Cesur 48. Bölüm

Herkese merhaba arkadaşlar. Bu bölümde yeni hikayeden esintiler bulacaksınız. Sanırım yeni hikaye beni heyecanlandırmaya başladı. Çok güzel çiftler, imkansız aşklar var gibi… Bakalım ne olur. Umarım bölümü beğenirsiniz keyifli okumalar!

***

Genç adam arabayı eve doğru sürerken yanında dalgın bir şekilde oturan genç kadına bakmıştı. Sıkıntıyla nefesini dışarı verirken olanlara inanmak zor geliyordu. Biri yakın arkadaşı diğeri ise ablasından ayırmadığı iki kişi mutluluklarını elinin tersiyle itmişti.

“İyi misin?” genç kadın kendisine sorulan soruyla adama bakmıştı.

“Hiç olmadığım kadar iyiyim, böyle olması herkes için daha hayırlı oldu.”

“Asaf’ı sevdiğini düşünüyordum.” Serdar kızın cevabıyla şüpheye düşmüştü.

“Seviyorum, doğru…”

“Ama…”

“Ama sevgi her şey değildir Serdar. Sevdiğin adam sana saygı duymuyorsa, yol yakınken vazgeçmek daha iyidir.”

“Yine de düşünmeden karar vermişsin gibi geldi bana.”

“Asla öyle bir şey yapmam Serdar. Sen arkadaşının son zamanlardaki davranışlarının farkında değil miydin? Serdar nişandan sonra çok değişti. İlk başta kıskanması hoşuma gidiyordu. Ama sonradan arkadaşlarıma karışmaya başladı. Bu akşama kadar dayandım ama artık yeter. Asaf konusu kapanmıştır benim için.” Serdar genç kadının sesindeki üzüntüyü hissedebiliyordu.

“Eve gidiyoruz değil mi?”

“Eve gitmeyelim Serdar, benim daireme gidelim. Asaf’ı biraz tanıyorsam eve gelecektir.”

“Senin dairen mi var?” Serdar kıza şaşkınlıkla sorarken Çisil arabaya bindiklerinden beri ilk kez gülümsemişti.

“Aramızda sır olarak kalsın olur mu? Evdekilere söylemedim.” Serdar şaşkındı. Yatırım olarak ev almasını anlayabilirdi. Üstelik Çisil’in ailesi oldukça varlıklı olduğu için evleri de olabilirdi ama herkesten sakladığı bir evi olmasını beklemiyordu.

“Neden saklıyorsun?”

“Orası benim sığınağım. Küçük bir ofis daire. Yalnız kalmak istediğimde kullanıyorum.”

“Anlıyorum, o zaman giderken sana yiyecek bir şeyler alalım. Aç kalma orada.” Çisil genç adama başını sallarken Serdar’ın telefonu çalmaya başlamıştı. Genç adam ekranda arayan kişinin adını Çisil’e gösterirken genç kadın “Ona beni evin yakınlarında bıraktığını söyle,” dedi. Serdar arayan Asaf’a cevap verirken sesi bile titremeden kızın söylediğini ona nakletmişti. Asaf’ın kızgın sesini bir süre dinledikten sonra telefonu kapatan genç adam Çisil’e dönmüştü.

“Çok kızgındı,” dediğinde Çisil omzunu silkti.

“Onun problemi, artık beni ilgilendirmiyor.”

“Bu kadar kararlı olman beni korkutuyor Çisil abla, ayrıca seni hemen bulabilir biliyorsun değil mi?”

“Nasıl?” Serdar tek kaşını kaldırarak elindeki telefonu sallamıştı.

“İki tane polis kardeşi var, telefon sinyalinden bulabilir.”

“Haklısın,” diyerek cebindeki telefonunda bulunan hattı çıkarıp dışarıya sallamıştı.

“Abla ne yaptın?”

“Hattan kurtuldum.” Serdar başını iki yana sallayarak açık olan bir marketin önünde durmuştu. İkili birlikte yiyecek alışverişi yaparken Serdar kızı yalnız bırakacağı için oldukça üzgündü. Çisil’in tarifi ile ofis daireye geldiklerinde genç kız ona kahve yapmak istemiş ancak Serdar eve gitmesinin daha iyi olacağını söylemişti.

“Anneme iyi olduğumu söyle, yakında eve döneceğimi de ekle. O anlayacaktır.”

“Ayşem teyze burayı biliyor mu?”

“Şunu unutma Serdar, annemin o evde bilmediği hiçbir konu yoktur. Çocukları onun merkezi gibidir. Şimdi o merkeze Ayşem de dahil oldu, yakında seni de çözecektir.” Serdar şaşkınlıkla genç kadına bakarken Çisil adamın omzunu pat patlayarak devam etmişti.

“Bu kadar şaşırma, Ayşem’i sevdiğini biliyorum. Benden ders al Serdar emin olmadığın ilişkiye sakın girme.”

“Sen emin değil miydin?”

“Ben duygularımdan emindim, Serdar’ın davranışlarından değil. Yalan yok unutmam kolay olmayacak ama başaracağım.”

“Abla, sen benim ablamdan sonra yakın olduğum kişisin. Bunu biliyorsun değil mi? Çisem ablayı da çok seviyorum ama belki de yaşlarımız yakın olduğu için seninle daha samimi olabiliyorum. Bu yüzden bir ihtiyacın olursa sakın çekinme, hemen beni ara.”

“Teşekkür ederim Serdar, sende benim olmayan küçük kardeşimsin. Ayşem’e iyi bakacağına da eminim. Tabi kızı ikna edebilirsen…” Serdar gülerken alaycı bir şekilde tek kaşını kaldırmıştı.

“Sence edemez miyim?”

“Bilmem, Ayşem çok olgun bir kız. Senin uçarı haline tahammül edemeyebilir.”

“Aşk olsun abla, ben onun kalbini alırım. Hem senden başka anlayan oldu mu ki?”

“Bilmiyorum ama abimden şüpheleniyorum.” Serdar Cesur’un sözünü duyunca yutkunmuştu.

“Hadi canım, sanmıyorum. Eğer öyle olsaydı beni kızının yanına yaklaştırmazdı.”

“Sen abimi iyi tanımıyorsun. İnan bana abim kızı da seni severse size karışmaz. Onun için bizim mutluluğumuz her şeyden önde gelir.” Serdar kapıya yönelerek evden çıkarken nasıl iletişi kuracaklarını düşünmüştü.

“Sana nasıl ulaşacağız.”

“Ben size ulaşırım, hadi giderken dikkat et yolda.” Serdar evden ayrılırken oldukça düşünceliydi. Aklı Cesur’un Ayşem’e olan duygularını anlamış olabileceği ihtimali vardı. Eve doğru yola koyulurken gece olduğu için trafik olmadığından kısa sürede evine ulaşmıştı. Apartmandan içeriye girerken kapının yanında duran genç adamı görünce duraksadı.

“Asaf, burada ne işin var?” başı önde duvara yaslanmış bir şekilde bekleyen genç adam Serdar’ın sesiyle hızla başını kaldırıp ona bakmıştı.

“Çisil nerede?”

“Sana söyledim ya evin yakınında bıraktım.” Asaf hızla genç adamın yakasına yapışmıştı.

“Ne demek evin yakınına bıraktım. O saatte yola kız bırakılır mı?” Asaf’ın sesi yükselirken Serdar adamın bileklerini tutarak ellerini yakasında ayırmıştı.

“Sakin ol biraz, hava alacağım dedi sonrada indi. Eve kadar takip ettim, sonrada geldim.”

“Çisil evinde mi şimdi?” Asaf heyecanlanırken Serdar ona acımadan edememişti.

“Madem bu kadar seviyordun neden onun üzülmesine neden oldun?”

“Ben bilerek yapmadım. Kıskandım sadece…” Asaf’ın sesi sona doğru kısılırken Serdar derin bir nefes almıştı.

“Senin yaptığın kıskanmaktan da öteydi Asaf, dön bir bak kendine. Nişandan sonra kendini iyice kaybettin. Çisil abla kısıtlanacak bir kadın değildir. Sen ve ailen ona göre değilsiniz.”

“Ne demek istiyorsun?”

“Çisil kararlı, kararından geri dönmeyecek. Kendisine saygı duymayan bir adamı istemiyor.”

“Beni seviyor.” Asaf hızla itiraz ederken Serdar başını olumlu anlamda sallamıştı.

“Doğru seni seviyor ama kendisine saygı duymayan bir adamı unutması kolay olacaktır.”

“Serdar beni delirtme.” Asaf’ın sesi yeniden yükselirken genç adam buruk bir şekilde gülümsemişti.

“İnan bana Asaf işin çok zor.” Genç adam başparmağı ile işaret parmağını birleştirerek devam etmişti. “Onu şu kadarcık tanıyorsam seni affetmeyecektir.”

“O zaman beni tanımıyorsun demektir. Ne olursa olsun Çisil bu yüzüğü parmağına takacak.” Serdar adamın ciddiyeti karşısında kaşlarını çatmıştı.

“Kendine gel, onu zorlayamazsın.”

“Zorlamayacağım ki, kendi takacak.” Serdar başını iki yana sallarken evinin kapısını açıp adama döndü.

“Geliyor musun?”

“Benim Çisil’i bulmam gerek.” Serdar alayla gülmüştü.

“İyi o zaman sana kolay gelsin.” Genç adam kapıyı kapatarak eve girerken üzerinde ki ceketi çıkararak salondaki kanepenin üzerine atmıştı. Salonun ışığını yakmadan mutfağa geçerken yorgunluğunu atmak için kendine kahve yaparken ardında hissettiği hareketle hızla arkasını dönmüştü.

“Ayşem, senin burada ne işin var?” genç adam Ayşem’i görmeyi asla beklemiyordu. Kafası karışırken merakla sordu. “Sen içeri nasıl girdin?”

“Halam nerede?”

“Güvenli bir yerde, sen nasıl eve girdin?”

“Güvenlikteki yedek anahtarla.” Genç adam tek kaşını yukarı kaldırırken imayla sormuştu.

“Eve yabancı birini almaları garip, nasıl aldın anahtarı?”

“Ablanın evlendiğini biliyorlar, evden onun eşyalarını almaya geldiğimi söyledim.”

“Yine de sana vermezlerdi.”

“Ablan konuştu güvenlikle,” dediğinde Serdar gerçekten şaşırmıştı. Elinde ki kahve fincanını tezgahın üzerine bırakarak genç kıza doğru yaklaştı.

“Burada olmaman gerekiyordu.”

“Neden bana öyle yaklaşıyorsun?” Serdar kızın tedirgin çıkan sesiyle gülümsemişti.

“Benden korkuyor musun?”

“Senden korkmam mı gerekiyor?” ikili bir birine soru sorup dururken genç adam iyice Ayşem’e yaklaşmıştı.

“Gecenin bir yarısı bekar bir adamın evine gitmemelisin güzelim,” dediğinde Ayşem kaşlarını çatmıştı. Serdar’ın gözünün içinde ki muzip ifadeyi görebiliyordu.

“Neden gitmeyecekmişim ki? Ne de olsa üveyde olsa dayım sayılırsın!” Serdar kızın sözlerine dişlerini sıkarken kızın burnuna kadar yaklaşmıştı. Ayşem genç adamın damarına basmayı çok iyi biliyordu.

“Ben senin dayın falan değilim Ayşem, sakın bir daha bu kelimeyi kullanma. İlerde lazım olurum değil mi?”

“Terbiyesiz,” Ayşem arkasını dönerek genç adamı kapıda öylece bırakmıştı. Salona geçerken Serdar arkasından gülümsemişti.

“Kahve ister misin güzelim.”

“Bana güzelim deyip durma, ayrıca isterim.” Ayşem’in seslenmesiyle genç adam iyice keyiflenmişti. Kızın üzerinde hala düğünde giydiği kıyafet vardı. Onun eve gitmediğini düşünürken elinde fincanlarla salona girerken genç kızın sesini duymuştu.

“Halam eve gelmedi, onu nereye bıraktın?” dedi.

“Sen eve gittin mi?

“Elbette, direkt buraya geldiğimi düşünmedin değil mi?” Serdar kızı süzerek cevap vermişti.

“Düşündüm, üzerini değiştirmemişsin.”

“Evde halamı göremeyince buraya geldim.”

“Evdekiler biliyor mu burada olduğunu?” genç kız başını sallarken Serdar da kızın yanında durarak pencereden dışarıyı izlemeye başlamıştı.

“O zaman kahveden sonra seni eve bırakayım. Dedenin gözünden düşmeyelim değil mi?” Ayşem kahvesinden bir yudum alarak gülümsemesini saklamaya çalışmıştı. onu camın yansımasından izleyen genç adam kızın çukurlarını görünce gülümsediğini anlamış ve mutlulukla o da gülümsemişti.

“Seni ikna edeceğimi biliyorsun değil mi?” Ayşem fincanını aşağıya indirerek başını genç adama doğru kaldırmıştı.

“Kendinden emin olman güzel ama beni ikna edeceğine o kadar emin olma. Hayal kırıklığı yaşayabilirsin.”

“Söz konusu sensen ben hayal kırıklığı yaşamam.” Ayşem adamın gözlerinde ki samimi duygular karşısında yutkunurken bakışlarını kaçırmıştı. Elinde yarısı içilmiş olan fincanı masanın üzerine bırakarak “Ben gitsem iyi olacak,” dedi.

“Seni ben bırakacağım, bu saatte eve tek gidemezsin.” Ayşem başını sallayarak kapıya yönelirken genç adam çıkardığı ceketini giyerek kızın peşine takılmıştı.

“Asaf hoca ne istiyordu?” kapının bir süre çalması genç kızın dikkatini çekmiş sessizce kapının gözünden gelen kişiye bakmıştı. Asaf’ı görünce kapıyı açmayan genç kız bir süre sonra Asaf’ın kapıyı çalmayı bırakmasıyla rahat bir nefes almıştı. Gittiğini düşündüğü genç adamın kapıda Serdar ile olan konuşmasını duyunca yanıldığını anlamıştı.

“Sence ne istiyor?” Ayşem buruk bir şekilde cevap vermişti.

“Halam ona geri dönmeyecektir. Çok inatçı…” Serdar kıza hak verse de sessiz kalmıştı. İkili birlikte arabaya binerken oldukça sessizdi. Araba yola çıktığında genç kız kollarını bağlayarak dışarıyı seyretmeye başlamıştı. Babası evlenmişti. Onun için ne kadar mutlu olsa da bir tarafı burulmuştu. Artık sadece ikisi olmayacaktı. İçinden yakın bir zamanda kardeşi olması için dua ederken farkında olmadan sesli bir şekilde ‘Amin’ dedi.

“Neye Amin?”

“Anlamadım?” Ayşem irkilerek yanında ki genç adama bakarken birden sesli dua ettiğini düşündü.

“Dua ettin sanırım, ne için dua ediyordun?”

“Öğrenmeni isteseydim sesli yapardım değil mi?”

“Merak ettim, sen hep içinden mi dua edersin?” Ayşem başını iki yana sallayarak yeniden dışarıyı izlemeye başlamıştı.

“Hadis-i Şerifte der ki; Üç kişinin duası kabul buyrulur. Mazlumun duası, yolcunun duası ve anne baba duası…”

“O zaman bende dua edeyim.” Genç kız adamın sözüne gülümserken Serdar’ın “Allah’ım yanımda ki kızı en kısa sürede ikna edeyim de benimle evlensin,” dediğinde Ayşem gözlerini büyüterek hızla adama dönmüştü.

“Saçmalama, öyle dua mı olur?”

“Neden sen demedin mi yolcunun duası kabul olur diye? Bende en çok istediğim şey için dua ettim.”

“Duanı geri al!” Ayşem genç adama parmak sallarken Serdar omzunu silkerek direksiyonu bırakıp ‘Amin’ diyerek ellerini yüzüne sürmüştü. Ayşem yutkunarak adama bakarken yeniden tekrarlamıştı.

“Duanı geri al,” diye.

“Neden?”

“Kabul olur falan, ben evlenmek istemiyorum.”

“Bir gün evleneceksin.”

“En azından yakın bir zamanda değil. Duanı geri al…”

“Ne için dua yaptığını söylersen ben de duamı geri almayı düşünebilirim.” Ayşem adamın sözüyle hızla cevap vermişti.

“Tamam, yakın bir zamanda kardeşim olması için dua ettim. Şimdi duanı geri al.” Dediğinde Serdar şaşkınlıkla kıza bakmıştı. “

“Sen kardeşin olmasını mı istiyorsun?” Serdar o kadar şaşkındı ki Ayşem omzunu silkerek cevap vermişti.

“Neden bu kadar şaşırdın, elbette kardeşim olmasını isterim. Her zaman istemiştim.” Ayşem önüne dönerken Serdar arabayı yavaşlatarak yola devam etmişti.

“Neden yavaşladın?” genç kızın sorusuyla Serdar sessiz kalmıştı. On beş dakikalık yol yavaş giden arabayla yarım saat kadar sürmüştü.

“Geldik,” diyen adamla Ayşem ona bakarak “Yürüyerek gelseydim daha hızlı gelirdim,” dediğinde Serdar gülmesini gizlemek için başını eve çevirmişti.

“Evin ışıkları yanmıyor.” Ayşem eğilerek eve bakarken başını sallamıştı.

“Geç oldu normaldir. Getirdiğin için teşekkür ederim.” Genç kız arabadan inerek eve doğru yürürken Serdar da peşine takılmıştı. Ayşem adamın peşinden geldiğini görünce durarak arkasına bakmıştı.

“Ne bakıyorsun, bu saatte bir daha araba kullanıp eve gidemem.”

“On dakika da evde olursun.” Ayşem’in sözlerine esneyerek karşılık veren genç adam kızın başını iki yana sallayarak söylenmesine elinin altından gülümsemişti. Ayşem kapıyı açarak eve girerken Serdar da peşinden eve girmişti.

“İyi geceler!” diyen genç kız merdivenlere yönelirken salonda ki karartıyı fark edince duraksamıştı. Onun duraksaması ile Serdar da yerinde durarak Ayşem’in baktığı yere dönmüştü.

“Sen arkamda kal,” diyerek salona doğru temkinli adımlarla ilerlerken salonun ışığını açarak karartının sahibine bakmıştı.

“Servet amca, neden karanlıkta oturuyorsun?” Ayşem dedesinin adını duyunca hızla yanına gitmişti.

“Dede iyi misin?”

“Kızım nerede Serdar?” yaşlı adamın endişeli sesi genç adamı üzmüştü.

“Merak etme servet amca, Çisil abla iyi. Hatta çok iyi durumda… Biraz yalnız kalacakmış,” dediğinde Servet Bey başını sallayarak rahat bir nefes almıştı.

“Asaf sana gelecekti geldi mi?”

“Geldi ve gitti. Onlar iki yetişkin kendi sorunlarını halledebilirler.”

“Serdar haklı dede, halam da Asaf hoca da yetişkin, kendi sorunlarını halledebilirler.” Ayşem’in Serdar’a sadece adıyla hitap ettiğini fark etse de yaşlı adam üzerine düşmemişti. Kulaklarına dolan bebek sesiyle genç kız kaşlarını çatarak sesin geldiği alt odanın kapısına bakmıştı.

“Çisem abla burada mı?” genç kızın aklından geçeni soran Serdar cevap beklerken Servet Bey başını sallayarak onları onaylamıştı.

“Evet, Erhan burada kalmasını istedi.” Ayşem endişeyle dedesine bakarken yaşlı adam torununun elini sıkarak devam etmişti. “Merak etme, aralarında bir sorun yok. Hatta küçük kızda burada, Çisem’in yanında.  Erhan işi olduğu için kalmadı.” Ayşem derin bir nefes alırken Çisil halasının nişanı atmasının Çisem halasının evliliğinin de bozulmasına neden olmamasına sevinmişti.

“Çok sevindim dede, halamın burada kalacak olması çok güzel.”

“İki gün sonra geri dönecekler.” Servet Bey üzgün bir şekilde konuşurken bir evladının daha ondan uzakta olmasından mutsuzluğunu saklamamıştı.

“Halam mutlu olduktan sonra bizler sürekli görüşürüz dede, bu kadar düşünmek sağlığına zararlı.”

“Ayşem doğru söylüyor Servet amca, hadi dinlen biraz.” Yaşlı adamın koluna girerek kalkmasına yardımcı olurken Serdar’a bakan adam “Telefonuna ulaşamadım,” dedi yeniden Çisil’i kastederek.

“Hattını kırdı, o bize ulaşacakmış.”

“Kızım iyiydi değil mi Serdar, bana yalan söylemiyorsun.” Adamın bakışlarındaki endişe Serdar’ın da üzülmesine neden olmuştu.

“Doğruyu söylüyorum Servet amca, gerçekten Çisil abla çok iyi durumda. Kötü olsaydı onu yalnız bırakır mıydım?” dediğinde adam derin bir nefes almıştı.

“Sende gitme, bu gece burada kal. Hadi Allah rahatlık versin sana.”  Yaşlı adam iki gencin yanından ayrılırken Ayşem dedesinin ardından üzgün bir şekilde bakmıştı.

“Dedem çok üzülüyor.”

“Kızının nişanı bozuldu normal değil mi? Çisil ablanın üzülmesinden korkuyor.”

“Yine de…” Ayşem derin bir nefes alarak merdivenlere yönelmişti. “Odanın yerini biliyorsun, hayırlı geceler,” diyerek merdivenleri ağır adımlarla merdivenleri çıkarak odasına gitmişti. Serdar her zaman kaldığı odaya geçerken Çisil’i merak ederek sosyal medya hesabına mesaj atmıştı. Aklına başka bir yol gelmemişti. Odadaki iki kapılı dolapta duran yedek kıyafetlerini alarak odanın içindeki özel banyoya girerken oldukça düşünceliydi. Sabah erkenden hastaneye gitmeyeceği için kendini şanlı hissediyordu. Banyosunu yaptıktan sonra üst tişörtünü giymeden kendini yatağa bırakmıştı. Gözleri yorgunlukla kapanırken bu kez aklında sadece Ayşem vardı.

***

Genç adam evden gelen seslerle yerinden kalkarken üzerine tişörtünü giyerek hızla merdivenlerden aşağıya inmişti. Salonda yaşlı adama yalvarır bir şekilde konuşan Asaf’ı görünce genç adam duraksamıştı.

“Servet baba, lütfen Çisil’in nerede olduğunu biliyorsan söyle. Bu şekilde elimden kaymasına izin veremem.”

“Bak evladım, daha istemede olanlar bu evlilik için kafamda sorular oluşturdu. Benim kızım sizin aileye göre değil. Çisil doğru olanı yaptı.”

“Sen ne diyorsun baba, biz birbirimizi seviyoruz.”

“Belki ama sevgi sizin gösterme şekliniz değil. Çisil kararlı ve ben kızımın arkasında olacağım.”

“Lütfen pişman olacağı bir karar vermesine izin vermeyin.” Asaf üzgün bir şekilde bu kez Ayşem hanıma bakmıştı.

“Anne sen yardım et bari,” dediğinde Ayşem Hanım üzgün bir şekilde genç adama bakmıştı.

“Bu evliliğe ilk ben razı olmuştum. Hatta kızımı biraz zorladım bile sayılır ama bu kararına saygı duyacağım. Dün akşam ilk kez Çisil’i o kadar mutsuz gördüm.” Ayşem Hanım abisinin düğününde gülümseyen ama gülümsemesi gözlerine ulaşmayan kızını hatırlayınca içi daralmıştı. Dün tüm gece sahte gülümseme ile dolaşmıştı.

“Nasıl mutsuzdu. Tüm gece neşe içinde oynayıp durdu ortada…” dediğinde yaşlı kadın kaşlarını çatarak adama bakmıştı.

“Sen benim kızımı sevmiyorsun…”

“Ayşem anne siz ne diyorsunuz? Çisil benim hayatım,” dediğinde kadın buruk bir şekilde adama gülümsedi.

“Çisil’i sevseydin onun tüm gece boyunca sahte gülümsediğini anlardın. Siz abisinin düğününde kızımın gözündeki ışığı söndürdünüz. İlk sen Servet, daha evden çıkmadan kızıma bir sürü laf saydın. Sonra da sen ve ailen, kızımı kıyafetiyle yargıladınız. Üstelik diğer aile üyelerinizin kıyafetlerine bakmadan.”

“Ayşem…” Servet Bey üzgün bir şekilde karısına seslenirken yaşlı kadın aynı şekilde kocasına bakmıştı.

“Bana Ayşem deme Servet Bey, siz ne söylerseniz söyleyin. Bundan sonra Çisil nasıl itiyorsa öyle olacak. Kimse kızıma baskı uygulayamayacak.” Kadının kararlı bir şekilde konuşarak oturduğu yerden kalkmasıyla Serdar ile göz göze gelmesi bir olmuştu.

“Sen ne zaman geldin oğlum? Gece burada mı kaldın?” Ayşem Hanım genç adama doğru ilerlerken Serdar kadının elini öperek cevap vermişti.

“Geldiğimce saat çok geçti.” Serdar iki adama bakarak yaşlı kadına sarılıp kulağına fısıldamıştı. “Çisil abla kafa dinleyecekmiş, anneme söyle o anlar dedi,” diyerek geri çekildi. Yaşlı kadın derin bir rahatlama ile gülümserken cevap vermişti.

“Teşekkür ederim evladım, Allah senden razı olsun.” Dedi. Serdar yaşlı kadına sıkıca sarılarak içtenlikle “Sizden de Ayşem sultan,” diyerek karşılık vermişti. Asaf aileden bilgi alamayacağını anlayarak oradan ayrılırken Suat’ı arayarak haber olup olmadığını sormuştu. Aldığı olumsuz cevap karşısında deliye dönen genç adam vazgeçmeyecekti. Ankara kazan o kepçe Çisil’i bulmadan aramadan vazgeçmeyecekti.

***

Genç adam fırtına gibi girdiği evde kapıları sert bir şekilde kapatırken salonda oturan ailesi onun öfkesinden nasibini almamak için sessiz kalmaya çalışıyordu. Babası Hikmet Bey kaşlarını çatarak salonda deli dana gibi dolanan oğluna baktı.

“Otur hele ne bu sinir?”

“Sen karışma baba…” Asaf’ın aniden çıkışması adamı da sinirlendirmişti.

“Sen ne biçim konuşuyorsun atanla, otur yerine almayayım ayağımın altına.” Asaf babasının karşısına dikilerek öfkeyle gözüne bakmıştı.

“Atam ne zamandan beri çocuklarının kuyusunu kazar oldu?” adam elini kaldırıp Asaf’a vuracakken Erhan araya girerek babasının elini tutmuştu.

“Sonradan pişman olacağınız bir şey yapmayın, ikinizde sakin olun,” dedi.

“Görmüyor musun Erhan, babasıyla nasıl konuşuyor.”

“Sende hatalısın baba, acısı var üzerine gitme kardaşımın.”

“Ne hatası Erhan, o kızı gözüm zaten tutmamıştı. Bizim ailemize göre değil. Asaf amcasının kızıyla evlenecek.”

“Baba o kız dediğin karımın kardeşi ve çok iyi bir kız. Ayrıca kardeşimin kiminle evleneceğine siz karar veremezsiniz. Asaf kimi istiyorsa onunla evlenecek.”

“Ben amcana söz verdim, kızını gelin alacağım.”

“Eğer o kız oğullarımdan biriyle evlenirse sütümü helal etmem hiç birinize haberiniz olsun.” Yaşlı kadın öfkeyle yerinden kalkıp oğullarına bakarak konuşmuştu. Yedi oğlundan sadece dördü bekardı. Gürsel, Suat, Ali ve Asaf. Erhan, Erkan ve Ahmet evliydi.

“Sen ne dersin Sevim.”

“Duydun dediğimi, ben oğullarımın başını kardaşına benzeyen fettan yeğenini alıp da yakamam. O kız benim haneme gelin olarak girmeyecek.”

“Sevim ileri gidiyorsun!”

“Asıl sen ileri gidiyorsun Hikmet, bunca yıl ağzımı açıp tek kelime etmedim. Ablan dul kaldı hanemizi açtık. Konak büyük dedin en küçük kardeşini evimize aldın. Adamın başı beladan kurtulmuyor. Şimdide girmiş aklına kızını oğullarıma yamamaya çalışıyor. İzin vermem Hikmet, sen ne dersen de, o kızı almakta ısrar edersen boşarım seni,” dediğinde çocuklar hep birlikte ayaklanmıştı.

“Anne sen ne diyorsun?”

“Size söyledim,” diyerek dört bekar oğluna dönmüştü. “Aranızda Dicle denen o kızla evlenen olursa diyorum hakkım helal değildir. Çektiğim yeter bu yaşıma geldim bir huzur yaşamadım.” Hikmet beyin gözlerinin içine kırgın bir şekilde bakarak salonun kapısına yönelmişti.

“Anne, ben Çisil’den başkasıyla evlenmem. Ya o ya da hiç kimse…” diyen Asaf ile kadın duraksamıştı. Hikmet Bey kararlı duran oğlu ve karısına dişlerini sıkarak bakarken kızgınlıkla konuşmuştu.

“Benim sözümü yerde mi koyacaksınız?” diye sorarken sesi kırgın çıkmıştı.

“Baba sen o sözü verirken bizi düşündün mü?” Ali araya girerken Asaf’ın peşi olan Gürsel araya girmişti.

“İlla Dicle mi olmak zorunda? Amcamın başka kızı yok mu?” diye sorduğunda salonda büyük bir sessizlik olmuştu. Genç adamın bakışları anne babasının üzerine gezerken kardeşleri endişeyle genç adama bakmıştı.

“Sen ne dersin oğul, amcanın iki kızı vardır. Evin duldur bilmez misin?” Hikmet Bey hiddetle konuşurken Sevim Hanım oğlunun yanına giderek gözlerine bakmıştı.

“Sen kızına oğlunla kızını evlendireceğine söz vermedin mi baba? Dicle ile evlenecek diye belirttin mi?” diye sorduğunda Sevim Hanım oğlunun elini sıkmıştı. Aklından geçeni anne olarak anlayabiliyordu. Gözleri buğulanırken Gürsel annesine hafif gülümseyerek bakmıştı.

“Oğul sen ne yaparsın?” Sevim Hanım sessizce sorarken Gürsel omzunu silkerek cevap vermişti.

“Asaf’ın sevdiği var ana, kız haklı onu bırakmakta. Ne yapar bilmiyorum, madem Asaf evlenmiyor sıra bana geldi demektir. Bende babamın sözünü yere bırakmayacağım. Madem öyle Dicle ile değil Evin’i eş olarak istiyorum.” Dediğinde Sevim Hanım elleriyle ağzını kapatmıştı. Hikmet Bey sinirle oğlunun üzerine giderken Erhan yine ikisinin arasına girmişti.

“Sen ne dersin, Evin duldur. Üstelik sakat oğlu vardır.”

“Baba sakin ol!” adam sinirinden kıpkırmızı olurken Gürsel oldukça sakindi. Babasının siniri karşısında keyif alır bir hali vardı.

“Ne olmuş dulsa, o da amcamın kızı değil mi?” Hikmet Bey derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalışmıştı.

“Gürsel, oğlum buna izin vermeyeceğimi biliyorsun değil mi? eğer Evin ile evlenirsen sende bir kusur olduğunu düşünecekler.”

“Düşünsünler ne olacak? Ya Evin olur ya da bizden kimse amcamın kızıyla evlenmez. Düşün kararını ona göre ver.” Gürsel polis merkezine gitmek için izin isterken Sevim Hanım endişeyle peşinden gitmişti.

“Oğlum sen ciddi misin?”

“Anne sen Dicle ile evlenene hakkını haram ettin, Evin’le evlenene değil.”

“Oğlum, Evin başkadır. Onu ne kadar severim bilirsin ama yazık değil mi ikinize de?” Gürsel şüpheyle annesine bakarken başını iki yana sallamıştı.

“Evine yazık olacak doğru, polis eşi olmak kolay değildir. Sabit bir düzenimiz olmayacak. Sürekli memleket memleket dolanabiliriz. Ama anne sence de kızın çektiği eziyet yetmedi mi? özellikle dul kaldıktan sonra yengemle halamın ona yaptıklarını biliyorum. Bu onun suçu olmadığı halde hala eziyet çekiyor.” Sevim Hanım oğluna hak veriyordu. Evin henüz yirmi iki yaşında dul kaldığında gözleri doğuştan kör olan iki yaşında bir bebekle baba evine dönmek zorunda kalmıştı. Oysaki evlendiği adamın durumu oldukça iyiydi. Kocasının tarafı sırf çocuk kör doğdu diye torunlarını kabul etmemişlerdi. Bu da çocuğun babası hakkında şaibelerin ortaya atılmasına neden olmuştu. Çocuğun kocasından olmadığı dedikodusunu bile yaymışlardı. Öyle ya başka hangi sebeple kendi torunlarını kabul etmemiş olabilirlerdi ki? Annesi ve halası sürekli kızı ezip duruyordu. Yetmemiş kardeşleri de ona laf çarpıp duruyordu. Evin zor zamanlar geçiriyordu ve Gürsel ilk kez onun için umut olmak istemişti.

“Oğlum yetim ahı almak günahtır. Allah insanın belasını verir. Sen bu iki kimsesize ev olabilecek misin? Boynu büyük kızıma eş olabilecek misin?” Gürsel annesinin yumuşak kalbini bildiği için hayranlıkla ona bakmıştı. Biliyordu ki o konakta Evin’e arka çıkan bir tek annesi vardı.

“Senin gibi kaynanası olacak daha ne istiyor…” Sevim Hanım gülerek oğlunun yanağını okşamıştı.

“Baban ne der bilmiyorum ama bu iki kimsesize gönlünü açarsan hakkım sonuna kadar sana helaldir. Onları yuvan yaparsan annen hep arkadan olacak.”

“Allah razı olsun anacım,” diyen Gürsel evden çıkarken salonda hala büyük bir kargaşa vardı.

“Sevim söyle oğluna vazgeçsin.”

“Oğlum kimi isterse onunla evlenir Hikmet, kendine gel artık.”

“El alemin yüzüne nasıl bakarım ben?” adamın saydırmalarını duymazdan gelen kadın Asaf’a dönerek konuşmuştu.

“Sende ne yap et Çisil’in gönlünü al Asaf, yoksa elimden çekeceğin var.” Asaf başını sallarken bu kez Erhan’a dönmüştü. “Sen gelinimle konuştun mu? Gelecek mi bu gün?”

“Anne yarın biz Urfa’ya döneceğiz. Bu akşam babasının orada kalmayı planlıyoruz. Orada kalmazsak ayıp olur.” Sevim Hanım başını sallayarak oğlunu onaylarken Hikmet Bey yine dayanamamış laf sokmuştu.

“Oğulların dul kadın almaya bayılıyor,” dediğinde Sevim Hanım lafı çarpmıştı.

“Analarına çekmişler demek ki. Bende babalarını dul almıştım.” Hikmet beyin ilk eşi doğum sırasında ölünce İstanbul’a gitmiş ve orada Sevim hanımı görüp sevmişti. Kadınla evlenmek için her şeyi göze alan adam şehirli bir gelin getirdiği için ailesinin de tepkisini toplamıştı. Kaynanası ve görümcesi kırk beş yıllık gelin olan Sevim hanımı sevmediklerini hala daha belli etseler de Hikmet beye bir şey söyleyememişlerdi.

“Erkeğin dulu olur mu kadın!” diye çıkışan Hikmet Bey karısının sözlerine alındığını belli etmişti.

“Niye, siz ikinci ele düşmüyor musunuz?” Kızlar annesine gülerken sessiz olmaya çalışmıştı. Üstelik erkekler de arkasını dönerek babasına gülümsediklerini belli etmemeye özen göstermişti.

“Fesuphanallah…”

“Neyse, oğlum ara sen karını ailesini görmeye geleceğinizi söyle. Habersiz gitmeyelim şimdi,” diyerek Erhan’a emir verip salondan çıkmıştı. Herkes işini bahane ederek evden ayrılırken geriye sadece Hikmet Bey ve iki büyük oğlu kalmıştı.

“Sende madem evlendin şanına yakışır bir düğün yap karına,” diye Erhan’a çıkışan adam genç adamın şaşırmasına neden olmuştu.

“Düğün mü? Çisem istemez böyle bir şey.”

“Ona soran olmadı, madem evlendi evlendiği ailenin büyüklüğünü bilsin. Üzerine aldığı sorumluluğun farkına varsın. Bundan sonra evin hanımı o olacak. Aşiretin kadınlarına baş hanımlık yapacak.” Erhan babasının sert sözleri karşısında yutkunurken sessiz kalmayı tercih etmişti. O konunun bu tarafını düşünmemişti. Çisem aşiret baş hanımı olacaktı!

***

Genç kadın evdeki erzakları bitince markete gitmeye karar vermişti. Bir haftadır evden çıkmamıştı arada annesini komşusundan arayarak iyi olduğunu söylerken bu gün dönmesi gerektiğini biliyordu. Hem hastaları vardı hem de abisi balayından dönecekti. Üstelik ablasıyla da doğru düzgün görüşemediği için ayıp etmişti. Elinde lolipop markete girerken tanıdık bakışların sahibiyle göz göze gelmişti.

“Senin burada ne işin var?” genç kız adamı pas geçerek markete girerken yorgun olan adam kızın peşinden gitmişti.

“Çok ayıp yenge, seni bulmak için kaç saat mobese izledim biliyor musun?”

“Bana yenge deme, ben senin yengen değilim,” diyen genç kız peşindeki Suat’ı görmezden gelmeye çalışıyordu.

“Aşk olsun yenge, abim seni bulamadığı için bir haftadır uyumuyor. Geçende bir hastanın kolunu yanlış düzeltmiş,” dediğinde Çisil omzunu silkerek cevap vermişti.

“Bana ne, beter olsun.”

“Öyle deme Çisil, Asaf’ın durumu gerçekten hiç iyi değil. Seni tahmininden daha çok seviyor.” Genç kız çikolata reyonunda durarak raflara bakmaya başladığında üzülse de belli etmemeye çalışıyordu. Şu bir hafta onun içinde zor geçmişti. Kendini saçma siyah beyaz filmlere vurmuştu. Gülmek istediğinde ise aksiyonun kralı Jackie Chan’ın eski sinemalarını izlemeye başlamıştı.

“Abin kendi etti kendi buldu beni suçlayamazsın.”

“Seni suçlamıyorum ama ondan ayrılmamalısın. Süründür ama affet…” Suat’ın sözleri genç kadını gülümsemesine neden olmuştu. arkasını dönerek adamın karşısına geçti. Gözlerine bakarken sıkıntıyla nefesini bırakarak cevap vermişti.

“Asaf öyle görünmese de büyümemiş bir çocuk gibi Suat. Abin bir kadına nasıl davranması gerektiğini bilemeyecek kadar çocuk kalmış. Bu yaşıma kadar babam da dahil kimse ne yaptığıma karışmadı. Çünkü biliyorlardı kendi yetiştirdikleri çocukları onları hüsrana uğratmamak için dikkat ediyordu. Ama ne zaman Asaf ile karşılaştım hem ailemin hem de Asaf’ın bana karşı olan davranışları değişti. Babamın gözüne daha bir batar oldum. Giydiğim kıyafet, iş yüzünden geç kalsam bile geç kaldığıma dair tiratlar, benim ailem senin ailenle tanıştıktan sonra değişmeye başladı ve bu beni korkuttu Suat. Ben özgür ruhluyum, prangalara gelemem. Yalan söyleyemem Asaf’ı seviyorum ama olmaz Suat. Bu saatten sonra ben hayatıma yön vermeye çalışılmasına izin vermem.”

“Çisil!”

“Üzgünüm Suat, sizinle tanışmak güzeldi gerçekten. İsterseniz arkadaşım olarak görüşebiliriz ama Asaf ve ben diye bir şey kalmadı artık!” Suat üzgün bir şekilde genç kıza bakarken başını sallayarak sormuştu.

“Yerini söyleyeyim mi?”

“Gerek yok, yarın hastanede görüşürüz nasıl olsa…”

“Sen iyi olacak mısın?” Çisil gelen soruyla buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Olmak zorundayım, sorumluluklarım var.” Suat kızın yanından ayrılırken Çisil alışveriş yapmaktan vazgeçerek eve gitmişti. Dağıttığı evi toparlayarak ailesinin yanına gitmek için yola çıkarken oldukça düşünceliydi. Babasının ne tepki vereceğini merak ediyordu. Bindiği taksi büyük evin bahçesine dururken taksinin parasını ödeyerek evin ziline bastı. Kapıyı her zamanki gibi annesi onun için açmıştı. Yaşlı kadın kızına buğulu gözlerle bakarken Çisil gülümseyerek annesine sarıldı.

“Kızım hoş geldin,”

“Hoş buldum sultanım,” diyerek geri çekilen genç kız annesinin dikkatli bakışlarına gülümseyerek bakmıştı. Ayşem Hanım hızının iyi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

“Ben iyiyim anne, üzülme artık,” diyerek annesinin kolunda eve girerken salonda ki kalabalık dikkatini çekmişti. Abisi ve Aylin erkenden dönmüştü balayından. Ablası hariç tüm aile üyeleri salonda toplanmış sohbet ederken Çisil’i ilk gören Cesur yerinden kalkarak kollarını açmıştı.

“Güzelim, gel buraya!” diyerek davet ettiği kardeşi hızla adamın kolları arasına girerken genç kız huzurlu bir nefes almıştı. İçi oldukça rahattı. Pişman değildi ve olmamak için elinden geleni yapacaktı.

“Hoş geldin kızım, babana sarılmayacak mısın?” Servet Bey kızının kendisine bakmayışına oldukça üzülmüştü. Onun üzerine çok gittiğinin farkındaydı. O geleneklerine bağlı bir babanın elinde büyümüştü. Farkında olmadan babası gibi davranmıştı kızına ve bunu çok geç fark etmişti. Çisil babasına sarılırken Cesur kolunun altına kendi kızını alarak saçlarını öpmüştü. Genç kız aile üyeleriyle tek tek sarılırken duş almak için odasına giderken annesinin sözleri ile duraksamıştı.

“Kızım, iki gün sonra Urfa’ya gideceğiz. Senin de gelmen gerekiyor.” dediğinde Çisil kaşlarını çatarak annesine bakmıştı.

“Ben neden geliyormuşum ki?”

“Erhan ve ablanın düğünü olacak, ablanı yalnız mı bırakacaksın?” genç kız şaşkınlıkla aile üyelerine bakarken hepsinin tedirgin olduğunu görebiliyordu.

“Öyle mi? Elbette gideriz anne, ablamı sahipsiz bırakmayız,” dediğinde canı çok yanmıştı. Eski nişanlısının evine ablasının düğünü için gidecekti…

****

Bölüm nasıldı? Bakalım Çisem’in düğününde neler olacak. Takdir edersiniz ki bu hikayede düğüne yer vermeyeceğim. Yeni hikayede olaylar olacak… Bu arada geçiş bölümü gibi bir bölüm oldu. Sonraki bölüm zaman atlamalı olacaktır. Yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Seviliyorsunuz…

47. BÖLÜM <<<<<—–>>>>> 49. BÖLÜM

26511cookie-checkCesur 48. Bölüm

15 yorum

  1. Gürselin evin için yaptığı fedakarlık çok güzel. Sevim hahım çok iyi bir kadın sadece kendi evlatlarını değil kızı gibi gördüğü çisem ve evin için en iyisini istiyor.çisil nasıl ikna olur bilmiyorum ama Asafın cidden kendine çeki düzen vermesi lazım.

    1. Ya ne diyeceğimi bilemiyorum çisil çok haklı fakat yinede bir yanım Asafla barışmasını istiyor ben onları çok yakıstirmıstım .Ayrıca Asafın annesine de hayran kaldım çok ince ruhlu bir kadın Gürsele destek olması çok güzeldi .Ayşem ve Serdar favorim onlarıda mutlu ve birarada görmek istiyorum.Umarım herşey çok güzel olur güzel bir bölümdü emeğinize sağlık

  2. Gürsel ve Evin’i çok merak ettim ha harika olacaklar gibi❤️ Cisil ve asafin ayrı olmasına üzülüyorum ama Asaf kendisine gelmeli 🙁 Sevim hanım kocasını duzeltebilir umarım fikirlerini :/

  3. Bu bölüm neydi böyle:) olaylar olaylar. Çisil gizlendi de yine yakalandı. Asaf resti çekti Gürsel evleniyor. Düğün var. Diğer hikayeden birşey duymak güzel.

    Eline sağlık:)

  4. Güzel bir bölümdü canım bakalım Urfa’da neler bekliyor aileyi merakla bekliyorum eline emeğine sağlık

  5. Ya yazar kardeşim sen nasıl birşey yapıyorsun anlamıyorum ama öyle içine alıyorki hikaye beni sanki orda yaşıyorum onlarla bende olanları izliyorum gibi hissediyorum emeğine ve o güzel yüreğine sağlık devamını artık kestiremiyorum neler olacak acaba önceden az biraz tahmin ederdim şimdi dipsiz bir kuyu benim için heyecanla bölüm bekliyorum sağlıcakla kal…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir