Merhaba arkadaşlar. Bu hikayeyi çok öncelerden yazmıştım. Bilgisayarda görünce yayınlamak istedim umarım beğenirsiniz. Yorum yapmayı unutmayın!
******
Bugün yine onu gördüm pencerede bana bakıp gülümsüyordu. Onun gülümsemesi sanki güneş gibi bütün günümü aydınlatıyordu. Her sabah kalktığımda ilk olarak pencereden bakmamın sebebi kalbimin sahibi olan Mehmet’i görmekti.
Bizimkisi çocukluk aşkıydı, küçükken oynadığımız oyunlar da bile hep evli olurduk ama şimdi uzaktan birbirimize bakmakla yetiniyoruz.
Ben Sevda küçük bir kasabada yaşıyorum, buradaki aşıklar genelde kavuşamasa da Mehmet ve ben çok umutluydum ne kadar zor olsa da kasabanın bu adetine son verecektik ve evlenecektik. On yıldır tek kelime konuşmamış olsak da sadece işaretlerle bile anlaşabiliyorduk. Bizim şansımız evlerimiz karşılıklı olduğu için birbirimizi görebiliyor oluşumuzdu.
Ah bu gün neredeyse abime yakalanıyordum. Eğer ona yakalanmış olsaydım bittiğimin aynasıydı, buradaki gençler genelde sevdiğini değil de ailelerinin uygun gördüğü kişilerle evlenirdi. Bu yüzden kasabalı gençler aşık olmamaya çalışırdı. Çünkü biliyorlardı ki hiç aşık oldukları kişiyi almalarına aileleri izin vermeye bilirdi. Ailenin istemediği biri olursa şansları yoktu, bizim amacımız buna bir son vermektik…
Bugün askere gidiyordu ve ben ona veda bile edemiyordum içim kan ağlaşa da onu bekleyecektim ve bunu da başarmıştım. Her ne kadar ailem evlenmem için zorlamaya çalışsa da bir şekilde sıyrılmayı başarmıştım.
Üç yıl sonra o gelecekti tam üç yıl onu görememiştim acaba bu yıllar onu değiştirmiş miydi, öyle bile olsa ona olan sevgim eksilmemişti aksine daha da artmıştı…
Sabah olduğunda hemen pencereye çıkmıştım onu görmeyi çok istiyordum karşımda duran kişi sanki daha da olgunlaşmıştı. Şu anki hislerini kalbim de hissedebiliyordum ve kararımızı vermiştik ailesine benden bahsedecekti. İçimde bir korku oluşmuştu sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi.
Ertesi gün annesini bizim eve gelirken gördüğümde kalbim deli gibi atmaya başlamıştı heyecandan ölebilirdim ama içimde huzursuzluk da vardı acaba ne söyleyecekti…
“Buyurun efendim hoş geldiniz” diye karşılamama rağmen yüzüme bakmadan içeriye girmişti. Salona girer girmez annem daha ağzını açmadan kadın konuşmaya başlamıştı.
“Neden kızınıza sahip çıkmıyorsunuz siz?” az önce sakin görünen kadın adeta çıldırmış gibi annemi ve abimi azarlıyordu. Ne olduğunu anlayamamış olan ailem sadece dinlemekle yetinmişti.
“Sizin utanmaz kızınız oğlumu baştan çıkarmaya çalıştı ve benim onayım olmayan bir evlilik için oğlumu zorluyor.” Dedi. Bu sözleri abimin çileden çıkmasına yetmişti bile. Gözlerim dolarken abimin hiddetle ayaklanmasını korkuyla izledim.
“Sen ne dediğinin farkında mısın be kadın benim kardeşim yapmaz öyle bir şey,” dedi abim sesi çok sinirli çıkmıştı. Bakışları beni bulduğunda korkudan başımı iki yana sallamıştı. Kadına inanmaması için yalvararak gözünün içine bakıyordum.
“Sen öyle san gözünüzün dibinde oğlumu kendine aşık etmiş ben oğluma daha genç bir kızla evlendireceğim evde kalmış kızınızı oğluma yamamaya çalışmayın .”
“Evde kalmış kız mı? Siz isteseniz de kardeşimi zaten oğluna asla vermem,” dedi abim bu söz sanki kalbimi orta yerinden bölmüştü. İşler neden bu hale gelmişti, neden biz bunu yaşamalıydık?
Mehmet’in annesi gittikten sonra abim bana bakışlarını çevirmişti. Siniri gözünden okunuyordu ve konuşmaya başladı…
“Bu yüzden miydi?” dedi. Korkuyla bir adım geriye attığımda abimin elleri yumruk olmuştu. Ne söylemek istediğini anlamamıştım. “Ne demek istediğini anlamadım abi,” dediğimde sesi sanki daha da yükselmişti.
“Evlenmek istememe nedenin Mehmet miydi?” diye sordu ama sesi sonlara doğru daha alçak çıkmıştı. Sanki başkası duysun istemiyordu. Ben ise ne söyleyeceğimi bilmiyordum o ise devam ediyordu… “söyle hadi, bu kadının dedikleri doğru mu?” dediğinde kendime hakim olamamıştım.
“Evet abi onu bekliyordum,” dedim korkulu bir ses ile.
“ahh demek öyle,” dedi ve bana sarıldı… Bu ilk kez oluyordu, abim neden bana sarılsın ki diye düşünürken birden, “Buna çok sevindim bende bir hastalığın var sanmıştım,” dediğinde yutkunmadan edememiştim.
“Ne hastalığı ben gayet iyiyim merak etmeyin,” dediğimde abim devam etmişti.
“Kimse ile evlenmek istemeyince bende korktum.” dedi ve bana tekrar sarıldı… “Ama hiç şansın yok Sevda annesi seni istemiyor,” diye devam edince yanağımdan aşağıya bir damla yaş yuvarlanmıştı.
“Siz kızmadınız mı bana anne, abi?”
“Neden kızalım kızım aynı acıyı bizde yaşadık ama o kadın seni istemez ve seni bizden adabına göre istemezse yapacak bir şey yok.” dedi annem ve haklıydı da evin tek kızıydım ve en küçük çocuğuydum. Babam ben iki yaşındayken ölmüştü bu yüzden abimi hep bir baba gibi görürdüm ve şimdi de bana destek çıkıyordu. Ona bu iyiliğini ödeyemezdim…
Aradan haftalar geçmesine rağmen Mehmet annesini ikna edememişti. Oda yetmezmiş gibi annesi her gün bize gelip aileme hakaretler yağdırıyordu. Artık dayanamıyordum abimin sessiz kalması beni daha da çok üzüyordu. Kadının eve gelip istediğini söylemesine karşılık vermemesi yetmiyormuş gibi kadın gidince de arkasından tek kelime bile etmiyordu. Sadece gülüyordu bu kadarı yeter diyerek evden çıktım ve Mehmet’in evine gittim. Artık buna göz yumamazdım. Onu ne kadar sevsem de ailemin bu hakaretleri duymasına son vermeliydim. Sinirli bir şekilde evlerinin kapısını çaldığımda kapıyı Mehmet açmıştı. Beni gördüğüne şaşırdığı gözlerinden okunuyordu. Ben ise onca yıl sonra onunla bu kadar yakın olduğuma inanamıyordum. Bu düşüncelerden sıyrılarak kendime geldiğimde Mehmet’e dönerek “Çok üzgünüm,” dedim ve içeriye girdim. Bu zaferi ona tattırdığım için içimdeki acının hiç bitmeyeceğini bilsem de bunu yapmalıydım… Ailem benim yüzümden bu olanları hak etmiyordu.
“Senin bu evde ne işin var arsıza bak yoksa evden mi kaçtın?” kadının sözleri içimi yaksa da başımı eğmemiştim.
“Lütfen artık bizim eve gelmeyin,” dedim ama kalbimdeki acı daha da büyüyordu. Şimdi söyleyeceğim şey karşısında Mehmet’in tepkisini çok merak ediyordum.
“Senin evine gelmeyeyim mi şu yüzsüze bak, oğlum kimleri bana gelin diye layık görüyorsun bunun ailesi de böyleydi yüzsüzdü,” dedi.
“Aileme artık hakaret etmeyin ve lütfen bir daha evimi ziyaret etmeyin,” dedim tekrardan. Ses tonum her zamankinden daha baskın çıkmıştı…
“Merak etmeyin oğlunuzla evlenmeyeceğim,” dediğimde o an ölmek istemiştim. Mehmet’in bakışlarının aklımdan çıkmayacağını biliyordum ama bunu yapmalıydım. Bütün kasaba ailemin yediği hakaretleri konuşuyordu. Koşarak evden çıktığımda Mehmet koşarak yanıma gelmişti…
“Buda ne demek evlenmeyeceğim de ne demek şaka yaptığını söyle,” dediğinde ona üzgün bir şekilde bakmıştım. Bunca zaman hiç bir şey yapmayarak ailemin küçük düşmesine seyirci kalmıştı.
“Hayır şaka değildi bu kadar yeter. Ne kadar sevsem de aileme daha fazla bu rezilliği yaşatmayacağım.”
“Neden sözünden dönüyorsun, o kadar yıl sonra neden?” dediğinde ona buruk bir şekilde gülümsemişti. Şaka mı yapıyordu acaba, düşünmeden edemedim.
“Annenin yaptıkları yetti artık. Bütün kasaba bizi konuşuyor. Ne namussuzluğum kaldı ne de rezilliğim. Sadece bana laf getirse bir şey demezdim ama abimin başı benim yüzümden yere eğildi.”
“Evet ama böyle olacağını biliyorduk zaten ,” dediğinde ilk kez ona sinirlenmiştim.
“Evet biliyorduk ama neden sürekli hakaret işiten benim ailem oluyor? Sen neden anneni durdurmuyorsun? Senin ailen kıymetli de benim ki değil mi? Sana neden hiç laf gelmiyor da ben kirlenmiş oluyorum. Bir düşün Mehmet, benim için ne yaptın? Bir düşün neden onları bu kadar üzmek zorundayız, olmaz Mehmet bu saatten sonra bizden bir şey olmaz.” Kızın sözlerine karşılık adam dağılmış görünüyordu.
“Son bir şans daha ver bana, lütfen bir hafta daha ver. Her şeyi düzelteceğim.”
“Bir hafta mı vereyim ne değişecek ki? Aylardır yapamadığını bir haftada nasıl yaparsın ki?”
“Bana inan, bir hafta annemi ikna edeceğim.” Dedi.
“Eğer bir hafta içinde annen ailemden uygun bir şekilde beni istemezse bu iş biter ve inan o hafta başkasıyla evlenirim.” dedim ve koşarak eve gittim. Gözümden yaşlar ne zamandır akıyordu ki bir türlü bitmemişti.
Neredeyse bir hafta olmuştu Mehmet’in annesi değil bize gelmek kasabayı daha da karıştırmıştı. Artık yeterdi bu kadar. Annemden şehirdeki teyzemi aramasını ve benimle evlenmek isteyen kişiyle evleneceğimi söyledim. Annem de abim de şaşkın gözlerle bana bakıyordular ama kararlı olduğumu görünce bir şey söylemediler…
Aradan kaç hafta geçti bilmiyorum. Zaman duygusunu yitirmiştim resmen. Her şey çok hızlı gelişiyordu. Nişan için şehre gitmiştim. Hazırlıklar her şey tamamdı ve bu gece bizim evde nişan vardı. Duygularım o kadar boşalmıştı ki hiçbir şey düşünemiyordum. Herkes gelmişti ve yüzükler takılmıştı artık. Aile büyükleri bir kenara çekilmiş sohbet ediyorlardı. O sırada kapı çaldı ve kapıyı açtığımda karşımda duran kişiler beni hem muttu hem de etmiş hem de dünyamı başıma yıkmıştı.
Mehmet ve annesi kapıdaydı, ellerinde çiçek ve çikolata vardı ama artık çok geç kalmıştılar. Kalbime pranga olan parmağımdaki yüzüğü ikisine göstererek nişanlandığımı söylediğimde Mehmet ıslanan gözlerini kaçırmak için benden bakışlarını kaçırmıştı. Teşekkür ederek gitmelerini istediğimde öleceğimi düşünsem de huzurluydum. Biz kavuşamasak da başkalarının önü açılmıştı. Artık ailelerini ikna edebilecek sevgililer vardı. Bunu düşünmek bile beni mutlu ediyordu ama kalbimdeki tarifsiz acı asla dinmeyecekti… Ve Mehmet’in o son bakışını asla unutmayacaktım. Geç kalmışlığın pişmanlığını taşımasını istemiyordum ama elimden bir şey gelmezdi. Bizim hikayemiz bir çok aileye örnek olmuştu. Bizim yangınımıza şahit olan anne babalar çocuklarını sevdiğine vermek için yarışır olmuştu. Biz kurban seçilmiştik ve bitmiştik. Bundan sonra ne ben ne de Mehmet bu acıyı unutmayacaktık.

Birkaç yıl sonra kasabada
Buraya gelmek beni üzse de ailemi ziyaret için her yıl geliyordum… Oğlumun koşarak uzaklaştığını görünce bende peşinden hızlı adımlarla ilerledim. Az sonra göreceğim manzara karşısında üzüleceğimi tahmin bile edemezdim. İlerledikçe oğlumun yanındaki kız çocuğu dikkatimi çekmişti ve yanına gittiğimde duvarın dibinde oturmuş onları seyreden Mehmet’i görünce içimin acıdığını hissettim. Hala gözlerime bakamaması onunda acı çektiğini gösteriyordu. Benden birkaç yıl sonra evlendiğini duymuştum ama çocuğu olduğunu bilmiyordum. Bu manzara boğazımın düğüm düğüm olmasını sağlasa da onun için de mutlu olmuştum. Belki kocamı Mehmet kadar sevemeyecektim ama bir şekilde onunla mutluydum. Mehmet’i de karısıyla mutlu olmasını diledim. Annesinin yaptıklarından sonra kasabadan ayrıldığını duymuştum ama demek ki geri gelmişti. Üstelik beni istemeyen kadının gelinden dert yandığını da çok sık duyuyordum. Bakışlarımı onun üzerinden çekerek bir süre öylece çocukları sessizce seyrettikten sonra hak etmiş olduğumuz veda ile sonsuza tek ayrılmıştık. “KALBİMİZDEKİ ACI” asla bitmeyecek olsa da tek tesellimiz artık kasabada sevenlerin kavuşmalarıydı…
*****
Arkadaşlar umarım hikayeyi sevmişsinizdir, bu hikaye tamamen yaşanmış gerçek bir hikayedir. Sadece isimler değiştirilmiştir, birinci ağızdan yazılmıştır bu yüzden size sade gelebilir. Hatalarımdan dolayı beni affedin umarım beğenmişsinizdir.
İLK AŞKLAR UNUTULMAZMIŞ <<<< ÖNCDEKİ TEK BÖLÜMLÜK HİKAYE
Bu hikayede büyükler her zaman haklı çıkmıyormuş. Evladını ne halr koyduğunu anca anlıyorlar.
Emeğine sağluk