Keyifli okumalar…
***
Genç kız Erem’in sözleri karşısında şok olurken Erem onun duraksamasından fırsat bularak hızla evden ayrılmıştı. Bir yandan arabasına binerken diğer yandan evine girenlerin araştırılması için polis arkadaşını arayan genç adam delirmiş gibi arabayı çalıştırarak hızla oradan uzaklaşmıştı. Aklı karma karışıktı. Ekrem ile oyunun sonuna gelmişti. Gece olmasına aldırmadan amcasını aradığında ise bir süre sonra kulağına yankılanan uykulu sesle nasıl fevri davrandığını anlamıştı. Hüzün onun tüm sakinliğini alıp götürmüştü.
“Erem?”
“Amca, biri evime girdi.” Kulağına yankılanan sesle amcasının yataktan kalktığını anlayan Erem arabasını yolun kenarına çekerek konuşmasına devam etmişti. Ekrem’i yakalamanın tek yolu onu kendi üzerine çekmek olacaktı. Amcasına planından bahsederken Orhan öfkeyle buna karşı çıkmış ama Erem’i fikrinden vazgeçirememişti.
Hüzün dağınık evde daha fazla kalamayacağı için geldiği gibi geri dönerken aklında hala Erem’in sözleri vardı. Onu dul bırakmakla tehdit etmişti. Yüzü bu düşünde ile uzun zaman sonra ilk kez gülümsemişti. Başını iki yana sallayarak evden ayrılırken Erem’in daha neler yapacağını görmek için sabırsızlanıyordu. Her zaman kontrollü olan Erem’in son zamanlarda kontrolü elinden bırakması onu hem şaşırtıyor hem de buna sebep olduğu için mutlu oluyordu. Artık robotik davranmayı bırakan genç adam için mutlu olmamasına imkan yoktu. İlerde ne olacağı bilinmezdi ama Erem’in eskisi gibi normal tepkiler vermesi onu mutlu etmişti.
***
Sabahın ilk ışıkları ile uyanan genç kız gözüne gelen güneş ışınlarını engellemek için elini gözünün üzerine siper etmişti. Gerinerek yatağında doğrulup kısa bir süre gözleri kapalı olarak yatağın başlığına dayalı oturmuştu. Kalkması gerekiyordu! Annesi ve babasının yanında olmasını dileyerek yataktan kalkıp her sabah yaptığı gibi önce ısıtıcıya su koyup sonra banyoya yönelmişti. Elini yüzünü yıkayıp işlerini tamamlayana kadar ısıtıcıdaki suyun kaynayan sesini duyarak pratik olduğunu düşündüğü ama hiç sevmediği sallama çayını fincanına alarak masanın üzerine koymuştu. İçebileceği sıcaklığa gelmesini beklerken bir yandan da kendisine sandviç yapıyordu. Oldu olası çayını çok sıcak içemiyordu.
Masaya geçtiğinde kahvaltı niyetine sandviçini yiyip çayını içtikten sonra hazırlanıp evden ayrılmıştı. Dış kapıdan çıktığında her zamanki gibi babasına mesaj atarak “Günaydın, ben çıktım, asayiş berkemal,” diye yazarak sevimli resimler göndererek yola koyulmuştu. Halletmesi gereken konular vardı. Özellikle Hüzün ve Koray beyin nişanı konusunda bir şeyler yapacaktı. Erem’in bir şey yapmaya niyeti olmasa da o duramayacaktı.
Yarım saat sonra şirketin dönen kapısından içeriye girerek kartını okutup içeri geçerken kendisine doğru dönen bakışlara aldırış etmemeye çalışıyordu.
“Patronun derdi milleti gerdi anlaşılan…” Söylene söylene asansöre binerken arkasından gelen genç adamın farkında değildi. Başını iki yana sallayarak kendi kendine konuşmaya devam ediyordu. Onu merakla dinleyen adam ise sessizliğini koruyordu.
“Bundan bana ne? Neden her şeyi bilmem gerekiyormuş gibi davranıyorlar ki? Neyse ki fazla kalıcı değilim…” Son sözleri ile yanında duran adamın sözleri ile kendisine gelmişti.
“Bir yere mi gidiyorsunuz Özge Hanım?” Koray kızın söylemlerini dinlerken oldukça eğlense de son sözleri ile kaşlarını çatmıştı.
“Koray Bey?”
“Size bir soru sordum, bir yere mi gidiyorsunuz?”
“Anlamadım?” Özge bakışlarını kaçırarak asansörün kaçıncı katında olduklarını görmeye çalışıyordu. Gösterge kısmı adamın arkasında kalmıştı. İçinden kendisine saydırırken adamın varlığını nasıl oldu da fark edemediğini anlayamıyordu. Başını iki yana sallarken asansörün açılmış ve genç kız hemen kendisini dışarıya atmıştı. Koray hala asansörden inen genç kızın arkasından bakarken elleri iki yanda yumruk olmuş bir şekilde onu takip etmişti. Odasının kapısından girmeden önce sekterine sert bir tonda Özge’yi odasına çağırmasını söylerken genç kadın yerinde donup kalmıştı. Her zaman sakin olan adama ne olduğunu merak ederek telefonunu alıp stajyerlerin odasını arayarak Özge’nin gelmesini istemişti.
Genç kız hızlı adımlarla Koray’ın sekreterinin yanına giderken kadının endişeli bir şekilde yerinde oturduğunu fark edince duraksamıştı.
“Beni istemişsiniz?”
“Koray Bey seni çağırdı.” Yutkunan genç kız oyalanırken sekreter acele etmesi konusunda onu uyarmıştı.
“Hemen girersen iyi edersin, çünkü çok sinirliydi.” Kadın onu gönderirken hızla yerinden kalkmıştı. Özge kadının ne yapmaya çalıştığını anlamasa da ağır adımlarla Koray’ın odasının kapısına yaklaşıp kapıyı tıklatmıştı.
“Gir!” İçeriden gelen tok ses Özge’nin ürpermesine neden olmuştu. Kapıdan içeriye girerek kendi haline şaşırmıştı. O Özge’ydi, Orhan komutanın biricik kızı… Özlem komutanın tüm cezalarına karşı direnmiş Özge’ydi. Bu adam kimdi ki ondan çekinecekti. Başını dikleştirerek odaya girdiğinde Koray’ın delici bakışlarına cesaretle karşılık vermişti.
“Beni çağırmışsınız Koray Bey?”
“Geç otur şöyle, konuşacaklarımız var.” Koray genç kızın oturmasını bekleyerek hemen tepesine dikelmişti. Özge onun neden kendisine yukardan baktığını anlamamıştı.
“Sizi dinliyorum!”
“Anlat!” İkisi aynı anda konuştuğunda Özge duraksayarak genç adama bakmıştı.
“Neyi anlatacağım?” Koray sıkıntıyla nefes vererek elini saçlarına daldırmıştı. Birkaç adım geri giderken Özge onun davranışlarını anlamlandıramıyordu.
“Bir sorun mu var Koray Bey?”
“Asansörde neden bahsediyordun?”
“Bilmem, neden bahsediyordum ki?” genç kızın cevabı Koray’ın sinir yaylarını gevşetmişti. Bir elini masaya sert bir şekilde koyarak genç kıza doğru eğilmişti. Gözleri çarpışan ikilinin düşünceleri oldukça bağımsızdı. Dişlerini sıkarken genç kız yutkunarak geriye doğru başını atmıştı. “Koray Bey kendinize gelin lütfen…” dediğinde Koray derin bir nefes alarak bir eli saçlarında daldırıp arkasını döndü. Sakin kalmak için derin nefesler alırken kendisine şaşkın bir şekilde bakan kızın ifadesinden habersizdi.
“Koray Bey, bir sorun mu var?”
“Sorun yok çıkabilirsin.” Koray’ın sert çıkan sesi ile yerinden kalkan genç kız kapıya yönelirken söylenmeye başlamıştı. Sessiz söylemleri kapıyı açıp çıkmak üzereyken istem dışı sesi yükselmişti.
“Dengesiz ne olacak!” Koray onun söylediğini duyunca kapıyı sert bir şekilde kapatarak Özge’nin kapıyla arasında kalmasına neden olmuştu. Genç kız omzunun üzerinden kapıda duran elin sahibine dönerken yutkunmak zorunda kalmıştı.
“Koray Bey?”
“Sen az önce ne dedin?”
“Bir şey söylemedim.” Kaşları çatılan Koray öfkeyle konuşmuştu.
“Gözüme batmaya başladın Özge, dikkat et!” Özge başını olumlu anlamda sallayarak Koray’ın geri çekilmesi için ricada bulunmuştu. Genç adam yakınlık durumunu fark ederek hızla geri çekilirken Özge aceleci bir şekilde kapıyı açıp kendisini dışarıya atmıştı. Kendine seslenen çalışanı duymamıştı bile. Stajyerler odasına girdiğinde ise karşılaştığı kişi ile gününün daha ne kadar kötü olabileceğini düşünüyordu ki kapının yeniden açılması ile bir eliyle yüzünü kapatarak bıkkın bir şekilde söylenmişti.
“Neden tek tek gelmiyorsunuz? Ne oldu, karargah çıkarma mı yaptı?” Orhan kızının sözleri ile gülümserken kollarını açarak genç kızı davet etmişti. Kendisini Orhan’ın kollarının arasına bırakırken kapıdan henüz girmiş olan Erem’in dik bakışlarının hedefi olmuştu.
“Sen neden gelmiştin?” Orhan’ın kolları arasında Erem’e neden geldiğini sorarken genç adam tek kaşını kaldırarak Özge’ye bakmıştı.
“Dün yemekte konuşmuştuk ya hani, iş için toplantıya geldim.”
“Biz öyle bir şey konuşmadık Erem.”
“Evet ama patronun bunu bilmiyor!” Erem’in sözleri ile gözlerini deviren Özge babasının gözlerine bakarak yeniden gülümsemişti.
“Sen neden buradasın baba, annem iyi mi?” Orhan başını sallayarak kızı onaylarken geri çekilerek yeğenine bakmıştı.
“Hayırdır Erem, neden buradasın?”
“İş için!”
“İç için, inanayım mı?” Özge imalı bir şekilde Erem’e bakarken Erem pes ederek geri adım atmıştı.
“Tamam, şu Koray denen adamı yakından tanıyayım dedim.” Orhan sıkıntıyla konuşan yeğenini izlerken derin bir nefes almıştı.
“Peki sen neden buradasın?” Erem amcasına hesap sorar gibi konuşunca Orhan otoritesini konuşturmuştu.
“Sana hesap vermem gerektiğini bilmiyordum, şimdi ne işin varsa hallet ve hemen şirketine dön.”
“Amca!”
“Sana ne söyleniyorsa onu yap, bu şirkete de bir daha adım atma. Özellikle Özge’nin yanında bir süre görünmeni istemiyorum.” Erem amcasının Özge ile görünmemesi konusuna özellikle değinmesi karşısında endişelenmişti.
“Ne oldu?”
“Sadece dediğimi yap Erem, lütfen şu işi de bitir artık.” Erem başını sallarken kapının tıklatılması ile içeriye diğer stajyerlerden Salih girmişti. Bir süre odada ki kalabalığa bakarken Özge’nin araya girmesi ile genç adam kendisine gelmişti.
“Bir sorun mu var Salih?” diye soran Özge onun sözleri ile yüzünü asmıştı.
“Koray Bey seni çağırdı.”
“Az önce yanındaydım, yine ne oldu?”
“Bilmiyorum, çok sinirli ama…” Özge babasına bakarken Orhan kaşlarını çatarak genç kıza dönmüştü.
“Hayırdır Özge, seni eziyorlar mı?” Adamın sert sesi Özge’yi telaşlandırmıştı. Babası olayı yanlış anlarsa stajı yanabilirdi.
“Olur mu baba, bu aralar işler yoğun o yüzden sinirli sanırım.”
“Ben anlamam, kimse benim kızımı ezemez.” Erem amcasının sözleri ile gülmüştü.
“Sen neye gülüyorsun Erem?” Erem amcasının ifadesi ile omuzlarını silkeleyerek “Senin kızında ezilecek göz var mı amca, ben Koray denen adama acırım!” dediğinde kulaklarına dolan sesle ikisi de kapıya dönmüştü.
“Bana acımanıza neden olanı öğrenebilir miyim?” Koray kapıdan içeriye girer girmez Erem ile göz göze gelmişti. Bakışları Özge ve yanında ki adama kaydığında ise yutkunmadan edememişti.
“Komutanım?” Koray Orhan’ı görünce istem dışı üzerini düzelterek hazır ola geçerken Erem şüphe ile amcasına bakmıştı.
“Askerde değilsin, rahat ol.” Koray sıkıntıyla Özge ve Orhan’a bakarken Erem amcasının her bir hareketini takip ediyordu.
“Siz tanışıyor musunuz?”
“Askerde benim taburumdaydı!” Orhan’ın kısa cevabı Özge’yi şaşırtırken Erem amcasına inanmıyormuş gibi bakıyordu. İçinden Orhan’ın bir şeyler çevirdiğini düşünürken Koray araya girerek Orhan’ın elini sıkmıştı.
“Sizi hangi rüzgar attı buraya?” Orhan karşısında ki genç adamı süzerek bir kolunu Özge’nin omzuna atıp cevap vermişti.
“Kızımı ziyarete gelmiştim. Nerede çalıştığını, nasıl bir ortamı olduğunu görmeye geldim.”
“Kızınız?” Özge’ye şaşkınlıkla bakan Koray, Erem’in şüphelerini bertaraf ediyordu. Adam bu kadar şaşkınsa amcası adamla görüşmüyor demekti. Koray kendisini toparlayarak hafif gülümsemişti.
“Kızınızın bizde çalıştığını bilmiyordum, keşke daha önce haberim olsaydı.”
“Neden?” Özge araya girerek genç adama sordu. Koray gelen soru karşısında duraksamıştı. Sahi neden böyle konuşmuştu ki?
“Bir nedeni yok, komutanımın kızını şirkette görmek bizim için onur verici olurdu.”
“O zaman onure olabilirsiniz!” Erem bir elini yüzüne kapatarak gülmesini saklamaya çalışıyordu. Özge’nin cevapları genç adamın keyfini yerine getirirken Orhan onaylamaz bir şekilde kızına bakmıştı. Özge babasının bakışlarından kurtulmak için Erem’in arkasına geçerken Koray onun bu davranışlarına kaşlarını çatarak bakmıştı. Erem onun bakışlarını fark etse de bir şey söylememişti. İntikam soğuk yenen bir yemekti. Akşam Hüzün’ün yanında adamı gördüğünde aynı duyguları kendisi de hissetmişti.
“Amca ben artık gideyim, Özge seninle sonra konuşuruz.”
“Nereye, bir şeyler içseydin.” Özge iki öfkeli adamın yanında tek kalmak istemiyordu. Erem onu anlasa da işleri olduğu için çıkması gerekiyordu. Koray genç adamın kapıdan çıkıp gitmesini sis perdesi ardında izlerken bakışları Orhan ve Özge’nin üzerine dolaştı.
“Erem Bey ile akraba olduğunuzu bilmiyordum?” Soru Özge’ye yöneltilmişti. Özge genç adama cevap vermezken Orhan araya girerek konuşmuştu.
“Bir çayın da yok mu Özge, konuklarına karşı hiç misafirperver değilsin.”
“Özür dilerim babacım, hemen…” Koray onun telaşına gülümserken Orhan’a bakarak “Çayları benim odamda içelim komutanım,” dedi. Orhan genç adamın peşinden onun odasına giderken Özge kaşlarını çatarak arkalarından bakmıştı. Konuşma boyunca varlığı unutulan Salih kendisine belli ederek konuşmuştu.
“Şu adam, Erem dahi çocuk olan değil mi? Erem Türk!” Özge onun sözleri ile düşüncelerinde öldürdüğü Koray’ı serbest bırakarak cevap vermişti.
“Dahi mi bilmem ama zeki olduğu kesin!” dedi. Çocuk heyecanla genç kıza bakmıştı.
“Onunla akraba mısın sen? Bizi tanıştıramaz mısın?”
“Neden, imza mı alacaksın?” Çocuk bir süre Özge’nin ne demek istediğini anlamazken Özge olun düşünceli ifadesi altında odadan çıkarak babasının olduğu odaya yönelmişti. Yüzü istem dışı asılmıştı. Babası kısa süreliğine gelmiş ve bu süreyi Koray denen adamla paylaşmayı istemiyordu.
“Gel kızım,” Orhan açık kapıdan kızının asık yüzünü görünce derdini anlamış ve gülümsemişti.
“Neden burada oturuyoruz ki? Hadi benim masama gidelim.”
“Özge, fazla vaktim yok o yüzden şımarıklık yapma ve otur.”
“Ama baba…” Kız kaşlarını çatarak Koray’a baktığında genç adam şaşkınlıkla koltuğuna geri yaslanmıştı. Karşısında ki ateş parçası onu yakacak gibi bakıyordu.
***
Erem şirketten ayrıldıktan sonra yüzündeki gülümseme ile arabasına binerken gözünün önüne hala Özge ve o adamın ifadeleri vardı. Başını iki yana sallayarak arabasını çalıştırdığında amcasının neden geldiğini sormadığını fark edince telefonla sorabileceğini düşünerek hızla şirketin önünden ayrılmıştı. Düşünceli bir şekilde arabada ilerlerken Hüzün ile konuşması gelmişti aklına. Genç kız evlenmeye kararlı gibi görünse de Erem ona izin vermeyecekti. Ekrem’e son kozunu oynamak için direksiyonu amcasının şirketine çevirirken kararlıydı. Sonunda ölüm bile olsa yapacaktı. Araba bir saatlik bir yolculuktan sonra babasına mezar olan şirketin kapısına geldiğinde derin bir nefes almıştı. Arabasını park ederek şirkete doğru yol aldığında kendinden emin adımlarla şirketin kapısından içeriye girmişti. Genç adamı tanıyanlar şaşırırken onu ilk defa görenler ise hayranlıkla ona bakmıştı.
“Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?” Erem kendisini tanımayan sekretere bakarak etrafına duraksamıştı.
“Ekrem beyle görüşecektim.”
“Randevunuz var mıydı?” Erem gülümseyerek kadına bakınca kadın hayranlıkla ona bakmıştı.
“Randevuya gerek olduğunu sanmıyorum.” Kadını geçerek Ekrem’in odasının kapısına geldiğinde içeriden gelen kahkaha sesleri ile duraksamıştı. Adamın yanında kim olduğunu bilmiyordu ama birazdan o kahkahanın kesileceğini bilerek keyifle kapıyı açıp ofise girmişti.
“Ekrem Bey…” Erem kadının konuşmasını beklemeden amcasının karşısına geçmişti. Gülen yüzü anbean düşerken Erem’in keyfi yerine gelmişti.
“Tamam, sen çıkabilirsin!” sekreter dışarıya çıkarken Erem kendisine öfkeyle bakan adamın bakışları altında masanın önündeki sandalyeye oturarak amcasına bakmıştı.
“Oturmayacak mısın? Duyacaklarından sonra ayakta duramayabilirsin.” Adam öfke ile masasına geçerken Erem onun öfkesi karşısında keyif alıyor bunu da belli etmeden geri kalmıyordu.
“Söyle ve defol git buradan!” Ekrem’in sert çıkan sesine karşılık Erem oldukça sakindi.
“Unutuyorsun galiba, bu şirket bana ait…” Ekrem elini masaya vururken Erem geriye yaslanarak bir elini dizine bırakıp konuşmaya başlamıştı.
“Şu arsa, duydum ki hala onun peşindesin. Boşuna uğraşıyorsun, onu söylemeye geldim!” Ekrem hızla ayağa kalkarak Erem’e üsten bakmaya başlamıştı.
“Bana bak!” Erem amcasının son çıkışı ile yerinden kalkarak tıpkı onun gibi masaya doğru eğilerek adam üzerinde ezici baskı uygulamıştı.
“O araziyi unut Ekrem, sonun olacak!”
“O arazi benim, sen ne yaparsan yap engelleyemeyeceksin!”
“Yanılıyorsun, o arazi dedemindi, sonra da anneme kaldı. Senin hiçbir hakkın yok.”
“Aptal baban arazinin değerini bilmiyordu. Sende bilmiyorsun!”
“O yüzden mi babamı tehdit ettin? Para için ailemi öldürdün!”
“Bunu kanıtlayamazsın!” Ekrem’in gülümsemesi Erem’in sözleri ile hızla kaybolup yerini öfkeye bırakmıştı.
“Kanıtlayamam belki ama sana o araziyi yedirmeyeceğim. Ben babam gibi korkaklık etmeyeceğim. O ailesi için korkmuştu ama ben korkmuyorum. Geçmiş olsun Ekrem, arazi üzerine bir sürahi soğuk su iç… Arazi bu günden itibaren devlet hazinesine katılıyor!” dediğinde Ekrem hışımla Erem’in üzerine atılmış ama gençliğin verdiği atiklikle kenara çekilen Erem onun saldırısını engellemişti. Kükreyen adamı ardında bırakarak hızla odadan çıkan Erem artık beklemeye başlayacaktı. Ekrem’den hamlesini bekleyecekti. Tek duası öfkesini Hüzün’e yöneltmemesi yönündeydi!
****
Yorumlarınızı eksik etmeyin! Umarım beğenmişsinizdir… 🙂