Dilay Hanım 7. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Bu bölümü kontrol etmeden yayınladım. Yetiştirmek için elimden geleni yaptım. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Keyifli okumalar.

****

Genç kadın yatağına uzanarak gözlerini tavana dikmişti. Kocaman yatakta rahatsız bir şekilde uzanırken gün içinde olanları düşünmeden yapamıyordu. Süha’nın sorusuyla neye uğradığını şaşırmıştı. Üstelik oğlunu tek duyan kendisi de değildi. Selim’in oğluna olan bakışları gözünün önünden gitmiyordu. Kendisi donup kalırken Selim hemen olaya müdahale etmişti. Süha’yı kucağına alarak onu oyun parkına götürürken Dilay onlarına ardından şaşkınca bakmakla yetinmişti.

“Ayne?” genç kadın kapısından uzanan iki kafayı görünce yerinde doğrularak ikizlere bakmıştı.

“Çocuklar, ne oldu?” kadın ayaklarını yataktan sarkıtarak çocukların yanına gelmesini beklemişti. Kardeşler koşarak annesinin yatağına çıkarken Dilay merakla onlara bakıyordu.

“Ayne seninle uyuyalım mı?” Süreyya’nın sorusu ile Dilay derin bir nefes alarak gülümsemişti. Kendisi de yatağa uzanarak çocukların üzerini örtmüştü.

“Siz ne zaman isterseniz benimle uyuyabilirsiniz.” Süha annesinin üzerinden atlayarak diğer tarafına geçerken Dilay gülümseyerek ona bakıyordu. Küçük çocuk annesine sarılırken Dilay iki tarafını saran çocuklarına şükrederek bakmıştı. Onlar olmasaydı ne yapardı bilmiyordu. Selim onu bırakıp gittiğinde bir süre kendine gelememişti. Evlendiğinde Mehmet amcasıyla konuşmuştu. Onun oğlunu evlenmek için ikna ettiğini biliyordu. Bir süre sonra da ayrılabileceklerini söylemişti. O zamanlar tek düşündüğü amcasından kurtulmaktı. Selim kendisiyle belki isteyerek evlenmemişti ama düğün gecesi onunla olduğunda evliliklerinin devam edeceğini düşünmüştü.

Ne büyük bir yanılgı!

Dilay bedenine dolanan kolların sahiplerine bakarak iyi ki diyordu. O kötü gecenin kendisine verdiği en büyük armağandı. Belki de bu yüzden Selim’e istediği gibi kızamıyordu. Aslında izin verdiği için kendisine kızdığı zamanlar daha çoğunlukta olsa da yanında ki varlıklar yaptığı hatanın sonuçlarıydı. Derin bir iç çekerken göğsü yükselmişti. Göğsünde ki ağırlığı sahibinin başını öperek gözlerini kapattı. İkizler çoktan uykuya dalmıştı. Dilay’a ise sabaha kadar düşünmek kalmıştı.

***

Genç adam eve döndüklerinden beri ikizleri göremediği için oldukça huysuzdu. Oyuncakçı da Süha’nın Dilay’a sorduğu soruyu duyunca heyecandan kalbinin duracağını sanmıştı. İkizler onun çocuklarıydı ama bu kadar kısa sürede kendisini benimsemeleri Selim’i tahmininden daha fazla mutlu etmişti. Dilay’ın beyaza kesen yüzünü hatırlayınca endişelense de elinden gelen tek şey çocukların dikkatini başka bir yöne çekmek olmuştu. Ne kadar ‘ben sizin babanızım’ demek istese de bunun zamanı olmadığını biliyordu. Çocuklarla oynadıktan sonra dönüşte arabayı kendisi sürdüğü için kısa sürede eve varmışlardı. Dilay ikizleri alarak teras daireye çıktıktan sonra bir deha aşağıya inmemişti. Çocukları kısa sürede özlediğine inanamıyordu.

“Selim, beni duymuyor musun?” genç adam kolunun dürtülmesi ile yanında ki kadına döndü.

“Ne söyledin duymadım.”

“Duymazsın tabi, kim bilir aklın nerede?”

“Kusura bakma, yorulmuşum.” Elmas yüzünü asarak genç adama bakmıştı.

“Keşke gelmeseydik, buraya geldiğimizden beri beni ihmal ediyorsun.”

“Üzgünüm, tahmin edemeyeceğim şeylerle karşılaştığımı sende biliyorsun.” Elmas ağzının içinden homurdanırken hala Selim’in çocukları olduğunu kabullenemiyordu. Üstelik bu gün Selim ve o kadının alışveriş merkezinde olduğunu öğrendiğinde öfkeden deliye dönmüştü. Ne yapıp edip Selim’i götürmesi gerekiyordu.

“Ne zaman döneceğiz?”

“Daha erken, babamı ikna etmedim.” Elmas iyice kaşlarını çatarak adama bakmıştı.

“Senin babanın ikna olacağı yok. Kurulu düzenimizi bozup geldik, üstelik o kadın hala burada yaşıyor.”

“Elmas, Dilay ve çocuklar konusu tartışmaya kapalı. Yakında boşanma işi bitecek.”

“Gerçekten mi?” genç kadın geldiğinden beri ilk kez sevinçli bir haber almıştı. Dilay’ın boşanma belgelerini imzaladığını biliyordu ancak Selim’in diretmesine anlam veremiyordu.

“Elbette, artımı yerine getirdiğinde boşanma belgesini imzalayacağım.”

“Şart mı? Ne şartı?” Elmas’ın sevinci kısa sürmüştü.

“Dilay çocuklara babalarının ben olduğumu söyleyecek. Çocuklarım beni bilerek büyüyecek.”

“Bunu istediğine inanamıyorum Selim, öğrenseler ne olacak? Burada yaşamıyoruz bile.”

“Ne olursa olsun, çocuklar öğrenecek. Ben çocuklarıma uzaktan bakarak büyümelerini seyretmeyeceğim.”

“Beni delirtme Selim, ilerde onları yanıma alacağım de de tam olsun.” Elmas’ın öfkeli hali Selim’in de sinirlenmesine neden olmuştu.

“Elbette ilerde benim yanıma gelip gidecekler. Biraz büyüsünler tatil için yanıma gelecekler.”

“Bana da sormayı düşünüyor musun? Ben onları evimde istemiyorum.” Elmas son sözlerini söyledikten sonra duraksamıştı. Selim’in kararan bakışlarını görünce yanlış bir şey söylediğini anlamıştı. Adamın kıpkırmızı olan gözlerinden korkarak geri adım atarken Selim dişlerinin arasından konuşmuştu.

“Seni uyarıyorum Elmas, karım olman seni yanıltmasın. Bak Dilay da karım, hem de resmi nikahlı karım. Onu bıraktıysam sen kendine hiç güvenme. İkizlere gelecek tek kötü sözünde kapının önüne koyarım seni!” Selim odadan çıkıp giderken Elmas endişeyle onun arkasından bakmıştı. Selim’i üç yılda oldukça iyi tanımıştı. Uysal bir adam olmasının yanı sıra sinirlenince ne yapacağı hiç belli olmuyordu. Düşünmeli ve daha zeki olmalıydı. Adamın suyuna gitmeye karar vererek üzerini değişip yatağına uzanmıştı.

Selim sinirle merdivenlerden aşağıya inerken kardeşiyle karşılaşmıştı. Onun da kendisi gibi sinirli olduğunu görünce duraksamıştı.

“Seyhan, ne oluyor?” Seyhan söylenerek merdivenlerde durunca Selim onun yanına inmişti.

“Yok bir şey abi, sinirlerim bozuk,”

“Kötü bir şey mi oldu?” genç adamın sorusu ile Seyhan sıkıntıyla iç çekmişti.

“Önemli değil, halledilmeyecek konu da değil.” Selim kardeşinin omzuna elini koyarak nefesini dışarıya vermişti.

“Hadi biraz dertleşelim, ne zamandır abi kardeş konuşmuyoruz.” Seyhan başını sallarken ikili çiftliğin arka bahçesinde ki masaya geçerek oturduklarında onları uzaktan gören Emine Hanım yanlarına gelmişti.

“Çay içer misiniz, yeni demlemiştim.” Kadının sözleri ile ikili hafif gülümsemişti.

“Bu saatte çay mı demledin Emine abla, olur birer bardak içeriz.” Selim’in yumuşak ses tonuyla kadın hafif gülümsemişti. Onun gülümsemesi ile Selim de kadına gülümsedi. Az önceki siniri az da olsa gitmişti ama sinirini başkasından çıkarmak ona göre değildi.

“Anlatmayacak mısın?” Seyhan abisinin sorusu ile öne doğru eğilerek iki eliyle yüzünü sıvazlamıştı.

“Kıvırcığın biri aklımı karıştırıyor,” Selim kardeşinin birden açıklama yapması ile duraksamıştı. Seyhan’ın direteceğini düşünürken hemen dökülmesi beklediği bir şey değildi.

“Kıvırcık mı? Ben yanıyor muyum?” Seyhan abisine cevap vereceği sırada Aslı’nın elinde tepsi ile yanlarına doğru geldiğini görünce duraksamıştı. Selim kardeşinin baktığı yöne bakışlarını çevirdiğinde duraksamıştı. Kardeşi kıvırcık demişti ama Aslı’nın saçları dümdüzdü.

“Afiyet olsun,” diyerek yanlarından ayrılırken Seyhan genç kız kapıdan içeriye girip gözden kaybolana kadar kızın arkasından bakmıştı.

“Seyhan, abicim ne oluyor?”

“Bende bilmiyorum, bir bilsem sana da söylerdim.” Seyhan’ın çıkışı ile Selim geriye yaslanmıştı. Başını iki yana sallayarak çayından bir yudum almıştı. Anlaşılan kardeşi konuşacak havasında değildi. Konuyu değiştirmeye karar vererek işlerin nasıl olduğunu sormuştu. İkili derin bir sohbete dalarken odalarına çekildiklerinde gece yarısını geçmişti.

***

Genç adam uzandığı yerden doğrularak tutulan sırtını gerinerek rahatlatmaya çalışmıştı. Gece Elmas’ın yanına gitmeyerek salonda ki kanepeye uzanmıştı. Çiftlikte birçok oda olmasına rağmen o düşüncelere dalarak sabaha kadar oturmuştu. Ne zaman daldığını hatırlamasa da kararı kesindi. İkizler en kısa sürede gerçeği öğrenecekti. Derin bir nefes alarak yerinden kalkıp merdivenlere yönelmişti. Kolunda ki saatine baktığında sabahın sekizi olduğunu görünce etraftaki sessizlikten hoşlanmamıştı. Bu saatte ev halkı uyanmış olurdu. Odasının kapısına geldiğinde duraksayarak üst kattan bir ses duymaya çalışmıştı. Ses gelmeyince çocukları merak ederek yönünü üst kata çevirmişti. Merdivenlerin başında ki kapının kolunu aşağıya indirdiğinde kolaylıkla açılan kapı rahat bir nefes almasını sağlamıştı. Daha önce açık olan merdiven çıkışındaki kapıyı yıllar önce kendisi taktırmıştı. O zamanlar üniversite öğrencisiydi. Babasına özel alan istediğini söylediğinde yaşlı adamın onunla şakalaştığı an hala gözünün önündeydi.

Babası kaşlarını çatarak ‘okulda kız mı buldun da özel alan istiyorsun,’ diye ona söylenirken Selim o zamanki utancını hala hatırlıyordu. O sadece derslerine daha iyi çalışabilmek için sakin bir alan istemişti. Şimdi ise o dairenin eski halinden eser kalmamıştı. Dilay kendi sığınağını çocukları için bir yuvaya çevirmişti. Sessiz olmaya çalışarak kapıyı kapattığında evin içinde bir hareketlilik beklemiş ama göremeyince çocukların odasına doğru ilerlemişti. Kapıyı açacağı zaman diğer odanın kapısının açıldığını görünce bakışları o tarafa dönmüştü. Yeni kalktığı belli olan genç kızın bir eli gözünde esneyerek kendisine baktığını görünce kızın neredeyse çığlık atacağını fark edince eliyle sakin olması için hemen araya girmişti.

“Selim Bey?” Aslı’nın şaşkın hali genç adamı normal bir zamanda güldürebilirdi ama Selim’in dikkatini çeken şey dümdüz olan saçların lüle lüle omuzlarından aşağıya salınmasıydı. Selim şaşkındı, kızın saçlarının kıvırcık olması beklediği bir şey değildi. Seyhan’ın sözleri beyninde yankılanırken gözleri daha da büyüdü.

“Selim Bey, bir şey mi oldu?”

“Önemli bir şey yok Aslı, sadece ikizleri görmek istedim.” Aslı başını sallarken yüzüne düşen ası buklelerini kulağının arkasına çekmeye çalışıyordu. Çocukların odasına gireceği sırada duraksayan genç adam Aslı’ya dönerek hafif gülümsemişti.

“Aslı, sana bir abi tavsiyesi vereyim, saçlarını doğal halinde bırak. Böyle daha güzeller. Her şey doğal haliyle güzel görünür.” Selim’in sözleri ile şaşkına dönen genç kız ne söyleyeceğini bilememişti. Duvardaki aynaya baktığında saçlarına uzun zaman sonra dikkatle bakmıştı. Saçlarının bakımı kolay değildi. Özellikle her zaman bir saate yakın düzleştirmekle uğraşıyordu. Başını iki yana sallayarak odaya giren adama döndüğünde adamın endişeyle odadan çıktığını görmüştü.

“Çocuklar nerede Aslı?”

“Odasında değil mi?”

“Yoklar,” derken Selim içine oluşan korkuya anlam verememişti. O anki panikle Aslı da odaya girerek çocuklara bakmıştı ama onları göremeyince hemen Dilay’ın odasına yönelmişti. Selim ondan önce davranarak hızla odaya girmişti. Dilay odanın kapısının hızla açılmasıyla yerinde doğrulurken Selim’in “Çocuklar yok,” sözleri ile kaşlarını çatmıştı. Selim çocukları Dilay’ın yanında uyurken görünce yaşadığı rahatlamayı kimseye anlatamazdı. Özellikle dün gece Elmas ile tartıştıktan sonra onun çocuklara bir şey yapmış olabileceğini bile düşünmüştü.

“Neler oluyor?” Dilay kızgın bir şekilde genç adama bakarken Selim’in bakışları ikizlerin üzerinde dolaşıyordu. Aslı da ikizleri görünce derin bir rahatlama yaşarken Selim’in davranışına ise şaşkındı. Adam resmen endişeden ikiz saniyede deliye dönmüştü.

“Odamdan dışarıya çıkar mısın?” Dilay’ın buz gibi sesi karşısında kendisine gelen Selim derin bir nefes alarak hızla odadan çıkıp salona geçmişti. Dilay üzerine sabahlığını alarak kapıya yönelmişti. Aslı’ya ikizlerin yanında kalmasını söyleyerek odadan çıkarken Selim’in karşısında kollarını bağlayarak durmuştu.

“Bir açıklama bekliyorum,”

“Özür dilerim, odana o şekilde dalmak istemezdim. İkizlere bakmak istemiştim.”

“Burası öyle girip çıkabileceğin bir yer değil Selim, özellikle sabahları,” dediğinde Selim sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti.

“Bak, gerçekten özür dilerim. Dün geldiğimizden beri buraya aşağıya inmediniz. Çocukları görmek istedim. En azından onları uyurken görmek hakkım,” dediğinde Dilay başını iki yana sallamıştı. Ne söyleyeceğini nasıl cevap vereceğini bilmemişti. Aralarında ki sorunu çocuklara yansıtmak istemiyordu. Ama Selim onu zorluyordu.

“Tamam, önce bir çocuk psikiyatrisi ile konuşalım, ondan sonra onlara gerçeği söyleriz. Ama bir daha buraya çıkmanı istemiyorum.”

“O zaman sende çocukları buraya tıkarak onları görmemi engelleme,” Selim’in ani çıkışı ile Dilay kaşlarını çatmıştı.

“Bunun hoşuma gittiğini mi sanıyorsun. Sen ve sevgilin geldiğinizden beri çocukları küçücük bir alana tıkmak zorunda kaldım. Siz gelmeden önce çocukların bahçeden eve girmezdi. Şimdi ise korkudan onları gözümün önünden ayıramıyorum.””

“Onları benden korumana gerek yok.” Selim’in sesi sert çıkmıştı. Aynı sertlik genç kadının sesine de yansımıştı.

“Senden koruduğumu kim söyledi?” Dilay bir elini dağınık saçlarına götürerek onları geriye doğru çekmişti. Selim kadının sözleri ile duraksamıştı. Bakışları kapı ağzına döndüğünde ise iki küçük kafa ile karşılaştı.

“Ayne?” ikizler yanlarında mahcup bakışlarla kendisine bakan Aslı’nın yanında kendilerine bakıyordu.

“Uyandınız mı çocuklar, hadi Aslı ablanızla yüzünüzü yıkamaya gidin.” Dilay sakin olmaya kendini zorlayarak çocuklara gülümsemişti.

“Selim amcayla kavga mı ediyoydun?” Süreyya’nın sorusu ile genç kadın hemen toparlanarak onların yanına gitmişti. İkizlerin önüne çökerek göz hizasına geldiğinde ikisini de kollarının arasına almıştı.

“Olur mu öyle şey canım, Selim amcasınız sizi görmeye gelmiş, bende uyuduğunuzu söylüyordum.”

“Ama sen kızdın ona…”

“Sizi uyandırmak istedi ondan biraz kızmış olabilirim ama hemen geçti. Hadi siz üzerinizi değiştirin bende kahvaltı hazırlayayım.”

“Dedemle yiyeceğiz değil mi?” Süha araya girerken Süreyya bakışlarını Selim’e dikmişti. Selim kızının hayran bakışları karşısında dayanamayarak ona doğru yaklaşmıştı. Dilay adamın yaklaşması ile geri çekilirken Selim ve çocukları izlemeye başlamıştı. İçinden adama engel olmak gelmemişti. Bakışları duvarın dibindeki küçük konsolun üzerinde duran babası ile kendi fotoğrafına takıldığında yutkunmadan edememişti. Babasını çok özlemişti. Kendisine sıkıca sarılması için nelerini vermezdi. Sanki babası kendisine resimden gülümsüyordu. Gözlerinin yaşarmasıyla hızla bakışlarını kaçırmıştı. Selim ve çocukların konuşması devam ederken izin isteyerek üzerini değiştirmek için odasına gitmişti. Kapıyı kapatır kapatmaz sırtını kapıya vererek yere çökerken sessiz gözyaşlarını dökmeye başlamıştı. Gün içinde babasının mezarına gitmeye karar veren genç kadın bir süre sonra kendini toparlayarak hızla yerinden kalkmıştı. Üzerini değiştirdikten sonra odasından çıktığında çocukların odasından gelen seslere kısa biran kulak kesildi. Selim ikizlerin üzerini değiştirmeye yardım ediyordu. Daireden hızla çıkarak aşağıya inerken alt kattaki odasından çıkan Elmas ile göz göze gelmişti. Elmas’ın yüzü oldukça sinirli görünüyordu.

“Amacına ulaşamayacaksın!” Dilay’ın yanından sessizce geçip gitmesine daha da bilenen Elmas konuşmuştu.

“Anlamadım?”

“Saf ayağına yatıp Selim’i elde edemeyeceksin.” Dilay kadının sözleri ile ters bir şekilde ona bakmıştı.

“Selim’i elde etmek isteyen kim? Al senin olsun,” dediğinde alay edercesine gülümsemişti.

“Sakın hevesleme Dilay, çocuklarını da kocamdan uzak tut!” Elmas’ın sözleri karşısında dişlerini sıkan genç kadın bir adım kadına doğru adınca Elmas geri adım atmıştı. Merdivenlerden gelen ayak sesine dönen ikili gelenlere dikkat kesilirken, Selim’i kucağında ikizlerle merdivenden inerken görün Elmas öfkeyle öne çıkmıştı.

“Sabah sabah ne işin vardı yukarıda?” Elmas’ın sorusuyla Selim kadına gözlerini dikerek baktı.

“Elmas!” Selim’in uyarıcı ses tonuyla genç kadın susmak zorunda kalmıştı. İkizler Elmas’ı gördüğü için annesine gitmek isterken Dilay ikizleri kendi kucağına alarak merdivenlere yönelmişti. Selim itiraz etmek isterken Dilay ona aldırış etmeyerek merdivenlerden inerken kollarında ki çocukları olabildiğince sıkı tutmaya çalışıyordu. Seyhan’ın kendisini görmesiyle yanına gelmesi bir olmuştu.

“Abla, neden çocukları kucağında merdivenlerden indiriyorsun? Ya düşerseniz,” diyerek küçük oğlanı kucağına aldı. Dilay ona minnetle bakarken ikili salona geçmişti. Her zamanki gibi koltuğunda oturan Mehmet Bey torunlarını görünce keyifle onlara seslenmişti. İkizler dedelerine koşarken Dilay oldukça endişeliydi. İçi hiç rahat değildi. Bir süre salonda dedesi ile vakit geçiren ikizler annelerinin seslenmeleri ile ona dönmüştü. Hep beraber masaya geçtiklerinde konuşan sadece çocuklardı. Büyükler sessizce kahvaltısını yaparken Dilay Mehmet beye dönerek konuşmuştu.

“Baba bu gün ikizleri sana bırakabilir miyim?” Mehmet Bey genç kadının sözleri ile şaşırmıştı. Dilay çocukları sadece bir nedenle kendisine bırakırdı.

“Yalnız gitme kızım,” Mehmet beyin uyarısı ile Dilay bakışlarını kaçırmıştı. Yaşlı adam ikizlere dönerek dikkatlerini kendi üzerlerine çekmişti.

“Ne dersiniz çocuklar dedenizle at binmeye gidelim mi?” Seyhan ablasına bakarak iç çekmişti.

“Abla, bende seninle geleyim mi?” o da anlamıştı genç kadının mezarlığa gideceğini.

“Gerek yok Seyhan, ben tek giderim.”

“Ama, hala güvenli değil,” derken Selim merakla kardeşine bakmıştı.

“Nereye gideceksin?” Selim daha fazla dayanamayarak sormuştu. Dilay ona kaşlarını çatarken Elmas genç adamın sorusundan hoşlanmayarak araya girmişti.

“Sana ne Selim, nereye giderse gitsin,” dedi. Selim onu umursamayarak devam etmişti.

“Önemli bir işin varsa ikizlerle ben ilgilenebilirim.” Adamın sözleri ile Dilay tabağında olan bakışlarını hızla ona çevirmişti. Bir Selim’e bir de yanında kendisine öldürecek gibi bakan kadına bakıyordu. Başını iki yana sallayarak hafifçe gülümsemişti.

“Ben çocuklarımı babama emanet ettim, ona yardım etmek istersen sen bilirsin. Tırnakları kırılırsa hesabını verirsiniz.” Genç kadın sandalyesinden kalkarak ikizlerin önüne diz çöktü.

“Annenizin işi var bu gün çocuklar, siz dedenizle kalabilirsiniz değil mi?” ikisi de hızla başını sallarken Dilay onları öperek kapıya yönelmişti. Selim genç kadının arkasından bakarken Mehmet Bey üzgün bakışlarını kaçırırken Seyhan’a dönerek konuşmuştu.

“Sen adamlara söyle, uzaktan izlesinler kızımı, tek gitmesi tehlikeli.”

“Baba, nereye gidiyor? Neden bu kadar endişelendin?”

“Babasına gidiyor oğlum, oralar tekin değil.” Elmas merakla dinlerken anlamaya çalışıyordu. Kadının gittiği yerin neden bu kadar önemli olduğunu merak ediyordu. Seyhan’ın kalkması ile gözler ona dönmüştü.

“Ben ablama bir bakayım,” diyerek salondan çıkarken Selim konuşan çocuklara dönmüştü.

“Doydunuz mu çocuklar, doyduysanız hadi üzerinizi değiştirelim.” İkizler yerlerinden kalkarken Selim de izin isteyerek onların arkasından gitmişti. Masada Mehmet Bey ve Elmas kalmıştı. Elmas’ın gözlerinde ki hırs adamı endişelendirmeye yetmişti. İkizlerin arkasından attığı bakışlar adamın hoşuna gitmemişti.

“Gözlerine dikkat et kadın, o aklından geçenlerin ne olduğunu tahmin ediyorum. Sakın torunlarıma yaklaşayım deme. Yoksa oğlumun karısı demem yakarım canını.” Kadın adamın bakışlarından çekinerek hızla yerinden kalkmıştı. Salondan koşar adım çıkarken çalan telefonuna cevap vermek için hızla odasına girmişti.

***

Genç kadın arabasıyla ağır bir şekilde yolda ilerlerken sıkıntıyla iç geçirmişti. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra demir kapılardan içeriye girerek ağır adımlarla sıralı mezarların arasından ulaşmak istediği mezara ulaştığında elinde ki çiçeği kenara koyarak anne babasına selam vermişti. Uzun zamandır yanlarına gidemediği için içi acırken üzüntüyle gözlerini yummuştu. Mezarlıkta uzun ağaçların üzerinde uçuşan kuşlardan başka ses yoktu. Elinde ki poşetteki küçük el çapasını alarak köklü çiçeği dikmek için küçük bir çukur açarken bir yandan da ailesi ile konuşuyordu.

“Sizi çok özledim babacım, erken beni bıraktınız.” Genç kadının yanağından aşağıya bir damla düşerken bir yandan dua okuyor diğer yandan çiçeğe can suyu veriyordu. İşini bitirdiğinde ellerini yıkayarak yeniden ellerini açmıştı. Ezbere bildiği Yasin-i şerifi okurken etrafta yükselen kuş sesleri ile dikkati dağılmıştı. Son ayetleri okurken kulağına araba sesi gelmişti. Süreyi bitirerek ellerini açıp küçük sureleri okuyup ölülerinin ruhlarına hediye ederken duasını bitirmişti. Amin diyerek elini yüzüne sürüp arkasını dönerek kapıya doğru ilerlemeye başladı. Birkaç mezar geçtikten sonra ileride olan kişiyle duraksamıştı. Şaşkınlıkla etrafına bakınırken yutkunmadan edememişti.

Etrafına dikkat ederek yolundan ilerlerken kulaklarına gelen seslenme ile yerinde duraksamıştı. Adımları ileri gitmek için sabırsızlansa da bir türlü uzaklaşacak adımı atamıyordu. Gözlerini kapatarak gelecek olanı beklemeye başladı. Omzuna koyulan elle irkilirken ağır bir şekilde arkasını dönerek ıslak gözlerini elin sahibine dikmişti.

“Beni mi takip ediyorsunuz?”

***

Sizce kiminle karşılaştı? yorum yaparsanız sevinirim. Bir de reklama tıklamayı unutmayın! En azından küçük bir yardımda bulunun! Teşekkürler. Haftaya görüşmek üzere!

6.BÖLÜM <<<<< —— >>>>> 8. BÖLÜM

18114cookie-checkDilay Hanım 7. Bölüm

16 yorum

  1. Selim salağı ne zaman elmasın ne mal olduğunu görüp kapının önüne koyup Dilayın değerini anlayıp kendini affettirmeye uğraşacak?

  2. Ya Selimi anlamıyorum Dilay gibi bir kadını istemeyip nasıl Elmas gibi bir kadınla birlikte oluyor ve Dilayı karısı olarak istemeyip nasıl Elmas gibi bir kadına Karım diye biliyor. Yaptıklarına, söylediklerine rağmen nasıl Elmasa ciddi anlamda birsey demiyor ve hala hayatında tutuyor. Çok tuhaf Elmasa karşı bir mecburiyeti felan mi var diye düşünüyorum.

  3. Emeğine sağlık cook güzel olmuş Dilay mezarlıkta seyhanla karşılaştı dicektim ama siz demesi kafamı karıştırıyor engin olabilir ama Selim olmaz elmas kötü ama bisi Yapamaz bence Dilay gibi biri varken elmas gibi birine karım demesi şaşırtıcı doğrusu bölümleri sabirsizlikla bekliyorum

  4. Ellerine sağlık bölüm çok güzeldi.Gelen kim çok merak ettim acaba Engin bey olabilir gelen

  5. Seçimdir bence yine de yazarımız,bilir…..ellerinize emeğinize sağlık muhteşem bir bölüm olmuş yine yine ❤❤❤❤❤

  6. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ şu Selim nasıl hala Elmas’a karın deyip yanında tutuyor ya onca lafını duydu hala 😡 bence elin sahibi Engin❤️ Aslı kıvırcık daha iyi düzleştirme:D❤️ Elmas daha çok kötülük yapacak bu amcasını bile bulur Dilay’in çocukları kacirmasina yardım bile edebilir belli olmaz 😡

  7. Kim acaba merak ettim bu arada séljmin anlına salak yazıp gezdirmek istiyorum .çok güzel bir bölümdü emeğinize sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir