İntikam 40. Bölüm

Bir önceki bölüme yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar….

****

İnsanın içinde oluşan boşluk nefes alırken kalbini acıtırmış. Küçük kız yıllar sonra ilk kez rahat nefes aldığını hissediyordu. Annesinin yaşadığını öğrendiğinden beri kadının yanından ayrılmadığı gibi gerçek olduğuna inanmak için gözünü bile kırpmıyordu.

“Kaç gün oldu?” Erem kardeşini göstererek Hüzün’e sormuştu.

“Bu gün üç gün olacak.” Annesinin koynunda sonunda uyuya kalan Sude ikilinin endişe kaynağı olmaya devam ediyordu. Annesi ortadan kaybolur diye uyumayan küçük beden sonunda yorgunluğuna yenik düşmüştü. Hastane odasında ikiliyi izleyen gençler sessizce fısıldıyordu.

“Korkuyor Erem, annesini yeniden kaybedeceğini düşünüyor.”

“Onun bu kadar dayanıklı olabileceği kimin aklına gelirdi.” Erem şefkatle gülümseyip kardeşine baktı. Hüzün onu onaylarken yerinde doğrularak yatağından kalkmaya çalıştı. Erem hızla onu tutarken genç kız gülümseyerek genç adamın yardımını kabul etmişti. İkili ağır adımlarla odadan çıkarken Hüzün’ün duraksaması ile Erem de durmuştu.

“Ne oldu, canın mı yandı?” dediğinde Hüzün başını iki yana sallayarak az ilerdeki oturma yerine doğru ilerledi. Sessizce yan yana oturan ikili bir süre duraksadıktan sonra genç kız dayanamayarak sormuştu.

“Durumu nasıl?” Erem bakışlarını hastanenin soğuk zeminine dikerek susmuştu.

“O kadar kötü mü?” Hüzün’ün sorusu genç adamı germişti. Ne kadar kötü de olsa Ekrem onun babasıydı. Nasıl bir cevap vermesi gerektiğine karar vermeye çalışırken Hüzün elini Erem’in elinin üzerine koyarak devam etti.

“Bana söylemekten çekinme, eskisi kadar canım yanmıyor artık.” Erem elinin üzerinde ki baskıyı avucunun arasına alarak bakışlarını genç kızın yüzüne çevirmişti.

“Doktor umutlu konuşmuyor Hüzün, her şeye hazırlıklı olun dedi.” Hüzün kulaklarına ulaşan sözlerle ne kadar yanıldığını o an anlamıştı. Canının yanmaması tamamen bir yalandı. Canı yanıyordu, hem de çok yanıyordu. Babası yine yapmıştı yapacağını. Başını iki yana sallayarak yanağından aşağıya akan yaşı hızla silmişti.

“Onu görmem mümkün mü?” Erem genç kızın isteği karşısında üzülmeden edememişti.

“Özlem ablaya soralım, izin verirse seni götürürüm.” Erem genç kızdan tepki alamayınca iki gün önce olanları düşünmeden edememişti. Tam tahmin ettikleri gibi çıkmıştı. Ekrem kaçabilmek için kendisini yaralatmış ama planları suya düşünce de etrafa saldırarak askerler tarafında ağır bir şekilde yaralanmıştı. Son anda polisin silahını alan adamı harekete geçemeden jandarma tarafından vurulması hastanede küçük çaplı bir kaos oluşturmuştu. Ekrem silaha davranamadan vurulmuştu. Acil ameliyata alınsa da yapılabilecek bir şey yoktu. Yoğun bakım ünitesinde yatan Ekrem için doktorlar umutlu konuşmuyordu.

Bir süre koridorda gelip geçen hastaları gözlemleyen ikili sessizdi. Hüzün ayağa kalkarak odaya yönelirken Erem ona yardım ettikten sonra Özlem’in yanına giderek izin almıştı.

***

Hastanenin beyaz koridorunda ilerlerken Erem etrafına bakınıyordu. Tamamen içgüdüsel yapılan hareket genç kızın dikkatini çekmişti. Birkaç gün öncesine kadar tüm hastanenin etrafı polis ve jandarma tarafından sarılıyken şimdi birkaç polisten başka hiçbir güvenlik kolu olmaması Erem’in derin bir nefes almasına neden olmuştu.

“Neden tedirginsin?”

“Bilmiyorum, içimde bir his var sadece.” Hüzün her daim tetikte olan genç adam için üzülmüştü.

“Bundan sonra ne olabilir ki? Babamın kalkabileceğini sanmıyorum. Sen söyledin, doktor olumlu konuşmuyor diye.”

“Öyle ama… Yine de huzursuzum.” İkili yoğun bakım ünitesinin kapısına geldiklerinde kapıda iki polis bekliyordu. Gülşen Hanım hemen kapının yanında ki koltukta oturuyordu.

“Anne?” Gülşen Hanım kızının sesini duyunca hızla yerinden kalkmıştı.

“Sen neden buradasın? Yerinden kalkmamalıydın.”

“Onu görmek istiyorum anne.” Gülşen Hanım kızının isteği karşısında yüzünü asmıştı. Ne kadar istemese de onun babasını görmesine engel olamazdı.

“Doktoruna soralım canım, gel otur ayakta kalma.” Gülşen Hanım genç kızı oturturken Erem de hemen yanına oturmuştu. Doktorun yanına giden Gülşen Hanım on dakika sonra geri dönmüştü. Yanında gelen hemşireyi göstererek onunla gidip hazırlanmasını istemişti. Hüzün hemşire ile giderken Erem de kapıdaki polislerden bilgi alıyordu. Arada gözleri etrafa tedirgin bakışlar atan yengesini bulurken gözlerini şüpheyle kısmıştı. Polislerin yanından ayrılarak Gülşen hanıma yaklaşan Erem “Yenge?” diye seslendiğinde kadının yerinde sıçraması daha da şüphelenmesine neden olmuştu.

“Bir şey mi oldu yenge? Neden bu kadar tedirginsin?” Gülşen Hanım genç adama bakarken yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. Sürekli eliyle oynarken hazırlanıp gelen kızına bakışları takılmıştı. Erem onun baktığı yere dönerken Hüzün’ü görünce ister istemez gerilmişti. Bir şeyler dönüyordu ve bu durum Erem’in hiç hoşuna gitmemişti.

“Yenge, ne oldu?” kadın sessiz kalınca devam etmişti. “Bir şey olmuş belli, bana söylemen gerek. Hüzün’ü düşün!” kadın kızının yaklaşması ile yerinden kalkarak Erem’e bakmadan “Sonra Erem, Hüzün odaya girdiğinde konuşuruz.” Erem başını sallayarak kadını onaylarken genç kız yoğun bakım kapısından girerek iki kapı ardında gözden kaybolmuştu.

“Uzaklaşalım biraz.” Gülşen Hanım önden, Erem hemen ardında kapının önünden uzaklaşmış ama görüş acısını korumuşlardı.

“Ne oldu yenge, neden bu kadar endişelisin?”

“Bu sabah biri aradı Erem, kim olduğunu bilmiyorum.” Kadın susunca Erem ısrarla “Eee” dedi.

“Ekrem, sanırım bu işleri yaparken yalnız değildi. Şu lanet araziyi isteyen başkaları da var.” Erem kadının sözleri ile irkilmişti. Daha önce böyle bir şeyi düşünmediği için kendisine kızmaya başlamıştı.

“Kim olduklarını söylediler mi?” kadının başını iki yana sallayarak cevap vermişti.

“Söylemediler ama yabancı olduklarını söyleyebilirim. Adamın aksanı vardı. Korkuyorum Erem, kızıma bir şey yapmalarından korkuyorum.” Erem kadının elini tutarak cesaret verircesine sıkmıştı.

“Korkma yenge, Hüzün’e bir şey olmasına izin vermeyeceğim.” Kısa bir duraksamanın ardından “Bu işin sonu gelmeli artık. İznin olursa evde arama yapmak istiyorum. Ekrem evde bir şeyler saklamış olabilir. Adamların kim olduğunu öğrenirsek işimiz kolay olur.”

“O lanet evden en kısa sürede kurtulacağım. İstediğin gibi arayabilirsin.” Erem yengesine üzgün bir şekilde bakarken hareketlenen yoğun bakım kapısına doğru atılmıştı. Hüzün dışarıya hemşire tarafından çıkarılırken genç kızın iki gözü de kan çanağına dönmüştü.

“Ne oldu, neden bu haldesin?”

“O birden fenalaştı Erem, doktorlar müdahale ediyorlar.” Erem genç kızı kendisine çekerek sıkıca sarılmıştı.

“Tamam, sakin ol. Annen seni gördükçe korkuyor.”

“Erem, nefes almıyordu. Kalbi durdu.” Erem duydukları ile gerilirken ne söyleyeceğini bilememişti.

“Hüzün?” Gülşen Hanım kızının durumuna dayanamayarak onu kendi kollarına çekmişti.

“Bu kadar yıpratma kendini hayatım. Her şey olacağına varır.”

“Anne, onunla konuşuyordum. Sonra birden gözlerini açtı.” Hüzün babasına söylediği sözleri hatırlayınca yeniden ağlamaya başlamıştı. “Bak baba o çok istediğin arazi yüzünden ölüyorsun, Ahmet amcam seni bekliyor. Onun yüzüne nasıl bakacaksın?” diye sessizce fısıldadığında Ekrem gözlerini açıp kendisine bakmış ve kalbi durmuştu.

“Tamam sakinleş, bir şey yok.” Dediğinde kapıdan çıkan doktorların ifadesi her şeyin bittiği adeta haykırıyordu.

“Üzgünüm, geri getiremedik. Başınız sağ olsun.” Doktor yanlarından giderken Hüzün ileri atılarak doktoru durdurmuştu. Doktor genç kıza bakarken Hüzün “Organlarını alın!” diye aniden konuşunca doktor da dahil herkes şaşırmıştı.

“Bunun için size sorulacaktır zaten,” dediğinde Hüzün başını sallayarak annesine bakmıştı.

“Bu dünyada dirisinin iyiliğini görmedik, bari ölüsü umut olsun!” dediğinde Gülşen Hanım hala tepkisiz bir şekilde kızına bakıyordu. Doktor onay formunu getireceğini söyleyerek hızla oradan ayrılırken Erem genç kızı kollarının arasına çekmişti. Onların hayatından bir Ekrem geçip gitmişti.

**

Genç kız etrafında ki kalabalığa rüya âleminde gibi bakıyordu. Kim kimdi hiçbirini tanımazken annesine taziyelerini sunanların hepsi onun gözünde şüpheli sıfatındaydı. Erem’den annesine gelen telefonu öğrenmiş, o da genç adam gibi tetikte beklemeye başlamıştı. Yarası eskisi kadar acımasa da arada kendisini hissettiriyordu. Ekrem gömülmüş, iş dünyasından birçok kişi cenazeye katılmıştı. Kulakları keskin olan genç kız birçoğunun bundan sonra şirketlerine ne olacağını merak ettiklerini duymuştu. Koca bir şirket anne kıza kalmıştı. Akbabaların etraflarını saracağı daha Ekrem toprağa gömülmeden belli olmuştu. Yanlarına yaklaşan orta yaşlı adam dikkatini çekmişti. Onu daha önce babasının yanında görmüştü. Kim olduğunu bilmiyordu ama yıllar önce babasının bu adamla konuştuğunu hatırlıyordu. Adam annesine bakmış, yüzündeki sahte üzüntü ile konuşmuştu.

“Kaybınız için çok üzüldüm, bir şeye ihtiyacınız olursa beni aramaktan çekinmeyin.” Adam konuştuğunda Hüzün annesinin gerildiğini anlamıştı. Kadının kolundaki kaslar gerilmişti. Hüzün adamın uzattığı kartı hemen alarak teşekkür etmişti. Adamın bakışları genç kıza dönerken gözlerini biran olsun genç kızdan ayırmayan Erem hızla onların yanına gelmişti. Adam yanlarından ayrıldığında Gülşen Hanım derin bir nefes bırakarak titreyen ellerini saklamaya çalışmıştı.

“Yenge?”

“Oydu Erem, beni arayan adam…” Erem kadının sözleri ile dişlerini sıkarak sakin kalmaya çalışmıştı. Kalabalığın arasında sivil olan polislerden birine işaret vererek adamı takibe almalarını söylemişti.

“Emin misin yenge?”

“Eminim, o sesi asla unutmam. Konuşmasını düzeltmeye çalıştı ama kesinlikle oydu.” Hüzün annesinin elini tutarak ona güç vermeye çalışmıştı.

“Burada işimiz bitti, eve geçelim anne.” Erem genç kızın sözleri ile yengesine dönerek “Ekip arabalarından biri sizi bizim eve bırakacak. Bir süre bende kalacaksınız.” Erem’in sözlerine karşı çıkacak gücü olmayan genç kız kabul etmekten başka bir şey yapamamıştı. Yanlarına doğru hızlı adımlarla gelen Ali’yi gören Hüzün ona doğru dönmüştü.

“Ali, hayırdır?” dediğinde şahsi avukatlığını yapan adamın gerginliği dikkat çekmişti.

“Kötü bir şey olduysa sonra söyle lütfen.” Adam bakışlarını kalabalığa çevirerek başını sallarken Hüzün ve Gülşen hanımla birlikte yola çıkmıştı. Erem onları yola koyduktan sonra kendisini bekleyen amcasının yanına gitmişti.

“Bu iş ne zaman son bulacak amca?” Orhan yeğenine üzgün bir şekilde bakarak elinde ki dosyayı göstermişti.

“Bunu imzaladığında bitecek,” dedi. Erem dosyayı alıp içindeki belgeleri kontrol ettikten sonra hiç düşünmeden üzerinde ki yükten kurtulmuştu. Arazi artık devlete aitti. Onlardan çıktıktan sonra gerisini umursamıyordu.

“Şu yengene kartını veren adamdan bir şeyler çıkacak gibi.” Erem amcasına döndüğünde gülümsemişti.

“Bu kadar çabuk mu? Adam daha buradan çıkalı yarım saat olmadı.”

“Bizi hafife alma Erem, gelen herkes gözlem altındaydı. Gülşen hanıma yaklaşmadan önce de araştırılmıştı. Yüz taraması yapıldı.”

“Bu kadar ayrıntıya girmene gerek yok komutanım. Umarım Hüzün’ün yakınlarına gelmez, yoksa…” Erem hızını alamadan konuşmasına devam edeceği sırada Orhan onu susturmuştu. Kolunu sıkan adam dikkatini çekmişti.

“Yere yat!” Orhan’ın sert sesi ile ikili hızla yere yatarken tam olarak dağılmamış olan kalabalık ne olduğunu anlayamadan silah sesleri ortamda yankılanmaya başlamıştı. Orhan gözüne takılan parlama ile atik davranmıştı.

“Ne tarafta?” Erem ilk şokunu atlattıktan sonra hızla silahına davranmıştı. Başını çıkaramasa da amcasından tarafa baktı.

“Sakın çıkma, birazdan destek gelir.”

“Siviller var amca.”

“Sana çıkma dediysem çıkma,” Orhan siper alarak arabanın yanına kadar gitmişti. Erem’de onu takip ederken ikili güçlükle arabaya binerek kapılarını kapatmıştı. Araba yaylım ateşine tutulurken Orhan yılların tecrübesi ile soğukkanlılıkla arabayı çalıştırarak hızla oradan ayrılırken zırhlı arabanın dış yüzeyinden seken kurşunlar ikilinin ister istemez eğilmesine neden oluyordu.

“Başını sakın kaldırma, birazdan çıkarız buradan.”

“Amca, neler oluyor?” Orhan yeğeninin açık hedef olmasına izin vermeyecekti. Saldırı bekliyorlardı ama bu kadar kalabalık olmalarını beklemiyordu. Dikiz aynasına baktığında istemsiz bir küfür çıkmıştı ağzından. Daha önce amcasını bu şekilde görmeyen genç adam geriye bakarak peşlerinden gelen iki arabaya dikkat kesmişti. Araba daha da hızlanırken bir yandan da Erem’e “Telefondan ikinci ekibi ara, hazır olmalarını söyle,” dedi. Erem amcasının dediğini yaparken araba yan yoldan toprak yola saparak ilerlemeye devam ediyordu.

“Yoldan neden çıktın amca?”

“Onlarla şehir merkezinde çatışamayız.” Erem arada arkasını kontrol ederken bir yandan da telefonu ile Hüzün’e ulaşmaya çalışıyordu Hüzün telefona cevap vermişti. Erem oldukça sakin bir şekilde konuşuyordu.

“Ne yapıyorsunuz? Eve vardınız mı?” Hüzün Erem’in sesindeki endişeyi sezmişti.

“Hayır, ekip bizi polis merkezine getirdi.”

“Merkeze mi, neden?” Orhan yeğenine bakarak genç kız yerine cevap vermişti.

“Ben söyledim, güvende olacakları en iyi yer.” Erem telefonu kapatarak amcasına dönmüştü.

“Saldırıdan haberin var mıydı?”

“Tahmin ediyorduk, ama bu kadar büyük çaplı beklemiyordum.” Erem anlayışla başını sallarken silah sesleri yeniden yükselmeye başlamıştı.

“Arka koltuğun altında silah var, onu almalısın.” Erem hızla arka koltuğa geçerken bir yandan da toprak yolda zıplayan arabada dengede kalmaya çalışıyordu. Yol gittikçe daralıyordu.

“Doğru yoldan gittiğine emin misin amca, iyice yaklaştılar.” Orhan yeğenine bakıp gülümsemişti.

“Ne oldu dahi çocuk korktun mu?” dediğinde Erem kaşlarını atarak amcasına baktı.

“Evlenmeden ölmek istemiyorum amca,” Orhan yeğeninin sözleri ile az kalsın frene basacaktı. Araba durur gibi olunca Erem eğlenmeye başlamıştı. Amcasını gafil avlamıştı.

“Bana böyle laflar etme, dikkatimi dağıtıyorsun.”

“Ne oldu komutan, korktun mu?” Orhan aynadan arka koltukta silahları çıkaran yeğenine bakınca kaşlarını çatmıştı.

“Sen boyuna posuna bakmadan amcanla dalga mı geçiyorsun?”

“Estağfurullah, ne haddime sizle dalga geçmek.” Orhan dişlerinin arasında yeğenine cevap vermişti.

“Şu işten bir sıyrılalım dalga nasıl olur sana sorarım.” Erem amcasının sözlerine gülümsese de bulundukları durumun ciddiyetinin farkındaydı. Araba bir süre sonra yol ayrımına geldiğinde Orhan düz bir şekilde birkaç yüz metre sonra aniden arabayı yolun ortasına çevirerek durdurmuştu.

“Neden durdun?” Erem elinde ki silahı amcasına vererek uzun namlulu keskin nişancı silahını da kendisi almıştı. Arka kapıyı açan genç adam peşlerinde ki adamlara ateş etmeye başladığında ortam birden kızışmıştı. İki arabayı arasına alan ekipler çatışmadan iki adamı yaralı olarak ele geçirirken birçok adam da ölmüştü. Silahların susması ile Erem amcasının yanına giderek iyi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

“Ben iyiyim, sen nasılsın? Yara almadın değil mi?” Erem iyi olduğunu belirterek etrafı toplaması için diğer ekibe bırakıp arabaya binerek polis merkezine doğru yola çıkmıştı. Orhan geride kalmıştı. Operasyonun son ayağı da bitmek üzereydi. Sonunda huzura kavuşacaklardı. Erem arabayla ilerlerken amcasına söylediği sözler aklına gelmişti.

“Evlenmeden ölmek istemiyorum” ilk kez bu konuda ciddi anlamda düşünmüştü. Sözlerinde samimiydi. Yaşı ne kadar genç olsa da hayat çok kısaydı ve bazı şeyleri ertelemenin anlamı yoktu. Evliliği ciddi ciddi düşünen genç adam, evlilik denince gözünün önüne beyazlar içinde kendisine doğru yürüyen genç kızın hayali gelince arabayı hızla kenara çekmişti.

“Kendine gel oğlum, yoksa kaza yapacaksın!” kendi kendini azarlayan Erem yüksek sesle kahkaha atmıştı. “Kafayı yiyorum.” Başını iki yana sallayarak gülümsemişti. Annesi çok sevinecekti. Tabi önce hayatında eşi olarak istediği tek kızı ikna etmesi gerekiyordu. 

-***–

Sizce Hüzün’ü ikna edebilecek mi? Bu arada instagram hesabında son çıkan kitabım Yüreğimin Yangını kitabı hakkında bilgi alabilirsiniz.  @mermarid.yy hesabına beklerim. 

14780cookie-checkİntikam 40. Bölüm

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir