Herkese keyifli akşamlar arkadaşlar. İnanın şuanda klavyeye basmak için bile parmaklarımda takat kalmadı. Makas tutmaktan ellerim şişmiş durumda. Hatalar varsa af ola! Umarım bölümü beğenirsiniz!
Keyifli okulamar!
****
Genç kadın karanlık ormanda nefes nefese koşmaya devam ediyordu. Ayaklarında ki güç gittikçe azalırken devasa ağacın gövdesine yaslanarak nefesini düzenlemeye çalıştı. Gecenin soğuğunda koşmaktan ciğerlerine soğuk hava içini yakmaya başlamıştı. Gözleri sallanan yaprakların ay ışığında ki gölgelerine takılırken birden bedeni ürpermişti. Peşindeki kişilerden kurtulmak için soluklanmasını kısa keserek yeniden koşmaya başlamıştı. Kulağına rüzgarın etkisiyle birbirine sürten ağaç dallarının korkutucu sesi geliyordu.
“Allah’ım yardım et.” Sessizce dua ederek ormanın derinliklerine kaybolurken aklında sadece çocukları vardı. Hala bu duruma nasıl düştüğünü düşünüyordu. Ne kadar zamandır koştuğunu bilmiyordu ama havanın aydınlanmaya başladığını gördüğünde endişesi daha da artmıştı. Gecenin karanlığında saklanmak kolay oluyordu anacak gün ağardığında genç kadın ortada kalacaktı. Ne kadar uzaklaşırsa kendisi için o kadar iyi olacaktı. Kilitlendiği odadan çıkmak kolay olmamıştı. Neyse ki kapı açmak konusunda oldukça tecrübeliydi. Zamanında unuttuğu anahtarları yüzünden evlerinin kapısını açmak konusunda lise zamanlarında oldukça iyi eğitmişti kendisini. Kulağına yankılanan ezan sesiyle genç kadın yeninden soluklanmak için gövdesi geniş bir ağacın dibine oturup etrafı dinlemeye başlamıştı.
“Yakınlarda yerleşim yeri olmalı,” diyen düşünen genç kadın kendisine yardım edecek birini bulmayı umut ediyordu. En azından polisleri arayabilirdi. Etrafa göz atarken ağaçların arasından sızan zayıf ışıkla yerinde dikelmişti. Dikkatli bir şekilde ışığın kaynağına doğru ilerlerken ana yolu görmüştü. Yolun karşısında ise tahmin ettiği gibi yerleşim yeri vardı. Yolu kontrol ederek karşıya geçerken kendisini kaçıranlara yakalanmamak için etrafı kontrol etmeyi de unutmuyordu. Fazla evin bulunmadığı küçük bir köydü burası. Köyün sokak lambaları ezandan sonra bir bir kapanmaya başlarken genç kadın bir umut sabah namazına kalkmış olabilecek bir evin ışığının açık olup olmadığını kontrol ediyordu. Sonunda evlerden birinde ışık yanınca hiç düşünmeden evin kapısına varmıştı. Zili çalmak yerine kapıyı tıklatmayı tercih eden genç kadın perişan bir haldeydi.
“Kim var orada?” içerden gelen kalın erkek sesi genç kadını ürpertse de geri dönmek istememişti.
“Açar mısınız?” kapı yarı aralandığında buğulu koyu mavi gözleri karşısında ki kahvelerle buluşmuştu. Genç kadının karşısında ellilerinde saçlarına yeni beyazlar oluşmaya başlamış bir adam vardı.
“Buyur kızım bir şey mi istedin?” adam kapıyı daha da aralayarak etrafına bakınmaya başlamıştı. Genç kadını tanımadığı için tedirgin görünüyordu.
“Lütfen bana yardım edin!” diyen genç kadın yorgunluğun verdiği etkiyle yere düşmüştü. Kendinden geçmeden önce fısıldamıştı.
“Yardım edin!”
Bedenindeki tüm kemikler sızlıyordu. Gözlerini aralamak istiyor ama başaramıyordu. Kulaklarına sessiz gelen konuşmalar bilinçaltının oyunu gibi geliyordu. Dudakları kuruluktan çatlamış acıyordu. Yüzünü buruşturduğunda yanında yükselen sesle rüya görmediğini anlamıştı.
“Baba uyanıyor!” gözlerini araladığında kendisini izleyen kızın gülümsemesiyle karşılaşmıştı.
“Uyandın sonunda.”
“Neredeyim ben?” konuşurken tıkanan genç kadın yutkunarak boğazını ıslatmaya çalışmıştı.
“İyi misin? Hadi su iç!” diyen kız genç kadının ensesinden destek olarak ona su içirmeye çalışmıştı. Birkaç yudumdan sonra geri yatan kız kendisine bakmamaya çalışan adamı görmüştü. Yerinde doğrulmaya çalışırken kız onu yeniden yatırmaya çalışmıştı.
“Sakin ol kaç gündür bilinçsiz bir şekilde yatıyorsun!” kızın sözleriyle kadın hızla yerinden kalkmak istemiş ama başı döndüğü için geriye dönmüştü.
“Ne zamandır uyuyorum?”
“Dört gündür uyuyorsun kızım. Bizi çok korkuttun. Üzerinden kimlikte çıkmadı kimi arayacağımızı bilmedik. Polisi arayalım dedik ama uyanmanı bekledik.” Kadın oldukça endişelenmişti. Dört gündür bilinçsizce yatıyordu. Kaçırıldığı zamanı da düşününce neredeyse bir haftadır evden ayrıydı. Gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalışmıştı.
“Ben teşekkür ederim, yardımlarınızı asla unutmayacağım.” Kız gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.
“Öyle söyleme biz bir şey yapmadık. Ama neden buralardasın? Genelde Cumalıkızık’a ziyaret edenler bu tarafa gelmez.”
“Cumalıkızık mı?”
“Evet, ne oldu sana? Neden perişan bir halde sabahın o saatinde kapımıza geldin?”
“Azra rahat bırak kızı kendine gelsin anlatır elbet!” diyen adam odadan çıkarken kapının çalınmasıyla kapıya yönelmişti. Azra kapıya yöneleceği sırada genç kadının endişeli bir şekilde kolunu yakalamasıyla duraksamıştı.
“Bir şey mi oldu?” kızın sorusuyla genç kadın endişeyle sessizce cevaplamıştı.
“Lütfen onlara burada olduğumu söylemeyin!” Azra kapıdan gelen seslerle hemen kapıya gitmişti. Kapıda pek tekin olmayan iki adam babasıyla konuşuyordu.
“Bu kadını buralarda gördünüz mü?” babası cevap verecekken Azra atılmıştı.
“Bakayım, babamın gözleri pek görmezde.” Adam kızının sözlerine şaşırsa da onu bozmamıştı.
“Bu kadın benim kardeşim. Kayboldu da onu arıyoruz!” Azra nedense adama pek inanmamıştı.
“Görmedim, burası küçük yer görsek hemen hatırlarız.” Adam dikkatle kızı incelerken babası rahatsız olarak kızının önüne geçmişti.
“Kızım görmedik dedi ya, çek o gözlerini kızımın üzerinden.” Adam aldığı uyarıyla hemen bakışlarını çekmişti.
“Adem amca bir sorun mu var?” arkadan gelen sesle adam komşusunun oğluna bakıyordu.
“Yok oğlum bu beyler birini arıyormuş da onu soruyorlardı.”
“Öyle mi kimi?” genç adam adamların elindeki resme bakında kaşları çatılmıştı. Azra genç adamın tepkisini kaçırmamıştı.
“Ne yapacaksınız bu kadını?” diye soran genç adamın sesi oldukça sert çıkmıştı. Adamlar tedirgin olurken Adem efendi araya girmişti.
“Sen tanıyor musun bu kızı Gökhan?” dedi. Genç adam cevap verecekken adamlar oradan uzaklaşmıştı. Azra hızla araya girerek sormuştu.
“Sen tanıyor musun bu kadını?” diye sormuştu yeniden. Gökhan üzgün bir şekilde ikiliye bakarken telefonunu çıkararak polisi aramaya karar vermişti.
“Kimi arıyorsun?”
“Polisi arayacağım, bu adamların amacı belli.”
“İçeri geçelim öyle ararsın!” Adem efendi genç adamı eve alırken salona doğru ilerletmişti.
“Adem amca polisi aramalıyız. Günlerdir bu kadını arıyor polisler.” Adam arkasını döndüğünde şaşkınlıkla “Dilay Hanım?” diye seslenmişti.
“Onu tanıyor musun?” Azra heyecanla atılırken Adem efendi de dikkatle onları dinliyordu.
“Beni tanıyor musun?” Gökhan şaşkınlıkla karşısında ki kadına bakarken Dilay doğrulmaya çalışarak oturur pozisyona geçmişti.
“Size ne oldu böyle? Herkes sizi arıyor.”
“Seni tanıyor muyum?” Gökhan başını iki yana sallayarak genç kadını cevaplamıştı.
“Siz beni tanımazsınız ama sizi patronumun yanında birkaç kez görmüştüm. Üstelik bizim şirketin mobilyalarını da siz yapmıştınız.”
“Patronunuz mu?” Dilay güçlükle konuşuyordu.
“Engin Bey, Engin Korhan!” dediğinde Dilay heyecanla adama bakmıştı.
“Engin senin patronun mu?” adam yeniden başını sallarken Azra araya girmişti.
“Kapıdaki adamlar sizi arıyor, sizin için kardeşim dedi.”
“Benim kardeşim yok. Onlar beni kaçırdı!” diyen genç kadın gözünün önüne gelen görüntülerle ürpermişti. Sabah fabrikaya gitmek için arabasına bindiğinde bir süre sonra çiftlik yol ayrımında önünü kesen araçlarla arabasını durdurmak zorunda kalmıştı. Dilay öndeki araca odaklanırken fark etmediği arkasında ki araçtaki adamlar arabasının açık olan üst camından içeriye gaz gibi bir şey atmışlardı. Dilay daha ne olduğunu anlayamadan kendinden geçerken aklında sadece çocukları vardı. Kendine geldiğinde ise hiç bilmediği bir evin odasında kilitliydi. Seslenmiş ama kendisine cevap veren olmamıştı. Her kim onu kaçırdıysa evin odasına kilitleyerek evden ayrılmıştı. Bir süre kilitlendiği odada kurtulmak için bir şeyler aramış sonra da bulduğu küçük saatin kordon kısmını kullanarak kapının kilidinin vidalarını sökerek anahtarını kırmıştı. Gerisini ise adrenalinden kesik kesik hatırlıyordu. En son aklına gelen bu evin kapısına sabah ezanı ile dayandığı olmuştu.
“Kaçırıldınız mı?” Azra şaşkınlıkla genç kadına bakarken Dilay Gökhan’a bakarak “Telefonunu kullanabilir miyim?” dedi. Genç adam telefonunu uzatırken Dilay kimi araması gerektiğini düşünmeye başladı. Babasını arayamazdı aşırı heyecanlanırdı. Bu da kalbine zarardı. Seyhan’ı arasa çocukların yanında pot kırabilirdi. Selim aklına gelmiş ama onun numarasını ezbere bilmiyordu. Gözünün önüne dans eden rakamları çevirirken parmakları titriyordu.
****
Genç adam delirmek üzereydi. Günlerdir haber alamadıkları genç kadının ne halde olabileceğini düşündükçe aklını kaçıracaktı. Polisler hiç bir şey bulamıyordu. Dilay ortalarda yoktu. Hızlı adımlarla yan çiftliğe geçerken ikizlerin neşeli sesini duyunca içi acımıştı. Çocukların hiçbir şeyden haberi yoktu. Annelerinin çalışmak için uzak bir yere gittiğini sanıyorlardı. Yakında anneleri onlara hediye getirecekti. Engin çocukların hediyelerini bile hazırlamıştı. Mehmet Bey hiç iyi değildi. Seyhan ise barut fıçısı gibi dolanıyordu. Selim Gece ile birlikte Dilay’ı ararken Engin birçok adamı etrafa salmıştı. Ama hiç birinden bir haber yoktu. Sanki Dilay yer yarılıpta için eğirmişti.
“Engin abi?” Seyhan genç adama seslenirken bitkin bir haldeydi. Seyhan birkaç gündür kendisine ‘abi’ diye seslenmeye başlamıştı.
“Bir haber aldınız mı?” Engin’i sorusu ile Seyhan’ın yüzü asılmıştı.
“Almadık sende almadın anlaşılan. Ablam ne haldedir kim bilir.” Engin genç adamın sözleriyle canının yandığını hissetmişti. Onu koruyamamıştı. Dilay’ı savunmasız bırakmıştı.
“Amcasının evi izleniyor değil mi?” Engin genç adamından cevap beklerken Seyhan sadece başını sallamıştı.
“O taraf çok sessiz, polis onları sorguya çekti ama bir şey çıkmadı.”
“Bu kötü oldu, peki oğlu?”
“Oğlu sözde şehir dışındaymış. Tabi kim inanırsa,” dediğinde Seyhan yeniden sinirlenmişti. Evin içinden koşarak dışarıya gelen ikizleri gören Engin üzüntüsünü saklamaya çalışmıştı.
“Engin amca, Nisan ablam da geldi mi?” Süreyya’nın sorusuyla Engin eğilerek küçük kızı kucağına almıştı.
“Nisan ablanın doktora gitmesi gerekti canım ama öğleden sonra gelecek.”
“Engin amca biliyor musun annem yakında gelecek bana da bebek alacak.”
“Elbette güzelim annen yakında gelecek.” Engin bakışlarını kaçırırken kendisine bakan Süha ile göz göze gelmişti. Çocuğun bakışları Engin’i tedirgin etmişti.
“Annem gelmeyecek değil mi amca? Annem biz olmadan bir yere gitmezdi.” Süha’nın konuşması biter bitmez ağlamaya başlamıştı. Seyhan hemen yeğenini kucağına alırken “O da nereden çıktı Süha annen gelecek,” dedi.
“Ama bizi hiç aramıyor, kaç gün oldu.”
“Annen çok çalışıyor ama Süha, yakında sizi arayacak.”
“Bana ne işte şimdi arasın.” Diye ağlamasına devam eden çocuk Selim’in yanlarına gelmesiyle onun kucağına geçmişti.
“Oğlum neden ağlıyormuş bakayım?”
“Annem gelmeyecek.” Selim oğlunun sözlerine üzülürken onu teselli etmeye başlamıştı. Bir yandan da Engin’e bakıyordu. Bir haber alıp almadığını öğrenmeye çalışmıştı.
“Ben gideyim uğramam gereken yerler var. Haber alırsanız bana da haber verin:” Engin hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken kendiyle savaşıyordu. Dilay’ı bulduğunda bir daha onu yalnız bırakmayacaktı. Engin arabasına binerek polis merkezine doğru yola çıkmıştı. Gerekirse üst yetkilere kadar çıkacaktı. Dilay’ı bulmadan geri gelmeyecekti. Genç kadının son halini hatırlayınca canı yanmıştı. Bu dünyada kimsesi yokmuş gibi hissediyordu. Şimdi ise o hissi kendisi hissediyordu. Dilay bulunmazda kimsesi kalmayacakmış gibi hissediyordu.
“Af Allah’ım” diye sesli bir şekilde iç geçirirken “Neredesin Dilay?” diye arabanın içine doğru haykırmıştı. Telefonundan yükselen sesle ekrana baktığında tanıdık olmayan numara kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Kendisine gelen hiçbir yabancı numarayı cevap vermemek gibi bir lüksü yoktu.
“Efendim?”
“Engin!” genç adam arabanın içine yankılanan sesi duyunca arabasını aniden sağa çekerek durdurmuştu.
“Dilay!” Engin inanamaz bir şekilde tutucudaki telefonu eline alarak kulağına götürmüştü.
“Dilay sen misin?”
“Benim, kimi arayacağımı bilemedim. Ben…”
“Neredesin, iyi misin? Sana bir şey yaptılar mı?” Engin heyecanla sorularını sorarken hala Dilay’ın arabasını buldukları hali unutamamıştı. Araba resmen perte çıkmıştı. Tüm camları indirilmiş, lastikleri patlatılmış öylece yol kenarına terk edilmişti. İçinde Dilay’ın çantası ve telefonu vardı.
“İyiyim beni almaya gelebilir misin?”
“Söyle neredesin hemen geliyorum.” Engin genç kadından nerede olduğunu öğrenmek istediğinde kulağına yankılanan tok erkek sesiyle duraksamıştı. Gökhan patronuna adresi verirken Engin heyecanla yola çıkmıştı. Günler sonra genç kadının sesini duyduğu için içi içine sığmıyordu. Bir anda karanlık dünyası aydınlanıvermişti. Arabasını olabildiğince hızlı süren Engin kimseye haber vermemişti. Çocuklara sürpriz yapacaktı. Tabi önce Dilay’ı görmesi gerekiyordu. Verilen adrese bir saat içinde ulaştığında arabayı ani fren yaptırarak hızla iki katlı eve doğru koşmaya başlamıştı. Evin kapısını çalmaya başladığında oldukça heyecanlıydı. Kapının açılmasıyla genç adam kendi çalışanını karşısına görünce duraksamıştı.
“Engin Bey?”
“Dilay burada mı?” adam kenara çekilirken Engin hızla eve girmişti.
“Dilay?” diye seslenerek salona girdiğinde genç kadını kanepede uzanırken görünce yutkunarak ona doğru ilerlemişti. Dilay gözleri dolu bir şekilde genç adama bakarken Engin hızla genç kızı kollarının arasına alarak sıkıca sarılmıştı.
“Çok şükür iyisin. Çok şükür sağ salim buradasın,” diyen adamın tüm bedeni titriyordu.
“Engin?” diye seslenen genç kadın kendilerini izleyen kişilerden utanmıştı. Engin geri çekilerek genç kadının yüzüne gelen saçlarını geriye çekmişti.
“Nerelerdeydin Dilay, kaç gündür seni arıyoruz. Sana bir şey yaptılar mı?”
“Ben iyiyim, onların elinden kurtuldum.” Dilay bir süre sessiz kalırken Azra araya gitmişti.
“Çay içer misiniz? Yeni demledim, Dilay abla da yemek yiyip ilaç içmeli.”
“İlaç mı, neyi var?”
“Kaçarken biraz bitkin düşmüşüm Engin önemli bir şey yok. Çocuklar nasıllar?” genç kadının özlemle burnunun direği sızlamıştı. Çocuklarını çok özlemişti.
“Onlar iyi senin çalışmak için gittiğini sanıyorlar. İkisinin de bir sürü siparişi var.” Azra onlara içecek verirken Dilay’ın önüne de kahvaltılık bırakmıştı. Engin bir süre Gökhan ve Adem beyle konuşurken Dilay’ı arayan adamları da anlatmıştı. Engin kendisinin ilgileneceğini söyleyerek Dilay’a dönmüştü. Genç kadın ilaçların etkisiyle uyuya kalmıştı. Fırsattan istifade ederek salondan çıkıp önce Selim’i aramıştı. Dilay’ı bulduğunu haber verirken genç adam yanlarına gelmek istemiş ama Engin ortamı hazırlamasını söylemişti. Seyhan’ı zapt etmesini, Mehmet beyi hazırlamasını bildirmişti. Dilay’ın iyi olduğunu ve biraz rahatsız olduğunu da söylemeyi unutmamıştı. Telefonu kapattığında salona dönerek genç kadının karşısında ki tekli koltuğa oturarak Dilay’ı izlemeye başlamıştı. Gözünü dahi kırpmıyordu. Sanki gözünü kırparsa genç kadın ortadan kaybolacak gibi hissediyordu.
Hava kararmak üzereydi. Dışarıdan davul sesleri yükseliyordu. Dilay sesle birlikte uyanırken Engin ile göz göze gelmişti.
“Engin, neler oluyor?”
“Korkma, köyde düğün var.”
“Düğün mü?” Dilay yerinde doğrulurken Engin hemen yanına giderek genç kadının elini tutmuştu.
“Daha iyi misin? Yola çıkacak kadar iyi hissediyor musun?” Dilay avucunda ki sıcaklığı hissederken buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Çocuklarımı çok özledim.”
“Onlarda seni özledi.” Engin kısa bir duraksamanın ardından genç kadının gözlerine bakarak devam etmişti.
“Bende seni çok özledim, seni kaybettim sandım,” dedi.
***
Ellerimi hissetmiyorum. Çok şükür bu gün çay hasadı bitti. bir ay rahatım. Bu da fırsat buldukça bölüm atacağım anlamına gelir. günü gelmeden bölüm atabilirim. Umarım beni yalnız bırakmazsınız. Yorumlarınızı bekliyorum…
BÖLÜM BİTTİ ŞİMDİ REKLAM ARASI. REKLAMA TIKLAMAYI UNUTMAYIN!
28. BÖLÜM <<<<—— >>>>> 30. BÖLÜM
Bunlar nasıl oldu ben Mehmet bey ve Selim’in mahcubiyetini görürüm sanıyordum harika bir bölümdü emeğine sağlık
Bölüme başlayınca şok oldum ne oluyor dedim en son evden ayrılacağım deyip uymustu sonuçta 😀 ama harika olmuş emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Engin koşuyor ❤️❤️ kaçıran kuzeni kesin ya da Engin’in eski karısı
Dilay ne ara kaçırıldı
Anam neler olmuş
Yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum
Çayın bitmesine çok sevindim yazarım
Başta baya bir aksiyon yaşadık☺️ neyseki Azra ,babası ve Gökhan, Dilaya yardımcı oldular.
Engin artık yürümüyor koşuyor belki dilayın istediği dinginlik enginle gelir. İkiside bunu hak ediyor
Bereketli bir çay hasatı olur insallah ☺️☺️ emeğine sağlık ☺️
Bu kaçıranlar o amca bozuntusuyla kuzen ipsizi kesin. Yoksa kim Dilay dan ne istesin ki? Ama şükür ki bulundu :)))
Güzel bölümdü yüreğime sağlık bize yoğun halimle bize bölüm yazıyorsun teşekkür ederim
Ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi
Çok şükür sağ sağlim bulundu bundan sonra Enginle bence daha yakınlaşacaklar diye hissdiyorum yine çok güzel bir bölümdü
Sagsalim bulundu. Kaçıranlar kim çıkacak?