İntikam 32. Bölüm

Keyifli okumalar

****

Ne hissettiğimizi ifade etmek için yüreğimizi gösterememek kadar çaresiz bir durum yoktu. En olmadık anda en olmadık zamanda gözleri gidenlerin ardından dolarken nefesini düzene sokmak için elinden geleni yaptı. Hayır, tüm düşüncelerini gidenin arkasından yollamıştı. Kıpırtısız bir şekilde yanağında ki sıcaklığı algılamaya çalışan genç kız yutkunmadan edememişti. Onun bu hali Koray’ın dikkatinden kaçmazken şüphe uyandırmaması için Hüzün’ün kolunu tuttu.

“Oturalım mı artık?” Özge kendisini ardına bırakıp giden Erem’in arkasından bakarken kulaklarına yankılanan sözlerle duraksamıştı.

“Bu kız kim? Erem’in…”

“Benim stajyerlerimden, ona Erem beyle görüşme ayarlamasını söylemiştim.” Ekrem’in meraklı bakışlarını söze karışarak Koray kendi üzerine çekmişti.

“Anlıyorum.” Özge gruba selam vererek Erem’in peşinden giderken Koray dişlerini sıkmaya başlamıştı.

“Sende otur oğlum.” Babası Koray’a işaret ederken kafası karışık olan Hüzün’ü göstermeye çalışıyordu.

***

“Erem, bekle beni.” Özge koşarak dışarıya çıktığında Erem’i arabasına binerken yakalamıştı.

“İçerde olanları görüyor musun? Hüzün’ün o masada ne işi var?”

“Bu gün konuşulan konu, sence şu nişan meselesi…”

“Kesinlikle. Ama o adam senin patronun değil mi? Ekrem ile iş birliği yapıyorlarsa pek sağlam pabuç sayılmazlar demektir. Dikkat et…” Özge Erem’in sözleri karşısında başını iki yana sallamıştı.

“Mümkün değil, öyle olsa babam orada olmama izin vermezdi.”

“Bilmiyorum, ama gözüm tutmadı benim bilesin.”

“Hüzün ile nişanladığı için böyle düşünüyorsun.” Özge kaşlarını çatarak Erem’e bakmıştı. Aklı almıyordu. Ekrem ile patronunun ortak iş yapacak olmasını aklı almıyordu. Koray beyi geçmişti, babası çok tatlı ve sevecen bir adamdı. Öyle bir adamın Ekrem gibi biri ile akraba olmak istemesini anlayamıyordu.

“Hadi, geç arabaya.”

“Ben giderim sen önden git.” Özge genç adama itiraz etse de Erem’in onu bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Kolundan tutarak Özge’yi arabasına bindirmişti. İkili mekandan uzaklaşırken arkalarında onları düşünen iki kişi olduklarından habersizdi.

***

“Duyduğuma göre Erem sizin yeğeninizmiş?” Koray’ın babası Selim Bey sormuştu. Ekrem içtiği suyu güçlükle yutarak adama bakmıştı. Yuvarlak olan masa da herkes birbirini rahatlıkla görebiliyordu. Koray babasının sorusu ile Ekrem’e bakmıştı.

“Üvey kardeşimin oğlu.”

“Üvey olduğunuzu bilmiyordum.” Adam sorularına devam ederken Ekrem gerilmeye başlamıştı.

“Öyle…” Gülşen Hanım kocasının gerginliğini hissederek araya girmek istemişti.

“Üvey olsa da yeğenleri sonuçta.” Adam başını sallarken sorusuna devam etmişti.

“Babası ve annesi kaza da ölmüştü değil mi?”

“Evet, öyle.”

“Yazık olmuş, çokta küçük yaşta kaybetmiş ailesini. Ama babasının şirketini yeniden ayağa kaldırdığına göre oldukça yetenekli olmalı.” Ekrem gecenin konusunun değişmesinden hoşlanmamıştı.

“Bu konuyu kapatıp asıl meselemize dönsek. Nişanı konuşacaktık.” Hüzün konuşulanları pür dikkat dinlerken son sözlerle ürpermişti.

“Evet, çocuklarımızın mürüvvetini görmek beni çok mutlu ediyor. Oğlum evlenmek istediğini söyleyince şaşırmıştım.” Ekrem rahatlamış bir şekilde nefes verirken Koray onu dikkatle izliyordu.

“Kızımla evlenmek istemesi beni çok sevindirdi. Hüzün’e Koray oğlumdan başka eş düşünemezdim.”

“Koray oğlummuş…” Hüzün ağzının içinden gevelerken annesinin dirseği ile susmuştu.

“Bir şey mi dedin kızım?” Selim Bey genç kızın duru güzelliği karşısın da şaşırmıştı. Oğlunun yanına yakışan kız güzel olsa da Koray’a göre olup olmadığına karar verememişti. O her zaman ağır olan oğlunu neşelendirecek bir gelin istemişti. Ama karşısında ki çifttin ikisi de ağır başlıydı.

“Hüzün kızım, sen kendinden bahsetmeyecek misin?” Dalgın olan genç kız Koray’ın boğaz temizlemesi ile kendisine gelmişti.

“Anlayamadım?”

“Kendinden diyorum bahsetmeyecek misin? Ne işle uğraşıyorsun?”

“Ben savunma işletim sistemleri üzerine çalışıyorum.” Adam bakışlarını hızla oğluna çevirirken Koray omzunu silkmişti.

“Yani teknoloji üzerine çalışıyorsun?”

“Öyle de denebilir.” Adam düşünceli bir şekilde ikiliye bakarken ortamın havası değişmişti. Yemek iş hakkında konuşarak devam ederken asıl konu konuşulmadan herkes ayaklanmıştı. Koray genç kızı bırakacağını söyleyerek Hüzün ile oradan ayrılırken Hüzün’ün aklı karmakarışık olmuştu.

“Ne düşünüyorsun?”

“Erem ve Özge, neden oradaydı onlar?”

“Özge’yi tanıyor musun?” Hüzün başını sallayarak cevap vermişti.

“Çok değil, sadece amcamın evlatlığı olduğunu biliyorum.” Koray duyduğu şeyle frene basarak henüz yola çıkmak üzere olan arabayı sert bir şekilde durdurmuştu.

“Amcanın evlatlığı mı?”

“Evet, şu arabayı düzgün sür.”

“Amcanın evlatlığı!” genç kız transa girmiş gibi sayıklayan Koray’a bakarken ne söyleyeceğini bilememişti.

“Amcanın evlatlığı ise baban nasıl tanımıyor onu?”

“Çünkü daha önce görmemişti. Bu aramızda kalsın… Özge’nin kim olduğunu bilmemeli.” Koray başını sallarken aklı hala evlatlık meselesindeydi. Arabayı çalıştırarak yola koyulduğunda konuşmaya devam etmişti.

“Evin nerede?”

“Evim tadilatta, otelde kalıyorum.”

“Otel mi? Ailenin evinde neden kalmıyorsun?” Hüzün imalı bir şekilde genç adama bakarken onun bakışlarını fark eden Koray gülümseyerek “Sormadım varsay!” diyerek yoluna devam etmişti. Araba Hüzün’ün otelinin önüne gelince bir süre arabada sessiz oturan ikiliden ilk konuşan yine Koray olmuştu.

“Şu çocuk, Erem bu işin peşini bırakmayacak biliyorsun değil mi?”

“Elbette, onu hafife almamalısın.” Koray direksiyonda ki elini sıkarak derin bir nefes almıştı.

“İdare etmek zorundayız, en azından bir süre. Bu iş bitmeden kimseye bir şey söylemeyeceğiz.”

“Sorun yok, sonuna kadar gitmeye razıyım.”

“Nikah masasında sonlanabilir, biliyorsun değil mi?” Hüzün omzunu silkeleyerek Koray’a cevap vermişti.

“Benim için sorun yok, asıl sen düşün.”

“Ne demek istiyorsun?” Hüzün gülerek iyice genç adama dönmüştü.

“Özge, o kızdan etkileniyorsun değil mi?”

“Nereden çıktı şimdi bu?” Koray’ın sesi yüksek çıkınca Hüzün hafif geri yaslanarak ona bakmıştı.

“Tamam, hiddetlenme hemen.” Hüzün arabanın kapısını açarak aşağıya indiğinde gülümsemeye devam ediyordu. Koray kaşlarını çatarak onun otele girmesini izledi. Genç kız kapıdan geçtikten sonra yoluna devam ederek hala Hüzün’ün sözlerini düşünüyordu.

***

Erem Özge’yi kaldığı eve bırakarak evine doğru yola çıkmıştı. Gözünün önüne hala Hüzün ve yanında ki adamın restorana girdiği o an geliyordu. Arabanın hızını her saniye daha da arttırırken ortamı dolduran telefon sesi ile kendisine gelmişti. Ne kadar hızlı gittiğini anladığında ise kendisine kızmaya başlamıştı.

“Evet?” Erem ayağını gaz pedalından çekerek telefona cevap vermişti.

“Neredesin?”

“Amca?”

“Sana nerde olduğunu sordum.” Orhan’ın sesi oldukça sert çıkmıştı. Bir sorun olduğunu düşünen genç adam hemen cevap vermişti.

“Eve gidiyorum.”

“Arabayı neden o kadar hızlı kullanıyorsun? Ölmek mi istiyorsun?”

“Sen…” Arabasını kenara çekerek konuşmasına devam ederken Orhan saydırmasına devam ediyordu.

“Peşinflde biri mi var? Neden o kadar hızlıydın? Çocuklar seni kaybetmiş.”

“Çocuklar mı? Peşime adam mı taktın?” Erem ses tonunu ayarlayamayarak yüksek tutmuştu.

“Sen akıllı bir çocuktun, ne oldu Erem, seni bu kadar sinirlendiren ne?”

“Amca?”

“Sana işi uzatma dedikçe sen devam ediyorsun? Sana bir hafta mühlet, Ekrem’i parmaklıklar ardında göreceğim. Yoksa bu işe el koyacağıma emin olabilirsin.”

“Olmaz, Ekrem benim.”

“Senindi, ama sen düşüncesiz davranmaya başladığından beri bu işe et atmaya karar verdim.”

“Ne demek istiyorsun?”

“Ya akıllanırsın Erem, ya da seni geri çekerim. Bunu yaparım biliyorsun.” Erem sıkıntıyla dişlerini sıkmaya başlamıştı. Amcası yüzüne telefonu kapatınca öfkesini direksiyondan çıkarmaya başlamıştı. Sakinleşmesi gerekiyordu. Evde tek başına sakinleşemeyeceğini bilen genç adam istikametini sakinleşebileceği tek yere çevirmişti. Uzun zaman sonra içinin yangınını dindiren annesine gitmeye karar vermişti. Giderken sürekli gözü arkadan gelen arabalara takılıyordu. Hiç yoktan takip edilmek istemiyordu. Sonunda askeri hastanenin bahçesinden içeriye girerken derin bir iç çekmişti.

Ağır adımlarla nöbetçi doktorun peşinden annesinin tutulduğu yoğun bakıma doğru ilerlerken heyecanlıydı. Hala annesinin yaşadığına inanamıyordu. Bunca acıya rağmen annesi hayatta kalmıştı. Babası aklına gelince içini bir acı kaplıyordu. Keşke diyordu… Keşke o gün babası da kurtulabilseydi. ‘Taktiri ilahi’ dedi içinden. Ömrünü tamamlamamış olsaydı annesi gibi oda kurtulurdu. Demek ki babasının vadesi dolmuştu. Sığınacak tek kapısı olan Allah’a yönelerek sürekli dua ediyordu. Annesini, kardeşini kendisine bağışladığı için.

“Fazla kalamayacağınızı biliyorsunuz? Hastanın bünyesi hala çok zayıf.”

“Teşekkür ederim.” Erem steril kıyafeti giyerek annesinin yanına girerken hala inanamıyordu. Kapıyı kapatıp ardına döndüğünde gülümseyerek annesine yaklaşmıştı. Kadının vücudunda ki kablolar azalmıştı sanki.

“Annecim…” Erem sessizce annesine fısıldarken bir yandan da eldivenli eliyle kadının saçlarını okşamaya başlamıştı. İncitmekten korkar gibi kadının başını okşarken amcasına hak vermeden edememişti. İşi çok fazla uzatmıştı. Bunca acıyı çeken annesine borçluydu. Amcasının cezasını daha fazla erteleyemezdi. Elinde yeterince delil vardı. Ama o kanunsuz işlerinden değil, ailesine düzenlenen kumpastan içeri girmesini istiyordu. Bunun içinde elinde kesin bir delil yoktu. İşi yapan adamlar ölü bulunmuştu. Onları öldüren kişi ise hala bulunamamıştı.

“Söz anne, sana bu acıları yaşatan cezasız kalmayacak.” Erem tuttuğu elin kıpırdaması ile heyecanlanarak gözlerini açan annesine bakmıştı. Kadın ona yine tanımak ister gibi bakıyordu.

“Annecim!” Kadın şaşkınlıkla Erem’e bakarken hala nerede olduğunu algılamaya çalışıyordu. ,

“E…e..Erem?” Kadının güçsüz çıkan sesi Erem’in gözünden bir damla akmasına neden olmuştu.

“Annecim.”

“Na..sıl… sen?” Kadın hala algılayamıyordu. “Bü…yümüş …sün!” kadının güçsüzce konuşması Erem’i mutlu etmişti. En azından annesi kendisini tanımıştı.

“Yorma kendini, şükür iyisin. Yakında tamamen iyileşeceksin.”

“Ne oldu bana?” Erem annesinin sorusu ile gerilirken kadın gözlerini kapatarak yeniden uykuya dalmıştı. Genç adam yeterince içerde kaldığını düşünerek odadan çıkarken annesini düşünüyordu. Babasının öldüğünü öğrendiğinde nasıl dayanacaktı. İçi yana yana doktorun odasına giderek ondan son gelişmeleri dinledikten sonra hastaneden ayrılmıştı. Evine doğru yola çıkarken ertesi gün yapacaklarını şimdiden planlamaya başlamıştı. İş dünyası hala ondan bahsediyordu. Babasının eskiden çalıştığı şirketler resmen onunla görüşmek için sıraya girmişti. Babası borç istediğinde ortadan kaybolan iş adamları şimdi onunla çalışmak için sıraya girmişti.

Evine vardığında saat gecenin birini gösteriyordu. Kapıdan içeriye girer girmez ters giden bir şeylerin olduğunu hemen anlamıştı. Hızla arabasından inerek elinde silahı ile evin arkasına dolanmaya başlamıştı. Eve biri girmiş olsaydı alarmın çalması gerekiyordu. Alarm çalmadığına göre tehdit evin çevresinde olmalıydı. Dikkatli bir şekilde etrafı dolanırken kimseyi görememesi paronayaklaştığını düşünmesine neden olmuştu. Elinde silah evin kapısını açtığında ise yanılmadığını anlamıştı. Evi alt üst edilmişti. Silahını yeniden ileri doğru tutarak evin içinde dikkatle dolanmaya başlamıştı. Davetsiz misafiri içeride olabilirdi. Bütün evi aradıktan sonra kimsenin olmadığına ikna olduktan sonra yeniden aşağı salona inerek eve nereden girdiklerini anlamaya çalışmıştı. Kim girdiyse alarmı devre dışı bırakacak kadar profesyonel olmalıydı. Ne aradıklarını merak etse de bir kez daha önemli belgeleri evde saklamamakta isabetli karar aldığını düşünmüştü.

Salonda ki kanepeye oturarak başını geriye yasladığında duyduğu ayak sesi ile hızla yerinden kalkarak gelen kişiye silahını doğrultmuştu. Onun bu tavrına gelen kişi gayet sakin bir şekilde genç adama yaklaşarak etrafa bakınmaya başlamıştı.

“İyi iş çıkarmışlar.”

“Senin ne işin var burada?” Genç kız otel odasında rahat edemeyerek gecenin bir yarısı yola düşerek Erem’i görmek için eve gelmişti.

“Seni merak etmiştim, ne oldu burada?”

“Bilmiyorum, yeni geldim ben.” Hüzün genç adama dikkatle bakarak başını iki yana sallamıştı.

“Şu kız, Özge… Onunla buluşmak istediğinde gözden ırak bir yer seçmelisin. Babamın dikkatini çekti.”

“Öyle mi? Özge başının çaresine bakabilecek biri.” Hüzün onu onaylayarak yerde duran vazolardan birini alarak masanın üzerine bırakmıştı. Ağır hareketlerle etrafa bakınırken Erem onu inceliyordu.

“Buraya neden geldin Hüzün, bana gerçek nedenini söylemelisin.”

“İçimde bir sıkıntı vardı, bende seni görmek istedim. Eskiden seninle konuşunca rahatlardım.”

“Artık seni rahatlatamıyorum değil mi?” Hüzün gelen soruyla ona adı gibi gülümsemişti.

“Çocuk değiliz, o zamanki günleri geri getiremeyiz. Önümüze bakmamız gerek.”

“Sen bakıyor musun?” Hüzün yüzük olan elin kaldırarak genç adama göstermişti.

“Sence etmiyor muyum?” Erem genç kızın sözleri ile gerilmişti.

“Buna inanacağımı düşünmüyorsun değil mi? Seni tanıyorum Hüzün, o adamla evlenmeyeceksin.”

“Evlenip evlenmeyeceğim şuanda belli değil. Her şey duruma bağlı. Belki de mutlu olurum.”

“Olamayacağını biliyorsun. Yapma.” Hüzün yerdeki yastıklardan birini alarak genç adama dönmüştü.

“Yoruldum artık, düzenli bir hayatım olsun istiyorum. Koray, o iyi biri.”

“Babanla iş yapacak, sence ne kadar iyi olabilir.”

“Bu durum beni de şaşırtıyor. Onun kadar iyi bir adam neden babam gibi biriyle iş yapsın. İlerleyen zamanda belki onu vazgeçirebilirim.” Erem Hüzün’ün her sözünde dişlerini sıkıyordu. Genç kızın evlenmeyi gerçekten istediğini düşünmeye başlamıştı. Elleri yanda yumruk olurken sakinleşmek için tüm gücünü kullanıyordu.

“Onunla evlenmeyeceksin.”

“Buna sen karar veremezsin.” Erem başını iki yana sallayarak konuşmuştu.

“Göreceğiz, o adamla evlenmene izin vermeyeceğim. Bu işi çözeceğim.”

“Artık çok geç, iki hafta içinde nikah kıyılacak. Nişan yapmaktan vazgeçtiler. Nikah için gün alındı.” Erem’in öfkeyle kabarırken dişleri sıkılmaktan kırılmak üzereydi. Genç kıza biraz daha yaklaşarak sesindeki sert tonla tehdit eder gibi tıslamıştı.

“O nikah asla olmayacak. Sende bu kadar heveslenme istersen. Yoksa dünyada en hızlı dul kalanlar kervanına katılırsın.” 

****

Yorum ve beğeni yapmayı unutmayın. 

14480cookie-checkİntikam 32. Bölüm

Bir yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir