Herkese iyi akşamlar. Bu gün bölüm erken geldi. Umarım seversiniz. Keyifli okumalar!
****
Genç kız duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu. Karşısında ki kadının sözlerini anlamakta güçlük çekerken Arya ikizinin beyaza kesen yüzünden hoşlanmayarak araya girmişti.
“Alya ne alaka?” dediğinde Deniz Hanım üzgün bir şekilde genç kıza bakmıştı.
“Bilmiyorum ama sesindeki kararlılık beni korkuttu açıkçası. Lütfen o kadına karşı dikkatli ol kuzum,” dediğinde Alya kadının endişesini giderebilmek için ona gülümsemişti.
“Merak etme Deniz teyze, o kadın benimle baş edecek zekaya sahip değil,” dediğinde aslında kendisi de endişeliydi. Emin olduğu ve inandığı bir şey varsa o da düşmanın küçük de olsa asla küçümsememekti.
“Neyse bu konuyu kapatalım, Deniz teyze neler yapıyorsun? Buraya alışabildin mi?” Arya’nın sorusu ile kadın sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti.
“Alışmayıp da ne yapayım, Cenk’ten başka kimim var ki? Oğlum burada görev yapıyor, ben de onun yanında göçebeyim.” Alya kadının üzüntüsüyle yerinden kalkarak onun yanına oturup elini tutmuştu.
“Üzülme Deniz teyze, bak ben varım şimdi, birbirimize yaverlik yaparız değil mi?” dediğinde herkesi güldürmüştü.
“Ne gülüyorsunuz, yalan mı?” dediğinde Deniz Hanım kızın eline hafifçe vurmuştu.
“Öyle tabi kızım, Allah razı olsun senden yalnızlığımı giderdin.”
“Allah senden de razı olsun teyzem, o nasıl söz öyle. Allah izin verdiği sürece her zaman yanında olacağım.”
“İnşallah.”
“Ayy içim şişti,” diyen Arya duygusal anı bozmuştu. Küçük kızın sesi kulaklarına geldiğinde Arya hemen yerinden kalkarak kızını odadan alıp salona getirmişti. Deniz Hanım hemen küçük kızı dizine oturtarak sevmeye başladı. İçinden oğlunun da Ecem gibi tatlı çocukları olması için dua ediyordu. Arya ikramlıkları hazırlayıp servis ederken bir yandan da küçük kızın yemeğini hazırlayıp ona yedirmeye başlamıştı. Keyifli geçen bir akşamın ardından Aras’ın eve gelmesi ile Deniz Hanım evine giderek akşamı bitirmişlerdi. Herkes odasına çekilirken Alya yatsı namazını kılarak yatağına uzanmıştı. Başucu lambasını yakarak okuduğu kitaba kaldığı yerden devam etmişti.
***
Genç adam sabah erkenden gözlerini açarak yatağından kalktı. İki gündür üzerinde olan yorgunluğun nedenini elbette biliyordu. Kaç gündür doğru düzgün uyuyamamasının yanı sıra senede birkaç kez kendisine uğrayan grip kapısını çalmış durumdaydı. Odasının penceresini açarak içeriye temiz hava girmesini sağlamıştı. Dolabından aldığı havlusu ile banyoya giderek ılık bir duş aldı. Annesi henüz uyanmamıştı. Mutfağa geçerek ocağın üzerine çay suyu koyarak dolaba yöneldi. Kahvaltılıkları masaya dizerken içeriden annesinin kalktığına dair sesler geliyordu.
Kadın mutfağa girdiğinde oğlunun masayı hazırlayıp çayı demlediğini görünce gülümseyerek genç adama bakmıştı.
“Hayırlı sabahlar evladım, erkencisin bu sabah.” Cenk annesine gülümseyerek bakmıştı.
“Hayırlı sabahlar anacım, hayırlı sabahlar.” Kadın oğlunun yüzünü okşarken adamın hafif olan ateşini fark ederek telaşlanmıştı.
“Oğlum ateşin var senin, hasta mı oluyorsun?”
“İyiyim ben, her zamanki durumlar işte. Sen endişelenme, sen masaya geç ben çay demini alana kadar fırına gidip geleyim,” dedi. Genç adam üzerine hırkasını alarak evden çıkmıştı. Kapıdan çıkarken merdivenlerden aşağıya inen Aras’ı görünce onu beklemeye başlamıştı. Aras yanına geldiğinde verdiği selamı alarak onunla birlikte fırına doğru yürümeye başladılar.
“Nasılsın? Yüzün solgun görünüyor?” Aras’ın sorusu ile Cenk ona baktı. Burnu şimdiden kaşınmaya başlamıştı. Kolunu ağzına kapatarak hapşırınca Aras ona gülümsemişti.
“Şifayı kaptın anlaşılan.”
“Öyle oldu, senelik grip…” derken Aras omzuna vurarak başını salladı.
“Hala geçmedi mi bu huyun? Doktora gitmelisin belki hasta olmadan bir ilaç verir.”
“Doktorluk bir durumum yok şimdilik, sen ne zaman gideceksin?” dediğinde Aras bir süre susmuştu.
“Aslında yarın sabah gitmemiz gerek ama Arya’yı ikna etmem gerekecek. Ne zamandır Alya diye sayıklıyordu. Neyse ki Alya fazla kalmayacak burada da Arya’yı sürekli yol üstünden toplamayacağız.” Cenk adamın sözlerine gülmeden edememişti.
“Senin haberin yoktu değil mi buraya geldiğinden?” Aras gülümseyerek başını sallamıştı.
“Ne zamandır gidelim diye tutturuyordu, bende işleri bahane edip oyalıyordum ama karım beni işe yollayıp şehir değiştirdi,” dediğinde iki adamda gülmüştü.
“Mutlu olmanıza sevindim, Allah bozmasın.”
“Amin, inşallah sende bir gün benim kadar mutlu olursun.”
“Sanmıyorum, evlilik defterini kapattım ben.” Aras duraksayarak genç adama dönmüştü.
“Çok gençsin Cenk, elbette yuvanı kuracaksın. Bir kez başarısız oldun diye yeniden aynı şeyi yaşayacaksın diye bir durum yok.”
“Öyle de…”
“Bak bana, Ecem’in annesinden sonra bir daha evlenmem diyordum. Sevdiğimden değil biliyorsun, tekrar aynı şeyi yaşamamak için. Ama gel gör ki Arya ile evlendiğim için şükretmediğim bir gün bile yok. Bunun için sana çok şey borçluyum. Bir gün borcumu ödeyeceğime emin olabilirsin,” dediğinde Cenk gülmüştü.
“Borçlu falan değilsin, onların başına belayı ben açmıştım. Sen sadece oradaydın ve doğru olduğunu düşündüğün şeyi yaptın.”
“Sende doğru insanı bulacaksın. Belki de yakınındadır ne malum,” dediğinde Cenk kaşlarını çatarak genç adama bakmıştı.
“Anlamadım, ne demek istiyorsun?”
“Dün seni birkaç kişiyle konuşurken gördüm. Kadınlardan birinin sana nasıl baktığını düşününce yakında yeniden gönlünü kaptıracak gibisin,” dediğinde Cenk aniden itiraz etmişti.
“Yok öyle bir şey, o kadın ve kızıyla sadece ayıp olmasın diye konuştum. Sakın başka bir yerde bu düşünceni dinlendirme,” dedi.
“Kimin yanında dillendirmeyeyim?” dediğinde Cenk genç adamın kendisiyle alay ettiğini düşünmeye başlamıştı.
“Sen benimle dalga mı geçiyorsun?”
“Estağfurullah dalga geçmekte ne demek,” diyerek adam gülmüştü. İkili fırından içeriye girerek sıcak ekmek ve simit alıp geri döndüğünde sessizdi. Eve geldiklerinde Aras merdivenlere yönelmiş, Cenk’te evine girerek annesinin yanına mutfağa geçmişti.
“Geç kaldın oğlum, bir şey oldu sandım.”
“Yok anne, Aras ile karşılaştık. Sohbet ederken oyalanmışız.”
“Öyle mi, ne zaman gidecekler biliyor musun?”
“Sordum ama o da bilmiyor. Arya’yı ikna edebilirse yarın gideriz dedi.” Cenk kendi sözlerine gülerken Deniz Hanım derin bir iç çekmişti.
“Maşallah onlara ne de yakıştılar birbirine. Küçük kızı görmen lazım, nasılda Arya’nın peşinde dolanıyor anne diye.” Cenk annesini onaylarken çayları doldurarak yerine geçmişti. İkili sohbet eşliğinde kahvaltısını yaparken üst katta da aynı durum söz konusuydu.
Arya sabah erkenden Ecem’in üzerine atlaması ile uyanmıştı. Neşeli başlayan günde Aras karısı ve kızını keyifle seyrederken yerinden kalkarak üzerini değiştirmek için odaya geçmişti. Dayısının odasında ki yatak tek kişilik olduğu için ikili salonda ki koltuğu açarak yatıyordu. Kızlarını da yerde yaptıkları yatakta uyutuyorlardı.
“Aras, ben kahvaltıyı hazırlarken sen ekmek alır mısın?” Arya mutfaktan kocasına seslenirken Aras karısının yanına gelerek arkadan beline sarılmıştı.
“Alırım hayatım, kahvaltıda mıhlama yapsana…” dediğinde arkadan gelen boğaz temizleme sesi ile Aras gülerek geriye çekilmişti.
“Ne oldu baldız, gıcık mı tuttu,” diye Alya’ya takılan genç adam Alya’nın gözlerini kısarak kendisine bakmasına neden olmuştu.
“Gıcık falan tutmadı, anladık seviyorsunuz da bari gözümüze sokmayın.” Alya’nın sözleri ile adam gülerken Arya ilk kez ikizinden utanarak başını çevirmişti.
“Sana sevme diyen mi oldu? Mis gibi okula gidiyorsun yok mu kafa dengi biri?” dediğinde Alya gözlerini büyüterek genç adama bakmıştı.
“Sen okuldan mı buldun?” dediğinde sözlerine pişman olmuştu. Aras ise gülerek genç kıza bakıp cevap verdi.
“Evet, okulda buldum.” Dediğinde Arya kocasını dürterek onu susturma istedi.
“Ne yalan mı? Seni okulda görmedim mi?” dediğinde Arya derin bir nefes alarak kocasına dönmüştü.
“Sen gitsen mi artık, kapatalım şu konuyu,” dedi. Alya yavaş adımlarla ikizine yardım etmeye başladığında Aras’ta ayakkabılarını giyerek evden ayrılmıştı. Adamın evden ayrılması ile Alya ikizine sarılarak gülmüştü.
“Arya Hanım!” dediğinde Arya ikizinin kendisi ile dalga geçeceğini anlamıştı.
“Alya Hanım, sizi dinliyorum.” Alya gülerek kardeşini bırakmıştı.
“Eniştemi kendinize müptela yapmışsınız, sırrınızı öğrenebilir miyim?” dediğinde Arya gülerek başını iki yana sallamıştı.
“Bir sırrım olduğunu sanmıyorum, kalplerimiz birleşti sadece,” dediğinde Alya yeniden gülmüştü.
“Maşallah Allah bozmasın. Ama ben yine de sende bir sır olduğunu düşünüyorum.”
“Öyle düşünmek istiyorsan sende de aynı sırdan olması gerekmez mi?” Arya’nın sorusu ile Alya duraksamıştı. Kaşlarını çatarak ikizine bakarken Arya kocasının istediği mıhlamanın malzemelerini çıkarmaya başlamıştı.
“Sence bende bir gün senin gibi mutlu olacak mıyım?” Arya gelen soruyla duraksayarak genç kıza dönmüştü. Alya oldukça ciddi görünüyordu. Elindekiler tezgahın üzerine bırakarak ikizinin yanına yaklaşıp elini tuttu.
“Sen benden daha mutlu olacaksın, gör bak. Arya demişti diyeceksin. Sadece gözünü etrafına kapama Alya.”
“Bilmiyorum, senin kadar umutlu değilim.”
“Alya…”
“Biliyorum, bu şekilde düşünmemem gerekiyor ama elimde değil. İnsanların arsızlığı ve ihaneti hep bana mı olur anlamıyorum.”
“Eminim senin değerini bilecek biri karşına çıkacaktır. Sadece karşına çıktığında geri çekilme Alya. Senden rica ediyorum biraz kendine güven.” Arya’nın elini sıkarak hafif gülümsemişti. Başını sallayarak ikizine tezgahı göstererek “Mıhlama mı yapacaksın?” diye sordu.
“Evet, Aras istedi.” Alya cevap verecekken içeriden gelen çığlıkla ikisi de koşarak salona geçmişti. Ecem salonda bulunan dolabın üzerinde ki objeye uzanamadığı için sinirden bağırıyordu. Alya kızın neden çığlık attığını görünce gülerken Arya kardeşine ters bir bakış atarak kızının yanına gidip onu kucağına aldı.
“Küçüğüm, neden bağırıyorsun?”
“Ayne ver!” diyen Ecem’e genç kadın itiraz etmişti.
“O senin oynayabileceğin bir şey değil hayatım. Uf olursun,” dediğinde Ecem yeniden bağırmıştı. Alya kızın yanına giderek aldığı objeyi Ecem’e uzattı.
“Alya, Ecem için tehlikeli bu. Kırarsa bir yerini kesebilir.”
“Bir şey olmaz Arya, biz yanındayız. Hem kırsa da sorun değil,” diyen kıza onaylamayan bir şekilde bakan Arya kucağında ki kızını kardeşine vererek mutfağa geçmişti. Alya üzerine binen ağırlıkla ayağının ağrıdığını hissedince dişlerini sıkmıştı. Birkaç dakika sonra Arya ne yaptığını fark ederek hızla salona geri gelmişti.
“Çok özür dilerim hayatım, ayağını tamamen unutmuşum,” dedi. Ecem’i genç kızın kucağından alarak yere bırakırken Alya’ya da yardım ederek oturmasını sağlamıştı. Ecem yeniden Alya’nın kucağına gitmek isteyince genç kız gülerek kollarını açtı. Küçük kız hemen Alya’nın kucağına tırmanırken Arya onaylamayarak başını iki yana sallamıştı.
“Yarın doktora gideceğim, şu alçıdan kurtulmak istiyorum artık. Eminim çıkaracaklardır.”
“Daha bir haftan var Alya,” dediğinde Alya omzunu silkmişti. Yarın ne olursa olsun ayağında ki ağırlıktan kurtulmaya niyetliydi. Kahvaltı masasına oturduklarında Aras oldukça düşünceliydi. Bu durum karısının gözünden kaçmamıştı.
“Ne oldu Aras, ne düşünüyorsun?”
“Yarın dönmemiz gerek Arya, bizimkiler buraya geldiğimizi duyunca panik olmuş.” Arya kaşlarını çatarken Aras derin bir nefes almıştı.
“Bakma bana öyle Arya, az önce Emine anne ardı, habersiz geldiğimiz için Alya’ya bir şey oldu sanmışları. Alya sende annemi ara iyi olduğunu öğrensin. Ben söyleyince inanmadı.”
“Tamam enişte kahvaltıdan sonra ararım,” dediğinde Aras onu takmayarak cebindeki telefonu çıkarıp birkaç dakika önce konuştuğu kadını görüntülü olarak aramıştı. Birkaç çalışın ardından açılan telefonla birlikte Alya endişeli annesini yatıştırırken Arya sitemle kadına konuşmuştu. Kardeşini özlediği için geldiğini söyleyen genç kadın annesinden azarı yedikten sonra telefonu kapattı. Alya ikizinin asılan yüzüne karşılık keyifle gülmüştü.
“Ailede başına buyruk hareket eden bir bendim sen beni de geçtin Arya,” dediğinde gülmesine devam etmişti.
“Ne de olsa huyumuz suyumuz bir,” dese de ikisi de biliyordu ki dış görünüşlerinden başka çok fazla benzerlikleri yoktu. Alya Arya’ya göre daha neşeli görünse de duygusal bir yapıya sahipti. Arya ise etrafında ki insanları koruma içgüdüsü gelişmiş biriydi.
“Neyse bu gün ne yapalım, evde mi kalacaksınız?” Aras’ın sorusu ile ikili bir birine bakmıştı.
“Benim okula gitmem gerek biliyorsunuz. Gitmezsem hoca beni bırakacakmış,” dediğinde Alya gülmüştü.
“Bu halde derse girebilecek misin?” Arya endişeliydi ama Alya onun endişesini gidermenin yolunu biliyordu.
“Sende gelmek ister misin? Kampüs güzel kadın görsün,” dediğinde Arya gülmüş ama Aras kaşlarını çatarak hemen itiraz etmişti.
“Unut bunu, Arya bir yere gitmeyecek.”
“Neden? Karını kıskanıyorsan sende gel,” dediğinde kapıdan gelen sesle herkesin bakışı dış kapıya yönelmişti.
“Biri geldi galiba,” diyen adam yerinden kalkarken kapıdan içeriye elinde küçük valizle giren Adnan beyi görünce gülümseyerek hemen yanına gitmişti.
“Hoş geldin dayı, haber verseydin gelip seni alırdım,” diyen genç adam adamın elini sıkarken kocasının konuşmasını duyan Arya hemen yerinden kalkarak kapıya yönelmişti.
“Dayıcım, hoş geldin,” diyerek adama sarılırken küçük kız başını geriye atarak annesinin sarıldığı adama öndeki dişlerini göstererek “Dayı,” diye seslenmişti. Adnan Bey küçük kızın kendisine seslendiğini duyunca gülerek Ecem’i kucağına almıştı. Ecem etrafında fazla kadın olmadığı için erkeklere daha çok yakınlık gösteriyordu. Şüphesiz bunun en büyük nedeni amcasının ve dedesinin Ecem’e olan sevgisiydi.
“Hoş bulduk çocuklar, nerede bizim gazi?” diye sorarken Alya mutfaktan seslenerek karşılık vermişti.
“Aşk olsun dayı, çok darıldım.” Adam mutfağa girerek oturan yeğeninin başını öpmüştü.
“Nasıl oldun, iyi görünüyorsun.”
“Çok şükür, bu gün okula gidecektim. Sen geldiğine göre beraber gideriz değil mi?” diye sordu. Adnan Bey yeğeninin neden okula gitmek istediğini anlamamıştı.
“Senin raporun yok muydu?” dediğinde Alya yüzünü asmıştı.
“Var ama bazı hocalar o raporu kaile almıyor. Bu hafta derse girmem gerekiyor,” dedi. Adam anlayışla genç kızı onaylarken üzerini değiştirmek için odasına geçmişti.
“Kahvaltı yapacaksan yeni çay demleyeyim dayı, ister misin?” Arya’nın seslenmesine karşılık adam odadan ona cevap vermişti.
“Gere yok Arya, geç kalmadan okula gitmem gerekiyor.” Alya dayısının sözlerini duyunca yerinden kalkarak “Bende hazırlanayım,” dedi. Arya masayı toparlarken Aras kızını yedirmekle uğraşıyordu.
“Ne yapalım bu gün? Alya okula gidecek, o dersine girerken bizde çarşıya inelim mi? Hediye alırız bizimkilere.” Arya elindeki bulaşıkları yıkarken kocasını onaylamıştı. Alya’dan öğrendiğine göre öğleden sonra akşama kadar dersi vardı. Bu zamanı kocası ve kızı ile geçirmek genç kadını şimdiden heyecanlandırmıştı.
“Eniştemin arabasını alabilir miyiz?” diye soran Alya dayısına bakmıştı. Adam kızın ayağına bakarak sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti. Arabasını kimseye vermek istemese de bir kereliğine yeğeni için bunu yapabilirim diye düşündü. Aras gözleri parlayarak ikiliye bakarken Arya kocasının neden keyiflendiğini hemen anlamıştı. Birkaç gündür dayısının arabasından almayı planladığını sürekli dile getiren Aras için arabayı sürmek güzel bir deneyim olacaktı. Adnan Bey arabanın anahtarını Aras’a uzatırken uyarmayı da ihmal etmemişti.
“Arabamı sağlam istiyorum Aras, sakın çizeyim deme,” dediğinde Aras gülmeden edememişti.
“Dayı, o arabayı çizdirmek sence kolay mı? Ayrıca araba için değil, içindekiler için dikkatli olacağıma emin olabilirsin,” dedi. Adnan nefesini dışarıya vererek genç kızla birlikte evden çıkmıştı. Merdivenlerden aşağıya yavaş bir şekilde inen ikili arabaya bindiklerinde alt katın kapısı açılmıştı. Alya bakışlarını kaçırırken Adnan Bey evden çıkan Cenk’e korna çalarak yola koyulmuştu.
Arabada sessizlik hakimdi. Alya dayısının konuşmasıyla ona döndü. Adam yeğeninin durgunluğundan hoşlanmamıştı.
“Neden suskunsun?”
“Canım sıkkın dayı,” dediğinde adam iyice meraklanmıştı.
“Ne oldu, bana anlatabileceğini biliyorsun.” Alya derin bir nefes alarak arabanın camını aralamıştı.
“Sana gönderdiğim dosyayı okudun mu?” Adnan kızın sorusu ile keyiflenmişti.
“Her zamanki gibi iyi iş çıkardın. Ne zaman göndereceksin dosyayı?” dediğinde Alya yüzünü asmıştı.
“Dosyayı şimdi göndermeyi düşünmüyorum,” dediğinde adam şaşkınlıkla genç kıza bakmıştı.
“Bunun bir nedeni vardır eminim. Ne oldu?”
“İçindeki bazı bilgiler sızdırıldı, beklemedeyim.” Adnan şaşkınlıkla yeğenine bakarken başını iki yana sallamıştı.
“Ne kadarı?” Adnan’ın kısa sorusu ile Alya gülmüştü.
“Yüzde olarak mı yoksa sayfa olarak mı?” dediğinde adam da gülmüştü.
“Alya benimle dalga geçmeyi bırak. Bu konu ciddi, ne kadarı sızdırıldı ve nasıl oldu bu?” dediğinde Alya dayısına olanları anlatmıştı. Son olarak Ayfer hocanın dosyanın peşine düştüğünü söylediğinde ise kendi kendine gülmüştü.
“Bunda gülünecek bir şey yok Alya, ne yapmayı planlıyorsun?”
“Bir süre bekleyeceğim, eminim dosyayı kullanmak isteyecektir. O zaman dava açacağım. Başkasının emeğinin üzerine konmak ne demekmiş ona soracağım.” Adnan şaşkınlıkla genç kıza bakarken Alya omzunu silkmişti.
“Bu kadar ileri gitmeye gerek var mı? Karşısına geçip araştırmanın sana ait olduğunu açıklayabilirsin.”
“Sence bana mı yoksa hocaya mı inanır dekanlık?” Adnan yeğeninin sözlerinden sonra bir süre duraksamıştı. Onun haklı olduğunu biliyordu. Bu şekilde kadının üzerine giderse okulundan olabilirdi.
“Peki nasıl sana ait olduğunu ispatlayacaksın? Telifini almış olsan da içindekileri değiştirerek yazabilir.”
“Bu mümkün değil, o verileri elde edebilmek için benim yöntemimi kullanmak zorunda. Başka bir formülle sonuca ulaşamaz.” Alya’nın sözleri ile adam susmuştu. Araba genç kızın bölümünün önünde durduğunda Adnan yeğenine dönerek konuştu.
“Bir şey olursa bana hemen haber veriyorsun. Sakın unutma tamam mı? Ben her zaman arkanda olacağım, kimsenin karşısında ezilmeyeceksin. Bir yıldan fazladır bu araştırma üzerine çalışıyorsun. En yakın şahidin benim, emeğinin arkasında dur.”
“Teşekkür ederim dayıcım,” diyerek adamın yanağın öperek arabadan inmişti. Onlara bakanları umursamayarak bölümüne girerken oldukça yavaş ilerliyordu. Genç kızı görenler dikkatle ona bakarken Alya kimseye aldırmayarak sınıfın kapıya yakın en arka sırasına geçip oturmuştu. Koltuk değneğini yan tarafına bırakarak çantasından not defterini çıkarıp masanın üzerine bıraktı. Ayrıca evde okuduğu kitabını da alarak meraklı bakışlar arasında okumaya başlamıştı. Sınıf yavaş yavaş dolarken yan tarafında ki sandalyenin açılması ile bakışları kendisine gülümseyen genç kıza dönmüştü.
“Okula geleceğini bilseydim seni alırdım,” diyen Akasya endişeyle gülümsemeye çalışmıştı.
“Dayımla geldim canım, merak etme.” Akasya rahat bir nefes alarak oturmuştu.
“Arya’lar gitti mi?”
“Yarın giderler diye düşünüyorum, eniştemin işleri var.” Alya’nın yüzü asılmıştı. Bir iki güne varlıklarına hemen alışmıştı.
“Bana haber edersin, gelirim yanına,” diyen Akasya geldiğinden beri ilk kez içten gülümsemişti.
“Aslında ben sana çok alıştım, ailen izin vermez mi okul bitene kadar benimle kalmana?” dediğinde Akasya şaşkınlıkla genç kıza bakmıştı.
“Bu çok güzel olurdu ama kira ödeyecek durumumuz yok. Hem ev dururken kiraya çıkmam pek doğru olmaz.”
“Senden kira isteyen mi oldu? Hem dayım bir yıllık kirayı peşin verdi. Sadece bana arkadaşlık yapmanı istiyorum. Üstelik haftanın dört günü bende kalacaksın. Biliyorsun dayım üç gün bende kalıyor.” Genç kız Alya’nın sözleri ile heyecanlanmıştı. Bunu o da çok isterdi ama ailesini ikna edebilecek miydi bilmiyordu.
“Çok isterim ama bizimkileri ikna edebileceğimi sanmıyorum,” dedi üzgün bir şekilde.
“Sen onları bana bırak,” diyerek kızın omzunu sıvazlamıştı. Ahmet’in de derse gelmesi ile ortam daha da keyiflenmişti. Hoca derse girdiğinde yoklama alırken Alya’nın adını okumaması ile genç kız kaşlarını çatmıştı.
“Hocam benim adımı okumadınız!” diyen genç kız sınıfın dikkatini çekmişti. Hoca başını kaldırıp genç kıza bakarken “Sen raporlu değil misin?” diye sordu. Alya başını sallarken hoca devam etmişti.
“O zaman okulda ne işin var?” dediğinde Alya hocaya dalga mı geçiyorsun der gibi bakmıştı.
“Hocam gelmezsem dersten bırakacağınızı haber etmişsiniz,” dediğinde adamın da kaşları çatılmıştı.
“Öyle mi, kim söyledi bunu?” dediğinde Alya’nın bakışları Ahmet’e dönmüştü. Genç adam da şaşkındı.
“Siz söylediniz ya hocam, geçen Salı günü Alya’nın derse gelmezse bırakacağınızı.” Adam bir süre düşündükten sonra cevap vermişti.
“Raporun bana ulaşmamıştı, bu yüzden yok yazıldın. Arkadaşın raporlu olduğunu söyleyince öğrenci işlerinden bilgi aldım. Devamsızlığın iptal edildi yani. Kendini iyi hissetmezsen yarın gelmeyebilirsin derse.” Alya adamın açıklaması karşısında hafif gülümsemişti.
“Sorun değil hocam, daha iyiyim. Raporumun bitmesine bir hafta daha var ama ben derslere girmek istiyorum,” dedi.
“Sen bilirsin tabi, derse girmen senin adına daha iyi olur.” Alya başını sallarken adam dersine başlamıştı. Alya yoklamasının bir hafta daha alınmayacağının farkındaydı. Ahmet’e eğilerek “Çıkışta birlikte hastaneye gidelim mi?” diye sordu. Ahmet endişeyle genç kıza bakarak “Bir yerin mi ağrıyor?” dediğinde Alya başını iki yana salladı.
“Şu alçıdan kurtulmak istiyorum. Arya gitmeden beni iyi görmeli.”
“Tamam bakarız,” diyerek genç adam konuşmayı kesmiş tahtadaki bilgileri defterine not etmeye başlamıştı.
***
Cenk okula geldiğinde arabasından inerek hızla bölüm binasına girmişti. Cebinden çıkardığı mendille burnunu silerken kendi kendine söyleniyordu. Hastalık bu kez hızlı ilerleyecekti anlaşılan. Sıkıntıyla nefesini dışarıya vererek hafta boyu ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Eğer hasta olursa derslerine giremeyecekti. Bunun için Ayfer hocadan kendi şubesini de sınıfına katarak ders işlemesini rica edebilirdi.
“Cenk hocam, günaydın,” diyen kadına dönen adam yeniden hapşırması gelince başını çevirerek kadından uzaklaşmıştı.
“Günaydın hocam, bende size uğrayacaktım,” dediğinde kadının bakışları burnunu silen adama takılmıştı.
“Geçmiş olsun, hasta mı oldunuz?”
“Teşekkür ederim, ufak bir kırgınlık. Birkaç gün okula gelemeyebilirim, acaba benim şubeyi de dersinize alır mısınız diye soracaktım.”
“Elbette, biraz kalabalık oluruz ama sorun olmaz.” Cenk kadının ifadesinden gönülsüz kabul ettiğini anlasa da bir şey söylememişti.
“Teşekkür ederim,” diyen kadına sadece baş selamı ile cevap vererek odasının kapısını açıp içeriye girdi. Ayfer hoca da adamı takip ederek onun odasına girerken Cenk içinden kadının gitmesi için dua ediyordu.
“Aslında hocam kendinize asistan almayı düşünmediniz mi?”
“Buna ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Şimdilik tek başıma iyiyim,” dediğinde Ayfer hoca yüzünü asmıştı.
“Asistanınız olsaydı bu gibi durumlarda dersinize girerdi.” Cenk kadının söylemek istediğini anladığında sıkıntıyla nefesini dışarıya verdi.
“Sizi rahatsız ettik hocam, ben bir şekilde öğrencilerimin dersten geri kalmamasını sağlarım. İlginiz için teşekkür ederim,” dediğinde kadına gitmesi için de yol vermişti. Kadın odadan çıktıktan sonra Cenk başını masaya koyarak gözlerini kapatmıştı. Odanın kapısı açıldığında Cenk bıkkınlıkla başını kaldırıp içeri girene baktı. İçeri girenin Adnan hoca olduğunu görünce yerinden kalkmaya çalıştığı sırada adam eliyle oturmasını işaret ederek kapıyı kapatmıştı.
“Hasta mı oldun?”
“Kırgınlık var hocam, yakında geçer.”
“Derslerin ne olacak?” adamın sorusuna karşılık Cenk gülmüştü.
“Az önce Ayfer hanıma öğrencilerimi dersine almasını söyledim ama pek memnun kaldığını söyleyemeyeceğim,” dediğinde Adnan başını sallamıştı.
“Anlıyorum, bu şekilde derse giremezsin. Başka bir çare bulmalısın,” dediğinde Cenk yüzünü sıvazlayarak adama bakmıştı.
“Aslında kendime asistan alma işini düşünmem gerekiyor. Bu şekilde kimseye yalvarmak zorunda kalmam. Üstelik araştırmalarda da yardımcı olur,” dedi. Adnan genç adama gülümseyerek başını sallamıştı.
“Bizim kızı alsana asistan olarak,” dediğinde Cenk başını sallamıştı.
“Alya’nın kabul edeceğini sanmıyorum. Ayfer hocanın teklifini anında geri çevirmişti.”
“O kadını tanımıyor ama seni tanıyor, bir sor istersen.”
“Sanmıyorum hocam, hele bu zamanlar hiç kabul etmez. Alya ile aramız pek iyi sayılmaz.”
“Neden?”
“Sanırım beni yanlış anladı, onu hayal kırıklığına uğrattım.” Cenk Alya’nın anlattığı durumu Adnan’a kendi tarafından anlatınca adam yeğenine hak vermeden edememişti. Ayfer denen hocanın bir şeyler çevirdiği ortadaydı.
“Sen merak etme, ben hallederim o konuyu. Sen bölüm sekreterinden gerekli belgeleri al ben ona imzalatır, asistanlığı kabul ettiririm.”
“Emin misiniz hocam?” Cenk belli etmemeye çalışsa da mutlu olmuştu.
“Elbette, sen dediğimi yap, kadından belgeleri iste ben bilgileri girerim, sadece Alya’nın imzası gerekiyor. Onu da bu gün hallederim.” Cenk Adnan’ın söylediğini hemen yapmıştı. Belgeler geldiğinde adam Alya’nın bilgilerini girmiş, sonrada yeğenini arayarak yanına geleceğini bildirmişti. Alya’nın telefonda tedirgin olduğunu anlasa da elinden kurtulmasına izin vermeyecekti. Madem bir savaş açmıştı, en azından bunu asistan olarak yapmalıydı. Ne pahasına olursa olsun Alya asistanlığı kabul edecekti.
****
Sizce Alya kabul edermi asistanlığı?
Bu durum ikili arasında nasıl bir iletişim oluşturur.
Bölümler hakkında genel bir yorum yaparsanız sevinirim.
BÖLÜMLER VE DİĞER KİTAP HAKKINDA BİLGİ İÇİN İNSTAGRAM HESABINI TAKİP EDEBİLİRSİNİZ
12. BÖLÜM <<<<<<<——–>>>>>>> 14. BÖLÜM
Güzel di bence etmeni
Çok güzel ellerinize emeğinize sağlık.. Ayfer hocaya acayip gıcığım ..Cenk ve Alya umarım iyi olur ..Alyada merak ettiği ve istediği mutlu yuvaya kavuşur
Ayfer hocanın ipliğini pazara çıkarsın artık Alya.
Ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi her aman olduğu gibi ❤❤❤
Kanka Alya ancak asistan olur ve Cenk i duruma ikna ederse bu kadına karşı daha bi dik durur. Elbette kendi başına da hakkından gelir ama kendini daha fazla yıpratmaya ne gerek var ki?:)
Severek okuyorum …
Ancak cenk ile alya iliskisi cok yavas ilerliyor
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Alya kabul edecek eninde sonunda ve bu asistanlık sayesinde hem daha da yakinlasacaklar hem de Ayfer gicigina daha iyi ders verebilir bence. Pislik Ayfer:-x
Cenk de bu Ayfer’in gerçek yüzünü görür umarım ya da Alya söyler ve inanır inşallah
Çok güzeldi ellerine emeğine e
Bu hocaya gıcık oldum iyice ya
Asistan aLya
Afferim dayiya akıllı kızımızı daha çok bilgilendirecek böylelikle iyice heycanlanmaya başladı bölümler emeğine sağlık güzel bir bölümdü
Emeğine sağlık canım harikaydı bakalım şimdi neler olacak
Zaten cenk hocanın asistanı olmaya sıcak bakmıyormuydu
Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık ne zaman bitiyor anlamıyorum ben bu ayfere gicik oldum nasil hoca oldu bu cok merak ediyorum
Bence mecburen kabul edicek ,ay ayger hacadan bende hiç haz etmiyorum ama alya onu alt edicek ve kendi kazdığı kuyuya düşürecek sabırsızla olacakları bekliyorum emeğinize sağlık çok güzel bir bölümdü.
Ellerine emeğine sağlık yazarım Ayfer hoca ne gıcık bir kadın Alya biran önce haddini bildirsin asistanlığı kabul eder bence ders anlatmayı çok sevdi diye düşünüyorum
İyi günler blogunu yeni keşfettim ve bu hikayen hoşuma gitti .Yeni olduğum için merakımdan soruyorum bölümler içim belirli bir gün aralığın varmı acaba yoksa bölüm hazır oluncamı yayınlıyorsun merak ettim . Tekrardan güzel hikayen için tesekkürler