İntikam 34. Bölüm

Keyifli okumalar.

**

Hüzün arabanın kapısını sert bir şekilde kapatırken çıldırmak üzereydi. Aklı almıyordu. Erem’in yaptığını öğrendiğinden beri öfke nöbetleri geçiriyordu. Hızlı bir şekilde büyük evin bahçesini geçerek evin kapısına geldiğinde ise hızını alamayarak kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Dakikalarca kapıyı çalmasına rağmen hiçbir karşılık alamayınca Erem’in evde olmadığını anlamıştı. Aradığını bulamamanın verdiği hırsla yeniden arabasına binerken genç adamın nerede olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bir süre düşündükten sonra eskiden gidebileceği yerleri tek tek bakmış ama Erem’i bulamamıştı. Son çare olarak Orhan amcasını aramaya karar vermişti.

“Amca yardımın gerek!” genç kız çalan telefonun açılması ile beklemeden, selam vermeden konuşmuştu.

“Ne oldu?”

“Erem babamı üzerine saldı!”

“Anlamadım!” Orhan’ın sesi duydukları ile yüksek çıkmıştı.

“Erem, babama arazi üzerinden baskı yapıp onu kendi üzerine saldı. Amca bir şeyler yap, babam çıldırmış durumda.” Orhan duydukları ile sinirlenmişti. Hüzün Erem’in nerede olduğunu bilip bilmediğini sorarken Orhan’dan aldığı cevapla telefonu kapatmıştı. Aşırı sinirli olan genç kız kaza yapmamak için arabasını uygun bulduğu bir yere çekerek düşünmeye başladı. Erem’in nerede olduğunu öğrenebileceği biri olmalıydı. Düşündükçe aklına gelen kişiyle derin bir nefes vermişti. Arabasını müstakbel kocasının şirketine çevirirken tek isteği Özge’nin orada olmasıydı. Arabanın hızını biraz daha arttırarak hedefine on dakika önceden ulaşmıştı. Arabasını şirketin önüne bırakarak hızla giriş kapısına yönelmişti. Güvenlik onu durdurmak istese de başarılı olamamıştı. Zemin katta olan asansörle şansına gülümseyerek hızla asansöre binip kenardaki bildiri paneline bakmıştı. Yönetici katına basarken içinden dua ediyordu.

“Kiminle görüşmek istiyordunuz?” asansörden inen genç kız karşısına dikilen kadına kısa bir bakış atarak etrafına bakınmaya başlamıştı.

“Koray beyle görüşecektim.”

“Koray Bey bir toplantıda, randevunuz var mıydı?”

“Randevuya gerek olduğunu sanmıyorum. Koray beyin odası hangisi?” genç kızın sözleri ile kadın onun önüne geçmişti.

“Koray Bey yokken sizi odasına alamam.” Hüzün derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Şuanda söz düellosu yapamayacak kadar sinirliydi. Kadına itiraz edeceği sırada araya giren üçüncü bir kişi ile gözlerini kapatmıştı.

“Hüzün Hanım, sizi burada görmeyi beklemiyordum.” Özge genç kızı ilk gördüğünde yanlış gördüğünü sanmış, emin olduğunda ise gergin olan konuşmaya müdahale etmeye karar vermişti.

“Özge, bende sana bakacaktım.”

“Ama Koray beyi sordunuz!” kadın Hüzün’e ters bir şekilde bakarken Özge gözlerini devirerek kıza baktı.

“Galiba tanımadınız, Hüzün Hanım Koray beyin müstakbel nişanlısıdır. Koray Bey ona karşı olan davranışınızı öğrenirse ne yapar sizce?” kadın Özge’nin sözleri ile gerilirken yutkunmadan edememişti. Onun gerginliği ise Özge’nin keyiflenmesini sağladı. Ne zamandır karşısında ki kadın onunla üsten üsten konuşup her fırsatta aşağılamaya çalışıyordu ve bu durum Özge’nin sabrını zorlamaya başlamıştı.

“Ben çok özür dilerim.”

“Önemli değil, hadi Özge konuşmamız lazım.” Özge genç kıza şaşkın bir şekilde bakarken, Hüzün’ün Koray’ın odasına girmesi ile onu takip etmişti. İkili odaya girip kapıyı kapatarak karşılıklı birbirini tartmaya başlamıştı.

“Ee benimle ne konuşacaksın?”

“Erem nerede?”

“Anlamadım?”

“Erem, diyorum… Erem nerede?”

“Bilmem, şirketindedir. Neden onu soruyorsun?” Hüzün bir süre genç kızın ifadesini inceleyerek onun doğru söylediğini anladığında dişlerini sıkarak odadaki sandalyelerden birine bırakmıştı bedenini.

“Neler oluyor?”

“Erem’in başı belada olabilir. Dün babamın yanına gidip onun oklarını kendi üzerine çekti.”

“Ya da senin!” Hüzün başını kaldırarak kendisine ciddi bir şekilde bakan kıza anlamaz bir ifade ile bakmıştı.

“Anlamadım?”

“Anlamayacak bir şey yok. Baban Erem’i ya Sude ile ya da seninle durdurabilir. Sude babamın yanında güvende, senin üzerinde olan planı sayende işe yarıyor gibi…” dediğinde Hüzün genç kızın sözleri karşısında yeniden sinirlenmişti.

“Benimle olan planı işe yaramayacak. Evliliği kendim istedim. Babam evliliğim konusunda başarılı olamayacak.” Özge alaycı bir şekilde ona gülümserken Hüzün onun ifadesini görmemek için arkasını dönerken Özge daha fazla dayanamayarak konuşmuştu.

“Bunu neden yapıyorsun? Erem’in zaten birçok derdi var bir de sen ona yük oluyorsun.”

“Benim ona yük olduğum yok, göremiyor musun?”

“Evet görüyorum. Asıl sen göremiyorsun. Başının dikine giderek Erem’in ne yapmaya çalıştığını anlamayacak kadar kör olmuşsun. Sürekli onu suçluyorsun. Seni yanında istemediğinden dem vuruyorsun ama bir kez düşünmüyorsun, neden?”

“Neden istemediğini biliyorum, babam yüzünden…”

“Evet, baban yüzünden istemiyor. Seni sevdiği için sana zarar gelsin istemiyor. Onun ne kadar yalnız olduğunu göremiyorsun. Yanında birçok insan var ama o yapayalnız. Bir kurt gibi etrafta dolaşıyor. Sürekli düşünüyor, sen ne olacaksın, ben ne olacağım. Babam, annem ve en önemlisi Sude ne olacak diye ama onu kimse düşünmüyor Erem ne olacak. İnsana sevdiği yük olmaz derler ama Erem bize yük oluyor. Ama düşünceleriyle, varlığı ile değil.” Özge genç kıza hiddetle saydırırken ofisin kapısından giren adamı fark edememişti. Hüzün genç kızın sözleri karşısında yutkunurken ne söyleyeceğini bilmiyordu.

“Ne var biliyor musun? O çocuk sizin için elinden geleni yapıyor ama sen onun için hiçbir şey yapmıyorsun. Üstelik nişanlanarak onun canını daha çok yakıyorsun.”

“Özge!” Özge kendisine öfkeli bir şekilde seslenen adamın varlığını fark edince yutkunmuştu. Belki haddini aşıyordu ama o her zaman düşündüğünü dile getiren biri olmuştu. Duygularını içinde tutamazdı. Öfkeli olan adama dönerek alaycı bir şekilde gülümsemişti.

“O bakın kim geldi, müstakbel damat efendi.”

“Özge dedim!” Özge genç adama umursamaz bir ifade ile bakarak ofisin kapısına doğru ilerledi. Kapıdan çıkmadan önce duraksayarak “Erem’in nerede olduğunu bilmiyorum. Bilseydim bile sana söylemezdim. Bence kendi nişanlınla ilgilenmelisin. Erem artık seni ilgilendirmemeli, onunla ben ilgilenirim.” Özge sözlerini bitirerek hızla odayı terk ettiğinde Hüzün iki yanda duran ellerini yumruk yaparak sakinleşmek için gözlerini kapatmıştı. Onun kararsız halini gören genç adam sinirlense de Hüzün’ün yanına giderek, yumruk olan elini tutup açmaya çalışmıştı. Genç kız hissettiği baskı ile gözlerini aralarken Koray “Sakin olmalısın,” dedi. Hüzün başını sallarken Koray devam etmişti.

“Sen sakin olmazsan kimseye faydan olmaz.”

“Erem’i bulamıyorum.”

“Onu neden arıyorsun?” Koray genç kızın perişan halinden yoluna gitmeyen bir şeyler olduğunu anlasa da ne olduğunu kestiremiyordu.

“Babam onun peşinde, hayatı tehlikede… Elimizi çabuk tutmalıyız Koray, yoksa kötü şeyler olacak.”

“Ne öneriyorsun, ne yapalım?”

“Şu nişanı öne çeksek, bu şekilde babamın dikkati bizde olur.” Hüzün’ün sözleri karşısında Koray duraksamıştı. İki tanınmış ailenin çocukları nişanlanıyordu, bu hafife alınacak bir şey olmadığından muhakkak duyulacaktı. İşler iyice çıkmaza giriyordu ve onun elinden bir şey gelmeyecekti.

“Bu akşam sizinkiler bize gelecekti. Bu konuyu konuşuruz.” Hüzün başını sallayarak onu onaylarken işi olduğunu söyleyerek oradan ayrılmıştı.

****

Genç adam yüksek kayanın üzerine oturarak düşünmeye başlamıştı. Ne zaman içi sıkılsa, plan yapması gerekse denizi gören yüksek bir tepeye giderek, hem rahatlıyor hem de gideceği yola karar veriyordu. Ne kadar süre orada kaldığının farkında olmasa da havanın karardığını fark edince yerinden kalkarak ağır adımlarla patika yoldan aşağıya inmeye başlamıştı. Karanlıktan yolunu göremez olduğunda ise kapattığı telefonunu açarak telefonun flaşı ile yolunu aydınlatmaya başlamıştı. Yol boyunca ardı ardına gelen bildirim seslerini umursamayan Erem, kimin aradığını merak bile etmiyordu.

Patikadan inip ana caddede park ettiği arabasının yanına ulaştığında duraksayarak bir süre etraftan gelen hayvan seslerini dinlemişti. Arabanın kapısını açtığı sırada telefonu yeniden çalmaya başlamıştı. Arayan kişi beklediği kişi olmasa da yüzünde hüzünlü bir gülümseme ile aramayı cevaplamıştı.

“Neredesin sen?” kulağına yankılanan çığlık gibi sesle telefonu kendisinden biraz uzaklaştırmıştı.

“Bu kadar bağırmak boğazlarına iyi gelmez.”

“Birde dalga geçiyor küçük Bey. Erem neredesin? Herkes seni arıyor.”

“Ben iyiyim, biraz rahatlamam gerekiyordu.”

“Onu anladık, ama birine haber vermeliydin. Babam çok kızgın, ayrıca Hüzün!” Erem Hüzün’ün adını duyunca duraksamıştı. İçine yerleşen korkuyla yutkunurken sesini sabit tutmaya çalışarak sordu.

“Hüzün’e bir şey mi oldu?”

“Gün boyu seni aradı durdu, çok endişeliydi. Buraya bile geldi…”

“Oraya mı? Neden?”

“Nerede olduğunu bana sormak için. Onu arasan iyi edersin, yoksa kafayı yiyecek!” Erem duraksayarak kafasını sallamış olsa da Özge onun bu hareketini göremediği için onaylamıştı.

“Eve geçince ararım.”

“Erem… Dikkatli ol.” Telefonu kapatan Erem arabasına binerek bir süre başını geriye yaslayıp kendini dinlemeye başlamıştı. Hüzün’ü ne kadar olaylardan uzak tutmaya çalışsa da bir şekilde olayların tam içinde kalıyordu. Telefonu eline alarak amcasını aramıştı. Bir süre azar ve nasihat dinledikten sonra telefonu kapatarak yola koyuldu. Gideceği yol uzundu…

Büyük evin bahçe kapısından içeriye girdiğinde bahçede olan lüks otomobil dikkatini çekmişti. Arabasının torpidosuna sakladığı silahını alarak arabadan inerken hala kimin geldiğini tahmin etmeye çalışıyordu. Nitekim araba tanıdık gelmiyordu.

“Geldin mi sonunda?”

“Amca? Senin burada ne işin var?”

“Sen ortadan kaybolunca bende gelip bir bakayım dedim.” Erem silahını beline koyarak az önce gözüne kestirdiği arabaya bakmıştı.

“Bu araba kimin? Yeni araba mı aldın?” Orhan yeğenine yaklaşarak “Araba benim değil, senin” dedi.

“Benim mi?”

“Evet, Ekrem yakalanana kadar bu arabayı kullanmanı istiyorum.” Erem arabayı incelerken dikkatini çeken özellikle onu gülümsetmişti.

“Bu kadar tedbir fazla değil mi? Sence amcam ailemi öldürme planını benim içinde deneyecek kadar aptal mı?” Orhan yeğeninin sorusuna kaşlarını çatmıştı.

“Ekrem’in ne yapacağı belli olmaz. Biz tedbirimizi alalım.” Erem arabanın etrafına dönerek incelemeye başlamıştı. Az önce beline taktığı silahını çıkararak arabaya ateş etmeye başladı. Arabadan seken kurşunlar etrafa sekerken başını iki yana salladı.

“Kurşun geçirmiyor…”

“İçine de bakmalısın!”

“Ne yaptın amca, bana tankın son modelini mi aldın?” Orhan yeğeninin sözlerine gülerken Erem arabanın içerisini incelemeye başlamıştı. Fark ettiği her bir ayrıntıda şaşıran genç adam hızla amcasına dönmüştü.

“Bunu kim modifiyeli etti?” Hayranlık genç adamın sesinden yankılanıyordu. Orhan yeğenine arabanın birkaç özelliğini daha gösterirken Erem’in en çok dikkatini şoför koltuğu çekmişti.

“Bana söz ver Erem, Ekrem tutuklanana kadar bu arabayı kullanacağına söz ver.”

“Bu kadar endişelenme amca, az kaldı…”

“Ne planlıyorsun?” Erem gözlerini kısarak amcasına bakmıştı. Aklındakileri anlatıp anlatmamakta kararsız kalınca Orhan sözlerine devam etmişti.

“Ne planlıyorsan çok dikkatli olmalısın. Kardeşin için…” Orhan genç adamın arabasına yönelerek anahtarı istemişti.

“Geldiğim arabayı sana bıraktığıma göre senin araba benim oldu.” Erem anahtarı amcasına atarken gülümsemişti. Gülümsemesi Orhan’ın sözlerini duyduktan sonra yüzünde donup kalmıştı.

“Hüzün ve ailesi nişanı öne almak için Koray’ların evindeydi. Gelecek hafta nişan var!” Erem’in konuşmasını beklemeden arabasına binerek hızla bahçeden çıkarken Erem hala olduğu yerde donup kalmıştı. Bir süre sonra kendine geldiğinde ise öfkeyle evine doğru ilerlemeye başladı. Kapı kilidini yuvasına bir türlü tutturamazken sinirle kapıya sert bir tekme atmıştı.

“Buna izin vermeyeceğim… Hayatını mahvetmene izin vermeyeceğim.” Sonunda kapıyı açarak eve girdiğinde ise derin bir nefes almıştı. Saat epey geç olmuştu. Hüzün’ü aramak istese de vazgeçerek üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. Birkaç adım sonra birinin varlığını hissedince hareketleri yavaşlamıştı. Silahını kavrarken yönünü olası kişinin olduğunu düşündüğü yere doğru çevirdi. Birkaç adım attıktan sonra hissettiği kokuyla elindeki silahı indirirken sıkıntıyla nefes vermişti.

“Bu saatte burada ne işin var? Hem de karanlıkta oturuyorsun.” Genç kız saklandığı yerden çıkarak salonun ışığını yakmıştı.

“Ne yapmalıydım, babam dışarıda dururken ışığı yakıp yakalanayım mı?”

“Özge, sorumsuz davranıyorsun.”

“Seni merak ettim. Yine ne yaptın da o kız yana yakıla seni arıyordu? Ekrem’in hedefi olduğunu söyledi.”

“Ben her zaman onun hedefiydim.”

“Neden bahsettiğimi biliyorsun. Ne planlıyorsun?”

“Çok yorgunum Özge, sonra konuşsak. Bu saatte bir yere gitme, üst kattaki odalardan birine yat.”

“Beni geçiştirme Erem, ne yapacaksın?”

“Seni geçiştirmiyorum. Bu operasyonda sana da ihtiyacım olacak. Yani endişelenme, sen de her şeyi bileceksin.” Özge onun sözleri ile rahatlarken yorgun olduğunu söyleyerek kendisi için yatacak bir oda bulmaya gitmişti. Erem onun ardından bakarken aklında hala Hüzün’ün nişanlanacağına dair amcasının sözleri vardı.

***

Genç kız aynadaki görüntüsüne bakarken içi acımıştı. Arkasında duran kadınla göz göze geldiğinde ise yutkunmuştu.

” Anne yapma artık!” Gülşen Hanım kızını vazgeçirmek için elinden geleni yapmış ama Hüzün’ü vazgeçirememişti.

“Yapma kızım, hayatını mahvetme.”

“Anne!”

“Bak bana, ben babamın zoru ile babanla evlendim. İkisi yüzünden hayatım kaydı ama sen benim gibi olmayacaksın. Lütfen, gidelim buradan.”

“Bunu yapamam, beni düşünme ve sakin davran.”

“Dayanamıyorum anlamıyor musun?” Hüzün annesinin ağlamak üzere olduğunu anladığında kollarını kadına dolamıştı. Yıllardır yapmak istediği ve hayatı boyunca sevgisini kazanmak istediği annesi son birkaç aydır hiç olmadığı kadar yakın davranıyordu kızına. Onun her davranışı Hüzün’ün yüreğine umudu aşılıyordu. Kapının tıklatılması ile genç adam içeriye girmişti. Koray Hüzün’ün ifadesini görünce hızla yanına gitmişti.

“Ne oldu, neden yüzün soldu?” Hüzün bir elini göğsünün üzerine bastırarak nefes almaya çalışmıştı.

“Bir şey oldu… bir şey oldu!” göğsüne vurdukça nefesi sıklaşıyordu. Kadın kızının biranda fenalaşmasına anlam veremezken gitgide yüzünün solmasından korkmaya başlamıştı.

“Hüzün, kızım…”,

“Anne, bir şey oldu.” Genç kız gözyaşlarına boğulurken hızla odaya giren kişiyle donup kalmıştı.

“Hüzün gitmemiz gerekiyor!” Özge aldığı haberle genç kızın odasına girerken onun ne halde olduğunu düşünmeye başlamıştı. Koray ve Hüzün bir haftalık yoğun temponun sonunda nişanlanacaktı. Gösterişli davet salonu sosyetenin ileri gelen simalarıyla doluydu.

“Ne oldu? Birine bir şey mi oldu?” Özge bakışlarını kaçırırken Hüzün hızla genç kıza ulaşarak onu kollarından yakalamıştı. “Sana sordum, ne oldu?”

“Kaza oldu!” Koray telefonuna gelen bildirimi gördüğünde kanının çekildiğini hissetmişti. Beklemediği bu olay karşısında farkında olmadan genç kızı yanıtlamış ve Hüzün’ün gözlerinin hedefi olmuştu.

“Ne kazası?” genç adam elindeki telefondan feci kazayı izlerken birden elinden alınan telefonda kendisine gelmiş ve telefonunu genç kızdan almaya çalışmıştı. Haber sitesinde gösterilen kazada araba tırın altında kalmış ve şoför feci şekilde can vermişti. araba tanıdık gelmeyince derin nefes alırken yanıp sönen yazıyı algıladığında ağzından tiz bir çığlık çıkmıştı.

“Deha Erem Türk’ün feci ölümü!!!

****

Yorumunuzu esirgemeyin. Sadece bu bölüm hakkında fikrinizi belirtebilirsiniz..

14521cookie-checkİntikam 34. Bölüm

Bir yorum

  1. Bölüm için teşekkürler harikaydi ❤️ yok ya ölmemiştir;(( ölemez;( Koray ve Özge’ye bayılıyorum ya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir