Cesur 43. Bölüm

Merhaba arkadaşlar bu gün bölüm erken geldi umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar…

***

Genç kız birkaç kitapçı gezdikten sonra kafelerden birine oturarak aldığı kitaplara göz atarken diğer yandan da siparişini almaya gelen garsondan kahve isteyerek test kitaplarını incelemeye başlamıştı. Karşısında ki sandalyesinin çekilmesiyle genç kız başını kaldırarak karşısına oturan adama baktı. Babasını görmeyi beklemediği için şaşırsa da eskiden olduğu gibi onun kendisini takip ettiğini anlamıştı.

“Artık küçük bir çocuk değilim baba, beni takip etmemelisin.”

“Biliyorum hayatım. Artık kocaman bir kız oldun. Kendi ayaklarının üzerine durabiliyorsun. Ama sen ne kadar büyüsen de ben kabullenemiyorum. O ufacık ellerin kocaman olsa da benim gözümde hala küçüksün,” dediğinde Ayşem gözlerini kaçırmıştı.

“Yapma baba, burada ne işi var? Hastanede ya da Aylin ablanın yanında olman gerekmiyor mu?” Cesur gözlerini kapatarak kısa bir an sakinleşmeye çalışmıştı.

“Gerçekten seni ihmal ettiğimi mi düşünüyorsun?” Ayşem hiç çekinmeden başını sallayarak onaylamıştı.

“Evet,”

“Aylin yüzünden olduğunu mu düşünüyorsun?” Ayşem sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti. Babası oldukça üzgündü. İki kişi arasında kalmış gibi görünüyordu. Başını bu kez iki yana sallayarak cevap verdi.

“Aylin ablanın yüzünden olduğunu düşünmüyorum. Aksine ikinizin birlikte olmasından en çok ben mutluyum.”

“O zaman neden sürekli aynı şeyi söylüyorsun? Aylin ile vakit geçirmek için seni ihmal ettiğimi?”

“Çünkü bu doğru baba, sabahtan akşama kadar hastanedesin, sonrasında ise Aylin ablanın yanında. Gece geç saatlere kadar eve gelmiyorsun. Sizi kıskanmıyorum aksine mutlu olduğun için bende mutluyum ama keşke alıştırarak beni yalnızlığa alıştırsaydın.” Ayşem’in sözleri Cesur’un canını yakarken ne söyleyeceğini bilememişti. Aylar olmuştu Ankara’ya geleli ve kızıyla ilk geldiği hafta hariç doğru düzgün vakit geçirmediğini yeni fark ediyordu. Kızı haklıydı. Üzüntüyle başını eğerken yutkunarak “Özür dilerim hayatım, seni ihmal etmek istememiştim. Ailemin yanında mutlu olduğunu düşünmüştüm.”

“Beni yeni tanıdım insanların arasına bir başına bıraktın baba. Belki yabancı değillerdi ama onları huyuna alışana kadar neler hissettiğimi bilmiyorsun. Belki bana kötü davranmadılar ama ben her zaman ‘acaba’ diyerek yaklaşmaya özen gösterdim. Acaba dedem diğer dedem gibi benimle kötü konuşur mu? Halalarım teyzem gibi annemi kötüleyip yokluğundan beni sorumlu tutar mı? Babaannem oğluna benim yüzümden hasret kaldığı için bana cephe alır mı? Bunlar beynimi yiyip durdu ama sen fark etmedin baba. Seni de anlıyorum. Yıllar sonra ailene kavuştun, mutlusun ama ben böyle olacağını tahmin etmemiştim. Ama ailenin iyi insanlar olduğunu anlayana kadar sürekli tetikte bekledim baba…” genç adam kızının her sözünde daha da derinden sarsılıyordu.

“Nasıl göremedim?”

“Sana belli etmemek için elimden geleni yaptım baba…”

“Yine de görmem gerekirdi. Ben senin bakışından ne hissettiğini anlayan kişiydim.”

“Belki de eskiden olduğu gibi gözümün içine bakmadığın içindir.” Ayşem buruk bir şekilde gülümseyerek derin bir nefes almıştı.

“Kızım?”

“Artık bir önemi kalmadı baba. Ben artık iyiyim…” dediğinde adamın inanmaz gözlerine bakmıştı. “Gerçekten iyiyim… Dedem beni seviyor. Babaannem ise gözümün içine bakıyor. Çisil halam kıskansa da beni sevdiğini anlayabiliyorum. Çisem halam farkında değil ama bana anne şefkatiyle yaklaşmaya başladı. Anlayacağın artık kalabalık arasında yalnız hissetmiyorum. Teşekkür ederim beni ailenle tanıştırdığın için.”

“Ayşem o nasıl söz onlar senin de ailen.” Kız gerçek bir gülümsemeyle başını sallamıştı.

“Artık biliyorum. Onlar benim ailem.” Cesur gelen garsondan çay isterken gözünü biran olsun kızının üzerinden ayırmamıştı.

“Peki Serdar sana ne dedi de o kadar üzüldün?” Ayşem babasının sorusuyla başını hafif eğerek “Gördün mü?” diye sordu.

“Evet, sen gittikten sonra üzgün bir şekilde arkandan baktı.”

“Önemli değil ablasını korumaya çalışıyordu.”

“Ne demek şimdi bu?” Ayşem bu zamana kadar babasından hiç bir şey saklamamıştı.

“Dün sanırım ablası benim yüzümden ağlamış. İkimizin arasının onun yüzünden bozulduğunu düşünüyormuş.”

“Ee…”

“Ee si ablasının bir daha benim yüzümden üzülmesine izin vermeyecekmiş beyefendi. Şımarıklığı bırakmam gerekiyormuş.” Cesur dişlerini sıkarak elini masaya vurmuştu.

“Sana şımarık mı dedi?” Ayşem babasının öfkelenmesine hafif gülümsemişti.

“Bu olay benim meselem baba, lütfen sen karışma.”

“Nasıl karışmam? Kendini ne sanıyor bu adam? Kimse benim kızıma bu şekilde konuşamaz.”

“Baba lütfen, bu yüzden Aylin ablayla aranın bozulmasını istemiyorum.” Cesur ne söyleyeceğini bilmiyordu. Konuyu değiştirmek için “Dedenle nereye gittin?” diye sordu. Genç kız babasının ne yapmak istediğini anladığında ona ayak uydurmuştu.

“Birkaç üniversite gezdik, hangisini istersem onda okuyabileceğimi söyledi.”

“Sen devlet okulu istemiyor muydun?” Ayşem başını sallayarak cevap verdi.

“Evet, zaten devlet okullarını dolaştık. Kendime bir hedef belirlemem için. Hangi üniversiteye gitmek istediğime karar vermem için fikir edinmemi istedi.”

“Peki sen seçtin mi?” genç kız başını sallayarak gülümsemişti.

“Senin gittiğin üniversiteye gideceğim.”

“Olmaz öyle şey,” diye karşı çıkan adam kızı şaşırtmıştı.

“Neden olmasın baba? Dedem senin üniversitenin Ankara’daki en iyi tıp fakültesi olduğunu söyledi.”

“Olmaz dedim orası uzak. Her gün gidip gelemezsin.” Cesur fark ettiği şeyle gözlerini büyütmüştü. Ayşem babasının onun niyetini anladığını fark edince ifadesini sabit tutmaya çalışmıştı. Bu savaşı kazanmak zorundaydı.

“Evden gideceksin?”

“Hafta sonları geleceğim.”

“Hayatta olmaz Ayşem, yurtta kalmana izin veremem.”

“Neden baba? Bunca zaman dizinin dibinden ayrılmadım. Hoş yine ayrılmış sayılmayacağım ama kendimi bulmam gerek baba. Her zaman yanımda olamazsın.”

“Asla, ben her zaman yanında olacağım. Eve geç gelsem bile seni odanda uyuyor bilmek ne kadar huzur verici sen biliyor musun? Buna izin veremem.”

“Yapmak istiyorum baba, tek başıma kendi ayaklarımın üzerinde kalmayı öğrenmek istiyorum.”

“Buna ne gerek var kızım? Ben hep yanında olacağım.”

“Her zaman yanımda olamazsın baba, bunu sende biliyorsun. Bırak deneyeyim,” dediğinde Cesur dolan gözlerini saklamaya çalışmıştı. Kızı onun sorumsuzluğu yüzünden evden ayrılmak istiyordu. Cesur’un aklından geçen tek şey buydu. Ayşem’in gitmesinden kendini sorumlu tutuyordu. Ancak Ayşem ciddiydi. Özellikle son yaşadıkları onun gözünü açmış zorluklarla baş etmeyi öğrenmesi gerektiğini anlamıştı. Babası her zaman yanında olmayacaktı. Her fırsatta babasına koşmak artık onu rahatsız etmeye başlamıştı.

“Ayşem gitme kızım?”

“Baba eğitim için evden ayrılacağım. Seni duyanda şehir değiştiriyorum sanır. Birkaç dakikalık uzaklıkta olacağım.” Cesur kızının kararlı duruşundan hoşlanmamıştı. Onu ikna edemeyeceğinin farkına varınca çayından son yudumunu alarak ayağa kalkmıştı.

“Hadi gidelim,”

“Nereye?” Ayşem babasının değişen tavrıyla şaşırmıştı.

“Madem izinliyim bu günü en iyi şekilde Ankara’yı gezerek geçirelim.” Ayşem kitapları çantasına sıkıştırarak ayağa kalktığında Cesur bir miktar parayı fincanın altına sıkıştırarak kafenin kapısına yönelmişti. Ayşem hemen arkasından giderken uzun zaman sonra babasıyla vakit geçireceği için mutluydu.

“Araba nerede baba?” genç kız adama seslenirken Cesur yerinde durarak kızına bakmıştı.

“Bir sokak arkada, hadi gidelim.” Kızını kolunun altına alarak yola devam ederken düşüncelerinde Ayşem’i nasıl vazgeçireceği sorusu dönüyordu.

***

Genç adam sinirli bir şekilde odasına girerek üzerinde ki deri ceketi savururcasına koltuğa atmıştı. ona seslenenler sinirli olduğunu görünce geriye durmuş ve yaklaşmaya korkmuştu. Odasının kapısını hızla açıldığında Serdar gelene bakmadan “Çık dışarı,” diye adeta gürlemişti.

“Ne oluyor Serdar, ne bu asabiyet?” genç adam gelenin Asaf olduğunu görünce yerinde oturarak dirseklerini masaya dayayıp ellerini saçlarına daldırmıştı.

“Yok bir şey,”

“Bir şey olduğu belli anlatmayacak mısın?” genç adam gözleri alev gibi kırmızıya boyanmış bir şekilde Asaf’a bakmıştı. Genç adam Serdar’ı ilk kez bu şekilde gördüğü için şaşkındı.

“Yok bir şey Asaf canım sıkkın sadece.”

“Onu görebiliyoruz nedenini soruyorum.” Serdar genç adama tek kaşını kaldırarak bakmıştı.

“Sen beni boş ver de dün olanlar neydi öyle? Amcan son anda işe taş koyuyordu farkındasın değil mi?”

“Biliyorum abim halledecek.”

“Abin mi? baban değil abin halledecek öyle mi?” Asaf sıkıntıyla nefesini dışarı vererek geriye yaslanmıştı.

“Biliyorsun ailenin başına artık abim geçiyor dolayısıyla bu tarz sorumluluklar ona kaldı.” Serdar şaşkın bir şekilde genç adama bakarak sormuştu.

“Siz nasıl bir ailesiniz? Eğer belalı bir aileyseniz Çisil ablamın başını yakma Asaf?” Asaf genç adamın sözlerine gülmeden edemedi.

“Belalı demeyelim de Urfa’nın en köklü ve kalabalık ailelerinden biriyiz.”

“Aşiretsiniz yani?” Asaf üzgün bir şekilde başını sallarken genç adam ağzı açık bir şekilde arkadaşına bakmıştı.

“Bakma bana öyle, babam bizi o kanunlardan kurtarmak için çok uğraştı. Diğer aile büyüklerine belli etmeden bizi her zaman destekledi. Onun döneminde Urfa da daha rahat yaşam sürdük.”

“Ben anlamıyorum. Madem bu kadar kuralcı bir ailecisiniz Çisil sizinle nasıl yapacak? O büyükşehirde kısıtlanmadan büyümüş bir kadın. Sizin törelerinize ayak uyduramaz bilmiyor musun?”

“Merak etme abim başa geçtiği için bize olan ilgi sadece onun kardeşi olduğumuz için olacak. Urfa’ya gitmek zorunda kalmayacağız. Sadece tatil için gidebiliriz.”

“Yani Erhan abin başını yaktı!” Asaf üzgün bir şekilde arkadaşını onaylamıştı.

“Maalesef… Erhan abim ailenin başına geçmeseydi diğer abim geçecekti.”

“Ya o da geçmemiş olsaydı?” Asaf başını sıkıntıyla sallayarak cevap verdi.

“O zaman ailenin başına benim geçmemi isteyeceklerdi.” Serdar anladığını belirtircesine adama bakarken düşünmeye başlamıştı. Asaf’ın birçok kardeşi vardı ve hepsi de mesleğini eline almış kişilerdi. Kızların bile bir mesleği kurulu bir işi vardı. Hala Çisil için endişelense de elinden bir şey gelmezdi.

“Seni uyarıyorum Asaf, ablamı üzersen aşiret olmanıza aldırmam seni mahvederim.”

“Onu mutlu etmek için elimden geleni yapacağım biliyorsun.”

“Bilmiyorum, amcanın sözlerinden sonra pek emin olamadım. Ayrıca o amcana söyle Ayşem’den gözlerini uzak tutsun.” Serdar’ın sözlerine karşılık Asaf gülmeye başlamıştı.

“Neden? Ayşem de bizim ailemize katılır fena mı iste?”

“Asaf beni sinirlendirme, Ayşem’den uzak durun.” Asaf adamın ciddi ifadesiyle o da ciddileşmişti.

“Ona karşı bir şeyler hissediyorsun değil mi?” Serdar gelen soruyla duraksamıştı.

“Saçmalama yok öyle bir şey.”

“Emin misin? Bana Ayşem’i biraz fazla koruyorsun gibi geldi. Kızın peşini bırakmıyorsun. Biri yaklaşsa hemen kıskanıyorsun.”

“Yok öyle bir şey.”

“O zaman neden bizden biriyle evlenmesine karşısın?” Serdar adamın sorusuyla susmak zorunda kalmıştı. Asaf onun yüzündeki ifade geçişlerini izlerken derin bir nefes aldı.

“Bilmiyorum Asaf, kendimi tanıyamıyorum. Bazen bana bu hissettirdikleri için ona kızmak istiyorum ama bir bakmışım ona kızmak yerine onu kırıyorum. Asaf ben ne yapacağım?”

“Duygularından eminsen harekete geçeceksin. Değilsen kızın aklını bulandırmayacaksın.”

“Ben yapamam… Ayşem ve ben olmayız.”

“Neden?”

“Ablam ve Cesur abi evlenecek. Ben yapamam.” Serdar’ın çıkmazda olduğunu gören Asaf ne söyleyeceğini bilememişti.

“O zaman başkasına gidişini izlemek zorunda kalırsın.” Serdar dişlerini sıkarak karşısında ki adama baktı.

“Şunu sürekli söyleyip durma.”

“Gerçekler can yakan Serdar, bunu bilerek davranmalısın. Senin elinin tersiyle ittiğini başkası avucunun içine alır.”

“Öyle bir şey olmayacak. Hem Ayşem daha küçük.”

“Küçülte cebinde taşı Serdar. Annem onun yaşındayken üçüncü çocuğunu yani beni doğurmuştu.” Asaf’ın sözleri ile Serdar şaşkınlıkla ona bakmıştı.

“Annen kaç yaşında evlendi ki?” Asaf ‘gerçekten mi?’ der gibi adama bakarken Serdar parmaklarını saçlarına daldırarak hızla çekmişti.

“Bu şekilde kara kara düşüneceğine Ayşem ile konuşmalısın.”

“Bu gün kalbini fena kırdım beni artık görmek istemiyor.” Asaf adama üzülerek bakarken başını iki yana sallamıştı.

“Ne oldu?”

“Dün ablam kötü oldu? Cesur abiyle benim hatam yüzümden Ayşem ikimize de cephe aldı. Tabi ablam da üzerine alındı. Dolayısıyla ablamı üzmemesi için onu uyardım.”

“Onların arasına girmemelisin Serdar, bırak aile içinde halletsinler. Araları iyi olacaksa da senin davranışınla daha da bozulabilir.”

“Ne yapayım sabaha kadar ağladı ablam.”

“Ablan küçük bir çocuk değil. Bırak sorunlarını kendi halletsin.” Serdar ona hak verse de elinde değildi. Ablasının ağlaması onun dayanma sınırları dışındaydı. Aylin onun ablasından çok annesi olmuştu. içi acıyordu ona baktıkça. Belki o olmasaydı ablası şimdiye kadar çoktan yuvasını kurmuş olurdu. Başını iki yana sallarken sekreterin acil doğum vakası geldiğini bildirmesiyle yerinden kalkmıştı. Asaf kendi odasına geçerken gün boyu hastası olmadığı için şimdilik rahattı. Tabi acile hasta gelmezse…

***

“Kızım şu mağazaya da bakalım mı?” Ayşem Hanım Çisem’in yanında yürürken hiç yorgunluk belirtisi göstermemişti.

“Anne artık eve mi dönsek? Hem Ayaz da yoruldu.”

“Sen bilirsin ama bir daha bu güzel havayı kolay bulamayız. Önümüz kış havalar soğuyacak.”

“Biliyorum ama çok yoruldum.” Ayşem Hanım kızının yanağını okşarken Çisem utanarak etrafına bakınmıştı.

“Anne sokaktayız ne yapıyorsun. Bebeğim var benim artık,” derken şikayet eder gibi değildi. Annesinin onu her zaman küçük kız çocuğu gibi sevmesi hoşuna gidiyordu.

“Sende benim bebeğimsin ne var sevdiysek.” Çisem kadının yanağını öperken karşılarına çıkan adamla duraksamışlardı. Çisem kaskatı kesilirken adamın bakışlarından hiç hoşlanmamıştı.

“Nasılsın yenge?”

“Ben senin yengen değilim.” 

“Oldu mu şimdi yenge? Soner abimin selamı var sana. Oğlunu görmek istiyor.” Çisem hızla pusette yatan oğlunu kucağına alırken Ayşem hanımda kızının önüne geçmişti.

“Asla duydun mu? Oğlum o katili asla görmeyecek.”

“Yenge istersen zorluk çıkarma. Bu hafta görüş gününe götürmezsen sonuçlarına karışmam.” Adam tehdit ederek yoluna giderken Ayşem Hanım korkudan titreyen kızına bakmıştı.

“Bu ne zamandır sürüyor Çisem? Neden bize söylemedin?”

“Anne lütfen aramızda kalsın babam bilmesin.”

“Olmaz öyle şey, ya sana bir şey yapsalardı. Ya torunumu alsalardı.”

“Anne buradan gideceğim, lütfen bana yardım et.” Ayşem Hanım kızının çaresiz bir şekilde kendine bakmasına dayanamamıştı. O adamın bakışlarından hiç hoşlanmamıştı.

“İyi misiniz Çisem Hanım?” Çisem duyduğu yabancı sesle ürkerek yerinde sıçramıştı.

“Sende kimsin?” adam genç kadını korkuttuğu için kendine kızsa da az önce olanlara yetişemediği için daha çok kızgındı.

“Ben sizin korumanızım.” Çisem kaşlarını çatarken Ayşem hanımda merakla genç adama bakıyordu.

“Koruma tuttuğumu hatırlamıyorum,” Çisem endişeyle annesine dönerken bu adamın da Soner’in adamı olabileceğinden şüphelenmişti.

“Özür dilerim sizi korkutmak istememiştim. Erhan Bey ve babanız beni sizi korumakla görevlendirdi.”

“Erhan Bey mi?” anne kız birbirine şaşkın bir şekilde bakarken Ayşem Hanım torununu kucağına alarak kızının elini tutmuştu.

“Gidelim kızım evde konuşuruz.”

“Anne ne olduğunu inan bilmiyorum.”

“Anladım canım babanla konuşacağız.” İkili kendi arabalarına binerken adam da puseti arabanın bagajına koyarak kendi arabasına geçmişti. Kadın koruma lafını duyunca iyice endişelenmişti. İki araba ard arda yola koyulurken birkaç dakika sonra Çisem’in telefonu çalmıştı.

“Babam arıyor.” Genç kadın telefonu açtığında karşıdan gelen endişeli sesle duraksamıştı.

“Kızım iyi misiniz?”

“Senin nereden haberin oldu baba?” Çisem soruyu sorar sormaz kendini koruma diye tanıtan adam aklına gelmişti.

“Eve geliyorum orada konuşuruz.” Adam telefonu kapattığında Çisem şaşkınlıkla annesine bakmıştı.

“Babana haber mi gitmiş.” Çisem annesinin sorusunu başını sallayarak cevap verirken kucağında kıpırdayan oğlunu göğsüne yaslamıştı. Ayaz artık iyice hareketlenmeye başlamıştı. Küçük çocuk annesinin göğsüne doğru sokulurken Çisem onun acıktığını anlamıştı. Eve gelmeleri uzun sürmemişti. Zaten kendi çevrelerinden fazla ayrılmayı sevmedikleri için eve on on beş dakikalık uzaklıktaki alış veriş merkezlerini kullanıyorlardı.

“Geldik efendim,” şoförün uyarısıyla genç kadın kucağında oğluyla aşağıya inerken adama puseti eve getirmesini söylemişti. Ayşem Hanım aldıkları birkaç parça eşyayı eve taşırken oldukça tedirgindi. Tedirginliğini de etrafına bakınarak belli ediyordu.

“Hadi anne kimse yok burada.”

“Öyle deme kızım o adamın gözü göz değildi. Ya bizi takip ettiyse?” Çisem annesine böyle bir korku yaşattığı için üzülürken kararından bir kez daha emin olmuştu. o Ankara’da olduğu sürece ailesi diken üstünde yaşayacaktı.  Kapıdan içeriye girdiklerinde dışarıdan gelen ani fren sesiyle Ayşem Hanım kapıya yönelmişti. Servet Bey hızla arabasından inerek yaşının el verdiğinde hızlı adımlarla eve doğru ilerliyordu. Karısının ona kapıyı açtığını görünce derin bir rahatlama yaşayan yaşlı adam kadına yaklaşarak sıkıca sarılmıştı.

“Servet Bey ne oluyor?”

“Çok şükür iyisiniz,” diyen adam arkada kızı ve torununu görünce daha da rahatlamıştı.

“Babacım?”

“İyi misin kızım, o adam bir şey yapmadı size değil mi?” Çisem üzgün bir şekilde babasına bakarken yaşlı adam karından ayrılarak kızına sarılmıştı. Çisem onun kıymetlisiydi. Doğumu oldukça zor olmuştu ve diğer çocuklarına nazaran kendisine en düşkün olan evladıydı.

“İyiyim babacım endişelenme artık. Sen nereden öğrendin olanları?”

“Salona geçelim anlatacağım,” diyen adam kızını kolunun altına alarak salona yönelmişti.

“Ben Ayaz’ı doyurayım yanınıza geleceğim.” Çisem ikilinin yanından ayrılırken karı koca salona geçmişti.

“Neler oluyor Servet, bu olanlar da nedir?”

“Bizim damat söylediği gibi sadece annesi ve kardeşi olan kimsesi olmayan biri değilmiş Ayşem. Adamın ailesi suç dosyası kabarık. Uyuşturucudan fuhuşa kadar her şey var. “ Ayşem Hanım elini ağzına kapatarak şaşkınlığını saklamaya çalışmıştı.

“Ne yapacağız Servet, bu günkü adamın bakışları hiç hayra alamet değildi. Resmen torunumla tehdit etti bizi.”

“Çisem haklı sanırım Ayşem, onu buradan göndermemiz gerekiyor. En azından ortam durulana kadar.” Ayşem hanımın gözleri hemen ıslanmıştı. O kızından da torunundan da ayrılmak istemiyordu.

“Öylece bir başına nereye göndereceğiz. El kadar bebeyle ne yapar?”

“Merak etme karıcım bir yol bulacağız.” Ayşem Hanım başını kocasının göğsüne yaslayarak ağlarken Servet Bey karısını ağlattıkları için Soner ve ailesine öfke püskürüyordu.

“Ağlama ruhu devam, sen ağlayınca benim yüreğim sıkışıyor.”

“Nasıl ağlamayayım Servet, kızım bir türlü gülmedi. Hem sen nasıl öğrendin tüm bunları?” yaşlı adam geri çekilerek karısının gözüne bakmıştı.

“Daha önce de Çisem’i tehdit etmişleri. Erhan söyledi, o da şahit olmuş. Bu gün benim yanıma uğradı, Soner’in ailesi hakkında araştırma yapmış. Bize dikkatli olmamızı söylemek istemiş.” Ayşem Hanım düşünceli bir şekilde adama bakarken Erhan’ın neden bu konu hakkında bu kadar uğraştığını anlayamamıştı.

“Erhan neden bu kadar araştırma yapmış ki?” Ayşem Hanım dalgın bir şekilde konuşurken Servet Bey karısının düşüncesine cevap vermişti.

“Artık aile olacağız Ayşem, Çisil onların gelini olacak.”

“Yine de aklıma yatmadı Servet, bu işte bir şey var,” diyen kadın yerinden kalkarak üzerini değiştirmek için odasına gitmişti. Yaşlı adam da karısı gibi düşünse de dillendirmemişti.

***

“Daha ne kadar gezeceğiz?” Ayşem’in sorusuyla Cesur dondurmasını yalayarak kızına dönmüştü.

“Ne oldu sıkıldın mı?

“”Hayır ama ders çalışmam gerek. Sende biliyorsun sınava az zaman kaldı.” Cesur yüzünü asarak kızına bakmıştı.

“Biraz geç başlasan derse sorun olmaz.”

“Baba ne yapmaya çalıştığını biliyorum ama beni durduramayacaksın. Unuttun mu huyumu senden almışım.”

“Aman ne marifet,” diyen adam çocuk gibi yüzünü asmıştı. Ayşem onun bu hareketine gülümserken babasının koluna girerek başını omzuna yaslamıştı.

“İyi ki benim babamsın Cesur Karahanlı,” diyen genç kız adamın duygulanmasına neden olmuştu.

“O yaşanan olaylara rağmen mi?” Ayşem başını sallayarak onu onaylamıştı.

“Son yaşanan olaylara rağmen, sen bir tanesin.” Cesur kızının saçını öperek arabasına doğru yönelmişti.

“Sende iyi ki benim kızımsın Ayşem. Şu hayatta pişman olmadığım tek şey senin doğumun oldu.” Ayşem gülümseyerek babasının sözlerinin tadını çıkarırken arabanın kapısını açan babasına bakarak “Şimdi nereye?” diye sordu.

“Eve dönelim kızım sen haklısın sınava az kaldı.” İkili arabaya binerek yola çıktıklarında akıllarında çok farklı düşünceler vardı. cesur gün boyu konuşmadığı nişanlısını aramayı düşünürken Ayşem babasının yavaştan evden ayrılmasına alışmaya başladığını düşünüyordu. Emniyet kemerini çekiştirerek koltuğu geriye yaslarken gözleri yorgunlukla kapanıyordu.

“Uyuyacak mısın?”

“Yorgunum baba, dün gece hiç uyumadım.”

“Bunu kendine yapmamalısın Ayşem, gece çalışmayı sevdiğini biliyorum ama uyku da çok önemli.”

“Merak etme babacım uykumu alıyorum. Sadece dün biraz düşündüm. Ders çalışmadım.”

“Neyi düşündün? Seni uykusuz bırakacak kadar önemli olan konu neydi?”

“Önemli bir mevzu yoktu babacım boş ver.” Ayşem babasını geçiştirerek gözlerini kapatmıştı. Bir saatlik yolları vardı ve trafik olursa bu süre uzayabilirdi.

“Bu gün Aylin ablayla konuştuğunu hiç duymadım.”

“Bu günümü sana ayırdım.”

“Yine de kadınlar ilgisizlikten hoşlanmazlar. En azından mesaj atabilirdin.” Cesur gözlerini kısarak kızına dönmüştü.

“Seni anlayamıyorum.”

“Anlaşılmayacak bir durum yok babacım. Aradaki dengeyi oturtamıyorsun. Benimle gezerken arada nişanlına hal hatır sorabilirsin. Ara ara küçük mesajlar. Aylin abla onu düşündüğünü hissedecektir.” Cesur şaşkınlıkla kızına bakarken onun bu kadar şeyi nasıl bildiğini düşünmeye başlamıştı.

“Erkek arkadaşın mı var?” Ayşem hızla babasına dönerken Cesur kendi sorusunu cevaplamıştı.

“Bayat balık gibi baktığına göre yok. O zaman bu kadar şeyi nasıl biliyorsun?”

“Şuanda olmaması önceden olmadığı anlamına gelmez babacım.”

“Hatırlatma bana şu cibilliyetsizi. Hastanede dolaştıkça sinirleniyorum.” Ayşem babasının sözlerine gülerken başını iki yana sallamıştı.

“Serkan işini yapıyor baba, beni rahatsız etmiyor.”

“Hele bir etsin kırarım bacaklarını.” Ayşem inanmazca babasına bakmıştı.

“Bunu sen mi söyledin? Baba sen bir doktorsun.”

“Aynı zamanda kız babasıyım. Kimse benim kızımı üzemez.” Ayşem derin bir soluk vererek yeniden gözlerini kapattı.

“Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Eve geçince beni uyandırırsın.” Cesur kızının birkaç dakika içinde uykuya dalacağını biliyordu. Ayşem çocukluğunda da böyleydi, ne zaman yastığa başını koysa hemen uykuya dalardı. Tıpkı şimdi olduğu gibi. “

“İyi uykular güzelim, seni çok seviyorum.” Uzanarak kızının saçlarını okşayan adam yola dönerek yavaşça arabayı sürmeye devam etmişti. Kızı ve sevdiği kadın arasında ki dengeyi iyi kurmak fikrini düşünerek…

***

Sonraki bölümde bir aksilik olmazsa düğünümüz var… ama kim evleniyor acaba? Yorumlarınızı bekliyorum…

42. BÖLÜM <<<<<<——- >>>>> 44. BÖLÜM

26061cookie-checkCesur 43. Bölüm

9 yorum

  1. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Çisem ve Erhan mi evleniyor yoksa 😀 . Cesur dengeyi kur artık , Serdar elini çabuk tutsa ya Ayşem gidecek 🙁 pislikler hala tehdit ediyorlar 😡

  2. Bu gidişle ilk evlenenler çişem ve Erhan olcak gibi damat ve ailesi belalı çıktı yapıştılar bırakmıyorlar.

  3. Cesur ve kızı birbirleriyle açık konuşmaları iyi oldu. Aylin i unuttu Ayşem haklı denge lazım. Çisil ve Asaf düğünü mü? Cesur ve Aylin daha var diye hatırlıyorum.

    1. Bencede güzel oldu konuşmaları Ayşem’in içinde neler tuttuğunu öğrendi Cesur. Önceki bölümlerde Ayşem’e kızanlar olmuştu şımarıklık yapıyor diye Ayşem hiç öyle bi kız olmamıştı yaşından olgundu tavırları zaten buradan anlaşıması gerekirdi Ayşem’in çok kırıldığının ben çok üzülüyordum Ayşem’e Cesur Aylinle aralarını düzeltmeye çalışırken kızını ihmal etmesine zaten Ayşem de daha fazla anlayışlı olamadı döktü içindekileri.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir