Merhaba arkadaşlar. Herkese keyifli okumalar dilerim. Umarım yorumlarınızla beni yalnız bırakmazsınız.
–****–,
Ellerinde ki poşetleri kapının girişine koyan ikili oldukça keyifliydi. Ayşem babasına dönerek çocuksu bir ifadeyle sordu.
“Nasıl bir duyguydu?” Cesur kızının neden bahsettiğini anlamasa da sordu.
“Ne nasıl bir duyguydu?”
“Yıllar sonra yuvana dönmek.” Genç kızın sorusu ile adam bir süre duraksamıştı. Kapıyı açarak kenara oyduğu poşetleri yeniden eline alıp kapıdan içeriye girdi. Vakit akşam vaktiydi ve şimdiden İncek’te güneş batmaya başlamıştı. Genç kız salona geçtiğinde yüksek camlardan içeriye sızan güneşin turuncu renkleri kızı kendine çekiyordu. Babasının cevabını beklemeden hızla pencereye doğru ilerlemişti. Evleri sekizinci kattaydı. Açıkçası aşağıya bakacak cesareti de yoktu ama daha önce fark etmediği balkon kapısını görünce hızla sürgülü kapıyı çekerek balkona çıkmıştı.
“Baba manzara çok güzel,” diye bağıran genç kız Cesur’un gülümsemesine neden olmuştu. Genç adam omzunu balkonun kapısına dayayarak kızını seyretmeye başlamıştı. Balkon tahmin ettiğinden daha genişti.
“Şuraya küçük bir masa ve buraya da bir sallanan oturacak koyduk mu ben buradan ayrılmam.”
“Ankara’nın soğuğu geldiğimiz yerlere benzemez kızım, bu isteğin için yaz aylarını bekleyeceksin.”
“Ama çok güzel olmaz mı baba, şu güneşin batışının güzelliğine bak.” Cesur doğrularak kızının yanına gitti. Oldukları semt oldukça lüks ve sakin bir semtti. Etrafa bakındığında uzaktaki yeşil ovaları görebiliyorlardı. Etrafta oldukça yüksek binalar ve binaların arasında sıkışıp kalan gösterişli parklar mevcuttu.
“Yakınlarda güzel bir park var, yarın biraz dolaşırız olur mu?” Ayşem başını sallarken dikkatle babasına bakmıştı.
“Ailenle ne zaman tanışacağız?” Cesur kızının sorusu ile yutkunurken bakışlarını kaçırmıştı. Genç adam ailesiyle karşılaşmaya bir türlü cesaret bulamıyordu.
“Bir ara tanışırız.”
“Baba, onlar senin ailen, ne kadar ertelemeye çalışsan da bir gün mutlaka karşılaşacaksınız. Sen söylemiştin, yeter ki kötü bir şey olmasın, elbet biz kavuşuruz.”
“Tamam canım, yarın evi ararım.” Ayşem babasının sözleri ile hızla boynuna atlamıştı. Tekrar evin içine girdiklerinde genç kız derin bir iç çekti.
“Bu eve iyi bir temizlik şart, çok tozlanmış.”
“Haftada bir gün kadının biri temizliyordu ama… Neyse yarın bakarız çaresine. Sen yoruldun hadi odana.”
“Ama baba, henüz çok erken.” Genç kız itiraz edince Cesur omuzlarından tutarak onu odasına götürmüştü.
“Hadi kızım, dinlenmen gerektiğini sende biliyorsun. Ayrıca bu gün ilaçlarını almadığın gözümden kaçmadı.” Ayşem’in yüzü babasının sözleri ile asılmıştı.
“O ilaçları içmek istemiyorum baba, başka bir çözümü yok mu?”
“Şimdilik yok, deden seni muayene edince bakarız çaresine.” Cesur son sözleri söylerken bakışlarını kaçırmıştı. Ayşem yutkunarak babasına bakarken o anda anlamıştı.
“Benim yüzümden döndün sen… Hastalığım yüzünden buradasın.” Genç kız soru sormuyordu tespitini dile getiriyordu. Babası yine düzenini değiştirmişti ve yine bunu kendisi için yapmıştı. Gözleri yaşarırken Cesur kızının yüzünü kavrayarak gözlerine odaklanmıştı.
“Dönmek zorundaydım Ayşem, sen farkında değilsin ama orası artık bize dar geliyordu. Evet hasta olman da bir neden ama asıl dönüş amacım ikimizin de o ortamdan çıkmasıydı. İnsanlar eskisi gibi bakmıyor, akıllarından türlü kötülükler geçiriyorlar.” Ayşem babasının her sözünde daha da üzülmüştü.
“En azından güzel bir şeye vesile olacak hastalığım, ailenle görüşeceksin.”
“Hadi canım, ilacını iç uyu ben seni yemek hazır olunca kaldırırım.” Ayşem babasını daha fazla üzmemek için dediğini yaparak odasına gitmişti. Genç kıza birkaç yıl önce karaciğer büyümesi teşhisi konmuştu ve şuana kadar ilaç tedavisi görüyordu. Bundan sonraki tedavi için babasının tecrübesine ihtiyaç duyuyordu. Servet Karahanlı alanında ki en iyi doktorlardan biriydi.
Genç adam mutfağa geçerek aldıkları erzakları dolaplara yerleştirirken evde iyi bir temizliğin olması gerektiği konusunda kızına hak vermişti. Henüz poşetinden yeni çıkmış tencereyi iyice yıkayarak ocağın üzerine su koyarken akşama en pratik yemeğin makarna ve hazır çorba olduğuna karar verdi. Makarna suyu kaynarken kendisi de buzdolabını silmeye başlamıştı. Belki diğer yerlerin temizliği yarına kalabilirdi ama dolabın temizlenmesini erteleyemezdi. Su kaynayana kadar dolabı silip içine aldığı kahvaltılıkları yerleştirmişti bile. Makarnayı suya dökerek karıştırmaya başlayıp haşlanması için kapağını kapattı. Kendisi de kızının en sevdiği makarna sosunu yapmaya başlamıştı. Yalnız bir baba olarak eli iyice bu işlere yatkınlaşmaya başlamıştı. Kendi haline gülmeden edemeyen genç adam derin bir iç çekti. Telefonunu alarak kısık bir sesle radyoyu açarken çalan müzik onu yıllar öncesine götürmüştü. Okuldan erkenden çıkıp gittikleri kafede arkadaşlarıyla sık sık bu şarkıyı çalıp kendince eğlenmeye çalışıyorlardı. Radyodan yükselen sese kendini o kadar kaptırmıştı ki yanına gelen kızının sesiyle hızla ona dönmüştü.
“Babacım, makarna taşıyor.” Adam hızla makarna tenceresinin kapağını açarken söylenmeden de edemedi.
“Ah be kızım, neden daha önce uyarmadın?”
“Babacım, arkındaysan yeni mutfağa geldim,” kızın sözleri ile Cesur Ayşem’e dönmüştü.
“Sen neden uyumadın?” kız omzunu silkeleyerek altı kişilik olan mutfak masasına geçmişti. Garip bir şekilde masanın pembeli desenlerini incelerken bakışları kendisini inceleyen babasına döndü.
“Sanırım heyecandan uyuyamadım.”
“Heyecan yapacak bir şey yok Ayşem, hem fazla heveslenmesen iyi edersin. Dedenin bizi kabul edeceğini pek sanmıyorum.”
“Neden kabul etmesin, sen onun tek oğlusun.”
“Şu konuda anlaşalım canım, deden için kız erkek fark etmez, onun için başarılı ve başarısız insan vardır.” Ayşem şaşkınlıkla babasına bakarken Cesur kızının şaşkınlığına gülmeden edememişti.
“Gerçekten mi?” Cesur tek kaşını kaldırarak başını sallarken Ayşem hızla yerinden kalkmıştı.
“Allah be, dedelerin dedesi… Çok sevindim…” Cesur kızının sevincine anlam veremezken genç kızın ellerini göğsünde birleştirip başını yukarıya kaldırarak hayaller içinde söylenmesine hem gülmüş hem de duyduklarına kızmıştı.
“Bende kız torunum diye beni kabul etmez diyordum. Oh be çok rahatladım. Gözüne girmek için sadece çalışsam yetermiş:”
“Ayşem, bu söylediklerini duymamış olayım. Ne demek kız torun?” genç kız omzunu silkerken babasına üzgün bir şekilde bakmıştı.
“Köydeki dedem, kız torun sevmeyince Servet dedemin de beni sevmeyeceğini düşünmüştüm.”
“Deden sana kötü bir şey mi söyledi?” genç kız kırdığı potun farkına vararak hızla başını iki yana sallamıştı.
“Yoo, ne söyleyebilir ki?”
“Kızım, hani benden bir şey saklamayacaktın?” Cesur dikkatle kızına bakarken ocaktan gelen sesle o tarafa dönmüştü. Ayşem babasının sorusundan kurtulduğunu düşünerek sevinirken Cesur makarnayı süzerek hazırladığı sosa karıştırmaya başlamıştı.
“Seni dinliyorum Ayşem, sessiz kalmam cevabını duymak istemediğimi göstermez. Anlat!” dediğinde genç kız derin bir iç çekti.
“Ne bileyim baba, dedem diğer kuzenlerime daha sıcak davranıyordu. Beni görünce de sanki kötü bir şeye bakar gibi yüzünü buruşturuyordu.”
“Bunu bana saha önce neden söylemedin?”
“Önemsemedim de ondan. Neyse ben çok acıktım.” Cesur kızının konuyu değiştirmeye çalıştığını anladığında bir şey söylememişti. Ama bu konuyu daha sonra konuşmak için aklının bir köşesine yazmayı da unutmadı. İkili beraber masaya geçerken oldukça sessiz yemeklerini yemişlerdi. Ayşem makarna tabağında kendini kaybetmiş bir şekilde yerken Cesur kızını gülümseyerek izliyordu.
“Yarın birkaç hastaneye başvuruda bulunacağım.” Cesur’un sözleri ile Ayşem başını kaldırarak babasına bakmıştı.
“Ama… Ya sizin hastane?”
“Ayşem, hayal kurmanı istemiyorum canım, bunu kaç kez söyleyeceğim.” Ayşem yüzünü asarken hayal kurup kurmayacağını ertesi gün öğrenecekti.
“Peki babacım, ama önce ailenle görüşsen? Belki de sana hastanede ihtiyaçları vardır?” genç adam gülümseyerek uzanıp kızının yanağını okşamıştı.
“Artık küçük bir kız değilsin? Ben senin yaşındayken sen çoktan doğmuştun.” Ayşem gözleri parlayarak başını sallarken Cesur başını iki yana salladı.
“İyi ki de doğmuşum. Arkadaşlarım bu kadar genç bir babam olduğu için beni hep kıskandı.”
“Öyle mi?” Cesur kızını dikkatle dinlerken Ayşem hevesle başını salladı. Genç adam bazen karşısında beş yaşında kız çocuğu görüyordu. Ayşem hiç çocuk ruhunu kaybetmemişti. İşi konusunda ne kadar ciddi davransa da söz konusu babası ve arkadaşları olunca farklı bir karaktere bürünüyordu. Yemekleri bittiğinde genç kız babasına bırakmadan mutfağı toplamıştı. Cesur kızının rahat hareket edebilmesi için mutfaktan çıkarken odasına doğru ilerlerdi. Gün içinde oldukça yorulsa da Ayşem uyumadan uyuyamayacağını biliyordu.
“Babacım?” Cesur odasının kapısında durarak kızına döndü. Genç kız önüne bağladığı elleri ile oynarken genç adam bir şey söylemeye çalışıp da tepkisinden korktuğunu hemen anlamıştı.
“Ne yaptın Ayşem?”
“Şey?” genç kız bakışlarını kaçırırken Cesur derin bir nefes alarak yanına gitti.
“Söyle hadi, kızmayacağım.”
“Şey, ben gelmeden evvel birkaç hastaneye başvuruda bulunmuştum. Birkaçı ile yarın görüşmem var.” Cesur tek kaşını kaldırırken Ayşem bakışlarını kaçırarak devam etmişti.
“Sabah erkenden çıkacağım onu haber verecektim.”
“Bu kadar çabuk mu? Hani bana söylemeden hastanelere başvuru yapmayacaktın?”
“Ama babacım, açık pozisyonları görünce şansımı denemek istedim.” Cesur başını iki yana sallarken genç kıza kaşlarını çatmıştı.
“Tamam, sabah seni ben bırakırım gideceğin yerlere.”
“Olmaz ki ama, sen babaannemle görüşecektin.”
“Ben niye bilmiyorum.” Cesur kızının sözleri ile duraksamıştı. Bakışlarını kısarak genç kıza baktı.
“Ayşem, düşündüğüm şeyi yaptığını sakın söyleme.” Cesur’un sesi sert çıkarken Ayşem yutkunarak bir adım geri gitmişti.
“Şey yarın ikide yardım yemeğinde olacakmış. Babaannem de orada olacak.”
“Eee…” Adam lafını uzatırken Ayşem cesaret toplayarak birden konuşmuştu.
“Senin için randevu aldım, toplantıdan sonra seninle konuşacak.” Cesur şaşkınlıkla kızına bakarken bir eli ile kendisini işaret ederek “Sen annemden randevu mu aldın?” dedi. Ayşem başını sallarken Cesur gülümseyerek kızına bakmıştı.
“Sen annemden randevu aldın, oğlu için?” Ayşem babasının imalı sözlerine gülümserken “Sürpriz olsun istedim.” Cesur imalı bir kaş kaldırış yaparken Ayşem ne kadar saçmaladığını anlamıştı. Babası için annesinden randevu almıştı ve bu Ayşem’in yeni farkına vardığı bir eylemdi.
“Neyse, hadi git yat, sabah konuşuruz.” İkili odalarına giderken Ayşem ilacını içmek için mutfağa dönmüştü.
***
Genç kız heyecanla evden ayrılırken babasının tembihlerini dinlediği için gülmeden edemedi. Kendine küçük bir kız gibi davranması Ayşem’i mutlu etse de şuada bu durumdan hemen kurtulmak istiyordu.
“Şunu cebine koy,” Ayşem babasının cebine sıkıştırdığı kağıdı çıkararak baktığında tek kaşını kaldırarak sordu.
“Bu nedir babacım?”
“Evin adresi, kaybolursan bir taksiye atlar gelirsin.” Ayşem şaşkınlıkla genç adama bakarken birden gülmeye başlamıştı.
“Baba anaokuluna gitmiyorum ben, evi bulabileceğime eminim.”
“Sen yine de yanından ayırma.” Adamın geri adım atmayacağını anlayan genç kız derin bir nefes alarak kağıdı yeniden cebine atmıştı. Bu şekilde babasının aklı kendinde kalmayacaktı. Asansöre ilerlerken bir süre beklemiş ama gelmeyen asansörle kaşlarını çatarak merdivenlere yönelmişti. Birkaç kat aşağıya indiğinde ise işittiği sözlerle kısa bir an duraksasa da sesin geldiği yeri anlamaya çalışmıştı. Ama ses genç kızdan uzaklaşırken omzunu silkeleyerek yeniden merdivenlerden aşağıya hızlı adımlarla indi. Binanın çıkışına doğru ilerlerken az önceki sesin sahibini yeniden duymuştu. Adam hamile karısına kaşlarını çatarak konuşuyordu.
“Onu bunu bilmem, sonradan gelip bizim düzenimizi bozarsa karışmam.” Adamın el kol hareketi yaparak konuşması Ayşem’in kızmasına neden olmuştu. Kim olursa olsun hamile bir kadına bu şekilde davranamazdı.
“Anlamıyor musun Soner, bu bizim alabileceğimiz bir karar değil.”
“O zaman ailene baskı yapacaksın!” genç kadın üzgün bir şekilde adama bakarken adam onu umursamadan arabasına binmişti.
“Bu sana son sözüm, bu işi çözdün çözdün yoksa karışmam.”
“Saçmalama, bu karışabileceğin bir mesele değil.” Adam kapıyı sertçe çekerken kadın son anda kendini geriye çekmişti. Ayşem adamın arkasından saydırırken kadının acı içinde iki büklüm olduğunu görünce hızla yanına gitmişti.
“İyi misiniz?” genç kız düşmek üzere olan kadının koluna girerken acı içinde “Bebeğim,” dediğini duymuştu. Ayşem ne yapacağını şaşırsa da bu şaşkınlığı kısa sürerek hemen ebe kimliğine bürünmüştü.
“Kaç aylık bebeğiniz?” kadın Ayşem’e döndüğünde duraksamıştı. o kadar garip bakıyordu ki genç kız o akışlara aldırmamak için kendisini oldukça zorlamıştı.
“Bakın ben ebeyim, lütfen sakin olun derin nefes alın. Şimdi sizi hastaneye götüreceğim.” Kadının acısı olsa da sadece kıza bakarak başını sallamıştı.
“Yakında bir hastane var, oraya gidelim.” Ayşem telefonunu alarak taksi çağıracakken kadının arabasına doğru ağır adımlarla ilerlediğini görünce hızla onun arkasından gitmişti.
“İsterseniz ben süreyim?” Ayşem elini uzatırken yine üzerinde olan bakışlardan rahatsız olmuştu.
“Teşekkür ederim,” eline bırakılan anahtara kısa bir bakış atan genç kız hamile kadını arabaya bindirerek hemen direksiyona geçmişti. Dün gitmiş olsa da yollara bakmadığı için hastaneye kadının tarifi ile ulaşmıştı.
“Durun size sandalye getireceğim,” diyerek hızla arabadan inip koşarak acilin içine girdi. İki gün içinde iki kez bu hastaneye gelmişti. Üstelik ikisi de hamile kadınlar içindi. Genç kız sandalye ile geri dönerken kadının arabadan inerek yavaşça yürüdüğünü gördü.
“Oturun lütfen, derin nefes alın. Bu sizi sakinleştirecektir.” Kadını acil servise doğru götürürken onları gören sağlık görevlileri koşarak yanına gelmişti. Ayşem geri çekilirken sağlıkçılardan biri “Doktor Serdar’ı çağırın, hemen!” diye bağırmıştı. Adamın telaşlı hareketleri genç kızın dikkatini çekse de kolunda ki saatte baktığında “Geç kaldım,” diye hızla insan kaynakları bölümüne ilerledi. Kapının önündeki sekretere adını söyleyerek randevusu olduğunu bildirdiğinde sekreterin şaşkın bakışlarına aldırmayarak bekledi.
“Ayşem Karahanlı?” sekreter onaylatmak istercesine genç kıza bakarken Ayşem başını sallamakla yetinmişti. Soyadına takıldıklarına emindi. Karahanlı ailesi ile bir bağlantı kurmaya çalıştıklarına emin bir şekilde içeriden çağrılmayı beklemişti.
“İçeriden bekleniyorsunuz.” Ayşem odaya girdiğinde masanın arkasında ki kadının da kendisini dikkatli izlediğini anlayınca derin bir iç çekmişti. Sakin olmaya özen göstererek hafif gülümsedi.
“Merhaba, Ayşem Karahanlı ben, iş görüşmesi için gelmiştim.”
“Ayşem Karahanlı!” kadının dalgın bir şekilde konuşması Ayşem’in yutkunmasına neden olmuştu.
“Hastaneyle bir bağlantınız var mı?” Ayşem açık bir şekilde gelen soru karşısında kısa biran duraksasa da hemen kendini toparlamıştı.
“Soyadımızın aynı olması dışında yok hanımefendi, bir sorun mu vardı?”
“İsim benzerliği garip geldi. Hastane sahibinin eşiyle adaşsınız.” Genç kız bilmezliğe vurarak hafifçe gülümsemişti.
“Öyle mi, tevafuk iste,” kendisine şüpheyle bakan genç kadın Ayşem’in rahat tavırları karşısında başını sallayarak işine odaklandı.
“Normalde hastanemizin tecrübeli bir ebesi vardı, kadın doğum iznine çıkınca yerine geçici bir ebe almak istedik. Önceden belirtmeliyim ki bize kadrolu çalışanımızın doğum izninden geri döneceği güne kadar geçici bir ebe lazım.” Ayşem kadının kendinden emin tavrı ile tek kaşını kaldırmıştı.
“Öyle mi? keşke ilanınıza da bu şekilde yazsaydınız. Böylece başvuru yapacak kişiler nasıl bir işe girmek üzere olduğunu anlardı.”
“Anlamadım?”
“Bu şartlarda çalışacak bir ebe bulmanız zor dedim. Neden altı ayımı bu hastanede heba edeyim?” Ayşem’in sorusu ile kadın şaşırmıştı.
“Burası Karahanlı Hospital, burada iki gün bile çalışmak özgeçmişiniz için bir referans olacaktır.”
“Hangi hastane olduğuna bakmıyorum…” derken genç kız dilini ısırarak düşüncelerindeki ‘yalan’ diyen tarafını susturmaya çalışmıştı. “Nitekim yeteneklerimi ilerde beni işten atacağını bildiğim bir hastane için kullanmak mantıklı gelmiyor. Şimdi izninizle!” diyerek ayağa kalkan genç kız kadının şaşkın bakışları arasında odanın kapısını açıp dışarıya çıkmıştı. Genç kız derin bir nefes alırken heyecandan atan kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu.
“Hah buradaymışsınız…” Ayşem adından koşup gelen kişiye kaşlarını çatarak bakarken adamın gülümseyerek “Gitmemenize sevindim, tüm hastanede sizi aradım,” dedi.
“Sebep?”
“Az önce hastaneye getirdiğiniz kadın sizinle konuşmak istiyor.” Ayşem başını sallarken adamın peşine takılmıştı. Gözü yeniden koridorlara asılı olan resimlere takılırken kendi bölümünün önünden geçerken duraksadı. İçeriden yeni doğmuş bebeklerin sesleri gelirken yüzünde hafif bir gülümseme oluşmuştu. Bebek sesini oldu olası dinlendirici bulurdu. Gözünü dünyaya açan bebeklerin ilk çığlığı Ayşem için büyük bir mutluluktu. Küçücük bedenleri kollarına aldığında hissettiği huzuru tarif etmesine imkan yoktu.
“Ne bekliyorsunuz, hadisenize.” Ayşem adamın uyarısı ile onu takip etmeye devam etti. Hastanenin asansörüne bindiklerinde Ayşem kaşlarını çatmıştı. Acile inmeleri gerekmiyor muydu?
“Nereye gidiyoruz?” genç kızın sorusuna adam cevap vereceği sırada asansörün kapısı açılmıştı. Ayşem çıktıkları koridorun hastanenin diğer bölümlerinden daha farklı olduğunu anladığında iyice meraklanmıştı.
“Bilmeden önemli birini mi hastaneye getirdim?” dediğinde yanında ki adam gözlerini kısarak genç kıza bakmıştı.
“Hastaneye kimi getirdiğini bilmiyor musun?” Ayşem omzunu silkerken cevap vermişti.
“Bilmiyorum ama birazdan öğreneceğim sanırım,” dedi. Adam şaşkınlıkla genç kıza bakar geldikleri kapının önünde duraksamıştı. Kapı açılıp içerden çıkan adamı gören genç kızın kaşları çatılmıştı. Ağzının içinden homurdanırken kendisine bakan adam “Bir şey mi dedin?” diye sordu.
“Kim bu?” az önce kapıyı açıp kendisine sert bakışlarla bakan adama o da ters bir şekilde bakmıştı. Oldu olası karşısında ki adam gibi kişilerden nefret ederdi.
“Soner Bey, bu bayan eşinizi hastaneye yetiştiren kişi.” Adamın gözleri beni bulurken içeriden gelen sesle üçü birlikte odaya girmişti. Ayşem birden kalabalığın arasına kaldığında gördüğü kişiyle yutkunmadan edememişti.
“Geçmiş olsun,” Ayşem yutkunarak konuştuğunda odadaki tüm bakışlar ona dönmüştü. İçinden kendini sakinleştirmeye çalışan genç kız ‘kimse seni tanımıyor’ diye teselli bulmaya çalışıyordu. yataktaki kadın genç kızı görünce yüzündeki gülümseme ile iki yanında olan aile üyelerine bakmıştı.
“Anne, baba bu kişi beni hastaneye getiren kişi,” dediğinde Ayşem yeniden yutkunmuştu. Genç kız herkesin şaşkın bakışları arasında karı kocanın elini öperken ikilinin şaşkın bakışlarından nasibini almıştı.
“Merhaba efendim, ben…” Ayşem kısa bir duraksamanın ardından kendini tanıtmıştı.
“Ayşem, sanırım kızınızla aynı apartmanda kalıyoruz.” Ayşem’in adını duyanlar birbirine bakarken yaşlı adam kaşlarını çatarak karısına dönmüştü. Karısının donmuş bir şekilde genç kıza baktığını görünce aklından geçenleri tahmin edebiliyordu. Küçük kızı babasının aklını okumuş gibi şakımıştı.
“Ne kadar da annemin gençliğine benziyor değil mi abla?” Ayşem konuşan kişiye döndüğünde yeniden yutkunmuştu. Ayşem Hanım ağır adımlarla genç kıza yaklaşırken konuşmasına fırsat tanımadan araya damatları Soner girmişti.
“Saçmalama Çisil, sende her önüne geleni anneme benzetiyorsun.” Ayşem adamın konuşması ile bakışlarını ona çevirmişti. Sabah karısına olan davranışı gözünün önünden gitmiyordu.
“Pardon siz kimsiniz?” Ayşem adamın elini cebine atışını izlerken gözleri iyice kısılmıştı. Kızın sorusu ile kısa süreli Ayşem’e bakarak oradakilerin önünde kıza cebinden çıkardığı parayı uzatmıştı. Ayşem bir Soner’e birde elinde ki paraya bakmıştı. Kaşları iyice çatılırken bakışları kısa bir süre odadaki diğer kişilere dönmüştü. Yataktaki kadının ve diğerlerinin gözleri genç kızın üzerindeydi.
“İyiliğinizin karşılığını ödemek isterim.” Adamın sözlerine alaycı bir şekilde gülümseyerek farkında olmadan babası gibi tek kaşını kaldırmıştı.
“Adı üzerine iyilik, iyiliğin bir karşılığı olmaz bayım.” Dediğinde yeniden kadınlara dönerek hafif gülümsemişti.
“Şuna bak birde laf yetiştiriyor.” Ayşem adamın sözlerine daha da sinirlenmişti. Şuanda karşısında yıllardır hayal ettiği aile duruyordu. Dedesi, babaannesi ve halaları ile bu şekilde danışmayı beklemiyordu. Üstelik başka tanımadığı kişilerin karşısında bu adam onu küçük düşürmeye çalışıyordu.
“Eğer iyiliğimin karşılığını vermek istiyorsanız bir daha sokak ortasında hamile karınıza o şekilde bağırıp arkanızı dönüp gitmeyin. Her zaman benim gibi iyilik yapacak birini bulamayabilir.” Genç kızın sözlerine odadakiler şok olurken Ayşem farkına vardığı gerçekle dişlerini sıkıp izin isteyip hızla odadan çıkmıştı.
Babasının gelişi yüzünden kavga etmişlerdi. Halasının kocası babası döndüğü için ona bu şekilde davranmıştı. Elleri iki yanda yumruk olurken bir kez daha öfkesine hakim olamadığı için kendine kızdı. Ama içi rahatlamıştı, en azından o adam dedesinden korkarak halasına kötü davranamazdı.
***
Yorum ve beğeni yapmayı unutmayın. Sizlerin düşüncesi hikayenin gidişatına yön verebilir.
Cesur çok güzel bi hikaye her hafta merakla bekliyorum
Çok güzeldi
Çok güzeldi ellerine emeğine sağlık
Bakalım tanışmaları nasıl olacak aile olarak
Üç farklı hikâye yayınlandı ve üçüne de ayrı ayrı bayıldım . Ellerine emeğine sağlık.
Ya çok güzeldi yine hiç bitmesin istedim haftaya heyecanla bekliyorum ellerinize emeğinize sağlık ❤❤❤❤❤❤
Bölüm harikaydı emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Hala’sindan birisi aynı abartmanda veya yakında felan kalıyor sanirim ama enişte’te sinir oldum derdi ne de öyle davranıyor karısına ve Cesur’un gelmesine kızmış :-X . Ayşem harika yaptı dedesi görsün damadının nasıl davrandığını ayrıca onunla nasıl evlendirmisler kızlarınu ya davranışlara bak . Ayşem’i benzetti annesine hemen halası 🙂
Diğer bölümü sabırsızlıkla bekliyorum ne zmaan karsilacaklar nasıl karsilacaklar meraklıyım ❤️ 3 kitabın ucune de bayıldım ama Cesur Bey bir tık önde sanırım 😀 ❤️keşke 2 bölüm gelse ama imkan yok •́ ‿ ,•̀
Doyamadım ben yaaaa emeğine sağlık yazarcım
Iyi dedin ayşem aferineline sağlık çok güzel bölümdü merakla yeni bölüm bekliyorum
Ellerine sağlık çok güzel olmuş
teşekkür ederim:)
Anlattı ya. Ayşem babanı beklemeliydin