Dilay Hanım 30. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Bu gün bölüm erken geldi. Ona göre yorum ve beğeni istiyorum. Keyifli okumalar!

****

Genç kadın gözlerini kapatarak bir süre kendine gelmeye çalışmıştı. Karşısında ki adam ona o kadar şefkatle bakıyordu ki Dilay’ın adamı karşılıksız bırakmasına olanak yoktu. Gözlerini araladığında genç kadının yanağından aşağıya incileri akarken Engin dayanamayarak yanağında ki ıslaklığı silmeye başlamıştı.

“Yapma, ağlama…”

“İlk kez bu kadar çok korktum Engin. Düşündüğüm tek şey çocuklarıma ne olacağıydı.” Engin kızı hafif doğrultarak sıkıca sarılmıştı. Dilay’ın engel olacak takati yoktu. Engel de olmak istemiyordu. Babası öldüğünden beri ilk kez biri ona içten bir şekilde sarılıyordu. Engin geri çekilerek salonun kapısına baktığında ev sahibinin kızının kendilerine baktığını görmüştü.

“Şey, polisler geldi.” Engin başını sallarken polisler eve girerek genç kadının yanına gelmişti.

“Dilay Hanım?”

“Evet benim,” diyen genç kadın polislere onay verince engin kaşlarını çatmıştı. Olaydan bir haber olan polisleri mi çağırmışlardı.

“Kaçırıldığınıza dair ihbar vardı. İfadenizi almak için merkeze gitmemiz gerekiyor.”

“Şimdi gelmek zorunda mı? Gördüğünüz gibi kendisi biraz rahatsız.”

“Biz işimizi yapıyoruz beyefendi, şimdi Dilay hanımı merkeze götürmek zorundayız.”

“Hiçbir yere götürmek zorunda değilsiniz. Siz hangi şubeden geldiniz?” adamlar Engin’in sorusu ile duraksamıştı.

“Anlamadım.” Polis memuru kaşlarını çatarken Dilay da şüpheyle karşısında ki iki polise bakmıştı.

“Anlaşılmayacak bir şey yok. Kimliğinizi görebilir miyiz?” Polis Engin’in sözleri ile öne çıkmıştı.

“Polise mukavemet mi göstereceksiniz?”

“Elbette hayır tabii gerçekten polisseniz.” Engin telefonunu eline alarak adamlara bakmıştı.

“Bakın beyefendi işimiz başımızdan aşkın biri oyalıyorsunuz.”

Hangi şubeden olduğunuzu söylemiştiniz?” Engin’in telefonla uğraştığını gören adamlar gerilmişti. Bu durum Dilay’ın da dikkatini çekmişti. Genç kadın yerinde doğrulurken birden Engin’e doğrultulan silahla dişlerini sıkmıştı. Engin alaycı bir şekilde gülümseyerek iki adama bakmıştı.

“Gerçekten buradan çıkabileceğinizi düşünüyor musunuz?”

“İşimize karışmamalısın, kadını alıp gideceğiz.” Dilay endişeyle genç adama bakarken ona zarar gelmesine dayanamayacağını biliyordu.

“Engin bırak gideyim.”

“Asla, sen söylememiş bende duymamış olayım. Birazdan gerçek polisler gelecek.”

“Engin lütfen benim yüzümden sana bir şey olmasına dayanamam.” Engin kadına hüzünlü bir şekilde gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.

“Seni asla vermem Dilay, hala anlamıyor musun? Sen benim için çok önemlisin,” dediğinde Dilay ağlamamak için dudaklarını ısırmaya başlamıştı.

“Engin Bey polisler…” Gökhan’ın salona girmesiyle dikkatleri dağılan adamlar, Engin’in ileri atıldığını görememişti. Genç adam kendisine yakın olan adamı etkisiz hale getirerek hızla silahını diğer adama çekmişti. Gökhan şaşkınlıkla salondakilere bakarken hızla öne çıkmıştı.

“Şimdi ne yapacaksın? Arkadaşının sana yardımı olmaz artık. O tetiği çekersen sende ölürsün,” diyen Engin oldukça soğukkanlıydı. Dilay olanlara inanamıyordu.

“Silahını indirmelisin, kahramanlık yapmanın sana faydası olmayacak.” Adamın sözleriyle Engin gülmüştü.

“Öyle mi dersin? Sen para için öldürürsün bende sevdiklerimi korumak için. Sence hangisi daha önemli, para mı sevdiklerin mi?” adam Engin’in bakışlarından geri adım atmayacağını elbette anlamıştı. Engin yavaş adımlarla Dilay’ın önüne geçerken genç kadın hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştı.

“Buradan ikizimizden biri ölerek çıkacak. Şu kadın için değer mi?” Adamın sorusu ile Engin gülmüştü.

“O kadın için her şeye değer. Asıl seni tutan kişi için ölmeye değer mi? Sana ne teklif ettiler? Para mı? Eğer o silahı indirip seni kimin gönderdiğini söylersen sana iki katını veririm.” Adam Engin’in ciddi olup olmadığını anlamak için dikkatle yüzüne bakarken Engin adamdan gözlerini ayırmıyordu.

“Sana neden inanayım?”

“Başka şansın var mı? Polisler kapıda. Bak bu durumda senin hiç şansın yok. Her türlü hapse gireceksin, bari içerde rahat et değil mi?” adam düşünmeye başladığında kapıdan içeriye elinde silahlarla giren gerçek polis memurları bir anda ortamın karışmasına neden olmuştu. Adam panikle ileri atılırken Engin birden kendini Dilay’ın üzerine atmıştı. Genç kadın adamın bedeni altında koruma altında dururken patlayan tek el silah sesiyle genç kadın tiz bir çığlık atmıştı.

“Engin!” diye çığlık atarken salonda bir kaos yaşanmıştı. Polisler kolundan vurduğu adamı ve diğer adamı kelepçelerken Engin kadının çığlıklarına dayanamayarak başını kaldırıp gözlerine bakmıştı.

“İyi misin?”

“Vuruldun mu?” ikisi aynı anda sorarken yine aynı anda başını sağa sola sallayarak birbirlerine cevap vermişlerdi.

“Burada kalamayız, seni kaçıran yakalanmadan güvende olmayacaksın.” Dilay adamı sessizce onaylarken Gökhan araya girmişti.

“Engin Bey, buradan gitmeniz için kestirme yolları biliyorum. İsterseniz sizi götürebilirim.” Engin genç adamın teklifini kabul ederek kendi arabasını köye bırakarak Gökhan’ın arabasıyla gitmeye karar vermişlerdi. Engin’in arabası dikkat çektiği için diğer arabayla gitmek daha mantıklıydı.

Dilay’ı kucağına alarak arabanın arka koltuğuna yatırırken üzerine ince bir polar örterek kendisi de arabanın ön koltuğuna geçerek Gökhan’ın arabayı çalıştırmasını beklemişti. Genç adam arabayı çalıştırarak daha önce görmediği orman yoluna doğru ilerlerken Engin arada arka koltukta yatan genç kadına dönüp iyi olup olmadığını kontrol ediyordu.

“Buradan benim eve gidiyoruz. Bu şekilde çiftliğe gidemezsin.”

“Çocuklarımı arayabilir miyim?” Engin kadına anlayışla gülümserken telefonundan Selim’i arayarak beklemişti. Karşıdan gelen “Neredesiniz?” sorusu ile genç adam duraksamıştı.

“Yoldayız benim eve geçiyoruz. Dilay çocuklarla konuşmak istiyor.”

“Ne demek benim eve geçiyoruz. Onu evine getir!” dediğinde Selim’in sesi oldukça sert çıkıyordu.

“Bunu yapamam pek iyi bir durumda değil. Çocuklar onu bu şekilde görmemeli.” Engin’in sözleri ile karşı tarafta bir sessizlik oluşmuştu.

“Gelince bana haber ver,” dediğinde içeriye doğru seslenen Selim’in sesini duymuştu. Çocukların sevinçle koşturması Engin’i gülümsetmişti. Elindeki telefonu genç kadına uzatırken Dilay heyecanla çocuklarının konuşmasını beklemişti.

“İlk ben konuşacağım,” diyen kızının sesini duyan Dilay gözyaşlarını tutamamıştı.

“Ama ilk ben geldim…” Süha’nın da sesini duyan Dilay derin bir iç çekmişti. Çocukları iyiydi bundan başka ne isteyebilirdi ki.

“Annecim, sen misin?” Süreyya’nın seslenmesiyle genç kadın kendine gelmişti.

“Canlarım nasılsınız?”

“Anne biz sana küstük, neden bizi aramadın?”

“Özür dilerim hayatım. İşlerim çok vardı arayamadım.”

“Ama sen bizi her zaman arardın. Seni küstürdük mü?” Süha’nın sorusuyla genç kadın telefonun hoparlöre alındığını anlamıştı.

“Siz beni küstürmezsiniz. Sizi çok özledim en kısa sürede anneniz gelecek.”

“Ne zaman, bizde seni çok özledik. Biliyor musun Nisan ablam ve Enes abim her gün gelip bizimle oynuyor.”

“Öyle mi çok sevindim,” diyen Dilay yutkunarak kendini toparlamaya çalışmıştı.

“Biliyor musun Süha artık babamın kahramanı olmayacak,” dediğinde Dilay şaşırmıştı. Selim’in iyileşmiş olma olasılığı genç kadını mutlu ederken Engin ile dikiz aynasından göz göze gelmişti. Adamın çene kasları oynarken Dilay yeniden kızına dönmüştü.

“Siz nasılsınız? Yaramazlık yapmıyorsunuz değil mi?”

“Çok uslu olduk anne, uslu durursak bize hediye alacakmışsın.” Dilay kızının sözlerine gülmeden edememişti.

“Elbette alacağım, söyle bakalım kızım benden ne istiyor.”

“Oyuncak ev!” diye bağıran kızıyla yeniden gülmüştü.

“Süha sen ne istersin oğlum?” dediğinde kısa bir sessizlik olmuştu. “Süha orada mısın?”

“Sen gel anne, ben hediye istemiyorum.” Çocuğun sözleri ile Dilay yeniden yutkunmuştu.

“Geleceğim hayatım birkaç gün sonra oradayım.” Dilay yeniden gözyaşını dökerken çocuklarına olan özlemi ağır başlıyordu. Ama onların karşısına hasta bir şekilde çıkmak istemiyordu. Bir süre oluşan sessizlikten sonra telefondan Selim’in sesi duyulmuştu.

“Dilay, nasılsın?” Dilay genç adamın endişeli sesini duyunca kısa bir nefes almıştı.

“Ben iyiyim çok şükür, çocuklar nasıl?”

“Onlarda iyi sadece seni özlediler.”

“Bende onları özledim,” diyen Dilay telefonu kapatmıştı. Engin genç kadına baktığında sessizce ağladığını görünce içi acımıştı. Dilay yıllardır içinde biriktirdiği ne varsa dışarıya atıyormuş gibi ağlıyordu.

“Sence kim yapmıştır?” Dilay gelen soruyla sessizleşmişti. Emin değildi ama bir ara Nihat’ın sesini duyar gibi olmuştu.

“Bilmiyorum,”

“Endişelenme elbet kimin yaptığını bulacağız.” Dilay başını geriye yaslayarak kolunu gözünün üzerine koymuştu. Çok yorgundu ve konuşacak takati bile kendinde zor buluyordu.

“Engin Bey birkaç dakika sonra şehir merkezine gireceğiz. Sizi nereye bırakayım?”

“Sen ana caddeye girince ben sana tarif edeceğim,” diye yanıtladı genç adamı. Gökhan yoluna devam ederken arabada derin bir sessizlik oluşmuştu. Tek ses Dilay’ın arada çektiği iç sesleriydi.

***

Genç adam Dilay ile konuştuktan sonra bahçeye çıkarak oturma bölümüne geçip düşünmeye başlamıştı. Dilay’ın sesi oldukça bitkin geliyordu. Seyhan’ı arayarak eve gelmesini söylemişti. Genç adam geleceğini söyleyerek telefonu kapatırken evin kapısından dışarıya çıkan genç kızla gözleri parlamıştı.

“Hoş geldin Gece, nasılsın?”

“Ben iyiyim de sende farklı bir şey var sanki.” Genç kız dikkatle genç adamı incelerken Selim hafif gülümsemişti.

“Engin, Dilay’ı buldu. Şuanda yoldalar geliyorlar.” Gece aldığı haberler derin bir rahatlama yaşayarak sandalyeye çökerken gülümsemişti.

“Çok şükür, iyi mi peki?”

“Bilmiyorum, iyi olduğunu söyledi ama sesi çok yorgun geliyordu.” Gece anladım der gibi başını sallarken içten içe kendine söyleniyordu. Açığa alındığı için aileye bir faydası olmamıştı. Ancak arkadaşlarından bilgi alabilmişti ama bu hafta belli olacaktı durumu. Mesleğine dönmeyi dört gözle bekliyordu.

“Gece abla sen mi geldin?” Süreyya koşarak genç kızın kucağına çıkarken Selim gülümseyerek onları izliyordu.

“Evet güzel ben geldim, nasılsın bakalım.”

“Biliyor musun annemle konuştuk. Yakında gelecekmiş.”

“Çok sevindim hayatım, anneniz size çok güzel hediyeler de almıştır.” Süreyya hızla başını sallarken lüle saçları yanaklarını okşamıştı. Gece kızın tatlılığına dayanamayarak yanaklarını öperken küçük kız kıpır kıpırdı.

“Enes abi gelmedi mi?”

“Enes abinin okulu var hayatım, tatillerde gelir sizinle oynar olur mu?” Süreyya’nın yüzü asılırken babasının kendisine kollarını uzatmasıyla                                                                                                                                                                                                                    yüzü anında gülmüştü.

“Süha nerede kızım, neden seninle birlikte değil?” Selim oğlunu merak ederken Süreyya’nın gözleri ile kapıyı işaret etmesiyle Selim’in bakışları evin kapısına dönmüştü. Süha oldukça ciddi bir şekilde onları izliyordu. Annesi kaybolduğundan beri küçük çocuk oldukça durgundu. Üstelik babası ve Gece’ye oldukça mesafeli yaklaşıyordu.

“Oğlum neden orada duruyorsun yanımıza gelsene.”

“Ben dedemin yanına gideceğim,” diyerek babasına söz hakkı tanımadan koşarak evin içinde kaybolmuştu.

“Kızım hadi sende dedenin yanına git, onunla hiç oynamıyorsunuz. Çok üzülüyor.” Süreyya babasının kucağından inerek hızla eve doğru koşmaya başlamıştı.

“Süha garip bir şekilde olanları anlamış gibi davranıyor.” Gece adamın sözlerine başını sallarken cevaplamıştı.

“Süha annesine daha düşkün görünüyor. Bu yüzden hissediyor olabilir.”

“Bilmiyorum ama Dilay kaybolduğundan beri bize oldukça mesafeli davranıyor. Özellikle bana ve Seyhan’a,” dediğinde ‘sana da’ diyememişti.

“anlayışlı davranmak gerekiyor. Annesini görünce normale dönecektir.”

“Bugün telefonda konuştular ama hala aynı davranıyor.” Adam oldukça üzgündü. Oğluyla aralarında ki iletişimi güçlükle kurmuştu şimdi eskisi gibi araları soğuktu. Derin bir iç çekerken karşıdan gelen Seyhan’ı görünce gözlerini kısmıştı. Genç adam oldukça ifadesiz bir yüzle onlara yaklaşıyordu.

“Ablamdan haber var mı?”

“Engin aradı, iyiymiş. Dilay’ı kendi evine götürecek.” Seyhan duyduklarından hoşlanmamıştı.

“Neden ablamı buraya getirmiyor? Ne münasebet kendi evine götürüyor?”

“Dilay iyi durumda değilmiş, çocukların karşısına çıkmak istememiş.”

“Ablam iyi değil ve sen burada rahat bir şekilde oturabiliyorsun!” Seyhan’ın sert çıkışı ile Selim şaşırmıştı. Dilay’ın evde olmayışı herkesi etkilemişti. Aile üyeleri daha bir asabi olmuştu.

“Seyhan kendine gel!”

“Kendime mi geleyim? Ablamı biz bulmamız gerekirken Engin abi buldu. Onu evine getirmesi gerekirken kendi evine götürüyor. Sence ben nasıl sakin olayım? Farkında değil misin abi, ablam bizden yavaş yavaş kopuyor!” dediğinde Selim adamın dolu gözleri karşısında şaşırmıştı.

“Öyle bir şey olmuyor. Dilay sizden kopmaz.”

“Sen öyle san, bak sana söylüyorum. Yakında ablam evden ayrılmak isteyecek. Onu iyi tanıyorum…”

“Öyle bir şey olmayacak dedim Seyhan, ortamı germe lütfen. Babam sözlerini duymasın.”

“Duymasına gerek yok abi, yakında yaşayacağını söylüyorum. Ablamı biraz olsun tanıyorsam iyi olur olmaz buradan ayrılacak!” Selim kardeşinin ciddi bir şekilde konuşması karşısında susmuştu. Gece iki kardeşin konuşmasını sessizce dinlerken Selim derin bir iç çekmişti.

“Öyle bir şey olmayacak Seyhan, bu evden biri gidecekse o ben olurum Dilay değil.” Gece şaşkınlıkla genç adama bakarken Seyhan abisine buruk bir şekilde bakmıştı. Sanki çift taraflı çıkmaz sokakta kısılıp kalmış gibi hissediyordu. Bir tarafta abisi diğer tarafta ablası vardı. Genç adam hızla arkasını dönerek eve girerken Gece ayağa kalkan adamın koluna tutarak dikkatini çekmişti.

“İyi misin?” Selim kolunda ki sıcak parmaklara bakarak gülümsemişti.

“Merak etme kaldıramayacağım bir durum değil.”

“Stres sana iyi gelmiyor ama doktora gidelim mi?” kızın endişeli sesi Selim’i mutlu etmişti.

“Ben iyiyim Gece, doktorda iyiye gittiğimi söyledi. Endişelenme…” Gece ne yaptığını fark edince hemen elini çekmişti.

“Artık gitsem iyi olacak, Enes’i okuldan alacağım.” Selim kızın yanından ayrılmasıyla gülümsemişti. Gece hayatlarına girdiğinden beri her şey sanki daha kolay olmaya başlamıştı.

***

“Böyle daha iyi misin?” Dilay sırtına yastık yerleştiren genç adama gülümsemişti.

“Evet, teşekkür ederim.”

“Birazdan doktorda gelecek. Seni bir kontrol etsin,” dediğinde Dilay geriye yaslanıp adama bakmıştı. “Biraz sakinleş Engin, ben iyiyim.” Engin yatağın kenarına oturarak kadının elini

avucunun içine alarak gözlerini birleşen ellerine dikmişti.

“Çok korktum Dilay, en son ne zaman bu kadar çok korktuğumu hatırlamıyorum bile.”

“Teşekkür ederim,” diyen genç kadının gözleri yeniden dolmaya başlamıştı. Bu gün ne çok doldurmuştu ummanlarını…

“Ben teşekkür ederim Dilay, iyi olduğun için. Direndiğin için,” dediğinde genç adam yerinden kalkmıştı. Odadan çıkmadan önce iyi bir dinlenmesi için ona tembihte bulunurken evde olduklarını aileye haber vereceğini söylemişti. Dilay uzanarak gözlerini kapatırken oldukça huzurluydu. Güvende olduğunu biliyordu. gözlerinin önüne genç adamın kendini korumak için üzerine kapaklandığı an geldiğinde hızla gözleri açmıştı.

“Ya bir şey olsaydı?” kendi kendine söylenirken yutkunmuştu. Yeniden gözlerini kapatırken bedeninin kırıklığından hemen uykuya dalmıştı.

Engin salona girerek telefonunu eline alıp Selim’i aramıştı. Selim’den cevap alamayınca bu kez Seyhan’ı aramaya karar verdi. İkinci çalışta telefon hemen açılmıştı.

“Engin abi, ablam nasıl?”

“Merak etme daha iyi. Fiziksel bir yarası yok sadece güçsüz düşmüş. Biz evdeyiz sana adres atacağım gelir ablanı görürsün.” Seyhan sevinçle telefonu kapatırken Engin genç adama evinin adresini atmıştı. Nisan çiftlikte olduğu için Dilay’ı ilk evine getirmişti. Birkaç dakika sonra evin kapısı çalındığında genç adam kapıyı açmak için hızla kapıyı açmaya gitmişti.

“Merhaba Engin Bey, hastamız nerede?” diyen doktor kapıdan içeriye girmişti. genç adam Dilay’ın kaldığı odayı doktora gösterirken kendisi de ona eşlik etmişti. Dilay uyuyordu ve doktor onu uyandırmak zorunda olduğu için Engin kendine kızmaya başlamıştı. Genç kadın belki uyanacaktı ama onun iyi olduğunu bilmek her şeyden önemliydi.

“Engin?” Dilay gözlerini araladığında boğuk bir sesle genç adama seslenmişti.

“Doktor geldi Dilay seni muayene edecek.” Dilay yerinde doğrulurken doktor genç kadını dikkatle muayene etmeye başlamıştı. Bedeni susuz kalmış ve uzun süre yemek yemediği için halsiz düşmüştü. Dinlenmesi gerekiyordu ve iyi beslenmesi. Engin doktorun verdiği takviye ilacı alarak adamı yolcu ederken genç adam Dilay’ın yanına çıkarak genç kadın itiraz edemeden onu kucağına alarak salona taşımıştı.

“Engin ne yapıyorsun?”

“Burada dilen, gözümün önünde. Hem birazdan Seyhan da gelir.” Dilay Seyhan’ın adını duyunca gülümsemişti. Emindi ki o ailede en çok Seyhan korkmuştu onun için. Saçlarını düzelterek karşısında oturan adama bakarak dudaklarını kemirmeye başladı.

“Söyle hadi ne söyleyeceksen?” Engin genç kadının yerinde kıpırdanıp durmasından bir şey isteyeceğini anlamıştı.

“Ben acıktım Engin,” dediğinde genç adam hemen yerinden kalktı.

“Ah ne kadar aptalım, doktor iyi besleneceğini söyledi. Bense oturmuş sana bakıyorum.” Engin’in söylenmesine gülen genç kadın başını iki yana sallamıştı.

“Şimdi bir şeyler ayarlarım ben.”

“O kadar bekleyemem, Seyhan geliyor demedin mi? ara gelirken yiyecek bir şeyler getirsin.” Engin genç kadını onaylarken Dilay geriye yaslanıp orta sehpadaki kumandaya uzanmaya çalışmıştı. Engin onun çabasına gülümserken kalkıp kumandayı genç kadının eline bırakmıştı.

Engin Seyhan’ı arayarak yemek almasını söylemişti. Dilay için özellikle sulu yemek almasını da sıkıca tembih etmişti. Seyhan yarım saat sonra elinde yemek paketleriyle kapıdan içeri geçerken elindekileri Engin’in eline tutuşturup koşarak salona girmişti.

“Abla,” diye birden genç kadına sarılan genç adam oldukça korkmuştu. Bedeni yaşadığı rahatlama ile titrerken Dilay onun için üzülmüştü.

“Çok korktum abla, seni bulamadıkça delirecek gibi oldum.” Dilay adamın sözlerine gülümsemeye çalışmıştı. İyi olmak zorundaydı, onun sorumlulukları vardı.

“Korkma artık Seyhan, seni Aslı ile evlendirmeden ölmeye niyetim yok.”

“Allah korusun abla o nasıl söz.” Genç kadın gülerken Engin’in elindeki paketleri görünce yerinde doğrulmuştu.

“Çok acıkmıştım, hadi getirte yiyelim.” Engin yemekleri hazırlarken oldukça yoğun sohbetin olduğu bir akşam geçirmişlerdi. Saat geç olmasına rağmen Seyhan gitmek istememişti. Dilay onu zorla eve gönderirken ikizleri de bahane etmişti. Ertesi gün yeniden geleceğini söyleyerek evden ayrılan Seyhan kapıdan kendini yolcu eden genç adama sıkıca sarılmıştı.

“Çok teşekkür ederim abi, Allah senden razı olsun.”

“Ben bir şey yapmadım Seyhan, Dilay senin için ne kadar öneliyse benim içinde o kadar önemli.” Seyhan genç adamın sözleriyle dikkatle ona bakmaya başlamıştı. Engin’in ablasına olan bakışlarından her zaman şüphelense de bu gün emin olmuştu. Karşısında ki adam ablasını seviyordu.

“Teşekkür ederim,” Seyhan giderken genç adam kapıyı kapatarak eve girmişti. Dilay dalgın bir şekilde televizyona bakarken Engin kumandayı alıp televizyonu kapatmıştı.

“Artık dinlenmen gerekiyor Dilay, seni odana çıkarayım.”

“Sen eve gitmeyecek misin? Nisan seni bekler.”

“Bakıcısı ile konuştum, birkaç gün Nisan’a o bakacak.”

“Yine de onu yalnız bırakmamalısın.” Engin genç kadını yattığı yerden kaldırırken Dilay oldukça sessizdi.

“Ne oldu Dilay, ne düşünüyorsun?” genç kadın kendisine bakan adama bakışlarını kaldırırken oldukça düşünceliydi. Bu hayatta kimi kimsesi yoktu, çocuklarından başka kimsesi olmadığını son zamanlarda oldukça hisseder olmuştu.

“Dilay?” Dilay genç adamın soran bakışları karşısında yutkunmuştu. Belki de bir daha bu cesareti bulamayacaktı. Gözlerini kısa bir süreliğine kapatarak yeniden genç adama baktı.

“Evlenelim mi?” engin duyduğu şeyler neredeyse kalp krizi geçirecekti.

“Ne?”

“Duydun, eğer sende istersen evlenelim…” Engin donmuş bir şekilde genç kadına bakarken oldukça şaşkındı. Dilay’dan böyle bir teklif beklemiyordu. Aklının karıştığını düşünerek gülümsedi.

“Sağlıklı düşünemiyorsun Dilay, bunu daha sonra yeniden konuşalım.”

“Daha önce hiç bu kadar ciddi düşünmemiştim Engin. Bu hayatta sırtımı dayayabileceğim hiç kimsem yok. Beni seven bir eşim olsun istiyorum. Hayatım boyunca keşke yeniden deneseydim demek istemiyorum.”

“Dilay…”

“Biliyorum çok ani oldu bu teklif.” Dilay derin bir nefes alarak genç adamın gözlerine odaklanmıştı. “Beni seviyor musun?” Engin ne cevap vereceğini bilmiyordu. Karşısında ki kadına sevmekten daha derin duygular hissediyordu. İçinde biriktirdiği duyguya sevmek demek yetersiz kalırdı ancak Dilay’ın sağlıklı düşünemediğini düşünmeden edememişti.

“Bunu bana neden yapıyorsun Dilay?” genç kadın duygulanarak adama bakmıştı.

“O bakışları yanlış mı anladım Engin? Ben kendimi ilk kez senin yanında değerli hissettim. Sevildiğimi hissettim.” Engin genç kadının sözleri ile yutkunmuştu. Dilay ona öyle duygulu bakıyordu ki genç adam ne yapacağını şaşırmıştı. Genç kadını kollarının arasına çekerek sıkıca sarıldı.

“Yanlış anlamadın Dilay ama şuanda sağlıklı düşünemiyorsun. İyileş şu günler geçsin o zaman ben sana bu teklifi yapacağım.” Dilay adamın sözlerine gülümsemeden edemedi.

“Söz mü?” Engin gülerek genç kadına karşılık vermişti.

“Söz vermeme gerek yok Dilay, bundan daha fazla istediğim hiçbir şey yok hayatımda.” Dilay başını sallayarak genç adamın omzuna yaslamıştı. İçi huzurla doluyordu bu adamın yanında. Şimdi tek sorunu çocuklara bu durumu anlatmak olacaktı. Çocuklar Engin’i sevdikleri için azda olsa umutluydu. Derin bir iç çekerek iyice ağırlığını genç adama vermişti. Yürüyecek hiç hali yoktu. Engin kadını anlamış gibi kucağına alıp odasına kadar taşıyıp bir bebeği yatırır gibi yatağına yatırıp üzerini örttü.

“Hayırlı geceler müstakbelim…”’

****

Dilay’dan bekler miydiniz böyle bir teklif?

Bakalım bundan sonra ne olur. 30 bölüm olmuşuz resmen. Ne ara bu kadar bölüm oldu anlamadım… 🙂

Bu arada son iki gündür cenazelerimiz oldu. Biri yakın akrabam olsa da diğeri de komşumuzdu. Dolayısıyla kalabalık bir hafta sonu geçirdim. Fırsat bulmuşken bölümü hemen yayınlayayım dedim. Yorumlarınızı bekliyorum. Cevap yazamasam da okuduğumu bilmenizi isterim. Son olarak Youtube kanalıma abone olarak bana destek olur musunuz? Hikayelerle alakalı tanıtım ve özet videolar yayınlanacaktır. Linki aşağıda bırakacağım….

YOUTUBE KANALINA ABONE OLMAK İÇİN TIKLA!!!

BÖLÜM BİTTİ REKLAM ZAMANI!

29. BÖLÜM <<<<<<<——–>>>>>> 31. BÖLÜM

23552cookie-checkDilay Hanım 30. Bölüm

15 yorum

  1. Vallahi ben şok oldum Dilaydan hiç beklemediģim hareketler hala inanamıyorum bir taraftandanda haksız bulmuyorum .Bu kadar zaman bir erkeģin sevgisjni görmemiş duygusal açıdan aç hep etrafındakilari düsünmekten kendine sıra gelmemiş o yüzden çok haklı bencede Engin bunun için bićilmiş kaftan dediklerinden ćünki o da aynı dertten müzdarip hayırlısı ikiside mutluluğu sonuna kadar.hakediyorlar

  2. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Dilaydan teklifi beklemezdim ama harika yaptı bence :D❤️. Adam tam söyleyecekti kimi kaçırdığını ya polis dengesiz geldi :-X . Gece ve Selim de harika ama Süha sanırım kızıyor annesiyle ilgilenmeyi o gece ile ilgilendigi için 🙁 bence evlilik olayına Süha biraz istemez ama Dilay ikna eder gibi ❤️

  3. Tam 12den vurdu Dila iyi yaptı sonu güzel olsun. Başınız sağolsun Allah geride kalanlara sabır versin inşallah emeğine sağlık güzel bir bölümdü

  4. Dilay yaşadığı sarsıntı ve korkuyla bir karar vermiş gibi görünüyor, özellikle son zamanlardaki hissettiği yalnızlığı kaçırılmayla had safhaya çıkmış gibi… Fakat hızlı olmasından daha çok, sevilme ve korunma ihtiyacıyla alınmış bir karar olması düşündürdü beni biraz. Çünkü seven de sevilmek ister, bazen insan sevilse de sevemez. O zaman daha çok üzülür her iki taraf da… Bunu da iyice düşünmek gerek.

  5. Ya bir insan iki çocuğunun annesine bu kadar mı az değer verir tek derdi gece olmuş neymiş gece hayatlarina girdiğin den beri hayatları çok kolay olmuş bu laf bile dilaya çok büyük haksızlık

  6. Dilay’ın aşık olması, aynı zamanda aşkının karşılıklı olması çok güzel. Biz okuyucular çok mutlu olduk. Umarım artık Dilay da Engin de Selim de mutluluğu bulurlar. Çocuklar için kolay olur mu bilemem onu da yazarımız bilir ;)))

  7. Seyhan ne cok seviyor ablasını onunla detaylı konusmasa da anladı evden gideceğini . Engin hiç düşünmeden korumak için çekinmedi. Dilay teklifi sürpriz oldu ama güzel oldu☺️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir