Bölümü umarım beğenirsiniz. Yorum yapmayı lütfen unutmayın! Keyifli okumalar!
***
Genç adam dersini bitirmesiyle masanın üzerinde ki notları toplayarak sınıfından çıkmıştı. Odasına doğru ilerlerken kolunda ki saate bakmıştı. Bu günün son dersi olduğundan saat beşi geçiyordu. Haftanın üç günü derslere giriyor diğer iki günü ise bahçe yapımında çalışıyordu. Oldukça yorgundu ve bira önce eve giderek dinlenmek istiyordu.
“Cenk hocam bakar mısınız?” genç adam adını seslenen kadına döndüğünde duraksamıştı.
“Bir şey mi istemiştiniz Ayfer hocam?” diyerek kadının yanına gelmesini beklemişti. Ayfer hocanın da elinde ki kağıtlardan dersten çıktığını anlayan Cenk dersler hakkında bir şey soracağını düşünmüştü.
“Neyse ki sizi yakalayabildim hocam, bir şey soracaktım.”
“Elbette, sizi dinliyorum.” İkili okulun koridorunda odalarına doğru ilerlerken hala konuşmayan kadına döndü genç adam. Kadının düşünceli olduğu halinden belli oluyordu. O da kendisi gibi bu dönem üniversitede ders vermeye başlayacaktı. Gerçi kendisi yaz tatilinde bir projeyle okula girmişti.
“Öğrenciler hakkında size birkaç şey soracaktım.” Cenk kadının sözlerine duraksamıştı.
“Kusura bakmayın Ayfer hocam size yardımcı olamayacağım. Bende bu yıl okulda ders vermeye başladım. Dolayısıyla gençleri henüz tam anlamıyla tanımıyorum.” Kadın adamın sözleri ile ona bakmıştı.
“Öyle mi, bilmiyordum. Hangi üniversiteden geldiniz?”
“Karadeniz Teknik’ten. Siz Onur hocaya sorun isterseniz. O daha iyi yardımcı olacaktır.”
“Haklısınız sanırım. Sizin dersiniz bitti mi?” Cenk kadını onaylarken odasının kapısına gelmişti. Anahtarıyla kapısını açarken kadın yeniden konuşmuştu.
“Yine de aklınızda bulunsun hocam, kendime bir asistan alacağım. Sizin de gözünüze çarpan bir öğrenci olursa bana bildirirsiniz. Özellikle disiplinli ve derslerine önem versin yeter.” Genç adam başını sallayarak kadını onayladıktan sonra “İyi akşamlar hocam” diyerek kapısını kapatmıştı.
Elinde ki dosyaları masanın üzerine bırakarak masasının arkasına geçip oturmuş, gözlerini kapayarak başını geriye yaslamıştı. Tatilde bile çalıştığı için oldukça yorucu bir dönem geçirmişti. Telefonun sesi ile kendine gelen genç adam masanın üzerine bıraktığı telefonunu eline aldığında arayan kişiyi görünce sevinçle cevapladı.
“Hocam, nasılsınız?”
“Dersin bitti mi Cenk, dışarıda seni bekliyorum.” Genç adam işittiği kelam ile hızla yerinden doğrulmuştu.
“Dışarıda mı?” genç adam bir yandan odasının camından bakarken diğer yandan babası gibi sevdiği adamla konuşuyordu.
“Burada mısınız hocam?”
“Seni bekliyorum Cenk, gelince görüşürüz.” Cenk en son Aras’ın düğününden gördüğü hocasını yeniden göreceği için oldukça heyecanlıydı. Mesleği gereği Adnan hocadan çok şey öğreneceğini biliyordu. Hızla hazırlığını yaparak çantasını aldığı gibi odasından çıkmıştı. Kapısını kilitlerken Ayfer hoca yeniden ona seslense de genç adam duymazlıktan gelerek merdivenlere yönelmişti. Adımları o kadar hızlıydı ki onu gören kötü bir şey olduğunu düşünebilirdi. Bölüm kapısından çıkar çıkmaz karşısında kendisine selektör yakan arabayı hemen fark etmişti. Adımlarını o yöne çevirerek hızlandırmıştı. Arabanın kapısını açarak sevinle konuştu.
“Hoş geldiniz hocam, sizi görmek ne güzel.”
“Hadi atla da gidip bir yemek yiyelim, konuşacaklarım var.” Cenk hocasının ciddiyeti karşısında şaşırmıştı.
“Bir sorun mu var hocam?” Adnan Bey yanında ki adama kısa bir bakış attıktan sonra daha önceden keşfettiği küçük bir lokantaya girmişti. Cenk akşam ezanının okunmasıyla dışarıda ki kararmak üzere olan havaya bakarken geçtikleri masada hocasının sesiyle yeniden ona dönmüştü.
“Okul nasıl gidiyor Cenk, alışabildin mi?”
“Henüz dersler yeni başladı, zamanla alışırım.”
“Anlıyorum, peki burada çok kalmak gibi bir niyetin var mı?” Cenk adamın sözlerine şaşırmıştı. Şaşkınlığı da sesine yansıdı.
“Daha yeni geldim hocam, şimdilik oldukça rahatım. Annemle de çevreye alıştı.” Adnan başını sallarken derin bir nefes almıştı.
“Sana bir şey söyleyeceğim, daha doğrusu bir teklif. İstanbul da bir arkadaşım özel üniversitede açıkları olduğunu söyledi. İşinde iyi, disiplinli bir hoca arıyorlarmış. Benim aklıma sen geldin, ne dersin? Maaşı da buradan oldukça fazla.” Cenk adamın sözlerine yutkunmadan edememişti. İstanbul, oldukça büyük ve kalabalık bir şehirdi. Bu karar hemen verilebilecek bir karar değildi. Bakışlarını masanın üzerine başlamış olduğu ellerine çevirdiğinde usulca geriye yaslandı.
“Hocam bu hemen karar verebileceğim bir durum değil. Annemle konuşmam gerekiyor. Kadın henüz alıştı buraya ve büyük bir şehre gitmek onu denizden çıkmış balığa çevirebilir.” Adnan Bey genç adamın sözlerine hak vererek “Doğru söylüyorsun, fırsat iyi olunca kaçırmanı istemedim. Sen iyice düşün, haftaya bana cevabını verirsin.” Cenk başını sallarken yanlarına gelen garsonla siparişlerini vermişlerdi. Yemek yerken sohbet eden ikili eski günleri anarak oldukça keyifli vakit geçirmişti.
“Yüksek lisans öğrencilerinin dersine giriyor musun?” Cenk başını olumsuz yönde sallayarak adama cevap vermişti.
“Hayır hocam, ben sadece bölüm derslerine giriyorum.”
“Anlıyorum, bundan sonra birlikteyiz burada.” Cenk adamın sözleri ile hızla hocasına dönmüştü.
“Gerçekten mi hocam, artık ülkede mi kalacaksınız? Çok sevindim…” Adnan adamın sevinci ile hafif gülümsemişti.
“Artık durulmanın zamanı geldi, eskisi gibi maceraya atlayacak yaşı geçtik. Bir düzen kurmaya karar verdim.”
“Çok sevindim hocam, hayırlısı olsun. Bu arada nerede kalacaksınız, var mı kalacak yeriniz?”
“Üniversite bir oda ayarladı lojmanda. Zaten haftanın iki günü derslere gireceğim. Ayrıca iki günde KTÜ’de ders vereceğim.” Cenk şaşkınlıkla ona bakmıştı. Farklı şehirlerde farklı üniversitelerde derse girecek olan adama hayrandı.
“Sizin için zor olmayacak mı?”
“Yorucu olacak elbet ama okul yol masraflarını karşılıyor.” Cenk içinden ‘elbette karşılar’ diye geçirirken Adnan hoca gibi donanımlı bir hocayı hangi üniversite bünyesine katmak istemez ki diye düşünmüştü.
“Umarım hayırlısı olur hocam, aileniz çok sevinecektir.” Adnan Bey başını sallayarak genç adamı onaylarken birden gülümsemişti.
“Ama biri çokta sevinmeyebilir.”
“Anlamadım?”
“Alya burada yüksek lisans öğrencisi, beni görünce çok şaşıracak.” Cenk ağzına götürdüğü kaşığı durdurarak yeniden tabağına bırakmıştı. Genç adam oldukça şaşırmıştı. Alya’nın eğitimine devam etmesine elbette sevinmiş ancak ailesinden uzakta burada eğitim görmesi onu şaşırtmıştı.
“Öyle mi haberim yoktu. Onun adına sevindim.”
“Bende seninle bunun hakkında konuşacaktım. Alya uzaktan da olsa ona göz-kulak olmanı istiyorum.” Cenk adamın isteğine yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Elimden geleni yaparım hocam, ama Alya artık kendine bakabilecek kadar büyüdü. Çok fazla üzerine düşmüyor musunuz?”
“Alya dışarıdan neşeli ve güçlü görünebilir ama oldukça kırılgan biridir. Umursamaz davranışının altında ürkek bir kalp var Cenk. Kırılmasından, zarar görmesinden endişeliyim. Eniştem kızlarını cam bir fanusun içinde oğullarıyla birlikte büyüttü. Arya olsaydı bu kadar düşünmezdim ama Alya bazen sonucunu düşünmediği davranışlarda bulunabiliyor.” Cenk hocasının sözlerine oldukça şaşırmış ama bunu belli edememişti.
“Tam olarak ne yapmamı istiyorsunuz hocam?”
“Alya çok güzel bir kız, hemen dikkat çekecek kadar da zeki.” Adnan hoca sözlerini keserken dikkatle Cenk’e bakmıştı. Onun kendisini başını sallayarak onaylamasını gülümseyerek seyretmişti.
“Zeki olduğu muhakkak, o notlarla istediği yere girebilirdi.”
“Sen benim yeğeninim güzel olmadığını mı düşünüyorsun?” Adnan genç adama takılırken Cenk bunu fark etmeyerek hemen savunmaya geçmişti.
“Öyle bir şey söylemedim hocam, hem yeğeninizin güzelliğini belirtmek bana düşmez. Ama içiniz rahat olsun elimden geldiğince ona dikkat etmeye çalışacağım.”
“Teşekkür ederim, içim biraz olsun rahatladı.” İkili yemeğini bitirdikten sonra yatsıya az kaldığını söyleyerek beraber yakında ki camiye giderek namazlarını eda etmişlerdi. Adnan Bey yeğenini gün boyu arayıp sormadığı için kendine kızmıştı. Namazdan çıktıktan sonra derin bir nefes alarak telefonunu çıkarıp Alya’yı aradı. Ama tüm aramalarına rağmen genç kız telefonlarına cevap vermemişti.
“Nerede bu kız? Neden telefona cevap vermiyor?” Cenk adamın endişeli halini izlerken içi sıkılmıştı.
“Hocam nerede kaldığını biliyorsanız sizi götürebilirim.” Adnan başını sallarken ablasından aldığı adresi genç adama göstermişti. Cenk adrese bakarak gözlerini kısarken Adnan’ın arabaya doğru ilerlediğini görünce ona doğru yürümeye başlamıştı. Cenk’in tarifi ile adresi bulduklarında Adnan ulundukları sokağa kaşlarını çatarak bakıyordu.
“Bizim kız burada mı ev tutmuş.” Cenk adamın sözleri ile dişlerini sıkarken sakin görünmeye çalışıyordu. Bulundukları sokak bir genç kız için oldukça tehlikeli tiplerle doluydu.
“Emin misiniz adresin burası olduğuna?” Cenk sorduğu soruyla Adnan arabadan inerek verilen adresin binasına bakmaya başlamıştı. Birkaç katın ışığı yansa da bazı katlarda hala ilanlar asılıydı. Telefonunu çıkararak ilandaki numarayı aramış ve Alya’nın evi tutmaktan vazgeçtiğin öğrenmişti. Üstelik adam oldukça sinirliydi. Telefonu kapattığında Adnan çok kızgındı.
“Nerede bu kız?”
“Hocam, ne oldu, adam ne dedi?”
“Alya, evi tutmaktan vazgeçmiş. Bu durumda akıllılık etse de nerede bu kız Cenk?” Cenk’te genç kızı merak etmeye başlamıştı. Saat onu geçiyordu. Adnan Bey yeğenini üst üste arasa da cevap alamadıkça daha da endişelenmeye başladı. Üstelik endişelenen sadece o da değildi.
“Hocam isterseniz geri dönelim, belki okul misafirhanesindedir.”
“Sanmıyorum, Alya yurda yazılmak istememişti.” Genç adam hocasının her sözünde daha da kızıyordu. Genç kız kız bu saate bilmediği bir şehirde nereye giderdi. Aklı almıyordu. Acaba kendi evine gitmiş olabilir miydi? Cenk düşüncelerinin saçmalığına gülerek başını iki yana sallamıştı. Annesiyle iyi anlaşıyor olabilirdi ama kısa zamanda Alya’nın gururuna da şahit olmuştu. Son olaylardan sonra asla onun evine gitmezdi.
“Hocam yeniden arayın isterseniz.” Cenk adamın arabaya yaslanmış bir şekilde kara kara düşünmesine üzülmüştü. Cenk’in uyarısı ile yeniden telefonu aradığında bu kez karşıdan bir cevap alabilmişti.
“Alya neredesin sen?” sert çıkan sesi karşı taraftan sakince karşılanmıştı. Genç kızın arkadaşına olduğunu öğrenince yeniden sinirlenmişti. Bu kadar kısa sürede kime güvenerek evine gitmiş olabilirdi ki? Bir süre konuştuktan sonra ablasının eski komşularının evinde olduğunu öğrenmiş, azda olsa içi rahatlamıştı. Yeğenini hemen gidip almak istese de kızın sözlerine hak vermişti. Bu saatte kapılarına dayanıp kızı almak hoş olmazdı.
“Sabah erkenden seni alacağım, o telefon bir dahakine hemen açılacak,” diyerek telefonu kapatmıştı. Cenk hocasının gözle görülür bir şekilde rahatladığını görünce sormadan edememişti.
“Neredeymiş Alya, gidip alacak mısınız?” Adnan başını iki yana sallayarak cevap vermişti.
“Trabzon önceden taşınan bir komşuları vardı, onlarda. Oğluyla aynı sınıftaymışlar. Sabah gidip alacağım.”
“Hiç tanımadığınız bir adamın evine mi bırakacaksınız Alya’yı?” Cenk’in sorusu ile Adnan ona bakmıştı. Genç adam sözlerini bitirince ettiği kelamdan dolayı hocasından bakışlarını kaçırmıştı.
“Ahmet’i tanımayabilirim ama Hilmi ile karısını iyi tanırım. İyi insanlardır.”
“Siz öyle diyorsanız,” Cenk susarak arabaya binmişti. Aklı hala genç bir kızın yıllardır görmediği bir ailenin yanında kalmasını almıyordu. Her şey olabilirdi… İkili arabaya binerek yola çıkarken oldukça sessizlerdi. Adnan Cenk’i evine bırakırken genç adamın ısrarlarına daha fazla dayanamayarak o geceyi genç adamın misafiri olarak geçirmişti.
***
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan genç kız yatağında gerinerek banyoya yönelmişti. Dışarıda hava aydınlanmaya yüz tutmuştu. Hayıflanarak abdestini alırken sabah namazının vaktini geçirip geçirmediğine bakmak için telefonunda ki programa bakarken vaktin çıkmasına on dakika olduğun görerek sevinmişti. Annesi çocuklarının namaz kılmaları için elinden geleni yapmış ve başarılı da olmuştu. Dört kardeşte ellerinden geldiğinde vakitleri kaçırmamaya çalışıyordu. Üstelik evden ayrılırken annesinin ilk tembihlediği hususta ‘Aman kızım namazını bırakma!’ olmuştu. Genç kız annesine verdiği sözle evden ayrılırken kadının içli bir şekilde söylediği sözleri işitmişti.
‘Ah birde örtünseniz!’
Ne Alya ne de ikizi Arya açık giyinmese de başlarında örtüsü olmadığı için annesinin her zaman örtünün diye nasihat etmelerine alışıktı. İki genç kızda namazını kılarken Emine Hanım Allah’a kızlarının örtünmelerini nasip etmesi için dua ederek yalvarıyordu. Ne var ki nice kendine kapalı deyip dinin direğini yerine getirmeyen birçok arkadaşı olmasına rağmen ikizler onlara baktıkça örtünmekten niyaz eder olmuşlardı. Bazı arkadaşları dikkat etse de birçoğu bu konuda dikkatli değildi.
Genç kız namazını kıldıktan sonra duasını ederken kapısının tıklatılıp aralanması ile son sözlerini ederek elini yüzüne sürmüştü. Arkasını döndüğünde kendine şaşkın bir şekilde bakan Gülay teyzesi ile göz göze gelmişti.
“Bir şey mi oldu Gülay teyze?” kadın her zamanki gibi erkenden kalkmış kocasının kahvaltısını hazırlamak için mutfağa giderken Alya’nın odasının ışığının yandığını görünce merakla içeriye bakmıştı. Kızın bu saatte ayakta olması bir ihtiyacı olabileceğini düşünmesine neden olmuştu. Odaya girdiğinde ise Alya’nın serili seccadede elleri açık dua ettiğini görünce gülümsemeden edememişti.
“Maşallah kızıma, bilseydim ben seni kaldırırdım kızım, vaktinde kılardın.” Alya ayaklanarak yerdeki seccadeyi katlayıp valizinin üzerine bırakmıştı. Başında ki örtüsünü ve namaz elbisesini çıkararak seccadenin üzerine bırakırken mahcupça kadına gülümsedi.
“Vakti kaçırmadım Gülay teyze, teşekkür ederim. Siz neden uyumadınız?”
“Hilmi amcan işe gidecek kızım, kahvaltısını hazırlayacaktım.” Alya başını sallarken sormuştu.
“Bu kadar erken mi? Dayım beni almaya gelecekti, Hilmi amcayı da görürüm demişti ama demek ki kısmet değilmiş.”
“Öyle mi Adnan dayın burada mı?” Alya başını sallayarak gülümsemişti.
“Öyleymiş, gece aradı.”
“Ben Hilmi amcana söylerim bakalım o ne der. Belki geç gitmesinde sakınca olmaz.” Kadın genç kızın başını okşayarak odadan çıkmıştı. Alya üzerini giyinerek eşyalarını toparlarken yatağı düzenleyip odadaki tekli koltuğa oturmuştu. Bir süre camdan dışarıyı izlerken günün yeniden canlanmaya başladığı ana tanıklık etmeye başlamıştı. ev ahalisinin ayaklandığını duyan genç kız ağır adımlarla odasının kapısına giderek dışarı çıkacağı sırada önünden geçen gölge ile olduğu yerde donup kalmıştı. Hemen ardından Gülay teyzesinin terliğini görmesi ile kızın neredeyse kahkaha atmasına neden olacaktı.
“Oğlum sen benim yüreğime mi indireceksin?” kadının bağırışı ile Alya merakla az önce yanından hızla geçen genç adamın gittiği tarafa doğru ilerledi. Salona geldiğinde ise arkası dönük olan Ahmet’in birden arkasını dönmesiyle Alya korkuyla geri çekilmişti.
“Bismillah!” Ahmet kızın besmele çekmesiyle kahkaha atmaya başlamıştı.
“Korktun mu?” Alya yüzünü buruşturarak Ahmet’in yüzünde ki yeşilimsi maskeye bakıyordu.
“Sen aklını mı kaçırdın, bu yüzündeki de ne?” Ahmet omuzlarını silkeleyerek kanepelerden birine geçip oturmuştu.
“Maske, akşam yapmayı unuttum, bende sabah yapayım dedim.”
“İyi halt ettin!” genç kız ağzından çıkan sözlerle hızla elini ağzına götürmüştü. Saate baktığında sekiz olmak üzere olduğunu görünce derin bir nefes bırakmıştı. Bu günkü dersi saat onda olacaktı. Okul buradan çok uzak olmadığı için rahat bir şekilde gideceğini biliyordu. Kapının zilinin çalmasıyla genç kız kapıya yönelmiş ama Ahmet ondan önce davranarak kapıya gitmişti.
“Sakın o kapıyı açma Ahmet, pişman olursun.” Ahmet genç kızı umursamadan kapıyı açtığında ellerini kaldırıp çocuk korkutur gibi ‘böh’ deyince yüzüne inen sert yumrukla geriye doğru savrulup Alya2nın ayaklarının dibine düşmüştü.
“Ahmet!” Alya yere düşen genç adamın yanına çökerken elindeki yeşilimsi şeye iğrenerek bakan kapıda ki adamla göz göze gelmişti.
“Cenk hocam?” Alya şaşkınlıkla dayısına ve yanında ki genç adama bakmıştı. Aynı şaşkınlık Adnan hocanın üzerinde de vardı. Kapının açılması ve karşılarına tuhaf bir şeyin çıkması ile şaşırırken yanında ki adamın attığı yumrukla kendisine gelmişti.
“Oğlum!” Gülay Hanım yerde yatan oğlunu görünce çığlık atarak yanına gelince Alya mahcup bir şekilde kadına bakmıştı.
“Çok özür dilerim Gülay teyze, Ahmet kapıyı açıpta…” Alya gözünün önüne gelen görüntüyle susmak zorunda kalmıştı. Nitekim genç adamın davranışı oldukça komikti. Asıl komik olansa yediği yumrukla ayaklarının dibine düşmesi olmuştu.
“Ah evladım sen hiç akıllanmayacak mısın? Bu halde kapı mı açılır?” kadının serzenişlerini dayısının sözleri bozmuştu.
“Kusura bakmayın Gülay Hanım, kapıda ki şeyin oğlunuz olabileceğini düşünemedik.” Alya dayısının sözlerine gülmemek için dudaklarını kemirirken Ahmet kendine gelerek başında ki annesine bakmıştı.
“Anne beni dövdü, hani senin terliğin? Biricik oğluna vurdu!” dediğinde Alya daha fazla dayanamayarak kahkaha atmaya başlamıştı.
“Özür dilerim, ben…” Alya kendine hakim olamıyordu.
“Oh oldu sana, kalk hadi git yüzünü yıka. Misafirlere ayıp oldu!” Ahmet söylene söylene az önce yumru yememiş gibi kalkıp banyoya doğru ilerlemişti. Alya’ın gülüşüne takılı kanan Cenk derin bir nefes alarak kendine gelmeye çalışmıştı. Bu kızın yabancı bir evde bu kadar rahat olması canını sıkmıştı.
“Dayıcım, hoş geldiniz.” Adnan Bey yeğenine kollarını açarak sarılırken Alya’nın bakışları arkada kalan Cenk’e takılmıştı.
“Sizde hoş geldiniz hocam,” Cenk kıza sadece başıyla selam vermişti. Gülay Hanım mahcup bir şekilde iki adama bakarken “Kusura bakmayın, Ahmet pek şakacıdır da, bu yala geldi hala büyütemedik.” Cenk kadının mahcup oluşundan hoşlanmasa da sadece sessiz kalmıştı. Adnan hocası nasılsa ona cevap verirdi.
“Hepimizin şakacı olduğu dönemler oldu, önemli değil Gülay Hanım.”
“İçeri geçin lütfen, Hilmi ekmek almaya gitmişti şimdi gelir.” Kadının sözlerinin bitimi ile kocasında gelmişti. Adnan Bey yıllardır görmediği adamı görünce gülümseyerek ona selam vermişti.
“Nasılsın Hilmi, yıllar oldu görüşmeyeli.” Hilmi Bey de Adnan’a bakarak gülümsemiş ve sarılmıştı.
“Hayat işte, zaman akıp geçiyor. Bir süre sonra iletişim kesiliyor maalesef.” Adam Cenk’e dönerek aynı samimiyetle selam vermişti.
“Hoş geldiniz, buyurun içeri” Adnan ve Cenk adamın sözleri ile eve girmişti. Alya kahvaltı masasında eksik olup olmadığına bakarak Gülay teyzesine yardım için mutfağa geçmişti. Cenk kızın her hareketini dikkatli gözlerle takip ediyordu. Mutfak masasında Hilmi amcasının aldığı ekmekleri ve börekler duruyordu. Onları alarak servis için hazırlamıştı. Gülay Hanım da ocakta sahanda yumurta yapıyordu.
“Gülay teyze, istersen yumurtayı ben yapayım, dayım az pişmiş sever.”
“Öyle mi kızım, peki geç bakalım. Ya diğer delikanlı?” Alya kadının sorusu ile yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. Aklına Deniz teyzesinin hazırladığı kahvaltılar gelmişti.
“Cenk hoca yumurta sevmez teyze,” dediğinde dilini ısırmak istemişti. Kendine çok kızıyordu. Bazen gördüğü ve duyduğu şeyleri unutmak istiyordu. Ne yazık ki Allah vergisi bir akla sahipti ve Alya duyduğu ve gördüğü bir şeyi unutmuyordu.
“Peki kızım, ben şunları masaya götüreyim.” Kadın hazır tabakları salonda ki masaya götürürken Alya da yumurtayı pişirerek tavadan servis tabağına almıştı.
“Kolay gelsin, yardım edecek bir şey var mı?” diye soran Ahmet’e şaşkınlıkla bakan genç kız geriye döndüğünde genç adamın kızaran yanağını görünce duraksamıştı.
“Yanağına buz koysan iyi edersin, kızarmaya başlamış.” Ahmet yanağına elini koyarken hafif gülümsemişti.
“Kimdi o adamlar, yalnız eli de ağırdı.” Alya genç adamın sözlerine hafif gülümsemişti.
“Kabul etmelisin ki hak ettin. Kapıyı ben açayım dedim sana,” dediğinde Ahmet kızın yanından geçerek dolabın kapağını açmıştı. Eline aldığı et parçasını yanağına bastırırken Alya dikkatle onu izledi.
“Söylemedin, kim onlar?”
“Biri dayım, diğeri de üniversiteden hocamdı.” Ahmet düşünceli bir şekilde sabit bir yere bakıyordu.
“Demek dayın ve hocandı, peki burada ne arıyorlar?”
“Cenk hoca bizim okulda ders veriyor, dayımın burada ne aradığını inan bende bilmiyorum.” Ahmet kızın sözlerine başını sallayarak “Hadi masaya geçelim, yumurtalar soğuyacak,” dedi. Ahmet önde Alya arkada salona girdiklerinde bakışların odak noktası olmuştular. Genç kız dayısının yanında ki yerine geçerken elinde ki yumurtayı onun önüne bırakmıştı. İkilinin art arda salona girmesi Cenk’in bakışlarından kaçmazken bu görüntüden hoşlanmadığını hissetmişti. Sonra da hislerine karşılık bir kızgınlık duydu.
“Hoş geldiniz, kapıda ki karşılama için kusura bakmayın. Babam dışarıda olunca geleni o sanmıştım.” Hilmi Bey oğlunun sözleri ile yine bir muzurluk yaptığını anlamıştı.
“Hayırdır bir şey i oldu?” Ahmet yerine geçerken masanın kıyısında ki ekmekleri alışkanlıkla dağıtmaya başlamıştı. İlk önce Alya’nın önüne ekmek koyarken diğerlerine sonradan vermişti. Onun her hareketini dikkatle izleyen gözlerden habersiz oldukça rahat davranıyordu.
“Baba, sen misafir geleceğini bildiğin için mi işe gitmedin?” diye soran Ahmet adamların üzerinde ki ilk izlenimlerine rağmen oldukça ciddi duruyordu. Genç adam uçarı kişiliğine rağmen nerede nasıl davranacağının bilincindeydi. Özellikle evine gelen misafirlerin yanında ister istemez ciddileşiyordu. Gözleri Alya’ya takılırken hafif gülümsedi.
“Dersten sonra sana ev bakarız,” dediğinde Adnan Bey araya girmişti.
“Ev demişken, tuttuğun daireye ne oldu Alya?” Adnan Bey yeğenine sorarken onun ne cevap vereceğini düşünüyordu.
“Ahmet o semtin bana uygun olmadığını söyledi dayıcım, yeni bir ev bakacağız.” Ahmet kahvaltısını yaparken sadece başını sallamıştı. Masadaki kimseye bakmıyordu. Tek odak noktası önünde ki yemekti.
“Alya kızım, bütün yumurtayı dayına vermişsin, Cenk hocana da ayırsaydın ya!” Alya Hilmi beyin sorusu ile farkında olmadan cevap vermişti.
“Cenk hocam yumurta sevmez Hilmi amca,” kızın cevabı ile bakışlar dönerken şüphesiz en çok şaşıran Cenk’ten başkası değildi.
“Öyle mi, bilmiyordum.” Adnan Bey şüpheyle yanında oturan genç adama bakarken onun da şaşırdığını görünce duraksamıştı. Anlaşılan ikili staj döneminde farkında olmadan birbirini tanımaya başlamıştı.
“Siz üniversitede hocasını galiba?” Hilmi Bey bu kez sorusunu Cenk’e sormuştu.
“Evet, bu yıl derslere girmeye başladım. Daha önceden Alya’nın hocasıydım.”
“Öyle mi, Alya için büyük şans olmuştur burada eğiti vermeniz.” Cenk adamın sözlerine karşılık beklemeden cevap vermişti.
“Sanmıyorum, Alya’nın derslerine girmeyeceğim. Lisans öğrencilerine ders veriyorum, yüksek lisans değil.” Konuşmaları sessizce dinleyen Ahmet Cenk’in sözleri ile gözleri parlayarak Alya’ya bakmıştı.
“Oh be!” Alya ve diğerleri genç adamın rahat nefes vermesine anlam veremezken Ahmet ilgiyi çektiğini anlayınca hemen başını çevirmişti. Alya’nın Cenk için hocası olduğunu söylemesi Ahmet’i germişti. Nitekim sabahki karşılaşmadan sonra dersine giren bir hocanın kendisine takık olmasını istemiyordu.
“Ee ev meselesi ne olacak? Var mı buralarda Alya’ya göre bir ev Hilmi?”
“Bu semt ailelerin oturduğu bir yerdir Adnan, öğrenci kabul etmezler.” Adnan adamın sözlerine üzülmüştü. Ahmet kızın bakışlarında ki tüm itirazlara rağmen konuşmaya dahil oldu.
“Aslında Alya Ayfer hocanın asistanı olmayı kabul etseydi bu ev meselesi çözülmüş olurdu. Hem asistan olurdu hem de asistan lojmanlarında kalabilirdi.”
“Olmaz dedim sana Ahmet!”
“Neden olmasın, hatırladığım kadarıyla oldukça zeki bir öğrenciydin. Bahse girerim o hocadan daha donanımlısındır.” Ahmet kendinden emin bir şekilde konuşurken Alya onu susturmak için masanın altından genç adama tekme atmıştı.
“Ne asistanlığı bu?” Adnan’ın sorusu ile Cenk araya girmişti.
“Okula benim gibi yeni gelen bir hoca, öğrenciler arasından asistan seçmek istemişti. Sanırım ondan bahsediyorlar.” Alya adamın sözlerine eğilerek Cenk’e bakmıştı.
“Maşallah hocam sizin de her şeyden haberiniz var.” Cenk kıza gözlerini kısarak bakarken Adnan Bey araya kalmanın verdiği gerginlikle konuşmuştu.
“Neyse bu meseleyi sonra konuşuruz. Ama gelinciğim bu asistanlık senin için iyi olabilir.”
“Tanımadığım bir hocanın asistanlığını yapmak istemiyorum dayı.”
“Zamanla tanırsın, sana bir şey yapacak değil ya!” Adnan’ın sözleri ile Alya susmuştu. Konu değişerek iki adam kendi aralarında sohbet ederken gitme vakti geldiğinde herkes ayaklanarak kapıya yönelmişti.
“Ahmet sende bizimle gelsene, nasılsa aynı derslere giriyoruz.”
“Ders saatine daha var Alya, siz gidin. Benim uğramam gereken birkaç yer var.” Genç kız elinde valizi ile kapıya çıkarken Cenk hoca valizi alarak arabaya doğru yürümüştü. Ahmet de tıpkı Cenk gibi onun her davranışını gözlem altına almıştı.
“Okulda görüşürüz o zaman,” kız son sözünü söyleyerek oradan ayrılırken Adnan Bey de Hilmi beyle Gülay hanıma Alya’ya sahip çıktıkları için teşekkür ederek arabasına doğru gitmişti. Büyük araba güçlü motor sesiyle mahalleden ayrılırken içindekiler oldukça sessizdi. Arabayı süren Adnan Bey daha fazla dayanamayarak dikiz aynasından yeğenine bakmıştı.
“Neden bizi aramadın?”
“Anlamadım?”
“Ev konusunda diyorum, madem zor durumda kaldın neden bizleri aramadın? Hadi evdekileri telaşlandırmak istemedin diyelim, Cenk hocanın burada olduğunu biliyordun, onu arayabilirdin.” Alya dayısının sözleri ile dişlerini sıkmaya başlamıştı. Asi yanı gün yüzüne çıkmak üzereydi.
“Ahmet yardımcı oldu dayı, kimseyi aramama gerek kalmadı.”
“Alya, Ahmet ne kadar çocukluk arkadaşında olsa yıllardır görmediğin biri. Huyu suyu değişmiş olabilirdi, sana zarar verebilirdi. Yabancı biriyle gitmek yerine hocanı arayabilirdin.”
“Cenk hocanın aileden olduğunu bilmiyordum, bana göre ikisi de aynı!” aynadan genç adamla gözleri çakışan Alya sözlerinden pişman olsa da geri adım atmak istememişti.
“Alya, bu söylediğin çok ayıp, buraya ilk geldiğinde seni ona emanet etmiştim. Şimdi bu şekilde konuşarak benim güvenimi sarsıyorsun.”
“Ben emanet edebileceğiniz bir eşya değilim dayı, artık bunu anlayın. Bir şekilde ayaklarımın üzerinde durmam gerekiyor.” Adnan Bey yeğeninin dikenlerini çıkardığını anlayınca yalnızken konuşmaya karar vermişti. Susan ikili okula gelinceye kadar savaş baltalarını geriye çekmişti.
“Hocam benim bir saat sonra dersim var, burada ineyim.” Cenk arabadan inerken gözleri kısa biran genç kıza değmişti. Kızın rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdanması ile Cenk içinden ‘sabır’ çekerek arabanın kapısını kapatmıştı. Adamın uzaklaşması ile Adnan yeniden yeğenine dönmüştü.
“Bu konu kapandı sanma, konuşacağız küçük Hanım.”
“Konuşalım dayı ama yabancıların yanında değil.”
“Yabancı mı? Yumurta sevmediğini dahi bildiğin bir adama yabancı mı diyorsun sen?” dayısının sorusu ile genç kız utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Biliyorsun dayı, bir kez duyduğumu unutamıyorum.” Adnan Bey yeğeninin cevabıyla derin bir nefes almıştı.
“Bu böyle olmaz Alya, şu asistanlık işini bir daha düşün. Senin için bulunmaz fırsat olabilir.”
“Nereden biliyorsun dayı, ya hocanın bana katabileceği bir şey yoksa?”
“Onu da zaman gösterecek. Hem Cenk’te tanıyor bu hocayı, güvenebiliriz.” Alya ağzının içinden homurdanırken “Düşüneceğim,” dedi. Genç kız dayısının dekanlık binasına gideceğini öğrenince valizini arabaya bırakarak arabadan inmişti. Ders göreceği binaya doğru ilerlerken hala söyleniyordu. Telefonuna gelen bildirimle mesajına bakarken okuduğu mesajla tüm siniri yeniden tepesine çıkmıştı.
Gönderen: Cenk hoca
Asistan olmaktan bu kadar korkmak sana yakışmıyor Alya, sen ki ikizinle yer değiştirerek hocalarını kandırabilecek kadar cesursun. Dersten sonra odama bekliyorum!
Alya okuduğu mesajla dişlerini sıkmıştı.
“Alacağınız olsun hocam!”
Bakalım Alya ne yapacak, kabul edecek mi? Sizce ne olur?
Alyayi özlemişim
bende 🙂
Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
Acaba ikisi arasında ne oldu staj döneminde
Bakalım ileriki bölümlerde belli olur. Teşekkür ederim. 🙂
Ellerinize emeğinize sağlık Alyayı okumayı sabırsızlıkla bekliyorumdum çok güzeldi ❤❤❤
Eline emeğine sağlık çok güzel bölümdü
teşekkür ederim. 🙂
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️. Ne olmuş acaba da Alya böyle davranıyor:/ ama yumurta sevmediğini de nasıl bilir,:D❤️. Ahmet çok tatlı ya salak dmsmsmsmsm
🙂 teşekkür ederim. İleri ki bölümlerde olaylar daha anlaşılır olacak.
Cenk Alya’yı uğraştıracsk gibi görünüyor
Alya asistan olur.
Alya asistan olsa da kadının olmaz 🙂
En son 31 ocakta bırakmışım. Devam etmemişim.
Aras, Alya,Aslı,Ahmet,Ayfer, ikizin ismi de ile neden Farklı ısımler vermedınız hepsı sankı kardeş gıbı