı ederken polisler rahatsızlık için özür dileyerek oradan ayrılmıştı. Hüzün arkasını dönüp eve girerken Erem’de onu takip ediyordu. Ev tıpkı düşündüğü gibi insanın içine hayat enerjisi veriyordu. Genç kız merdivenin tırabzanlarına tutunarak yukarıya çıkarken Erem onu takip ediyordu. Derin bir iç çekerek genç adama döndü.

“Senin işin yok mu? Neden hala buradasın?” Erem kaşlarını çatarken Hüzün başını iki yana sallamıştı.

“Gitmemi mi istiyorsun?”

“Ben değil, sen sürekli gitmek istiyorsun. Yanımda olamayacaksan varlığına alıştırmamalısın.” Erem genç kıza üzgün bir şekilde bakarken Hüzün arkasını dönerek merdiven başındaki büyük salona doğru ilerlemişti. Erem bir süre olduğu yerde kalırken arkasını dönerek evden çıkıp arabasına doğru ilerlemişti. Telefonunu çıkararak Hüzün’ü takip eden korumayı arayıp dikkatli olması konusunda onu uyardı. Genç kız salonu balkonundan genç adamın gidişini izlerken içine yerleşen sıkıntıya anlam vermeyi çoktan bırakmıştı. Erem’i gidişlerine alışmıştı artık.

Güneşin gökyüzünde alçalması ile evden ayrılan genç kız kalacağı otele doğru ilerlerken, arabasında yankılanan kısık radyo sesine dikkat kesmişti. Spiker güzel bir hikaye anlatıyordu, Hüzün de hikayede kendi payına düşecek olanı anlamaya çalıştı. Her zaman başkalarını düşünmekten kendi hayatına bir yol çizemeyen bir adamın hikayesinde kendisi de o hikayenin kaybolmuş bir ferdiydi. Kaybolmaktan sıkılmış yüreği sakin bir limanda demir almak için her şeyi yapmaya hazırdı. Gözlerini kırpıştırarak düşüncelerinden çıkan genç kız derin bir nefes alarak arabasını durdurarak anahtarını otelin valesine bırakmıştı.

***

“Orhan artık gitmek zorundayız, Sude’nin okulu başlayacak.” Özlem kocasına söylenirken Orhan onu gülümseyerek dinliyordu. Genç kadının kendisine söylenmesini hayranlıkla izlerken uzun zaman sonra geldikleri duruma hala inanmakta güçlük çekiyordu. Onlarınki geç kalınmış bir mutluluktu. Başını iki yana sallayarak hala geç olmadığını düşündü. Kollarını karısının beline dolayarak genç kadını göğsüne çekmişti.

“Orhan ne yapıyorsun?”

“Karıma sarılıyorum.”

“Orhan çocuklar gelecek şimdi!” Özlem etrafına bakınmaya çalışırken bir yandan da gülümsüyordu.

“Şöyle söylenip duruyorsun ya bazen senin şu askerlere kök söktüren kadın olduğuna inanamıyorum.” Özlem kaşlarını çatarak kocasına baktı.

“Şikayetçiyseniz bilelim komutanım.” Orhan başını iki yana sallayarak karısını daha sıkı sarmıştı.

“Hadi hazırlanalım, akşama yola çıkarız.” Özlem onun dediğini yaparken Orhan odadan çıkarak yeğeninin yanına giderken kapıdan öfkeli bir şekilde giren Erem’i görünce duraksamıştı.

“Erem?”

“Amca konuşmamız gerekiyor.” Orhan genç adamın peşinden onun odasına girerken meraklıydı. ,

“Neler oluyor?” odada dolanan Erem sakinleşmek için uğraşırken bir elini saçlarına daldırarak sıkıca çekmişti.

“Ekrem aradı, Hüzün’ün davetiyesini göndermek için.” Orhan tek kaşını kaldırarak Erem’e bakarken kısa bir duraksamanın ardından “Eee” dedi.

“Anlamıyor musun? Hüzün’ü evlendirmeyi planlıyor. Ama bunu nasıl yapacağını bilmiyorum. Onu zorlayacağına eminim.”

“O zaman sen evlen onunla!” Orhan’ın sözleri karşısında donup kalan genç adam onun sakinliği karşısında öfkesi daha da artmıştı.

“Sen ne söylediğinin farkında mısın amca?” Orhan elini Erem’in omzuna koyarak sıkmıştı. Yeğeninin nasıl bir çıkmazda olduğunu anlasa da bazı konularda gözünün açılması gerekiyordu.

“Neden bu kadar sinirleniyorsun? Bu beklenen bir şeydi. Baban yaşıyor olsaydı siz çoktan evlenmiş olurdunuz. Bunu sende biliyorsun.”

“Amca!” genç adamın uyaran ses tonu Orhan’ın üzerinde etki göstermemişti. Hafif gülümseyerek Erem’in yatağın üzerine oturmasını sağladı.

“Ne düşünüyorsun Erem, bunca yıl benim yanımdaydın. Tek bir gün Hüzün’ün yerini sormayı bırakmadın. Neredeyse bana yalvardın, şimdiyse onun başkasıyla evlenmesine izin mi vereceksin?”

“Bu asla olmayacak, buna izin vermem.”

“Kim olarak? Belki de babasının seçtiği kişi Hüzün’ü mutlu edecektir.” Orhan’ın sözleri karşısında Erem dişlerini sıkmaya başlamıştı. Amcasına bakarken gözlerinde ki çaresizliğin farkında bile değildi.

“Amca, bana yardım et. Hüzün bana anlatmaz ama sana anlatır. Sana güveniyor.”

“Merak etme, onu babasına yem etmeyeceğiz. Hem sen evlenmezsen de çok güvendiğim bir delikanlı var, onunla evlendiririm yeğenimi.” Erem duydukları karşısında hızla yerinden kalkmıştı.

“Amca beni deli etmeye uğraşıyorsan başarıyorsun. Şu kıza potansiyel koca arayışını bırak artık.” Erem odasından çıkarken Orhan onun arkasından gülümsüyordu.

“Hem sahip çıkmıyorsun, hem kimseye bırakmıyorsun.” Söylenerek odadan çıkarken Sude’nin odasına girip uyuyan yeğenini kontrol etmişti. Bir süre küçük kızı izlerken telefonun titremesi ile arayan kişiye bakmıştı. Karşı taraftan konuşan kişiyi dinlediğinde heyecanla odadan çıkarak karısına dahi bir şey söylemeden hızla evden ayrılmıştı. İçinden dua ederek hedefteki adrese ilerlerken yanağından aşağıya bir damla gözyaşı dökülmüştü.

“Çok şükür!” yaklaşık iki saatlik bir yolculuğun ardından ulaştığı adresten içeriye girerken kendisini karşılayanlara endişe ve umutla bakmıştı.

“Telefonda söyledikleriniz doğru mu?” Orhan adamın gülümseyerek başını sallaması karşısında derin bir iç çekmişti.

“Evet komutanım, hastanız sonunda tepki verdi!” Orhan dizlerinin üzerine çökerek derin bir iç çekerken elleriyle yüzünü kapatarak dua etmeye başlamıştı.

“Çok şükür Allah’ım, bin şükür!”

****

Sizce hasta kim olabilir? Yorumlarınızı bekliyorum! 🙂 

14230cookie-checkİntikam 28. Bölüm

2 yorum

  1. Erem in babası yada annesi diye tahmin ediyorum umarım öyledir sude ve Erem i o zaman düşünemiyorum hüzün ve Erem in evlenmesini bekliyorum bir an önce

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir