Herkese merhaba arkadaşlar. Normalde bu akşam bölüm yayınlayamayacaktım. Bir çoğunuz biliyor ancak bilmeyenler için yazıyorum. Dedemle birlikte kalıyorum ve bir kaç gün önce küçük bir kaza geçirdiği için yazmaya fırsat bulamadım. Bu gün bir şekilde bölümü toparlamaya çalıştım ancak istediğim uzunlukta olmadı. Umarım bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar!
****
Genç kız hastanın yanında beklerken kulaklarına dolan tanıdık sesle hızla ayağa kalkıp kapalı olan perdeyi aralamıştı. Acil serviste endişeli bir şekilde etrafa bakınan kadına seslenecekken o kendisine dönmüştü. Göz göze geldiği kadının korkusunu iliklerine kadar hisseden genç kız yutkunurken Aylin’in “Kızım,” diyerek kendisine sarılmasıyla donup kalmıştı. Aylin öyle çok korkmuştu ki bedeni tir tir titriyordu.
“İyi misin? Neren yaralandı?” Aylin geri çekilerek genç kızın bedenini kontrol ederken Ayşem kadının elini tutarak kendisine bakmasını sağlamıştı.
“Aylin abla ben iyiyim,” dese de kadın korkudan onu duymuyordu bile. Ayşem sesini duyuramayınca kadına sıkıca sarılarak kulağına “İyiyim, yaralanmadım,” dedi. Aylin gözle görülür bir şekilde rahatlarken sinir boşalmasıyla sendelemişti. Ayşem onu tutarak acilde çıkarırken hala kadının bu hale gelmesine inanamıyordu. Koridordaki sandalyeye Aylin’i oturtan genç kız önüne diz çökerek kadının dizlerinin üzerinde ki ellerini tutmuştu.
“Aylin abla bana bak,” dediğinde Aylin yaşlı gözleriyle genç kıza bakmıştı.
“İyisin değil mi?” kadının ağlamaklı sesi Ayşem’in içine dokunurken hızla başını sallayarak onu onaylamıştı.
“İyiyim, sen nasıl geldin buraya?”
“Telefon ettim sana, akşam restoranda yemek yiyelim diye. Adamın biri açtı telefonu…” Aylin ağlamaklı sesiyle konuşurken yarıya sözlerini yutuyordu. Genç kızın gözleri otomata takılırken yerinden kalkarak otomattan su alıp kadının eline tutuşturmuştu.
“İç şunu, kendine gelirsin.”
“İyisin değil mi Ayşem, o adam kaza yaptığını söyledi.” Ayşem başını iki yana sallarken kadına cevap vermişti.
“Kaza yapan ben değildim, sadece yardım etmeye çalışıyordum. O arada telefonum düşmüş olmalı.”
“Çok şükür,” diyen kadın yeniden genç kıza sarıldı. “Çok korktum Ayşem, sana bir şey olsaydı ne yapardık.” Ayşem kadının içtenliğine gülümseyerek cevap vermişti.
“Endişelenme artık, bana kolay kolay bir şey olmaz. Ama bu gün yeniden anladım ki Aylin abla, kesinlikle cerrah olacağım.” Aylin önünde diz çökmüş kızın yanağını kavrarken yanağından aşağıya bir damla yaş düşmüştü.
“Yürekten istersen başarabilirsin Ayşem, sen harika bir doktor olacaksın.” Ayşem kadının gözlerindeki sevgi karşısında yutkunurken ne söyleyeceğini bilememişti. Aylin o kadar içten kıza bakıyordu ki Ayşem’in eli ayağı bir birine dolanmıştı.
“Başka biri biliyor mu kaza olayını?” Aylin kime haber verdiğini ya da birine haber verip vermediğini hatırlamıyordu. Başını iki yana sallayarak cevaplamıştı.
“Biliyorum Ayşem, telefonla konuştuktan sonra kimle konuştuğumu ya da konuşup konuşmadığımı hatırlamıyorum.”
“Tamam sorun değil, telefonum yok maalesef kim aradı onu bilemeyiz. Hadi gidelim buradan.”
“Hastanın durumu nasıl?”
“Doktorlar ilgileniyor. Ailesi de geldi zaten benim kalmama gerek yok.” Aylin başını sallayarak suyundan bir yudum alıp ayağa kalkmıştı. Genç kızı kolunun altına alırken Ayşem gülümsemeden edememişti. Aylin etrafına yırtıcı bir kuş gibi bakınırken yavrusunu korumaya çalışan atmacalara benziyordu.
“Etrafa öldürecek gibi bakma Aylin abla,” dediğinde kızın kulaklarında hala Aylin’in ‘kızım’ diye seslenişi vardı. Kedisine gösterine sevgiyi geri çevirmeye hiç niyeti yoktu. Hele ki Aylin’in şefkatli anne sevgisini asla. Başını kadının omzuna yaslarken ikili acilden dışarıya çıktıklarında acilin önüne an, fren yapan arabayla durmuşları.
“Anlaşılan biri daha öğrenmiş kaza haberini,” diyen Aylin yanında ki kızın yüzünü asmasına gülümsemeden edememişti.
“Lütfetmiş beyefendi,” diye mırıldanan kız Serdar’ın hızla yanlarına gelip sarılmasıyla donup kalmıştı. Aylin ne ara Ayşem’in kollarının arasından çekildiğini anlamazken kardeşine kaşlarını çatarak bakmıştı. Boğazını temizleyerek varlığını belli etmek istese de Serdar’ın duyduğundan şüpheliydi.
“Serdar kızı bırak istersen!” Aylin ikilinin arasına girerek onları ayırmaya çalışırken genç adam ablasına ters bir bakış atmıştı.
“Neden bana haber vermedin?” Ablasına söylenen adam Aylin’in kızmasıyla geri adım atmıştı.
“Sana neden haber vereyim Serdar? Kız iyi, bir şey yok neden yaygara koparalım?”
“Abla, aklım çıktı adam kaza yaptı deyince,” dediğinde Aylin sıkıntıyla saçlarını geriye çekmişti.
“Çek şu ellerini kızımın üzerinde kafamın tepesini attırma. Görmüyor musun kızın canını yakıyorsun.” Serdar sıkıca sarmaladığı kıza bakarken Ayşem’in yanakları utançla kıp kırmızı olmuştu. Genç adam hemen geri çekilerek Ayşem’in neresinin yaralandığını kontrol etmeye çalışmıştı.
“Ben iyiyim, yaralanmadım.”
“Ama adam kaza yaptığını söyledi.”
“Kaza yapan ben değildim, ayrıca ne bu samimiyet!” Ayşem sonunda geri çekilerek kollarını bağlayıp adama bakmıştı. Serdar gözlerini kısarak kıza bakarken Aylin kolunu Ayşem’in omzuna atarak onu kendine çekmişti.
“Patilerini kendine sakla Serdar, kardeşim demem alırım ayağımın altına.” Serdar şaşkınlıkla ablasına bakarken adamın şaşkınlığından faydalanan ikili Aylin’in arabasına doğru ilerlemişti.
“Abla şaka mı yapıyorsun, eğer şakaysa hiç komi değil.”
“Şaka yapar gibi bir halim var mı?”
“Şu durumda benim yanımda olman gerekirdi, karşımda değil.” Serdar sitemle söylenirken Aylin arabanın camından seslenerek cevap vermişti.
“Çok konuşma Serdar, akşam hep birlikte kutlama yemeği yiyeceğiz. Sakın geç kalma,” diyerek gaza basmıştı. Serdar ikilinin arkasından bakarken Ayşem’in iyi olduğunu öğrendiği için rahatlamıştı. Kendi arabasına binerek ablasının peşine takıldığında oldukça iyi hissediyordu. Hastaneye gelene kadar ömründen on yıl eksilmiş gibiydi.
***
Genç kadın mesaisinin bitimi ile çantasını alıp odasının kapısına yönelmişti. Oldukça yorucu bir gün olmuştu. Hastaların dertlerini dinlemek Çisil’i mutlu etse de bazı hastalar onu gerçekten yoruyordu. Duygusal yapısı yaşanan olaylar karşısında güçlükle sakin kalmayı başarıyordu.
“Çisil Hanım,” Çisil kendisine seslenen Emir’e dönerek cevap vermişti.
“Geldiniz mi, isterseniz kantinde konuşalım. Ya da çıkacaksanız yakınlarda bir kafe var oldukça sakin orada da konuşabiliriz.”
“Çıkacaktım, sizin için uygunsa hastane dışında konuşalım.” Çisil başını sallarken genç adamla çıkışa yönelmişti. Kafe yakın olduğu için arabaya binmek istemeyen genç kadın adama dönerek “Yürüyelim mi?” diye sordu. İkili yan yana yürürken odasının penceresinden onları izleyen Asaf’tan habersizdi. Genç adam dişlerini sıkarken iki eli yanlarında yumruk olarak ikilinin hastaneden uzaklaşmasını seyrediyordu. Odanın kapısı tıklatıldığında gözlerini giden ikiliden ayırmadan “Gel,” diye seslendi. Odanın kapısı açılıp içeriye giren kişinin kim olduğuyla ilgilenmiyordu.
“Ne vardı?”
“Sana da merhaba abi,” diyen sesle arkasını dönen genç adam kardeşi Gürsel’i görünce sıkıntıyla nefesini dışarıya bırakmıştı.
“Bir şey mi oldu Gürsel, sen hastaneye uğramazdın.” Genç adam hastaların oturması için yerleştirilen sandalyelerden birine oturarak abisine bakmıştı.
“Seni merak ettim,” dediğinde Asaf omzunu silkerek masasına geçmişti.
“Merak edilecek bir şey yok. Gördüğün gibiyim…”
“Berbat görünüyorsun. Çisil abla hala seninle konuşmuyor mu?” Asaf Çisil’in adını duyunca gözlerini kapatmıştı. İki ay olmuştu ve bu iki ay boyunca Çisil onunla iş dışında konuşmamıştı.
“Çisil benden çok çabuk vazgeçti.
“Sanmıyorum abi, pes mi edeceksin?” Gürsel’in sorusu ile Asaf geriye yaslanmıştı.
“Onun üzerine giderek iyice benden soğumasını istemiyorum. Biraz alan tanımaya çalışacağım. Ne yapıp edip onun kalbini yeniden kazanacağım.” Genç adam abisinin sözlerine gülümserken başını iki yana sallamıştı.
“Bu arada Cesur abi ne diyor bu duruma? Hastanede bir sorun çıkmadı değil mi?”
“Cesur iş konusunda çok profesyonel, aile ilişkilerini iş hayatına yansıtmıyor. Bu konuda hiç konuşmadık. Bana karşı olan davranışları da değişmedi.”
“Buna sevindim, işini etkilemesini istemezdim.” Asaf umursamazca omzunu silkmişti. Şuanda en son düşündüğü şey işiydi. Gerekirse kendisine hastane kurabilecek kadar maddi durumu vardı.
“Umursadığım pek söylenemez,” diyen Asaf’la Gürsel kaşlarını çatmıştı.
“Ne yapmayı planlıyorsun?”
“Beni boş ver de asıl sen ne yapacaksın? Evlenmeye kararlı mısın?” Gürsel geriye yaslanarak abisine bakmıştı.
“Neden, nasılsa yaşım geldi.”
“Neden bahsettiğimi biliyorsun Gürsel, Evin yaralı bir kadın. Büyük bir sorumluluğun altına gireceksin.”
“Biliyorum, bu yüzden onu yanıma almak istiyorum. Özellikle Araf’ın yanımda büyümesini istiyorum.” Asaf kardeşinin ciddi olduğunu görünce bir şey diyememişi. Gürsel aralarında ki en yumuşak kalpli olandı. Özellikle Araf gibi özel bir çocuğa sahip çıkmayı en iyi şekilde yapacak tek kişiydi.
“Her zaman yanında olacağım biliyorsun değil mi?”
“Biliyorum abi, aslında bende sana yan tarafında ki evin satılık olduğunu duydum onu soracaktım. Bilgin var mı?”
“Bilmiyorum ama öğrenirim. Evin’in buraya gelmek isteyeceğine emin misin?”
“Mesleğimi burada yapıyorum abi, elbette bir süre daha burada kalacağız. Eşim olarak yanımda olmak zorunda.” İkili bir süre daha konuştuktan sonra birlikte evlerine doğru yola çıkmıştı. Özellikle Gürsel abisinin evinin yanındaki iki katlı eve bakmak için onunla gitmişti.
***
Genç kadın adamla kafeye girdiğinde yeğeni ile Aylin’i karşılıklı kahve içerken görünce alaycı bir şekilde gülümsemişti.
“Ne o Ayşem Hanım benden aldığın harçlığı gelin hanımla mı kırışıyorsun?” dediğinde Ayşem omzunu silkerek cevap vermişti.
“Hala parası yemekte çok keyifliymiş.”
“Hala mı?” yanında ki adam şaşkınlıkla ikiliye bakarken daha önce Ayşem’i görmediği için ne söyleyeceğini bilememişti.
“Siz tanışmıyorsunuz değil mi? Ayşem, Cesur beyin biricik kızı olur kendisi, Aylin de eşi.”
“Anladım, anne kız çok genç görünüyorsunuz,” diyen adamla Ayşem bakışlarını kaçırırken Aylin sessiz kalmayı tercih etmişti.
“Emir Bey de hastaneye yeni başladı?” Aylin başını sallarken sormuştu.
“Siz yemek mi yiyeceksiniz?” Çisil yanında ki adama dönerken Emir başını iki yana sallayarak cevap verdi.
“İsterdim ama verilmiş sözüm var. Bir kahve içebilirim.” Çisil kafe bölümünü göstererek boş olan bir masaya geçmişti. Aylin ve Ayşem dikkatle onlara bakarken Aylin çalışana ikiliyi göstererek “Kahve götürür müsünüz?” dedi. Çalışan hemen ikilinin yanına giderken Ayşem merakla sormuştu.
“Sence neden buradalar?”
“Onlar çalışma arkadaşı Ayşem bu kadar şaşırmamalısın.”
“Öyle de halamı daha önce başka bir doktorla kahve içmeye giderken görmemiştim. Asaf abi görürse ne düşünür acaba?”
“Ne düşündüğü önemli değil, Çisil bir karar verdi ve biz o karara saygı duymak zorundayız.” İkilinin son konuşması bu olmuştu. Konuyu değiştiren Aylin önündeki kahvesinden yudum alırken gözleri yeniden Çisil ve Emir’e takılmıştı.
“Seni dinliyorum Emir?” Çisil geriye yaslanarak genç adamın gözlerine bakmıştı. Adamın kendisinden küçük olduğunu biliyordu bu yüzden oldukça rahat konuşuyordu.
“Bir konuda yardımınıza ihtiyacım vardı.”
“Öyle mi elimden gelen bir şey ise elbette…”
“Ablam iki yıldır evden dışarıya çıkamıyor. Ne kadar psikolojik tedavi görse de bir işe yaramadı. Eve gelen doktorlarla konuşmak istemedi. Son olarak sizden yardım istiyorum.”
“Elbette, dışarı çıkmıyorsa doktorla eve mi geliyor.”
“Aslında bir tanesi eve geldi ama ona konuşmayınca görüntülü olarak seans yapmaya başladılar.”
“Görüntülü mü?” Çisil kahvesinden bir yudum alırken düşünmeye başlamıştı. Karşılıklı olmadıktan sonra tedavinin sonuç vereceğine inanmıyordu.
“Sekreterimle konuşursun. Özellikle randevuları son saate ayarlarsa daha kolay olur.” Emir genç kadının sözlerine sevinmişti. Yüzünde rahatlamanın verdiği gülümseme ile genç kadına bakarken “Teşekkür ederim, kabul etmenize çok sevindim,” dedi. Çisil adama hafif gülümserken kapıdan içeriye giren Asaf ve Gürsel ile göz göze gelmişti. Asaf Çisil’in buraya geleceğini tahmin ederek eve gitmek yerine kafeye gelmişti. İkiliyi karşılıklı oturmuş konuşurken görünce gözleri kararmıştı. Damarında ki akan kan kıskançlıktan canını yakıyordu. Gürsel abisinin koluna dokunarak onu sakinleştirmek isterken Ayşem ileri çıkarak “Asaf abi hoş geldin,” diyerek araya girdi. Nitekim genç kız adamın bakışlarından hoşlanmamıştı.
“Hoş buldum güzelim nasılsın?” Asaf ve Ayşem Çisem’in düğününden sonra abi kardeş gibi olmuştu. Genç adam kıza bir abi sevgisiyle yaklaşırken Ayşem de durumdan şikayetçi değildi. Genç adamın koluna girerek onu kendi masasına yönlendirirken Gürsel ile göz göze gelmişti.
“Sende hoş geldin komiserim,” dediğinde Gürsel gülümseyerek kıza baktı.
“Hoş bulduk bizim kız nasılsın?”
“Çok şükür artık okullu oldum.” Gürsel tek kaşını kaldırarak Ayşem’e bakarken Ayşem ilk kez birilerinin karşısında çocuk gibi şımarık davranıyordu. Dördü birlikte aynı masaya geçerken içecek bir şeyler söyleyerek sohbet etmeye başlamıştı. Asaf beklenilenin aksine sırtını Çisil’e dönerek oturmuştu. Bu durum hepsinin gözünden kaçmazken Aylin ve Ayşem anlamak istercesine bir birine kaçamak bakışlar attı.
“Gürsel abi işler nasıl?”
“Nasıl olsun Ayşem, suçluları kovalıyoruz.” Ayşem yüzünü asarken adamın mesleğinin ne kadar zor olduğunu düşünüyordu.
“Sahi sen hangi bölümdeydin?”
“Organize şubedeyim Aylin abla, bu aralar yoğunuz.” Kadının sorusuna cevap verirken Asaf sohbete katılmamıştı.
“Bizim kızlar ne zaman gelecek acaba?” genç adamın sorusuna Asaf cevap vermişti.
“Naz bir hafta daha Urfa’da kalacaklarını söyledi. İşleri varmış.”
“Keşke erken gelseler, ev konusunda bana yardım ederlerdi.” Gürsel kızların ev hakkında ki düşüncelerini almak istiyordu. Bir kadın gözüyle alacağı evin kullanışlı olup olmadığını onlardan daha iyi anlayacak yoktu. Ne de olsa o eve sadece uyumak için gelecekti.
“Ev mi alacaksın?” Aylin’in araya girmesiyle Gürsel başını sallamıştı.
“Yakında evleniyorum,” diyen Gürsel’i Asaf bölmüştü.
“Tabi Evin ikna olursa,”
“Sen merak etme abi ben onu ikna etmesini bilirim.” Gürsel bu konuda oldukça ciddiydi. Özellikle son zamanlarda Urfa’dan aldığı haberler hiç hoşuna gitmiyordu. Evin’in eski kocasının ailesi yetmiyormuş gibi kendi ailesi de kadına eziyet etmeye başlamıştı.
“Yine de fazla heveslenme derim. Evin oğlundan başka kimseyi düşünecek durumda değil.”
“Araf’ı düşünüyorsa bu evliliği kabul edecektir.” İki kadında onların neden bahsettiğini anlamamıştı. Sessizce ikiliyi dinlediklerinde diğer masada bir hareketlilik oldu. Emir ve Çisil masadan kalkarak kasaya yönelirken grubun yanından geçmişti.
“Eve mi gideceksin Çisil?” Aylin genç kadına sorarken Çisil sadece başını sallayarak cevap vermişti.
“Akşama burada aile yemeği yiyeceğiz. Başka programın yoktu umarım.”
“Olur, akşama görüşürüz.” Genç kadın yanlarından ayrılırken Gürsel gözlerini kısarak kafeden çıkan ikilinin arkasından bakmıştı.
“Hadi seninle konuşmamasını anlarım ama bana neden selam vermedi?”
“Ben burada olduğum içindir.” Asaf üzüntüyle masadan kalkarken kardeşiyle birlikte kafeden ayrılmıştı.
***
Yaşlı kadın masanın etrafına oturan çocuklarına buruk bir tebessümle bakarak iç çekmişti. Kocası kadının iç çekişini duyunca ona baktı. Kadının neden bu şekilde buruk olduğunu anlayabiliyordu. Kalabalık olmayan ailesinin üyesi eksikti. Aklına Çisem gelince yaşlı adam da iç çekmişti. Cesur ve Aylin yan yana oturmuş sohbet ederken Çisil ve Ayşem hemen onların karşısında oturuyordu. Ayşem Hanım ve Servet Bey ise masanın iki başköşesine oturarak çocuklarına baktı.
“Serdar neden gelmedi hala?” Servet beyin sorusuyla Cesur babasına dönmüştü.
“Son dakika ameliyatı çıktı baba, biz başlayalım Serdar sonradan bize katılır.” Aylin de kocasını onaylarken hoş bir sohbet eşliğinde yemeğe başlamışlardı.
“Maşallah benim torunuma, yakında doktor olacak.” Ayşem Hanım sağına oturan torununun elini tutup sıkarken Ayşem gülümseyerek ona bakmıştı.
“İnşallah babaanne, ama daha çok yolum var.”
“Sen başarırsın güzelim, ben sana güveniyorum.” Cesur araya girerken Servet Bey onu onaylamıştı.
“Zeka konusunda babana çektiysen eminim erken bile mezun olursun.” Ayşem mahcupça gözlerini kaçırırken Çisil iç çekerek suyundan bir yudum almıştı.
“Şu sözleri bize hiç söylemedin baba,” diyen kızla Ayşem halasına dönmüştü.
“Kıskandın mı halacım?”
“Neden kıskanayım ki? Sende hemen laf sokmaya çalış.”
“Haklısın, neden kıskanasın ki? Ne de olsa sende bu yollardan geçtin.” Ayşem Hanım kızı ile torunun savaşan bakışları karşısında başını iki yana salladı.
“Çisil rahat bırak torunumu, koca kadın oldun hala çocukla çocuk oluyorsun.”
“Çocuk mu? Anne evlendirsem anne olacak yaşta,” diye söylenirken Cesur boğazını temizlemişti.
“Benim kızım evlenmeyecek, en azından okul bitene kadar.” Ayşem şaşkınca babasına bakarken ne söyleyeceğini bilememişti. İlk kez babası onun kararları hakkında bir yorum yapıyordu.
“Kıza karışma Cesur, nasıl isterse öyle hayatına devam eder.”
“Bu konuda kararlıyım, kızım önce okulunu bitirecek.” Cesur’un ciddi duruşu ile Çisil yeğenine dönerek kulağına fısıldamıştı.
“Gitti senin Serdar,” dediğinde Ayşem birinin duyup duymadığını anlamak için hızla etrafına bakmıştı.
“Sessiz olsana hala, biri duyacak.”
“Duysun bana ne?” Çisil önündeki yemeğe dönerken Ayşem tedirgin bir şekilde etrafına bakınmaya başlamıştı. Aylin arada genç kıza bakarken Cesur geriye yaslanıp kızını incelemeye başlamıştı.
“Bir şey mi söyleyeceksin babacım?”
“Bu gün kayır yaptırmaya beraber gidecektik, neden beni beklemedin?” Cesur’un sorusu ile Ayşem gülümsemişti.
“Baba ilkokula kayıt olmadım, ayrıca sen ameliyattaydın. Ne zaman çıkacağın da belli değil.”
“Yine de beklemeliydin. İlk okul gününde bu zamana kadar hep vardım.”
“Okula kayıt oldum baba, başlamadım.” Cesur somurturken cebinden çıkardığı kartı kızının önüne bırakmıştı.
“Bunu yanından ayırma, okulda lazım olacaktır.”
“Ne gerek var baba, lazım olunca senden alıyorum.”
“Sürekli beni yanında bulamayacaksın kızım, merak etme limitli bir kart.” Aylin ve Çisil şaşkınlıkla ikiliye bakarken Ayşem kaçışı olmadığını anlayınca kabul etmişti.
“O zaman bana olan borcunu ödersin değil mi?” Çisil elini uzatarak abisinden para isterken Ayşem gözlerini devirerek halasına bakmıştı.
“Ne kadar cimri bir halam var. Altı üstü harçlık verdin ama onu da geriye istiyorsun.”
“Ne olmuş yani? Sen benden zenginsin ama benden harçlık alıyorsun.”
“Bayram da elini öpünce de harçlık vereceksin halacım,” dediğinde Çisil gözlerini büyüterek genç kıza bakmıştı.
“Ne el öpmesi ben o kadar yaşlı mıyım? Saçmalama Ayşem,” derken masada kısa bir süre sessizlik olmuştu. genç kadın ailesine bakarken onların sessizce gülmeye çalıştıklarını gördü.
“Siz neden gülüyorsunuz?” genç kadının çıkışı ile herkes sesli bir şekilde gülmeye başlamıştı. Keyifli geçen akşam yemeği yerini tatlı servisine bırakınca Serdar da kapıdan mekana girmişti.
“Geç kaldım kusura bakmayın?” Serdar bol olan yere otururken Aylin kardeşine bakarak sormuştu.
“Aç mısın?”
“Yok ablacım, buradan sonra bir arkadaşla görüşeceğim. Onunla yemek yeriz.”
“Onu da çağırsaydın evladım, birlikte yerdiniz.” Ayşem Hanım konuşurken Ayşem gün içinde olanları düşününce yüzünü buruşturmuştu.
“Belki özel bir arkadaştır babaanne, ısrar etmeyelim.” Ayşem’in sözleri ile bakışlar ona dönmüştü. Serdar kaşlarını çatarak genç kıza bakarken Çisil adamın ifadesinden bir şeyler söyleyeceğini anlamıştı. Engel olmak için boğazını temizlese de Serdar kıza dönerek “Hayatımda özel biri olmadığını pekala sizde biliyorsunuz Ayşem Hanım,” dediğinde adamın sözleri masada sessizlik oluşturmuştu.
“Ben nerede bileyim Serdar Bey?”
“Bilmediğinize emin misiniz Ayşem Hanım?” Serdar kızın üzerine giderken masadakiler pinpon maçı izler gibi bir ona bir Ayşem’e bakıyordu.
“Elbette eminim Serdar Bey. Gerçi bu gün yanınızda bir kız vardı sanırım. Belki de kız arkadaşınızdır.”
“Saçmalama Ayşem, Gülay sadece eski bir sınıf arkadaşı, aramızda düşündüğün gibi bir şey olmadı olamazda.”
“Belli olmaz fazla büyük konuşmamalısınız.” Serdar genç kızın sözlerine sinirlenmişti. Cesur’a dönüp konuşacakken Aylin’in araya girmesiyle konuşması bölünmüştü.
“Gülay şu aynı sınıfta olduğun kız mı? Ne yapıyor şimdi?”
“Üniversitede öğretim görevlisi,” diyen Serdar Cesur’un radarına takılmıştı.
“Hangi üniversitede?” Cesur’un sorusu ortamda sessizlik oluştururken Ayşem babasının gözünün içine bakarak ona cevap vermişti.
“Benim üniversitede,” dedi. Cesur tek kaşını kaldırırken genç kız devam etmişti. “Okula Serdar’la gittim.”
“Öyle mi sebep?”
“Bir sebebi yok baba. Ayrıca kendisi okuyacağım okuldan mezun.” Genç adam baba kızın konuşmasını sessizce dinlerken Ayşem’in dürüstçe babasına olanları anlatasına şaşırmıştı. Baba kızın arasında anlaşılan sır yoktu.
“Bu neden seninle geldiği konusuna açıklık getirmiyor.”
“Ne duymak istiyorsun Cesur abi?” Serdar daha fazla dayanamayarak ikilinin konuşmasını bölmüştü. Cesur araya giren genç adama gözlerini kısarak bakarken “Duymam gereken önemli bir şey mi var?” dedi. İki adam gözleriyle birbirini tartarken Serdar sandalyesinde geriye yaslanarak adamın gözlerine bakmıştı.
“Serdar lütfen,” Aylin araya girmek istemiş ancak Serdar elini kaldırarak ablasını durdurmuştu. ,ki adam kısa bir süre meydan okuyarak bir birine bakarken Serdar rahat bir şekilde yaşlı çifte dönüp bakmıştı. Servet Bey de Ayşem Hanım da ne olduğunu anlayamıyordu. Ayşem genç adamın ağzının altında ki sözleri çıkaracağını hissedince yutkunarak başını iki yana salladı.
“Neden olmasın!” Serdar kızın yalvaran bakışlarına aldırmadan Cesur’a imalı bir bakış atarak Servet beye dönmüştü.
“Servet amca sana bir şey söylemem gerek.” Cesur genç adamın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken Serdar bu kez Ayşem hanıma dönmüştü.
“Ayşem teyze aslında ikinize söylemek istediğim bir şey var.”
“Seni dinliyoruz oğlum!” Ayşem Hanım merakla genç adama bakarken Aylin araya girmişti.
“Serdar sırası değil…”
“Bence tam sırası abla, hazır ailecek toplanmışız. Herkes aynı anda duysun.”
“Serdar sen ne yapıyorsun?” Ayşem eğilerek genç adama çıkışmıştı.
“Ne oldu küçük hanım, hani ne kadar ciddi olduğumu öğrenmek istiyordun?” Ayşem yutkunarak geriye çekilirken bakışlarını önünde ki tatlısına çevirmişti.
“Ne söyleyeceksen söyle evladım, seni bekliyoruz.”
“Servet amca, izniniz olursa ilerde torununuzla evlenmek istiyorum. Çünkü Ayşem’i seviyorum!” dediğinde yaşlı çiftin gözleri büyümüştü.
“Sen ne diyorsun evladım?”
“Duydunuz. Beni bilirsiniz gizli iş çevirmeyi sevmem. Açık olmak her zaman iyidir. Ayşem’i seviyorum. Zamanı geldiğinde de onunla evlenmek istiyorum.”
“Yalnız yanlış kişiden izin alıyorsun Serdar, Ayşem’in babası benim.” Cesur ters bir şekilde genç adama konuşurken Serdar omzunu silkeleyerek adama cevap vermişti.
“Ailenin büyüğü de Servet amca, öncelikle onun rızasını almam gerekir.” Serdar’ın sakin davranışı masadakilerin dikkatinden kaçmazken Ayşem dişlerini sıkarak susmayı tercih etmişti.
“Benim rızamı alacağına eminsin yani öyle mi?” Cesur’un sert sözleri ile Ayşem derin bir nefes alarak araya girmişti.
“Benim fikrimin bir önem yok mu acaba? Burada karar vermeye çalıştığınız şey benim hayatım.” Ayşem masadan kalkarak Serdar’a gözlerini dikmişti. Genç kız büyüklerinin karşısında o kadar utanmıştı ki bu utanma Serdar’a öfke olarak gözlerine yansımıştı.
“Elbette önemli, nasılsa kabul edeceksin.”
“O kadar emin olmayın Serdar Bey, kaldı ki uzun bir süre evlenmeyi düşünmüyorum.” Ayşem masadan ayrılırken Serdar peşinden üzgün bir şekilde bakmıştı.
“Kızımı duydun Serdar, evlenmeyi düşünmüyor.”
“Bu bizim aramızda enişte, sen karışmazsan sevinirim. İzin almak için size söylemedim, sadece bilginiz olsun istedim. Nitekim ikimizde yetişkin insanlarız.” Serdar da yerinden kalkarken masadakiler ikili arkasından şaşkın bir şekilde bakmıştı.
“Oğlum fazla sakin değil misin?” Servet beyin sorusuyla Cesur omzunu silkmişti.
“Bilmediğim bir konu değildi baba, kararı kızım verecek.” Çisil şaşkınlıkla abisine bakarken Servet Bey oğluna inanamaz bir şekilde bakıyordu.
“Ciddi ciddi kızmadın mı?” Cesur yanında ki karısını kendine çekerek şakağına dudaklarını kondurmuştu. Hafif gülümseyerek babasına cevap verdi.
“Baba, bu zamana kadar Ayşem’in hiçbir kararına karşı gelmedim. Kızım aklı başında biri ve doğru karar vereceğine eminim. Bize sadece ikisinin arkasında durmak yakışır.” Cesur’un her bir sözü masada şaşkınlıkla karşılanırken yaşlı kadın gözünden akan yaşı silerek kocasına bakmıştı.
“Servet, torunum evlenecek mi?” dediğinde yaşlı adam ağlayan karısına bakmıştı.
“Yok öyle bir şey Ayşem, ağlama…”
“Ama…” Servet Bey yerinden kalkarak karısının yanına gidip elinden tutarak ayağa kaldırmıştı.
“Aması yok, benim torunum daha küçük.” Çocuklarına kısa bir bakış atarak karısını da alıp oradan uzaklaşmıştı.
“Pes abi, senin kadar açık fikirli birini görmedim. Adam resmen gözünün içine bakarak kızını sevdiğini söyledi.”
“Ne var bunda? Sende Asaf’ı sevdiğini söylememiş miydin?”
“İkisi aynı konu değil,” dediğinde Cesur gülümsemişti.
“Bana göre senin de Ayşem’den bir farkın yok gözümde. Kardeşim olman seni kızımdan az düşündüğüm anlamına gelmez. Son bir kaç aydır nasıl perişan odluğunu görmediğimi mi sanıyorsun? Gurur insanı mutlu etmez Çisil, seviyorsan affetmeyi bileceksin. Yoksa mutlu olamazsın!” Cesur karısının elini tutarak masadan kalkarken Çisil’i düşünceler içinde bırakarak oradan ayrılmışlardı. Genç kadın ne yapacağını bilmiyordu. Düşüncelere dalarken zamanın ona insaflı davranmasını diliyordu.
***
Serdar sonunda niyetini büyüklere açıkladı. Çisil bakalım ne karar verecek. Aile üyeleri bir bir kendini açık etmeye başladı. Bakalım bundan sonra ne olur. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum…
49. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>> 51. BÖLÜM
Süper olmuş gülümserek okudum helal sana serdar böyle devam et
Öncelikle geçmiş olsun.gelincik çiceğini beklerken cesur geldi diyecek bir şey bulamıyorum gene çok güzel bir bölüm
Öncelikle çok geçmiş olsun umarım en kısa zamanda deden iyileşir.
Bölüm mükemmel olmuş çok keyiflidi okuması
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ aferin Serdar böyle devam Ayşem de yakında kırılsın inadı yahu 😀 Cisil cesur doğru söylüyor fazla gurur iyi değil :/ Aylin kızım kızım diye nasıl dolandı :’) Ayşemin anne demesini de sabırsızlıkla bekliyorum ❤️
Serdar yürek yemiş galiba emeğine yüreğine sağlık canım
[…] 48. BÖLÜM
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık….geçmiş olsun Allah şifa versin inşallah
Geçmiş olsun canım. Emeğine sağlık güzel bir bölümdü
Abla kardeş çok tatlısınız ama .Serdar niyeyini herkese açıkça söyledi ve bencede en doğru Kararı verdi fakat Ayşem ćok inatçı kolay ikna olcağa benzemiyor Serdara bol sabır diliyorum .Çisilde bence asafa bir şans ďaha vereseli bence Asafın akıllandığını düsünüyorum bence hatasını gayet iyi anladı.
[…] Cesur 50. Bölüm […]
ah hep bu gurur.