Dilay Hanım 17. Bölüm

Herkese hayırlı arkadaşlar. Bu aralar oldukça yoğunum maalesef. Aof sınavlarına az kaldı ve benim son senem olduğu için dersler biraz zor. Bölümü yazarken bazı yerlerde gerçekten düşüncelere daldım. Bu ne yazacağımdan ziyade yazıp sonradan böyle bir şeyle gerçekten karşılaşsam tepkim ne olurdu diye sorgulamamdan kaynaklanıyordu. Bazı durumlar gerçekten zor olabiliyor. Umarım bölümü sever, düşüncelerinizi yazarsınız.

***

Genç adam korkuyla küçük kızı kendine getirmeye çalışırken Dilay onun telaşı yüzünden kızına müdahale edemediğini görünce genç adamı geri iterek hemen Nisan’ı kucağına almıştı.

Nisan’ın kulağına “Sakinleş hayatım, bak buradayım,” dediğinde kulağına yankılanan ikizlerin ağlama sesiyle Selim’e bakmıştı.

“Çocukları götür buradan Selim,” diye adeta bağıran genç kadın Selim’in kendine gelmesini sağlamıştı. Dilay küçük kızla hızla evden ayrılırken Engin ve Ali de onun peşine takılmıştı.

“Ali hadi!” diye bağıran Dilay belki de orada sakin kalan tek kişiydi. Ali arabaya binerken Dilay küçük kızı onun kucağına bırakarak şoka girmiş Engin’i kolundan tutup arabaya bindirerek direksiyona geçmişti.

“Ali Nisan’ın ağzını açmaya çalış, dilini dışarıya çıkar,” dediğinde Ali otomatikman kendisine denileni yapıyordu. Zor olmuştu ama Nisan’ın kilitlenen ağzını açmayı başarmıştı. Küçük kız kendini o kadar sıkıyordu ki yüzü morarmaya başlamıştı. Dilay arabanın dörtlülerini yakıp hayatının en hızlı sürüşünü gerçekleştiriyordu. Araba o kadar hızlı gidiyordu ki sakin bir zamanda bu yaptığına kendi de şaşıracaktı. On beş dakika sonra araba son sürat hastanenin önünde durduğunda genç kadın hemen aşağıya inerek arka koltuktaki küçük kızı kucağına alarak acil servisten içeriye girmişti. Yardım isterken kollarından koparılan küçük kızın arkasından endişeyle bakmıştı. Ali ve Engin donmuş bir şekilde kadının yanına geldiğince Dilay Engin’e bakarak hala şokta olduğunu görünce dayanamayıp adama sert bir tokat attı.

“Kendine gel artık!” Engin aldığı darbeyle genç kadına bakarken yanağından aşağıya akan yaşa engel olamamıştı.

“Dilay, kızım…” diye söylenirken genç kadın adama sarılarak onu sakinleştirmeye çalışmıştı.

“İyi olacak, sen böyle yaparsan kızına yardımcı olamazsın,” dediğinde Engin daha fazla dayanamayarak genç kadına sarılarak ağlamaya başlamıştı. Genç adam sinir boşalması yaşarken Ali patronunun perişan halini daha fazla izleyemeyerek arkasını dönmüştü. Genç adamın da gözleri dolmuştu.

Dilay Engin’i kenardaki banka oturturken kendi çocuklarını merak ederek Selim’i aramdı. İkizler bu durum karşısında oldukça korkmuştu. Telefon birkaç kez çalsa da Selim cevap vermemişti. Aslı’yı arayarak evde neler olup bittiğini öğrenmek istemişti. Aslı ikizlerin iyi olduğunu söylediğinde rahatlayarak telefonu kapatıp Engin’in yanına oturdu. Başını geriye yaslayarak dizlerini sallamaya başlamıştı.

“Neden kimse dışarı çıkmadı?” Ali’nin sorusu ile Dilay ona bakmıştı. Bakışlarıyla perişan haldeki Engin’i işaret ederek “Birazdan haber verirler,” dedi. Ali adamın dalgın bir şekilde kapalı kapıya baktığını görünce sıkıntıyla yüzünü sıvazlamıştı. Birkaç adımda Engin’in önüne gelerek diz çökmüştü. Elini adamın dizine koyarken Engin’in bakışlarını kendi üzerine çekti.

“Abi, iyi olacak Nisan, sen böyle yaparsan kızın kendini nasıl güvende hissetsin?”

“O kadını öldüreceğim, kızımı getirdiği hale bakar mısın?”

“Abi sakinleş biraz.” Ali de Esma’yı bulsa bir kaşık suda boğacak durumdaydı. Kendi kızını o kadar korkutmuştu ki küçük kız onu görünce korkudan kriz geçirecek duruma gelmişti.

“Endişelenme, bir daha o kadının Nisan’a yaklaşmasına izin vermeyeceğiz.”

“Hele bir denesin…” Engin yumruk yaptığı elini duvara geçirirken Dilay iki adama onaylamaz şekilde bakmıştı.

“Artık sakin olur musunuz? Bu şekilde hiçbir şey elde edemezsiniz.” Engin genç kadında cevap vereceği sırada kapalı olan kapı açılmış ve doktor dışarıya çıkmıştı. Engin hızla yerinden kalkarak adamın karşısına dikilmişti.

“Kızım nasıl doktor?” adam o kadar endişeliydi ki doktor kısa bir duraksama yaşadıktan sonra Engin’e cevap vermişti.

“Kızınız ciddi bir panik atak geçirmiş durumda. Bu yaştaki bir çocuğun bu kadar korkması normal değil. Profesyonel yardım almanızı tavsiye ederim. Daha önce böyle bir atak geçirdi mi?”

“Hayır, ilk kez oluyor.” Engin endişeli bir şekilde doktoru dinliyordu.

“Dediğim gibi yardım almanızda fayda var. Paniğini tetikleyen bir şey olmuş olmalı. Küçük olduğu için ilaç veremiyorum. Ama uzmanlarla görüşmeniz gerekiyor. Şimdilik sakinleşmiş durumda. Serumu bitince gidebilirsiniz!”

“Yanına girebilir miyim?” Engin gözlerini kurulayarak adama bakmıştı.

“Annesinin girmesi daha doğru olur,” diyen adam Dilay’a dönmüştü. Dilay başını iki yana sallayarak “Ben annesi değilim,” dedi. Engin ve Ali genç kadına bakarken doktor anlayışla kadına bakmıştı.

“Hastayı siz getirdiğiniz için annesi olabileceğinizi düşünmüştüm. Korkmaması için sizde babasıyla içeriye girebilirsiniz,” dediğinde Ali ikiliyi dışarıda beleyeceğini söyleyerek oradan uzaklaşmıştı. Dilay ve Engin içeri girerken perdelerle ayrılmış olan bölümlerden Nisan’ın olduğu bölüme gelerek kızın iki yanında durmuştu. Nisan uyuyordu. Dilay kızın solgun yüzüne dayanamayarak yatağın kenarına yarı uzanıp kızı kollarının arasına çekmişti. Engin ikiliye üzgün bakışlarla bakarken kızının Dilay’a sokuluşunu görünce gözünden akan yaşa engel olamamıştı. Bu durum kızında tamir edilmez bir hasar bırakmamalıydı.

“Sen istersen biraz hava al Engin, ben yanındayım.”

“Yanından ayrılamam.”

“Endişelisin biliyorum ama senin de toparlanmam gerekiyor.” Engin Dilay’ın ısrarı üzerine dışarı çıkarken genç kadın küçük kızın saçını okşayarak uykusunda bile huzursuz olan Nisan’ı sakinleştirmeye çalışıyordu. Bu gün olanları asla unutmayacaktı. Bir çocuk annesinden bu kadar çok korkmamalıydı.

***

Selim ağlayan çocuklarını kucağına alarak sakinleştirmeye çalışırken Dilay’ın Nisan ile birlikte evden çıkışını korkuyla izlemişti. Süreyya ve Süha babalarının boynuna daha sıkı sarılırken Selim salonun ortasında hiçbir şey olmamış gibi dikilen kadın görünce sinirden dişlerini sıkmaya başladı.

“Aslı!” diye olabildiğince sesini yükselten genç adam kızın koşarak salona girdiğini görünce ikizleri yere indirerek “Çocukları yukarıya götür, yanlarından ayrılma,” dedi. Aslı şaşkınlıkla adamın dediğini yaparken Süreyya babasından ayrılmak istemeyince kızıyla göz hizasına gelerek hafif gülümsemişti.

“Hadi hayatım, sen Aslı ablanla git ben birazdan yanınıza geleceğim.”

“Korkuyorum sende gel,” diyen küçük kız babasının boynuna yeniden sarılırken genç adam kızının sırtını sıvazlayarak konuşmuştu.

“Bak Süha’ya ne kadar cesur, hadi sende Süha ile yukarıya çık. Ben gelene kadar da Aslı ablanız yanınızda kalacak. Sen kocaman kız oldun, Nisan ablanı korumak istersin değil mi?” dediğinde Süreyya şüpheyle Süha’ya bakmıştı. Süha sessizce kardeşine elini uzatırken küçük kız ona ayak uydurarak ikizinin elini tutup Aslı ile birlikte salondan çıkmıştı.

“Sen nasıl bir insansın?” Selim hızla kadının kolunu kavrayarak Esma’yı kendine doğru çekmişti.

“Çek ellerini üzerimden, bana bu şekilde davranamazsın.”

“Sen insan mısın? Kendi kızına yaptığına bak.”

“Ben ona bir şey yapmadım, hep Engin yüzünden. Beni kızıma karşı kötülüyor,” dediğinde Selim inanmaz bir şekilde ona bakmıştı.

“Kızın seni görünce korkudan ne hala geldi, sense hala babasını suçluyorsun. O kıza ne yaptın?” dediğinde Selim’in sesi alçak ama tehditkar çıkmıştı.

“Haddini bil Selim, seni ilgilendirmeyen konulara burnunu sokma.”

“Defol buradan, bir daha sakın çocuklarımın olduğu eve ayak basayım deme.”

“Kes şunu!” Esma kolunu kurtarmak için çekerken Selim kadının soğukkanlılığına inanamıyordu.

“Sen insan değilsin, sen…” Selim ne söyleyeceğini bilememişti. Kadının kolunu daha da sıkarak onu kapıya doğru çekiştirmişti.

“Bir daha sakın buraya gelme, elimden bir kaza çıkmadan defol,” diyerek kadını kapıdan savururcasına dışarıya atmıştı. Hala olanlara inanamıyordu. Bir çocuk en çok ihtiyaç duyacağı birinden, annesinden nasıl olurdu da kriz geçirecek kadar korkardı. Bir kez daha Dilay’ın ikizlere olan sevgisi için şükretmişti. Çocukları anne sevgisini sonuna kadar yaşıyordu. Olanlardan ikizlerde etkilenmişti. Hızlı bir şekilde merdivenlerden çıkarak ikizlerin daha fazla korkmaması için onların yanına gitmişti. Üst dairenin kapısından içeriye girerken salonda kanepeye oturmuş, Aslı’ya sarılı bir şekilde iç çeken çocuklarını görünce içi acımıştı.

“Çocuklar!” Selim’in seslenmesiyle ikizler hızla yerinden kalkıp babalarına sarılmıştı.

“Sen gidebilirsin Aslı, çocuklar benim yanımda olacak.” Aslı salondan çıkarak aşağı inerken Selim iki çocuğunu da kucağına alarak başlarını öpmeye başlamıştı.

“Baba, çok korktuk,” diyen kızına daha sıkı sarılan adam ona güven vermeye çalışıyordu.

“Anne baban yanında canım, korkmamalısın.”

“Ama annem gitti,” diyen Süha’ya bakan genç adam buruk bir şekilde gülümsemişti. İçi acısa da çocukları korkutmak istemiyordu.

“Nisan ablan hasta olunca onu doktora götürdü oğlum, yakında gelecek.”

“Nisan abla çok mu hasta oldu?” Süreyya’nın sorusuyla bu kez kızına dönmüştü adam.

“Annen onu iyileştirmesi için doktora götürdü canım, iyi olunca yine sizi görmeye gelecek.”

“O kadın gitti mi baba?” bu kez Süha konuşmuştu. Selim oğlunun kendisine baba demesinin sevincini yaşarken Süha’nın ağzından baba kelimesini sık duyamayacağı için anın keyfini çıkarıyordu.

“Hadi önce yemek yiyelim sonra da birlikte uyuyalım. Olur mu?” ikizler başını sallarken Selim derin bir nefes almıştı. İki çocuğunun elini tutarak daireden çıkıp asansöre binmişti. Mutfağa doğru ilerlediklerinde ne zaman dışarıya çıktığını bilmediği kardeşini kapıdan içeriye girerken görünce duraksamıştı. Genç adamın çocuklara kollarını açarak “Neredeymiş amcalarının güzellerim,” diye bağırması ikizlerin hemen genç adama koşmasına neden olmuştu.

“Amcam geldi, amca nereye gittin?” diye bağıran Süreyya Selim’in yüzünün asılmasına neden olmuştu. Genç adam ilk kez kardeşini kıskanmıştı. Kendi çocukları amcalarını daha çok seviyordu.

“Babanız kıskandı görüyor musunuz?” diyen Seyhan abisinin asılan yüzüne karşı gülmeye başlamıştı. Olaylar olduğunda Dilay’ın peşinden gitmek isterken haradan haber gelmiş, atlardan birinin hasta olduğunu öğrenince haraya gitmesi gerekmişti.

“Amca, biliyor musun Nisan abla hasta oldu?”

“Biliyorum hayatım, yakında iyi olacaktır.” Seyhan abisine sorar gibi bakarken Selim başını iki yana sallamıştı.

“Dilay henüz aramadı,” diyen adam Seyhan’ın başını sallayarak mutfağa yönelmesiyle onu takip etmişti. Çocuklarla birlikte mutfağa giren ikili yemek yapan Emine Hanım ve Aslı’yı görünce duraksamıştı.

“Emine abla, çocuklar için bir şeyler ayarlayabilir misin?” diye soran Selim kadının onayı ile çocukları da alarak mutfaktan çıkmıştı. Seyhan bir süre daha arkası dönük Aslı’yı izledikten sonra dayanamayarak konuşmuştu.

“Aslı bana kahve yapar mısın?” diye sorduğunda genç kız korkarak yerinde sıçramıştı. Genç kız dalgınlığına geldiği için adamın gür sesinden korkmuştu.

“Seyhan Bey?”

“Korktun mu? Kusura bakma korkutmak istememiştim.”

“Dalmışım, asıl siz kusura bakmayın.” Aslı genç adamın kahvesini yapmak için cezveyi çıkarırken genç adam salonda olacağını söyleyerek mutfaktan çıkmıştı. Emine Hanım yeğenine bakarken genç kız dikkatli bir şekilde kahve yapmaya koyulmuştu.

“Hayırdır Aslı, ne bu dalgınlık?” genç kız gelen soruyla teyzesine dönmüştü.

“Annemler aradı teyze, köyde durumlar iyi değilmiş.”

“Ee sen ne yapabilirsin ki?”

“Dönmemi istedi, okulların açılmasına az kaldı dedim ama umursamadı.”

“Olmaz öyle şey, ben arar ablamla konuşurum. Şunun surasın da ne kaldı okulu bitirmene.”

“Öyle de dinlemiyorlar ki? Yengeme iş buyuramıyormuş.” Aslı’nın sözlerine daha da sinirlenmişti. Aslının iki büyük abisi vardı ve ikisi de evli olmasına rağmen işe yaramazın tekiydi. Aslı hem çalışıp eve para gönderiyordu hem de okuluna devam ediyordu. Çiftlikte kaldığı için ders gereçleri dışında başka masrafı olmuyordu.

“Başlatmasın gelininden, bir yere gitmiyorsun. Sıkıyorsa gelip alsınlar seni.”

“Teyze, ben ne yapacağım?” diye yaşlı kadının boynuna sarılan genç kız ağlamaya başlamıştı.

“Korkma çiçeğim, teyzen seni kimseye yem etmez. O abin olacaklara da bir çift sözüm olacak. Bir tane bacıları var onu da karılarına hizmetçi mi edecekler. Sen benim olmayan kızımsın, kimseye yedirmem.” Kadının sert çıkışıyla Aslı istemsiz bir şekilde gülümsemişti.

“Allah senden razı olsun teyze,” diyen kız kapıdan giren adamı görünce hemen toparlanmıştı.

“Aslı kahve…” diyen Seyhan kızın ağladığını görünce kaşlarını çatmıştı.

“Hemen getiriyorum Seyhan Bey,” diyen kız adamın sözleri ile duraksamıştı.

“Boş ver şimdi kahveyi, neden ağladın sen?” diye sorarken genç kız ne söyleyeceğini bilememişti.

“Önemli bir şey yok efendim.”

“Bana efendim deyip durma Aslı, söyle bakalım niye ağladın sen?” genç adamın ilgili davranışı Emine hanımın dikkatinden kaçmamıştı. Seyhan’ın gözlerinde ki şefkat elle tutulacak nitelikteydi.

“Seyhan oğlum, ailevi bir konu,” diye araya giren Emine Hanım konuyu kapatmak istemiş ama bu kez genç adamın dikkatini kendi üstüne çekmişti.

“Aslı’yı ağlatacak kadar önemli ne olmuş ailede Emine teyze?” dediğinde Emine Hanım adamın inatçılığına başını iki yana sallamıştı.

“Seyhan Bey, sizlik bir durum yok. Ben kahvenizi hemen getiriyorum.”

“Seni ağlatıyorsa beni de ilgilendirir Aslı, şimdi kahveyle birlikte çalışma odasına gel. Konuşacağız,” diyen adam iki kadını şaşkın bir şekilde bırakarak mutfaktan çıkmıştı.

“Teyze, neydi bu şimdi?” diye soran genç kız kadının gülümseyerek başını sallamasını izlemişti.

“Demedi deme Aslı, bu çocuk senin üzerine titriyor.”

“Ne alakası var teyze, ailedeki herkes bana aynı davranıyor. Mehmet amca gibi iyi kalpliler.”

“Benden söylemesi, bu oğlan sana başka bakıyor,” diyen kadına yutkunarak bakmıştı genç kız.

“Yok öyle bir şey teyze, evin küçük beyi neden bana baksın?” diye sorarken bir yandan da heyecanlandığına inanamıyordu.

“Ah benim saf kızım, sen güzelliğinin farkında bile değilsin. Özellikle şu kıvırcıklarını saldın ya, güzelliğin daha bir öne çıktı.”

“Teyze ya…” diye itiraz eden kız kadının gülmesine neden olmuştu.

“Hadi soğumadan kahvesini götür,” diyen kadın kızın kızaran yanaklarını keyifle seyretmişti. Aslı elinde kahveyle mutfaktan çıkarken Emine Hanım arkasından ellerini açarak “Hadi inşallah,” diye dua etmişti. Seyhan kendi elinde büyümüştü. Aslı’ya olan ilgisinin gerçek olması için içten bir şekilde dua ediyordu. Biliyordu ki Seyhan kimsenin gönlüyle oynayacak bir çocuk değildi. Güzel bir yüreği vardı, eşini mutlu edecekti.

***

Genç kadın kollarında kıpırdanan küçük kıza daha sıkı sarılırken dikkatle Nisan’ın gözlerini aralamasını bekliyordu. Küçük kız gözlerini aralamadan ağlayarak “Anne,” diye söylenirken Dilay’ın içi acımıştı. Ne olursa olsun, ne yapmış olursa olsun çocuklar ağladığında her zaman anne diye ağlıyordu. Nisan da ne kadar korksa yine de annesine sığınır gibi ona seslenerek ağlıyordu. Annesinden dayak yiyen çocuğun yine anne diye ağlaması gibiydi…

“Buradayım hayatım,” diyen genç kadın şefkatle kızın saçını okşuyordu. Nisan gözlerini aralarken Dilay gülümseyerek ona baktı.

“Günaydın canım, nasılsın?” Nisan bir süre nerede olduğunu anlayamadığı için etrafına bakınarak yeniden yanında yatan kadına dönmüştü.

“Dilay abla, neredeyiz?”

“Hastaneye geldik canım, daha iyi misin?” Nisan başını sallarken olanları yavaş yavaş kavramaya başlamıştı. Korkuyla etrafına bakınırken Dilay onu daha sıkı sararak konuşmuştu.

“Korkma hayatım, kimse yok burada. Ben yanındayım.”

“O kadın gitti mi?”

“Gitti canım, bir daha sana zarar veremeyecek.” Nisan genç kadının sözleriyle başını Dilay’ın göğsüne yaslamıştı.

“Babam nerede?” diye sorarken Dilay kızın göğsüne sokulma çabalarını içi acıyarak izlemişti.

“Doktor kalabalık olmasın diye dışarıya çıkardı canım. Ben yanında kalmak istedim.”

“Çok korktu değil mi Dilay abla, onu yine üzdüm.”

“Sakın böyle konuşma, asıl o zaman babanı üzersin canım.” Nisan başını sallayarak uykulu bir sesle konuşmuştu.

“Çok uykum var, seninle uyuyabilir miyim?” diye sordu. Dilay kızı daha rahat bir pozisyona getirerek üzerini örtmüştü.

“Uyu canım, ben yanındayım.” Nisan birkaç dakika içinde yeniden uykuya dalarken Dilay derin bir iç çekerek onu izlemeye başlamıştı. Aklı ikizlerde kalmıştı. Selim’in yanlarında olması içini rahatlatsa da korktukları için onların yanlarında olmak istiyordu. Bir süre sessizce kızın iyice uykuya dalmasını bekledikten sonra usulca yanından kalkarak odadan çıkmıştı. Kapıda Engin’i görünce içeri girmesini işaret ederek evi arayacağını söylemişti. Engin anlayışla genç kadına bakarken Dilay telefonunu çıkararak Selim’i aramıştı. Telefon birkaç çalıştan sonra genç adamın sessiz konuşmasıyla açılmıştı.

“Dilay?” diye kadına seslenen Selim’in sesi oldukça alçak çıkıyordu.

“Çocuklar nasıl?”

“Yemeğini yediler, şimdide uyuyorlar.” Dilay derin bir nefes alarak elini saçlarına daldırmıştı.

“Çok korktular mı?”

“Merak etme, ikisi de iyi şuanda. Nisan nasıl oldu?”

“Panik atak geçirdi, tedavi olmazsa daha kötü ataklarda geçirebilirmiş.” Genç adam bir süre sessizce nefes almıştı. Dilay da aynı sessizlikle genç adama karşılık verdi.

“Bir çocuk annesinden nasıl bu kadar korkabilir aklım almıyor!” diyen Selim’e genç kadın cevap vermişti.

“O kadın kendi kızını sakat bıraktı Selim, her kadın doğurabilir ama anne olamaz. Annelik duyguları gelişmemiş olan az da olsa kadınlar var.”

“İnanmakta güçlük çekiyorum. Çok teşekkür ederim Dilay,” diyen adama genç kadın şaşkınlıkla cevap vermişti.

“Ne için?”

“İkizlere bu kadar iyi anne olduğun için. Bana kızarak onları doğurmayabilirdin. Sana minnettarım, çok teşekkür ederim.”

“Onlar benim her şeyim Selim, sen olsan da olmasan da ikizler bu dünyadaki tek varlığım benim. Hayata tutunma sebeplerim. Onlar olmadan yaşayamazdım,” derken Selim kadının sözleriyle içinin acıdığını hissetmişti. Karısını yalnız bırakmıştı. Ona verdiği sözü tutamamıştı. Belki yanında olsaydı onu sevmeye çalışsaydı çocuklarının büyümelerine şahit olabilirdi. Pişmanlık için çok geçti.

“Dilay, burayı düşünme sen. Kendine dikkat et, çok geç olursa bana haber ver gelip seni alırım.”

“Kendi arabamla geldim, sen çocuklara dikkat et yeter.” Dilay bir süre daha duraksadıktan sonra sıkıntıyla iç çekmişti.

“Ne oldu?”

“O kadın, gitti mi?” Dilay dilini yakan soruyla gerilmişti. Selim genç kadının endişesini anlayabiliyordu.

“Gitti, sizden sonra o da gitti,” dedi. Selim gözünün önüne vicdansız kadının ifadesini getirince yeniden sinirlenmişti. Kızı neredeyse ölüyordu ama kadının kılı bile kıpırdamamıştı.

“Selim, Elmas’ın nerede olduğundan emin ol lütfen, o iki kardeşe güvenemiyorum.”

“Merak etme, ikizler güvendeler.”

“Buna inanmak istiyorum ama işimi şansa bırakamam. İkizler güvende olmalı,” dediğinde Selim de genç kadına hak vermişti.

“Ben ve Seyhan her zaman yanlarında olacağız, lütfen birde burayı düşünme.”

“Yarın babam hastaneye yatacak, ona göre hazırlık yapın. Bir kez daha ertelemesine izin verme.” Bir süre daha konuşan ikili telefonu kapattığında Selim uyuyan ikizlerin yanına uzanmış, Dilay ise Nisan’ın yanına girerek yatağın yanında ki sandalyeye oturarak baba kıza bakmıştı. Engin’in ne kadar korktuğunu hatırlayınca adam için üzülmüştü.

“Teşekkür ederim Dilay, sen olmasaydın ben öylece donup kalırdım. Kızım senin sayende iyi…”

“Ben bir şey yapmadım. Asıl bundan sonra çok işin olacak Engin, kızının sana ihtiyacı var.”

“Biliyorum, öncelikle iyi bir doktor bulmalıyım,” dediğinde Dilay kendi çocukları için ayarladığı doktoru ona önermişti. Engin kadına minnetle bakarken gece yarısında hastaneden çıkmışlardı. Dilay ikiliyi çiftliğe götürürken Engin ne kadar itiraz etse de Dilay onu dinlememişti. Çiftliğe geldiklerinde saat geçe üçü gösteriyordu. Dilay sessizce eve girerken Engin uyuyan kızını kucağına alarak genç kadının kendisine gösterdiği misafir odasına kadar taşımıştı.

“Sen bekle ben Seyhan’dan eşofman alıp geliyorum,” diyen Dilay adamın konuşmasına fırsat vermeden odadan çıkmıştı. Dilay merdivenlere yöneldiğinde üstten aşağıya inen Selim’i görünce duraksamıştı.

“Sen uyumadın mı?”

“Seni bekledim, çocuk nasıl?”

“Daha iyi, bu gece misafirimiz var. Hazır sen ayaktayken Engin’e giyecek bir şeyler verir misin?” dedi. Selim anlayışla genç kadına bakarken geriye dönerek odasına girmişti. Çocuklar kendi yatağında uyuduğu için sessiz olmaya çalışırken daha önce hiç giymediği pijama takımını alarak Dilay’ın yanına gelmişti.

“Temizdir, hiç kullanmadım,” diyen adama teşekkür eden genç kadın misafir odasına yönelerek kapıyı tıklatmıştı. Engin kapıyı açtığında elindeki takımı genç adama uzattığında Engin’in gözleri kadının arkasında ki Selim’e takılmıştı.

“Merak etme, hiç kullanılmadı.” Engin başını sallayarak adama cevap vermişti.

“Teşekkür ederim, gece gece sizi de rahatsız ettik.”

“Estağfurullah, önemli olan Nisan’ın iyi olması. Yorgun olmalısın, şimdi dinlenin sabah konuşuruz.” Engin başını sallarken Dilay’a dönerek “Hayırlı geceler,” dedikten sonra odasının kapısını kapatmıştı. Dilay yorgunluktan omuzları çökmüş bir şekilde merdivene yöneldiğinde Selim’in seslenmesiyle durmuştu.

“Sana süt ısıtayım mı? Eskiden çok severdin,” dediğinde Dilay buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Teşekkür ederim, zahmet olmazsa alırım. Gerçekten çok yoruldum,” dedi. Selim merdivenlerde çıkan kadının ardından “Çocuklar benim odamda,” derken Dilay ona cevap vermeden Selim’in odasına doğru ilerlemişti. Şuanda tek ihtiyacı olan şey çocuklarına sarılıp uyumaktı.

Genç kadın sessizce odaya girerek yatakta uyuyan çocuklarına bakmıştı. İkisi de derin uykudaydılar. Önce kızını kucağına alarak sessizce odadan çıkıp üste kata kendi odasına gitmişti. Kızını yatağına bırakırken kapıdan içeriye Selim girdi.

“Onlara ihtiyacım var,” diyen genç kadına anlayışla bakan Selim elindeki sütü komodinin üzerine bırakarak “Sen sütünü iç, ben Süha’yı getiririm,” dedi. Genç kadın ona minnetle bakarken Selim sessiz bir şekilde odadan çıkarak oğlunu almak için kendi odasına gitmişti. Birkaç dakika sonra oğlunu annesinin yatağına bıraktığında sessizce kendi odasına dönmüştü. Dilay sütünü içtikten sonra kısa bir duş alarak çocuklarının yanına uzanırken yorgunlukla gözleri hemen kapanmıştı. Güzel başlayan bir günü kötü bitirmişlerdi. Gelecek onlar için ne getirirdi bilmiyordu ama çocukları için her şeyin en iyisini yapacaktı. 

***

İnsanlar bazen kendi çocuklarına bile çok acımasız olabiliyorlar.

Sizce Engin karısına karşı nasıl önlem alacaktır?

Selim Dilay’ın kalbini kazanmak isteyebilir mi?

Yorumlarınızı yazarsanız sevinirim. Her birini okuyorum. Önceden kolay cevap yazabileceğim bir alan vardı ancak bir süredir sekme çalışmıyor. Güncelleme yapmak için biraz geniş zamanım olmalı. En kısa sürede güncelleme yapacağım. Yorum yazmasam da okuduğumu bilmenizi isterim. Ayrıca reklama tıklayarak destek olduğunuz için çok teşekkür ederim. Verilerde erişim az da olsa hızlandı. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

16.BÖLÜM <<<<<<<——->>>>>>> 18. BÖLÜM

21671cookie-checkDilay Hanım 17. Bölüm

15 yorum

  1. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Selim bence geri kazanmaya çalışmayacak ki geç kaldı kaldı . Engin de kanıt vardı yanlış hatırlamıyorsam umarım kurtulur karısından ya pislik kadın 😡 Dilay ve Engin satılmasına bittim❤️ ah Nisan kıyamam ya ama anne olarak Dilay olacak yanında hissediyorum ona anne demesini sabırsızlıkla bekliyorum ❤️

  2. Bence selim Dilay a hiç yaklaşmaya yada sevmeye çalışmasın böyle seviyeli iyiler bence esmayida polise versin nede olsa görüntüleri var

  3. Selim hala o elmas denen kadından kurtulmuyor anlamadım? Elmas ve ablasına hem Selim hem de Engin abla kardeşe çok acil ve sıkı tedbir almalılar. Ablası Nisan’a elmas da ikizlere ciddi tehdit.

  4. Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
    Acaba Engin mi atak yapacak selim mi sabırsızlıkla bekliyorum
    Her kadın anne olamıyor maalesef ;(

  5. Çok kötü bir anne bir çocuk annesinden hiç korkmalı bölüm çok hüzünlü ve çok güzeldi ellerinize sağlık

  6. Bence kazanmalı tabi kendini affettirebilirse çünkü ailelerin dağılması hayatta da hiç iyi değil üstelik çocuklar babalarını seviyor ve ona özlemleri var Selime salak diyebilirmiyim?

  7. Bence Selim ve Dilay olmaz bu saatten sonra. İkisinin içinde de öyle bir his yok çünkü. Tabi ki ne olur bilemeyiz.
    Eline sağlık yine harika olmuş :))

  8. Ben çok kararsızım çocuklar şimdiye kadar babasız büýümüşler bundan sonra hem anne hem babayı birararda görmek isterlermi yoksa ayrı ayrıda mutlu olurlar mı bilemiyorum diğer taraftan bakınca Selim o kadar hatalıki Dilay affedebilirmi yada arlarında sevgi birazda olsa varmı anlayamadım hep mesafeli birilişkileri var vallahi kafam yandı bakalım siz nasıl uygun gördünüz en iyi bekleyip görmek galiba .Söylemeden geçemeyeceğim ama Engine de çok üzülüyorum iyi birini hakediyor Nisanla beraber böyle bir sevgiye ihtiyaçları var ama o kişi Dilay mı emin değilim .Emeğinize sağlık güzel bir bölümdü

  9. Güzel bölüm için teşekkürler yazarım emeklerine sağlık bence Engincim ve Selim güçlerini birleştirerek o iki pislik kardeşten kurtulmanın yollarını bulabilirler ve Selimle Dilay’ın olmasını hiç istemiyorum düğünden hemen sonra Dilayi tanimaya sevmeye çalışmadan öylece çekip gitmesi affedilemez bide Engincim var tabiki onu seviyorum Dilayla olmayı o hak ediyor ♥️♥️♥️♥️

  10. Bence,Dilay veSelim evliliklerine biteceğini düşündükleri için ikisi de birbirlerine bir şans vermediler.Bu sefer birbirlerini tanıma şansı verip evliliklerini yürütebilirler.Elinize ve kaleminize sağlık okuduğum zaman keyif alarak okuyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir