Gelincik Çiçeği 15. Bölüm

Hayırlı akşamlar arkadaşlar. Güzel bir bölümle karşınızdayım. Bu bölüm dönüm noktası olacak gibi. Bundan sonra daha çok hareketli günler geçecek ikili arasında. Umarım bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar!

***

Genç kız dişlerini sıkarak kendisine gözlerini dikmiş bir şekilde bakan adama aynı şekilde karşılık verirken yanından geçip giden öğrencilerin ‘iyi günler hocam’ sözlerini dalgın bir şekilde cevaplıyordu. Ağır adımlarla kendisine doğru gelen adamı başı dik bir şekilde karşılarken onunda kendisini görmekten hoşlanmadığını hemen anlamıştı.

“Senin burada ne işin var?” adamın sorusu ile Alya alaycı bir şekilde gülümsemişti.

“Dersim vardı profesör, bir sıkıntı mı var?” dediğinde ‘profesör’ü tükürür gibi söylemişti.

“Sana derse girebileceğini kim söyledi?” Alya adamın sözlerine cevap verecekken omzuna atılan kolla duraksamıştı. Kolun sahibine döndüğünde dayısını görünce tüm gerginliği biranda yok olmuştu.

“Adnan hocam?” adamın dayısını tanıyor olmasına elbette ki şaşırmamıştı.

“Kenan hoca, Alya ile anlaşılan tanışmışsınız?” adam Adnan’nın sorusu ile kaşlarını çatarak genç kıza bakmıştı.

“Az önce sınıftan çıkarken gördüm, öğrenciler ona hocam diyordu.”

“Öyle mi?” Adnan yeğenine dönerek gülümsemiş, “İlk gün nasıl geçti?” diye sorduğunda yanlarında ki adamın dikkatini daha da üzerine çekmişti.

“Oldukça iyiydi hocam, öğrencilerle çok iyi anlaştık.”

“Buna sevindim…” diyen Adnan bu kez bakışlarını karşısında ki adama döndürmüştü. Onun Alya’ya olan bakışlarından hoşlanmamıştı. Bu yüzden hızla yanına giderek yeğeninin yalnız olmadığını ona göstermek istemişti.

“Siz tanışmadınız değil mi hocam? Alya benim yeğenim, Cenk hocanın asistanlığını yapıyor. Cenk hoca rahatsız olduğu için dersi o verdi.” Adnan’ın sözleri adamın yüzünün renginin atmasına neden olmuştu.

“Yeğeniniz olduğunu bilmiyordum.”

“Sizin yok mu?” derken adamın tepkisini gözden kaçırmıyordu. Alya dayısının ne yapmaya çalıştığını anladığında onunla yeniden gurur duymuştu. Adamın yüzü Adnan’nın her sözünde daha da beyazlıyordu.

“Eve mi geçeceksin canım, işin yoksa biraz bekle birlikte geçeriz.”

“Teşekkür ederim hocam, ama yarım saat sonra dersim var ona gireceğim.”

“Raporun olduğunu biliyorsun, kendini yormamalısın. Ayrıca bir sıkıntı olursa bana söylemeyi sakın unutma.”

“Teşekkür ederim dayıcım, bir sıkıntım olursa ilk sana geleceğim,” dediğinde karşısında ki adamın gözlerinin içine bakıyordu. Kenan hoca ikilinin yanından ayrılırken Adnan hala adamın arkasından bakıyordu.

“Sana bir şey mi yaptı?” Alya gelen soruyla gerilirken Adnan onun gerginliğini anlasa da Alya’nın açıklamasını bekliyordu.

“Yok dayıcım, sadece yeğenini sevmediğim için gerdi beni.”

“Emin misin Alya, o adamın ne mal olduğunu biliyorum. Kanıtlanmamış olsa da kız öğrencilere olan yaklaşımı hiç hoşuma gitmiyor. Bana söz ver dayıcım, sana bir yanlışı olursa hemen bana haber vereceksin.” Alya iyice gerilmişti. Dayısı stajdayken adamın kendisini taciz etmeye kalkıştığını öğrenirse Kenan hocayı mahvederdi. Özellikle abisi Serdar öğrenirse daha da kötü olurdu.

“Yok dayıcım, bir şey olursa söz anlatacağım.” Adnan telefonu çalınca ekranda yazan isimi görünce yüzüne kocaman bir gülümseme ile “Gülüm!” diye telefona cevap vermişti. Alya dayısının mutluluğu karşısında gülümsemişti. Anlaşılan Gülten teyzesi arıyordu.

“Selam söyle dayıcım benim gitmem gerek,” diyerek oradan ayrılmıştı. Üzerlerinde olan bakışları elbette görebiliyordu. Buna alışması gerektiğinin de farkındaydı. Bölümden çıkarak yüksek lisans bölümüne doğru yola koyuldu. Son dersine girmek istiyordu. Yol beş dakikalık olsa da Alya için bu beş dakika uzamıştı. Bölüm kapısına geldiğinde Akasya’nın kendisine doğru sinirle geldiğini görünce duraksayarak onu beklemişti.

“Akasya, neler oluyor?”

“Çiğdem ve çetesi sinirimi bozdu. Ama bastım tokadı bu kez.” Alya şaşkınlıkla genç kıza bakarken birden gülümsemişti.

“Neden böyle bir şey yaptın?”

“Beni tehdit etti, daha fazla dayanamadım Alya. Şu kız ne anlıyor bize bulaşmaktan anlayamıyorum.” Alya ağlamak üzere olan kızın koluna girerek onu bölüme doğru yönlendirmişti.

“Sana söylediğimi yapıyorsun değil mi?” Akasya kızın sorusu ile gülümseyerek başını sallamıştı.

“Hem de bana her bulaştığında.” Alya başını sallayıp “Güzel,” dedi. İkili sınıfa girerken Akasya üzerine çevrilen bakışlardan rahatsız olarak Alya’ya doğru yaklaşmıştı.

“Korkma Akasya bir şey yapamaz.” Genç kızın sözleri ile Akasya az da olsa rahatlamıştı. Alya’nın varlığı ona güç veriyordu.

“Sana da bulaşmalarını istemiyorum.”

“Benim için sorun yok, sen merak etme. Ayrıca telefonunu ver de kayıt ettiğin şeyleri dinleyeyim.” Akasya telefonunu genç kıza uzatırken Alya kulaklığını çıkararak Akasya’nın kayda aldığı sesleri dinliyordu. Bazı yerlerde öfkelenerek karşısında ki gruba bakarken Çiğdem’in defterini dürümeye karar vermişti.

“Dersten sonra bölüm başkanına çıkıyoruz.” Akasya şaşkınlıkla Alya’ya bakarken yutkunmadan edememişti.

“Ama Alya…”

“Bu kadarı fazla Akasya, kimse sana bu şekilde davranamaz. Ayrıca Çiğdem de yaptığının bedelini ödemek zorunda.” Akasya endişeliydi. Alya ses kayıtlarının kopyalarını mailine atarken genç kız sorar gibi ona bakmıştı.

“Ne yapıyorsun?”

“Delilleri yedekliyorum. Ne olacağı belli olmaz, işimizi sağlama alalım.” Hocanın derse girmesiyle sınıf sessizleşmişti. Yoklamayı aldıktan sonra beklemeden derse başlayan hoca oldukça hızlı anlatıyordu. Akasya ona yetişmekte zorlanırken bir süre sonra yazmayı bırakmıştı. Kalemi masaya bırakırken Alya’nın kendisine bakmasıyla asılan yüzüyle omuzlarını silkmişti.

“Ne oldu?”

“Takip edemeyeceğim kadar hızlı anlatıyor.” Kıza anlayışla gülümserken kırk dakikalık dersin sonuna gelmişlerdi. Son dersin bitmesiyle Alya Ahmet’i merak ederek etrafına bakınırken gözüne takılan kişiyle kaşlarını çatmıştı.

“Şu kim?” Alya’nın sorusuna karşılık Akasya genç kızın gösterdiği kişiye bakarak yüzünü asmıştı.

“Geçen yılın sınıf birincisiydi. Adı Aydın, sanırım yeni rakibini gözlem altına almak istemiş.”

“Anlıyorum, neyse hadi çıkalım.” Akasya notlarını toparlayarak yerinden kalkarken Alya da onunla birlikte ayaklanmıştı. Günü oldukça yoğun geçtiği için yorulmuştu. Üstelik ayağı da ağrımaya başlamıştı. Derslikten çıktıktan sonra dayısını arayan genç kız onun eve geçip geçmediğini öğrenmek istemiş ve eve birlikte gitmeyi teklif etmişti. Bölüm kapısında Akasya ile beklerken Ahmet Aslı ile buluşacağını söyleyerek yanlarından ayrılmıştı.

“Yarın ailenle konuşalım Akasya, dayım ertesi gün Trabzon’a geçecek.” Akasya kızın sözleri ile heyecanlanmıştı.

“İzin vereceklerini sanmıyorum ama konuşalım.” Alya kızın istediğinin farkındaydı. Ailesi kalabalık bir aileydi. Kendi ailesi de kalabalıktı ancak Akasya’lar gibi evli ağabeyi onlarla oturmuyordu. Evlenen kardeşler kendi dairelerini tutup ayrılıyordu.

“Sen merak etme, biz ikna edemezsek dayım muhakkak eder.”

“Adnan hocanın bu işe karışacağını sanmıyorum,” diyen genç kızın yüzü asılmıştı. Alya ilerden gelen büyük arabayı görünce gülümsedi. Araba yanlarına durduğunda iki kızda güçlükle arabaya tırmanmıştı.

“Nasılsınız kızlar?” Alya dayısına bakarak “Yorgun,” dediğinde adam yeğeninin sözlerine gülmüştü.

“Öğrencilerin yordu mu?” Akasya adamın sorusu ile hızla Alya’ya dönmüştü.

“Sahi sen bu gün ders verecektin değil mi?” diye sorduğunda Alya kızın heyecanına başını iki yana salladı.

“Evet, öğrenciler beklenmedik şekilde iyi huylu çıktı. Derse katılımları iyiydi.”

“Senin adına sevindim, öğrencilerle herkes kolay anlaşamaz. Özellikle senin gibi yaşı küçük olan asistanları pek ciddiye almazlar.”

“Biliyorum dayıcım ama biz anlaştık. Eğlenceliydi.”

“Bir sorun çıkmadı değil mi?” derken dayısının kimi sorduğunu anlamıştı. Alya bir süre duraksadıktan sonra dayısına dönerek sormuştu.

“Başka bir hoca bana iş yükleyebilir mi?”

“Ne gibi?”

“Ben Cenk hocanın asistanıyım, diğer hocaların bana verdiği işleri yapmak zorunda mıyım?” dediğinde Adnan yeğenine kısa bir bakış atarak sormuştu.

“Hocalardan biri sana iş mi verdi?”

“Yok ama bir hocanın damarına basmış olabilirim.” Alya bakışlarını kaçırırken Adnan yoldan bakışlarını kısa bir süre çekerek yanında oturan kıza bakmıştı.

“Kime ne yaptın Alya?”

“Aslında bir şey yapmadım. Ders anlatırken Ayfer hoca sınıfa girdi ve bende istemeden biraz sert çıkışmış olabilirim.” Adnan gözlerini yumarak sakinleşmeye çalışmıştı.

“Alya, o kadından uzak dur demiştim sana. Neden beni dinlemiyorsun?”

“Benim bir suçum yok dayıcım, çocukların kendi sınıfında olması gerektiğini söyleyince bende Cenk hocanın beni bilgilendirmediğini söyledim. Sinirlenmiş olabilir.”

“Sadece bu kadar mı?” Adnan yeğenini biraz olsun tanıyorsa bu kadarla kalmadığına emindi.

“Birde dersi böldüğünü söylemiş olabilirim.” Akasya genç kıza şaşkınlıkla bakarken birden gülmeye başlamıştı.

“Alya sen uslanmazsın.”

“Ne yapayım, kibirlenince bende dayanamadım. O kadından hiç hoşlanmıyorum. Bana yaklaşınca beynim sinyalleri kesip saldırıya geçiyor,” dediğinde Akasya’nın kahkahası artmıştı.

“Neyse, Cenk izin vermediği sürece sana bir şey emredemez.”

“Desene yandık…” eve varana kadar konuşmuşlardı. Akasya onlardan ayrılarak kendi evine geçerken Alya önce alt katın ziline basarak Cenk’in nasıl olduğunu öğrenmek istemişti. Kapıyı yorgun bir şekilde açan Deniz Hanım Alya’yı görünce buruk bir şekilde gülümsedi.

“Deniz teyze ne bu hal?” diye soran genç kız kadın için endişelenmişti.

“Yok bir şey kızım, yorgunum sadece.”

“Cenk hoca nasıl oldu?” Alya eve girerken Adnan da onu takip etmişti. Salona girdiklerinde uyuyan adamı gören ikili sessiz olmaya çalışıyordu. Bir süre Cenk’e baktıktan sonra mutfağa geçtiklerinde Adnan Bey sormuştu.

“Durumu nasıl?”

“Ateşini zor düşürdüm Adnan Bey, ilaçları da içiremedim.” Alya kadının sözlerine kaşlarını çatmıştı.

“Ne demek ilaçları içiremedim? Çocuk mu bu adam?” Adnan yeğeninin sözlerine gülmemek için kendisini zor tutmuştu.

“Demek ki hastalanınca çocuklaşıyor.” Adnan kapıya yönelirken Alya dayısına dönerek “Sen çık dayı, ben gelirim sonra,” dedi. Adam kızı başıyla onaylarken evden çıkıp üst kata gitmişti. Alya yorgun olan kadını sandalyeye oturtarak ocağın üzerinde ki tencerelere baktı.

“Acıktın mı kızım, sen otur ben yemeği hemen ısıtırım.” Alya yeniden kalkmak isteyen kadını oturtarak “Ben hallederim Deniz teyze, asıl sen otur,” dedi. Genç kız kadının yaptığı tavuk suyuna çorbayı ısıtarak bir kaseye doldurup salona doğru ilerlemişti. Deniz Hanım şaşkınlıkla genç kıza bakarken onun ne yapacağını görmek için peşine takılmıştı. Salona giren Alya, kaşlarını çatarak uyuyan genç adama baktı. Yüzünün kızarıklığından ateşi olduğunu anlamak zor değildi. Kanepeye yaklaşarak genç adamın omzunu dürtmüştü.

“Cenk hoca, uyan…” Deniz kıza engel olmak istese de Alya’nın bakışlarından çekinerek yerinde kaldı. Kadın genç kızı ilk kez bu şekilde görüyordu. Hem sinirli hem endişeli bir ifadesi vardı. Elinin tersini genç adamın alnına koyarak ateşini ölçerken Alya ne yaptığının farkında bile değildi.

“Deniz teyze, ateşi yeniden çıkmış. Sirkeli su yapar mısın?” dediğinde kadın hemen mutfağa gitmişti.

“Hocam, uyanın artık,” diye seslenirken bu kez daha sert genç adamı sarsmıştı. Kaşlarını çatarak uyanmak üzere olan adama bakarken kendisini gören Cenk’in şaşkınlığı yüzünden okunabiliyordu.

“Alya, ne yapıyorsun?”

“Ben mi? Seni uyandırmaya çalışıyorum. Doğrulunda şu çorbayı için.” Cenk kızın elinde ki çorbayı görünce yüzünü buruşturmuştu.

“Aç değilim.”

“Size aç mısınız diye sormadım, çorbayı için dedim.” Alya’nın sözleri ile Cenk kaşlarını çatmıştı.

“Yorgunum Alya, seninle uğraşamam.” Cenk üzerinde ki örtüyü başına kadar çekerken genç kız elinde ki kaseyi orta sehpanın üzerine bırakarak adamın üzerindeki örtüyü çekip almıştı.

“Ne yapıyorsun?” Cenk’in çıkışı ile Alya elleri belinde adama bakmıştı.

“Asıl sen ne yapıyorsun? Çocuk musunuz? Alt tarafı bir çorba içip ilaç alacaksınız. Ayıp değil mi bu yaptığınız? Annen ne kadar endişeli biliyor musun?” Alya’nın sesi her sözünde daha da yükselirken onun sesini duyan Deniz Hanım ne olduğunu anlamak için salona gelmişti.

“Alya kızım?”

“Bak şu kadının haline, bir günde senin yüzünden çöktü. Şimdi kalk iç şu çorbayı,” diyen kıza yutkunarak bakan genç adam farkında olmadan olabildiğince hızla doğrulmaya çalışmıştı. Deniz Hanım şaşkınlıkla ikiliye bakarken Alya çorbayı adamın önüne bırakarak kadının elinde ki sirkeli suyu almıştı. Islattığı bezi adamın ensesine koyarken irkilen Cenk kaşlarını çatarak genç kıza bakmıştı.

“Yavaş…”

“Korkmayın, ölmezsiniz. Şimdi rahat durup çorbayı bitirin.” Cenk kurtulamayacağını anlayınca çorbayı midesi bulanarak içmişti. Kâse yarıya geldiğinde daha fazla yiyemeyeceğini belirten genç adam çorbayı dökmemeye dikkat ederek geriye doğru yaslanmıştı. Alya ikinci ıslak bezi adamın alnına koyarken Deniz hanıma dönerek “Deniz teyze ilaçlar nerede?” diye sorunca şaşkınlıktan çıkan kadın hemen ilaçları getirmişti. Alya bir süre hangi ilacı alması gerektiğini inceleyerek ağrı kesici ateş düşürücü hapı alarak genç adama uzatmıştı. Masanın üzerinde ki sürahiden su doldurup adama uzatırken Cenk kıza elinde bomba varmış gibi bakıyordu.

“Öyle bakarak içilmiyor bu?”

“Onu içmek istemiyorum.”

“Çocuk musunuz siz? Yeğenlerim bile sizin yaptığınızı yapmıyor.” Diyerek adamın dudaklarına ilacı uzatmıştı. Cenk yutkunarak ilacı ağzına alırken Alya’nın çatık kaşlarından ürkmeye başlamıştı. İlk kez onun bu kadar baskın bir karakterde görüyordu. Suyunu da içtikten sonra Alya derin bir nefes alarak Deniz hanıma dönmüştü.

“Deniz teyze akşamki ıhlamurdan kaldı mı? Isıtıp içirelim.”

“Ihlamur içmek istemiyorum,” diyen Cenk’e ters bir bakış atarak “Sana sormadık,” dediğinde Deniz Hanım oğlunun ifadesine neredeyse gülecekti. Salondan mutfağa geçerken arkasından hayranlıkla bakan kadından habersizdi. Oğluna dönen Deniz Hanım onun asılan yüzüne gülümseyerek bakıyordu. Alnında ki ıslak bezi değiştiren kadın itiraz etmek isteyen oğluna kaşlarını çatarak “Alya’yı çağırayım mı?” diye sordu.

“Anne!”

“Ne, sabahtan beri seninle uğraşıyorum. Şu kızın birkaç dakikada sana yaptırdıklarını yaptıramadım.”

“Anne, çok yorgunum.” Adamın sesi kırık çıkmıştı. Kadın oğluna kıyamıyordu. Alya elinde ıhlamurla içeri girerken Cenk’in yüzü daha da asılmıştı. Alya adamın ifadesini umursamayarak elinde ki kupa bardağı genç adama uzatıp “İç,” dedi. Cenk kızın taviz vermez ifadesi karşısında ne yapacağını bilememişti.

“İçmek istemiyorum.”

“Sana ne islediğini sormadık hocam, şimdi lütfen için.” Eline ki bardağı adama uzatırken Cenk annesine yardım dilenir gibi bakmıştı.

“Anne…”

“Ben karışmıyorum oğlum, Alya kızım ne derse o…” dediğinde Cenk başka şansının olmadığını anlayarak bardağı alıp yudumlamaya başlamıştı. Genzini yakan acı tatla yüzü buruşmuştu.

“Yine buna bal koydun değil mi?” diye sorarken Alya bir ayağına yüklenip kollarını göğsüne bağlayarak ona bakmıştı. Aslında ağrıyan ayağının üzerine basmamaya çalışıyordu. Ağrısı olsa da belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. Genç adam güçlükle bardağını bitirirken genç kız çantasını alarak kapıya yönelmişti.

“Ben eve çıkıyorum Deniz teyze, birazdan uykuya dalar nasılsa. Sende dinlen, bir şeye ihtiyacın olursa saat kaç olursa olsun beni ara lütfen.” Deniz Hanım minnetle genç kıza bakarken Alya Cenk’e ters bir bakış atarak “Sizde çocukça davranmayı bırakıp uyumaya çalışın,” dedi. Cenk ağzını açmış ama kıza bir şey söyleyememişti.

***

Alya evine girdiğinde salondan gelen sesle o tarafa doğru ilerledi. Dayısı telefonda oldukça neşeli bir şekilde konuşuyordu. Kiminle konuştuğunu tahmin etmek zor değildi. Kulağına dolan “Merak etme Gülüm, gelince ben onunla konuşurum. Artık genç delikanlı oldu, seninle konuşmak istememesi normal,” dediğinde onun Efe’den bahsettiğini anlamıştı. Alya dayısına baş selamı verdikten sonra “Selam söyle dayı,” diyerek odasına geçmişti. Ertesi gün dersi sabah olduğu için kısa bir tekrardan sonra dayısının görüşmesinin bittiğini düşünerek yeniden salona geçmişti.

“Masayı kurayım mı dayıcım?” diye soran kız adamın ayağa kalkarak mutfağa geçmesiyle onun peşine takılmıştı.

“Sen otur canım, bu gün ayağına çok yüklendin. Ben masayı hazırlarım.” Alya bu teklife hayır diyemeyecekti. Gerçekten de yorgundu ve ayağı ağrıyordu.

“Gülten teyze nasılmış?” diye soran kıza dayısı sıkıntıyla nefes alarak cevap vermişti.

“Efe’nin bir derdi varmış ve ona anlatmıyor diye üzülüyor.”

“Efe artık genç delikanlı oldu, annesine anlatmaması normal. Abimlere söylerim konuşur onunla.”

“Ben gidince konuşacağım, abinleri işe karıştırma,” dedi.

“Yine de Serdar abimle iyi anlaşıyorlar, derdini ona açabilir.”

“Sanırım derdini biliyorum,” diyerek Adnan kızın önüne ısıttığı çorbadan bir kase doldurarak bırakmıştı. Kendisi de çorbasını alarak yeğeninin karşısına geçip oturdu.

“Neymiş derdi?” Alya merakla adama sorarken Adnan’ın yüzü asılmıştı.

“Sanırım annesinin yeniden evlenecek olmasını sıkıntı yapıyor. Genç delikanlı oldu, bu durum onun için zor olabilir. Babası öldüğünde daha bebek sayılırdı. Abisi de o küçükken şehit oldu.”

“Şimdi de ailede bir erkek modelinin olması onu geriyor. Kendini kısıtlanmış hissedecek.” Alya’nın tespitine adam gülümsemişti. Başını sallayarak “Öyle,” dedi.

“Sen onun gönlünü alırsın dayıcım, endişelenme.”

“Ona babasının yerini almayacağımı göstermem gerek. Bir abi olarak beni benimsemesini sağlamalıyım.”

“Peki evlenince nerede yaşayacaksınız?” Alya’nın sorusu ile Adnan ikinci sıkıntısını yaşamıştı.

“Ben yeni bir ev almak istiyorum ama Gülten şimdiki evden memnun. Orada kalmak istiyor.”

“Abimlerle mi?”

“O ev üç katlı Alya, her katın kendine ait girişi var. Zaten teras katı Efe için ayırmıştı Serdar, kendisi orta katta kalacak. Bizde alt katta kalacağız. Ama önce Gülten’in tedavisi bitmeli.”

“Anlıyorum, hakkınızda hayırlısı dayıcım.” İkili o akşam daha fazla konuşmadan yemekten sonra odalarına çekilmişti. Alya ikizi ile kısa bir görüşme yaparak annesini arayıp konuşmuştu. Uykuya dalmadan önce düşündüğü son şey ise Cenk’in iyi olup olmadığıydı.

Gece yarısı telefonun sesiyle gözlerini aralayan kız ‘hayırdır inşallah’ diyerek telefonuna bakmıştı. Arayan kişiyi görünce hızla yerinden doğrularak açma tuşunu kaydırdı.

“Deniz teyze?”

“Alya kızım yardım et,” diye ağlayan kadın daha da endişelenmesine neden olmuştu.

“Geliyorum hemen,” diyerek telefonu kapatan genç kız üzerine uzun hırkasını alarak odasından çıktı. Dayısının odasının kapısına vurarak onu da uyandırmıştı.

“Alya?”

“Dayı, Cenk hoca iyi değil sanırım. Deniz teyze aradı kadın ağlıyordu.” Adnan hemen üzerini giyinerek kapıya yönelmişti. İkili acele bir şekilde aşağıya inerken kapıyı ağlayarak açan kadın ikiliye yalvarırcasına bakmıştı. Adnan salona girdiğinde ateşten sayıklayan adamı kaldırmaya çalışarak Alya’ya baktı.

“Alya, onu hemen hastaneye götürelim, yoksa havale geçirecek.” Genç kız dayısına adamı kaldırması için yardım ettiğinde Deniz Hanım gerekli olabilecek şeyleri alıyordu. Cenk’in omzuna ince bir battaniye sererek evden dışarıya çıktılar. Deniz Hanım ağlayarak onları takip ediyordu.

“Deniz teyze Cenk hocanın arabasının anahtarının getirir misin?” diye kadına seslenmişti. Cenk’i dayısının arabasına bindirmelerine imkan yoktu. Kadın arabanın anahtarını alarak hızla ikilinin yanına gelirken Cenk’i arabaya bindirmişlerdi. Alya ön koltuğa otururken Deniz Hanım arka koltuğa oğlunun yanına oturup başını dizine yaslamıştı.

“Ah evladım, nasıl bu kadar kötü oldun sen?” diye ağlayan kadına içi gitmişti Alya’nın.

“Korkmayın Deniz Hanım birazdan hastanede oluruz.”

“Allah sizden razı olsun Adnan Bey, siz olmasaydınız ne yapardım?” Kadının ağlayarak konuşmasıyla Alya geriye dönüp kadının elini tutmuştu.

“Ağlama artık teyze, Cenk hoca iyi olacak.”

“İnşallah yavrum, inşallah… Benim ondan başka kimim var,” dediğinde araba acilin önünde durmuştu. Cenk sağlık görevlilerin yardımıyla acil servise alınırken üçlü de dışarıda ondan gelecek iyi haberi bekliyordu. Alya oturarak başını geriye yaslarken Deniz oğlunun kapısında endişeyle ayakta bekliyordu. Adnan Bey kadın için üzülüyordu.

“Oturun artık, birazdan gelir birileri.”

“İçim daralıyor Adnan Bey, oturamıyorum.” Alya yerinden kalkarak kadının omuzlarından tutup oturmasını sağlamıştı.

“Endişelenme, o iyi ellerde.”

“Öyle de kızım elimde değil.” Kadın içli içli ağlarken Alya kadına sıkıca sarılmıştı. Yarım saat sonra doktor odadan çıkarak onlara genç adamın durumu hakkında bilgi verirken birkaç gün hastanede kalması gerektiğini söylemişti. Boğazlarında ki iltihap kanına karışmıştı. Serum takılarak normal odaya alındığında hepsi birlikte genç adamın yanına gitmişti. Deniz Hanım ağlayarak oğlunun yanına yaklaşırken genç adam uyuyordu.

“Ağlama artık Deniz teyze, hadi geç otur.” Kadın kendine hakim olamıyordu. Adnan Bey odadan çıkarak onlara biraz alan açmak istemişti. Alya kadını oturttuktan sonra odadan çıkıp dayısının yanına geldi.

“Dayıcım istersen sen eve geç, ben Deniz teyzenin yanında kalayım,” dediğinde adam yeğenine bir şey dememişti. Kendisi kalmak isterdi ama Deniz hanımın oğlunu bırakmayacağını bildiğinden kadını rahatsız etmemek için yeğenini onaylamıştı. Genç adam bir süre daha kaldıktan sonra hastaneden ayrılırken Alya odaya girerek boş olan yatağın ucuna oturmuştu. Hastane odası iki kişilikti ve şanslıydılar ki diğer yatakta hasta yoktu.

“Deniz teyze, hadi sen şuraya uzan.”

“Ben uyuyamam kızım.”

“Ama olmaz ki, sen iyi olmazsan Cenk hocaya kim bakacak? Benim uykum yok şimdilik. Sen biraz dinlen,” diyerek kadını yatağa uzatıp üzerine ayakucunda ki çarşafı örtmüştü. Kadın oğlunun tarafına dönerek genç adamı izlemeye başladı. Bir süre sonra gözleri yorgunluğa daha fazla dayanamayarak kapanmıştı.

Genç kız odadaki iki refakatçi sandalyesini yan yana koyarak oturup ayaklarını uzatmıştı. Bir süre uyuyan adamı izledikten sonra susadığını hissedip su almak için odadan çıkmıştı. Hastanenin kafeteryasından su ve plastik bardak alarak yeniden odaya döndüğünde ikiliyi bıraktığı gibi uyurken bulmuştu. Sessiz olmaya çalışarak elindekileri komodinin üzerine koyup usulca genç adamın alnına elini koyarak ateşini kontrol etti. Ateşinin azda olsa düştüğünü hisseden genç kızın içi rahatlamıştı. Yeniden sandalyeye oturarak telefonunu çıkarıp mailindeki notlarını okumaya başlamıştı. Sabahki dersinde öğrencilere yeni bilgiler anlatmak istiyordu. Dayısı sayesinde edindiği çevre kızın oldukça işine yarıyordu. Meslekten birkaç yabancı arkadaş edinmişti. Onlardan yurtdışında ki araştırmalar hakkında bilgi alabiliyor, kanıtlanmış bilgileri öğrenebiliyordu.

Arkadaşlarından bir kaçı Çin’de tıbbi bitkiler üzerine araştırma yapan bir guruba katılmıştı. Kendisi de guruplara katılmak istese de şimdilik zamanı olmadığını biliyordu. En azından onlar sayesinde yeni bilgiler öğrenebiliyordu. Mailine düşen bildiri ile heyecanlanarak hemen mesajı açmıştı. Tam tahmin ettiği gibi arkadaşlarından biri araştırma hakkında kendisine güncel bilgi göndermişti. Dosyayı telefonuna indirerek hemen okumaya başladığında sabahı yaptığından habersizdi. Cenk sabaha kadar deliksiz uyumuştu. Aynı şekilde Deniz hanımda öyle.

Genç adam güçlükle gözlerini araladığında oldukça bitkin hissediyordu. Karşılaştığı yabancı tavanla kaşları istem dışı çatılmıştı. Kuruyan boğazını ıslatmak için yutkunan genç adam başını çevirdiğinde hemen yanı başında oturan kızı görünce şaşırmıştı. Elinde ki telefona o kadar odaklanmıştı ki kendisinin uyandığını bile fark etmemişti.

“Alya?” genç kız duyduğu kırık sesle hemen genç adam dönmüştü.

“Nasıl oldun? Daha iyi misi?”

“Su,” diyen genç adam kızın yerinden kalkarak bardağa su dolduruşunu izlemişti. Başını kaldırmaya takati olmayan genç adam Alya’nın yatağın başlığını kaldırmasıyla oturur pozisyona gelmişti. Kızın kendisine suyu içirmesine izin verirken geri çekilerek dikkatle Alya’ya bakmıştı.

“Neden buradayım?”

“Gece ateşin çok yükseldi, bizde hastaneye getirmek zorunda kaldık.”

“Annem?” derken Alya kenara çekilerek yatakta uyuyan kadını genç adama gösterdi.

“Akşam çok korktu, birkaç gün hastanede kalacaksın.”

“Anlamadım, neden?” genç adam bu durumdan hiç hoşlanmamıştı. Hastaneler onu boğuyordu.

“Aslında iyi oldu, bu şekilde çocukça davranamayacaksın. Kanında iltihaplanma varmış, onu temizliyorlar.” Cenk yorgun olduğunu hissediyordu ve kıza cevap verecek takati kendinde bulamamıştı.

“Sen neden buradasın, eve gitmeliydin.”

“Deniz teyzeyi yalnız bırakamazdım.” Kızın sözleriyle kadın kıpırdayarak uyanmıştı. Oğlunu ayılmış bir şekilde görünce rahatlayarak yerinden kalkmıştı.

“Ah be oğlum ne kadar korktum sana bir şey olacak diye.” Kadının kızarmış gözlerinden hoşlanmamıştı Cenk. Annesi ağlamıştı ve buna sebep kendisi olmuştu.

“Anam ben iyiyim, ağlama artık,” dedi. Alya ikiliyi yalnız bırakmak için kapıya yöneldiğince Cenk’in seslenmesi ile duraksamıştı.

“Nereye?”

“Dışarı çıkacaktım,” diyen kıza kaşlarını çatarak bakmıştı.

“Bu halde mi?” Alya adamın neden bahsettiğini anlamadığı için üzerine bakmıştı. Hala pijama takımıylaydı. Gece telaştan üzerini değiştirmeyi akıl edememişti. Uzun hırkasını giymiş olsa da bu bir şey değiştirmiyordu. Genç kız üzerini düzelterek odanın penceresine doğru ilerledi. Cenk’e cevap vermek istememişti.

Odanın kapısının tıklatılmasıyla Alya’nın bakışları içeri giren kadına takılmıştı. Kaşları çatılırken onun nereden haber alıp geldiğini anlamaya çalışıyordu.

“Cenk hocam, geçmiş olsun.” Cenk’te en az Alya kadar şaşkındı.

“Teşekkür ederim Ayfer hocam,” diyen adamın bakışları kısa bir süre Alya’ya değerek hemen Ayfer’e dönmüştü. Ayfer hoca içeri girer girmez gördüğü Alya’ya dikkatle bakarak her halinden yapmacık olduğu belli olan bir selam vermişti.

“Sende burada mıydın Alya’cım,” diye sorarken genç kız gözlerini devirmemek için kendisini zor tutmuştu.

“Hoş geldiniz hocam, bende birazdan çıkacağım.” Cenk’e dönerek devam etmişti.

“Ben gideyim hocam, malum derse az bir zaman kaldı. Ancak eve gidip üzerimi değiştirebilirim. Genç kız kapıya yöneldiğinde Cenk araya girmişti.

“Birine söyle sana kıyafet getirsin, bu şekilde dışarı çıkman yakışık almaz.”

“Ama…” Alya itiraz edecekken odaya giren dayısı ile rahatlamıştı. Adamın elindeki karton çantada kıyafet olduğunu umut ediyordu.

“Gerek yok Alya, ben bir şeyler getirdim,” dedi. Ayfer şaşkınlıkla Adnan’a bakarken Alya kadını daha da şaşırtarak Adnan’ın yanağını öpüp “Teşekkür ederim,” diyerek odanın banyosuna geçmişti. Birkaç dakika sonra hazırlanan Alya izin isteyerek oradan ayrılmıştı. Arkasından içten içe saydıran kadını bırakarak okula doğru yola koyulmuştu.

***

Bölüm hakkında yorum yapmayı lütfen unutmayın. Sizin ailenizde hasta olunca çocuklaşan erkekler var mı? Şahsen benim ailemde var ve hiç çekilmiyorlar. 🙂

Hikayelerin yeni bölümlerinden haberdar olmak için instagram adresi mermarid.yy adresini takip edebilir. Ayrıca istek videolar paylaşacağım ki bunlar çoğunlukla kitaplar üzerine olacak olan YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

14. BÖLÜM <<<<<<<<——->>>>>>> 16. BÖLÜM

21381cookie-checkGelincik Çiçeği 15. Bölüm

14 yorum

  1. İyice bileniyor bu Ayfer cadısı dayisida iyi korktu ama bakalım neler olacak emeğine sağlık güzel bir bölümdü

  2. Bölüm için teşekkürler. Ayfer tam uyuz yaa.Cenk ve Alya harikalar.Ve evet kocam kendisi hasta olunca koca bir bebek oluyor

  3. Alya da tam despot çıktı elleri belindeki hali gözümde canlandı cenk hoca bile tırstı

  4. Alya’ya bayılıyorum. Cenk’in hakkından ne güzel geldi. Ayfer’e de gıcık oluyorum biri onun ,profesörün ve Çiğdem ‘in gününü gösterse keşke

  5. Şu uyuz kadının ve o kişiliksiz dayısının foyaları ortaya çıksa da biz de bi nefes alsak… Sinir vallahi sinir!

  6. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Alya ‘nin despot haline bayıldım Cenk nasıl suspus oldu 😀 . Ayfer pisliği ve dayısı olacak pisliğe sinir oluyorum taciz ne demek 😡 . Cenk çok tatlı hastayken ya ❤️:)

  7. Sanırım kadınlar bir ćocuklar iki erkekler hasta olacaģına kendilerinin hasta olmasını tercih ederler o derece çekilmez oluyorlar .Ayfer haca sanırım iyice kudurmuştur korkarım ki dahada bilenip kötü birşey yapar diye endişeleniyorum ama işte Alya da ki zeka onda yok bir ona güveniyorum bakalım neler olacak merakla bekliyorum.Ememģinize sağlık çok güzel bir bölümdü

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir