Keyifli okumalar!!!
***
Hüzün hızlı adımlarla odasına girdiğinde karşısında kendisine bakan kişi ile duraksamıştı. Odanın kapısını ağır bir şekilde kapatırken derin bir nefes aldı.
“Sizin için ne yapabilirim? Bu saatte bir randevum olduğunu bilmiyordum.” Adam genç kızın ağır adımlarla masasının arkasına geçerek oturmasını dikkatle izlemişti. Sakinliği karşısında oldukça şaşırmıştı.
“Randevumuz yoktu?”
“Öyle mi? O zaman kim olduğunuzu ve neden ofisimde olduğunuzu öğrenebilir miyim?” Hüzün çantasından çıkardığı telsize benzeyen aleti masanın üzerine bırakarak birkaç düğmesine basmış yeniden adama dönmüştü. Onun bu davranışı adamın gülmesine neden olsa da Hüzün ciddiyetini bozmamıştı.
“Sinyal bozucu kullanmanızı gerektirecek bir konuşma olmayacaktı ama…”
“Burada dikkatli olmamıza şaşırmamalısınız. Ne de olsa güvenlik sistemleri üzerine çalışıyoruz.” Hüzün bir elini kaldırarak alay edercesine devam etmişti. “Hoş ofise kadar sizi elinizi kolunuzu sallayarak soktuklarına göre güvenlik açığı hala devam ediyordur.” Adam Hüzün’ün sözleri karşısında kendisine hakim olamayarak kahkaha atmıştı.
“Sizin adınıza üzgünüm açıkçası. Neyse tanışalım artık.” Adam genç kıza elini uzatarak “Ben Koray Şen, Şen teknoloji ve bilgisayar sistemlerinin genel başkanı…” adam kısa bir duraksama yaşayarak devam etmişti. “Sizin de nişanlınız!” dediğinde Hüzün tek kaşını kaldırarak ona bakmıştı.
“Bundan benim niye haberim yok?” dedi. Adam rahat bir tavırla genç kızın masasının önündeki koltuğa iyice yayılıp bacak bacak üstüne atıp iki elini birleştirip Hüzün’e baktı.
“Şimdi haberiniz oldu işte.” Hüzün dayanamayarak ayağa kalkıp genç adamın karşısında ki sandalyeye oturdu. Sessizce karşısında ki adamı süzerken Koray onun dikkatli bakışları karşısında gerilerek yerinde doğrularak oturdu.
“Lakayt bir adam mısınız, yoksa öyle mi davranmaya çalışıyorsunuz?” Hüzün’ün sözleri ile Koray daha da gerilmişti.
“Babamla babanız konuşmuş, siz merak edip gelmediğiniz için ben gelip bir tanışayım dedim. Doğrusu burası ile karşılaşmayı beklemiyordum.”
“Ne beklediğinizi bilmiyorum ama boşuna zahmet etmişsiniz.” Hüzün birkaç saniye daha adama bakarak yerinden kalkıp odanın kapısına yönelmişti.
“Artık gitmenizi rica ediyorum,” diyerek genç adama bakmıştı. Koray yerinden kalkarak Hüzün’e doğru ilerledi. Hüzün onun kapıdan çıkıp gitmesini beklerken Koray kapıyı kapatarak genç kıza dönmüştü.
“Sanırım bu konuda ciddi olarak konuşmanın zamanı geldi sanırım.” Koray yüzündeki alaycı ifadeyi bir kenara bırakarak oldukça ciddi bir şekilde Hüzün’ün oturmasını istemişti. Hüzün ne konuşacaklarını bilmese de endişelenmeye başladı.
***
“Duydun mu, Koray Bey nişanlanmış?” Özge kulağına yankılanan sözlerle duraksamıştı. Birkaç gündür şirkette fısır fısır konuşmalar, kapı ardı dedikodular artmıştı. Kendisi ile mesafeli olan çalışanlara dönerek baktığında yine üsten bakışlarla karşılaşmıştı. Nedenini bir türlü anlayamadığı bu davranışları göz ardı etmeye çalışsa da sabırlı biri değildi. Başını iki yana sallayarak yanlarından geçerken kendisine seslenen kişiyle duraksamıştı.
“Duydun mu sende?”
“Neyi?”
“Koray Bey, nişanlanmış.” Özge kaşlarını çatarak kadına bakarken diğer çalışan araya girerek konuşmuştu.
“Sen bilmeyeceksin de kim bilecek. Gün boyu patronun kuyruğundasın.”
“Sözlerinize dikkat edin.”
“Ne oldu, yalan mı söylüyorum. Herkes biliyor gün boyu birliktesiniz.” Özge dişlerini sıkarak bir adım öne çıkarken duyduğu sesle duraksamıştı.
“Ne oluyor burada?” Çalışanlar çil yavrusu gibi dağılırken, Özge öfkeli gözlerini sesin sahibine çevirmişti. Koray genç kızın bakışları karşısında şaşırsa da istem dışı bir adım geri gitmişti. Özge arkasını dönerek derin bir nefes alıp “Ya sabır,” diye fısıldayarak elindeki dosyaları toplantı odasına götürdü. Koray kendisine cevap vermeyen çalışanların genç kızın ardından attıkları bakışlardan hoşlanmamıştı.
“Bu şirkette dedikodu yapanlar kovulur, ağzınızdan çıkacak kelimelere dikkat edin.” Koray genç kızın ardından toplantı odasına girerken Özge’nin dosyaları masaya yerleştirmesini izlemişti. İşini bitiren genç kız kapıya yöneldiğinde Koray “Nereye?” diye sormuştu.
“Bu günlük işim bitti efendim.”
“Öyle mi? Kim söyledi bittiğini?” Özge gözlerini genç adamın gözlerine dikerek bir eliyle duvarda asılı olan dekoratif saati göstermişti.
“Saat beş buçuk ve ben yarım saat önce çıkmalıydım. Şimdi izninizle.” Özge odanın kapısını açıp çıktığında derin bir iç çekmişti. Hızlı adımlarla kendisiyle diğer stajyerlerin ortak kullandığı odaya girerek çantasını ve kabanını alarak çıkışa doğru ilerlemişti. Kendisine merakla bakanlara inat olukça neşeli olan genç kız telefonunu çıkararak kimin duyacağını önemsemeden Erem’i aramıştı.
“Ne yapıyorsun?”
“Şirketteyim, çalışıyorum.” Erem Özge’nin aradığını görünce hemen cevaplamıştı.
“Buluşalım mı?”
“Bu konuda ne düşündüğümü biliyorsun, seninle görünemem.”
“Sıkıldım artık bu işten, hadi Erem, beni böyle bir gün de yalnız bırakma.”
“Ne oldu?”
“Erem buluşalım ne olur, sana ihtiyacım var…” Sesi istem dışı yüksek ve üzgün çıkmıştı. Erem onun isteğini kabul ettiğinde ise sevinçten zıplamaya başlamıştı. Onu şaşkınlıkla izleyen gözlerin yanında öfkeyle izleyenlerde vardı. Telefonu cebine atarak hızla etrafına bir tur dönüp şirketin çıkış kapısına yönelmişti. Kadınlar onun bu sevinci karşısında çık çıklayıp konuşurken Koray dişlerini sıkarak çalışanlarına baktı.
“İşi biten evine, hadi…” Koray toplantı odasına girerek dosyaları karıştırırken aklı hala az önce neşeyle konuşan kızda kalmıştı. Kiminle o kadar neşeli konuştuğunu merak etse de önemli bir toplantıya girmesi gerekiyordu. Birkaç dakika sonra dayanamayarak telefonunu çıkarıp korumalarından birini aramıştı. Kısaca “Özge Hanım’ı takip edin, ne yapıyor, nereye gidiyor, her şeyi masamda istiyorum.” diyerek karşı tarafın cevap vermesini beklemeden telefonu kapatmıştı.
***
Hüzün düşünceli bir şekilde masasında bilgisayar ekranına bakarken kapısının tıklatılması ile kendisine gelmişti.
“Girin.”
“Hüzün Hanım, telefonunuza bakmayınca bende kapıya vurmak zorunda kaldım.”
“Ne oldu?”
“Bir Bey geldi, sizinle konuşmadan gitmeyi reddediyor.” Hüzün başını iki yana sallayarak içeri girmesini işaret etmişti. Kapıdan içeriye giren kişi ile duraksayan genç kız farkında olmadan kaşlarını çatmıştı.
“Sizin için ne yapabilirim?”
“Asıl ben sizin için ne yapabilirim?” Hüzün anlamayan bir ifade ile adama bakarken adam sekreteri dışarıya çıkararak kapıyı kapatmış ve Hüzün’ün masasının önünde duran koltuğa oturmuştu.
“Size oturabileceğinizi söylemedim.”
“Biliyorum ama ayakta sizi bekleyemem değil mi?”
“Beni neden bekleyeceksiniz ki?” Hüzün sıkıntıyla yerinde kıpırdanmıştı. Adam bir elini uzatarak genç kıza kendisini tanıttı.
“Ben Murat, Koray Bey tarafından sizi korumak için görevlendirildim.” Hüzün onun elini karşılıksız bırakarak tek kaşını yukarıya doğru kaldırmıştı.
“Koruma istediğimi hatırlamıyorum.”
“Artık Koray beyin nişanlısısınız, daha dikkatli olmanız gerekiyor.” Adam yerinden kalkarak odanın içinde dolanıp pencereden dışarıya bakmaya başlamıştı. Hüzün onun hareketlerini takip ederken sinirlenmemeye çalışıyordu. Hayatına yeni girmiş birinin kendisine karışmasından hoşlanmamıştı. Yerinden kalkarak açık çekmeceden aldığı emanetini çevirerek elinin içine sabitlemişti.
“Şimdi beni sen mi koruyacaksın?” adamın arkasından konuşurken kendisini dahi fark etmeyen adamı döner dönmez gafil avlamıştı. Pencerenin yanında ki duvara dayadığı adamın boğazına dayadığı bıçağını bastırarak adamın şok olmuş gözlerine bakmıştı.
“Ne… ne yapıyorsunuz?”
“Sana bir soru sordum, beni sen mi koruyacaksın?” adam yutkunurken, Hüzün bıçağı biraz daha bastırmıştı.
“Sana sordum, sen mi beni koruyacaksın? Sen önce kendini koru…” Elinde ki bıçağı geri çekip adamı serbest bırakmıştı.
“Şimdi çık git buradan? Koray denilen adama da söyle nişanlı olmamız hayatıma karışacağı anlamına gelmiyor.” Adam sinirli bir şekilde odadan çıkarken Hüzün bıçağını çekmecesine koyarak bilgisayarını kapatıp ofisinden çıkmıştı. Onu gören sekreteri ayağa kalkarken Hüzün ona bakmadan hızla merdivenlere yöneldi.
“Hüzün Hanım, taksi çağırayım mı?” Hüzün güvenlikçinin sorusuna cevap vermek üzereyken kapıda duran adamı fark ederek duraksamıştı. Başını iki yana sallayarak “Gerek yok abi, sana kolay gelsin” diyerek adama doğru ilerledi.
“Sana gitmeni söylemiştim, neden buradasın?”
“Emirleri sizden değil, Koray beyden alıyorum.”
“Koray Bey biliyor mu beceriksiz olduğunu?” Adam kaşlarını çatarak ona bakarken arabanın arka kapısını açarak genç kıza geçmesi için yol vermişti. Hüzün sessizce açılan kapıdan içeriye girerken adamın arabayı çalıştırıp yola çıkmasına gülümsemişti.
“Sana nereye gideceğimi söylemedim.”
“Söylemenize gerek yok, sizi Koray beyin yanına götürüyorum.”
“Anlamadım.” Adam sakince genç kıza dönerek konuşmuştu.
“Koray Bey ve ailenizle yemek yiyecekmişsiniz. Bu yüzden sizi yemeğin olacağı yere götürüyorum.”
“Anladım.” Genç kız başını arabanın camına yaslayarak düşüncelere dalmıştı. Savaş başlıyordu anlaşılan. Hem kendine karşı, hem Erem’e karşı hem de babasına karşı olan savaşı başlıyordu. Bu savaşta yara almadan kimse çıkamayacaktı ama en azından en az hasarla çıkmaya kararlıydı. Araba yarım saat sonra lüks bir restorandın önünde durunca başını yasladığı yerden kaldırarak etrafına bakınmıştı. Anlaşılan gövde gösterisi ile başlayacaktı her şey.
“Hüzün Hanım?”
“Tamam, hadi gidelim.” Açılan kapıdan dışarıya çıkarak dik bir şekilde yürümeye başladı. Kapıya ulaştığında kendisine doğru gelen adamı görünce duraksamıştı.
“Gelmemek için diretirsin sanıyordum.” Koray genç kıza alaycı bir şekilde sorarken Hüzün omzunu silkeleyerek konuşmuştu.
“Bir yararı olacak mıydı?”
“Olmazdı, hadi içeri geçelim.”
“Buradalar mı?” Koray başını sallayarak onu onaylarken ikili restorandın içine girmişti. Etrafa bakınarak yürüyen ikili ailelerinin oturduğu masayı görünce o tarafa doğru ilerlemeye başlamışlardı. Bakışları annesi ile kesiştiğinde ise Hüzün duraksamıştı. Gülşen Hanım kızına üzgün bir şekilde başını iki yana sallayarak gelmemesini söylerken Hüzün onun neden bunu yaptığını anlamamıştı. Adımları ağır bir şekilde ilerlerken Gülşen hanımın bakışları farklı bir noktaya odaklanmıştı. Hüzün onun baktığı yöne bakarken yutkunmadan edememişti. Farkında olmadan yanında ki genç adamın koluna tutunurken dik durmaya çalıştı.
“Hüzün bir sorun mu var?”
“Onun burada ne işi var?”
“Kimin?” Hüzün’ün baktığı tarafa bakan Koray, kendilerine öfkeyle bakan iki çift gözün sahibini görünce duraksamıştı.
“Onun burada ne işi var?” Koray’ın sorusu ile Hüzün bakışlarını genç adama çevirmişti.
“Bende sana bunu soruyorum, Erem’in burada işi ne?”
“Erem kim, ben Özge’den bahsediyordum!” Hüzün şaşkınlıkla genç adama bakarken birden dayanamayarak gülmeye başlamıştı.
Erem elleri yumruk olmuş bir şekilde karşısında ki aileye bakarken kapıdan içeriye giren Hüzün ve yanında ki adamı görünce daha da öfkelenmişti. Kendisini görmeyen amcasının gözleri parlayarak konuştuğu adamın kim olduğunu biliyordu. Dişlerini sıkarken Özge’nin “Oha” diyerek çıkışması ile kendisine gelirken Özge’nin baktığı tarafa dönmüş ve Hüzün’ü görmüştü. Hem de yanında genç bir adamla. Şimdi de gülüyordu. Bu durum daha da sinirini bozmuştu. Kendisini gördüğü halde görmezlikten gelerek ailesinin masasına geçmesi dişlerini sıkmasına neden olmuştu. Özge kendisine kötü kötü bakan patronuna aynı şekilde karşılık vererek Erem’e dönmüştü.
“Lütfen sakin ol.”
“Ben sakinim…” Özge gözlerini devirerek konuşmuştu.
“Belli oluyor, senin neren sakin be? Bilseydim böyle olacağını çıkmak için ısrar etmezdim.”
“Bir şey olduğu yok, sakinim ben.” Özge iki elini de yukarıya kaldırarak gülümsemişti.
“Tamam, sakin ol şampiyon. Öfkeni benden çıkaramazsın. Bak şurada oturan kız senin eserin. Her seferinde ona arkanı dönmeseydin böyle olmayacaktı. Bu gün şirket onların nişanı yüzünden çalkalanıyordu.”
“Ne nişanı?”
“Koray beyin nişanı, şimdi bakıyorum da nişanlısı hiçte yabancı değilmiş anlaşılan.” Erem elini masaya vurarak herkesi dikkatini çekmişti.
“Başlatma nişanından,” diye dişlerinin arasından konuşurken sakinleşmeye çalışıyordu. Özge onun elini tutarken Koray kaşlarını çatarak ikiliye bakmıştı. Koray yerinden doğrularak Erem ve Özge’nin olduğu masaya doğru ilerlerken Hüzün babasının dikkatini kendi üzerine çekmeye çalışıyordu.
“Özge Hanım, sizi böyle bir mekanda göreceğimi hiç tahmin etmezdim.”
“Neden, sadece siz mi gelebiliyorsunuz?” Özge’nin ters cevabı karşısında Erem gülmemek için kendisini tutmuştu. Ne kadar öfkeli olsa da bazen istem dışı gülme geliyordu genç adama.
“Elbette sizde gelebilirsiniz, ancak burası bir stajyer için oldukça pahalıdır.”
“Ee ne olmuş?” Erem Özge’nin elini tutarak onu sakinleştirmek istemişti. Ses tonundaki bir şey onun kavga çıkaracağını işaret ediyordu.
“Özge, canım biraz sakin…” Az önce kendisine söylediğini kendisi ona söylüyordu.
“Ama Erem,” diyerek nazlanan kıza Erem başını iki yana sallayarak karşılık vermişti. Koray kendisini unutan ikiliye boğazını temizleyerek hatırlatmıştı.
“Evet, siz kendi masanıza geçseniz artık, babanız kötü bir şekilde bakıyor.”
“Babamın nasıl baktığı beni ilgilendirir. Sen burada ne arıyorsun?”
“Bu da beni ilgilendirir sanırım. Sizin sadece kısa süreli çalışanınızım. Hayatıma karışma hakkınız yok.”
“Özge Hanım!” Koray dişlerini sıkarak tıslarken Erem ayağa kalkarak Özge’yi de elinden tutup kaldırmıştı.
“Hadi geç kalacağız. Babanla görüşecektik.”
“Ama…”
“Hadi dedim Özge, sonra bir daha görüşmemize izin vermez.” Erem sözlerini devam ettirirken ucu açık kelimeler kullanıyordu. Onun her bir sözünde karşısında ki adamın yüz ifadesi değişiyor bu durum genç adamı keyiflendiriyordu. Anlaşılan onların baş belasına karşı bu adamın zaafı vardı.
“Hadi gidelim, ama önce iadeyi ziyaret yapalım.” Erem endişeli bakışlar altında amcasının karşısına geçerek gülümsemişti.
“Ekrem Bey, ne tesadüf değil mi?” Ekrem Bey karşısında Erem’i görünce öfkeyle yerinde doğrulmaya çalışmış ama Erem’in omzunu bastırmasıyla yerinde kalmıştı.
“Sakin ol amca, neden bu kadar sinirleniyorsun?”
“Senin ne işin var burada?”
“Çok ayıp ama, yemeğe geldim ama siz beni görmediniz.” Bakışları yengesine dönünce kadının korkusunu içinde hissetmişti.
“Yenge, nasılsın?”
“Erem, lütfen.” Erem bu kez Hüzün’e bakmıştı. Genç kız omuzları dik bir şekilde oturuyor, bakışlarını Erem’den ayırmıyordu. Onun bu vakur duruşu genç adamın gururlanmasına neden olmuştu. Özge çekinik bir şekilde masaya yaklaşırken Koray’ın babası genç kıza şaşkınlıkla bakmıştı.
“Sen bizim stajyer kız değil misin?”
“Evet efendim, nasılsınız?” Adam gülümseyerek genç kıza bakmıştı.
“Şükür kızım, seni görmek çok güzel. Bu Bey kim?” Özge ne söyleyeceğini bilememişti. Erem ise masada Ekrem olduğu için onun kim olduğunu bilmesini istemiyordu. Koray araya girerek konuşmuştu.
“Onu ben buraya gönderdim, Erem beyle iş görüşmesi yapacaktı. Ama unutmuşum gününü…”
“Öyle mi, bilmiyordum.” Erem şaşkınlıkla genç adama bakarken şüpheli bakışları Hüzün’e çevrilmişti. Genç kız omzunu silkeleyerek umursamaz davranıyordu.
“Seni de tebrik ederim Hüzün, duyduğuma göre nişanlanmışsın. Keşke nişanına beni de davet etseydin.”
“Nişanı daha yapmadık, sana davetiye verdiğimi hatırlıyorum.”
“Bende onu çöpe attığımı…” Erem’in ani cevabı ile Hüzün yutkunmuştu. Genç kız ayağa kalkarak Erem’in karşısına geçmişti.
“Lütfen, uzatmadan gidermişin?” Erem başını sallayarak genç kıza elini uzattı. Hüzün elini sıkarken Erem birden genç kızı kendisine çekerek sarılmış, diğerlerinin itirazına fırsat vermeden Hüzün’ün kulağına fısıldamıştı.
“Ne yaptığını biliyorum, sobe!” Erem herkesin şaşkın bakışları arasında genç kızın yanağını öperek hızla oradan uzaklaşmıştı.
******
yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen!!
Bölüm için teşekkürler harikaydi ❤️ Koray ve Özge Sahip :D❤️