Herkese merhaba arkadaşlar. Bu gün bölüm erken geldi. Umarım bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar!
****
Genç adam üzerine önlüğünü giyerken burnundan soluyordu. Az önce karşılaşmayı ummadığı kişiyle karşılaşmıştı. Sakinleşmek için derin nefes alıp verirken gözünün önüne yine adamın Ayşem’e olan bakışları gelmişti.
“Yok öyle yağma, burası benim mekanım,” diyerek yakalarını düzeltmişti. Hızlı adımlarla asansörle doğum katına çıktığında Ayşem’in de üzerini değiştirmiş bir şekilde odalardan birinden çıktığını görünce duraksamıştı.
“Yüzündeki makyajı silmemişsin.” Ayşem genç adamın sözleri ile duraksamıştı.
“Neden sileyim, beni rahatsız etmiyor.” Serdar kaşlarını çatarak genç kıza bakarken öyle düşünmemesine rağmen “Yakışmamış makyaj,” dediğinde Ayşem tek kaşını kaldırarak genç adama baktı.
“O sizin düşünceniz, birçok kişi sevdi.”
“Kim sevdi?” Serdar öne çıkarken Ayşem bir adım geri atmıştı.
“Hocam siz iyi misiniz?”
“Elbette iyiyim neden sordun?” Serdar kendi çıkışlarına anlam veremiyordu. Ayşem derin bir nefes alarak cevap verdi.
“Hiç kendiniz gibi davranmıyorsunuz da ondan sordum. Siz iyi misiniz?”
“Neyse hadi hastaya bakalım.” Serdar genç kızı ardına bırakarak doğum için gelen hastanın odasına girmişti.
“Gülizar Hanım hoş geldiniz. Ufaklık acele ediyor sanırım.” Serdar’ın birden yüzünün gülmesiyle Ayşem başını iki yana sallamıştı.
“Dengesiz!” derken sesi sadece kendi duyacağı kadar kısık çıkmıştı.
“Sanırım öyle Doktor Bey, oğlum bu gece hiç rahat durmuyor.”
“Uzanın bir de biz bakalım.” Serdar başucundaki ultrasondan bebeğin durumuna bakarken diğer kontrolleri de yaparak Ayşem’e dönmüştü.
“Gözünü Gülizar hanımdan ayırma. Normal doğum düşünüyorduk ama gerekli açılma olmazsa hemen sezaryene alırız. Özellikle bebeğin hareketlerini takip et.” Ayşem kadının karnına bağlanan kablolara göz atmıştı. Ekrandan bebeğin durumunu gözlemleyecekti.
“Peki hocam, hastanızla ben ilgileneceğim.” Ayşem’in cevabı ile Serdar gülmek istemiş ama ciddiyetini bozmamıştı.
“Gülizar Hanım sizi hastanemizin en cevval ebesiyle bırakıyorum. Ona güvenebilirsiniz.”
“Teşekkür ederim Serdar Bey.” Serdar odadan çıkarken keyfi yerine gelmişti. Ayşem tüm gece Gülizar hanımın yanında olacağı için kendisi diğer hastalarla gönül rahatlığıyla ilgilenebilirdi. Ayşem kadının açılmasını kontrol ederek diğer doğum yapan hastayı ziyaret için odadan çıkmıştı. Genç kız yorgundu ama işini severek yapıyordu. Birkaç kapı ötedeki hastanın odasına girerken içeriden gelen bebek ağlama sesiyle yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. O ağlayan canın doğmasına kendisi yardım etmişti. Bebek ağlaması kadar ona huzur veren başka bir ses yoktu.
“Prensesimiz neden ağlıyor?” Ayşem odaya girdiğinde Serdar’ın kendisine dönen bakışlarıyla duraksamıştı. genç adam bebeğin doğum lekesini kontrol ederken ağlamaya başlayan bebeği susturamamıştı.
“Serdar hocam? Sizin burada olduğunuzu bilmiyordum.”
“Seni diğer hastanın yanına bıraktığımı hatırlıyorum, burada ne arıyorsun?”
“Hastayı kontrol etmeye geldim, malum doğumuna ben girmiştim.” Serdar hastanın yanında bir şey söyleyemeyeceği için ağzının içindekileri yutmak zorunda kalmıştı. Bebek hala ağlamaya devam ederken Ayşem dayanamayarak bebeğe uzanıp kucağına almıştı.
“Bebeğiniz gayet sağlıklı ama içinizin rahat etmesi için çocuk doktorunu da size yönlendireceğim.” Bebeğin annesi minnetle genç adama bakmıştı.
“Teşekkür ederim Doktor Bey içim çok rahatladı.” Kadın Ayşem’in kucağında ki bebeğine bakarak gülümsemesine devam etmişti. Kadının refakatçisi yoktu bu yüzden Ayşem arada onu kontrol etmeye geleceğine dair söz vermişti.
“Eşiniz yok mu? Yanınızda bir yakınınızın olması iyi olurdu.” Serdar ‘ın sorusu ile kadının yüzü asılmıştı.
“Şey benim eşim vefat etti. Ailesi de beni istemiyor.”
“Peki sizin aileniz?”
“Ben kimsesizim. Kocamla okulda tanışmıştık. Ailesi beni kimsesiz olduğum için istememişti. Ama şimdi bebeğim var,” diyen genç kadın Ayşem’in yutkunmasına neden olmuştu. Kadının tek başına olabileceğini hiç düşünmemişti.
“Peki bebeğinize nasıl bakacaksınız? Yani çalışıyor musunuz, bir geliriniz var mı?” diye sordu. Kadının yüzü asılmıştı.
“İşten ayrılmak zorunda kaldım, malum hamileliğin son aylarında çalışmak kolay olmadı. Biraz birikmişim var, neyse ki ev kocamdan kaldı. Allah elbet yardımcı olacaktır.” Ayşem kadının sözlerine gülümsemişti.
“Allah elbet yardımcınız olacaktır. Yanlış anlamazsanız ne iş yapıyordunuz?” dediğinde kadın Ayşem’in mahcup bakışlarına gülümsemişti. Kadının sürekli gülümsemesi, etrafa pozitif etki yayması Ayşem’in de Serdar’ın da hoşuna gitmişti.
“Halkla ilişkiler mezunuyum. Bir firmada yardımcılık yapıyordum.”
“Yazık olmuş ayrılmanız,” derken Serdar düşüncelere dalmıştı. Kadının bu şekilde hastaneden ayrılmasına izin veremezdi. Ayşem’in de ifadesinden kendisi gibi düşündüğünü anlayabiliyordu.
“Aslında hastanemize de yardımcı alınacaktı, isterseniz cvnizi bırakın.”
“Benim gibi acemi birini hastaneye kabul ederler mi ki?” diye sorarken Serdar’ın bakışları Ayşem’e dönmüştü.
“Bilmem belki patronumuzun iyi gününe denk gelirsiniz.” Ayşem kaşlarını çatarak Serdar’a bakmıştı. Genç adamın imalı konuşması hoşuna gitmemişti.
“Siz hastanenin halkla ilişkiler bölümüne gidin, Ayşem hanımın gönderdiğini söyleyin. Size yardım edeceklerdir. Ama bir şartla ilk başta deneme süresine gireceksiniz. Tabi şimdi değil, birkaç ay geçsin öyle başvuru yapın. Bu şekilde bebeğiniz de kendisini toparlayabilir. Sonra da işi tam olarak alırsanız buradaki yuvaya bırakıp işinizi yapabilirisiniz.”
“Ah çok teşekkür ederim, Allah razı olsun. Beni birkaç ay idare edecek param var çok şükür. Çok teşekkür ederim sizin yüzünüzü kara çıkarmayacağım.”
“Sadece çocuğun için dürüst bir hayat yaşa bana yeter. Şimdi dinlenin, ayrıca bu küçük beyin karnı açıkmış. Serdar Bey dışarıya çıkarsa anneye bebeği emzirmesi için yardım edeceğim.” Serdar uyarını almış bir şekilde izin isteyip odadan çıkmıştı. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile diğer hastalarını kontrol etmeye gitmişti.
***
Genç adam ıslık çalarak evin kapısından içeriye girerken evin ışıkları çoktan sönmüştü. Ailesi anlaşılan erkenden yatmıştı. Neşesi yerinde odasına geçeceği sırada duyduğu ağlama sesiyle ayakları kardeşinin odasına yönelmişti.
“Çisem gelebilir miyim abicim?” Çisem’in izin vermesiyle genç adam kadının odasına girmişti.
“Gelsene abi,” diyen genç kadın kucağında ki bebeği susturmaya çalışıyordu. Cesur bebeğin ağlamasına dayanamayarak uzanıp kardeşinin kucağından almıştı. Bebek Cesur’un göğsüne bağını koyar koymaz susmuştu. Çisem şaşkınlıkla bebeğe bakarken birden gözleri yaşarmıştı.
“Senin kucağında hemen sustu. Ben iyi bir anne olamayacak mıyım abi?” diyen kardeşine kaşlarını çatarak bakmıştı genç adam.
“O nasıl söz Çisem, sen harika bir anne olacaksın. Hem aslanım dayısının kucağında rahat etmiş demek ki. Bu arada ağladığında Cihangir’i kalbine yakın yere yatır sakinleşecektir. Hadi otur bir deneyelim.” Çisem abisinin dediğini yaparak yatağına otururken bebeği annesinin kalbine yakın bir yere yatırarak gülümsemişti. Genç kadın oğlunun ağlamasını beklerken heyecandan hızlanan kalp atışlarını dinleyerek gözlerini kapatmıştı.
“Ben onu omzuma yatırarak sırtını sıvazlıyordum.” Çisem oldukça heyecanlanmıştı.
“Gazını çıkarmak için yapabilirsin elbet ama uyutmak istediğinde onu kalbine yatır.” Çisem gözlerini oğlundan ayırmayarak başını sallamıştı.
“Hayatımın anlamısın küçük adam, sen ve ben çok mutlu olacağız.” Cesur kardeşinin sözlerine gözlerini kısmıştı. Kardeşi bir şeyler düşünüyordu ve bu düşünce nedense hoşuna gitmeyecek gibi hissediyordu.
“Neler oluyor Çisem?” Çisem abisinden gelen soruyla kendine gelerek bakışlarını ona çevirmişti.
“Anlamaıdm?”
“Seni tanıyorum Çisem, araya yıllar girse de hala hangi davranışının ne anlama geldiğini anlayabiliyorum. Ne düşünüyorsun?” Çisem bakışlarını kaçırırken Cesur daha da şüphelenmişti.
“Önemli bir şey değil abi, canını sıkacak bir durum yok.”
“Anlatmayacak mısın? Sorun Soner mi?” Çisem kocasının adını duyunca ürpermişti.
“Soner’in bir önemi yok artık. Boşandık biz…” Çisem’in susması ile Cesur devam etmişti.
“Ve…” devamını getirmesi için kardeşine dikkatle bakarken Çisem derin bir nefes almıştı.
“Rahat durmayacaklar abi, ne Soner ne de ailesi bize rahat vermeyecekler. Buradan taşınmaya karar verdim. Ayaz biraz daha büyüsün buradan ayrılacağım.”
“Saçmalama Çisem, nereye gideceksin? Hem babam buna izin vermez.”
“Kaçmayacağım abi, sadece adres değiştireceğim. Sizden başka kimsenin bilmeyeceği bir yere taşınacağım. Ortak arkadaşlarımızdan duydum, Soner’in annesi etrafa bebeği almak için her şeyi yapacağını yayıyormuş. Soner’in nerede olduğu belli değil. Hangi delikten çıkacağını bilmiyoruz. Ben de bebeğim de hapis hayatı yaşıyoruz.”
“Korkma Çisem, ne sana ne de yeğenime bir şey olmayacak.” Çisem buruk bir şekilde gülümsemişti. Başını iki yana sallayarak abisine cevap verdi.
“Ben kendi adıma korkmuyorum abi, Ayaz için korkuyorum. O daha bebek ve zarar görmesine izin veremem. Şimdilik bu düşüncem aramızda kalsın abi, anneme söylemezsen sevinirim.” Cesur kardeşinin kararlı olduğunu görünce sessiz kalmıştı. Soner’in biran önce yakalanması için dua ediyordu.
“Tamam canım, hadi Cihangir uyuduğuna göre sende biraz dinlen. İhtiyacın olursa yardım istemekten çekinme. Bir bebekle uğraşmak kolay değildir. Yardım almalısın.” Çisem abisinin sözleriyle içinin burulduğunu hissetmişti. Kendi etrafında ona yardım edecek birçok kişi vardı ama abisi Ayşem’i tek başına büyütmüştü. Bebeğini beşiğine bırakarak genç adama döndü. Kollarını Cesur’a dolayarak derin bir nefes almıştı.
“Zor oldu değil mi? Ayşem’i büyütmek senin için zor olmuş olmalı. Yardımın için teşekkür ederim.” Cesur sessiz kalırken kapıdan içeriye uykulu gözlerle Çisil girmişti.
“Ne yapıyorsunuz?” Çisil’in sessiz konuşması iki kardeşi de gülümsetmişti.
“Sen neden uyandın?”
“Abla benim bekleme saatim geldi, hadi sen uyu biraz.” Çisil beşiğinde uyuyan yeğenini sessizce severek kenardaki kanepeye uzanıp gözlerini kapatmıştı. Cesur kardeşine gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.
“Bu hemen uyudu, bebeğine bakacağına inanıyor musun?” Çisem abisinin sözleri ile gülümsemişti.
“Uyuduğuna bakma, küçük bir ağlamayla hemen dikeliyor.”
“İyi bari, hadi size Allah rahatlık versin.” Cesur odadan çıkarken Çisil gözlerini aralamıştı.
“Abim yeni mi geldi?” sessiz bir şekilde soran genç kıza aynı sessizlikle cevap vermişti.
“Yarım saat oluyor, hadi sende uyu. Ayaz yeni uyudu, uyanmaz şimdilik.” Çisil başını sallayıp kanepenin kenarında duran örtüyü alıp üzerine örtmüştü. Çisem de yatağına uzanarak gözlerini kapatmıştı.
***
Aylin eve geldiğinde kardeşine seslenmiş ama cevap alamamıştı. Aklına Cesur’un sözleri gelince gerçek olabileceği düşünesiyle gülümsemişti. Küçük kardeşinin birine bağlanması, onu sevmesi genç kadını mutlu ederdi. Biliyordu ki Serdar’ın hayatında kendinden başka kadına yer olmamıştı bu zamana kadar. Derin bir nefes alarak telefonunu çıkarıp Serdar’ı aradı.
“Gelin Hanım?”
“Neredesin Serdar?”
“Hastaneye geldim, bir hastamın doğum sancısı başladı.”
“Bana haber vermedin giderken, ne zaman gittin hastaneye?”
“Beni sorguya mı çekiyorsunuz Aylin Hanım?” Aylin kardeşinin savunmasıyla geri adım atmıştı.
“Aşk olsun sadece merak ettim Serdar. Kardeşimi merak edemez miyim?” Serdar ablasının sesinden onu kırdığını düşünerek hemen konuşmuştu.
“Elbette edebilirsin ben öyle demek istemedim. Eve gelince konuşuruz olur mu?”
“Tamam hadi kapat telefonu.” Genç kadın telefonu kapatarak mutfağa yönelmişti. Uyuyabileceğini sanmıyordu. Kendine kahve yaparak salonda ki pencere kenarına yerleştirdiği berjer koltuğa geçip oturmuştu. Kenarda duran kitabını alarak kaldığı sayfayı açarken gözüne parmağında ki söz yüzüğü takılmıştı. Parmağında ki yüzüğü okşarken yüzüne oluşan gülümsemenin güzelliğinden habersizdi. Hala Cesur ile evleneceğine inanamıyordu. Zor zamanlar geçirmişti. Şimdi ise o zamanları hiç yaşamamış gibi hissediyordu. Derin bir iç çekerek telefonundan müzik listesini açıp en sevdiği parçayı dinlemeye başlamıştı.
Müzik eşliğinde kitabını okumaya başlayan genç kadın zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı bile. Sabahın ışıkları penceresine vurmaya başladığında uzun süredir aynı pozisyonda oturmaktan sırtı tutulmuştu. Gerinirken telefonunun şarjının bittiğini bile fark etmediğini görünce kendine kızmıştı. Yerinden kalkarak odasına giderken telefonunu da yatağının başucunda ki prize şarja takmıştı. Odanın banyosuna doğru ilerleyerek üzerinde ki kıyafetlerden kurtulmuştu. Kısa bir ılık duş tüm kemiklerinin ısınmasına yetmişti. Üzerine bornozunu geçirerek odasına döndüğünde saçını havluya sarmaya çalışıyordu. Telefonunun yanına giderek açma tuşuna bastığında bir süre telefonun kendine gelmesini beklemişti. Saat yediye geliyordu. Hiç uyumamasına rağmen gözünde bir gram uyku yoktu. Telefonun şifrelerini girdikten sonra ana ekran açıldığında bir biri ardına gelen bildirim sesleri ile kaşlarını çatmıştı.
“Neden bu kadar çok aradılar ki?” Aylin en çok arama yapan kardeşini arayarak cevap beklemişti.
“Abla neredesin sen?” Aylin endişeli bir şekilde konuşan kardeşine cevap vermişti.
“Evdeyim Serdar bir şey mi oldu?”
“Telefonun neden kapalı? Ameliyatım olmasaydı eve gelecektim. Cesur abi sana ulaşamayınca beni aradı. Yolda olmalı eve geliyor.” Aylin kardeşinin sözleri ile hızla dolabına yönelmişti. Üzerine bornoz olduğu için hızla giyinmek istiyordu. Bir yandan da kardeşine cevap veriyordu.
“Telefonumun şarjı bitmişti. Birazdan yeniden kapanabilir telefon kapatıyorum.”
“Sen yine telefondan müzik dinledin değil mi?”
“Beni oyalama Serdar üzerimi giyinmem gerek. Duştan yeni çıktım.” Genç kadın telefonunu yeniden şarja takarak üzerini giyinmeye başlamıştı. Saçlarının suyunu alması için havlusunu değiştirirken Cesur gelene kadar biraz olsun kurumasını istemişti. Çok fazla kurutma makinesi kullanmak istemiyordu. Bazen başının ağrımasına neden olduğu için özellikle havluyla kurumaya yakın olan saçlarının havalanması için kısa süreli kurutma makinesi kullanıyordu. Kapı zilinin çalmasıyla genç kadın heyecanlanmıştı. Havluyu saçına iyice tutturarak kapının gözünden bakıp gelenin Cesur olduğundan emin olduktan sonra kapıyı aralamıştı. Genç adam Aylin’in kapıyı açmasıyla rahat bir nefes alarak genç kadına sıkıca sarılmıştı.
“Çok şükür iyisin!” diyen adama karşılık verirken Aylin geri çekilerek gülümsemeye çalışmıştı. Cesur’un yüzünden ne kadar endişelendiğini anlayabiliyordu.
“Ne oldu neden bu kadar endişelisin?” Aylin genç adamın gözlerine bakarken Cesur kadının başındaki havluya bakarak kaşlarını çatmıştı.
“Hala kurutma makinesi kullanmıyor musun?”
“Başımı ağrıttığını biliyorsun.” Cesur genç kadını içeriye sokarak dış kapıyı kapatmıştı. Aylin genç adamı takip ederken kadını koridorda durduran Cesur, “Odan hangisi?” diye sordu. Aylin elini genç adamdan çekerek “Salon bu tarafta, sen geç ben geliyorum,” dedi. Cesur sorusunun yanlış anlaşılabileceğini düşünmemişti.
“Sadece saçlarını kurutmak istemiştim. Beni yanlış anlamanı istemiyorum Aylin.”
“Seni yanlış anlamadım Cesur, sadece odam müsait değil. Bu yüzden sen salona geç.”
“Aramızda gizli saklı mı var Aylin?” diyen genç adamın gözleri muziplikle parlıyordu. Aylin adamın yine kendisine takılacağını anlayınca derin bir nefes bırakmıştı.
“Hadi Cesur yorma beni zaten hiç uyumadım. Hadi sen salona geç bende saçımı kurutup geleyim.”
“O zaman kahvaltıya dışarıya çıkalım. Sonra da bana telefonunun neden kapalı olduğunu açıkla. Beni çok korkuttun.”
“Korkacak bir şey yok Cesur, şarjım bitti sadece.” Aylin odasına geçerken genç adam da salona geçmişti. Pencere kenarına geçerken masanın üzerinde bitmek üzere olan kitabı görünce gülümsemişti. Eski bir kitaptı ama konusunu genç adam iyi biliyordu. Kitabın kaldığı sayfadan birkaç satır okurken içeriden gelen saç kurutma makinesi sesiyle kitabı elinden bırakmıştı. Salona kısa bir göz atarken Aylin’in zevkinin hiç değişmediğini anlamıştı. Salon oldukça sade döşenmişti. Bir duvar boydan boya kitaplıktı. Kitaplığın bazı rafları boşaltılmış olsa da ahşap mobilyanın renk değişiminden bir zamanlar o rafların dolu olduğunu anlayabiliyordu. Parmakları kitapların üzerinde dolaşırken gözüne yıllar önce Aylin ile okuduğu şiir kitabı takılmıştı. Ömer Hayyam’ın Dörtlükler kitabını eline alarak açmıştı. Kitabı burnuna götürerek kitap kokusunu içine çekerken kitabın okunmaktan yıpranmış sayfalarına kısa bir göz atmıştı.
“Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helâlı karıştırmam:
Seninle içilen şarap helâldir,
Sensiz içtiğimiz su bile haram.
Dünya, yıldıramazsın beni ne yapsan;” genç adam farkında olmadan şiiri okurken kapıdan onu izleyen genç kadın şiirin devamını getirmişti.
“Ölümden de korkmam, er geç ölür insan.
Ölmemek elimizde değil ki bizim:
İyi yaşamamak beni tek korkutan.” Genç adam Aylin’e dönerken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
“Hala bu kitabı sakladığına inanamıyorum. Bunu aldığımız günü hatırlıyor musun?” Aylin Cesur’un yanına gelerek elinde ki kitabı almıştı. Birkaç sayfa çevirdikten sonra cevap vermişti.
“Ortaklaşa aldığımız ilk kitaptı. Tüm parayı sen vermek istemiştin ama ben diretmiştim.”
“Hem de ne diretme.” Genç adam gülerken Aylin yeni bir dörtlük okumuştu.
“Açılmışken nasılsa mutluluk gülün
Niçin elinde kadeh yok böyle bir gün?
Şarap iç, can düşmanındır geçen zaman:
Bir daha bu fırsatı bulman ne mümkün?
Gönül, bir düş madem dünya gerçeği,
Ne dertlenir, alçaltırsın kendini?
Hoşgör kaderini, gününü gün et:
Yazılan senin için bozulmaz ki.” bu kitabı ilk okuduğumuzda ne düşündüğümüzü hatırlıyor musun?” Cesur’un sorusuna Aylin tiz bir kahkaha atmıştı.
“Adamın şarapla kafayı bozduğunuz, isyankar bir ruha sahip oluğunu!”
“Hala öyle mi düşünüyorsun?” Cesur merakla genç kıza bakmıştı.
“Adamın şarap içmekle kafayı bozduğunu hala düşünüyorum. Ama isyankar ruhunu düşünmem gerek. Neyse hadi çıkalım. Benim işe gitmem gerek.”
“Bu gün işe gitmesen olmaz mı? Ya da geç gitsen?” Aylin adamın yüzüne bakarak bir süre düşünmüştü. Başını olumlu anlamda sallayarak kapıya yöneldi. Telefonunun şarjı tam dolmasa da birkaç saat onu idare ederdi. İş yerinde yeniden şarja koyabilirdi.
“Nereye gideceğiz?”
“Aslında hastaneden Ayşem ve Serdar’ı alarak birlikte bir kahvaltı yapalı diyorum. Sonra onlar eve geçer bizde işimize döneriz. Ama akşama benimlesin.”
“Akşama bir programın mı vardı?” Cesur kadının sorusu ile başını sallamıştı.
“Akşama görürsün, şimdi söyleyemem.” Aylin adamın ketum bir karaktere sahip olduğunu bildiği için sessiz kalmıştı. İkili evden çıkarak hastaneye doğru ilerlerken oldukça neşeliydi.
***
Genç kız gece boyu yoğun olan doğum katında yorgunluktan bitmiş durumdaydı. Gözlerini ovalayarak personel odasına giderken esneyerek kapıyı açtı. Odada kimsenin olmaması Ayşem’in şansınaydı. Kendini kanepeye atarak gözlerini kapatırken kısa sürede uykuya dalmıştı. Ayşem’in uykuya dalmasıyla odanın kapısı yeniden açılmıştı. Genç kız başına dikilen gölgeden rahatsız olarak diğer tarafa dönerken uykusuna devam etmişti. Gölgenin sahibi ise karşı kanepeye geçerek genç kızı izlemeye başlamıştı. Ayşem yattığı omzu ağrıyınca yeniden diğer tarafa dönerken elini yüzünün altın sabitlemiş bir şekilde uykusunda gülümsemişti. Genç adam kızın gülümsediğini görünce istem dışı kendisi de gülümsemişti. Sessizce yerinden kalkarak odadaki kahve makinesinden kendisine kahve yaparak yeniden kalktığı yere oturup karşısında uyuyan kızı izlemeye başlamıştı.
“Ben seninle ne yapacağım?” genç adam kendi kendine söylenirken kızın ürpermesiyle dolapta bulundurdukları ince polar battaniyeyi kızın üzerine örtmüştü. Geri çekileceği sırada kızın dönerek adamın kolunu kavramasıyla genç adam yerinde kalmıştı. Genç adam olduğu yerde çökerek genç kızı daha yakından izlemeye başlamıştı. Yüzünün beyazlığı, pürüzsüz tenine inat burnunun üzerinde yakından bakılmadığı sürece belli olmayan belli belirsiz çilleri genç adamın hayranlıkla iç çekmesine neden olmuştu. Ayşem yeniden kıpırdayınca yutkunan adam kızın gözlerini aralamasıyla donup kalmıştı. Ayşem’in mavi gözleri uyku mahmurluğu ile daha koyu bir renk almıştı. O gözler denizin karanlık girdabı gibi genç adamı içine çekiyordu.
“Serdar?” kızın uyku sersemi adını söylemesiyle kendine gelen genç adam hemen kolunu göstermişti.
“Şey… Üzerini örterken kolumu…” Serdar ne söyleyeceğini bilememişti. İlk kez biri karşısında neredeyse kekeleyerek konuşacaktı. Ayşem genç adamın kolunu tutan eline baktığında ateşe değmiş gibi hemen elini çekmişti. Yerinde doğrulmaya çalışırken bakışlarını Serdar’dan kaçırmaya çalışmıştı.
“Ben özür dilerim farkında değilim.” Serdar kızın elini çekmesiyle hemen bulunduğu yerden uzaklaşmıştı. Kalbi deli gibi atıyordu. Sakinleşmek için kahve makinesine yönelerek “Kahve içer misin?” diye sordu. Ayşem başını iki yana sallarken sözlü olarak da “Sabahları zorunlu kalmadığım sürece kahve içmem,” dedi. Serdar aldığı cevapla duraksayarak arkasını dönmüştü.
“İstersen seni eve bırakayım, gece çok yoruldun.”
“Teşekkür ederim ben giderim. Sende eve geçmelisin, sende çok yoruldun.”
“Ben alışkınım Ayşem, hadi üzerini değiştir de gidelim.” Ayşem’i odada yalnız bırakarak dışarı çıktığında kapıyı kapatır kapatmaz sağ eliyle sol göğsüne vurmaya başlamıştı.
“Sakin ol biraz, neden bu kadar hızlı atıyorsun?” genç adam hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken içeride bıraktığı kızın da ondan bir farkı olmadığını bilmiyordu. Ayşem adamın odadan çıkmasıyla ateş gibi yanan eline bakarak kendi kendine kızmıştı. Kalbi deli gibi atıyordu. Başını iki yana sallayarak kendi kendine kızan genç kız buruk bir şekilde gülümsemişti. Sağ elini kalbinin üzerine koyarak “Lütfen bunu bana yapma!” diye sayıklamıştı.
Genç kız hazırlanıp odadan dışarıya çıktığında Serdar’a görünmeden hastaneden çıkmayı planlıyordu. Asansörle aşağı inerken hala olanları düşünüyordu. Sıkıntıyla nefes verirken kapının açılmasıyla kendini hemen asansörden dışarıya atmıştı. Birkaç adım attıktan sonra kendine seslenen kişiyi duyunca gözlerini kapatarak sakin kalmaya çalışmıştı.
“Ayşem gidiyor musun?” Ayşem geriye dönerek kendisine gülümseyerek gelen Serkan’a ciddi bir ifade ile bakmıştı.
“Ayşem Hanım diyecektin sanırım? Burada resmiyetsiz bir şekilde konuşmuyoruz.”
“Hadi ama Ayşem bana yabancı gibi davranmamalısın. Biz birlikte büyüdük. Bir zamanlar birliktey…”
“Eski zamanı konuşmak istemiyorum.” Genç kız Serkan’ın eski ilişkilerini dile getirmesini istememişti. Bu durumdan hoşlanmamıştı.
“Ayşem…”
“Serkan sana ilk ve son kez söylüyorum. Burada staj yapacaksan lütfen stajına odaklan. Çünkü bizim aramızda bir şey olmadı, bu saatten sonra da olamaz. Lütfen bir daha bu konuyu açma. Çünkü ben çoktan o konuları aştım.” Ayşem son sözlerini söyledikten sonra arkasını döndüğünde gördüğü kişiyle yutkunmadan edememişti.
“Babacım?” Cesur hastaneye girdiğinde kızını biriyle konuşurken görmüştü. Hareketlerinden pekte sıcak bir konuşma olmadığı anlaşılıyordu. Kızının kiminle hararetli konuştuğunu görmek için onlara yaklaştığında Serkan’ı görmeyi beklemiyordu. Genç adama ters bir şekilde bakarken kızının kendisine seslendiğini duyunca bakışları bu kez kızına dönmüştü.
“Hayırdır Ayşem, ne oluyor burada?”
“Babacım, Serkan hastanede stajer olarak başlamış.” Cesur’un bakışları yeniden Serkan’a dönerken Serkan ileri çıkarak gülümsemişti.
“Merhaba Cesur amca, nasılsınız?”
“Kızıma yaklaşmadığın sürece daha iyi olacağım. Şimdi işinin başına dönebilirsin.” Serkan adamın sert sözleri ile yutkunarak arkasını döndüğünde yeniden genç adama seslenmişti.
“Serkan, hastane sınırları içinde senin için Cesur beyim, ya da Doktor Cesur!” Serkan başını sallayarak oradan uzaklaşırken Cesur kızına dönmüştü.
“Eve mi gidiyorsun?” Ayşem başını sallarken Aylin şaşkınlıkla Cesur’a bakıyordu.
“Hadi Serdar’ı da alalım birlikte kahvaltı yapalım.” Ayşem bir şey söyleyemeden Cesur asansöre doğru ilerlemişti. Aylin yanına geldiğinde onun da en az kendisi kadar şaşkın olduğunu görünce duraksamıştı.
“Aylin abla, babamın içine ne kaçtı?” Aylin de aynı şaşkınlıkla genç kıza cevap vermişti.
“Hiç bilmiyorum hayatım ama Serkan denen çocuk damarına basmış olmalı.” İkili birbirine bakarken Ayşem yutkunmadan edememişti. Babasını ilk kez bu kadar sinirli görmüştü. Üstelik hiç huyu olmamasına rağmen Serkan’ı terslemişti. Bir süre sonra iki adam yan yana kendilerine doğru ilerlerken Aylin ve Ayşem birbirine bakmıştı. “Allah yardımcımız olsun,” diyen ikili adamların yanlarına gelmesiyle kapıya yönelmişti. Cesur Aylin’in elini tutarken kızını da kolunun altına almıştı. Serdar geride kaşlarını çatarak önden giden üçlüye bakarken bu görüntüye alışması gerektiğini düşünüyordu.
Zor olacaktı ama alışacaktı! Ablası kendi yuvasını kuracaktı!
“Serdar gelsene hayatım.” Aylin kardeşine elini uzatırken Serdar mutlulukla ablasının diğer elini tutmuştu.
****
Serdar da Ayşem de duygularının farkına vardı. bakalım bundan sonra ne olur. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin.
32. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>>> 34. BÖLÜM
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ ay sonunda farkına vardılar 😀 harekete geçme zamanı artık .ah Çisem ya mutlu olursun umarım artık :'( taşınacağın yer bizim aşirete yakın olur inşallah:D
Serdarın kıskançlık arşa çıkmaya başladı eğer Ayşem de halası çişile biraz olsun çektiyse o da yakında kıskaçlıktan alev saçar.
Bebeğiyle tek basına kalan kadına üzüldüm neyseki sonu güzel oldu minik adam annesiyle güzel bir yasayacak
Çok güzel di bayıldım emeğine yüreğine sağlık
Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
Sonunda herkes birşeylerin farkına vardı
Serdar’la Ayşem’in birbirine açılmasını çok merak ediyorum , o bölümleri merakla bekliyorum
Huhuuuu ateş bacayı sarıyor cesur süper bir baba emeğine sağlık güzel bir bölümdü
Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık ayşen ve serdar umarım siz de mutlu olursunuz serkan neden aysemin peşine geldin bir derdin var kesin ama paramı değil mi anlamadım
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık
Umarım onlar içinde güzel olur ben iyi bir ikili olup birbirlerini tamamlayacaklarını düşünüyorum fakat bu serkan sıkıntılı inşallah sorun olmaz .Emeğinize sağlık güzel bir bölümdü