Merhaba arkadaşlar. Bir çoğunuz artık öğrendi. Eski hikayelerimi ve önceden yayınlanmış hikayelerimi Dreame uygulamasına taşıyorum. Şuanda yazdıklarım bu sitede yayınlanmaya devam edecek. Dreame kullanmak isteyenler için youtube da bir video bıraktım. Onu izleyebilirsiniz. Keyifli okumalar!
***
Genç kız sınıfın orta kısmında ki sıraların en arkasında otururken oldukça dalgındı. Dersin başlamasına az kalmıştı. Bu süre içinde Cenk hocanın attığı mesajı düşünüyordu. Kolunun dürtülmesiyle dikkati dağılan genç kız yanına oturan Ahmet’e bakmıştı.
“Nerelere daldın yine?” genç adam gülümseyerek kıza bakarken Alya sıkıntıyla nefesini vermişti.
“Şu asistanlık işini düşünüyordum. Eğer kalacak bir yer bulamazsam dayımla kalmak zorunda olacağım.” Ahmet başını sallarken sınıfa kısa bir göz atmıştı.
“İstersen sınıfa ev arkadaşı arayan kimse olup olmadığını sorabilirim.”
“Ev arkadaşı istemiyorum Ahmet, hele tanımadığım kişilerle olmaz.” Genç ada da sıkıntıyla nefesini verirken sınıfın ikinci kapısının açılmasıyla susmuştu.
“Hoca geldi, dersten sonra konuşalım.” Ahmet’in uyarısı genç kızın komiğine gitmişti. Önceki derste hocasıyla rahat konuşan arkadaşının bu tavrı ister istemez onu güldürmüştü. Genç adam dudaklarını kıpırdatarak “Ne?” diye sorduğunda Alya başını iki yana sallayarak tahtaya dönmüştü. Bayan hoca kırklarının sonunda olmalıydı. Ensesine kadar olan kısa saçlarının siyaha boyandığını Alya uzaktan bile anlayabiliyordu. Erken beyazlayan saçları kadının stresli bir işi olduğunu gösterirken söze başlamasıyla düşüncelerinden sıyrılmıştı.
“Merhaba arkadaşlar, bu yıl dersinize ben gireceğim. Lisans bölümünde benden ders alan arkadaşlar kim olduğumu biliyordur ama ben yine de kendimi tanıtayım. Doc. Dr. Serap Ilgaz, bu dönem birlikteyiz arkadaşlar. Şimdi vakit kaybetmeden derse geçelim.” Kadının arkasını dönmesiyle soru sormaya başlayan gençleri kısa sürede geri püskürten kadın hemen dersine başlamıştı. Yaklaşık iki saatlik blog dersten sonra öğle arasına giren öğrenciler oldukça yorgundu. Sınıf yavaş yavaş boşalırken Alya önünde ki notlarını alarak yerinden kalkmıştı.
“Nereye gidiyorsun, beraber yemek yiyelim.”
“Cenk hoca yanına çağırdı, onunla görüşmem gerek.” Ahmet şüpheyle arkadaşına bakarken Alya çantasını yanlama takarak kapıya doğru yürümeye başladı.
“Bekle beni, bende seninle geleceğim.”
“Saçmalama Ahmet, Aslı’nın yanına git. Kızı dünde ekmiştin.” Ahmet’in yüzü asılırken Alya’nın peşinden yürümeye başladı.
“Şu asistanlık işini mi konuşacaksın?” Alya başını sallarken genç adam ellerini arkasına bağlayarak başını berrak gökyüzüne çevirmişti.
“Senin için güzel bir fırsat olabilir, hoca isterse kabul etmelisin.”
“Bakacağız,” ikili kampüse kadar birlikte yürüdükten sonra ayrılmıştı. Alya bölüm binasına girerek Cenk hocanın odasını sorarken oldukça gergindi. İkinci katta hocalar için ayrılan bölmeye girdiğinde kapı üzerinde ki isimler kontrol ederek Cenk hocanın odasını bulmuştu. Tam kapıyı çalacakken yan tarafında ki isim tabelası dikkatini çekmişti. Yrd. Doc. Ayfer Işık. Genç kız başını iki yana sallayarak kapıyı tıklatıp içeriden davet edilmeyi beklemişti.
“Gel Alya,” genç kız odaya girdiğinde Cenk masanın üzerinde ki belgeleri toparlayarak başını kaldırmıştı.
“Hocam, beni çağırdınız!” derken ağzının içinden de homurdanmıştı.
“Geç otur seninle konuşalım.” Alya gösterilen yere geçerken ilk kez kendini gergin hissediyordu. Cenk telefonu eline alarak kantini arayıp iki tost ile çay söylemişti. Alya gözlerini kısarak genç adama bakarken Cenk hafif gülümseyerek “Konuşurken bir şeyler atıştırırız. Ben çok açıktım, sende bu saatte geldiğine göre yememişsindir,” diye konuşmuştu.
“Gerek yoktu hocam, ben çıkınca yerdim.” Bir süre sessizlikten sonra Cenk söze girmişti.
“Ev işini ne yaptın?”
“Henüz bakma fırsatım olmadı hocam. Okul sonrası bakacağım.” Cenk başını sallarken gözlerini genç kıza dikmişti.
“Lojmanında kimse kalmıyor, hala boş.”
“Anlamadım?”
“Stajda kullandığın lojman, hala boş, eğer asistanlığı kabul edersen bu akşam oraya yerleşebilirsin.” Alya evinin boş olduğunu öğrenince heyecanlansa da belli etmemeye çalışmıştı. Gözlerini önünde bağladığı ellerine dikerken düşünmeye başlamıştı. Hiç tanımadığı birinin yanında asistanlık yapacaktı. Maaş alacak istediği evde kalacaktı. Değer miydi?
“Ayfer hocaya ne kadar güveniyorsunuz?” Cenk gelen soruyla şaşırmıştı.
“Bunu neden soruyorsun?”
“Bu zamanda kendi cinsimize bile güvenemiyoruz hocam, bana hiç tanımadığım birinin yanında saatlerimi geçirmemi söylüyorsunuz. Siz asistan aramıyor musunuz?” Alya bu sorusuyla nasıl sorduğunu anlamamıştı. Birden ağzından çıkan şeyle yutkunarak bakışlarını Cenk’e çevirmişti. Cenk’in de en az kendisi kadar şaşırdığını anladığında gülmeden edememişti.
“Sorun değil hocam, unutun sorumu. Kendime yeni bir ev bulabileceğime eminim. Asistan olmak istemiyorum.” Kapı sesiyle ikisinin de bakışları açılan kapıya dönmüştü.
“Ah pardon hocam öğrenciniz olduğunu bilmiyordum.” Odaya giren kadın Alya’nın dikkatini çekerken hemen arkasından gelen kantinci elindeki tost ve çayın bir tanesini Cenk’in önüne bırakırken diğerini kadına vermesiyle Alya gülümseyerek yerinden kalkmıştı.
“Ben gideyim artık hocam, size afiyet olsun.” Cenk aşkınlıkla genç kızın odadan çıkışını izlerken ters bir şekilde kantinciye bakmıştı.
“Siparişlerin kim için istediğini sormadan bir daha servis yapma.” Cenk’in sert sesi odada yankılanırken ayakta duran kadın şaşkınlıkla Cenk’e bakmıştı.
“Kusura bakmayın Ayfer Hocam siz ne için gelmiştiniz?” kadın elinde ki tostu masaya bırakarak genç adama bakmıştı.
“Öğle yemeğine çıkalım mı diyecektim ama meşgulmüşsünüz. Rahatsız etmek istemezdim.”
“Sorun değil hocam, öğle arası halletmem gereken işler vardı. Bu yüzden tost istemiştim. Buyurun diğer tostu siz yiyim.” Kadın bozulsa da genç adamın dediğini yapmıştı.
“Az önceki öğrenciyle bir sorun mu oldu? Garip bir hali vardı.”
“Sizin için asistan olabileceğini düşünmüştüm ama kabul etmedi.” Cenk kadının tepkisini merak ederek ifadesini inceliyordu. Ayfer hanımın yüzünde önce hayret, sonra şaşkınlık en son da küçümsemeye benzer bir ifade yakalayınca kadının sözleri Cenk’i doğrulamıştı.
“Asistanım olmayı kabul etmeyecek kadar kendine güveniyor anlaşılan. Büyük cesaret doğrusu…”
“Aksine tanımadığı kişilere güvenmeye cesaret edemediği için kabul etmedi. Size büyük yardımı olabilirdi.”
“Onu iyi tanıyorsunuz anlaşılan?”
“Önceki üniversitede derslerine girmiştim. Başarılı bir öğrencidir.” Kadın başını sallarken oldukça düşünceli görünüyordu.
“Siz asistan almayacak mısınız? Sanırım size bu hak tanındı.”
“Evet, yeni bahçe düzenlemesi için asistana ihtiyacım olacak. Şuanda pek gerekmiyor.” Kadın tostuna dokunmadan oturduğu yerden kalkarken kolunda ki saate bakarak “Ben artık gideyim, bir sonraki sefere ben size ısmarlarım,” dediğinde Cenk kadına cevap vermemişti. Ayfer hoca bozulsa da bir şey söylememişti. Kapıya doğru giderken durarak genç adama baktı.
“Şu öğrencinin adı neydi?” Cenk kadının sorusuyla duraksarken neden yaptığını bilmeden derin bir iç çekip kadına cevap vermişti.
“Ayfer hocam, öğrencimi tanıyorum. Asistanlığı kabul etmeyecektir. Sanırım birkaç hafta sonra ben şansımı deneyeceğim. Açıkçası öğrencime güveniyorum ve yanımda güvendiğim bir asistan olsun istiyorum.”
“Anlıyorum, o zaman size iyi şanslar.” Ayfer hoca alamadığı cevapla kızsa da sakin kalmayı başarıp odadan çıkmıştı. Cenk ise Alya’nın sözlerini düşünüyordu. Alya haklıydı, kadını henüz tanımıyorlardı. Güvenmek için çok erkendi. Ders saatinin geldiğini fark eden genç adam yerinden kalkarak odasını kilitleyip dersinin olduğu sınıfa doğru ilerlemişti.
***
Genç kız dersten çıktığında oldukça yorgundu. Beyni patlamak üzereydi. Derin bir iç çekerek ensesini yakan saçını başının üzerinde toplarken kendine seslenen arkadaşına döndü.
“Bende sana bakacaktım Ahmet, işin yoksa emlakçıya gidebilir miyiz?” genç adam kızın sözlerine gülerek başını sallamıştı.
“Elbette, Aslı’ya haber vereyim sonra gideriz.” Ahmet kız arkadaşına haber verdikten sonra genç kızla kampüsten ayrılmıştı. İkili emlakçıları gezerken Alya telefonunun çalması ile duraksamıştı. Arayanı gördüğünde oldukça heyecanlanmıştı.
“Deniz teyze?”
“Hayırsız kızım, buradaymışsın neden beni ziyarete gelmedin?” genç kız mahcup bir şekilde sessizleşirken Ahmet koluna dokunarak “Kim o?” diye sorunca Alya kendine gelmişti.
“Özür dilerim Deniz teyze, çok olmadı geleli yerleşince sana uğrayacaktım.”
“O zaman şimdi gel kızım, çok özledim seni. Hem bu aralar çok sıkılıyordum.” Alya ne söyleyeceğini bilmiyordu. Ahmet’e dönerek sessiz olmasını işaret ederken telefonun karşısında ki kadına “Birkaç saat sonra yanında olurum teyze,” diyerek telefonu kapatmıştı.
“Kimdi arayan? Burada tanıdığın biri mi var?” Alya bir süre telefona bakarak düşündükten sonra derin bir nefes vererek “Bu günlük bu kadar yeter Ahmet, beni dolmuşların olduğu yere bırakır mısın?” dediğinde Ahmet hemen itiraz etmişti.
“Gideceğin yere kadar seni bırakayım, akşama da alırım olmaz mı?” diye sordu.
“Endişelenme, akşam dayımla kalacağım.”
“Yine de seni ben bırakacağım. Hadi gidelim,” diyerek yolu göstermişti.
Genç kız karşısında ki üç katlı eve bakarken oldukça endişeliydi. Cenk hocanın evde olmaması için dua ederken Ahmet onda ki tedirginliğe anlam veremediği için konuşmuştu.
“Bir sorun mu var Alya, neden eve bakıyorsun?”
“Yok bir şey, hadi gidelim.” Alya elinde ki küçük saksı çiçeğini iyice kendine çekerken cesaret toplamıştı. Kapıya geldiklerinde elini zile uzatırken kapı birden açılınca Ahmet ürkerek eğriye çekilmişti.
“Alya, kızım hoş geldin.” Kadın genç kızı kollarının arasına çekerken Ahmet şaşkınlıkla onlara bakmıştı.
“Nasılsın Deniz teyze?”
“Sana çok kırıldım. Akşam dayın burada olduğunu söyleyince uğramadığın için üzüldüm.” Alya mahcupça bakışlarını kaçırırken kadın Ahmet’i fark edince duraksamıştı.
“Arkadaşını da getirmişsin, hadi geçin içeriye.” Ahmet kadının davetini geri çevirerek dönmesi gerektiğini belirtirken Alya’ya dönerek “Bir şey olursa beni aramayı unutma. Dayınla kalmak istemezsen biliyorsun, kapımız her zaman açık. Ev bulana kadar bizde kalabilirsin.” Dediğinde Alya gülümseyerek ona bakmıştı.
“Biliyorum teşekkür ederim.” Alya genç adamın arkasından bakarken Ahmet’in geri dönüp kendisine el salladığını görünce o da el sallamış ama arkadaşının koşarak kendisine doğru geldiğini görünce duraksamıştı.
“Ne oldu?” Ahmet nefes nefese genç kıza bakarken gülümseyerek “Sana ev bulduk galiba?” dedi.
“Ev mi, nerede?” genç adam kıza yukarıyı işaret ederken Alya şaşkınlıkla geri çekilerek en üst katta ki kiralık daire ilanını görmüştü.
“Ama az önce orada ilan yoktu.” Alya sevinçle ellerini vururken Deniz hanımın kendisine baktığını görünce utanarak duraksamıştı. Genç kız ilanla kadının arasında gidip gelen bakışlarıyla yutkunmuştu. Yanlarından geçen adamı fark eden Alya öne çıkacakken Ahmet ondan önce davranarak “Bakar mısınız?” diye seslenmişti. Adam dönüp Ahmet’e bakarken “Bir şey mi vardı?” diye sormuştu.
“Kiralık ilanını siz mi verdiniz? Eve bakabilir miyiz acaba?” adam şaşkınlıkla Ahmet’e bakarken Ahmet ciddi durmaya çalışarak adamdan cevap beklemişti.
“Daireyi bekara ve öğrenciye vermiyoruz, aile apartmanı.”
“Öğrencilerin ne suçu var bayım, siz vermiyorsunuz, başkası vermiyor bu öğrenciler dışarda mı kalsın?”
“Bakın benim için sorun olmaz ama aile apartmanında daha sakin bir yaşam istiyorlar. Malum öğrencilerin girip çıkanı belli olmuyor.”
“Alya ile öyle bir sorun yaşamazsınız,” Deniz Hanım araya girerken ev sahibi kadına bakmıştı.
“Deniz Hanım öğrenciyi tanıyor musunuz?”
“Evet, kendisi oğlumun öğrencisi, ayrıca evde dayısıyla kalacak. Tek kalmayacak yani.” Alya kadının sözleri ile gerilirken konuşmaya dahil olmaya karar vermişti.
“Bakın daireniz uygunsa ben kalacağım. Dayım haftada birkaç gün benimle kalacak. Apartman kurallarına uyacağıma emin olabilirsiniz. Çok sosyal biri değilimdir. Zaten zamanımın çoğunu okulda geçireceğim.” Adam genç kıza dikkatle bakarken sıkıntıyla nefes vererek yeniden konuşmuştu.
“Kirayı tek başına nasıl vereceksin? Ev sahibi bu evin kirasıyla geçiniyor.”
“Kira sorun olmayacaktır. Ne kadar kira istiyorlar?” adam kızın sözlerine başını sallayarak yeniden Deniz hanıma dönmüştü.
“Eğer oğlunuz küçük hanıma kefil olursa evi tutabilir.” Alya Cenk hocanın ismini duyunca gerilmişti.
“Elbette, oğlumu arayayım gelmek üzeredir.”
“O zaman bizde daireye bakalım.” Üst katlara çıkan merdivenler binanın içinden değildi. Dışından iki kat basamak çıkarak en üst kata çıkan grup kapı önünde duraksamıştı. Ahmet kapıya bakarak kaşlarını çatmıştı.
“Bu kapı güvenli mi?”
“Güvenli merak etmeyin.” Dışından ahşap olan kapının açılmasıyla Alya yutkunarak kapıdan içeriye bakmıştı. Hol oldukça genişti. Kapıdan holün iki yanında duran ilk göze çarpan beş kapı olmuştu. Su yeşili olan holün yeni boyandığı belli oluyordu. Kapının hemen yanında gömme vestiyer oldukça kullanışlıydı.
“İçeri geçin. Evin mobilyası eski olsa da sağlamdır. İsterseniz mobilyalı tutabilirsiniz. İsterseniz kendi eşyalarınızı getirip bu eşyalı düzgün bir şekilde depoya kaldırırız.” Alya halı olmadığı için ayakkabıyla eve girmişti. Evin kapıları eski olsa da sağlamdı. İlk kapıyı açtığında oldukça büyük bir salonla karşılaşmıştı. İki tarafında çift kanatlı camlar odayı oldukça aydınlık yapmıştı. Salonda büyük yastıklı bir köşe takımı vardı. Alya koltuğu görür görmez sevmişti. Ağır adımlarla içeri girdiğinde bir köşede dikili olan halılar dikkatini çekmişti.
“Halılar yeni yıkadığı için serilmedi. İsterseniz kullanabilirsiniz.” Alya başını sallarken pencereye doğru ilerleyerek dışarıya bakmıştı. Birkaç dakikadan sonra adamın sesiyle kendine gelen genç kız diğer odalara da bakmıştı. Ev iki oda bir salondan oluşuyordu. Mutfağı eskitme mobilyadandı ve oldukça genişti. Alya evin Deniz hanımın evinden çok farklı olduğunu görünce adama dönerek “Diğer dairelerin oda düzeninden farklıymış” dedi.
“Evet, binayı üç kardeş kendi zevkine göre yaptı. Kiminde iki oda kiminde üç oda var evlerin. Burayı en büyük kardeş yapmıştı ama yaşlanınca alt kat olan bir daire aldılar.”
“Anlıyorum.” Genç kız odaları da kontrol ederken gözüne takılan balkonla derin bir nefes almıştı. Üst kat olması nedeniyle teras balkonuna sahipti. Bir köşede çiçekler olan terasın ortasında altı kişilik bir masa vardı.
“Vay canına, burada çok güzel zaman geçirilir değil mi?” diye soran Ahmet hayranlıkla balkona bakmıştı.
“Çiçekleri alacak mısınız?” adam genç kızın sorusuyla gülümseyerek “Bakmak isterseniz kalabilir. Dediğim gibi anlaşabilirsek eğer istediğiniz eşyaları kullanabilir istediğiniz eşyayı depoya kaldırabilirsiniz.”
“Ben eşyaları kullanmak istiyorum. Beyaz eşyalar çalışıyor mu acaba?” Alya’nın sorusu kapıdan gelen sesle kesilmişti.
“Selamünaleyküm,” Cenk annesiyle kapıda göründüğünde Alya yutkunarak ona bakmıştı.
“Aleykümselam hocam, nasılsınız?” Cenk içeri girerek adamla tokalaşırken bakışları Alya’ya dönmüştü.
“Nasılsın Alya?” Alya sanki gün içinde görüşmemişler gibi davranan adama gözlerini kısarak bakmıştı.
“İyiyim hocam siz nasılsınız?”
“Şükür, Adnan hoca birazdan gelir, onunla da görüşürsünüz.” Adam Cenk’in hoca dediğini duyunca duraksamıştı.
“Adnan hoca kim?” Adnan Bey açık kapıdan içeriye girdiğinde Alya dayısına doğru ilerleyerek sarılmıştı.
“Hoş geldin dayıcım,” Adnan yeğeninin omzuna kolunu atarak saçından öpmüştü.
“Hoş bulduk güzelim, nasıl evi beğendin mi?”
“Ev çok güzel ve sıcak, eğer anlaşırsak güzel olur.” Adnan başını sallarken evi kiralayan adama elini uzatarak kendini tanıtan Adnan, adamın da karşılık vermesiyle koyu bir sohbete başlamışlardı.
“Sadece Buzdolabı su akıtıyordu. Onu da yaptırırsanız kiradan keseriz.” Adnan Bey başını sallarken yeğenine yeniden bakmıştı.
“Emin misin hayatım, burada yaşamak istediğinden?”
“Bu çevreyi tanıyorum dayı, alışmakta zorlanmayacağıma eminim.”
“Hem Cenk hocada komşun olacak. Güvende olacaksın.” Genç kız yüzünü asarak “Bekçiye ihtiyacım yok dayı,” dediğinde Cenk’le göz göze gelmişti.
“Biliyorum güzelimi sadece bizim içimiz rahat etsin diye öyle söylemiştim.”
“Tamam dayı,” adama dönen genç kız “Sözleşmeyi hemen imzalayabilir miyiz, ben bu gece burada kalmak istiyorum,” dedi. Adam ertesi gün sözleşmeyi imzalayacaklarını ama evde kalabileceğini söyleyerek oradan ayrılmıştı. Alya geldiğinden beri yapmak istediği şeyi yaparak salonda ki büyük yastıkların arasında kaybolmuştu. Genç kız gülerken kendisini izleyen bakışları fark edince hemen toparlanmıştı.
“Evi sevmene sevindim. Yarın etrafı toparlarsınız. Şimdi bize geçelim annem yemek hazırlamıştı.” Alya sessiz bir şekilde oturduğu yerden kalkarak kapıya yöneldiğinde kapıda ki anahtarı alarak dışarıya çıkmıştı. Dışarıdan ahşap görünen kapı aslında çelik bir kapıydı. İçeriden sürgüsü dahil üç tane kilidi vardı. Kapıyı kapatıp dayısının koluna girerek merdivenlerden inmeye başlamışlardı. Ahmet onlardan izin isteyerek eve giderken Adnan ve Alya Deniz hanımın daveti için akşam yemeğine onlara katılmıştı.
“Ee evde buldun artık için rahatlamıştır.”
“Çok rahatladım dayı, kendimi özgünleşmiş gibi hissediyorum.”
“Öyle mi neden?”
“Şu asistanlık işi kafamı çok karıştırıyordu ama artık kafam netleşti. Sırf lojman için asistan olmama gerek kalmadı. Ayrıca gelirken bir kafede eleman ilanı gördüm. İşe de kabul edilirsem rahatlayacağım.”
“Çalışacak mısın?” Adnan’ın sorusu ile genç kız gülümseyerek işi şakaya vurmuştu.
“Elbette, kiramı kendim ödemek istiyorum. Babama çok yük olmamam gerek.”
“Sen kirayı düşünme, onu hallederiz.”
“Lütfen dayı…” Genç kız itiraz ederken Deniz hanımın masaya daveti ile ikili mutfağa geçmişti. Sessiz bir şekilde yemek yenirken seviş için Deniz hanıma yardım eden genç kız gerçekten omuzlarından büyük bir yükün kalktığını hissediyordu. Ertesi gün okuldan sonra ev içi alış veriş yapmayı düşünen genç kız yukarı çıkınca eksikleri yazmayı aklına not etti.
Akşam yemeğinden sonra bir süre daha oturarak dayısıyla birlikte evlerine çıkmışlardı. Alya anahtarla evine girerken oldukça heyecanlanmıştı. Bu hissi daha önce tatmamıştı. Lojmanda kalırken bile bu kadar heyecanlanmamıştı. İlk kez bir ev sahibi olmuş gibi hissederken kapıda düşüncelere dalması dayısı tarafından engellenmişti.
“Ne düşünüyorsun Alya, kapıdan içeri girecek misin?” dayısının sesiyle kendine gelen genç kız büyük bir gülümsemeyle ona dönmüştü.
“Çok heyecanlandım dayı, ilk kez kendim ev tutacağım.” Adnan Bey başını iki yana sallarken yeğenini kolunun altına alarak eve girmişti. Adnan Bey ilk girdiğinde dikkatli incelemediği evi gezmeye başladığında eksikleri, tadilat olup olmadığını incelmeye başlamıştı. Banyoda küçük bir tadilat işinden başka bir şey yoktu evde. Eski olsa oldukça sağlam mobilyalara sahipti. Yeğeninin buna takılmayacağını biliyordu.
“Alya neredesin?” genç kız salonda ki koltuğa oturarak başını geriye yaslamıştı. O kadar yorgundu ki eli hiçbir şeye kalkmıyordu.
“Salondayım dayıcım,” adam kızın sesinin geldiği odaya girerken genç kız gülümseyerek dayısına bakmıştı.
“Çok rahat gelsene dayı,” dediğinde adam gülerek yeğeninin yanına oturup geç kızı göğsüne çekmişti.
“Evdekileri aradın mı bugün?” Alya başını iki yana sallarken Adnan cebinden telefonu çıkararak ablasını aramıştı. Biliyordu ki ablası kızından haber almadan uyumazdı. Karşıdan gelen sesi dinledikten sonra Alya’ya telefonu uzatarak konuşmasını istemişti.
“Adnan?”
“Benim anne, dayım yanımda.” Alya annesinin sessizleşmesiyle yenide konuşmuştu.
“Anne, orada mısın?”
“Kızım neden aramıyorsun? Sana kaç kez gün içinde beni aramanı söyledim.”
“Fırsatım olmadı anne, ben iyiyim. Dayımla yeni evimde oturuyoruz.” Genç kız bir süre annesiyle konuştuktan sonra telefonu kapatmıştı.
“Yatalım mı dayıcım, bu gün çok yorumdum.” Adnan kızı onaylarken kendilerine belirledikleri odalara geçmişlerdi. Genç kız dayısının arabadan getirdiği valizini açarak annesinin içine yerleştirdiği nevresim takımını alarak odadan çıkmıştı. Dayısının kapısını tıklatarak izin alarak odaya girmişti.
“Çarşafları değiştireyim dayı, şimdi sen uyuyamazsın.” Genç kız dayısı ile dalga geçerken adamın ters bakışlarına maruz kalmıştı. Alya hızlı bir şekilde yatağı hazırlayarak odadan battaniye alıp salonda ki koltuğa geçmişti. Telefonunu koltuğun kıyısında ki zigon sehpanın üzerine bırakarak gözlerini kapayıp uykuya dalmıştı. Düşünceleri tamamen boş olduğu için sabah dinç bir şekilde uyanırken dayısını uyandırarak hazırlanarak evden ayrılmışlardı. Kahvaltı yapmak için arabaya doğru ilerlediklerinde kapıya çıkan Cenk hoca onları durdurmuştu. “Hocam, buyurun kahvaltı yapalım. Birlikte okula geçeriz.”
Alya bu durumdan hoşlanmasa da Deniz hanımı görünce dayanamayarak eve doğru yürümeye başlamıştı. Cenk’e bakmadan annesine doğru ilerlerken Deniz Hanım yüzünde kocaman bir gülümsemeyle genç kıza sarılmıştı.
“Çok sevindim canım, komşu olacağız. Bende yalnız kalmamış olacağım.”
“Anne, kızı rahat bırak.”
“Sen karışma Cenk.” Genç adam ocağın üzerinde ki çaydanlığı alarak çayları doldururken Adnan Bey dikkatle aileyi izliyordu. Alya dayısının yanına otururken önüne koyulan çayla hocasına kısa bir bakış atıp teşekkür etmişti.
“İstersen anahtarını bana bırak kızım, temizliğe başlarım ben.”
“Anne!” genç adam annesini uyarmak istemişti. Alya’nın kişisel alanını ihlal etmesini istemiyordu.
“Gerek yok Deniz teyze, bu gün dersim erken bitecek. Ben gelince hallederim.”
“Olur mu kızım, sen gelince de bitiririz. Zaten evde boş duruyorum. Sıkıldım.”
“Ama…” Alya kadının ısrarına daha fazla dayanamayarak camlara tutmama sözünü alarak anahtarı bırakmıştı. İçi hiç rahat olmasa da yapacak bir şey yoktu. Araba kampüsün kapısına geldiğinde genç kız dayısına ineceğini bildirerek arabayı durdurmasını istemişti.
“Bölüme kadar bıraksaydım.”
“Burada ineyim dayı, okulda seninle görülmek istemiyorum. En azından dayım olduğunu bilmelerini istemiyorum.”
“Küçük Hanım dayısından utanıyor mu yoksa?” Adnan genç kıza imayla bakarken Alya kaşlarını çatarak onda karşılık vermişti.
“Seninle gurur duyuyorum dayıcım, senden utanmam mümkün mü? Sadece profesörün yeğeni olarak torpilli olduğumu düşünmelerini istemiyorum.”
“Çok saçma, senin derslerine girmeyeceğim.”
“Yine de okulda hatırı sayılı bir söz hakkın var.” Alya dayısına sarılarak arabadan inmişti. Kimliğini göstererek güvenlikten geçerken Adnan arkada oturan genç adama bakara “Şunun rahatlığına bakar mısın? Başkası olsa dayısıyla hava atardı,” dediğinde Cenk gülerek “Çok mütevazisiniz hocam,” dedi.
“Ne yalan mı? “
“Haklısınız sanırım.” Adnan arabayı çalıştırarak güvelikten geçerken derin bir iç çekti.
“Sana bir şey itiraf edeyim mi Cenk, bazen ikizlerin zekasından korkuyorum. Özellikle Alya, küçükken bile zekasıyla beni şaşırtırdı. İstese tıp ya da istediği herhangi bir bölüme rahatlıkla okuyabilirdi ama o doğayı sevdiği için bu mesleği seçti. Eminim ilerde çok başarılı olacak.”
“Haklısınız, Alya oldukça zeki bir öğrenci.” Adnan adamın sözlerine kısa bir baş sallamasıyla karşılık verdikten sonra derslerinin olduğu binalara gitmek için ayrılmışlardı.
Genç adam bölüm binasına girerken kapıda karşılaştığı kadına kısa bir baş selamı verdikten sonra çantasını odasına bırakarak hızla dersliğe doğru ilerlemişti.
“Cenk hocam?” genç adam kendisine seslenen kişiye derse girmesi gerektiğini söyleyerek hızla yanından geçmişti. Dersliğe girerek kapıyı kapattığında kendisini gören öğrenciler yerlerine oturarak sessizleşmişti.
“Merhaba arkadaşlar, verdiğim araştırmayı yaptınız mı?” genç adam elinde ki kitabı masanın üzerine bırakarak öğrencilere dönmüştü. Genellikle derslerini soru cevap şeklinde yapıyordu. Slayt açık olsa da daha ezber düşünceye karşıydı. Her konuda bilgi vererek dersin devamını soru cevap olarak işliyordu.
“Hocam hep böyle yapıyorsunuz. Okulun ilk günleri ama siz şimdiden bize araştırmalar veriyorsunuz.”
“Bu şekilde öğreneceksiniz arkadaşlar. Unutmayın sınavlar bu araştırmalardan olacak.”
“Ama hocam bu haksızlık,” öğrencilerden biri konuşunca Cenk ona bakmıştı.
“Haksızlık olan nedir, açıklar mısın?”
“Araştırma yapıyoruz ama herkes farklı yazılar getiriyor. Hangisine çalışacağız?”
“Herkes araştırasını sınıf mevcudu sayısınca kopyalayıp arkadaşlarına dağıtacak. Ayrıca birer kopyada bana getireceksiniz. Yani sınav sorularınızı kendiniz belirlemiş olacaksınız.” Öğrenciler kendi aralarında konuşmaya başladığında genç adam masaya birkaç kez vurarak dikkati üzerine çekmişti.
“Şimdi herkes araştırmasını masama bıraksın. Öğleye de sınıf temsilcisi benden almaya gelsin.” Genç adan dersine devam ederken konunun önemli olması nedeniyle dersi ikiye bölmüştü. Zaman bitiminde genç adam odasına dönerken demli bir çaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
Odasına girip kantinden demli çay isterken öğrencilerinin araştırmalarını incelemeye başlamıştı. Telefonu çalınca genç adam telefonuna bakmadan açmıştı.
“Evet?”
“Oğlum, akşama erken mi geleceksin. Gelirken sana attığım listedekileri almayı sakın unutma.”
“Tamam anne,” diyerek telefonu kapattığında çayı da gelmişti. Araştırmaları incelerken yüzü iyice asılmıştı. Anlaşılan öğrencileri verdiği ödevleri ciddiye almıyordu. Telefonunu eline alarak aklına gelen ilk kişiyi aramıştı.
“Alya, saat birde dersin var mı?” Açılan telefonda selam yok, nasılsın yok direk konuya girerek sorusunu sormuştu.
“Cenk hocam, numaram sizde ne arıyor?” genç kız sorarken Cenk sorusunu yineleyerek cevap beklemişti.
“Yoksa yanıma gel, işimiz var.” Telefonu kapatarak genç kıza söz hakkı bırakmamıştı. Karşı tarafın ne kadar sinirlenmiş olabileceğini tahmin etse de Alya’ya derste ihtiyacı vardı. Bir süre önünde ki kağıtları inceledikten sonra saatine bakarak yerinden kalkmıştı. Saat bire geliyordu ve Alya hala ortalıkta görünmüyordu. Sıkıntıyla odasından çıkarak dersliğe ilerlerken karşıdan yerleri döverek kendisine doğru ilerleyen kızı görünce gülmemek için kendisini zor tutuyordu.
“Cenk hocam?” Alya’nın sesinde ki öfke hissedilebiliyordu. Arkasını dönerek “Beni takip et,” diyerek genç kızında peşinden gelmesini beklemişti.
“Hocam bu yaptığınız doğru değil. Bu gün işim olduğunu biliyordunuz siz benim zamanımı çalıyorsunuz.”
“Merak etme, sadece yarım saat,” diyerek kızın yanına yaklaşmasını istemişti. Dersliğine girdiğinde Alya kapıda kısa bir duraksama yaşadıktan sonra derin bir nefes vererek sınıfa girmişti. Öğrenciler hocayı görünce “Hocam ya daha yeni ayrılmamış mıydık, neden üst üste sizin dersiniz var ki?” diye içlerinden biri sitem etmişti. Alya gülmemek için kendisini tutarken Cenk kaşlarını çatarak öğrenciye cevap vermişti.
“İstersen çıkabilirsin, kimseyi zorla dersimde tutmuyorum. Şimdi sessiz olun ve kaldığımız yeri açın.” Öğrenciler genç adamın dediğini yaparken Alya sınıfın arka sıralarına doğru ilerlerken dikkatleri üzerine çekmişti. Genç kız oldukça göze çarpıyordu.
“Alya sen buraya gel!” Alya sırtı dönük bir şekilde sabır dilerken Cenk’e dönerek gösterdiği yere geçmişti. En ön sırada ki Alya hiçbir zaman ön sıralarda oturmayı tercih eden bir öğrenci olmamıştı.
“Hocam yeni arkadaş mı geldi?” Alya gözlerini devirirken Cenk onun ifadesine gülümsemişti.
“Alya benim öğrencilerimdendi. Şuanda yüksek lisans öğrencisi olarak üniversitemizde.” Arkalardan tezahürata benzer bir ses gelince Cenk elinde ki kalemle masasına vurarak öğrenciyi susturmuştu.
Arada öğrencilerin araya girip Alya’ya laf atması genç kızı kızdırmaya başlamıştı. Cenk genç kızın ifadesinden bunu okuyabiliyordu. Sadece Alya’nın ne zaman patlak vereceğini düşünmeye başlamıştı.
“Hocam beni neden bunların sınıfına getirdiniz? Bir şeyler öğrenmek istedikleri için okula gelmedikleri belli.” Alya sonunda dayanamayarak ayağa kalkmıştı. Onun sözlerine karşılık öğrencilerden biri araya girerek konuşmuştu.
“Sahi hocam bu burnu havada kızı niye sınıfa getirdiniz.” Cenk öğrencinin sözlerine gülmek istese de Alya’dan çekinerek gülememişti.
“Alya önceki okulda sınıfının en başarılı öğrencisiydi. Onunla tanışıp bir şeyler öğrenebileceğinizi düşünmüştüm.”
“Bu mu bize bir şey öğretecek hocam, kalsın. Eminim kopyalarla ezberleyerek birinci olmuştur.” Alya derin bir iç çekerek konuşan kişiye dönmüştü. Mavi gözleri adeta ateş ediyordu.
“Sen neden bu bölümü seçtin, tiyatro okusaydın ya!”
“Puanı düşüktü!” genç kızın cevabına alaycı bir şekilde cevap veren genç adam sınıfı güldürmüştü. Alya gözlerini kısarak Cenk’e dönmüştü.
“Hocam ders ne?”
“Daha dersin en olduğunu bilmiyor sınıfa gelmiş.” Cenk Alya’nın kıvama geldiğini düşünerek gülümsemişti.
“Bahçe bitkileri, yapraklı ağaçlar!” Alya başını sallayarak yerinden ayrılıp Cenk’in yanına gitmişti.
“Laf yetiştiren arkadaş konu hakkında bilgin var mı?” genç kızın sorusu ile sınıf gülerken Alya oldukça ciddi duruyordu.
“Senin var mı?”
“Şuanda bu dersin hocası benim, sorularıma cevap vermek senin görevin.” Alya Cenk hocaya dönerek onay almak istemişti. Cenk rahat bir şekilde masasına geçerek eliyle kürsü senin der gibi işaret etti.
“Şimdi kim kendine güveniyor?”
“Hocam, bunu kabul edemeyiz. Hem dersi işlemediniz bile.” Cenk yerine genç kız öğrenciye cevap vermişti.
“Kaçıncı sınıfsın?” öğrenci alay edercesine “Üçüncü sınıfız,” dediğinde Alya gülerek “Yani benden iki sınıf alttasın. Yani iki yıllık bilgilerimden mi korkuyorsun? Hadi bildiğiniz en iyi konuyu tartışalım sizinle.” Alya’nın kendine olan güveni Cenk’i gülümsetmişti. Kız zekiydi ve küçük bir göz atmayla tüm bilgileri tazeleniyordu. Öğrenciler kendi aralarında konu seçerek Alya’ya bildirdiklerinde Alya kitabı alarak konuya kısa bir bakış attıktan sonra kitabı kapatmıştı. Ders Cenk’in işlediği gibi soru cevap olarak devam ederken Alya’nın aldığı cevaplar, verdiği yanıtlar, sorduğu sorular ve henüz Cenk’in bile bilmediği yeni bilgilerle öğrencilerle geçen bir dersi. O kadar ateşli bir münazara olmuştu ki öğrenciler dersin bittiğini diğer hocanın kapıyı tıklatmasıyla anlamışlardı.
“Cenk hocam, dersiniz hala bitmedi mi?” Öğrenciler Alya’ya hayranlıkla bakarken Cenk ağır bir şekilde yerinden kalkarak Alya’ya doğru ilerledi.
“Ders çoktan bitti arkadaşlar, hadi iyi dersler.”
“Ama hocam daha sorumuzun cevabını almadık.” Alya’ya kafa tutan öğrenci konuşurken Cenk başını iki yana sallamıştı.
“Size ödev, Alya’nın son sorduğu soruyu araştırıp haftaya derste anlatacaksınız.”
“Haftaya Alya hocam da gelecek mi?” kızlardan biri hevesle konuşurken Alya kendisin ‘hoca’ diyen kıza yutkunarak bakmıştı. Şu bir gerçekti ki hocalık yapmayı düşünmeyen genç kız ders anlatırken oldukça keyif almıştı.
“Üzgünüm arkadaşlar…”
“Elbette, geleceğine eminim. Sorusunun cevabını öğrenip öğrenmediğinizi elbette merak edecektir.” Alya Cenk’e ters bir şekilde bakarken “İyi dersler arkadaşlar,” diyerek peşine takılan öğrencilerden önce hızla dersten çıkmıştı. Alya inanamıyordu. Cenk hocaya uyarak ders verdiğine… Oyuna gelmişti. Alya birden Cenk hocanın kendisini bu kadar iyi tanımasından korkmuştu. Adam onun can damarını biliyordu!
“Alya, bekle çantamı alıp birlikte gidelim. Annemin siparişleri var,” dediğinde Alya kaşlarını çatarak adama bakmıştı. Yanlarına gelen kadın adamın sözlerini duyunca genç kıza ters bir şekilde bakarken Alya kadının neden kendisine ters baktığını anlamamıştı.
“Hocam, öğrencinizle bu kadar ilgili olmanız ne güzel?”
“Ayfer hocam, nasılsınız?” kadının sorusunu duymazdan gelerek odasının kapısını açıp çantasını almıştı.
“Hocam ben Ahmet ile gidecektim,” dediğinde Cenk belli etmese de kızmıştı.
“O zaman ara arkadaşını beraber çıkalım, araba beklemeyin boşuna.” Alya adamın vazgeçmeyeceğini anladığında Ahmet’i aramak için yanlarından ayrılmış ama karşıdan gelen adamı görünce elleri sinirle kasılmıştı. Okula gelme nedeni olan kişi tam karşısında pişkince yanında ki kız öğrenciyle gülerek konuşuyordu. Alya onu bağışlamayacaktı!
***
Hikayeye yorum yaparsanız sevinirim. Sizin yorumlarınız hikayenin gidişatını belirleyebilir. Bakalım neler olacak kızımızın hayatında. Teşekkür ederim.
Bölüm harikaydı emeğine sağlık Yazarcigim ❤️
Cenk’in Alya’yi bu kadar iyi tanımasına bayıldım yaa ❤️ üst kattan ev tutması harikaydi yakinlastilar daha da 🙂 . Öğrencilerin ve Alya’nin ilesridimi harikaydı hele Alya’ya hocam demeleri Cenk ile aynı sınıfta hoca olmasina bayıldım umarım Alya hoca olur ileride harika olur Cenk ile birlikte öğretmen olmaları❤️❤️. Aysel hocayi hiç sevmedim takıntılı olmasın başımıza da 😡 . Ayrıca son sahne neydi öyle kimdi ve Alya ‘ya ne yaptı bu şahıs kimse bilmiyor üstelik :-/
Hikaye yavaş yavaş oturuyor
Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
Bakalım bizi neler bekliyor
Alya ve Cenk’e bayılıyorum. Ahmetin ve şu kadın hocanın ayrık ot gibi her yerden çıkmalarına sinir oldum. İnşallah kadın hoca takıntılı bir manyak değildir ama sanki şimdiden öyle gibi duruyor. Bir de bölüm sonunda Alya’nın okula gelme nedeni olan adam kim? Ve onu neden bağışlamıyor?
Alya bu gidişle Cenk Hoca’nın asiatanı olacak. Bence çok güzel olur. Ve benim takıldığım tek nokta son sahne . Eline emeğine sağlık yine çok güzel şeyler çıkmış ortaya
Severek okuyorum kişiler konu ve akış çok güzel merakla yeni bölüm bekliyorum
Teşekkür ederim. Beğenmene sevindim.
Eline sağlık