Dilay Hanım 33. Bölüm

Herkese merhaba arkadaşlar. Bayram dolayısıyla yeni bölümü yazıp yayınlayamadım. Bu yüzden çok üzgünüm. Kurbandı, etlerdi derken bir türlü müsait olamadım. Ayrıca son iki yılını telafi edercesine misafirimiz de oldu çok şükür. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar!

–***—

Genç kadın önündeki dosyayı masanın üzerinden ileriye doğru iterek sandalyesinde geriye doğru yaslanmıştı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. İki gündür uğraştığı dava iyice canını sıkmaya başlamıştı. Üstelik daha Dilay’ın amcasının oğlunu da yakalayamamışlardı. Bu durum Gece’nin canını çok sıkıyordu. Dilay da bir süredir sessizdi. Onun da bu olayı araştırdığını biliyordu ama kendisiyle bilgi alış verişi yapmamıştı.

“Af Allah’ım,” diyerek saçını geriye doğru çektiğinde kapısının tıklatılmasıyla kapıdan içeriye uzanan başla gözlerini kısmıştı.

“Gelebilir miyim?”

“Geldin zaten,” diyen kız kaşlarını çatarak Selim’e bakmıştı.

“Bana şu şekilde kızgın bakma, benim elimde olan bir şey değildi.” Selim önceki gün çocukların yanında genç kıza sarılınca erkek kardeşi Enes’in diline düşmüştü. Gece kendini kurtarmaya çalışsa da Selim aldığı haberle o kadar sevinmişti ki o anda yanında olan genç kıza sıkıca sarılmıştı.

“Senin yüzünden çocukların diline düştüm.”

“Ben sevinçten ne yaptığımı biliyor muydum? Sende çok sert çıkışmadın mı? Dizim hala ağrıyor,” diyen adam yüzünü asmıştı. Gece adamdan kurtulabilmek için dizine sertçe tekme atmıştı.

“Hak etmiştin. Çocukların yanında daha dikkatli olmalısın. Üstelik Süha’nın düşüncesini bilmene rağmen dikkat etmiyorsun.” Gece ne ara karşısında ki adamla bu kadar samimi olduğunu düşünmeden edememişti. Selim öyle bir karaktere sahipti ki genç kız ne olduğunu anlayamadan ondan etkilenmeye başlamıştı.

“Ne yapayım, sende bana tekme attığın için çocuklarım bana gülüp duruyor. İkimizde aynı durumda olduğumuza göre barışabiliriz değil mi?” Gece başını iki yana sallayarak derin bir nefes almıştı.

“Her şeyi işine göre anlıyorsun Selim, neyse buraya neden geldin?”

“Seni öğle yemeğine çıkarmak için.” Gece adamın anında cevap vermesiyle tek kaşını kaldırarak sormuştu.

“Sen bu gün Dilay ile görüşmeyecek miydin?” Selim genç kızın sorusuyla yüzünü asmıştı.

“Dilay’ın acil toplantıya girmesi gerekiyordu, evde konuşmaya karar verdik.” Gece adamı onaylarken kolunda ki siyah dokuma kemerli saatine bakarak saatin bire geldiğini görünce şaşırmıştı. Dosyaları incelerken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı.

“İyi o zaman hadi çıkalım. Benim fazla vaktim yok.” Selim genç kızın teklifini kabul etmesiyle sevinmişti. Odanın kapısını açıp Gece’nin önden çıkmasını bekledikten sonra kapıyı kapatarak genç kızın peşine takılmıştı.

“Komiserim çıkıyor musunuz?” polis memurlarından biri yanına gelerek bir dosya uzatmıştı.

“Nedir bu?”

“Dilay Yavuz’un davasıyla alakalı. Şu Nihat Yavuz’un izini bulduk sanırım.” Gece hızla adamın uzattığı dosyayı açarak içine bakmaya başlamıştı.

“İzmir mi? İzmir’de miymiş?” diye sorarken polis memuru genç kızı onaylamıştı.

“Öyle görünüyor, henüz yurtdışına çıkmamış.”

“O zaman oradaki merkezle bağlantıya geçin ve adamı yakalamalarını söyleyin.” Gece yanında tedirgin bir şekilde duran genç adama dönerken tekrar öne geçerek yürümeye başlamıştı.

“Bir şey yapmayacak mısın?” Selim’in sorusu ile Gece duraksamıştı.

“İzmir polisine haber verilecek işte. Onlar Nihat’ı yakalayıp buraya gönderecektir.”

“Yine de hala Türkiye de olması seni de şüphelendirmiyor mu?” diye soran adam oldukça endişeliydi.

“Biliyorum, benimde aklım karıştı. Şimdiye kadar babasından arandığı haberini almış olmalı.”

“Dilay’a haber vermemiz gerek.” Gece adamı onaylarken Selim hemen telefonuna davranmıştı. Genç kadının telefonu çalsa da cevap alamamıştı.

“Engin’i ara…”

“Engin’i aramak ne işe yarayacak?” Selim hızlı adımlarla arabasına doğru ilerlerken bu kez kardeşini aramıştı.

“Abi bir şey mi oldu?”

“Bütün işini bırak hemen çiftliğe git.” Selim’in kesin emri karşısında Seyhan duraksamıştı.

“Ne oldu?”

“Nihat denen adam hala Türkiye’de. Ne olur ne olmaz çocukların yanına gitmeni istiyorum.”

“Hemen çıkıyorum.” Seyhan telefonu kapatırken Selim arabasını çalıştırarak Gece’ye bakmıştı.

“Gelmiyor musun?” genç kız arabaya binerken Selim direksiyonu Dilay’ın fabrikasına doğru yola çıkarmıştı.

***

Genç kadın uzun zamandır fabrikaya gitmediği için işleri oldukça birikmişti. Birçok belgeye imza atması gerekiyordu ayrıca yeni anlaşmalar için toplantı yapması da gerekiyordu. Sekreteri toplantı zamanının geldiğini söylediğinde genç kadın önündeki notları toparlayarak masasından kalkmıştı.

Sekreterinin açık bıraktığı kapıdan çıkarken oldukça düşünceliydi. Bedeni iş yerinde olsa da aklı hala bulunamayan kuzeni Nihat’taydı. Derin bir nefes alarak toplantı odasına girerek büyük masanın başköşesine yerine geçmişti.

“Arkadaşlar oldukça yoğun bir gün olacağı için lafı uzatmadan hemen toplantıyı başlatıyorum.” Genç kadın yerine geçen müdürlerinin önündeki dosyaları açmasını kısa bir süre bekledikten sonra planlama müdürüne dönerek konuşmuştu.

“Üretim bandında şuanda hangi iş var?”

“Bankadan aldığımız siparişleri yetiştirmeye çalışıyoruz. Üç şube için yirmi banko ve bir o kadar da dolap yapımı başlandı.”

“Ürünlerde hata olmamasına dikkat edilsin. Bu dönemde levhalar daha dikkatli kullanılmalı. Özellikle desenli olan ürünlere iki kat daha dikkat edilsin.”

“Peki Dilay Hanım, sürekli kontrol edeceğim.” Dilay bu kez satın alma ve diğer müdürlerine dönmüştü.

“Yeni bir tedarikçi bulmaya çalışın. Kalitesi şimdiki kullandığımız kalitede olsun.”

“Tedarikçimiz vardı Dilay Hanım.” Satış müdürü genç kadının emrine şaşırmıştı.

“Evet var ve değiştirme zamanımız gelmiş görünüyor. Son gönderdiği fiyat listesini gördünüz mü?” genç kadının sorusuyla satın alma müdürü bakışlarını kaçırmıştı. Dilay adamın ifadesine gözlerini kısarak konuşmasına devam etmişti.

“Sanırım bu fiyatların size gelmeden önce ilk olarak bana geldiğinden habersizsiniz. Sizin göreviniz fabrikamızın çıkarlarını düşünmek olmalı. Size dayatılan fiyatları hemen kabul edemezsiniz.”

“Ben…” Adam susarken genç kadın bakışlarını bu kez masanın etrafına oturan diğer müdürlerine döndürmüştü.

“Burada oturan herkes için geçerli bu. Bu fabrikanın çıkarına ters düşen bir işte parmağı olan kişilere kapıyı gösteririm ona göre. Bu fabrikada birçok aile evine ekmek götürüyor. Yaptığınız işi dikkatli yapın ve ona göre davranın. Sanırım aramıza yeni katılan arkadaşlar beni yanlış tanımış. Burayı size bırakıyorsam aile yadigarımı kontrol etmiyorum anlamına gelmez. Son birkaç aydır gözüme takılan ve hiç hoşuma gitmeyen bazı olaylara denk geldim. O kişiler kendini bildiği için burada açıklamayacağım. Ama ayaklarını denk almazlarsa işlerinden olurlar. İnanın sizin yerinizi dolduracak birçok kişi tanıyorum.”

“Dilay Hanım bir kusurumuz mu oldu?” ihalelerden sorumlu olan müdürü sorduğunda genç kadının bakışları ona dönmüştü.

“Sizinle şimdilik bir sorunumuz yok Özlem Hanım. Size söylediğim işi araştırdınız mı?” dediğinde kadın hemen genç kadına önündeki dosyayı uzatmıştı.

“Dediğimiz gibi şişirme bir teklifti bize gelen. Neden böyle bir teklifle geldiklerini bilmiyorum ama şirketin yeni kurulduğunu söyleyebilirim.”

“Yeni kurulan bir şirket ve bu kadar yüklü bir sipariş veriyor. İşi geri çevirin.”

“Dilay Hanım bu ani olmadı mı?” muhasebe müdürü genç kadına sorarken Dilay’ın bakışları ağır bir hareketle karşısında ki adama dönmüştü.

“Ne zamandır bizimle çalışıyorsunuz?”

“Neredeyse on yıldır Dilay Hanım.”

“On yıldır burada çalışıyorsunuz ve hala şüphe duymadan böyle bir işi kabul etmemizi mi istiyorsunuz.” Adam susarken Özlem yeniden araya girmişti.

“Dilay Hanım sağlık bakanlığı yeni bir ihale açmış. Ona katılacak mıyız?” Dilay kızın ikinci sayfada olduğunu belirttiği ihale dosyasına kısa bir bakış atarak, “Şartları iyice araştırın biz uyuyorsak kabul edelim. Bizi kurtaracak ama devlete de yük olmayacak bir fiyat çıkaralım.”

“Ama Dilay Hanım?” Muhasebe müdürü yeniden itiraz etmek isterken Dilay’ın sert bakışlarıyla susmak zorunda kalmıştı.

“Proje bölümü verdiğim işi araştırdı mı?” işe yeni girmiş olan bölüm şefi kadının sorusuna cevap verirken birçok sorun toplantıda konuşulmuş bazıları nihai karara varırken diğer konuları da bir sonraki toplantıda karara bağlamaya karar vermişlerdi.

Dilay yorgun bir şekilde odasına doğru ilerlerken sekreteri Sevim genç kadına seslenmişti.

“Dilay Hanım, Selim Bey geldi.”

“Selim mi?” Dilay şaşırmıştı. “Odamda mı?” diye sorduğunda Sevim başını sallayarak onu onaylamıştı. Genç kadın hızlı adımlarla odasına girerken Selim ve Gece’yi karşılıklı otururken bulmuştu.

“Hoş geldiniz, bir şey mi oldu?” Dilay masasına geçerek ikiliye bakmıştı. Selim’in ifadesinden hoşlanmamıştı.

“Ne oldu Selim, kötü bir şey mi oldu. Yoksa çocuklar mı?” Dilay endişeyle az önce oturduğu koltuktan hızla ayağa kalmıştı.

“Sakin ol Dilay, çocuklar evde ve iyi.”

“O zaman ne bu surat?”

“Nihat İzmir’deymiş. Biz onu kaçtı sanırken adam İzmir’de elini kolunu sallayarak dolanıyor.” Dilay adamın öfkeli konuşması karşısında derin bir nefes almıştı.

“Bende kötü bir şey oldu sandım. Bunu zaten biliyordum.” Genç kadının sözleri ikili üzerinde şok etkisi oluşturmuştu.

“Ne demek biliyordum? Dilay sen beni deli mi edeceksin? Madem biliyordun neden polise söylemedin?”

“Neden söyleyeyim. Onunla hesabımı önce ben kapatacağım. Ayrıca adam kaçırmadan değil başka bir suçtan ceza almasını istiyorum.” Gece dikkatle genç kadının konuşmasını dinlerken son sözleriyle araya girmişti.

“Ne suçu?”

“Yakında öğrenirsiniz.”

“Dilay adama iftira atmayacaksın değil mi? haklıyken haksız duruma düşmemelisin.”

“Elbette öyle bir şey yapmayacağım. Zaten buna gerek bile yok. Sadece onu uzun yıllar içeride tutacak kanıtları henüz tam toplayamadım.”

“Ne planlıyorsun?”

“İki gün sonra İzmir’den Yunanistan’a bir sevkiyat olacak. Suçüstü yapılmasını istiyorum.”

“Keşke bize söyleseydin. Şuanda İzmir polisi Nihat’ı alacak.”

“Buna engel olamaz mısın?”

“Ne sevkiyatı olacağını söylersen belki bir şeyler yapabilirim.” Genç kız Dilay’a merakla bakarken Dilay derin bir nefes almıştı.

“Tarihi eser kaçakçılığı yapıyorlar. En son kazıda bulunan eserleri yurtdışına kaçıracaklar.”

“Bu önemli bir suçlama, emin misin Dilay?” Dilay başını sallayarak “Eminim,” dedi. Gece görüşme yapması gerektiğini söyleyerek odadan çıkarken Selim dikkatle genç kadını inceliyordu.

“Bunları nereden öğrendin?” Dilay önündeki dosyayı kaldırarak bilgisayarının şifresini girim Selim’e dönmüştü.

“Amcamın peşine adam taktım. Her anını izletiyorum.”

“Bunun suç olduğunu biliyorsun değil mi?” Dilay adama omzunu silkerken bilgisayarına dönmüştü.

“Eve ne zaman geçeceksin?” Selim kadının konuyu değiştirme çabasına ayak uydurmuştu.

“Birazdan eve geçerim. Seyhan zaten evde…”

“Ben bu akşam geç gelirim. Birikmiş çok iş var. Ayrıca Seyhan’a söyle… Neyse ben eve geçince söylerim.”

“Ne oldu?” Dilay klavye üzerine hareket eden parmaklarını durdurarak genç adama bakmıştı.

“Sadece başı şeylerden şüpheleniyorum. Şüphelerimi doğrulaması için Seyhan’ın bilgisine ihtiyacım var.”

“Ben yardımcı olamaz mıyım?” genç adam sorarken Dilay başını iki yana sallamıştı.

“Bu iş senlik değil Selim, Seyhan’ın bazı tanıdıkları var. Onlara ihtiyacım var.” Selim kadının cevabına karşılık verememişti.

“Babamla konuşmanız nasıl geçti?” bu kez konuyu Selim değiştirmişti. Dilay gelen soruyla yeniden genç adama odaklandı.

“Tahmin ettiğim gibi. Babam başta itiraz etse de kabul etmesi gerektiğini biliyor. Hayatımı onun yanında geçiremem.”

“Yine de çok üzgündü. Biraz daha alttan alamaz mısın?” Dilay Mehmet beye Engin’in kendisine yaptığı evlenme teklifini anlatmıştı. Hatta onunla evlenmek istediğini söylediğinde yaşlı adam hemen itiraz etmişti. Ona göre genç kadın sevdiği için değil, çiftlikten ayrılmak için Engin ile evlenmek istiyordu.

“Alttan alacak bir durum yok. Babamı ikna etmek Engin’e kaldı. Yaşlı kurt Engin’in sevgisinden emin olmak istiyor.”

“Peki sen, sen onu nasıl ikna edeceksin?” Dilay gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.

“İnan hiç bilmiyorum.” Dilay sustuğunda Gece de odaya girmişti.

“İzmir emniyeti ile konuştum. Şimdilik Nihat’ı almayacaklar. Onlarda adamı uzaktan takip edecek. Dediğin gibi sevkiyat olursa anında yakayı ele verecek.”

“Teşekkür ederim.” Dilay onları yolcu ederken içi azda olsa rahatlamıştı. Diğer toplantı için masasında ki dosyalarını alarak odasından çıktı. Yoğun ve yorucu bir günün devamına başlamıştı.

***

“Amca annem neden geç kaldı?” Süha koşarak Seyhan’ın kucağına çıkıp dizine oturmuştu.

“Bu akşam geç kalacakmış, çok işi var Seyhan.”

“Ama söz vermişti bir daha eve geç gelmeyecekti.” Süha yüzünü asarken Seyhan yeğeninin çenesini tutarak göz teması kurmuştu.

“Annen ne iş yapıyor Süha?” küçük çocuk bir süre duraksadıktan sonra cevap vermişti.

“Başka çocukların babalarına iş veriyor.”

“Bunu neden yapıyor?”

“Aç kalmasınlar diye.” Seyhan yeğeninin cevaplarına gülümseyerek başını sallamıştı.

“İşte bu yüzden bu akşam başka çocuklar aç kalmasın diye işini yapması gerekiyor. Her zaman geç kalmıyor değil mi?” Seyhan hevesle başını sallamıştı.

“Benim annem bir kahraman,” dediğinde Seyhan yeğeninin bu kadar çabuk ikna olmasına sevinmişti. Ablası önceki geç kalmalarını açıklamak için oğluna basitçe neden geç kalmak zorunda olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Seyhan bir süre çocuklarla oynadıktan sonra babasını görmek için odasına çıkmıştı. Odanın kapısını aralayıp içeriye girdiğinde ise babasının dalgın bir şekilde pencerenin kenarına oturmuş dışarıyı seyrettiğini görmüştü.

“Baba, nasılsın?” Mehmet Bey oğlunun sesini duyunca genç adama kısa bir bakış atarak yeniden önüne dönmüştü.

“Nasıl olmamı bekliyorsun?” Seyhan endişeli bir şekilde adamın yanına gelerek yanına durmuştu.

“Bir sorun mu var? Bir yerin mi ağrıyor?”

“Ablanın kararından haberin var mı?” Seyhan beklemediği soru karşısında duraksamıştı.

“Hangi kararı?” Mehmet Bey oğluna dönerek dikkatle yüzüne bakmıştı. Gözleri acıyla dolmuş bir şekilde genç adama bakarken sıkıntıyla iç geçirdi.

“Engin ile evlenmeyi düşünüyormuş. Bunu biliyor muydun?” Seyhan da sıkıntıyla nefesini dışarına vererek başını sallamıştı.

“Ne yapmasını bekliyorsun baba, ablam kendi hayatını kurmak istiyor ve bunda sonuna kadar haklı değil mi?”

“Onun hayatını düzene sokmasını bende istiyorum ama bu kadar acele etmesine ne gerek var. Hem Engin denen adamı ne kadar tanıyor ki?” dediğinde Seyhan şaşkınlıkla babasına bakmıştı. Gözleri şüpheyle babasını yüzünde dolanırken birden fark ettiği şeyle kahkaha atmaya başlamıştı.

“Sen ablamı kıskanıyor musun? Ne yani bunca tantana kız babası tripleri için miydi?”

“Ben trip atmıyorum. Sadece kızımı koruyorum.” Seyhan gülmekten kendini alamıyordu. Ne söylese babasına kar etmeyecekti. Onu ancak ablası ve Engin ikna edebilirdi.

“Ablam çok üzülüyor sen böyle davrandığın için.”

“Ben anlamam emin olmadan bir kez daha Dilay’ı evlendirmem.” Seyhan derin bir nefes alıp gülümsemişti.

“Birde şöyle düşün ablam çok uzağa gitmiyor. Yan çiftlikte olacak.” Mehmet Bey başını iki yana sallarken konuşmuştu.

“Aynı çatı altında olmadıktan sonra yakında yaşayacak olması önemli değil.” Adam somurturken odaya Süreyya dalmıştı.

“Dedecim hani bahçede oynayacaktık.” Küçük kız yaşlı adamın bacaklarına sarılırken Seyhan sessizce onları izlemişti.

“Ama hayatım hava karardı, evin içinde oynasak.” Dedesinin önerisiyle mutlu olan küçük kız yaşlı adamın elini tutarak onu odasından çıkarmıştı. Seyhan ikilinin arkasından bir süre baktıktan sonra odadan çıkarken merdivenlerden gelen sesle başını yukarıya kaldırarak gelen kişiye bakmıştı. Aslı ile göz göze geldiğinde genç adamın yüzündeki gülümseme daha da büyümüştü.

“Hayatım neredeydin?” Seyhan öne çıkarak genç kızın yanaklarını okşayan kıvırcık saçlarını geriye atmıştı.

“Dersim vardı onları yaptım sen ne yapıyorsun?” Aslı heyecandan zor konuşsa da gülümsemeyi başarmıştı. Seyhan’ın yanında hala eli ayağına dolaşıyordu. Genç adamın sevgi sözcükleri ayaklarını yerden kesmeye yetiyordu.

“Hemen mi başladı ödevler? Ben senin yüzünü göremeyecek miyim?”

“Yapma böyle Seyhan, sende biliyorsun evde bu aralar daha dikkatli olmamız gerek.”

“Şu okulun bitse de evlensek,” diyen adamla genç kız şaşırıp kalmıştı. Sesi boğazına kaçan genç kız bakışlarını kaçırarak utancını saklamaya çalışmıştı.

“Ben mutfağa geçeyim teyzeme yardım edeceğim.” Aslı kaçarcasına genç adamın yanından ayrılırken Seyhan arkasından gülümseyerek bakmıştı.

“Kaç bakalım kıvırcığım kaç, nasıl olsa sonun benim kollarım olacak.” Seyhan kendi odasına geçerken oldukça mutluydu. Akşam yemeğine daha vardı ve o zamana kadar biraz dinlenebilirdi.

****

Genç kadın son toplantıdan çıktığında mesai saatinin çoktan bittiğini görününce çalışanlarına evlerine gidebileceğini söylemişti. Sekreteri onun sözleri ile çantasını toplarken asansörün açılan kapı sesiyle bakışlar asansöre doğru dönmüştü. Gelen kişiyi gören genç kadın gülümseyerek misafirini karşılamıştı.

“Hoş geldin Engin, nasılsın?”

“Hoş buldum,” diyen adam genç kadına gülümserken Dilay sekreterinin meraklı bir şekilde kendilerine baktığını görmesiyle “Sen çıkabilirsin Sevim,” dedi. Sevim çantasını alıp ofisten çıkarken Engin genç kadının odasına doğru ilerlerken Dilay da hemen arkasından odaya girmişti.

“Geleceğini haber vermedin?” Dilay masasına geçerken üzerinde ki belgeleri toparlayarak masanın altında ki kasasına koyarak kilitlemişti.

“Aslında plansız bir geliş oldu. Yakınlarda bir toplantım vardı sana da uğramak istemiştim.”

“Burada olduğumu nereden bildin? Normalde bu saatlerde evde olurum.”

“Evdekilerden haber almış olabilirim.” Dilay adamın mahcupça konuşmasına gülümsemişti.

“Beni de arayabilirdin. Neyse hadi çıkalım eve geç kaldım zaten. Benimkiler çoktan söylenmeye başlamıştır.” Engin kadının serzenişlerine gülümserken beraber ofisten çıkmışlardı.  Dilay kendi arabasına yönelirken Engin de onu takip etmişti.

“Senin araban nerede?”

“Şoförle eve gönderdim. Seninle gelirim diye,” dediğinde Dilay arabanın anahtarını genç adama atarak “O zaman sen kullan ben çok yorgunum,” dedi. Genç adam anahtarı alarak arabaya yöneldiği sırada karanlıkta gördüğü gölgeyle hızla genç kızın önüne geçmişti.

“Ne oluyor?” Engin karanlıktaki siluete seslenerek “Kendini göster,” diye bağırınca yüzü karanlıkta kalan ama kadın olduğu belli olan kişi birkaç adım öne çıkmıştı. Karanlıktan aydınlığa çıkan kadının yüzü seçilmeye başladığında Engin gözlerini kısarak sormuştu.

“Kimsin sen, burada ne arıyorsun?” genç kadın adamın sözleri ile başını omzunun üzerinden uzatarak Engin’in sorguladığı kişiye bakmıştı. Gözleri şaşkınlıkla büyürken genç kadın yutkunmadan edememişti.

“Nazlı teyze?”

****

Sizce kim bu Nazlı? Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum. 🙂

32. BÖLÜM <<<<<<< ——–>>>>>>> 34. BÖLÜM

24221cookie-checkDilay Hanım 33. Bölüm

11 yorum

  1. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️Nazlı teyze mi? Kim ki acaba . Ah bu pisliklerin amacı ne acaba :/ ay Mehmet amca da kıskanıyor bayağı 😀

  2. Senin de geçmiş bayramın mübarek olsun.Emegine ,kalemine sağlık. Nazlı teyze dediğine göre tanıdığı biri ama nereden,acaba??

  3. Bu nazlı teyze kimdi acaba bölüm güzeldi inşallah yine sorun çıkmadan üzerlerindeki kara bulutları dağıtabilirler

  4. Öncelikle herkesin bayramı kutlu olsun 🙂
    Bakalım bu Nazlı hanım kimmiş, neden şimdi çıkıp gelmiş…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir