Cesur 11. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Bu gün yorucu bir gün geçirdim. Sabahtan beri ancak yeni oturabildim. Bölümü umarım seversiniz. Keyifli okumalar!

***

Servet Bey son kontrolleri yaptıktan sonra odadaki herkesi eve gitmeleri için ikna ederken Ayşem Hanım torununu bırakıp gitmeye yanaşmıyordu. Cesur kızıyla kendisinin kalacağı konusunda annesiyle atışsa da Ayşem hanımın inadı galip gelmişti. Çisil ablasını eve götürerek dinlenmesini sağlamıştı. Servet Bey de karısı hastanedeyken eve gitmek istememişti. Yaşlı adam kadının itirazlarına karşılık “Kırk beş yıldır biz hiç ayrı uyuduk mu Ayşem?” diye sorduğunda kadın utançtan kıpkırmızı olmuştu. Cesur kızına döndüğünde onun şaşkınlıkla dedesine baktığını görünce gülmemek için kendisini zor tutmuştu.

“Servet Bey o nasıl söz?”

“Ben anlamam, ya sende eve gelirsin ya bende kalırım,” dediğinde Cesur annesine dönerek konuşmuştu.

“Anne babam haklı burada kalsan da bir şey yapmayacaksın. Hem bu akşam ben burada kalırım yarın erkenden sen yanında durursun. Ben hastalarla ilgilenirken istediğin kadar torununla vakit geçirirsin.”

“Oğlum benim içim rahat etmez,” diyen kadını oturduğu yerden kaldırarak tepesini öpmüştü.

“Hadi anacım sen gitmezsen babamda buralarda sefil olacak, hadi siz eve gidin,” dediğinde Ayşem Hanım kocasına kısa bir bakış atmıştı. Adamın yorgun olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Kocasına kıyamayarak üzgün bir şekilde başını salladı.

“Ama bir şey olursa hemen beni arayacaksın.” Kadının sözlerini onaylarken Servet Bey karısını kolunun altına alıp odadan dışarıya çıkmıştı. Saat gece on civarıydı. Cesur kızının yanına oturduğunda Ayşem kendini daha fazla tutamayarak gülmeye başladı.

“Neye gülüyorsun?” genç kız gülmenin tozunu kaçırınca yarası acımıştı.

“Dedem ile babaannem çok tatlıydı. Bunca yıldan sonra dedemin karısına olan sevgisi hemen anlaşılıyor.”

“Ne sanıyorsun kızım, Servet Bey Ayşem Hanım için ailesini karşısına almış adamdır. Dedemler ben doğana kadar onlarla konuşmadı.” Ayşem şaşkınlıkla babasına bakmıştı.

“Dedem babaannemi kaçırdı mı?” Cesur derin bir iç çekerek kızının gözlerine bakmıştı.

“Babam annemi görünce işte bu benim evleneceğim kadın demiş. O zamanlar babamın durumu çok iyi değildi. Dedem zengindi ama oğluna istediğini yaptırmak için ona yardım etmiyordu. Başarılı bir doktordu ama… Annemi istemiş dedemden, dedem vermemiş. Babamda durur mu annemi ikna etmiş bu kez gizlice evlenmişler. Dedemin karşısına el ele evlenmiş olarak çıktılar. Dedem delirmiş, sonrada annemle babamı evden kovmuş. Tabi bu durumda babamın babası da aynı şekilde onu evde istemedi. Meğer babamı başka biriyle evlendirmeyi planlıyormuş. Babam Ayşem’i istemiyorsanız ben yokum diyerek annemle evden ayrıldı. Sonra bu hastanede iş buldu. O zamanlar burası o kadar büyük değildi. Küçük bir muayene gibi bir yerdi. Zamanla babam sayesinde adını duyurdu. Ben doğunca annem babası ile barışması için baskı yapmaya başladı babama. Sonra Çisil doğdu. Baktılar olacak gibi değil annemle babama yıllar sonra el öptürdü dedem. Sonra bu hastaneyi almak için babama şartlar karşılığında para vermiş. Sonrası da hastane gittikçe büyümeye başladı. Babam için annem bir yana dünya bir yanadır. Bizi gözden çıkarır ama annemin tek damla gözyaşına dayanamaz.” Ayşem babasından dinledikleri ile buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Biz neden şanssızız baba?” Cesur kızının elini tutarak gözlerinin içine bakmıştı.

“Bunu nereden çıkardın?”

“Şu halimize bak, ben sevdim sandım ama acı gerçeği çok sonradan anladım. Sen ise annemi sevdin ama ona aşık olmadın… Değil mi?” Cesur ilk kez kızının bu kadar açık konuştuğunu duyuyordu.

“Serkan sana göre biri değildi Ayşem, sana karışmak istemedim ama gerçeği göreceğini biliyordum.”

“Peki sen ve annem?” Cesur kızından bakışlarını kaçırırken Ayşem avucunda ki eli sıkmıştı.

“Bu konuda konuşmak istemiyorum.””

“Neden? Artık büyüdüm baba, annemle benim yüzümden evlendin değil mi?” Cesur kızının sorusu ile kaşlarını çatmıştı.

“Tabii ki hayır, senin varlığını evlendikten sonra öğrendim. Annene aşık olmayabilirim ama onu seviyordum. Sıkıcı hayatıma renk katmıştı. O kadar dışa dönük neşeliydi ki karamsar ruhuma iyi gelmişti.”

“Ama ailenden uzak durdun.” Cesur kızına nasıl anlatacağını bilemiyordu. Bu konuları konuşmak istemese de Ayşem’in üzüldüğünü görebiliyordu.

“Bak kızım, daha çok gençtim. Bir yandan okul bir yandan hastane, çok bunalmıştı. İster duygusal boşluk de ister kaçış ne dersen de ama annenle evlendiğime asla pişman olmadım. Bu konuyu lütfen kapatalım. Senin üzülmeni istemiyorum. Annen iyi bir insandı.” Ayşen babasının sözleri ile derin bir iç çekmişti.

“Emin misin baba, çünkü teyzem onun hakkında pekiyi şeyler anlatmıyordu.”

“Teyzen anneni kıskanıyordu. Onun söylediklerini aklından çıkar.” Odada kısa bir sessizlik olduktan sonra adam düşünceli bir şekilde pencereye doğru başını çevirmişti. Kızının içini nasıl rahatlatabileceğini düşünüyordu.

“Sabah Aylin abla yanıma geldi,” dediğinde Cesur hızla kızına başını çevirmişti.

“Öyle mi, sana bir şey dedi mi?” Ayşem babasının heyecanı karşısında gülümsemişti.

“Bana kötü bir şey yaptı mı diye sorman gerekmez miydi?” dediğinde Cesur omzunu silkeleyerek kızına kaşlarını çatmıştı.

“Aylin öyle biri değil, bana kızgın olsa da senden acısını çıkartacak karakterde değil. O hayatında görebileceğin en iyi niyetli kadındır.”

“Onu neden hiç aramadın baba?” Cesur kızın sorusu ile yüzünü asmıştı. Gözlerinde ki üzüntüyü kızının görmesini istememişti.

“Cesaret edemedim sanırım. Aylin’in yeri benim için her zaman farklı olmuştu.” Ayşem babasının elini kavrayarak dikkatini üzerine çekmişti.

“Kalbini almak kolay olmayacak baba, Aylin abla çok yara aldı.”

“Sana ne anlattı?”

“Bir şey anlatmadı, benim uyuduğumu düşünüyordu. Ama bir şey dikkatimi çekti baba,” dediğinde Cesur merakla kızını dinliyordu.

“Ne?”

“Annemle arasında kötü şeyler olmuş olmalı, anneme duyduğu nefreti hissettim.”

“Saçmalama Ayşem, Aylin anneni tanımıyordu. Onu uzaktan birkaç kez benim yanımda görmüş olmalı ama onlar hiç konuşmadı.”

“Belki de senin haberin olmadan konuştular baba, ne olduysa Aylin abla bu yüzden bile seninle barışmayabilir,” dediğinde Cesur’un aklı karışmıştı. Genç adam o zamanları düşününce Aylin’le karısıyla tanıştıktan sonra eskisi kadar sık vakit geçirmediğini hatırlamıştı. Daha o zamanlarda genç kadına haksızlık yapmıştı. Aylin insanlarla muhabbet kurmakta her zaman zorluk çekiyordu. Genç adam onun kabuğunu kırmak için ne kadar uğraştığını hala hatırlıyordu. Buna rağmen yine onu yüzüstü bırakanda kendisi olmuştu. Sıkıntıyla boştaki eliyle yüzünü sıvazladı.

“Ne yapacağımı bilmiyorum.”

“Ona yakın davranmaya çalış, kolay olmayacaktır ama kadınlar kendine yakın davranan eski arkadaşlarına yelkenleri kolay indirebilir.”

“Aylin indirmez, Aylin kolay affetmez.”

“Bu kadar karamsar olma baba, aradan yıllar geçti. Dün uyuduğumu sandığında saçlarımı okşadı. Sana kızgın olsa da hala senden olanlara sevgisini gösterebiliyor. Gerçi gizli yapıyor ama açığa çıkmak için bekliyor bir yerlerde.”

“Ayşem sen iyi misin? Seni duyanda aramızı yapmaya çalıştığını düşünür.” Cesur şüpheyle kızına bakarken gözleri büyüyerek yerinden kalkmıştı.

“Neden olmasın, harika bir kadın. Oldukça güzel ve başarılı da…”

“Saçmalama Ayşem!” Cesur’un sesi oldukça sert çıkmıştı. Ayşem babasının telaşından onu umursamamıştı bile. Babası ne zaman düşünceleri açığa çıksa bu şekilde sert olurdu.  Babasının çıkışına aldırmayarak gözlerini yummuştu.

“Bana bak Ayşem, sakın kendi kafana göre iş yapma.”

“Tamam, uyuyacağım,” dediğinde Cesur kızına şüpheyle bakmıştı. Genç kız bir süre sonra yorgunluktan uyuya kaldığında Cesur odada ki kanepeye geçerek uzanmıştı. Bir eli gözlerinin üzerinde öylece düşünürken kapının tıklatılması ile yavaşça yerinden doğrulmuştu. Kızı uyanmaması için sessiz olmaya çalışıyordu. Kapıyı araladığında elinde iki fincan kahve ile duran adama tek kaşını kaldırarak bakarken Cesur, adam sevimli olmaya çalışan bir gülümseme ile Cesur’a “Merhaba, size kahve getirdim,” dediğinde Cesur kapıdan dışarıya çıkarak odanın kapısını kapatmıştı.

“Ayşem uyuyor, onu uyandırmayalım,” dediğinde genç adamın elinde ki kahveyi alarak kapı önünde duran koltuklardan birine oturdu.

“Bu gece nöbetçiyim de boşluk bulunca size bir bakayım dedim.” Cesur genç adama kısa bir bakış atarak önüne dönmüştü.

“Teşekkür ederim, ablan kadar düşüncelisin,” dediğinde Serdar’ın gözleri parlamıştı.

“Öyle mi? Ablam gibi olabilir miyim bilmiyorum ama bundan gurur duyardım.” Serdar’ın iç çekmesi ile Cesur hafif gülümsemişti. Genç adamın ablasına hayran olduğu her halinden belli oluyordu.

“Ablan nasıl? Bana çok mu kızgın?” Serdar gelen soruyla şaşırmıştı. Bakışlarını Cesur’a çevirdiğinde Cesur onun ifadesine gülmüştü.

“Şey…”

“Sana anlatmış olmalı, eskiden iyi arkadaştık.” Serdar ağzının içinden homurdansa da genç adama cevap vermişti.

“Sizin adınızı pek anmadı açıkçası. İlk kez adınızı Soner Bey’e vurduğunuzda duydum.” Cesur gerilmişti. Başını sallayarak “Anlıyorum,” dedi.

“Onun pek arkadaşı yoktur, bu yüzden sizinle arkadaş olmuş olması bana garip geldi açıkçası. Ablam kapalı bir kutu gibidir, kutunun içini kimseye göstermez.” Cesur adamı onaylarken bir zamanlar o kuyunun kapağını sonuna kadar açtığını hatırlayınca üzülmüştü. Aylin o gittikten sonra eski haline dönmüş olmalıydı.

“Onu yeniden gördüğüme çok sevindim. Eminim yakında yine arkadaş oluruz,” dediğinde Serdar başını iki yana salladı.

“Sanmıyorum, adınızı bile anmıyor. Onun kabuğundan çıkmasını en çok ben isterim ama artık mümkün olmadığını düşünüyorum.”

“Neden evlenmedi?” Serdar adamın sorusuyla gerilmişti. Ablasının evlenmek istememesinin en büyük nedeni kendisiydi, bunu biliyordu ama altında gizli bir gönül acısı olduğunu da düşünmeden edemiyordu. Özellikle son zamanlarda bundan daha da emin olmaya başlamıştı.

“Bilmem, hiç sormadım. Ama tahmin ettiğim bir şey var,” dediğinde Cesur gizemli konuşan Serdar’a kaşlarını çatmıştı.

“Benimle oyun oynama çocuk, kaç yaşındasın sen?”

“Yirmi yedi, çocuk değilim,” dediğinde Cesur başını sallamıştı.

“Aylin’in senin yaşında kardeşi olduğunu bile bilmiyordum,” Cesur hayıflanır gibi konuşurken Serdar elinde ki kupadan bir yudum kahve içerek iç çekti.

“O benim ablamdan ziyade annem gibidir, bu yüzden ona yaklaşırken üzmemeye dikkat ederseniz sevinirim. Ablamın sizin tarafınızdan yeniden üzülüp hayal kırıklığına uğramasını istemiyordum. İlk seferinde neredeyse onu kaybediyordum, bu kez buna izin vermem.” Cesur şaşkınlıkla yanından kalkan adama bakmıştı. Adamın son sözleri ile iyice kaşları çatılırken “Ne demek istedin?” diye sordu. Serdar ona cevap vermeden hızlı adımlarla oradan ayrılırken Cesur’un aklı karma karışıktı. Elinde ki kahvesi ile odaya girdiğinde hala Serdar’ın son sözlerini düşünüyordu. Bilmediği bir şey vardı ve bunu er ya da geç öğrenecekti.

Kızının hala uyuduğunu gören Cesur pencerenin kenarına giderek dışarıda ki hareketliliğe bakmıştı. Saat gece yarısına gelmesine rağmen hastane acili hareketliydi. Kahvesi bitince dinlenmek için yeniden kanepeye yönelmişti. Kızının ilacını vererek kendini uykuya teslim etmişti.

***

Genç kadın uyuyamayacağını biliyordu. Aklı başka yerdeyken uyumasına imkan yoktu. Bilgisayarının başına geçerken çevrimiçi günlüğünü açıp yazmaya başlamıştı. Kimse onun yazdığını bilmezdi. Aylin’in yanında olan arkadaşları olmasa da yazdığı blogta ona destek olan, tavsiye veren birçok okuru vardı. Onlarla dertleşmek Aylin’e iyi geliyordu.

Bu gün yine onunla karşılaştım’ diye başlık atan genç kız içerik olarak yazmaya başlamıştı.

Yıllar sonra onunla göz göze geldiğim ilk zamandan daha da canım yandı. Bu gün ondan olanın canımı yakmasına izin verdim. Biliyorum, bu düşüncem yanlış ama kendime engel olamıyorum. Tek tesellim o kadına benzeyen hiçbir yanının olmaması. Hislerime ihanetin kanlı canlı ispatı bu gün gözlerimin içine öyle bir baktı ki nefes almakta zorlandım. En zoru da onun suçu olmadığını bilmeme rağmen kendime engel olamıyorum. Kimse anne babasını seçemez, biliyorum ama içimdeki yangın adalet duygularımı perçinliyor.

Saçına dokundum, ellerim yandı… 

Gözlerine baktım, içim kavruldu…

Kokusunu içime çektiğimde özlem duyduğum koku genzimi yakıp geçti.

Yine de huzurluyum, iyi olduğu için mutluyum.

İnsan kendini perişan eden hislerin katili mutlu diye mutlu olur mu? Kendime kızıyorum ama engel olamıyorum. Bazı gerçekler saklı kalmalı, ne kadar gerçeklerin gün yüzüne çıkmak gibi huyu olsa da benim gerçeklerim benimle mezara girecek. Bir daha ona güvenebilir miyim bilmiyorum ama denemeyeceğimi iyi biliyorum…

Bir kez kırıldı mı içinde taşıdığın güven ne yaparsan yap onu tamir edemezsin. En küçük şeyde sarsılır, sarsıntıyla paramparça olur.

Yine de ölmeden onu gördüğüm için mutluyum!

Genç kadın yazısını paylaşarak yanağından akan yaşı silmişti. İçi acıyordu. Uzaktayken dayanmak kolaydı ama bu kadar yakında olmak Aylin’e iyi gelmiyordu. Cesur’un kendisine olan davranışlarını yanlış anlamasına olanak yoktu. O kadar emindi ki arkadaştan daha ilerde duygu beslediklerinden, evlendiğini duyduğunda yaşadığı şoku, acıyı unutmasına imkan yoktu. Belki de çok gençtiler ama asla duygularla oynayacak kadar toy değildiler. Artık hiçbir şeyin öneminin kalmadığı o öğle arasını unutmasına imkan yoktu. Her şeye rağmen ona mutluluklar dilemek istediği o zamanı unutamazdı. Karısının iftiralarını unutmasına kalbi izin vermeyecekti. Derin bir iç çekerek kimsenin yazmasını beklemeden bilgisayarını kapatarak yerinden kalkmıştı. Salona geçerek televizyonu açtı. Ekranda çok sevdiği bir film oynuyordu. Aşk ve Gurur, filmini kaç kez izlediğini bilmiyordu ama şuanda onu izleyecek ruh halinde olduğunu düşünmüyordu. Televizyonu kapatarak bu kez radyoyu açmıştı. Kulaklarına dolan şarkıyla hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

Bu gece her şey Aylin’e karşıydı sanki. Önce film sonra da Cesur ile en çok dinlediği Bergen şarkısı genç kadını alt üst etmişti. Radyoyu kapatmaya gönlü el vermemişti. Sabaha çok kalmadığı için koltuğa uzanıp ağlayarak uykuya dalmıştı.

***

“Ablacım ben geldim,” Serdar eve girdiğinde radyo sesini duyunca ablasının kalktığını düşünmüştü. Salona geldiğinde ise iki büklüm olmuş uyuyan genç kadını görünce endişeyle ona yaklaştı.

“Abla?” Serdar hemen kadının alnına dokunurken ateşi olmadığını anladığında rahatlamıştı. Ablasının durumu hiç iyi görünmüyordu. Üzerini örtmeden uyuduğu için üşümüştü. Genç kadının omzunu hafifçe türden genç adam onu uyandırmıştı.

“Serdar geldin mi? Saat kaç?” dediğinde kolunda ki saate bakmaya çalışıyordu.

“Sen neden burada uyudun?” Serdar dikkatle ablasını incelerken kızaran gözlerini görünce içi acımıştı.

“Uyuya kalmışım canım,” dediğinde Serdar başını iki yana sallamıştı.

“Bunu kendine yapma abla, lütfen bu kadar kendini hırpalama.”

“Ben iyiyim canım, sadece duygu boşalması yaşadım. Sen beni düşünme. Nasıl gitti nöbet, var mı bir sıkıntı?” Serdar ablasının üzerine gitmemeye karar vererek ona ayak uydurmuştu.

“Gece iki tane bebiş doğdu. Görmen lazım çok tatlılardı,” dediğinde Aylin gülümsemeden edememişti.

“Bebekler temizdir, masumdur. Keşke hep bebek olarak kalsaydık,” diyen kadın kardeşinin de gülmesine neden olmuştu.

“Neden evlenmiyorsun abla?”

“Nereden çıktı bu?” Aylin kaşlarını çatmıştı. Genç adam ablasını kolunun altına alarak konuşmuştu. “Ne zamana kadar böyle sapsız üzüm olarak kalacaksın? Hala çok gençsin, kendi bebeklerin olabilir. Şu genlerini taşıyacak harika bebeklerin olmasını istemez misin? Üstelik dayısı bu kadar yakışıklıyken,” dediğinde Aylin istem dışı gülmüştü.

“Bebek sevmek istiyorsan her gün doğurttuklarını sev, olmadı kendin evlen,” dediğinde Serdar’ın yüzü asıldı.

“Onun yüzünden değil mi?” Aylin anlamaz bir şekilde kardeşine bakmıştı.

“Kim?”

“Cesur, seni böyle tek başına kalmaya iten şey Cesur’a olan aşkındı değil mi?” dediğinde Aylin hızla kardeşinin yanından kalkmıştı.

“Bunu sakın bir daha söyleme…”

“Neden, doğru olduğunu ikimizde biliyoruz.”

“Hiç bir şey bildiğin yok Serdar, benim ne yaşadığımı bilmiyorsun. Bu sözleri ne sen söyledin ne ben duydum.”

“Bu hislerini değiştirecek mi abla, kaçmak sevgini bitirecek mi? Kaç yıl oldu abla, kimseye yüz vermedin, kimseyi yanına yaklaştırmadın. Tek hayatın ev ve hastane, arada seni zorla dışarı çıkarmasam yaşama belirtisi göstermeyeceksin.”

“Serdar lütfen,” Aylin kardeşini susturmak istemiş ama Serdar da ayağa kalkmıştı.

“Bunu kendine neden yapıyorsun abla, sen cesur bir kadınsın. Birini sevmek suç mu ki saklıyorsun?”

“Suç, ben yanlış birini sevdim ve boyumun ölçüsünü aldım Serdar. Bir daha o hataya düşmeyeceğim.”

“Hata olduğunu nereden biliyorsun, ya o da seni severse?”

“Hayır!” Aylin o kadar ani çıkışmıştı ki Serdar bir adım geri gitmişti. Ablasını ilk kez bu kadar öfkeli görüyordu.

“Abla…”

“Sus Serdar, o beni sevmez, sevemez. Sevmeye çalışsa bile artık buna ben inanmam. O sevdiğini alıp hayatımdan çıkıp gitti. Onu affedebilirdim, karşıma geçip Aylin ben aşık oldum, başkasını seviyorum deseydi onu affederdim ama o sessiz sedasız hayatımdan çekip gitti. Asla bunu affedemem. En ihtiyaç duyduğum anda beni bıraktı. Arkadaş olarak yanımda kalsaydı bile razıydım ama o bunu da bana çok gördü.”

“Abla…” Serdar çıldırmış gibi konuşan kadını kollarının arasına çekerek sıkıca sarılmıştı.

“Sakinleş artık, merak etme sana yaklaşmasına izin vermeyeceğim. Sen yeter ki iyi ol, bu bana yeter.”

“İyi olacağım, sadece hazırlıksız yakalandım. Zamanla daha iyi olacağım,” dedi genç kadın. Buna her şeyiyle inanıyordu.  İkili bir süre daha sarılı kaldıktan sonra kahvaltıyı hazırlayarak karşılıklı sessizce kahvaltı yapmıştı. Aylin hastaneye, Serdar da odasına geçmişti.

***

Genç kadın hastaneye girip odasına doğru ilerlerken sekreterlerden biri toplantı olduğunu söyleyerek ona haber vermişti. Odasına giderek toplantı için hazırlanmış, gerekli olabilecek dosyaları alarak odasından çıkmıştı. Bu gün ilk kez Cesur’un yönettiği bir toplantıya katılacaktı. Heyecanını bastırmak için derin derin nefes egzersizi yapmaya başlamıştı. Bindiği asansör yönetim katına çıktığında dışarıda ki sekretere dönerek “Herkes toplandı mı?” diye sordu.

“Birkaç kişi hariç herkes toplantı salonunda Aylin Hanım,” Aylin aldığı cevapla toplantı salonuna girerken kendisine dönen başlarla selam vererek yerine oturmuştu. Her zaman Servet beyin sağ tarafında oturan genç kız ilk kez bu durumdan tedirgin olmuştu. Bölüm başlarında ki doktorla, alım satım müdürleri, masanın etrafında yerini almış kendi aralarında tartışıyorlardı. Herkes tanımadığı bu adamın hastaneyi nasıl yöneteceği konusunda endişeliydi.

“Siz ne düşünüyorsunuz Aylin Hanım?” Aylin kendisine yönetilen soru karşısında dalgınlıktan çıkmıştı.

“Anlamadım?”

“Aileye en yakın olan sizsiniz, Cesur Bey sizce hastaneyi yönetebilecek mi?” diye soran Kalp cerrahisinin başında ki doktora kısa bir bakış atmıştı.

“Cesur Bey bu hastaneyi herkesten iyi yönetir. Bu hastanenin her bir köşesini avucunun içi gibi bilir. Emin olun hastane daha başarılı olacaktır.”

“Bundan nasıl emin oluyorsunuz?”

“Cesur Beyi iyi tanırım, kafasına koyduğu şeyi yapar,” derken içinden de ‘en azından eskiden öyleydi’ diye söylenmişti.

“Bilmiyorum, hala kararsızım. Hiçbir tecrübesi olmayan genç birini başa getirdik, nasıl biri olduğunu bilmiyoruz. Hastane ekibini tanımıyor, doktorların ne istediğini nasıl anlayacak?” Aylin adamın sözlerine sinirlense de sakinliğini korumayı başarmıştı.

“Emin olun Cesur Bey sizin hakkınızda her şeyi çoktan öğrenmiştir. Adaletli bir yönetici olacağına inanabilirsiniz!” dediğinde kapıdan gelen sesle dişlerini sıkmıştı.

“Güzel sözlerin için teşekkür ederim Aylin,” diyerek Cesur başköşeye yerini almıştı. Bakışları masanın etrafındakilere dönerken kısa bir süre Aylin’in üzerinde kalmıştı. Genç kadının yerinden kıpırdanması ile önünde ki dosyaya dönerek konuşmaya başladı.

“Merhaba arkadaşlar, bu ilk toplantımızda beni tanımayan yoktur sanırım. Aramıza katılmayan kişiler var, onları beklemeden başlayacağım.”

“Ama Cesur Bey,” diye araya giren adam genç adamın bakışı ile susmak zorunda kalmıştı.

“Ender Bey değil mi?” adam başını sallarken Cesur devam etti. “Biz burada hayat kurtarıyoruz, zamanımız değerlidir. Herkese toplantı saati bildirildi. Gelmek isteyenler geldi, gelmek istemeyenlerde bir süre sonra hiçbir toplantıya katılamaz. Şimdi yönettiğiniz bölümlerde yapılan tedavilerin bir listesini istiyorum. Son iki yılda kaç hasta yattı, kaç hasta tedavi oldu ve kaç ameliyat yapılıp başarı oranlarını bu hafta içinde bana rapor olarak ulaştırmanızı istiyorum. Ayrıca muhasebe kayıtlarını da istiyorum, hastaneye ne alındı, kaça alındı hepsi…” adamlar şaşkınlıkla genç adama bakarken Cesur Aylin’e döndü.

“Sizde Aylin Hanım hasta ve hasta yakınlarının doktorlarımız ve çalışanlardan en çok şikayet ettikleri davranışlar hakkında bana rapor hazırlamanızı istiyorum. Kim neden ne için şikayetçi oldu, hastaneden kaçan hasta var mı?”

“Peki Cesur Bey,” diyen Aylin notunu alırken bu kez gözü Soner’i aramıştı.

“Soner Bey gelmedi mi?” Cesur’un sorusu ile adamlar yutkunmuştu.

“Anlaşılan görevinin farkında değil. Çisem Hanım hamileliği yüzünden hastanenin hukuk bölümünü yardımcılarına bıraktı. Onlara haber gönderin, son yıllarda hastaneye ve doktorlarımıza açılan davaların bir listesini bana göndersin.”

“Peki Cesur Bey,” Aylin kurulu saat gibi aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu.

“Depo sorumlusu, eczanemiz dahil hastanedeki ilaç listesini çıkarsın, hangi firmalardan ilaç alındığını en kısa sürede istiyorum. Ayrıca hastaneye birkaç yeni doktor alımı yapılacak. Özellikle acil servis ile ilgilenecek doktorlar. Bunun için ilan verin,” dediğinde Aylin başını kaldırıp genç adama bakmıştı.

“Bunun için bir kriteriniz var mı?”

“Anlamadım?”

“Yani ilanda tecrübe olarak ne kadar yıl isteyeceksiniz?” Cesur gelen soruyla kısa bir süre genç kadına bakmıştı. Başını iki yana sallayarak cevap vermişti.

“Onları bir ay deneyeceğim, işinde iyi olan kalır, olmayan gider. Bu herkes için geçerli. Kemal Bey size örnek olsun arkadaşlar. Ameliyatı olmayıp kendini ameliyattaymış gibi gösterenler hakkında suç duyurusunda bulunacağımdan emin olabilirsiniz.”

“Peki Kemal beyin boşalan yerine birini alacak mısınız?”

“Evet, hepsi için ilan verilecek. Şimdi sizin sorunlarınızı dinleyelim,” diyerek sözü doktorlara bırakmıştı. Aralarında ekipman eksik diyen, yeterli seviyede hemşire olmadığından şikayet edenler de dahil bir çok sorunu yazılı ve sözlü olarak dinlemişti. Toplantıyı gelecek hafta doktorların durumuna göre yeni görev dağılımı yapacağını duyurarak bitirmişti.

“Herkes işinin başına dönebilir arkadaşlar, geldiğiniz için teşekkür ederim.” Cesur önünde ki notları toparlarken daha ilk günden bazı doktorların hayranlığını kazandığından habersizdi. Aylin yerinden kalkıp kapıya yöneldiğinde genç adam ona seslenmişti.

“Bir süre bekler misin Aylin?” genç kadın derin bir nefes alarak arkasını dönüp Cesur’a baktı.

“Bir şey mi istemiştiniz Cesur Bey?”

“Yalnızken bana resmi olmana gerek yok Aylin, ben babam değilim.”

“Bu şekilde iyi Cesur Bey, yakın olduğumuzu sanmıyorum.” Cesur genç kadının sözleri ile iç çekerek ona bakmıştı.

“Eski arkadaşımı özledim Aylin,” diyen adam kadının içini nasıl yaktığından habersizdi.

“Ben ortada bir arkadaşlık göremiyorum Cesur Bey, şimdi izninizle, işlerim var.” Aylin hızla odadan çıkarak derin bir nefes almıştı. Gözlerinin içi yanıyordu. Hızla kadınlar tuvaletine girerek sakinleşmeye çalışmıştı. Tuvaletin içine girip klozetin üzerine oturduğunda ağlamamak için elini ağzına koydu. Sesini kimsenin duymasını istemiyordu. Dışarı çıkacağı sırada duyduğu sesle yerinde kalan genç kadın bir süre konuşan kadını dinledikten sonra şok olmuş bir şekilde yerinde çakılı kalmıştı. Bir süre nefesini dahi dışarıya vermemişti. Kapının açılıp kapanmasıyla yerinden çıkan genç kadın kendini dışarıya nasıl attığını dahi anlamamıştı. Hızlı adımlarla kardeşinin olduğu yere giderken içinde ki korkuya engel olamıyordu.

“Serdar?” Serdar muayene ettiği hastasından başını kaldırarak ablasına bakarken şaşkındı. Ablası onun odasına bu şekilde girmezdi.

“Abla, ne bu hal?”

“Konuşmamız gerek,” Serdar hastasının kalkasına yardım ederken ablasına dönmüştü.

“Hastam çıktıktan sonra konuşuruz,” diyerek Aylin’i kenarda bekletmişti. Serdar ne kadar merak etse de karşısında ki kadına alması gereken ilaçları ve dikkat etmesi gereken şeyleri açıklayarak onu göndermişti.

“Neler oluyor abla?” Aylin konuşmaya başlayacağı sırada duyduğu iki el silah sesiyle dudaklarının arasından güçlü bir çığlık kaçmıştı.

“Hayır!”

***

Sizce kime ne oldu? Yorum yapmayı unutmayın. Ayrıca lütfen bir tane de olsa reklama tıklayın. Anlayışınız için teşekkür ederim.

10.BÖLÜM <<<<<<——>>>>>> 12.BÖLÜM

20032cookie-checkCesur 11. Bölüm

13 yorum

  1. Bu ayşem’in annesi artık ne yaptı ne halt yediyse cesur ‘la ayli’ nin arasının açılmasına sebep olmuş

  2. Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
    Acaba Aylin neden bu kadar üzgün ve kızgın neler oldu acaba
    Yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum

  3. Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık aylin cesurun eşi seni bıçaklamış olabilir mi önceki bölümler de yara izini tutmuştun aklıma bir o geliyor cesurun eşi mı bıçakladı seni

  4. Ayşem in annesi nasıl bir insandı merak ediyorum bu Soner rahat durmicak gibi umarım o silah çekmemiştir emeğine sağlık güzel bir bölümdü

  5. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Aylin neler yaşadın sen ya ;( Cesur ile birbirlerini severken ki Aylin arkadaşça değildi diyor Cesur neden biranda evlendi Aylin’e bir şey demeden kaçtı bence Ayşem üzülmesin diye anlatmıyor bazı şeyleri ama Karısı kötüymüş belli Cesurun iyi biriydi sevdim demesi garip geldi bir seylik var orda :-/ son sahne neydi öyle :-O Aylin kimin ne konuştuğunu duydu acaba o duyduğu kadın silah sesi ile bağlantılı bence Cesur’a mi ateş ettiler ki Soner felan yaptırmış olabilir :-/ .

  6. Aylin ne yasadiysa altından kalkması çok zor olmuş hikayenin kilit noktalarindan biri oldugunu dusunuyorum

  7. Yine doyumsuz bir bölümdü sevgili yazarım ben de herkes gibi Aylin’in yaşadıklarını merak ediyorum galiba Aysem’in annesinin çok kötülüğü dokunmuş hikayenin sonundaki silah sesi beni şok etti umarım Cesur ya da Serdarla alakalı değildir gelecek bölümü nasıl bekleyeceğim bilmiyorum emeklerine sağlık yazarım ♥️♥️

  8. Of ama ya yazarcım burda mı bırakılır meraktan çatlayalım mı ama dimi gerçekten ćok merak ettim bence soner den bir atak geldi ama nedir tahminim yok geçmiş çok gizemli bence o yüzden bazı şeyler yavaştan açığa çıksın istiyorum merakla bekliyorum emeğine sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir