Merhaba arkadaşlar, hikayenin bölümünü düzenlerken bana oldukça kısa gelmiş olmasına rağmen bu bölüme kadar kelime sayısı en çok olan bölüm olduğunu söyleyebilirim. 4000 küsur kelime sayısı var arkadaşlar. Umarım bölümü beğenir, yorumlarınızla beni yalnız bırakmazsınız. Keyifli okumalar!
***
Genç kadın kararlı bir şekilde adamın karşısına dikilirken Cesur dikkatle kadının ifadesini izliyordu. Aylin’in gözlerinde ki boşluk adamın canını yakıyordu. Oysa Aylin’in gözleri sıcacık bakardı, gözleri ışıl ışıl neşe saçardı.
“Kendine ne yaptın böyle Aylin?” kadın gelen soruyla duraksamıştı.
“Anlamadım?” Cesur biraz daha genç kadına yaklaşırken Aylin yerinde kalmak için üstün bir çaba harcamıştı.
“O gözleri ışıl ışıl bakan kıza ne yaptın?” Aylin adamın sorusuyla alaycı bir şekilde gülümsemişti.
“O kızı siz öldürdünüz Cesur Bey,” derken sadece genç adamdan bahsetmiyordu.
“Bunun nedeni sadece benim habersiz gitmiş olmam olamaz Aylin, bunun nedeni sadece bu olamaz.” Aylin adamın sözleriyle gözlerini kaçırmıştı. Birkaç adım geri çekilerek masasının arkasına geçip koltuğuna oturmuştu. Bu adama seni umursamıyorum izlenimi verirken sözleriyle de davranışını onaylamıştı.
“Çok işim var, şimdi izin verirsen işime bakmak istiyorum.”
“Konuşmaktan kaçmakla eline bir şey geçmeyecek.” Aylin önündeki dosyayı açarak birikmiş işlerini halletmek için okumaya başladığında Cesur kendini önemsemeyen kadının önündeki kağıtların üzerine elini koyarak masanın üzerine eğilmişti. Genç kadın başını ağır bir şekilde kaldırırken Cesur ile göz göze gelmişti. Gözünün içine dikilen bakışlar Aylin’in yutkunmasına neden olurken ne kendisi ne de Cesur geri çekilmemişti. Bir süre sessizce birleşen gözleri kapının tıklatılması ayırmıştı. Cesur geri çekilirken Aylin hızla yerinden kalkarak genç adama elini uzattı.
“Anahtar!” dediğinde az önceki olay yüzünden Cesur farkında olmadan elini cebine atarak anahtarı genç kadına uzatmıştı.
“Mümkünse yan tarafa geçer misin? Seni burada görmelerini istemiyorum. Kapıyı kilitlemeseydin sorun olmazdı ama kilitli kapı ardında seninle olduğumu görenler konuşmaya başlayacaktır. Sakin hayatımın senin yüzünden bir kez daha rayından çıkmasını istemiyorum.” Cesur genç kadına hak verince dediğini yaparak az önce Aylin’in çıktığı kapıdan içeriye girmişti. Aylin odasının kapısını açarak gelen kişiye bakarken kapıda ki kişi mahcupça elinde ki kağıdı Aylin’e uzattı.
“Gel içeriye,” Aylin kağıdı almazken kadının da içeri girmesini sağlamıştı. Masasına geçtiğinde tek kaşını kaldırarak karşısında ki kişiye bakmıştı.
“Bu getir götür işine oldukça alıştınız sanırım hemşire hanım, söyleyelim Cesur beye sizi sekreteri yapsın,” dediğinde kadının gerildiğini gözünce gülmüştü.
“Kusura bakmayın, bende size bir şeyler getirmek istemiyorum ama bir şekilde elime ulaşıyor,” dediğinde Aylin dikkatle kadına bakmıştı.
“Bana getirdiğiniz belgeleri teyit ettirdiğimi biliyorsunuz değil mi?”
“An-lamadım?” Aylin’in sözlerine karşılık kadın yutkunarak kekelemişti.
“Anlaşılmayacak bir şey yok. Amacın ne bilmiyorum ama gittiğin yoldan vazgeçmek senin hayrına olur.”
“Sizi anlamakta güçlük çekiyorum Aylin Hanım, ne demek istiyorsunuz?”
“Anlaşıldı, kendini çok akıllı sanıyorsun. Kaç yaşındasınız Özlem Hanım?”
“Yaşımın konumuzla ne alakası var?” Aylin derin bir iç çekip kadının elinde ki belgeyi alarak telefonunu eline almıştı. Kısa bir sessizliğin ardından hemşire Özlem’in gözlerine bakarak konuştu.
“Selda Hanım, az önce elime bir belge geçti, siz mi gönderdiniz?” Özlem Aylin’in bakışları arasında gerilirken Aylin kulağında ki konuşan kadını dinliyordu.
“Anlıyorum, belgeyi size göndereceğim.” Telefonu kapattığında dikkatli bakışları önünde eliyle oynayan kadına dikilmişti.
“Aylin Hanım?”
“Sizi dinliyorum, amacınız ne?”
“Ben…” kadın oldukça endişeli görünüyordu. Aylin yakında ayrılacağı için bu durum üstüne durmamaya karar vererek nefesini dışarıya verdi.
“Neyse, umarım bir daha böyle bir şeye kalkışmazsınız. Amacınızı bilmiyorum ama size bir abla tavsiyesi. Hırslarınızı mesleğinizin önüne geçirmeyin. Şimdi çıkabilirsiniz!” dediğinde kadın hiç beklemeden odadan çıkıp gitmişti. Cesur şahit olduğu konuşma karşısında öfkeden dişlerini sıkıyordu. Odaya geçtiğinde Aylin’in elindeki kağıdı alarak incelediğinde kaşları iyice çatılmıştı.
“Bu neden senin önüne geliyor?” dediğinde Aylin omzunu silkti.
“Bunu size sormak lazım Cesur Bey, ne de olsa patron sizsiniz.”
“Saçmalama Aylin, bu iş senin görevin değil…” derken aklına gelen şeyle iyice sinirlenmişti. Adamın değişen ifadesi karşısında Aylin gerilirken Cesur bir şey söylemeden hızla odadan çıkıp gitmişti. Aylin adama ne söyleyeceğini bilememişti. Masasına otururken ayrılmadan önce biriken işlerini temizleyerek kendisinden sonra gelecek olan kişiye temiz bir görev bırakmak istiyordu. İş ilanlarını çoktan yayınlamıştı. Ayrıca sorunlu olan birkaç refakatçiyle de görüşmesi gerekiyordu. Kardeşinden haber gelene kadar işiyle meşgul olmak istiyordu.
***
Çisil sabah erkenden kalktığında üzerini değiştirerek hızla odasından çıkmıştı. Merdivenlerden aşağıya inerken eniştesiyle ablasını görünce duraksadı. Eniştesi anlaşılan yine ablasını darlıyordu. Sinirlense de Çisem’in sakin bir şekilde kocasına cevap vermesi kızın geri durmasına neden oldu. Hamile kadının halini umursamadan sürekli şikayet eder gibi karısına söylediği kırıcı sözler Çisil’in canını yakarken ablasının durumunu düşünmek bile istemedi. Farkındaydı, Çisem bir süredir kocası hakkında ki düşünceleriyle cebelleşiyordu. Çisem’in adamın yanından geçerek salona girmesiyle Çisil hızlı adımlarla Soner’in yanına ulaşmıştı.
“Enişte,” diye seslenen genç kız adamın kendisine dönmesine neden olmuştu.
“Bir şey mi diyeceksin?” Çisil adamın karşısına dikilerek gözlerini adamın gözlerine sabitlemişti. Mavi gözleri alev alev yanıyordu.
“Bir daha ablama o şekilde davranırsan sonuçlarına katlanırsın. Bunca zamandır sırf ablam için sessiz kaldım ama ne ablama ne de yeğenime senin yüzünden bir şey olursa susmam. Babam yaptığın her şeyi öğrenir,” dediğinde adamın bir şey söylemesine fırsat vermeden neşeli bir şekilde salona girmişti.
“Günaydın Karahanlılar,” derken Servet Bey kızının sabah neşesine gülümsemişti.
“Günaydın son numara Karahanlı,” diyen Servet Bey, kızının sözleriyle duraksamıştı.
“Son numara ben değilim babacım, unutuyorsunuz son numara içerde yatıyor,” dedi. Servet Bey Ayşem’in kaldığı odanın kapısına bakarken derin bir iç çekti. Torunuyla henüz tanışmıştı ama ona karşı hissettiği sevgi tarif edilemezdi. Ayşem Hanım masaya doğru ilerlerken aile üyelerini kahvaltı için masaya davet etmişti.
“Misafirimizi çağırında oturalım,” diyen Ayşem Hanım çalışan kızın salondan çıkmasını beklemişti. Çisil ve Çisem kendi yerlerine geçerken Soner sessizce karısının yanında yerini almıştı. Birkaç dakika sonra Sevda da onlara katılırken her zamanki kahvaltı masasının aksine oldukça sessiz bir şekilde kahvaltı yapılarak masadan kalkıldı.
“Ayşem, küçük Ayşem’e kahvaltısını götürdüler mi?” Ayşem Hanım kocasının sözleri ile adama bakmıştı.
“Sabah ilk ona kahvaltı hazırladım Servet, torunum daha iyi durumda.” Sevda ve Soner ikilinin konuşmasını dinlerken içindeki kıskançlığı bastırmaya çalışıyordu.
“Cesur erken mi çıktı?” adam salonda ki koltuklardan birine oturarak yeniden karısına bakmıştı.
“Öyle, yine başladı eskisi gibi çalışmaya. Keşke bir süre daha evde kalsaydı,” diyen kadının yüzü asılmıştı.
“Öyle söyleme Ayşem, Cesur işleri toparlasın sana zaman ayıracaktır.”
“Aman bana zaman ayırmasından ziyade kendine ayırsın. Hem belki yeniden evlenir,” dediğinde Servet Bey şaşkınlıkla karısına bakarken karısının baktığı kişiyi görünce kaşları çatılmıştı. Karısı durup dururken böyle bir şey söylemezdi.
“Biz karışmayalım Ayşem, bırakalım da oğlun karar versin. İlk evliliğine karıştık herif gitti yirmi iki yıl gelmedi. Bu kez kimi seçerse yanında olacağım.”
“Hem Ayşem isteyecek mi bakalım babasının evlenmesini. Biliyorsun Cesur kızının ağzının içine bakıyor. Onun istemediği kimseyle evlenmez.”
“Anne, baba sizce de acele etmiyor musunuz?” Çisem araya girerek yaşlı çifti susturmuştu.
“Kızım?”
“Bırakalım da abim evleneceği kişiyi kendisi bulsun. Gerçi bulsa da evlenmek için acele etmeyeceğine eminim. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Siz torununuzla oyalanın babasını bırakın.”
“Çisem?” Çisem oldukça durgundu. Çisil nedenini bilse de bir şey söylememişti. O ana kadar sessiz kalan Soner araya girmişti.
“Çisem doğru söylüyor baba, yakında torunun doğacak. Emeklilik zamanlarınızı onunla geçirebilirsiniz.”
“Sen benim emekliliğimi merak etme damat, biraz daha geç kalırsan işinden olacaksın,” dediğinde Çisil gülmemek için kendini zor tutmuştu. Soner adamın sözlerine sinirlense de belli etmemişti. Yerinden kalkarak izin isteyip çıkışa yöneldi. Kimse adamı yolcu etmek için kalkmamıştı.
“Sevda Hanım, sizde hazırlanın şoför sizi istediğiniz yerlere gezdirecek.” Sevda Ayşem hanımın sözlerine karşılık hafif gülümsemişti. Gülüşünde samimiyetten eser olmasa da kimse bir şey dememişti.
“Sonra gezerdim, Ayşem bu haldeyken onu yalnız bırakmak istemem.”
“Ayşem’in yanında babaannesi var, başkasına gerek olduğunu sanmıyorum,” diyen Çisil ilk kez kadına karşı ters konuşmuştu. “Siz biran önce Ankara gezinizi yapıp geri dönün. Aileniz sizi merak etmesin,” dedi. Çisil ile gözleri birleşen Sevda umursamaz gibi davransa da bir psikoloji uzmanı için davranışlarını çözümlemek oldukça kolaydı.
“Madem öyle diyorsunuz, ben hazırlanayım.” Sevda salondan kendisine verilen odaya geçerken Servet Bey kızına onaylamaz bir şekilde bakmıştı.
“Az önceki davranışında neydi öyle?” diyen adama kızı omzunu silkmişti.
“Farkında değil misin baba, bu kadının Ayşem için geldiği yok. Onun tek amacı abim,” dediğinde Ayşem Hanım kızına hak verse de sessiz kalmıştı.
“Saçmalama Çisil, çok ayıp bu dediğin.”
“Ayıp olan benim dediğim değil, eniştesine göz koyan bu kadının davranışları. En kısa sürede buradan ayrılması gerekiyor.”
“Ayşem bu dediğini duymasın üzülür,” derken yanlarına gelen genç kız konuşarak varlığını belli etmişti.
“Çisil halam haklı, teyzem ne kadar çabuk giderse o kadar çabuk huzura ereriz,” Ayşem Hanım torununun sesini duyar duymaz hızla yerinden kalkıp genç kızın koluna girmişti.
“Ah be yavrum ne diye yatağından kalkarsın sen?”
“Çok sıkıldım babaanne, burada yanınızda otursam ne olacak ki? Hem doktorum da burada,” dediğinde Servet beye bakmıştı. Yaşlı adam gözleri parlayarak torununa baktı.
“Gel kızım buraya sen, dede torun seninle tavla atalım,” dediğinde kızlar gözlerini devirmiş Ayşem Hanım kocasına onaylamaz şekilde bakmıştı.
“Servet, kız belki oynamayı bilmiyordur, neden sormuyorsun?” Servet Bey genç kıza bakarken kızın gülümsediğini görünce sormuştu.
“Baban sana öğretmedi mi?”
“Merak etme babaanne, iyi oynarım,” dediğinde Servet Bey kaşlarını kaldırarak “Öyle mi?” dedi. İkili karşılıklı oturarak önlerine bırakılan tavlaya taşları dizerken salona gelen Sevda onlara bakarak duraksamıştı. Ayşem’in neşeli hali kadının hoşuna gitmemiş gibiydi. Genç kıza bakarak yüzünü buruşturan kadının her davranışı Çisil ve Ayşem Hanım tarafından gözlem altına alınmıştı.
“Çıkıyor musunuz?” Çisem kadın kapıda öylece dikilmesine dayanamayarak sordu.
“Evet, izninizle ben çıkayım. Malum çok çabuk akşam oluyor,” dediğinde Ayşem Hanım nezaket gereği yerinden kalkarak Sevda’yı kapıya kadar geçirmişti. Şoförüne kadını istediği yerlerde gezdirmesini söylerken kadının kaybolmaması için yanından ayrılmamasını da tembih etmişti.
“Şu kadından hiç hoşlanmadım,” diyen Çisil’e boğazını temizleyen babası “Çisil,” diye uyarınca Ayşem ikiliye gülmüştü.
“Teyzem diye söylemiyorum ama sevilecek bir tarafı yok. Gülsüm de bende pek anlaşamayız onunla.”
“Gülsüm kim hayatım?” Ayşem Hanım torununun saçını okşayarak öpmüştü. Ayşem yaşlı kadının sevgisini kabul ederken derin bir nefes aldı.
“Dayımın kızı, kasabadaki tek arkadaşımdı.”
“Öyle mi, istersen onu da çağırabilirsin seni görmeye,” dediğinde Ayşem buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Gülsüm’ü gelmesi biraz zor olabilir babaanne, dayım izin verse de oradaki dedem pek sıcak bakmayacaktır. Babam bana karışmalarına izin vermezdi ama aynı şeyi dayım yapmıyor maalesef. Kızını sevse de dedemlerden pek koruyabildiği söylenemez.”
“Anladım hayatım,” ikili konuşmayı bırakırken Çisil işe gitmek için ayaklanmıştı. Çisem’i öperken istediği bir şey olup olmadığını sordu. Aynı şekilde evdeki diğer aile üyelerine sorarken Ayşem dalga geçer gibi “Kendine güzel bir telefon al hala,” dediğinde Çisil kaşlarını çatarak yeğenine bakmıştı.
“Ben telefonumdan memnunum küçük fare, sen kendine bak.” Ayşem halasının kızgın bir şekilde salondan çıkmasını gülerek izlemişti. Onun gülümsemesine izleyen diğerleri oldukça rahatlamıştı. Çisil ile Ayşem’in arasının düzelmesi en çok aile üyelerini memnun ediyordu.
“Ayşem, Çisil halanla fazla uğraşmamalısın.”
“Ama çok komik davranıyor dede,” dediğinde Servet Bey kızın her ‘dede’ deyişinde içinden şükrediyordu.
“Sen yine de çok uğraşma, Çisil halanın sağı solu belli olmaz,” dedi. Genç kız omzunu silkerken diğer halasına dönmüştü. Onunla kısa bir süre hal hatır durumu konuştuktan sonra Çisem dinlenmek için odasına çekilmişti.
***
Genç adam gün boyu odasında dosya işleriyle ilgilenmişti. Yıllarca baktıkları vakalar, ameliyatların başarı oranları ve hastaneye alım yapıldığı ilaç firmaları bir bir inceleniyordu. Sabahtan beri yemek yememişti. Başı da müthiş ağrıyordu. Büyüklerimiz doğru söylemişti, ‘terzi kendi söküğünü dikemezmiş’ diye. Doktordu ama baş ağrısını geçirecek ilaç almıyordu.
Kapısı tıklatılınca başını kaldırarak kapıdan içeriye giren kişiye bakmıştı. Sekreteri elinde tepsiyle odasına girerken Cesur derin bir nefes aldı.
“Nedir bu?”
“Sabahtan beri odadasınız, bir şey yemediniz. En azından bu sandviç yiyin,” diyerek adamın önüne sandviç ve çay bırakmıştı. Çayın yanında ki üç şekeri görünce gözlerini kısan genç adam buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Teşekkür ederim Selda,” Selda kapıdan çıkarken Cesur sandviçten ısırık aldığında ağzına gelen tatla gözlerini yummuştu.
“Selda, bu sandviçi sen mi yaptın?” dediğinde genç kız kapıda kalakalmıştı. Adamın sorusuna cevap vermek için biraz gecikince Cesur yeniden sormuştu.
“Zor bir soru mu sordum, sadece sandviçi sen mi yaptın diye sordum?”
“Şey,” derken Cesur gülümseyerek kıza bakmıştı. Cesur geldiğinden beri ilk kez kendisine gülümsüyordu.
“Teşekkür ederim, yapanın eline sağlık. Özlemiştim bu tadı,” dediğinde kız şaşkınlıkla genç adama baktı.
“Anlamadım?”
“Aylin nerede?” adamın sorusuyla Selda yutkunarak ona bakışlarını kaçırdı. Sıkıntıyla nefesini dışarıya vererek gözlerini kapatıp bir süre cesaret topladıktan sonra yeniden Cesur’a bakmıştı.
“Sandviçi Aylin hanımın yaptığını nereden anladınız?” dediğinde Cesur kızın sorusuyla gülümsemişti. Tahmininde yanılmamıştı. Kız kapıyı kapatarak iyice adama yaklaştı.
“Bir şey soracağım Cesur Bey, cesaretimi mazur görün. Siz ve Aylin Hanım gerçekten arkadaş mıydınız?” kızın sorusu ile genç adam geriye yaslanarak cevap vermişti.
“Bunu neden merak ediyorsun?”
“Aslında benim için önemli değil ama siz geldiğinizden beri herkes Aylin hanımın sizin eski kız arkadaşınız olduğu ve onu terk ettiğinizi konuşuyor. Bu yüzden de sizinle arasında ki bağı kopardığına dair dedikodu dönüyor.” Cesur duyduklarından hoşlanmamıştı.
“Öyle bir durum yok. Aylin ve ben eskiden çok yakın arkadaştık. Aynı okula gidiyorduk, sonra…” Cesur çalışanına açıklama yapmak üzere olduğunu fark edince susmuştu. Kaşlarını çatarak devam etti.
“Bu konu hakkında bir daha hastanede konuşanı duyarsam işine son veririm Selda. Özellikle Aylin’in canını sıkanın canını yakarım,” dedi. Selda adamın birden ciddileşmesiyle başını sallayıp kapıya yönelmişti. Sessizce kapıdan çıkarken köşe başında kendisini bekleyen kadını görünce ona doğru ilerledi.
“Aylin Hanım?”
“Ne oldu Selda, neden bu kadar geç çıktın?” Aylin Cesur’un sabahtan beri odasında çalıştığını duyunca eskiden olduğu gibi yemeğini yemediğini tahmin ederek ona kendi için yaptığı sandviçlerden birini göndermişti. Selda’nın odadan çıkmasını beklerken oldukça gergindi.
“Senin yaptığını hemen anladı Aylin abla, şimdi ne olacak?”
“Boş ver, bu arada masana belge bıraktım. Servet Bey imzalamıştı ama Cesur beyin de haberi olsa iyi olur. Birkaç gün içinde işten ayrılıyorum.” Aylin’in sözleriyle şaşıran genç kız telaşla ona sormuştu.
“Neden, bir şey mi oldu? Hastanedekiler sana bir yanlış mı yaptı? Neden ayrılıyorsun? Cesur Bey bizim canımıza okur,” dediğinde Aylin kızın neden bahsettiğini anlamamıştı.
“Saçmalama Selda, bu kararı Cesur gelmeden önce vermiştim. İşlerimi toparlamak için duruyordu. Bu gün işlerim bitti, emekliliğimi istedim.”
“Emekli mi?” Aylin başını sallarken kızın daha fazla soru sormaması için yanından ayrılmıştı. Öğle arası kardeşi aramış ve gerekli parayı tedarik ettiklerini söyleyerek mekanı almak için yola koyulmuştu. Her şey birkaç saat içinde gerçekleşmişti. Aylin eksik olan parayı da tazminatını aldığında verecekti. Ertesi gün tapu işlerini halledeceklerdi.
***
Çisil son hastasını da yolcu ettikten sonra yerinden kalkarak ağrıyan sırtını esnetmişti. Bu gün Doktor Asaf’ı ziyarete gidecekti. Özellikle abisi ve Aylin hakkında onunla konuşmak istiyordu. Genç adamın yattığı odaya gitmek için odasından çıkarken hastane koridorunda gördüğü sağlık çalışanlarına kısa selamlar vererek ilerliyordu.
“Çisil Hanım?” Çisil kendisine seslenen adama dönerken onun Asaf’ın kardeşi olduğunu hatırlayınca duraksamıştı. “Buyrun sizin için ne yapabilirim?” Çisil elinden geldiğince adama samimi bir şekilde gülümsemişti.
“Merhaba beni hatırladınız sanırım. Asaf’ın kardeşi Suat’ım. Abimin vurulmasını araştırıyordum. Bu yüzden sizinle de konuşmam gerekiyor.” Çisil adamın sözleri ile duraksamıştı.
“Araştırıyordum derken?” Adam kızın şaşkınlığına gülümseyerek cebinden rozetini çıkarıp kıza göstermişti.
“Komiser Suat, burada resmi görevle bulunuyorum. Biraz konuşabilir miyiz?” Çisil gerçekten şaşırmıştı. Adamın polis olabileceği aklının ucundan bile geçmemişti. Üstelik ilk karşılaştıklarında üzerlerinde takım elbise vardı.
“Sizin polis olabileceğinizi hiç düşünmedim.”
“Anlıyorum, Gürsel de polistir. Ayrıca Ali ve Ahmet avukattır.” Dediğinde Çisil tek kaşını kaldırarak genç adama bakmıştı.
“Ailede çift meslek sahibi olmak gelenek sanırım. Merakımdan soruyorum, o gün mafya babası gibi hepiniz takım elbise giyiyordunuz, neden?” dediğinde Suat kızın sözlerine kahkaha atmıştı.
“Düğüne gidecektik, malum olay yüzünden sadece abilerim gitti,” dediğinde Çisil başını sallayarak anladığını belli etmişti.
“O zaman biraz konuşalım mı?” genç kız kendisine sorulan sorulara bildiği kadarıyla cevap verirken Suat onu zorlamamaya çalışıyordu. Eğer onu zorlarsa Asaf abisinin hışmına uğrayacağının farkındaydı. Çisil bildiği kadarıyla olanları anlatırken Suat’a abisinin kendisini korumak için nasıl ileri atıldığını anlattığında genç adam duraksamıştı. Asaf abisinin o anki dürtüyle hareket ettiğini tahmin edebiliyordu. Yaptığı aptalca olsa da karşısında ki kıza bakınca bu aptallığa değeceğini anlayabiliyordu. Çisil’i zamanında yere yatırmasaydı kız ağır yaralanabilir, hatta ölebilirdi.
“Bu günlük bu kadar, abinle de konuşmam gerekiyor.” Çisil genç adama yol göstererek Cesur’un odasına kadar eşlik etmişti. Kapısını çalıp içeriye girdiğinde abisini kendi masasında değil, odanın köşesinde duran büyük masada çalıştığını görünce kısa bir süre onu izlemişti. Adam dalgın bir şekilde önünde ki belgeleri inceliyordu. Boğazını temizleyen genç kız adamın dikkatini çekmişti.
“Çisil, gelsene neden kapıda bekliyorsun?”
“Seninle görüşmek isteyen biri var abi,” diyerek arkasında ki Suat’ın odaya girmesi için kenara çekilmişti. Cesur adamı görünce ayağa kalkarak adamı karşıladı.
“Doktor Asaf’ın kardeşiydiniz değil mi? Bir sorun mu vardı?” dediğinde Suat elini uzatarak Cesur’u selamlamıştı.
“Doğru Asaf’ın kardeşiyim ama buraya abim için değil iş için geldim.”
“İş mi?” Cesur kardeşine bakarken Çisil omzunu silkeleyerek “Benim az işim var, siz konuşun,” diyerek odadan çıkmıştı.
“Buraya hasta yakını olarak gelmedim,” diyen adam rozetini göstererek “Silahlı saldırı hakkında soruşturma yapıyorum. Hastane sorumlusu olarak size de birkaç soru soracaktım,” dedi. Cesur adamı kendi masasının önünde ki sandalyeyi göstererek kendisi de karşısına geçip oturmuştu.
“Aslında benim de güvenilir birine ihtiyacım vardı. Sanırım sizden yardım istemek daha doğru olacak. Ne de olsa bu olayın sonucu sizin ailenize kadar ulaşıyor.” Suat genç adamın sözlerine şaşırmıştı. Cesur şüphelerini ve gözüne takılan olayları Suat’a anlatırken soruşturmanın daha da derinleştirilmesi için gerekli yerlere başvuracağını söyleyerek Suat bir süre sonra oradan ayrılmıştı.
***
Genç kadın tüm işini halletmiş rotasını Servet beyle görüşmek için büyük eve çevirmişti. Kardeşinin hastası olduğu için Aylin tek başına bu görüşmeyi yapmak zorundaydı. Taksiden indiğinde eve doğru yürürken kendine her şeyin daha iyi olacağını hatırlatarak büyük evin kapısını çaldı. Birkaç dakikalık bekleyişten sonra kapı açıldığında kadın heyecanlanmıştı.
“Hoş geldiniz Aylin Hanım, buyurun lütfen,” diyen evin yardımcısı genç kadının elinde ki çantasını alarak koridordaki büyük vestiyerin içine bırakmıştı.
“Servet amca evde mi?”
“Salonda oturuyorlardı,” diyen kadınla birlikte salona doğru ilerledi. Salonda karı kocadan başka kimse yoktu.
“Herkese merhaba, müsait miydiniz?” diye selam veren genç kadına dönen ikili yüzüne oluşan gülümsemeyle Aylin’i buyur etmişti.
“Gelsene kızım, bu ne hoş sürpriz oldu,” dedi Ayşem Hanım. Aylin yaşlı çifte yaklaşarak önce Servet beyin elini öptü sonra da Ayşem hanıma sıkıca sarılmıştı.
“Servet amcayla konuşmam gerekenler vardı Ayşem teyze,” Servet Bey kızın gözlerinde ki çekingenliği fark ettiğinde derin bir nefes almıştı.
“Gel kızım, anlaşılan zamanı gelmiş,” dediğinde Ayşem Hanım kocasının sözlerinden hiç bir şey anlamamıştı.
“Ne oluyor Servet, ne hakkında konuşuyorsun sen? Neyin zamanı geldi?” Aylin gösterilen yere otururken yaşlı adama buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Çok yoruldum amca, sende biliyorsun. Artık bazı şeyleri kaldıramıyorum.”
“Biliyorum kızım, emekliliğini istemek senin en doğal hakkın.”
“Emeklilik mi?” Ayşem Hanım şaşkınlıkla genç kadına baktı. Servet Bey üzülen karısına dönerek gülümsemişti.
“Öyle bakma Ayşem, kızımız çok yıprandı. Dinlenmek istemesi çok normal değil mi?”
“Ama işini seviyordu, neden şimdi ayrılıyor ki?”
“Artık hayalimi gerçekleştirmek istiyorum Ayşem teyze. Hastaneyi seviyorum doğru ama gençliğimden beri kendime hep küçük bir kafe açmak istemiştim. Şimdi elime böyle bir fırsat geçince kaçırmak istemedim.”
“Mekanı buldun mu?” Aylin gelen soruyla heyecanlanmıştı.
“Evet, buraya da çok yakın. Eskiden orada çok zaman geçirirdik. Satılık olduğunu duyunca Serdar ile almak istedik.” Servet Bey kaşlarını çatarak genç kadına bakmıştı.
“Satılık mı? Kendinizi borca sokmuyorsunuz değil mi?” Adamın sorusuyla duraksamıştı. Bir süre adama bakarak hafif gülümsedi.
“Merak etme Servet amca, borçlansak da fazla olmayacak. Benim biraz birikimim var, Serdar’ın da öyle. Eksik kalan para için Serdar kredi çekmek istiyor ama bakalım. Orayı kaçırmak istemiyorum,” dediğinde adam iyice kaşlarını çatmıştı.
“Olmaz öyle şey, ne kadar gerekiyorsa ben sana veririm. Bankalarla uğraşmayın,” dedi.
“Ama Servet amca…”
“Bu konu kapanmıştır kızım, bunca yıldır benim yanımdasın. Yıllarca o hastanede benimle birlikte büyük zorluklar yaşadın. Şimdi istediğin yeri almak için başkasına borçlanmana izin veremem.”
“Madem öyle diyorsunuz, o zaman senet yapalım,” diyen kızla adam gülmüştü. Başını iki yana sallayarak onaylamaz bir şekilde Aylin’e baktı.
“Duydun mu Ayşem Hanım, kızımız yerine koyduğumuz Aylin, senetle bizden para alacak.”
“Duydum Bey, çok ayıp,” diyen kadına mahcupça bakmıştı Aylin. Kendi akrabalarının göstermediği desteği yıllardır bu aileden alıyordu. Derin bir iç çekerek başını salladı.
“Teşekkür ederim Servet amca, hakkınızı ödeyemem.”
“O nasıl söz kızım, asıl ben senin hakkını ödeyemem. Neyse ne zaman mekanı alacaksın?”
“Yarın tapu işlerini halledip hemen tadilata başlayacağız. Aslında içi yeni tadilat gördüğü için küçük değişiklikler yapacağım sadece.”
“Peki, yarın bende sizinle geleceğim. Bakalım sahipleri nasıl birileri,” dedi.
“Teşekkür ederim,” diyen kız oldukça rahatlamıştı. Ayşem Hanım genç kadının rahatlayan ifadesiyle buruk bir şekilde gülümsemişti. Karahanlı hastanesi Aylin’siz eksik kalacaktı. Aklına oğlu geldiğince telaşla konuştu.
“Cesur’un bundan haberi var mı?” karısının sorusuyla Servet Bey genç kadına döndü.
“Masasına çıkış belgemi bıraktım Servet amca, zaten muhasebe de çıkışımı verdi. Artık yapacak bir şey yok. Yerime gelecek kişiyi siz zaten eğitime almıştınız.” Servet Bey başını sallarken arkalarından gelen sesle üçü de kapıda ki kişiye bakmıştı.
“Hastaneden mi ayrıldın?” kapıya tutunarak dolu gözlerle kendisine bakan kıza yutkunarak bakmıştı Aylin.
“Evet, bu gün son günümdü.”
“Neden? Biz geldik diye mi?” diyen kızın yanağından akan yaşa üçü de şaşırmıştı. Ayşem arkasını dönerek odasına giderken Aylin ne yapacağını bilememişti. Servet Bey ve Ayşem Hanım torununun ağlamasının şaşkınlığını yaşarken Aylin yerinden kalkarak “Ben Ayşem’e bir bakayım,” dedi. Aylin onlardan cevap beklemeden hızlı adımlarla kızın ardından gitmişti. Odasının kapısını tıklayıp içeri girdiğinde Ayşem’in yatağına oturmuş bir şekilde sessizce ağladığını görünce duraksamıştı.
“Hepsi benim yüzümden,” diyen kıza şaşkınlıkla baktı.
“Ayşem?” Aylin ağır adımlarla kıza yaklaşırken Ayşem ıslak gözlerini genç kadına çevirmişti. Okyanusları ıslaklıkla daha bir belirgin olmuştu. Aylin kızın bakışlarında ki üzüntüyle üzülürken temkinli bir şekilde kızın yanına oturdu.
“Neden kendini suçluyorsun? Hastaneden ayrılmamın ne seninle ne de babanla alakası yok.”
“Biz geldik diye düzeninizi bozuyorsunuz. Bu kadar çok mu babamdan nefret ediyorsun?” diyen kıza hayretle bakmıştı. Başını iki yana sallayarak kızın yüzüne giden elini yakalamıştı. Ayşem bakışlarını kadına çevirirken kadının bakışlarında ki şefkat karşısında yutkunmadan edememişti.
“Siz gelmiş olsanız da olmasanız da ben zaten hastaneden ayrılacaktım. İstersen dedene sor, geçen ay çıkışımı vermiştim ben.” Ayşem kadına inanmak istiyordu. Birinin daha kendisi yüzünden düzenini bozmasını, mutsuz olmasını istemiyordu.
“Gerçekten mi?”
“Elbette, yoruldum artık Ayşem. Eskisi gibi sabırlı olamıyorum. Dinlenmenin vakti geldi.”
“Peki işten çıkınca ne yapacaksın?” Ayşem merakla kadına bakmıştı.
“Hayalimi gerçekleştireceğim,” derken Aylin susmuştu. Kızın ıslak yanaklarını silerken kendisi de davranışlarına inanamıyordu. Ayşem kadının her hareketinde içine işleyen duyguya anlam veremiyordu. Babası nasıl böyle bir kadını bırakarak annesiyle evlenmişti anlayamıyordu. Annesi onu dünyaya getirirken ölmüş olabilirdi ama Ayşem biliyordu… Gerek teyzesi olsun gerek kasabada annesini tanıyanlar olsun onun iyi biri olmadığını söylerken doğru söylüyordu. İnsan anne babasını seçemiyordu elbette ama babasını hiç kimseye değişmezdi.
“Özür dilerim Aylin abla, annemin yaptıkları için çok özür dilerim,” diyen kızla gerilen Aylin sıkıntıyla nefes salmıştı.
“Büyüklerin hatasını çocuklar ödememeli,” diyen kadın buruk bir şekilde gülümsedi.
“Babamı hiç affetmeyeceksin değil mi?” Aylin başını bilmiyorum der gibi sallayarak cevap vermişti.
“İnan ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bilmiyorum Ayşem. Baban benim en yakın arkadaşımdı. Tek dayanağımdı, birden o dayanak sırtımdan çekildi beni uçurumdan aşağıya attı. Belki karısının yaptıklarında suçu yoktu ama o benden arkadaşlığımızdan vazgeçerek bana ne kadar değersiz olduğumu hissettirdi. Zaten sonrada babanı düşünecek kadar boş zamanım olmadı,” derken aslında onu düşünmediği tek bir anı bile olmadığını sadece kendisi biliyordu.
“Yine de sen babamı affetmeye çalışsan? Son olanlardan sonra hayatın ne kadar kısa olduğunu yeniden anladım ben. Hiçbir şey bu kadar yıl küslüğe değmez. İlerde pişman olmamak için bazı şeyleri yaşamak lazım.”
“Büyüdün de bize akıl mı veriyorsun?” diyen kadın odaya girdiğinden beri ilk kez içten gülmüştü. Ayşem kadının gülünce parlayan gözlerine hayran kalmıştı. Aylin’in gözlerinin rengi sürekli değişiyordu. Bu durum Ayşem’in dikkatinden kaçmazken derin bir iç çekti.
“Babam çok şanssızmış,” dediğinde Aylin ona sorarcasına bakmıştı.
“Babanın bu durumla bir alakası yok Ayşem, o gelmeseydi de ayrılacaktım,” dedi. Ayşem konuşmasını yanlış anlayan kadına gülerek sarıldı. Aylin ani gelen bu sarılmayla donup kalırken eli havada kalakalmıştı.
“Keşke babamla hiç ayrılmasaydınız,” diyen kızla havadaki eli yavaşça Ayşem’in sırtına inmişti.
“Büyüklerin işine karışmamalısın. İlerde ne olur bilmiyorum ama babanın kendini affettirmesi için çok çalışması gerek.” Ayşem kulağına gelen sözlerle kıkırdarken Aylin geri çekilerek “Hadi sen dinlen biraz, benimde eve gitmem gerekiyor,” dedi. Ayşem yatağına uzanırken karnında ki yara acımıştı. Aylin kızın üzerini örterken Ayşem diline hakim olamayarak konuştu.
“Babam işten ayrıldığını duyunca çıldıracak,” Aylin kızın muzip bakışlarına kaşlarını çatarak baktı.
“Bana bak, sakın ortalığı karıştırma.”
“Ben öyle bir şey yapar mıyım?”
“Bilmem, eğer Çisil halana biraz olsun çektiysen ortalık fena karışır,” dediğinde Ayşem yeniden gülmüştü. Aylin odadan çıkıp giderken salonda ki yaşlı çiftle kısa bir süre daha oturduktan sonra izin isteyerek kapıya yönelmişti. Ayşem Hanım genç kadını yolcu ederken evin önüne duran arabadan inen kadını görünce duraksamıştı. Aylin kadının gerildiğini anladığında baktığı yere gözlerini çevirince kısa bir duraksama yaşasa da yaşlı kadınla vedalaşarak ilerlediğinde önüne çıkan kadınla yeniden duraksamıştı.
“Bir şey mi istediniz?” Sevda genç kadının gözlerinin içine bakarak alaycı bir şekilde gülümsemişti. Ayşem hanımın duymayacağı şekilde Aylin’e eğilerek konuştu.
“Bakıyorum da bu evden çıkmıyorsun? Hayırdır oğullarına mı gözün var?” Aylin kadının sözleriyle sinirlense de kendine hakim olmuştu.
“Bilmem, belki de…”
“Hiç heveslenme, ben ablam değilim bilesin.” Aylin kaşlarını çatarak Sevda’ya bakarken Sevda hiç bir şey olmamış gibi gülerek eve doğru ilerlemeye başlamıştı. Aylin hala ne olduğunu kavramaya çalışıyordu. Az önce tehdit edilmişti galiba. Gözleri kapıdan kendisine endişeyle bakan yaşlı kadınla çakışırken kendini toparlayarak gülümsemeye çalıştı. Ama Ayşem Hanım bir şeylerin döndüğünü hemen anlamıştı. Kendisine gülerek yaklaşan kadına ters bir bakış atarak kenara çekilmiş eve girmesini beklemişti.
“Nasılsın Ayşem teyzecim,” diyen saygıdan yoksun kadına bakmadan Aylin’in uzaklaşmasını izlemişti. Bu işe bir son vermenin zamanı çoktan gelmiş ve geçiyordu. Ayşem Hanım evin kapısını kapatarak içeriye girerken hastanede olanlardan ailecek habersizlerdi. Cesur masasını toparlarken son anda fark ettiği kağıdı gördüğünde deyim yerindeyse terör estirmişti.
“Selda buraya gel!” diye bağıran genç adam kızın korkmasına neden olmuştu.
“Buyurun Cesur Bey?”
“Bu nedir?”
“Anlamadım?” Selda adamın elinde salladığı belgeyi gördüğünde yutkunarak gözleri ateş saçan adama bakmıştı.
“Benim neden bundan haberim yok? Aylin’in işten ayrıldığını ben neden bilmiyorum?” Selda yutkunurken hastanedeki herkes odanın dışında toplanmıştı.
“Şey efendim, belgeyi sabah masanıza bırakmıştım. Siz odanızda değildiniz. Üstelik Aylin Hanım işten ayrılacağını Servet beye önceden bildirmişti.” Cesur çıldırmak üzereydi. Aylin nasıl hiçbir şey söylemeden öylece giderdi. Genç adam düşüncelerini fark edince acıyla gözlerini yumdu.
‘Sende aynısını yapmamış mıydın? Ona kızabilir misin?’
***
Bakalım bundan sonra ne olacak?
Cesur Aylin’i geri döndürebilecek mi?
Yada Aylin kaç, Cesur kovala durumları mı olacak?
Bölüm nasıldı?
Son olarak lütfen reklama tıklamayı unutmayın!
TEŞEKKÜR EDERİM!
16. BÖLÜM <<<<<<<<———–>>>>>>>>> 18.BÖLÜM
Cesur beyim işi zor
Ne acayip bir teyze bu arsız
Cesurada oh olsun
Çok güzeldi heyecanla yeni bölümü bekliyorum
Aylin Cesur’u ne kadar süründürse hakkıdır.
Olaylar olaylar
Çok güzeldi ellerine emeğine sağlık
Aylin kaç cesur koş işin çok zor cesur bey ama kızın Aylin in gönlünü feth etmiş gibi şu teyze bozuntusu bir an önce estiği kuyuya düşsede gitse emeğine sağlık güzel bir bölümdü
Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık sevda ugrastirip başlarına is açacak belli ki umarım ayşem ve aylın zarar görmez
Aylin hayalindeki işi yapsın yeterince yıpranmış yeni insanlar tanıması yeni bir uğraş ona iyi gelecektir. Cesur her şekilde kendini affettirmeye uğraşır yeterli istesin.
Çisil kafeden cikmaz eh cesur da soluğu orada alır artık.
Bölüm çok güzeldi ellerine emeğine sağlık yazarım merakla yeni bölümleri bekliyorum güzel kaleminizden neler okuyacağım acaba
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık
Ellerine sağlık çok güzeldi
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Cesur bırakmaz ama Aylin kararından dönmez bence ayrıca Aylin ve Ayşem çok güzel ya anne kız gibi daha çok etkileşim bekliyorum ❤️❤️ teyze sinirimi bozmaya başladı Ayşem hanım kovsa artık ya . Çisem ‘in durumu hiç iyi gelmiyor bana ne oluyor ya bir şey olmasa bari :'( 🙁 bu silah olayından farklı bir şey çıkacak gibi ama bakalım
Harika bir bölümdü emeğine sağlık yazarim
Yani ben Cesurada çok üzülüyorum ne olduda karısıyla evlenmek ve sonrasında ailesisinin yanına bu kadar geç gelmek zorunda kaldı çok merak ediyorum .Aylin ve ve Cesur aslında tamda birbirlerine göre bir çiftmiş neler olur onlar için bilmiyorum ama inşallah iyi olur .Bu sevdayı hiç sevmedin bir o eksikti biran önce gider inşallah.
Yine bölümü soluksuz okudum harikasın yazarım ♥️♥️ Karahanlı ailesi birşey yapmazsa ben o teyzenin saçını başını yolacagim biran önce defolup gitse cadaloz hastanede ki bu silahlı saldırının altından Soner çıkacak bence o şerefsiz damattan herşey beklenir zaten Çisem’in hali beni korkutuyor ama İnşAllah birşey olmaz çünkü ben onu Asaf’ın abisi Erhan’la yakıştırıyorum mutlu olmayı hak ediyorlar buarada Cesurum mutlaka kendini affettirecektir inanıyorum yeni bölüm için sabırsızlanıyorum ♥️♥️♥️♥️
Aylin haklı hayalini kuracak da Sevda batırmasa