İntikam Final Part 1

Merhaba arkadaşlar. Bu bölüm Final olacaktı ama bir türlü konu bitmedi. Bende iki Part olarak paylaşmaya karar verdim. Bölüm oldukça uzun bir bölüm oldu. Diğer bölüm Erem ve Hüzün için özel olacak. Bu bölümde bir türlü ikiliye sıra getiremedim. Deyim yerindeyse konu konuyu açtı. Arada açık kapı kalmasın istedim. Bu hikaye için yazdığım en uzun bölüm oldu diyebilirim. Umarım yorumlarınızı benden eksik etmezsiniz. İkinci Partta görüşmek üzere.

Keyifli Okumalar!!

,***,


Genç kız arabanın geride bıraktığı yola odaklanmış bir şekilde düşünürken arada kendisine gülümseyerek bakan Erem’i fark etmiyordu. Dünyadan dışlanmış bir varlık gibi görünüyordu. Araba belediye dairesinin önünde durunca Hüzün etrafına bakınmaya başlamıştı.

“Neden buraya geldik?” Erem tek kaşını kaldırarak genç kıza bakmıştı.

“Biz ne konuşmuştuk?” Hüzün kısa bir düşüncenin ardından başını eğerek dışarıya bakmıştı. Gözleri şaşkınlıkla büyürken “Hemen mi?” diye sordu.

“Beklemenin ne anlamı var?”

“Ama bu şekilde olmaz, Zeynep anne, annem onlar ne olacak? Ben onlar olmadan evlenmem. Bunu onlara yapamayız.” Erem gülümseyerek genç kızın elini tutmuştu.

“Haklısın, onlarında yanımızda olması gerekiyor. Buraya kadar gelmişken en azından gerekli belgeleri öğrenelim.” Hüzün başını sallarken derin bir nefes almıştı. O ana kadar gerginliğini fark edememişti. İkili arabadan inerek belediyeye girerken içleri içlerine sığmıyordu. İşlemler hakkında bilgi aldıktan sonra ki durakları hastane olmuştu. Zeynep Hanım hastaneden çıkış yapmıştı. Yıllar sonra evini görmek kadının tüm kalkanlarını indirmişti. Araba büyük evin bahçesinden içeriye girdiğinde gözünden aşağı akan yaşa engel olamamıştı. Kocasının borcu olduğunu biliyordu. Bu yüzden değil miydi zaten o uğursuz araziyi satmak istemesi! Başını iki yana sallarken annesinin ağladığını gören genç adam kadının arabadan inmesine yardım etmişti.

“Ağlama anne, burası artık üzüntüyü kaldıracak kadar güçlü değil.” Dediğinde kadın hıçkırmıştı.

“Bu evin hala durduğuna inanamıyorum. Baban çok uğraşmıştı.”

“Sadece ev değil anne, babama ait her şeyi geri aldık. Bundan sonra sadece mutlu olmanı istiyorum. Hem…” genç adam yanlarına gelen genç kıza bakarak gülümsemişti. Annesine haberi vermek için daha fazla beklemek istemiyordu. Kadını evin bahçesinde ki masaya yönlendirirken Zeynep hanımın gözünün önüne kocası ile yaşadığı mutlu günler gelmişti. Etrafa bakınırken Erem annesinin dizinin dibine çökerek kadının ellerini kavramıştı. Hüzün anne oğlu uzaktan izlerken Erem onun geride kalmasından hoşlanmamıştı. Bir elini uzatarak genç kızı yanına çağırdı. Zeynep Hanım şefkatle genç kıza bakarken Hüzün ilk kez annesi gibi gördüğü kadından utanmıştı. Onun kızaran yanakları Erem’in çok hoşuna gitmişti. Dudaklarının arasından çıkan kahkaha ikiliyi şaşırtmıştı.

“Neler oluyor?” Oğlunun neşesi kadının da hoşuna gitmişti.

“Anne, bizim sana söylemek istediğimiz bir konu vardı.” Zeynep Hanım merakla ikiliye bakarken Erem arkasında duran genç kızın elini tutarak yanına çekmişti.

“Biz iznin olursa evlenmek istiyoruz anne!” kadın bir süre oğlunun yüzüne ifadesiz bir şekilde bakarken Hüzün yengesinin tepki vermemesi üzere gerilerek elini genç adamın elinden çekmek istemişti. Onun hareketini hisseden genç adam tuttuğu eli daha da sıkarken Zeynep Hanım duyduklarını idrak ettiğinde şaşkınlıkla genç adama bakmıştı.

“Ne dedin?” sesi heyecanlı ve inanmadığını belli edercesine çıkmıştı.

“Biz, evlenmeye karar verdik.” Kadın şaşkınlıkla bu kez genç kıza bakmıştı. Onun bakışlarından utanan genç kız bakışlarını kaçırırken Zeynep Hanım gülmeye başlamıştı. Elini oğlundan kurtararak dua edercesi kaldırarak gülmeye başladı.

“Siz… Evleneceksiniz!” bir yandan gülüyor diğer yandan konuşuyordu. Hüzün ne söyleyeceğini bilmezken genç kızı yanına çekerek sıkıca sarılmıştı.

“Ah, ne çok istemiştim bunu, sonunda dualarım kabul oldu. Çok sevindim hayatım!” Erem şaşkınlıkla annesine bakarken oyucu bir şekilde yüzünü asmıştı.

“Anne bazen kimin senin çocuğun olduğunu şaşırıyorum. Ben mi yoksa Hüzün mü?” Erem’in sitemi kadını güldürürken Hüzün utanarak bakışlarını kaçırmaya çalışmıştı. Zeynep Hanım kızın yüzünü avuçlayarak kendisine bakmasını sağlamıştı.

“Utanma benden kızım, seni kendi çocuklarımdan ayırmadığımı biliyorsun, şimdiyse kızım tam anlamıyla aileme geliyor. Çok sevindim.” Erem annesine gülümseyerek bakarken Hüzün mutluluktan akan yaşına inat gülümsemişti. Başını sallarken kadına sıkıca sarılmıştı. İçinde ki korku birden yok olmuştu. Babasının yaptıkları yüzünden yengesinin kendisine cephe almasına dayanamazdı. Bir süre sonra kulaklarına yankılanan sitemli sözlerle ikili birbirinden ayrılmıştı. Arabada uyuya kalan Sude uyandığında kimseyi göremeyince korkmuş hemen arabadan inerek az ileride birbirine sarılı olan genç kızı görünce yüzü asılmıştı.

“Kıskanıyorum ama,” genç kızın sesini duyan ikili gülümseyerek ona baktı. Hala güçsüz olan bedenini dinlendirmek için Zeynep Hanım oğlundan yardım istemişti. Erem annesini kucağına aldığında kadının tüm itirazları boşa çıkmıştı. Hüzün ve Sude gülerek eve girerken iyileşene kadar evin alt katında hazırladıkları odaya girmişlerdi.

“Yemek hazır olana kadar dinlen anne, sonra konuşuruz.” Sude annesinin yanına yatarak “Benimde uykum var,” diye söylendiğinde Zeynep Hanım kaşlarını çatarak kendisini biran olsun yalnız bırakmayan kızına bakmıştı.

“Sen arabada yeterince dinlendin, şimdi kalk yengene yardım et.” Sude kapalı olan gözlerini hızla açarak annesine bakmıştı.

“Yenge mi?” Annesinin imalı gülümsemesi ile bakışları hızla abisi ve Hüzün’e dönmüştü. Erem ne kadar rahatsa, Hüzün de o kadar gergindi.

“Evleniyor musunuz?”

“İstemez miydin?” Erem’in sorusu Sude’nin şaşırmasına neden olmuştu.

“Hüzün abla artık bizimle kalabilir değil mi?” Hüzün kızın sorusu ile gülümserken bakışlarını Erem’e çevirmişti. Erem onun gözlerinde ki ifadeden hissettiklerini anlamıştı. Bakışlarını kardeşine çevirerek gülümsemişti.

“İsterse elbette hep birlikte yaşarız ama bunu konuşmak için daha erken.” Zeynep Hanım oğlunun sözlerine karşılık duraksamıştı. Oğlunun sözlerinin nedenini elbette tahmin edebiliyordu. Dinlenmek istediğimi söyleyerek onları odasından kovmuştu. Hüzün mutfağa giderken Erem onu takip ediyordu. Genç kızın durgunluğu onu da etkilemişti.

“Ne düşünüyorsun?” Hüzün gelen soruyla gerilmişti.

“Ben…”

“Burada kalmak istemiyorsun!” Erem kızın düşüncelerini dile getirmişti. İki evde de güzel olduğu kadar kötü anıları da vardı. Hüzün başını sallayarak genç adama cevap vermişti.

“O evi ilk gördüğümde yalnız yaşamaya alışmam gerektiğini hissediyordum. Yuva sıcaklığını ilk kez orada hissettim. Şimdi…” genç kız nasıl devam edeceğini bilememişti. Erem başını sallayarak ona bakmıştı.

“Orada yaşamak istiyorsan öyle yaparız.”

“Ama annen ve Sude?”

“Onlar anlayış gösterecektir. Hem yengem de annemle kalır. İkisi burada yalnız kalmaz.”

“Sude kabul etmeyecektir.”

“Onu bana bırak. Artık küçük bir kız değil. Zamanla anlayacaktır. Üstelik birkaç sene sonra üniversite için gidecek.” Hüzün derin bir nefes alarak başını salladı. Her şey yavaşça yoluna girecekti. Yemek yapmaya koyulduğunda Sude de içeri girmişti. İkili güle oynaya yemek yaparken Erem uzun zamandır ertelediği işlerini halletmek için yanlarından ayrılmıştı.

Genç kız patlamıştı sıkıntıdan. Ne yapacağını düşünürken hızla kendisine verilen odadan dışarıya çıktı. Uzun zamandır içinden geldiği gibi davranamıyordu. Yüzü asılmış bir şekilde şirketin koridorlarında ilerlerken ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Babası görev için gitmişti. Aklına Orhan geldiğinde birkaç gün önce olanları düşünmeye başlamıştı.

Kendisine verdiği öz babasının resmine uzun süre bakmış, içinden babasına karşı hiçbir duygu olmaması onu şaşırtmıştı. Annesi elinde resmi gördüğünde üzülse de kızına belli etmemeye çalışmıştı. Özlem kızının bir arayış içine girdiğinin farkındaydı. Aslında geç bile kalmıştı. Özge gibi bir kızın uzun zaman önce gerçek babasını sorgulaması gerekiyordu. Bakışlarını kaçıran kızının yanına oturup elinde tuttuğu fotoğrafı alarak bir süre bakmıştı.

“Sormak istediklerini sormakta çekinme Özge, bu senin en doğal hakkın.” Genç kız annesinin sözleri ile şaşırırken asıl onun sakinliğine ne cevap vereceğini bilmemek genç kızı üzmüştü.

“Ona benzeyip benzemediğimi anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum anne. Ben…”

“Ona benzemiyorsun. Hiçbir yönünle babana benzemiyorsun. Üzüldüğünü anlayabiliyorum ama benzemiyorsun. Daha çok babanla tanışmadan önceki halime benziyorsun. Bu yüzden seni bazen baskı altına aldığımın farkındayım. Sadece korkuyorum Özge, benim yaptığım hataları yapmandan korkuyorum.”

Beni…”

“Asla!” genç kadın kızının üzüldüğünü anlamıştı. Başını iki yana sallayarak kızın yüzünü iki avucunun arasına almıştı. Bakışlarını kaçırmasına izin vermemişti.

“Asla, seni her zaman istedim. Aklından seni hata olarak gördüğümü çıkar. Sen benim hayatımda her zaman iyikim oldun. Üzülmeni istemiyorum. Babanla evlendiğimde her şeyi tozpembe görüyordum. Gerçek hayatla alakam yoktu. Baban asker olduğundan onunla askeri eğitime katılmıştım. Şimdiki aklım olsaydı normal bir doktor olarak kalırdım. Bu yaşıma kadar her zaman diken üzerinde oldum. Orhan olmasaydı dayanamazdım. Sen yokken bile her zaman yanımda olmuştu. Evlendiğimizde, baban şehit olduğunda ve sen doğduğunda… Orhan her zaman oradaydı. Senden tek bir şey istiyorum. Orhan’ı sevmekten asla vazgeçme. Babanı tanımak istemeni anlayabiliyorum ama bunu Orhan’ı yok sayarak yapma. Buna katlanamam.” Özge şaşkınlıkla annesine bakmıştı. Hızla başını iki yana sallarken gözünden aşağı yaş akmaya başlamıştı. Annesinin elinde ki resme bakarak ağlamasına devam etmişti.

“Damarlarımda onun kanı akıyor ama ben resmine bakınca hiç bir şey hissetmiyorum anne. Sence bana kızıyor mudur? Sanki bir yabancıya bakıyormuşum gibi hissettiğim için.” Özlem kızının sözleri ile üzülmüştü. Genç kıza sıkıca sarılarak onu sakinleştirmeye çalışmıştı.

“Sana kızacağını sanmıyorum. Baban Orhan’a her zaman güvenirdi. Ona baba demen babanı asla üzmezdi. Şimdi düşünüyorum da evlendiğimizde onunla fazla vakit geçirmemiştik. Bazen seni nasıl yapmayı başardığımızı düşünüyorum.” Özge annesinin sözlerine gülerken Özlem derin bir iç çekmişti.

“Gülme doğru söylüyorum. Nikah kıydıktan sonra baban göreve gitti, iki ay gelmedi. Sonrasını da tahmin edebilirsin.” Özge başını sallarken Özlem kızının eline fotoğrafı sıkıştırarak gülümsemişti.

“Ne yapmak istiyorsan yap, her zaman arkanda olacağım. Sakın unutma, baban da bende her zaman senin mutlu olmanı istiyoruz.”

“O zaman bana kardeş yapın!” dediğinde Özlem tiz bir kahkaha atmıştı. Kocası yine görevdeydi. Bakışlarını kaçırarak kızına bakmıştı.

“Sanırım bu isteğini yerine getireceğim.” Özge inanmaz bir şekilde annesine bakmıştı. Gözleri birden parlayarak yerinden kalkarken Özlem kızının mutluluğuna gülümsemişti.

“Gerçekten mi? Ah çok sevindim. Ne zaman?”

“Sanırım yedi ay sonra kardeşini kucağına alacaksın!” Özge annesinin sözleri ile donup kalmıştı. Fark ettiği gerçekte ağzı bir açılıp bir kapanıyordu. Ne söyleyeceğini bilemezken Özlem kızını ilk kez susturmanın keyfini sürüyordu. Özge kendisine geldiğinde tiz çığlıklarla salonda sevinç naraları atarken Özlem başını iki yana sallamıştı. İki gün önce şüphelenerek test yaptırmıştı. Aldığı haberle bir süre kendisine gelememişti. Sevinci hüznü aynı anda yaşamıştı.

“Ciddi misin? Babam ne dedi?” Özlem başını iki yana sallayarak gülümsemişti.

“Hiç bir şey, çünkü daha bilmiyor.”

“Nasıl?” genç kız yerinde duramıyordu.

“Baban görevde, gelince söyleyeceğim.” Özge annesine sıkıca sarılarak mutluluğunu paylaşmıştı.

Özge düşüncelerinden kendisine seslenen adam sayesinde çıkmıştı. Koray koridorda dalgın bir şekilde yürüyen genç kıza birkaç kez seslenmiş ama cevap alamamıştı. Çareyi genç kızın gözünün önüne elini sallamakta bulmuştu.

“Nereye daldın böyle?” Koray bir ay boyunca kendisi ile kalan kızın evden ayrılması ile büyük bir boşluğa düşmüştü. Tüm cesaretini toplayarak ona açılmayı düşünmüş ama Özge her zaman önünü kesmişti. Şirkette ikili hakkında konuşmalar başlamıştı. Bu durum babasının kulağına kadar giderken adam net bir şey söylemesi için genç adamı sıkıştırmıştı. Sonunda kendi duygularını kabul ederken Özge’nin ne hissettiğini bilmediğini söyleyerek yaşlı adamın elinden kurtulmuştu. Adam aldığı habere sevinirken oğluna da elini çabuk tutması için nasihat etmişti. Şimdi ise karşısında ki kızın kendisinden kaçmasına izin vermeyecekti. Kimsenin bakışına aldırmadan Özge’yi kolundan tutup hızla odasına doğru ilerledi.

“Hey, ne yapıyorsun? Bırak beni.”

“Sus ve yürü!” Özge kendisini kurtarmaya çalışsa da başaramamıştı.

“Bırak beni!” genç kızı odaya sokar sokmaz kapıyı hızla kapayıp kilitlemişti. Özge kaşlarını çatarak Koray’a bakarken Koray derin bir nefes alıp ona dönmüştü.

“Ne yaptığını sanıyorsun?”

“Konuşmaya çalışıyorum.” Özge alaycı bir şekilde bakarak gülümsemişti.

“Bana daha çok zorla beni çekiştiriyorsun gibi geldi.”

“Ne yapmamı bekliyorsunuz Özge Hanım, ne zaman konuşmak istesem bir bahane bulup kaçıyorsunuz.”

“Kaçmıyorum.”

“Kaçıyorsun, ve bunu çok iyi biliyorsun.”

“Hayır, kaçmıyorum dedim. Konuşacak bir şey yok.” Koray genç kıza ağır adımlarla yaklaşırken Özge yutkunmadan edememişti. Etrafına bakınırken kaçacak bir alan bulmaya çalışıyordu.

“Boş yere bakınma, konuşmadan buradan çıkamayacaksın.”

“Beni zorla burada tutamazsın.” Özge başını dik tutmaya çalışırken Koray gülümseyerek ona yaklaşmaya devam etti.

“Seni ne kadar süre burada tutabileceğimi bilsen aklın şaşardı. Şimdi sana saldıracakmışım gibi davranmayı bırak da otur şöyle.” Özge yüzünü asarak bakışlarını kaçırıp gösterilen yere oturmuştu.

“Senin daha cesur olduğunu düşünmüştüm. Kaçmak sana göre değildi.”

“Ben kaçmıyorum dedim sana!” Özge’nin çıkışı ile Koray’ın yüzü asılmıştı.

“Sana söylemek istediğimi tahmin ediyorsun değil mi? Bu yüzden kaçıyorsun?” Özge bakışlarını kaçırırken Koray üzgün bir şekilde odanın penceresine doğru ilerledi. Bakışları yüksek binadan görünen denize kayarken derin bir iç çekmişti.

“Belki de haklısın, seni zorlamamalıyım. Kimse duygularını değiştiremez. Senden benimle dürüst bir şekilde konuşmanı isterdim. Saklayacak değilim, senin gibi birini nasıl sevdiğimi inan bilmiyorum.” Özge gelen sözlerle gerilmişti. Son sözlerle ise yerinden fırlamıştı.

“Benim gibi derken?” Öfkeyle parlayan bilyelerini genç adama dikerken Koray gülümsemeden edemedi.

“Ben daha oturaklı, sakin kızları tercih ederdim. Sürekli çocuk gibi davranan, hareketlerinin nereye varacağını kestirmeyen bir kızı değil. Her zaman ağır başlı birini yanımda istemiştim.” Özge duydukları ile sinirlenirken istem dışı ellerini yumruk yapmıştı.

“Beğenmiyorsan paşam küçük oğluna almazsın. Sana kimse beni sevmeni söylemedi!” Koray kendini savunmaya geçen, bunu yaparken bile saçmalayan kıza aşkla bakmıştı.

“Kalp kimi seçeceğini kendisi bilir, bunun istemekle alakası yok. Şu halinle bile ne kadar sevilesi olduğunun farkında bile değilsin. Yanımda olmanı istiyorum, ama bunu zorla istemiyorum.” Genç kıza doğru eğilerek gözlerinin içine odaklanmıştı. Özge yutkunurken ne söyleyeceğini bilemedi. Koray parmağıyla genç kızın göğsünü dürterek “Burası da,” alnına dokunarak “Burası da bana ait olana kadar pes etmeyeceğim. Şimdiden kendini hazırla asi çiçek. Yakında bu kaçtığın adama vurulacaksın!” Özge genç adamın kendinden bu kadar emin konuşması karşısında ağzı açık bir şekilde ona bakmıştı. Koray dudaklarını genç kızın alnına bastırdığında yerinde sıçrayan Özge geri çekilerek “Seni babama şikayet edeceğim,” diye söylenmesi karşısında Koray genç kızın içini okşayan bir kahkaha atmıştı.

“Normalde kızmam gerekirdi ama senin bu çocuksu davranışlarına vurgunum!” Özge yutkunarak geri çekilirken Koray başını iki yana sallayarak kapıya doğru ilerledi.

“Ne yapıyorsun?” Sesi kısık çıkarken Koray kapıyı açıp genç kızın çıkması için ona işaret etmişti.

“İstersen gidebilirsin. Orhan komutana da şikayet edebilirsin. Beni öldürecek hali yok ya? En fazla döver, ama sonunda seni alırım!” Özge şaşkınlıkla genç adama bakıyordu. Onun kararlı duruşu nedense hoşuna gitmişti.

“Daha birkaç hafta önce başkası ile nişanlanan bir adam mı bunu söylüyor. Sence babam sana kız verir mi?”

“Bunu babana sormak gerekiyor, ne de olsa onun isteğini yapıyordum.”

“Ne?” Koray ağzından kaçırdığı şeyle susarken Özge şüpheyle gözlerini kısmıştı.

“Bakma bana şöyle, nişan sadece yemdi. Hüzün ile evlenmeyi hiç düşünmedim. O da öyle, biz sadece Ekrem’e yakın olmak için bir araya geldik.” Özge şaşkınlıkla Koray’a bakarken içinde ki rahatlamaya anlam veremiyordu.

“Bana ne? Ne yaparsan yap, kiminle evlenirsen evlen.”

“Bende öyle yapıyorum, sana ileride olacakları söylüyorum.” Özge kapıya doğru ilerleyerek genç adamın karşısında durmuştu.

“Avucunu yalarsın, stajım iki gün sonra bitiyor. Artık beni görmeyeceksin bile.” Koray genç kıza biraz daha yaklaşarak kulağına doğru eğildi. “Beni kışkırtma Özge, seni buraya kilitlerim, stajını da yakarım. Staj bittikten sonra burada çalışmaya devam edeceksin.”

“Asla!”

“Asla, asla deme güzelim. İnan baban bile senin iş bulmana yardım edemez. Herkesi kendi alanı vardır… Düşün istersen!”

“Beni tehdit edemezsin.” Koray üzgün bir şekilde kıza bakmıştı.

“Beni sevmeyebilirsin, buna saygı duyarım ama bazı konularda asla tehdit etmem. Sırf duygularım yüzünden burada çalışmayacaksan yapma! Buna sende dahil, hiç kimseye beni sevmesi için baskı yapmam. Kalbinde hissetmedikten sonra beni seviyormuş gibi yapan birini istemiyorum. Sen iyi bir bilişimci olacaksın. Geleceğin çok parlak, hiçbir patron senin gibi çalışanı kaybetmek istemez. Rahatsız olursan şirket büyük, karşına bile çıkmam. Şimdi gidebilirsin. İstediğini yapmakta özgürsün.” Özge kendisini ofisten çıkarıp ardından kapıyı kapatan adama inanamıyordu. Önce kendisini tehdit ediyor, sonra da serbest bırakıyordu. Aklı karman çorman olurken kendisini izleyen sekretere ters bir şekilde bakmıştı.

****

Orhan yorgun bir şekilde karargahtan içeriye girerken kendisine doğru gelen karısını görünce gülümsemişti. Özlem henüz onu görmemişti. Genç kadın ağır adımlarla merdivenlerin sonuna doğru gelirken Orhan’ın seslenmesi dengesini sağlayamayarak son iki basamaktan düşmüştü. Orhan korkuyla ona doğru koşarken Özlem’in eli hemen karnına gitmişti.

“Özlem?” Özlem kocasının gözlerine ağlamaklı bakarken bedenini dinlemeye çalışmış ama bir karara varamamıştı. Doktorda olsa kendi vücudunu anlayamamıştı. Korku iliklerine kadar işlerken güçlükle “Orhan, beni hastaneye götür,” diyebildi. Orhan genç kadını hızla kucağına alarak arabasına giderken Özlem’in eli hala bebeğini koruma dürtüsüyle karnındaydı.

“İyi misin?”

“Hızlı sür şu kahrolası arabayı!” Orhan karısının çıkışması ile ne yapacağını şaşırmıştı. Onu ilk kez bu kadar korkmuş görüyordu. Anlam veremediği duruma karşılık Özlem’in istediğini yaparak arabanın hızını arttırmıştı. Karargaha yakın olan hastaneye girdiklerinde ise Özlem’in yönlendirmesiyle kadın doğum uzmanının kapısına geldiler. Orhan o kadar telaşlanmıştı ki hangi bölüme girdiklerini bile fark edememişti.

“Özlem Hanım?” doktor karşısında hastasını görünce şaşırmıştı. Üstelik üzerinde üniforma olan bir adamın kollarındaydı.

“Doktor Hanım, karım merdivenden düştü!” Doktor Özlem’i hemen sedyeye yatırmasını isterken Orhan’a dönerek çıkmasını istemiş ama Orhan kesin bir dille reddetmişti.

“Ağrınız var mı?” Özlem başını sallarken Orhan ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

“Düşmeniz sert miydi?” Özlem yine başını sallarken yavaş yavaş sakinleşmeye başlamıştı. Endişesi azalırken “Sert düşmedim ama içim rahat etmedi.” Özlem’in sözleri kadını gülümsetirken Orhan kafayı yemek üzereydi.

“Madem sert düşmedin neden beni de telaşa düşürdün. Sana bir şey oldu sandım. Ömrümden ömür gitti.” Orhan’ın haklı sitemi kadını gülümsetirken bir yandan da üzülmüştü.

“Karnınızı açın bir bakalım ne durumda.” Orhan doktorun isteğiyle kaşlarını çatarken Özlem dediğini yaparak karnını açıp beklemeye başlamıştı. Bedenine değen soğuklukla üşürken Orhan’a elini uzatarak yanına yaklaşmasını istemişti.

“Neler oluyor Özlem?” şüpheyle karısına bakan Orhan kadının ışıldayan bakışlarını takip ederek ultrason ekranına dönmüştü.

“Babasıyla tanışmak isteyen bir ufaklık var burada!” Orhan şaşkınlıkla Özlem’e bakarken Özlem bakışlarını kocasına çevirerek gülümsemişti.

“Özlem?” adamın sesinde ki hüzün genç kadının içini acıtmıştı. Öyle bir tonda adını söylemişti ki Orhan inanmakta zorlanır gibiydi.

“Bu… Gerçek mi? Yani bizim…” Özlem adamın bocalaması karşısında mutlulukla gülmeye başladı. Başını sallarken doktor araya girerek konuşmuştu.

“Bebeğimiz çok sağlıklı, sanırım babası yeni öğreniyor.” Özlem bakışlarını kocasından çekmeden doktoru onaylamıştı.

“Bebeğimiz! Orhan arkasını dönerek yanağından akan yaşı gizlemeye çalışsa da sarsılan omuzları Özlem’in de ağlamasına neden olmuştu.

“Orhan? Bir şey söylemeyecek misin?” Genç adam yanaklarını hızla silerek arkasını döndüğünde karısının da ağladığını görünce hızla yanına çökmüştü. Karı kocaya mahremiyet sağlamak için yanlarından ayrılmıştı.

“Özlem, bizim bir bebeğimiz olacak. Kızımıza kardeş…” Adam nefesinin kesildiğini hissedince yutkunmuştu. Özlem adamın duyguları karşısında gülümserken, bir yandan da karnını silmeye çalışıyordu.

“Orhan, yardım ette kalkayım.” Orhan kadının sözleri ile hızla yerinde doğrulurken karısına yardım ederek kaldırmıştı.

“Yavaş kalk.” Kadına uyarısını yaptıktan sonra gülmeye başlamıştı. Özlem onun her hareketini izlemeye almıştı. Bebeğe sevineceğini biliyordu ama bu kadar mutlu olacağını tahmin etmemişti. Aklına birden Özge gelinde yüzündeki ifade değişmişti. İster istemez öz çocuğu ile Özge arasında kıyaslama yapmasından korkunca duraksadı. Sonra düşüncelerinden utanarak yüzünü asmıştı.

“Özlem?” Orhan kısa bir süre duraksayarak endişeyle karısına bakmıştı. “Özge’ye nasıl söyleyeceğiz. Ya istemezse? Tamam kardeş isteyip duruyor ama istemekle gerçek olması aynı değil. Ya kızım üzülürse?” Orhan’ın sözleri ile Özlem bir kez daha utanmıştı. Orhan ciddi ciddi kızını düşünüyordu.

“Orhan, Özge biliyor. Sevincini görmen gerekiyordu.”

“En son ben öğrendim yani?” Orhan yalandan sitem eder gibi söylenirken Özlem onun çocuksu hallerine gülerek sıkıca sarılmıştı. Orhan karısına karşılık verirken hala endişeliydi. İkili doktorla konuştuktan sonra karargaha doğru yola çıkarken Orhan arada karısına bakarak gülümsüyordu. İçi içine sığmazken en kısa sürede aile toplantısı yapmaya karar verdi. Haberi herkes duymalıydı.

“Emekli mi olsam?” Orhan’ın sözleri ile Özlem hızla ona dönmüştü. O kadar hızlı dönmüştü ki Orhan onun boynunun kırılacağını düşünmüştü.

“Ne?”

“Erken emekli olabilirim. Buna hakkım olduğunu biliyorsun. Yerleşik bir hayata…”

“Yapma, sen üniforma olmadan yaşayamazsın.” Orhan karısının elini tutarak dudaklarına götürmüştü.

“Yıllardır görevimi layıkıyla yapmaya çalıştım. Ama artık size karşı daha fazla sorumluluğum var. Seni yalnız bırakamam. Belki sabit bir yerde görev alabilirim. Sahaya çıkmadan.” Özlem adamın düşüncesi karşısında mutlu olmuştu.

“İkinci seçenek daha iyi olur. Seni askerlerden uzak düşünemiyorum.” Orhan derin bir iç çekerek. Başını sallarken kararını vermişti. Yıllardır ordudaydı ve sürekli operasyonlara katılıyordu. Artık geri çekilmenin zamanı gelmişti.

***

Güneş yeryüzüne doğru alçalırken ardından huzurlu bir karanlığa bırakırken güçlü ışıklar altında parlayan zayıf yıldızlar içini ısıtmıştı. Akşam meltemi eserken genç kız akşam yemeğini bahçeye hazırlamaya karar vermişti. Sude ona yardım ederken Erem evde yoktu. Genç adamın ne zaman evden ayrıldığını bile bilmiyordu. Telefon ettiğinde yarım saat içinde geleceğini söyleyerek sofrayı yemeği hazırlamasını istemişti. Masaya son rötuşları atarken bahçe kapısından içeriye giren arabanın sesini duymuştu. Elindekileri masaya bırakarak genç adama, arabaya doğru ilerledi.

“Nerede kaldın Erem?” kızın sitemi arabadan inen kişiyi görünce durmuştu. Hüzün annesini görünce gülümseyerek ona yaklaştı.

“Anne, hoş geldin.”

“Hoş bulduk kızım, nasılsın?” Gülşen Hanım kızının hazırladığı masayı görünce kızına üzgün bir şekilde bakmıştı. Bir zamanlar evinde hizmetini görenler çalışanlar olan bir evde yaşayan kızı yıllardır yalnız kalmaktan ev işi yapmayı öğrenmişti. Üzüntüsü kızının yalnız kalmasınaydı. Öğrendiklerini tek başına öğrenmiş olmasına, kızına iyi bir anne olamamış olmasınaydı. Derin bir iç çekerek kendini yetiştirmeyi başaran kızına sevgiyle bakmıştı. Bir eliyle kızın saçını okşarken Erem araya girerek konuşmuştu.

“Hadi masaya geçelim, siz oturun ben annemi alıp geleyim.” İkili masaya doğru ilerlerken Sude elinde ekmek sepeti ile masaya geçerken Gülşen hanımı görünce gülümsemişti.

“Hoş geldin yenge? Nasılsın?” kadın Sude’nin neşesine karşılık hafif gülümsemişti.

“Hoş bulduk canım, iyiyim sen nasılsın?” Sude başını sallayarak gülümsemesine karşılık verdi. Masaya geçerken kadın izin isteyerek lavaboya gitmişti. Bu eve yıllar vardı gelmemişti. Etrafına bakınırken evde değişen hiç bir şey görmemişti. Alt kattaki odalardan birinin kapısı açılınca Erem’in kucağında eltisini taşırken görünce onlara doğru ilerlemişti.

“Nasıl oldun Zeynep?” Zeynep Hanım kadını görünce gülümseyerek başını sallamıştı.

“Gördüğün gibi iyiyim ama bu oğlana anlatamıyorum.” Kadının yakınması Gülşen hanımı gülümsetirken anne oğla imrenmeden edememişti. Kocası yüzünden asla ikinci çocuğu düşünmemişti. Zaten Hüzün’e yetemiyordu, başka bir çocuk onlar için felaket olurdu.

“Daha ne istiyorsun Gülşen, oğlun el üstünde tutuyor seni.” Kadının gülümsemesinde ki ifade Zeynep hanımı da üzmüştü.

“Çok şükür.” Hep birlikte masaya geçtiklerinde Hüzün onlara servis yaparken Erem de genç kıza yardım ediyordu. Sude annesinin yanında başını kadının omzuna yaslarken bir yandan da karşısında ki yengesini izliyordu.

“Yenge, Hüzün ablam bizimle yaşayacakmış, sende bizimle kalsana!” dediğinde Gülşen Hanım kızına bakışlarını çevirmişti.

“Öyle mi?” Hüzün annesinden bakışlarını kaçırırken Zeynep Hanım araya girerek söz almıştı.

“Ee Gülşen, haftaya müsait misin? Hayırlı bir iş için sana geleceğiz.” Gülşen Hanım gelen soruyla yutkunurken kendisine bakmayan kızından bakışlarını çekmemişti.

“Demek beklenen zaman geldi ha? Şuanda kalacak bir evim yok, yarın evi ayarladıktan sonra bekleriz elbet.” Annesini sözleri ile üzülen genç kız hemen atılmıştı.

“Ne demek yok anne, benim evim ne güne duruyor. Orası benim olduğu kadar senin de.”

“Ev üstüne ev olmaz kızım, orası sana ait.”

“Anne?” Hüzün üzgün bir şekilde annesine bakarken Zeynep Hanım, “Gülşen, eğer kabul edersen burada birlikte yaşayalım. Kocaman ev, çocuklar evlenince kendi düzenini kuracak. Sude de üniversiteye gidince tek başıma kalacağım. Birbirimize yarenlik ederiz.” Gülşen Hanım kadının sözleri ile gözyaşlarını tutamamıştı. Erem dayanamayarak yerinden kalkıp kadının önünde çökmüştü.

“Üzülme Gülşen anne, sende bizim annemizsin. Başımızın üzerinde yerin var. İster burada kal, istersen bizimle kal. Nasıl istersen.” Kadın elini tutup öpen genç adama umutla bakmıştı. Eskiden kocası vardı ama yalnızdı. Etrafında onca insana rağmen yalnız bir hayat sürmüştü. Başını sallarken Erem rahat bir nefes almıştı.

“Hadi yemeğimizi yiyelim. Yakında düğünümüz var.”

“Erem!” genç kız ona çıkışınca iki kadında gülmüştü.

“Efendim, neden kızıyorsun? Yakında evleneceğiz.”

“Erem lütfen!” genç kız utanırken Sude sessizce onları dinliyordu. Aklı karışmıştı. Abisi evlenince gidecekti. Sıkıntıyla nefesini verirken onun sıkıntısını hisseden Erem kardeşine bakarak yemekten sonra konuşmayı istemişti. Sude başını sallamakla yetinirken anne kız bir süre sonra evden ayrılmıştı. Hüzün yeni evine doğru ilerlerken annesinin sessizliği canını sıkmıştı.

“Ne oldu anne? Neden bu kadar sessizleştin?”

“Düşünüyordum, bunca zaman kaybettik. Zor günler geçirdin. Senin mutlu olmanı istiyorum.”

“Sen de mutlu olmalısın anne, belki eski arkadaşların olmayacak ama yengemle iyi anlaşırsınız.”

“Onlara arkadaş denemez Hüzün, babanı öğrendikten sonra herkes küçümsemeye başladı. Kimse konuşmuyor.”

“Üzgünüm anne, öldü ama hala bize zarar veriyor.”

“Aslında benim için iyi oldu.” Kadın derin bir nefes alarak sevinçle gülümsedi. “Sonunda özgürüm, istediğim gibi hareket edebilirim. Kim ne der diye düşünmeden yaşayacağım.” Dediğinde genç kız annesinin ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Evlerine vardıklarında yaşlı çift onları sevinçle karşılamıştı. Gülşen Hanım hala annesinin yakın arkadaşıyla karşılaştığına inanamıyordu. Yaşlı çift ona ayrı bir ilgi göstermişti. Hüzün kendisi için özel dekor ettiği odasına geçerken annesine istediği bir odaya geçebileceğini söylemişti. Kadın kızını onaylarken yorgun bedenini alt kattaki odalardan birine atmıştı.

***

Her şey o kadar hızlı oluyordu ki Hüzün takip edemiyordu artık. Birkaç hafta önce evlenme kararı almışlardı. Erem ile yeni evde yaşayacaklardı. Hüzün’ün mutluluğu o kadar büyüktü ki korkmaya başlamıştı. Hayatında yolunda giden bir şeyler olması nedense tetikte olmasına neden oluyordu. Evdeki son değişiklikleri yaparken yaşlı çift onun yanına gelerek mahcup bir şekilde genç kıza baktı.

“Bir sorun mu var Aynur teyze?”

“Şey, kızım bizim burada kalmamız ne kadar doğru. Bak evleneceksin. Damat Bey…”

“O nasıl söz teyze, sizin başımızın üzerinde yeriniz var.”

“Allah razı olsun ama rahat edemeyiz.”

“Öyle deme teyzem ya, bizim başımızın üzerinde yeriniz var. Ev sizin zaten.” Kadın genç kızı ikna edemeyeceğini anlayınca kocasına bakmıştı. Adam da karısına başını olur anlamında sallamıştı. İkili Hüzün’ü yanından ayrılırken genç kız onların rahatsızlığını anlayabiliyordu. Gerekirse o bırakırdı evi ama yaşlı çifti evlerinden çıkmasına izin vermezdi. Telefonu çalınca gülümseyerek açmıştı. Erem ile kısa bir konuşmanın ardından anlaşarak alışveriş merkezinde buluştular. Genç adamı yalnız gelmesini beklerken yanında gördüğü Özge ve Sude’yle şaşırarak adımlarını hızlandırdı.

“Neler oluyor?” Erem kimseye aldırmadan kızı yanağından öperken Özge tezahürat, Sude ise gözlerini kapatmıştı.

“Aile var abi ya. Şunu uluorta yapmaktan vazgeç.” Sude’nin sitemine karşılı genç adam gülmüştü. Hüzün bir türlü alışamadığı yakınlıktan utanarak bakışlarını kaçırırken Özge genç kızın koluna girerek “Hadi gelin Hanım sana alışveriş yapacağız.” Hüzün kızın atılmasıyla gülümsemişti. Başını Erem’e çevirirken onunda gülümsediğini görünce içini bir ferahlık kaplamıştı. Üç kız alışverişini yaparken Erem izin isteyerek yanlarından ayrılmıştı.

“Özge, bu kadar yetmez mi, yoruldum artık.” Genç kız onun sitemine kaşlarını çatarak bakmıştı.

“Annem bile senden daha heyecanlı davranmıştı. Gelin olacaksın kızım, alman gerekenler var.” Hüzün boğazını temizleyerek Sude’yi gösterirken onun hayranlıkla manken üzerinde ki elbiseye baktığını görmüştü.

“Sevdiysen alalım sana.”

“Bana değil ama sana alalım Hüzün abla, çok yakışır.”

“Ben bu tarz kıyafetleri sevmiyorum canım, biliyorsun.” Krem rengi sıfır kol elbisenin yakası çok açık olmasa da kendisi için giyebileceği bir elbise değildi. Belinden aşağı bol pileli eteği ardında ki vantilatör sayesinde havalanıp duruyordu. Işık oyunu elbiseyi daha da göz alıcı gösterirken üzerinde ki taşlara dikkat kesilmişlerdi. Üç kız yan yana durarak elbiseye bakarken kulaklarına dolan cırtlak sesle üçü de sesin sahibine dönmüştü.

“Ay, Koray şu elbisenin güzelliğine baksana!” Özge duyduğu isimle hızla arkasını dönerken kendisine dikkatle bakan genç adamla göz göze gelmişti.

“Beğendiysen alalım canım!” Koray’ın gülümseyerek kıza cevap vermesi Özge’nin yutkunmasına neden olmuştu. Kız sevinçle genç adamın boynuna atılırken Özge içindeki öfkeye engel olamıyordu.

“Neler oluyor Özge?” Kulağına fısıltıyla soran genç kıza dönerek omzunu silkelemişti. Daha birkaç hafta önce kendisine ilanı aşk eden adamın yanındaki kızı dikkatle incelemeye başlamıştı. Koray Hüzün’ün yanına gelerek “Kolay gelsin, düğün alışverişi mi yapıyorsun?” diye sorması genç kızın sabrını taşırmıştı.

“Sanırım sizde düğün alışverişindesiniz!” Koray kendisine öfkeyle bakan genç kıza hafif gülümsemişti.

“Uzun zamandır sizi görememiştim Özge Hanım. Nasılsınız?” Sorusuna cevap alamayan genç kız dişlerini sıkarken az önceki kız yanlarına gelerek Koray’ın koluna girmişti.

“Onları tanıyor musun Koray?” dediğinde Özge sabır çekerken Koray gülümseyerek kıza cevap vermişti.

“Bu küçük Hanım Özge, bizim şirkette çalışıyor. Yanındakiler de amcasının kızları!” dediğinde kız elini uzatarak sevinçle şakımıştı.

“Merhaba, bende Aslı, memnun oldum.” Özge kızın kendisine uzattığı ele ters bir bakış atarken Hüzün araya girerek kızın elini tutmuştu.

“Bizde memnun olduk. E Koray nasıl gidiyor hayat?” dediğinde Koray omzunu silkeleyerek cevap vermişti.

“Nasıl gidecek, her hafta aşık olarak geçiyordur. Ne de olsa aylan gönüllünün biri!” Özge’nin sessiz sözlerini genç adam duysa da bir şey söylememişti. Yanında ki kızı kolunun altına alarak “Hadi Aslı, daha işimiz var. Malum yakında nişan var!” dediğinde Özge dişlerini sıkmaktan çenesinin ağrıdığını hissetmişti. Arkalarını sönüp giden adamın arkasından öfke nöbeti geçiren genç kız dayanamayarak eline geçen ilk nesneyi Koray’ın arkasından fırlatmıştı.

“Özge ne yapıyorsun?”

“Sen karışma Hüzün, bu ikimizin arasında!” Özge genç kızı konuşturmadan eline geçen her şeyi genç adama doğru atmaya başlamıştı.

“Adi serseri,” Koray şaşkınlıkla kendisine saldıran kızı durdurmaya çalışırken Aslı köşesine çekilmiş onları gülerek izliyordu.

“Rahat dur Özge,”

“Pis serseri, birde aşığım diyordun. Ne oldu, aşkın iki günlüktü değil mi? Pislik, düzenbaz, taş kalpli…” Koray kendisine vurmaya çalışan kızı tutmakta zorlanırken Özge ilk kez babasının kendisine verdiği derslere seviniyordu. Elleri ayakları durmazken Koray kendisini savunmak için elinden geleni yapıyordu.

“Ne oldu güzelim, seni mi bekleyecektim?”

“Birde konuşuyor. Bana güzelim deme, sen git Aslı’na de güzelim.”

“Ona da derim, hem suçlusun hem de kızıyorsun.”

“Seni babama söyleyeceğim. Benimle oynamak neymiş sana göstereceğim. Senin…” Özge söyleyeceklerini unutunca genç adamın sırtına atlayarak saçlarını çekmeye başlamıştı. Herkes onlara şaşkınlıkla bakarken mağaza müdürü güvenliği çağırmalarını istemişti.

“Git kime söylersen söyle. Sen istedin uzak durmamı.”

“Ben istedim senin de işine geldi değil mi? Birde seviyorum diyordun!” dediğinde Koray sonunda sırtındaki kızı aşağı indirmeyi başarmıştı. Sude ve Hüzün onları izlerken Sude dayanamayarak “Keşke çekirdek olsaydı yenge,” dediğinde Hüzün’den onaylamaz bakışlar almıştı.

“Bunların derdi ne?” Aslı kızın sorusu karşısında kıkırdayarak “Aşık kavgası görmediniz mi?” diye sordu. Sude şaşkınlıkla yanında ki kıza bakarken sesini ayarlayamayarak “Kim? Sude abla ile Koray abi mi? Hadi canım!” dediğinde kızlar gülmeye başlamıştı. Onları gören Sude elleri belinde “Siz kime gülüyorsunuz? Yardım etsenize şunun kalın kafasını kıralım.” Diye çemkirmişti.

“Bizi karıştırma Özge, maşallah sen hallediyorsun!” Hüzün’ün sözleri ile genç kız durmuştu. Gözleri dolu dolu Koray’a bakarak “İstifa ediyorum!” diyerek hızla yanından ayrılmak istemişti. Kısa çaplı bir şaşkınlık yaşayan genç adam yanından ayrılan kızın arkasından koşmaya başlamıştı. Onlar gözden kaybolana kadar izleyen grup başını iki yana salladı.

“Sence ne olacak?”

“Koray ne yapar eder onu ikna eder!” Aslı’nın sözleri Hüzün’ü şaşırtsa da gülümsemeden edemedi.

“Hayatım?” Erem genç kızın yanına gelerek dağılmış etrafa bakıyordu.

“Ne oldu burada? Özge nerede?”

“Onun işi çıktı Erem, hadi ücreti ödeyip gidelim.” Erem merak etse de susmuştu. Alışveriş merkezinden ayrıldıktan sonra Hüzün dayanamayarak kahkaha atınca Sude de ona katılmıştı.

“Neler oluyor?”

“Çok komikti Hüzün abla, gördün mü nasıl saçlarını çekiyordu.”

“Yakında kel kalırsa şaşırmam.” Hüzün kıza hak verirken Erem’in şaşkın bakışları arasında gülmeye devam etmişlerdi.

****

Uzun merdivenlerden yukarıya doğru çıkarken hala yaptığına inanamıyordu. Avucunun içinde ki eli daha sıkı tutarak derin bir iç çekip olduğu yerde durmuştu. Merdivenin yarısında duraksayıp kendisine sorar şekilde bakan adama dönmüştü. İleri doğru adım atmak için oldukça kararsız olan genç kız duraksamıştı.

“Neden durdun?”

“Bunu yapmak istediğine emin misin?” genç adam gülümseyerek başını sallamıştı.

“Hiç olmadığım kadar eminim.” Genç adam avucunu daha da sıkarak genç kıza cesaret vermeye çalışıyordu. Başını kaldırarak merdivenlerin başında ki kapıya bakıyordu. O kapıdan içeri girdikten sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bakışlarını yanında ki adama çevirerek konuştu.

“Korkuyorum! İlk kez korkuyorum!” genç adam kızın korkusunu içinde hissetmişti.

“Korkacak bir şey yok. Bizi anlayacaktır.” Genç kız bakışlarını kaçırarak merdivenleri çıkmaya başladı.

“Nasılsa bir gün öğrenecekti. Hem ben neden korkuyorum ki, korkması gereken sensin.” Koray kızın sözleri ile gülerken başını iki yana sallamıştı. İkili el ele aileleri ile kararlaştırılan mekana gelirken neden bu kadar yolu geldiklerini düşünmeden edememişti.

“Daha yakın bir yeri seçemedin mi?”

“Burası bizim için özel bir yer, burada babam kendisini tutacaktır.” Özge derin bir nefes alarak yanında ki adama baktı. İkisi de tedirgin olsa da artık bazı şeylerin üstesinden gelmeleri gerektiğinin farkındaydı. Ne zamandır genç kızın peşinde koşan Koray sonunda onu ikna etmeyi başarmış, şimdi ise durumu aileleriyle konuşmaya gelmişlerdi. Koray kendi ailesinden emin olsa da Orhan komutandan çekinmeden edemiyordu. Tüm cesaretini toplayarak onunla konuşmaya karar verdiğinde Özge’nin kısa çaplı hışmına uğramıştı. Sonunda kızı ikna ederek yola çıkmışlardı.

“Buranın ne özelliği var, sadece merdiven.”

“İnan babam burada sana bir şey yapamaz.” Koray kızın sözlerine itimat ederek mekanın kapısını açarak ilk önce genç kızın içeri girmesini sağlamıştı. Özge onun elini bırakmak istediğinde Koray kaşlarını çatarak ona bakmıştı.

“Bıraksana elimi, ölmek mi istiyorsun?”

“Olmaz, cesaret almak için elini bırakamam. Şimdi yürüyelim.” İkili savaşa gider gibi hareket ederken kalabalık mekanı fark edince Koray duraksamıştı.

“Kahretsin, çok kalabalık. Baban beni bunca insanın içinde öldürmese bari.”

“Merak etme dedik ya, sana bir şey yapmayacak. En azından burada yapmaz.” İlerde oturan kişileri gören Koray yutkunmuştu. Kendi anne babası ve karşısında da Özge’nin annesi ile Orhan komutan oturuyordu. Uzaktan bile Orhan’ın sinirli olduğu belli oluyordu. Kulaklarına dolan soruyla genç adam gerilmişti.

“Sizin bildiğiniz bir şey yok mu? Neden bizi buraya çağırdılar?” Orhan karşısında ki adama sinir olmaya başlamıştı. Kendisi ne kadar gerginse adam o kadar keyifliydi.

“Hayır, Koray bizimle konuşmak istediği bir konu olduğunu söyledi.”

“Umarım o önemli konu kızımla alakalı değildir.” Koray yutkunarak genç kızın elini daha da sıkı kavrarken Orhan’ın karşısına geçerek gözlerini adama sabitlemişti.

“Nasılsın komutanım?” Orhan kaşlarını çatarak ikiliye bakarken Özlem dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Kızı karşısında ki adamın elini sıkıca tutmuştu. Bakışları kocasına dönerken Orhan köpürerek “Kızımın elini hemen bırakırsan daha iyi olacağım.” Orhan’ın sert sesiyle Özge yerinde sıçrarken Koray cesur olmaya çalışıyordu.

“Bu eli tutmak için çok uğraştım komutanım, şimdi bırakamam.” Orhan yerinde doğrulurken ikili istem dışı geri adımlamıştı.

“Orhan lütfen!” Özlem araya girerken Orhan kaşlarını çatarak kızına baktı.

“Özge, canım…” Ses tonu o kadar öfkeliydi ki Özge ağlamak istiyordu.

“Babacım, ben…”

“Evet sen…”

“Biz birbirimizi seviyoruz.”

“Ulan!” Özge’nin birden açıklama yapması Orhan’ın elini masaya vurarak ayağa kalkmasına neden olmuştu. Elini tutan karısı ile sakinleşmeye çalışırken yüzüne hafif bir gülümseme kondurarak “Özgecim, babacım… Şaka yapıyorsun değil mi? sen bu hıyarı…” Özlem boğazını temizlerken karşılarında oturan adamın hiçbir şey yapmıyor oluşuna şaşırmıştı. “Bir şey söyler misiniz?” Adam omzunu silkeleyerek “Kendine güvenmeseydi kızın babasının karşısına çıkmazdı.” Adamın sözleri Özlemi iyice gererken Özge gözlerini kısarak yüzünü asmıştı.

“Ama baba ben onu seviyorum.”

“Bana hiç o şekilde bakma Özge, bu kez işe yaramayacak.” Özge’nin ifadesi birden değişince Koray gülmekten kendisini alamıyordu.

“Demek rol yapıyordun, bunu öğrendiğim iyi oldu.”

“Bana bak, benim tepemin tasını attırma Koray, hemen küçük kızımın elini bırak.” Adamın sesi yüksek çıkınca etraftakiler onlara bakmıştı.

“Ama babacım, kızınızı seviyorum.”

“Bana baba deme Koray!”

“Ne söyleyeyim komutanım. Kızınızı seviyorum, izin verirseniz evlenmek istiyorum.” Koray’ın sözleri Özge’nin gözlerini parlatırken Orhan daha fazla sinirlenmişti. Onun küçük kızı başka bir adamın elini tutuyordu.

“Vermiyorum, kızımı kimseye vermiyorum.”

“Kaçırırım komutanım.”

“Koray kaşınma.” Orhan kalabalık yüzünden sakin kalmaya çalışıyordu. Zeki kızı onu gafil avlamıştı.

“Bilerek buraya geldik değil mi Özge? Bana bunu nasıl yaparsın?”

“Ama baba!” Kız bu kez gerçekten yanağından aşağıya yaş akmıştı. Sevdiği iki erkek arasında kalan kız ne söyleyeceğini bilememişti.

“Orhan lütfen, ikisi de yetişkin oldu artık.”

“Ben anlamam Özlem, kızımı vermeye hazır değilim. O daha küçük.”

“Orhan ben onu doğurduğumda Özge’nin yaşından iki yaş küçüktüm.”

“Senin acelen vardı!” Orhan öfkeyle konuşurken Özlem kocasının sözlerine üzülerek yerinden kalkmıştı. Karısını üzdüğünü anlayan genç adam “Özür dilerim hayatım!” dese de Özlem ona aldırış etmeyerek kızına ve Koray’a doğru ilerledi.

“Umarım mutlu olursun hayatım, benim yaptığım hataları yapmazsın!” diyerek hızla kafeden ayrılmıştı.

“Özlem, karıcım!” kadın hamilelik hormonları ile zor günler geçirirken Orhan’ın sözleri ile iyice hormonları depreşmişti. İkilinin ardından bakan Özge ve Koray üzülmüştü.

“Annem üzüldü Koray, böyle olmamalıydı.”

“Baban onun gönlünü alır canım, merak etme.”

“Alır değil mi? Kardeşimde üzülecek.” Koray kızı kendine çekerek şakağına dudaklarını değdirmişti. Arkalarından gelen öksürük sesi ile kendilerine gelen çift gülümseyerek ayağa kalkan adama yaklaştı.

“İyi idare ettiniz.” Adam elini kaldırarak Özge’ye uzatırken genç kız mutlulukla adamın elini öpmüştü. Onlar mutluluğa doğru yelken açarken yalnız değillerdi. 

***

Sonraki bölümde Erem ve Hüzün’ün düğünü var!

14830cookie-checkİntikam Final Part 1

2 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir