Tatlı Hata 28. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Bölümün normalde dün akşam yayınlanması gerekiyordu. Zamanlama paylaşımına ayarlamıştım ama sorun çıktı paylaşım olmamış. Uyarıda bulunan okuyucuya çok teşekkür ederim. Bu arada Alya’ya on bölüm de olsa kısa bir hikaye yazmaya karar verdiğim için bundan sonraki bölümler Arya üzerinden devam edecektir. Keyifli okumalar!

***

Gökyüzünde dolaşan kara bulutlar genç adamın içini sıkmaya başlamıştı. Sabahtan beri kapalı olan hava içini kasvetle doldurmuştu. Deniz çıldırmış gibi siyah dalgalarıyla kıyı şeridini döverken gözleri ufukta demir atmış yük gemisine takıldı. Yanında hissettiği kıpırtı ile bakışları gelen kişiye dönerken derin bir iç çekti.

“Ne düşünüyorsun?” Akın ofise girdiğinde abisini dalgın bir şekilde dışarıyı izlerken görünce sormadan edememişti.

“İçim sıkılıyor Akın, ne düşündüğümün farkında bile değilim.” Akın abisinin yanında durarak büyük camdan dışarıdaki havayı izlemeye başlamıştı.

“Fırtına olacak, deniz kabarmaya başladı!” Aras başını sallarken derin bir nefes alınca Akın yeniden abisine dönmüştü.

“Bu gün Arya gelmedi, bir sıkıntı mı var?” Aras genç kızın adını duyunca gülümsemişti.

“Bu gün dışarıda ki işleri halletmesi gerekiyordu. Yarın gelecek,” Akın abisinin gülümsemesine takılı kalmıştı. Yıllardır abisini içten gülümserken görmemişti.

“Türk ailesi sana iyi gelmiş gibi!” genç adam sadece Arya ile değil, gün boyu genç kızın ailesi ile de konuşuyordu. Özellikle Emine hanımla konuşmak Aras’a iyi geliyordu.

“Sadece bana mı? Hepimize iyi geldiğini biliyorsun. Onlarla aile olmayı öğreniyorum. Bizde olmayan tüm özellikler o ailede var Akın, bana da kızıma da iyi geliyorlar.”

“Anlayabiliyorum,” derken Akın’ın aklına Zeynep ve ailesi gelmişti. Genç kızın son zamanlarda zor günler geçirdiğini görebiliyordu.

“Dün konuşamadık, nikah işi ne oldu?”

“Gelecek ayın onuna gün aldık. Düğün istemese de Arya’nın hiçbir şeyden mahrum kalmasını istemiyorum. Küçükte olsa aile arasında bir düğün düşünüyorum.”

“İkna edeceğine eminim.” Akın gülerek konuşurken Aras’ta ona karşılık vermişti. Yağmur bulutları gökyüzünü iyice kaplarken Aras sabahtan beri kaçıncı kez olduğunu bilmediği yeni bir iç çekmişti.

“Sen ne yaptın, hala bir gelişme yok mu?” Akın abisinin sorusuyla ona bakmıştı.

“Hangi konuda?”

“Hadi ama Akın, neler olduğunun farkında değil miyim sanıyorsun? Kimden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun.”

“O iş olmaz abi, bence bu konuyu kapatalım.”

“Neden?” Aras merakla kardeşine bakmıştı. Akın başını iki yana sallayarak abisinden bakışlarını kaçırmıştı.

“Sana sordum, neden olmasın?”

“Kızın ailesi zaten bu güne kadar zorluklar çekmiş, birde bizim aileye girmesine neden olarak daha da kötü günler yaşamalarını istemiyorum.”

“Belki de düşündüğün gibi olmaz, onlara sahip çıkan biri olursun!” Akın abisinin sözleri ile duraksamıştı. Aras genç adamın duraksamasına gülümseyerek elini omzuna koydu.

“Bu mümkün mü?”

“Sen söyledin, babasının iyi niyetini suiistimal ettiklerini. Ailesine karşı gelemediğini…”

“Evet, adam o kadar iyi niyetli ki bazen gerçek olup olmadığına inanamıyorum. Bunca yıl çalışıp tüm sülalesini bakmış. Şimdi de kızına olan güveni başına dert olmuş gibi…”

“Zeynep ailesine bakacaktır.” Akın kızın adını duyunca, içindeki şefkat kabarmaya başlamıştı.

“Elbette bakar, farkında değil ama o da çok saf niyetle düşünüyor. Avukat olsa da bu melek için çok merhametli.” Aras başını sallayarak kardeşini onaylamıştı.

“İşte sana bir neden daha, ona sahip çıkacak güce sahipsin. Unuttun mu senin soyadın bile o aileyi korumaya yetecektir.” Akın derin bir iç çekerek soluğunu dışarıya vermişti.

“Bilmiyorum, Zeynep’in kabul edip etmeyeceğinden emin değilim. Kız dış dünyaya gözlerini kapatmış gibi. Varsa yoksa ailesi…” kardeşinin hayıflanması Aras’ı güldürmüştü. Çalan telefonu ile genç adam cebindeki telefonu çıkarırken arayanı görünce hemen cevaplamıştı.

“Babaanne ne oldu?” Aras karşı taraftan dinlediği konuşma ile hızla masasının üzerinde ki arabanın anahtarını alıp kapıya yönelmişti.

“Ne oldu, nereye?” Akın telaşlı olan abisinin peşine takılırken Aras genç adama bakmadan ona cevap vermişti.

“Ecem’in ateşi çıkmış yine, eve gidiyorum ben. Sen işleri hallet sonra konuşuruz.” Aras limandan ayrılırken Akın arkasından üzgün bir şekilde bakmıştı. Limanda son birkaç haftadır her şey yolunda ilerliyordu. Bunda Arya’nın ve Zeynep’in büyük katkısı olduğunun farkındaydı. Kızlar staja başladığından beri beklenilenin çok üstünde işe yaramıştı. Abisi hala Arya’yı hukuk bürosu açmaya ikna edemediğinden yakınırken Akın başarılı olacağını düşünüyordu.

“Bir şey mi oldu, Aras Bey neden o kadar acele çıktı?” Akın ardından gelen sesin sahibine dönerken hafif gülümsemişti.

“Ecem ateşlenmiş, eve gitti.”

“Umarım kötü bir şeyi yoktur. Annem kardeşim ateşlenince hep ‘çocuk bu hastalanarak büyüyecek’ derdi.” Akın kızın sözleri ile bakışlarını ona dikmişti.

“Zor olmalı!”

“Anlamadım?”

“Senin için zor olmalı değil mi? Neredeyse çocuğun olabilecek yaşta kardeşin var ve büyük çocuk olarak omzunda ki yük ağır olmalı.” Zeynep genç adamın sözleri ile bakışlarını kaçırmıştı.

“Bu benim sorumluluğum,” kızın sessizce fısıldaması genç adamın yüzünün asılmasına neden olmuştu.

“Sorumluluğunu paylaşmak isteyebileceğin biri çıkmadı mı karşına?” Akın’ın sorusu ile genç kız hızla ona dönmüştü.

“Anlamadım?”

“Anlaşılmayacak bir şey yok Zeynep, sorumluluğunu paylaşacak, sana destek olacak kimse olmadı mı hayatında?” Zeynep bakışlarını yeniden kaçırarak binaya dönmüştü.

“Benim çok işim var, bu gün bitiremesem de yayına fazla bir iş kalmasını istemiyorum. Size kolay geldin.”

“Zor bir soru mu sordum da benden kaçıyorsun?” Akın kızın kaçışına sinirlense de kendine hakim olmuştu.

“Özel sorulara cevap vermemeyi tercih ederim Akın Bey!”

“Akın, yalnızken bana adımla seslenmeni söylemiştim.”

“Ben de size patronum olduğunuzu söylemiştim.”

“Ne yani bana adımla seslenmen için seni işten mi atmalıyım?” Zeynep genç adamın sorusu ile olduğu yerde kalmıştı. Bir süre sırtı dönük genç adam dönük durduktan sonra iki yanda elleri yumruk olan genç kız hızla arkasını dönerek öfkeyle genç adama bakmıştı.

“Benden ne itiyorsunuz Akın Bey, farkında değil miyim sanıyorsunuz? İş yerinde herkese aynı davranırken bana nedense farklı davranıyorsunuz!” Zeynep’in çıkışı ile Akın dudaklarının içini dişleyerek tek kaşını kaldırmıştı.

“Neden acaba?”

“Ben nereden bileyim, siz söyleyeceksiniz!” Zeynep’in geri adım atmayacağını anlayan genç adam birkaç adımla genç kızın dibine biterek başını hafif eğip kızın gözlerine odaklanmıştı.

“Bence bir daha düşün nedenini!” Zeynep adamın bakışları karşısında yutkunarak bir adım geri kaçmıştı. Elini nereye koyacağını bilemeyen genç kız çareyi yeniden kaçmakta bulmuştu. Akın ardından gülümseyerek bakarken başını iki yana salladı.

“Bakalım daha ne kadar kaçacaksın. Şu staj bitsin kaçmayı ben sana gösteririm.” Genç adam ofisine doğru ilerlerken aklı da yeğenine takılmıştı. Küçük meleğine bir şey olmasına dayanamazdı.

***

Genç kız avukatlık bürosundan çıkarken oldukça sinirliydi. Sabahtan beri üçüncü büro olmuştu başvurduğu. Stajın bitmesine az kalmıştı ve Zeynep ile şimdiden bürolara başvuru yapmaya başlamıştı. Kamu için sınavlara daha vardı. O zamana kadar tecrübe edinebilecekleri bir büroda çalışmak istemişler ama bir türlü uygun firma bulamamışlardı. Bu günlük başvurduğu firmadan da çıktığında sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti. Arkadaşına haber vermek için telefonunu çıkardığında Zeynep’ten mesaj olduğunu görünce duraksamıştı. Zeynep ona mesaj atmak yerine her zaman arardı. Numarasını tuşladığında karşı taraftan cevap gelmesini beklemişti.

“Zeynep, beni ara demişsin ne oldu?” Arya kısa bir sessizlikten sonra arkadaşının üzgün çıkan sesini duyunca endişelenmişti.

“Arya, ne yapacağım ben?”

“Zeynep, ne oldu söylesene!”

“Telefonda anlatamam bu akşam sana geleyim mi?”  Arya kızın dertleşmek istediğini anladığında rahat bir nefes almıştı.

“Elbette, sorman bile hata. İstediğin zaman bende kalabileceğini biliyorsun. Limanda durumlar nasıl?”

“Aras Bey çıktı, Ecem hasta olmuş sanırım. Akın Bey ile ben varım. Mesai bitimine kadar verdiğin dosyaları bitirmeye çalışıyorum.”

“Ecem mi hasta, neyi olduğunu söylediler mi?” Arya endişeli bir şekilde sorarken Zeynep bilmediğini belirterek ona cevap vermişti. Arya telefonu kapatarak Aras’ı aradığında genç adamın sesinin iyi gelmesi ile ciddi bir durum olmadığını anlayınca rahat bir nefes almıştı. Kısa bir konuşmanın ardından Ecem’i gece Arya’ya bırakmaya ikna olan genç adam Arya’nın gülmesine neden olmuştu. İşlerini halleden genç kız eve doğru ilerlerken zamanın ne kadar çabuk geçtiğini düşünüyordu. Alya’ın staj için gitmesi bir ayı doldurmuştu. İkizi aklına gelince yüzü asılmıştı. Son telefon konuşmalarında Alya’nın sesi genç kıza iyi gelmemişti.

“İyi insan lafı üzerine, efendim,” Arya telefonun çalması ile hafif gülümsemişti.

“Arya!” Alya’nın ağlamaklı çıkan sesi ile Arya dişlerini sıkmıştı.

“Ne oldu?”

“Burada kalmak istemiyorum artık, dayıma ulaşamıyorum. Ne olur sen ona benden kolay ulaşıyorsun, söyle beni buradan alsın!”

“Alya ne oldu? Sen iyi misin?” genç kızın hıçkırığı Arya’nın direksiyonu daha da sıkmasına neden olmuştu.

“Yarın yanına geleceğim Alya, ağlama artık.” Alya kızın sözleri ile hızla itiraz etmişti.

“Gelme, ben iki gün sonra geleceğim. Yönetimden rapor alacağım.” Arya ikizinin zor durumda olduğunu hissedebiliyordu. Alya kolay kolay ağlamayan bir yapıya sahipti. İkizi tek başına uzak bir yerde ağlıyordu ve elinden hiç bir şey gelmiyordu.

“Alya, ağlama, biliyorsun!” genç kız susunca Alya hıçkırıkla gülme arası bir ses çıkararak devam etmişti. “Hissediyorsun,” dedi.

“Evet, sen üzülünce zavallı kalbim acıyor.”

“Arya, seni çok özledim. Biz ilerde ne yapacağız?” Alya’nın sorusu ile genç kız kısa bir duraksama yaşamıştı.

“Bilmiyorum, bildiğim tek şey ne olursa olsun yanında olacağım.”

“Allah izin verirse!” İki kız da aynı anda son sözü söylediğinde gülmeye başlamıştı. Arya gülen kardeşinin sesini duyunca rahatlamıştı.

“Alya, senden çok önemlisin, kimsenin ne dediği ya da ne yaptığı senin değerini düşürmez diğer yarım. Ben ve ailemiz her zaman yanında olacağız. Üzülmeni istemiyorum, her zaman yanındayım.”

“Teşekkür ederim Arya, bunu duymak iyi geldi.” Arya telefondan gelen bildirimi görünce hafif gülümsemişti.

“Enişten arıyor, şimdi kapatmam gerekiyor canım. Bir şey olursa saat kaç olursa olsun beni ara. Sakın içine atıp üzülme!” Alya ikizinin sözlerine teşekkür ederek telefonu kapattığında Arya Aras’ın telefonuna cevap vermişti.

“Aras?”

“Biz çıktık, sen eve geçtin mi?”

“Henüz yoldayım. On dakikaya evde olurum.” Aras kısa bir konuşmanın ardından genç kızın sesinin durgun olduğunu fark edince sormadan edememişti.

“Sorun ne Arya, neden keyifsizsin?”

“Alya ile konuştum. Seni pek iyi değildi.”

“Anlıyorum, sizin şu ikiz uydularınız. Seninle ne yapacağız böyle?”

“Neden?”

“Alya’nın ruh hali seni de etkiliyor Arya, üzülmeni istemiyorum.” Arya genç adamın sözleri ile keyiflenirken gülümseyerek ona cevap vermişti.

“Mutluluk kaynağımı getiriyorsun zaten Aras, merak etme fazla üzülmedim.”

“Kızımı kıskanmalı mıyım?” Aras’ın şakacı sesi kızın keyfini iyice yerine getirmişti.

“O senin sorunun.  Benim meleğimi kıskanmak çok zalimce olmaz mı?”

“Arya, bazen seni anlayamıyorum. Neyse gelince konuşuruz. Arabayı dikkatli sür.” Aras telefonu kapattığında genç kız gülümsüyordu. Kızını arabanın arkasında ki bebek koltuğuna yerleştirirken yanında duran arabaya dikkat kesmişti. Arabadan inen annesini görünce tüm keyfi kaçan genç adam arabanın kapısını kapatarak direksiyona geçecekken Aynur hanımın sesini duymuştu.

“Yine torunumu nereye götürüyorsun? O kıza mı?”

“Sana da merhaba anne, ayrıca o kız dediğin yakında benim karım olacak.”

“Orası hiç belli olmaz Arsa, kıza fazla umut verme derim. Sonunda üzülebilir.” Aras annesinin sözleri ile dişlerini sıkarak annesine yaklaşmıştı.

“Yine ne planlıyorsun anne? Arya’ya dokunursan sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın.”

“Şu hale bak, oğlum neüdüğü belirsiz kız yüzünden beni tehdit ediyor.” Aras öfkelense de annesine karşı sakin kalmaya çalışmıştı.

“Sen ne dersen de anne, yakında sana davetiyemi gönderirim. Ayrıca seni uyarıyorum, annem olman hatalarını görmezden geleceğim anlamına gelmez. Arya ve ailesine dokunursan seni affetmem.”

“Merak etme, sen o kızı bırakacaksın. Şimdilik zevkini sürmene izin veriyorum.” Aras öfkeyle annesinin dibine biterken alev alan bakışlarını kadına dikmişti.

“Sözlerine dikkat et anne, seni anlayamıyorum. Baba ona nefretini bir türlü anlayamıyorum. Neden?”

“ Nefret mi? Ben senin annenim, seni ben doğurdum Aras!”

“Nedense anneliğini hiç görmedik. Her zaman beni baskın altına tutmaya çalıştın. Senin yüzünden sevmediğim biriyle evlendim ve senin yüzünden çocuğumun annesinden tiksindim ben!”

“Saçmalama Aras,” “

“Anne yeter, benimle derdin ne? Neden bana böyle davranıyorsun? Ben sana ne yaptım?”

“O adama benzedin!” Aras şaşkınlıkla annesine bakarken Aynur Hanım oğluna tiksinir gibi bakarak devam etmişti.

“Ailede o kadar adam olmasına rağmen sen benzeye benzeye deden olacak adama benzedin.”

“Ne?”

“Duydun, o adam beni babana hiçbir zaman yakıştırmadı. Sen doğana kadar beni kabul etmedi. Sen doğduktan sonra bile beni her zaman dışladı.”

“Ne yani tek sebep bu mu? Dedeme benzemem bir suç mu? Ben onun gibi bir adama benzediğim için kendimde gurur duyuyorum. Sen sırf dedem benziyorum diye hayatı bana zindan etmeye çalışıyorsan vazgeç anne. Sabrımı da dedemden aldığımı bilmelisin!” Aras annesinin bağırtılarını duymazdan gelerek arabasına bindiği gibi yola koyulmuştu. Geride kalanlara şimdiden acımaya başlamıştı. Kırk yıl düşünce öz annesinin dedesine olan nefretini kendinden çıkaracağı aklına gelmezdi. Annesi sağlıklı düşünemiyordu.

Köy yolundan ağır bir şekilde ilerlerken yarım saate sahil yoluna inmişti. Sahilden devam ederken kızının arka koltuktaki şen sesine gülmüştü.

“Anneye mi gidiyoruz meleğim, anne seni çok seviyor değil mi?”

“Anne!”

“Evet anne, acaba anne babayı da sever mi?” Aras başını iki yana sallayarak aynadan arkadan gelen arabaları kontrol ederek şeridini değiştirip meydana doğru yönelmişti. Akşam kalabalığı kısa bir trafik oluştursa da meydanı geçtikten sonra boztepeye doğru yol daha rahat ilerlemişti. Arabası beş dakika sonra genç kızın evinin önündeki arabasının arkasına park ederken kızını almak için arka kapıyı açtığında yanına gelen kızın neşeli sesini duyunca sabahtan beri canını sıkan kasvet birden dağılmıştı.

“Hoş geldiniz, meleğim sen bana mı gedin?” Arya neşeli bir şekilde küçük kızı genç adamın kucağından alırken Aras yüzünü asarak konuşmuştu.

“Bende geldim, fark ettin mi?” Arya genç adama bakarak kaşlarını çatmıştı.

“Bana trip mi atıyorsun?”

“Atamaz mıyım? Nişanlım yüzüme bile bakmıyor. Üstelik sabahtan beri onu görmemişken!”

“Aras, sen ciddi misin?” Arya genç adamın ciddi ifadesine karşılık gülmemek için kendini kasmıştı. Aras kızını öpen genç kızı kıskanarak Arya’nın bir şey söylemesine fırsat vermeden eğilerek genç kızın yanağına dudaklarını bastırmıştı.

“Hoş bulduk sevgili nişanlım,” Arya şaşkın bir şekilde evin kapısına doğru ilerleyen adamın arkasından bakarken Ecem’in yanaklarını tutarak kendisine bakmasını sağlaması ile şaşkınlığından çıkmıştı.

“Anne,” Ecem kızın yanağını babası gibi öperken Arya keyiflenmişti.

“Senin bu baban bazen kendini aşıyor değil mi hayatım?” Ecem kızın kollarında neşeli bir şekilde şakırken Arya ufaklığın alnını öperek ateşine bakmıştı.

“Neyse ki ateşin yok. Hadi bakalım dede seni bekliyordu.” Arya evin kapısından içeriye girdiğinde Aras’ın babasının elini öperek yanına oturduğunu görünce duraksamıştı. Aras ailesi tarafından seviliyordu. Zor zamanlar geçirseler de oldukları durumdan şikayetçi olmayan genç kız duasının kabul olduğunu düşünüyordu. Aras ailesi için harika bir damat olacaktı. Kendisi içinde iyi bir eş olacağına emindi. Saygılıydı, düşünceliydi ve fedakardı. Arya’nın şuanda ki tek duası eşi olacak adamın onu sevmesiydi. Kucağında ki küçük kızı yere bırakırken arkasını dönerek mutfağa geçtiğinde bir elini kalbinin üzerine koyarak hızlanan kalbini sakinleştirmeye çalışmıştı. İlk kez bu kadar derinden Aras’a olan hislerinin farkına varıyordu. Genç adamın bakışlarının üzerinde olmasını seviyordu.

“Sakin ol kızım!” Arya kendini sakinleştirmeye çalışırken kapıdan içeriye giren adam ile yutkunmak zorunda kalmıştı.

“Arya, ne oldu? Neden burada duruyorsun?” Arya abisinin sesi ile yerinde sıçramıştı.

“Abi ben…” Serdar kardeşinin kekelemesi karşısında şüpheyle genç kıza bakmıştı.

“Sorun ne Arya, biliyorsun bana her şeyi anlatabilirsin.”

“Ben emin değilim.” Serdar tek kaşını kaldırarak genç kıza bakmıştı. Arya abisinin arkasından ki kapıya bakarken Serdar kardeşinin çekindiğini görünce kapıyı kapatarak genç kızın yanına ulaşmıştı.

“Hadi güzelim anlat abine, bir sorun mu var?” Arya masanın kenarında ki sandalyeyi çekerek oturduğunda Serdar da hemen kardeşinin yanına oturmuştu. Genç kız kısa bir süre cesaret toplayarak birden sormuştu.

“Gülşen’i sevdiğini nasıl anlamıştın?” Serdar gelen soruyla deyim yerindeyse damdan düşmüş gibi şoka uğramıştı. Ağzı açılıp kapanırken kardeşine ne cevap vereceğini düşünmeye başlamıştı.

“Ben…”Arya merakla genç adama bakarken Serdar birden gülmeye başlamıştı.

“Abi, neden gülüyorsun? Komik bir şey mi sordum?” Arya’nın yüzü asılırken Serdar kardeşini kendine çekerek sıkıca sarılmıştı.

“Sonunda farkına vardın öyle mi?”

“Neyin?” Serdar geri çekilerek genç kıza üsten bakmaya başladığında Arya abisinden ilk kez utanarak bakışlarını kaçırmıştı.

“Utanmana gerek yok güzelim, hissettiğin şeylerden utanırsan duygularına haksızlık olur.”

“Ne yapacağımı bilmiyorum abi, ben daha önce bu şekilde hissetmemiştim.”

“Biliyorum canım, sana ne söylersem söyleyeyim hislerini tarif edemem. İnsan kendi hislerini başkasından dinlediğinde yanlış çıkarımlar yapabilir. Kimse kimsenin içinde ki duyguları anlayamaz. Anladım diyenlerde sadece kendi duygularını ifade eder. Her kalp farklıdır Arya, senin ona olan sevginle benim Gülşen’e olan sevgim aynı adı taşısa da yoğunluğu hissettiğimiz kadardır.” Arya aklı karışmış bir şekilde abisine bakarken Serdar gülümseyerek kardeşinin burnunu sıkmıştı.

“Abi yapma,” dediğinde Serdar derin bir nefes alarak genç kızın gözlerine bakmıştı.

“Sevgine sahip çık Arya, sevgini yaşamak için zaman kaybetme. Ben yıllardır susmamın bedelini ödedim. Hala pişmanlığını yaşıyorum, sen sakın pişmanlık yaşama.”

“Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum abi, aklım çok karılık.” Serdar kardeşinin ne demek istediğini anlasa da onu yanlış yönlendirmemek için “Hislerine güven,” demekten başka elinden bir şey gelmemişti.

“Aç…” mutfak kapısının ardından gelen çığlıkla Arya hızla yerinden kalkarken Serdar ondan önce davranarak kapıyı zorlayan küçük kıza kapıyı açmıştı.

“Dayıcım, sen bizi mi takip ettin?”

“Mama…” Ecem Arya’ya uzanarak yemek isterken Arya küçük kızı kucağına alarak yanaklarını iştahla öpmüştü.

“Meleğim mama mı istiyor?”

“Bende açıktım!” Aras’ın da kapıda belirmesi ile Arya gerilmişti. Serdar kardeşinin bakışlarını kaçırdığını görünce içten içe duruma sevinse de genç kızı kurtarmak için Aras’ın omzuna kolunu atarak “Hadi Arya masayı hazırlarken biz içeri geçelim. Kalabalık yapmayalım,” dedi. Arya abisine minnet duyarken Aras daha ne olduğunu anlamadan kendini yeniden salonda Ahmet beyin karşısında otururken bulmuştu.

“Aras oğlum, soramadım işler nasıl gidiyor?” Ahmet beyin sorusu ile Aras dikkatini adama vermişti.

“İşler çok şükür iyi baba, tek sıkıntımız var o da hukuk birimimiz. Aslında Arya’yı ikna edebilirsem bu sorunda ortadan kalkacak ama kızınız çok inatçı.”

“Öyle mi? Arya neye yanaşmıyor yine?”

“Arya ve Zeynep’e hukuk bürosu kurup başına geçmesini önerdik ama kızınız kabul etmedi. Hem onun için hem de şirket için karşı bir iş olacaktı ama kızınızı ikna edemedim.”

“Arya pişmeden sofraya koyulmak istemiyor evladım. Önce tecrübe edinmeli sonra işini kurmalı. Büro kurmak kolay önemli olan o büroda hakkıyla iş yapabilmek.”

“Öyle de baba, işi hazır zaten. Bizim işler zamanlarının çoğunu alacaktır. İsterseler başka firmalara da avukatlık yapabilirler.”

“Anlıyorum, Arya’nın karar vermeden önce iyi düşüneceğine eminim.” Aras Ahmet beyin sözlerinden sonra konuyu değiştirmek istemişti.

“Sizin söz ne zaman olacak Serdar?” Serdar genç adamın ne yapmak istediğini anlayarak ona ayak uydurmuştu.

“Evi aldık, küçük tadilat işleri vardı. Onlar iki güne biter, sonra da alt kata Gülten anne yerleşince kızını istemeye gideceğiz.” Bir köşede Emine hanımla sohbet eden kadın adını duyunca genç adama dönmüştü.

“Bir şey mi istedin evladım?”

“Yok Gülten anne, Aras ne zaman Gülşen’i isteyeceğimizi soruyordu da.”

“Öyle mi? Evimize geçelim oda olur inşallah.” Aras kadının naif konuşmasıyla hafif gülümsemişti. Gülten Hanım ve ailesi hakkında kısa bir araştırma yapmıştı. Arya’nın etrafında ki insanların kim olduğunu öğrenmek istemişti. Kadının eşinin ve oğlunun şehit olduğunu öğrenince kadın için üzülmüştü. Ailesinin desteği olmadan çocuklarını büyütmüş kadına saygı duymadan edemedi.

“İnşallah anne, inşallah.” Serdar kapı ağzında beliren kardeşini görünce Aras’a dönerek “Yemek hazır sanırım, siz mutfağa geçin,” dediğinde Aras önce Ahmet beye sonra da Emine hanıma bakmıştı.

“Siz yemeyecek misiniz?” Emine Hanım genç adamın mahcupluğu karşısında gülümsemişti.

“Yok oğlum, bu gün gelen giden çok oldu sağ olsunlar. Biz sabahtan beri yiyoruz. Siz geçip karnınızı doyurun.” Aras izin isteyerek genç kızın peşinden mutfağa girerken kızını bebek sandalyesinde otururken bulunca gülümseyerek kızının başını öpmüştü. Arya tabaklara çorbaları doldururken Aras dikkatle onu izliyordu. Önüne bırakılana çorba kâsesine eğilerek dumanını içine çekerken Arya genç adamın hareketine gülümsemişti.

“Bu gün öğle yemeği yemedin değil mi?”

“Aç değildim.” Aras çorbasını kaşıklarken genç kıza cevap vermişti. Arya küçük kızı yedirirken arada kendisi de çorbasından içiyordu.

“Aç olmasan da yemen gerekiyor Aras, senin bir kızın var.”

“Sadece kızım için mi?” Arya genç adama bakarak bir süre düşünmüştü.

“Benim içinde ayakta durmalısın,” dediğinde Aras’ın ağzına götürdüğü kaşığı duraksamıştı. Ağır bir şekilde kaşığını tabağının kenarına bırakarak başını genç kıza kaldırmıştı. Gözleri heyecanla Arya’ya bakarken Arya yutkunarak bakışlarını kaçırdı.

“Bundan ne düşünmem gerekiyor?”

“Ne düşünmek istersen onu, üzerime gelme Aras. Kendine iyi bakmak zorundasın. Benim de kızının da sana ihtiyacı var.” Aras kızın sözlerine gülümseyerek başını sallamıştı.

“Sen yeter ki iste hayatım, ben kendime çok iyi bakarım.” Arya genç adamın ağzından çıkan sevgi sözcüğü ile donup kalırken onun ifadesine gülen Aras yemeğini yemeye devam etmişti. Gün boyu içinde olan kasvet birden yok olmuştu. üstü kapalı da olsa hislerinin karşılıksız olmadığını anlayan Aras rahat bir nefes alarak düğün işlerini hızlandırmayı şimdiden planlamaya başlamıştı.


Not: Kurban bayramında yoğun olacağım için haftaya bölüm gelmeyebilir. Yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Teşekkürler!

27.BÖLÜM <<<<<<——>>>>>> 29.BÖLÜM

15041cookie-checkTatlı Hata 28. Bölüm

8 yorum

  1. Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
    Alya için hikayeyi blogda yayınlayacaksınız sanırım
    Bakalım bu cadı kaynana neler yapacak
    Yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum
    Şimdiden herkesin kurban bayramı mübarek olsun

  2. Çok güzel bir bölümdü yazarım ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık şimdiden bayramınız mübarek olsun inşallah Allah tekrarına ermeyi nasip etsin hepimize

  3. Tatlı hata haruka ilerliyor sadece aras in annesinden korkuyorum ayrılmalarına sebep olacak diye umarım böyle birşey olmaz ecem çok tatlı ya

  4. Ellerine sağlık her zamanki gibi güzel bir bölümdü. Benim merak ettiğim Zeynep ve Akın içinde ayrı bi hikaye düşünüyor musun?

  5. Bölüm harikaydı emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Aras’in annesi beni korkutmaya başladı ya umarım ayrılmalarına sebep olmaz :/ . Alya niye ağlıyordu merak ettim şimdi yaa ;( bir süre ogrenemeyecegiz sanırım . Zeynep ve Akın çifti de bayağı meraklandiriyor beni ❤️ hatırlatma yapan bendim abla ❤️:)

  6. Yine güzel bir bölümdü ama ben Aras ve Aryanın biraz olsa yakınlaşmalarına sevindim evlenecekler hala asker arkadaşı gibi takılıyorlardı gerçi zavallıların başlarından bela hiç eksilmedi ya neyse hayırlısı emeğine sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir