Dilay Hanım 20. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Ramazan nasıl geçiyor? Açıkçası ben günler nasıl geçiyor anlamıyorum. Bölümde yeni karakterimiz var, bakalım beğenecek misiniz? Keyifli okumalar!

***

Dilay ve Seyhan saatlerdir kapı ardında beklemekten iyice gerilmişti. İçerden hiçbir haber yoktu. Kapı önünde sürekli yürüyor, yorulunca oturuyor sonra tekrar yürüyorlardı.

“Abin hala gelmedi Seyhan, bir baksan mı?” dedi genç kadın endişeli adama bakarak.

“Merak etme abla, birazdan gelecektir.” Seyhan’ın sözlerinin bitmesiyle ameliyathane kapısı açılmıştı. Dışarıya çıkan doktora doğru hızlı adımlarla yaklaşan ikili umutla adamın gözlerine bakıyordu.

“Selman amca?” diye sorarcasına konuşan ilk olmuştu. Adam endişeli olan ikiliye gülümseyerek nefesini dışarı saldı.

“Mehmet, iyi. Ameliyat beklediğimden iyi geçti. Bu gün yoğun bakımda kalacak. Duruma göre yarın normal odaya alabiliriz.” Adam sevinçli haberi verdikten sonra haklı gururla yanlarından ayrılırken iki bir süre sessiz kaldıktan sonra yaşadıkları rahatlamayla birbirine sarılarak ağlamaya başlamıştı. O kadar kendilerinden geçmişlerdi ki kulaklarına dolan bağrışla arkalarını döndüklerinde karşılaştıkları manzarayla yeniden içleri korkuyla dolmuştu.

“Selim,”

“Abi?” diye bağırarak koşan ikili Engin’in kollarında bayılan adamın başucunda bitmişti. Engin güçlükle adamı tutarken yardıma koşan Seyhan o anki kuvvetle abisini kaldırarak getirilen sedyeye tek başına yatırmıştı.

“Ne oldu?” Dilay korkuyla Engin’e bakarken genç adam üzgün bir şekilde başını iki yana salladı.

“Yanınıza geliyorduk, sonra birden bayıldı,” dedi. Dilay adamın peşinden giderken oldukça endişeliydi. Ne olmuştu da birden bayılmıştı anlayamıyordu. Seyhan’ın sürekli abisine seslenmesi cevapsız kalırken bu kez acil müdahale odasına alınan Selim’i endişeyle beklemeye başlamışlardı. Doktorlar odaya girip çıkarken ne olduğunu anlayamıyorlardı. Selman Bey haberi duyunca hızla acil bölümüne gelmişti. Seyhan adamı görünce biraz olsun rahatlarken bu günün bitmesi için dua ediyordu.

“Sakin olun biraz, belli ki heyecan yaptı.” Engin ikiliyi sakinleştirmek isterken Seyhan onu duymuyordu bile. Aklına kötü kötü ihtimaller geliyor ama diline vuramıyordu. Birkaç dakika sonra Selman Bey dışarıya çıktığında ikili hemen karşısına dikilmişti.

“Merak etmeyin, stresten bayılmış. Birkaç saate bir şeyi kalmaz,” dediğinde Seyhan derin bir nefes almıştı. Engin Dilay’ı oturturken merakla sordu.

“Mehmet Bey ameliyattan çıktı mı?” genç kadın gelen soruyla hemen adama dönmüştü. Gözleri parlıyordu.

“Babam atlattı çok şükür,”

“Çok sevindim, Allah bir daha buralara düşürmesin. Tez zamanda iyileşir inşallah.”

“Amin,” Engin genç kadına destek olurken yanında ki adama kısa bir bakış atmıştı.

“Seyhan, biraz hava almak ister misin?” Seyhan kendisine seslenen genç adama bakarken Dilay’da onu onaylamıştı.

“Hadi Seyhan, gidip hava al. Ben buradayım,” başta gitmek istemese de boğulduğunu hissederek kabul etmişti. İki adam oradan uzaklaşırken Dilay aklına takılan şeyle yerinden kalkarak doktorun odasına doğru ilerlemeye başlamıştı.

***

Genç kız öfkeli bir şekilde asayişin koridorunda ilerlerken hala inanamıyordu. Amiri hakkında soruşturma açıldığı için, soruşturma bitene kadar açığa alındığını söylemişti. Kendisine dönen bakışları umursamayarak kendisini çağıran amirinin odasının kapısını tıklattı.

“Amirim?”

“Gel Gece, otur şöyle.” Adam karşısındaki kızı tartarken sıkıntıyla ensesini sıvazlamıştı. Genç kız adamın söyleyeceğinden hoşlanmayacağını hissediyordu.

“Sorun mu var amirim, beni neden çağırdınız?”

“Üst makamlardan hakkında inceleme başlatıldığını biliyorsun.” Gece başını sallarken gri duman gözleri daha da kararmıştı.

“Bilmez miyim amirim, şerefsizin biri yüzünden açığa alındım.”

“Orada sen suçlusun Gece, adama saldırmanı kimse söylemedi. Haklıyken haksız duruma düştün.”

“Ne yapsaydım, pislik herif kardeşimin kolunu kırdı. Enes daha on iki yaşında!”

“Biliyorum kızım ama öfke problemin olduğunu düşündükleri için psikiyatrdan mesleğe devam etmende sakınca olmadığına dair rapor alman gerekiyor.”

“Anlamadım?”

“Duydun, merkez senin için iyi bir doktor ayarladı. Ayrıca sakinleşmen için terapilere gireceksin.”

“Ben sakinim, benim yerime kim olsa aynısını yapardı.”

“Kızım anlamıyor musun? Bu ilk değil, daha önce de bir suçluya saldırdın.”

“Ne yapsaydım, gencecik kıza tecavüz etmeye çalıştı.” Adam sıkıntıyla elini masaya vurmuştu.

“Bu şekilde olmaz Gece, böyle gidersen meslekten atılırsın. Ya gidip tedavi olursun ya da hakkında olumsuz rapor veririm.” Genç kız yutkunarak karşısında ki adama bakmıştı. Amir Ahmet onu bu günlere getiren adamdı. Ailesini kaybettiğinde henüz bebek olan kardeşiyle yetimhaneye gönderildiğinde on beş yaşındaydı. Kardeşinin evlatlık verilmesine asla izin vermemişti. Babasının ailesi tarafından istenmemişlerdi. Üstelik aileden kalan evi satabilmek için çok uğraşsalar da devlet korumasına alınan çocukların hakkı korunmuş, ev kiraya verilerek para Gece ile Enes’in hesabında biriktirilmişti. Üstelik babası baroya kayıtlı avukat olduğu için devletten belli bir süre maaş almıştı. Şuanda o maaş reşit olmadığı için kardeşinin hesabında birikiyordu.

Mesleğini kaybedemezdi. Özellikle kardeşine bakmak zorunda olan biri için işi çok önemliydi. Kaldı ki polisliği seviyordu. Biraz dişini sıksa yükselmesine hiçbir engel yoktu ama bazı durumlarda dayanamayarak kendini kaybedebiliyordu. Özellikle söz konusu çocuklar ve yaşı küçük kızlar olunca.

“Peki amirim, siz nasıl derseniz o şekilde olsun. Doktorun adını soyadını yazarsanız yarın ilk iş ondan randevu almak olacak.”

“Buna gerek yok, sana hangi hastanede olduğunu söyleyeceğim. Hatta ilk randevunu aldım bile.” Ahmet amirin sözlerine nedense şaşırmamıştı. Kendisini iyi tanıyan adam elbette ipleri sıkı tutacaktı.

“Soruşturma ne zaman biter, ne zamana kadar daha boş duracağım?”

“Ne güzel işte, git kardeşinle vakit geçir. Bir daha böyle bir zamanın olmayabilir.” Gece oturduğu yerden kalkarak amirine bakmıştı.

“Başka bir şey yoksa ben çıkayım amirim,” dediğinde adam eliyle çıkmasını işaret etmişti. Genç kız odadan çıktığında yine bakışlar ona dönmüştü. Herkes onun açığa alındığını kısa sürede öğrenmiş, bazıları üzüldüğünü söylese de bazıları resmen onunla alay etmişti. O asla kimsenin ne söylediğine kulak asmazken kendisiyle derdi olanları da zekasıyla alt etmeyi bilmişti.

“Gece komiserim, gidiyor musunuz?” genç kız kendisine seslenen adama dönerken gözlerini kıstı.

“Bir şey mi isteyecektin?” Gece’nin sert ses tonu karşısında adam gerilmişti.

“Sadece imzalamanız gereken belgeler varda,” diye çekinerek konuşan adam elindeki belgeleri kıza uzattı. Gece adamın verdiği belgeleri incelerken gözüne takılan ayrıntıyla kaşları iyice çatılmıştı.

“Bu nedir?”

“Hangisi komiserim?”

“Bu adam neden serbest bırakıldı? Delille suçu sabit görülmüştü.” Gece dişlerini sıkarak daha geçen hafta güçlükle yakaladığı uyuşturucu satıcısının serbest bırakıldığını öğrenince yeniden sinirleri kabarmıştı. Sonra da Gece agresif saldırgan oluyordu.

“Konu hakkında bilgim yok komiserim. Savcılık serbest bırakmış.”

“Bu adamı gözden kaçırmayın, ben geri geldiğimde onu serbest bırakan savcıyla da görüşeceğim. Neye dayanarak bırakmış anlarız.” Gece hızlı bir şekilde imzasını atarak hızla merkezden çıkmıştı. Arabasına binerek yola koyulurken yıllar önce terk etmek zorunda olduğu memleketinin temiz havasını içine çekiyordu. Ailesi ölünce başka şehirde yetimhaneye verilmişlerdi. Gece on beş, kardeşiyse henüz bebekti. Üç yıl sonra reşit olduğunda devlet gözetiminde yurttan çıkmış, aynı şehirde önce yatılı lise sonrada polis akademisine girmişti.

 Yetiştirme yurdundan çıkma olduğu için okullar konusunda devlet tarafından her zaman öncelikli olmuştu. Gece kendisine verilen bu ayrıcalığı sonuna kadar en iyi şekilde kullanmıştı. Onları topluma hazırlayan eğitimlerde elinden geleni yapmıştı. Birçok arkadaşının saptığı yanlış yola rağmen Gece kendisi ve kardeşi için en iyisi yapmak zorundaydı. Annesi onu kendisine emanet etmişti. Okuldan çıkıp her gün kardeşini görmeye gidiyordu. Özellikle polis akademisindeyken yol uzun olsa da kardeşini görmeden uyuyamıyordu. Genç kız mezun olduktan sonra ilk ataması gerçekleştiğinde bir ay boyunca kardeşini görme şansını elde edememişti. Yeni bir düzen kurmak hiç kolay değildi. Kendine küçük bir ev tutmuştu. İlk fırsatta altı yaşında ki kardeşini yanına alarak yeni bir hayat kurmayı başarmıştı. Kimseye muhtaç olmamışlardı. Yeterince birikmiş paraları vardı. Belli bir süre görev yaptıktan sonra ilk tayinini memleketine istemişti.

İstediği tayin çıktıktan sonra kiracısını arayarak evi boşaltmaları için bir ay süre tanırken oldukça heyecanlıydı. Zaten kira sözleşmesi biteli çok olmuştu. Baba evine dönecekti. Ev eşyalı kiraya verilmişti. Pek umudu olmasa da ailesinin eşyalarının atılmamış olduğunu umut ediyordu.

Gece arabasını durdurarak iki katlı evi bir süre dışarıdan izlemişti. Baba ocağı onu kucaklarken evin penceresinden bakan kardeşini görünce gülümseyerek arabadan indi. Enes için üniversite öğrencisi bir kızla anlaşmıştı. Kız gündüzleri Enes’e bakarken geceleri de okula gidiyordu. İkinci öğretim olması onun içi büyük şanstı. Kardeşine bakma karşılığında kira almıyor, yiyeceğini karşılıyordu. Geç geleceği vakit ise Gece gelene kadar kardeşini komşuya bırakıyordu. Kardeşi on iki yaşında olsa da tedbiri elden bırakmak istemiyordu. Bu sadece haftada iki gün olan bir şeydi.

“Gece abla geldin mi? Sen geldiğine göre ben çıkabilir miyim?” Enes’in bakıcısı Ece genç kıza sorarken Gece ona çıkabileceğini söyleyerek kardeşinin yanına gidip oturmuştu. Tek kolu alçıda olan kardeşi üzgün bir şekilde ona baktı. Kardeşi oldukça zeki bir çocuktu ve bu zekasıyla hemen göze batıyordu. Tek sorun içe kapanık olmasıydı.

“Ne dersin Enes efendi, bu gün dışarı çıkıp gezelim mi?”

“İşe gitmeyecek misin abla?”

“Birkaç gün seninle olacağım. Ne dersin seninle bir tatil kaçamağı yapalım mı?”

“Abla, sen işe gitmeyebilirsin ama benim okulum var,” diyen çocuğa yüzünü asara bakmıştı. Okulu hepten unutmuştu.

“O zaman bizde Bursa’nın altını üstüne getiririz. Sen nereye istersen oraya gideriz.”

“Aslında okulda bir arkadaşım var, yakınlarda çiftliğe at binmeye gidiyormuş. Bizde gidelim mi?”

“Bu halde ata binemezsin Enes, söz kolun iyileşsin ilk olarak çiftliğe gideceğiz.” Enes’in yüzü asılmıştı. O da biliyordu kolu alçıdayken at binemezdi. Derin bir nefes alarak ablasına baktı. Genç kızın dalgın olduğunu görünce koluna dokunarak sormuştu.

“Ne düşünüyorsun abla? Benim yüzümden işe gidemeyeceksin değil mi?”

“Seninle bir alakası yok canım, tamamen benim kafasızlığımdan. Biraz sakin olsaydım böyle olmayacaktı. O adi de cezasını çekecekti.”

“Bir daha gelir mi abla,” diye soran Enes oldukça korkmuş görünüyordu.

“Merak etme, bir daha ne o ne de diğerleri bu evin kapısının önünden bile geçemezler.” Gece kardeşini kolunun altına alarak başını öpmüştü. Bu hayatta bir tek kardeşi vardı zaten. Buraya taşındıklarının daha ikinci haftasında amcası ve halaları kapısına dayanarak evi satıp parasını bölüşmek için genç kıza baskı yapmaya çalışmıştı. Ev rahmetli babasına aitti. Onlara göre ise dedesi çocuklarından mal kaçırıp evi babasının üzerine yapmıştı. Sözde haklarını istiyorlardı. Gece başta onlara inansa da onun gibi bir polis için gerçeği bulmak zor olmamıştı. Ne amcası ne de halası doğru söylüyordu. Evi babası satın almıştı. Üstelik dedesinin üzerinde daha öncelerden araziden başka tapu bile yoktu.

Amcası kızın sözlerine inanamayarak tehditler savururken birden kendini nezarette bulmuştu. Gece’nin polis olduğunu bilmeyen aile başta çekinse de genç kızın pasif kalışı ki bu tamamen uğraşmak istememesinden kaynaklanıyordu onları daha da cesaretlendirmiş, evine kadar gelip kendisi yokken küçük kardeşini korkutmuşlardı. Son yaptıkları ise bardağı taşıran son damla olmuştu. Amcasının oğlu eve girmek isteyince Enes karşı çıkmış, adam küçücük çocuk dememiş kardeşini sert bir şekilde duvara savurmuştu. Ece onu aradığında eve nasıl geldiğini bile hatırlamıyordu. Kuzenini önce bir güzel dövmüş sonrada bileklerine kelepçeleri takarak gözaltına almıştı. Ondan sonrası tam bir kaostu. Şimdiyse düşüncesizce davranışının cezasını çekiyordu.

“Abla, yine daldın.” Gece elini dizine vurarak ayağa kalkmıştı.

“Hadi hazırlanalım da çıkalım. Önce sinemaya gideriz sonrada güzel bir yemek yeriz olur mu?” küçük çocuk ablasının peşinden kalkarken bir şey söylememişti. İkili hazırlanıp evden çıkarken öğle vaktini geçiyordu.

***

Genç adam gözlerini araladığında başında bekleyen kardeşini görünce hızla yerinden kalkmıştı. Seyhan’ın gözleri kan çanağına dönmüştü.

“Seyhan, babam nasıl? İyi mi?” diye telaşla soran adama üzgün bir şekilde bakan genç adam derin bir iç çekti.

“Babam çok iyi, şuanda yoğun bakımda. Ama sen beni çok korkuttun abi,” dediğinde Selim derin bir nefes alarak geriye yaslanmıştı. Bir eliyle yüzünü kapatırken sessizce gözyaşlarını döküyordu. Yaşadığı korkuyu hiçbir zaman unutamayacaktı. Derin derin nefes alırken Seyhan komodinin üzerinde olan sudan bardağa dökerek içmesini istemişti.

“Sakin ol abi, babam çok iyi. Önlem için yoğun bakımda. Duruma göre yarın odaya alınacak.”

“Çok korktum Seyhan, daha önce bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Sizi öyle sarılmış ağlarken görünce birden dünyam karardı,” dediğinde Seyhan abisine anlayışla bakarak suyu içmesine yardım etmişti. Abisi her zaman duygularını açıkça belli eden biri olmuştu. Şimdi de açıkça duygularını dile vurabiliyordu. Genç adam bir süre kendine geldikten sonra etrafına bakınarak yeniden kardeşine dönmüştü. Aklına gelen kişiyle yeniden doğrulurken Seyhan onu geri yaslayarak “Uzanmalısın abi, serumun bitince kalkarsın.” Dedi.

“Dilay nerede?”

“Ablam doktorla konuşacaktı, gelir birazdan.”

“Seyhan, Dilay’ı gözünün önünden ayırma.” Seyhan abisinin sözleri ile duraksamıştı. Neden durduk yere bunu söylüyordu ki?”

“Bir şey mi oldu abi?”

“Dün Engin takip edildiklerini söyledi, Dilay’ın tek başına kalmaması gerekiyor.” Seyhan hızla yerinden kalkarak kapıya yönelmişti.

“Ben ablama bakıp geleceğim,” dediğinde Selim’in bir şey demesine fırsat vermeden hızla odadan çıkıp Selman beyin odasına doğru ilerlemişti. Orada olması için içinden dua ederken Engin’in de yanında olmasını ilk kez yürekten istiyordu. Hızlı bir şekilde doktorun odasına giderken Dilay’ın kapıdan çıktığını görünce duraksamıştı. Beyaza kesen yüzüyle öylece kapının önünde dikilirken Seyhan endişelenerek hızla yanına gitti.

“Abla, ne oldu?” Dilay genç adamı duyacak durumda değildi. Gözleri istem dışı dolarken Seyhan daha da endişelenmişti.

“Abla bana cevap ver, babama bir şey mi oldu?” Dilay genç adamın sorusuyla irkilerek kendisine gelmişti. Seyhan’ın soru dolu bakışlarından bakışlarını çekerek sakinleşmeye çalıştı.

“Selim uyandı mı?”

“Abim iyi, sen neden bu haldesin? Selman amca babam hakkında bir şey mi dedi?”

“Yok Seyhan, babam iyi şükür. Sen neden abinin yanında değilsin?” Seyhan ablasını ikide bir abisini sormasına anlam veremiyordu. Abisi bayılmış olsa da önemli olan yoğun bakımda ki babasıydı. Bir süre karşılıklı durduktan sonra genç kadın Selim’i görmek için ilerlemeye başlamıştı. Seyhan arkasından ilerlerken aklına evdeki çocukları gelmişti.

“Seyhan, sen eve geçer misin? Çocuklar uzun süredir yalnız. Aslı onlara iyi baksa da bizden biri de yanlarında olsa iyi olur.”

“Abla, bence sen gitmelisin,” diyen Seyhan’a başını iki yana sallayan Dilay cevap vermişti.

“Benim halletmem gereken şeyler var Seyhan, hadi lütfen beni yorma.” Seyhan genç kadının yorgun haline bakarak başını sallayarak istemese de kabul etmişti. Selim’in odasına birlikte gittiklerinde genç adamın serumu bitmek üzereydi.

“Neredeydiniz? Doktor babamı görmemize izin verecek mi?” Dilay adamın sorusunu duymamıştı bile. Dalgın bir şekilde genç adama bakıyordu. Selim kadından bir tepki alamayınca bu kez Seyhan’a dönmüştü.

“Ne oldu, neden bu halde?” Seyhan genç kadına bakarak bilmiyorum dercesine omuzlarını kaldırmıştı.

“Selim serumdan sonra çıkarız. Babamı bu gün göremeyiz, uygun olmazmış.”

“Peki, o zaman bekleriz.”

“Beklememiz bir şeyi değiştirmeyecek, senin dinlenmen gerekiyor. Seyhan şimdi eve gidecek, bizde serumun bittikten sonra geçeriz eve. Çocuklar seni soruyordur.” Selim kadının donuk ifadesinden hiç hoşlanmamıştı.

“Bir şey mi oldu Dilay, ne bu hal?”

“Yok bir şey,” diyerek Seyhan’a dönmüştü. “Hadi Seyhan sen git.” Genç adam veda ederek hastaneden ayrılırken Dilay da odada ki sandalyeye oturarak düşünmeye başlamıştı. Aklı karma karışıktı. Ne düşüneceğini ne yapacağını bilmiyordu. Birkaç dakika önce öğrendiği gerçeği sindirmesi gerekiyordu.

“Dilay, Dilay?” genç adam kadına seslense de sesini duyuramamıştı. Elini dikkat çekmek için sallarken yerinde doğrulduğu sırada kadının bakışları ona dönmüştü.

“Neden bunca yıl sonra döndün Selim?” Selim gelen soruyla afallamıştı. Kaşlarını çatarken kadının soru karşısında oldukça ciddi olduğunu anladığında iyice dikkatini ona vermişti.

“Nedenini biliyorsun? Selman amca arayınca babamın yanında olmak için geldim.”

“Emin misin?” Selim iyice işkillenmişti. Karşısında ki kadın oldukça donuk duruyordu. Sözleri sert ve soğuktu.

“Ne demeye çalışıyorsun Dilay? Başka neden gelmiş olabilirim ki?” Dilay üzgün bir şekilde adama bakmıştı. Karşısındaki adam oldukça solgun görünüyordu. Nasıl anlayamamıştı. Üstelik o kadar süre araştırma yapmış olduğu halde belirtileri nasıl görememişti. Çocuklarına o kadar odaklanmıştı ki etrafında ki insanlara dikkat bile etmemişti.

“Bize ne zaman söylemeyi planlıyordun?” genç adam hala kadının neden bahsettiğini anlamamıştı.

“Dilay inan seni anlamıyorum. Benimle açık konuş lütfen.”

“Bu yüzdendi değil mi? Sürekli beni ve aileni başkalarına emanet eder gibi konuşman, bizi mutlu görmek istediğini söylemen.”

“Dilay?” Selim yerinde doğrulurken artık kızmaya başlıyordu.

“Ne zaman hastalığının nüksettiğini söyleyecektin?” kadının sözleriyle Selim donup kalmıştı. Yüzü bembeyaz olurken eli istem yana düşmüştü. Gözlerindeki ifade donuklaşırken Dilay ters bir şeyler olduğunu anlamıştı. Genç kadın korkuyla donup kalan adamın yanına ulaşırken kolunu kavrayarak dikkatini kendi üzerine çekmeye çalıştı. Selim ruh gibi bakışlarla Dilay’a dönerken birden kahkaha atmaya başladı.

“Selim?”

“Benimle dalga geçme Dilay, yok öyle bir şey,” derken bir yandan gülüyor diğer yandan yanağından aşağıya sessizce yaşlar akıyordu.

“Selim, sen bilmiyor muydun?”

“Saçmalama Dilay, bir hata olmalı. Ben buraya gelmeden önce test yaptırdım. Sonuçlar temizdi.” Derken bir umut kadının gözlerinin içine bakıyordu. Dilay adamın durumundan haberi olmadığını anladığında kendine kızmaya başlamıştı. Selim’in üzerine gitmemesi gerekirdi ama doktordan istediği testin sonucu çıktığında ne yapacağını şaşırmıştı. Çocuklarının babası kanserdi ve bunu onlardan saklamış olma ihtimali genç kadını kızdırmıştı. Üstelik ikizler ona bu kadar alışmışken Selim’in yokluğu onları geri dönülmez bir acıya sürüklerdi.

“Sonuçlar doğru Selim, bayılınca Selman amcadan her ihtimale karşı test yapmasını istedim.”

“Sonuçlar bu kadar çabuk çıkmazdı,” dediğinde bir umut kadına bakıyordu. Dilay başını iki yana sallarken genç adam da aynı şekilde sallıyordu.

“Tedavine hemen başlaman gerekiyor. Henüz yolun başındasın,” diyen kadına bitmiş bir şekilde bakarken Dilay farkında olmadan genç adama sarılmıştı.

“Her şey düzelecek, yeter ki sen güçlü olmaya çalış.”

“Olmaz Dilay, bu kez başaramam. İlik bulmanın kolay olduğunu mu sanıyorsun? Seyhan ve babamın iliği bana uymuyor. O zaman bile zor donör bulmuştuk.”

“Saçmalama Selim, tıp gelişti. Küçük bir çocukken dayandıysan şimdi daha fazla dayanmak zorundasın. Çocuklarını hiç mi düşünmüyordun? Süreyya sana hayran, belli etmese de Süha da babasını çok seviyor. Şimdi onları hayal kırıklığına mı uğratacaksın. Onların karşısına çıktıysan iyileşmek zorundasın. Kendini topla,” dediğinde Selim kadının göğsünde sessizce ağlama başlamıştı. Utanmıyordu, acı çekiyor ve acısını dışa vuruyordu.

“Ya başaramazsam?” diye söylenen genç adam Dilay’ın sarsmasıyla ona baktı.

“İkizler bile senin kadar korkak değildir Selim, biz her zaman yanındayız. Selman amca önce ilaç tedavisi uygulayacağını söyledi. En son çare ilik nakli olurmuş. O zamana kadar sana ilik bulacağız. Ben de çocuklarında…” derken genç kadın duraksamıştı.

“Onlara bir şey söyleme Dilay, babam bilmesin. Daha yeni ameliyat oldu benim hastalığımı duymasın. Kalbine iner. O kötü günleri hatırlarsa dayanamaz.” Dilay başını sallarken hala düşünceliydi.

“Bir şeyler aklıma yatmıyor Selim, eğer gelmeden önce test olduysan nasıl temiz çıkar sonuçların?” Selim kadının sorusuyla duraksamıştı. Islak bakışlarını genç kadına çevirdiğinde dişlerini sıkıyordu. Etrafına bakınmaya başladığında ise Dilay onun ne yapmaya çalıştığını kestirememişti.

“Ne oldu?”

“Telefonum nerede?” Dilay adamın sorusuyla kenarda duran ceketini alarak adama uzatmıştı. Ceketin cebindeki telefonu çıkarım uzun yıllardır doktorluğunu yapan kişiyi aradığında bir süre beklemiş karşıdan ses gelince de direk sormuştu.

“Test sonuçlarım…” genç adam konuşmasına devam edemeden doktor araya girmişti.

“Bende sizi arayacaktım, ne zaman tedaviye başlayacaksınız. Zaman çok geçmeden hemen tedavi olmalısınız!” adam aldığı cevapla olduğu yerde donarken elinde ki telefonu kırarcasına sıkıyordu.

“Onu öldüreceğim!”

***

Gece’yi nasıl buldunuz? Sizce Selim’le nasıl karşılaşacaklar. Selim’in hastalığı nüksetti, sizce Dilay ile yakınlaşırlar mı yoksa olmaz mı? Sizce Selim kimden bahsediyordu! Yorumlarınızı bekliyorum…. Son olarak Reklama tıklamayı unutmayınız. Sadece bir kaç saniyenizi alır. Teşekkür ederim. Seviliyorsunuz, En güzele emanetsiniz!

19. BÖLÜM <<<—->>>> 21. BÖLÜM

22112cookie-checkDilay Hanım 20. Bölüm

14 yorum

  1. Her taşın altından Elmas ve ablası çıkıyor. Umarım yaptıklarının cezasını çektiklerini de okur ve rahatlarız. Gece’nin Selim’le alakasını çözemedim. Selim onu görünce niye etkilenmişti

  2. Selim in metresi işin içinde adamı öldürüp malına konmak istiyor Selim e üzülsem mi yoksa ders oldu sana mı desem bilemedim gece bayıldım hele adaletin olmadığı ülkede adaletini sağlaması güzel emeğine sağlık güzel bir bölümdü

  3. Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık gece ve selim çiftlikte karşılaşırlar bence sonuclari kesin elmas söylemedi vay haline elmasın artık

  4. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Gece ve Selim karsilasmalarini sabırsızlıkla bekliyorum ayrıca ılık için belki Gece veya kardeşini ki uyar ;( . Pislik Elmas o yüzden para para diyordu hasta olduğunu biliyordu sakladı evlenip üstüne almaya çalıştı herşeyi :-X . Dilay ve Selim yakinlasmasi olmayacak bence arkadaşça olabilir ama diğer türlüsü olmaz

  5. Öncelikle ağzımı bozacağım için şimdiden özür diliyorum.
    Got Elmas çıktı mı foyan ortaya? O acelenin sebebi şimdi belli oldu. Güya nikahı kıydıktan sonra adamın ölümünü bekleyip mirasa konmakmış derdi aşüftenin. Abla kardeş sokak köşelerinde sürünerek yok olun inşallah.
    Aklıma takılan bisey var; geçen bölümlerde Selim bi kadın görmüştü hani hastanede, sonra peşinden gitmişti. O kadın Gece olabilir mi? Lütfen olsun ya…
    Ellerine dert görmesin yazarım, bölüm harikaydı… Teşekkürler. :))

  6. Elmas ve ablası olacak iki sinsi paragöz sürtük. Selimle neden acele evlenmek istediği ortaya çıktı. Selimle evlenip hastalığının nüksettiğini bilmediği için ölmesini bekleyip mallara konacaktı kesin. Ama şimdi ayvayı yedi. Selim gerçekleri öğrendi. Şimdi kaçacak delik arasın bakalım

  7. Şu elmas ve ablasının cezalarını bulduğunu okumayı çok istiyorum. Selim ve gece nasıl olacak bilmiyorum ama selimin güçlü olmak için bir çok sebebi var yine başaracaktır pes etmesin yeter.

  8. Bölüm çok güzeldi ama lütfen Selim ölmesin çünkü yapamadıklarından pişman olup ailenin ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlamalı,ama Elması yok etmeli

  9. Bence elmastan bahsediyordu bu olsa olsa onun işi olur kesin öğrendi ve sakladı Selim için üzgünüm ve umarım biran önce iyleşir .Gece hızlı bir giriş yaptı merakla bekliyorum onun hikayesini çok güzel bir bölümdü emeğinize sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir