Bölüm erken bitti bende hemen atmak istedim arkadaşlar. Umarım seversiniz. Keyifli okumalar!
***
Genç adam yatmak için odalarına çekildiklerinde karısına dönerek gülümsemişti. Ertesi gün hafta sonu tatiline giriyorlardı. Özellikle bu iki günü karısıyla geçirmek isteyen Cesur üzerini değiştirip yatağa girmek üzere olan karısına iç çekerek bakmıştı.
“Ne dersin hafta sonu bir kaçamak yapalım mı?” Aylin örtünün altına girerken kocasına kısa bir bakış atmıştı.
“Nereye gideceğiz?”
“Aslında bir yere gitmektense diğer evde vakit geçirebiliriz.” Aylin Cesur’un ışığı kapatarak yanına gelmesini gülümseyerek izlemişti.
“Evdekilere ayıp olmayacak mı? Belki Ayşem de seninle vakit geçirmek ister.” Cesur omzunu silkeleyerek cevap vermişti.
“Ayşem anlayış gösterecektir babasına. Hem eminim hafta sonu farklı uğraşı olacaktır.” Aylin başını iki yana sallayarak gülmüştü.
“Serdar’a hiçbir şey yapmadın. Ben ona vurursun diye bekliyordum.”
“Kardeşine vurmamı mı isterdin?” Aylin adamın sorusuyla hızla başını iki yana sallamıştı. Kardeşinin canının yanmasını asla istemezdi. Ayağına taş değse genç kadının içi acırken bir de kocasının ona vurması kadını mahvederdi.
“Asla!”
“Gel buraya,” diyerek genç kadını göğsüne yatırmıştı. Sözlerine “Aşk engellenecek bir duygu değildir Aylin. Kızım kimi severse her zaman arkasında olacağıma dair kendime söz verdim. Üstelik Serdar iyi biri… Nede olsa onu sen büyüttün. Ama burada benim düşüncelerimden çok kızımın ne karar vereceğidir. Kabul ederse yanında olurum, gözüm hep üzerinde olur ama istemezse kimse ona zorla bir şey yaptıramaz. Buna izin vermem.” Aylin adamın inişli çıkışlı ses tonu karşısında derin bir nefes alarak başını iyice adamın göğsüne yaslamıştı.
“Sen harika bir babasın,” derken sesi uykulu çıkmıştı.
“Ne dersin sabah erkenden kaçalım mı evden?” Aylin homurdanarak başını sallarken en rahat pozisyonu bulmuş gibi uykuya dalmıştı. Cesur karısının uyuduğunu anladığında yüzüne oluşan gülümsemeyle saçlarını okşamaya başlamıştı. Alnına dudaklarını bastırırken hiç olmadığı kadar huzurlu ve mutluydu.
“Tatlı rüyalar karıcım,” diyerek kendisi de gözlerini kapatmıştı.
Sabah gözlerini ilk açan Aylin olmuştu. kocasının kollarının arasından güçlükle sıyrılan genç kadın banyoya geçip içlerini hallettikten sonra hemen odaya dönmüştü. giyinme bölüme geçmeden önce yatağa yaklaşarak genç adamın saçlarıyla oynamaya başladı.
“Cesur, hayatım hadi uyan. Sabah erkenden kaçacaktık hani?” dediğinde genç adamın gözleri hafif aralanmıştı.
“Saat kaç güzelim?”
“Yediye geliyor, hadi kalk kahvaltıyı dışarıda yapalım.” Cesur yanından ayrılmak üzere olan karısının kolunu tutarak kendine çekip öpmüştü.
“Sabah öpücüğümü almadan nereye karıcım,” dediğinde Aylin gülümseyerek aynı şekilde adam karşılık verdi. Genç kadın giyinme odasına geçerken Cesur da banyoya geçmişti. Kısa bir duşun ardından giyinme odasına geçtiğinde boy aynasının karşısında üzerini düzelten karısına arkadan sarılmıştı. Genç kadın beyaz pantolon üzerine giydiği kırmızı boğazlı kazağıyla oldukça güzel olmuştu. Kulağında sallanan zincir küpelerin ucundaki inciler yanağına değerken Cesur saçlarını koklayarak “Çok güzel olmuşsun hayatım,” dediğinde Aylin heyecandan nefesini tutmuştu. Hala Cesur ile bu kadar yakın olmak onu müthiş şekilde heyecanlandırıyordu.
“Teşekkür ederim hayatım, hadi sende hazırlan.” Cesur karısının kendisine uzattığı spor kıyafetleri giyerken genç kadın odasına geçerek yatağını toplamaya başlamıştı.
“Bıraksaydın kızlar toplardı Aylin,” diyen Cesur’a omzunu silken genç kadın cevap verdi.
“Burası bizim özelimiz Cesur, başkalarının dokunmasını istemiyorum.” Cesur anlayışla Aylin’e gülümseyerek kapıya yönelmişti. Elini uzatarak genç kadını yanına çağırırken birlikte el ele odadan çıktılar. Ev oldukça sessizdi. Aylin ve Cesur merdivenden aşağıya inerken mutfaktan gelen annesinin sesiyle Cesur yönünü mutfağa çevirmişti.
“Hayırlı sabahlar Ayşem Sultan, yine erkencisin.” Yaşlı kadın oğluna dönerek gülümsemişti.
“Hayırlı sabahlar oğlum, hayırdır hazırlanmışsınız.” Aylin de kadının yanağını öperek gülümsemişti. Kadın kahvaltı hazırlıyordu ve dışarı çıkacak olmaları içini huzursuz etmişti.
“Aylin le dışarıda kahvaltı yapalım demiştik,” diyen Cesur annesine mahcup bir şekilde bakıyordu. Yaşlı kadın oğlu ve gelinine gülümseyerek başını salladı.
“İyi düşünmüşsünüz oğlum, hadi siz çıkın o zaman.”
“Ama anne o kadar şey hazırladın!” diye araya giren Aylin’den başkası değildi.
“Olsun kızım hadi siz gidin. Evlendiğinizden beri doğru düzgün vakit geçiremediniz.” Ayşem hanımın sözleri ile Cesur annesinin başını öperek gülümsemişti.
“Anne hafta sonu diğer evde kalacağız haberin olsun. Bir şey olursa beni ararsın.”
“Tamam oğlum,” diyen Ayşem Hanım ikiliyi yolcu ederken Aylin de kadını öperek evden ayrılmışlardı. Ayşem Hanım ikilinin arkasından sevgiyle bakarken merdivenlerden gelen ayak sesiyle salona doğru ilerlemişti. İki katlı ev oldukça büyüktü. Alt katta ki salon üç oda büyüklüğünde olup üst kata çıkmak için merdivenler vardı.
“Ayşem yine benden önce kalkmışsın,” diyen Servet Bey yaşlı kadının elini tutarken Ayşem Hanım genç kız gibi kızarmıştı.
“Yaş ilerledikçe uyku saati de azalıyor Servet,” dediğinde adam hayranlıkla karısına bakmıştı.
“Kim gitti?” diye soran adama kadın cevap vermişti.
“Cesur ve Aylin dışarıda kahvaltı yapacaklar. İki gün yoklar,” dediğinde Servet Bey yüzünü asmıştı.
“Desene hafta sonu eksik geçecek.” Karı koca karşılıklı otururken Ayşem Hanım iç çekmişti.
“Yapacak bir şey yok Servet, oğlumuz bizimle yaşadığı için şükretmeliyiz. Bu zamanda hangi gelin eşinin ailesiyle yaşamayı kabul eder ki?” Ayşem hanımın sözlerini yaşlı adam başını sallayarak onaylamıştı.
“Haklısın Ayşem, Aylin kızımız burada yaşamayı kabul ettiği için şanslıyız.” Kadın kocasının somurtan yüzüne gülümserken salona inen torununu görünce gönlü aydınlanmıştı.
“Hayırlı sabahlar gençler,” diyerek neşeli bir şekilde dedesi ve babaannesini öpen genç kız dedesinin yanına oturarak ona sıkıca sarılmıştı.
“Şuna bak Ayşem Hanım, torun evlattan tatlı oluyormuş gerçekten.” Ayşem Hanım ikiliye gülümseyerek bakarken Ayşem etrafına bakarak “Kimse kalkmadı mı?” diye sordu. Ayşem Hanım tedirgin bir şekilde boğazını temizlemişti.
“Babanlar çıktı kızım,” dediğinde Ayşem merakla yaşlı kadına bakmıştı.
“Bir şey mi oldu babaanne, neden o kadar erken çıktılar?”
“Kahvaltıyı dışarıda yapacaklar. Hafta sonu da diğer evde kalacaklarmış.” Kadının sesindeki tedirginliği Ayşem anlayınca gülümsemişti.
“Boş ver babaanne bırak gitsinler. Belki bana kardeş yaparlar,” dediğinde yaşlı kadın rahatlayarak gülmüştü.
“Sen kardeş mi istiyorsun?” Ayşem omzunu silkerken Servet Bey kolları arasında ki kızı daha bir sarmalamıştı.
“Elbette ister Hanım, kızımızın yanında bir yoldaş lazım. Baksana Serdar olmasaydı Aylin kim bilir nasıl yaşardı. Kardeş güç verir ona…” dediğinde Ayşem Serdar’ın adını duyunca yüzünü asmıştı. Hala akşam herkesin ortasında kendisini sevdiğini söylediğine inanamıyordu.
“Haklısın Servet Bey, Allah nasip ederse bir kardeşi olur elbet.”
“Serdar dedim de akşam olanları unuttum sanma küçük Hanım. Nedir bu evlilik mevzusu?”
“Ya dede yok öyle bir şey. Ben okulumu bitireceğim.”
“Ha okul bitmeden evlenmeyeceksin öyle mi?” yaşlı adamın canına minnetti. Torunu dizinin dibinde yaşayacaktı.
“Öyle…”
“Bence bu kadar büyük konuşma kızım, Serdar oldukça kararlı görünüyordu.”
“Bana ne onun kararlılığından. Bende kararlıyım…” Ayşem omzunu silkerken çalışan kadın masanın hazır olduğunu haber vermişti.
“Çisil kalkmadı mı kızım?” Gülizar yaşlı kadının sorusuyla başını sallamıştı.
“Çisil Hanım kahvaltı etmeyeceğini söyledi Ayşem Hanım, kendisi yorgunmuş.”
“Olur mu öyle şey canım,” diyerek Ayşem Hanım kızını kaldırmak için odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Dede torun masaya geçerken oldukça keyifliydi.
***
“Ayıp olmadı mı anneme Cesur, kadın o kadar hazırlık yapmıştı.” Genç adam karısını daha önce gittiği ve çok sevdiği bir mekana götürmüştü. Oldukça nezih olan mekan lüks değildi ancak sıcak bir havası vardı. Garson yanlarına geldiğinde Cesur serpme kahvaltı istemişti. Aylin adamın yanlarından ayrılmasıyla kocasına dönmüştü.
“Neden kafeye gitmedik buraya geldik?” Cesur uzanarak masanın üzerinde duran genç kadının elini tutmuştu.
“Oraya her zaman gidiyoruz karıcım, farklı bir mekan olsun istedim. Ayrıca anneme de ayıp falan olmadı.”
“Öyle mi dersin,” Aylin bir türlü rahat olamıyordu.
“Hadi rahatla Aylin, annem dışarı çıktığımız için mutlu bile olmuştur.” Aylin adamın sözleri ile hafif gülümserken kahvaltının gelmesiyle elini geri çekmişti. İkili hoş sohbet eşliğinde kahvaltılarını yaparken oldukça keyifliydi. Aheste bir şekilde yapılan kahvaltıdan sonra kahve keyfini de mekanın yeşillikler içinde ki bahçesinde yapmışlardı. Aylin kahvesinden bir yudum alırken damağına değen lezzetle gözlerini kapatmıştı.
“Kahve çok güzel Cesur, ne dersin baristayı kapayım mı?” Cesur gülerken başını iki yana salladı.
“Senin elamanın da iyi Aylin haksızlık etme.” Aylin kahvesini içerken Cesur genç kadını izliyordu. Sonunda mekandan ayrıldıklarında ortak kararla alış verişe çıkmışlardı. Aylin kendine birkaç parça eşya alırken Cesur’a da aldırmayı unutmamıştı. Gözüne takılan elbiseyle duraksayan Aylin Cesur’un yanına gelmesiyle sordu.
“Şu elbise Ayşem’e çok yakışırdı değil mi?” genç adam karısının sorusuyla iç çekmişti. Aylin’in kızını düşünmesi adamı mutlu ediyordu.
“Çok yakışır hayatım, alalım istersen.”
İyi olur, hediye almadık kıza.” Aylin elbisenin uygun bedenini alırken Cesur uzaktan onu izliyordu. Ücretini kesinlikle kocasına ödetmemişti. Cesur karşı çıktığındaysa “Çok istiyorsan sen kızına farklı bir şey al,” diyerek konuşmayı kesmişti. Aldıkları eşyaları arabaya bıraktıktan sonra diğer evde bir şey olmadığını hatırlayan Cesur alışveriş merkezindeki büyük markete girmişlerdi. Birlikte iki günlük ihtiyaçlarını alarak evin yolunu tuttuklarında Aylin’in telefonu çalmıştı.
“Serdar arıyor!” Cesur sessiz kalırken genç kadın telefona cevap verdi.
“Abla bu makine nasıl çalışıyordu?” Aylin duraksarken kaşları çatılmıştı.
“Hangi makine Serdar?”
“Çamaşır makinesi tabii ki abla,” Aylin kocasının koluna elini koyarak dikkatini kendi üzerine çekmişti.
“Neden bana haber vermedin Serdar, sana böyle durumlarda beni aramanı söylemiştim.”
“Abla her zaman yanımda olamazsın artık alışmam gerek.”
“Ben her zaman yanında olacağım Serdar, birazdan evde olurum.” Cesur karısının sözlerine iç çekerek gülümsemişti. Anlaşılan onların kaçamağı bu kadardı.
“Abla gerek yok sadece tarif etsen yeter.”
“Sakın makineye bir şey yapayım deme, geliyorum.” Telefonu kapatan genç kadın kocasına dönerek üzgün bir şekilde bakmıştı.
“Söz fazla uzun sürmeyecek,” dediğinde Cesur kadının ensesini tutarak kendine çekip şakağını öpmüştü.
“Sorun değil hayatım, hadi gidelim bakalım Serdar Bey evi ne hala getirdi.” Aylin gülerken kardeşinin evi dağıtmadığına emindi. Onun tek sorunu elektronik aletleri kullanmaktan geliyordu. Arabanın yönü Aylin’in eski evine dönerken Cesur üzülen karısını rahatlatmaya çalışıyordu.
***
Genç adam önündeki makineye kötü kötü bakarken ne kadar kirli çamaşırı varsa hepsini içine tıkmıştı. Bazı eşyaları kapaktan dışarıya taşmıştı. Kapağını kapatamadığı için neredeyse makineyle kavgaya tutuşacaktı. Kapı zili çalınca ablasının çok erken geldiğini düşünmüştü. Kapıyı açmak için banyodan çıktığında aynadan kendisine kısa bir bakış atıp kapıyı açmıştı. Bu ondan huy gibi bir şeydi. Kapıyı açmadan önce mutlaka vestiyerdeki aynaya bakmayı alışkanlık edinmişti.
“Hoş geldiniz,” diyen genç adam Cesur’a somurtarak bakmıştı. O olmasaydı şimdi bu durumda olmayacakmış gibi geliyordu. İlk kez ablasını kaybettiğini düşünmüştü.
“Hoş bulduk canım ne yapıyordun?”
“Makineye çamaşırları koydum,” dediğinde Aylin üzerinde ki kabanı çıkararak hemen banyoya yönelmişti.
“Serdar bu ne?” diye bağıran genç kadın iki adamın da banyoya gitmesine neden olmuştu.
“Ne oldu abla niye bağırıyorsun?”
“Çamaşırlar bu şekilde mi koyulur makineye. Beyaz renkli karıştırmışsın. Üstelik makineyi neden bu kadar doldurdun?”
“Ne bileyim abla hepsi bir anda yıkansın dedim.” Serdar omzunu silkerken Cesur ona gülmemek için kendisini tutuyordu. Yıllardır yalnız yaşadığı için bu durumlar ona oyuncak gibi geliyordu. Tabi başta o da zorlanmıştı ama sonradan alışınca kolay gelmeye başlamıştı. Aylin makineyi boşaltırken Serdar dikkatle ona bakıyordu.
“Neden çıkardın onları abla?” Aylin ters bir şekilde kardeşine bakarak konuşmuştu.
“Beni dikkatli izle Serdar, bir kez anlatacağım ve anlayacaksın.” Serdar gözünü devirirken Cesur iki kardeşinin iletişimine gülmemek için kendisini sıkıyordu. Aylin küçük çocuğa anlatır gibi anlatıyordu. “Beyazlarla renklileri ayıracaksın, böyle…” diyerek makinenin kapağını kapatıp deterjan kısmını açarak Serdar’a beyazlar için olan deterjanı alarak nereye dökeceğini göstermişti. Serdar dikkatle ablasını izlerken Cesur onun elindeki not defterini görünce daha fazla dayanamayarak kahkaha atmıştı.
“Ne gülüyorsun enişte?” diye çıkışan Serdar ablasının kızmasıyla ona dönmüştü.
“Ayarları üzerine not alacağım, hangi eşyayı hangi ayarda yıkaman gerektiğini yazıp makinenin üzerine yapıştırırım. Bir süre sonra zaten alışırsın.”
“Tamam ablacım,” diyerek Aylin’in yanaklarını öpen genç adam Cesur’un homurdanmasına neden olmuştu. Birlikte mutfağa geçtiklerinde Cesur hemen etrafa göz atmıştı. Mutfak oldukça düzenliydi. Tezgah üzerine bulaşık yoktu.
“Makine dolu mu Serdar?” Aylin bulaşık makinesinin kapağını açınca içindekilerin yıkanmış olduğunu görünce kardeşine dönmüştü.
“Merak etme abla onları çıkaracaktım sadece sıcaklığın geçmesini bekliyordum,” dedi. Aylin başını sallarken evin her bir odasını gezerek kontrol etmişti. Ev oldukça temizdi. Şüpheyle genç adama bakarak “Eve temizlikçi mi geldi?” dedi. Serdar omuz silkerek cevap vermişti.
“Haftada iki gün evi temizlemesi için biriyle anlaştım. Süpürüp silecek işte etrafı.”
“Sana benim yapacağımı söyledim neden böyle davranıyorsun?” Aylin alınmış gibi kardeşine bakmıştı.
“Hadi ama abla, bu kadar basit bir şey için surat asamazsın. Ayrıca artık senin ilgilenmen gereken bir ailen var. Birde beni düşünme. Kıyafetlerim bitmeseydi inan seni aramazdım bile.” Cesur mutfak masasına geçip sessizce iki kardeşi dinliyordu. Geldiğinden beri ağzını açmamıştı. Serdar çaycıya su koyarak Cesur’a dönmüştü.
“Acil işiniz yoksa bir çay içer miyiz abi?” dedi. Cesur karısının evde daha yapması gereken işler olduğunu düşünerek başını sallamıştı.
“Olur, içeriz.” Serdar hemen çayı demlerken Cesur salona geçerek oturmuştu. Etrafı dikkatle incelemeye başlayan genç adam köşede duran kitaplığa kısa bir göz attı. Onların kime ait olduğunu anlamamasına olanak yoktu. Raflardaki kitaplar eksilmiş olsa da epey kitap vardı. Anlaşılan Aylin tüm kitaplarını kafeye getirmeye kıyamamıştı. Yerinden kalkarak kitaplığa doğru ilerledi. İlk gözüne çarpan kitabı eline aldığında yanına gelen karısıyla ona dönmüştü.
“Bu kitabı ilk beraber okumuştuk.” Aylin gülümseyerek başını salladı.
“Evet, sen Javert’in aptal olduğunu söylemiştin. Ömrü boyunca Valjean’ın peşinde dolanıp durdu diye,” dediğinde Aylin kıkırdamıştı. Cesur kadının sözlerine gülerek karşılık verdi.
“Hala aynı fikirdeyim, boş yere ömrünü tüketti. Adamı bir rahat bırakmadı.” Serdar kapıdan ikilinin sohbetini dinlerken elindeki kitabın hangisi olduğunu görmeye çalışmıştı.
“Sefiller,” genç adam sonunda okuyabildiği isimle derin bir iç çekmişti. O kitabı üç kez okumuştu ve her okuduğunda kitap ona farklı şeyler katmıştı. Fedakarlığın, çaresizliğin insana neler yaptıracağının yanı sıra inanmanın sizleri nerelere kadar getireceğinin bir kanıtı gibiydi. Özellikle kendinden olmayan birine tüm hayatını adayabilecek kocaman yüreğe sahip olmanın neler hissettirebileceği düşüncesi onu çıkmaza sokmuştu. İçinden çıkamayacağı düşüncelere dalmak üzereyken içeriden gelen sesle yeniden mutfağa yöneldi genç adam.
“Hadi ne yapacaksan yap da evimize gidelim.” Cesur karısını belinden tutarak kendine yaslamıştı.
“Cesur Serdar gelecek şimdi,” diyen genç kadın kapıya bakmıştı.
“Teselli öpücüğü alayım bırakacağım…” Aylin göz devirerek hızla genç adamın yanağını öpmüştü. Yanından ayrılırken serdar elinde çaylarla salona girdi.
“Hadi abla çay iç ondan sonra ne kontrole edeceksen edersin,” dedi genç adam. Aylin kardeşinin getirdiği tepsiyi alarak orta sehpanın üzerine bırakmıştı. Cesur karısının yanına otururken Serdar tekli koltuğa geçerek ablasıyla Cesur’u izlemeye başlamıştı. İkili Serdar’ı unutmuş gibi birbirine dalmıştı. Cesur her fırsatta karısının saçıyla oynuyor, onu gülümsetecek sözler söylüyordu. Serdar bu manzarayı sessizce izlerken ablası için mutlu olmuştu. Onun küçük annesi artık mutluydu.
“Çaylarınız soğudu abla,” diyerek varlığını belli eden genç adam Aylin’in utanmasına sebep olmuştu. Aylin soğuyan çayını hızla içerek salondan çıkarken Serdar bacak bacak üzerine atarak Cesur’a dönmüştü.
“Ablam mutlu görünüyor…”
“Öyle mi? Bende mutluyum,” dediğinde Serdar çayından bir yudum almıştı.
“Yıllardır onu bu kadar huzurlu görmemiştim, sizin adınıza sevindim.” Cesur dikkatle genç adama bakarken Serdar onun neden kendisini inceler gibi baktığını merak etmişti.
“Neden bana öyle bakıyorsun?”
“Merak ediyorum, dün akşam olanlardan sonra karşımda çok rahat davranmıyor musun?” dediğinde Serdar umursamaz bir şekilde adama cevap vermişti.
“Neden rahat olmayayım. Ben söylediklerimde ciddiydim ve her zaman arkasındayım.” Cesur tek kaşını kaldırıp tıpkı Serdar gibi geriye yaslanarak bacak bacak üzerine atmıştı.
“Kendine çok güveniyorsun.”
“Güvenmeseydim buralara kadar gelemezdim.”
“Ayşem seni istemeyebilir biliyorsun?” Serdar adamın sözlerine üzülse de belli etmemeye çalışmıştı. Ayşem’in kendisinden uzak durması düşüncesi genç adamın canını yakıyordu.
“O da beni ilgilendirir. Ben elimden geleni yapacağım kalbini kazanmak için. Başaramazsam zorlamanın ailemi yoktur.”
“Çabuk vazgeçeceksin yani öyle mi?” Serdar elindeki bardağı masanın üzerine bırakarak kısa bir süre sessiz kalmıştı.
“İkna etmeye çalışacağım, vazgeçeceğimi söylemedim. Kaldı ki ikna edemezsem, beni sevmezse zorla güzellik olmaz. Bazen sevdiğinin mutluluğu ile mutlu olursun. Onu ben mutlu edemiyorsam kiminle mutlu olursa onun için sevinirim.” Cesur genç adamın içten sözlerinden etkilenmişti. Oldukça ciddi görünen Serdar’a içten içe başarılı olması için dua etmişti. Nitekim kızını onun gibi birine emanet etmek Cesur için çok önemliydi. Serdar çalışkandı, işinde iyiydi ve en önemlisi güvenilirdi. Ayşem’in kimliğini öğrenenlerin kızına yaklaşma amaçlarının farklı olmasından korkuyordu. Nitekim genç kız yaşıtları arasında oldukça variyeti olan bir aileye sahipti. Üstelik kendi mirasının yanı sıra babasının şimdiden iki torununun geleceğini garantiye almak için yatırım yaptığına emindi.
“Yine de fazla umutlanma Serdar, sonradan üzülmeni istemem.” Aylin’in salona girmesiyle konuşma sona ermişti. Salonda ki sessizlik Aylin’in dikkatini çekerken “Bir şey mi kaçırdım?” dedi.
“Yok hayatım senin işin bitti mi?”
“Makine bitirdi, diğer çamaşırları koyalım hadi Serdar,” dedi. Genç adam yerinden kalkarak banyoya giderken Aylin de peşinden gitmişti. Yarım saate eşyaları nasıl asacağını göstererek makinenin üzerine aldığı notları vererek kapıya yönelmişti. Karı koca evlerine gitmek için yola çıkarken Serdar salona girerek bardakları toplamaya başlamıştı. Oldukça düşünceliydi. Gün boy evde kalmayı planlayan genç adamın hiçbir işi yoktu. Akşam derbi maçı vardı ve Asaf’ı eve çağırmayı planlıyordu.
****
Genç kız tüm gün dedesi ve babaannesiyle vakit geçirmişti. Dedesi ile kitap okumuş, okuyacağı okul hakkında sohbet etmişti. Babaannesi ile sohbet etmiş, bahçede çiçek ekmiş ve örgü örmeye çalışmıştı. Cumartesi Ayşem için tahmin edemeyeceği kadar keyifli geçiyordu.
“Yarın ne yapalım dede?” Ayşem Hanım kızın sorusu ile hemen araya girmişti.
“Yarın vakıf toplantısı var Ayşem benimle gelmek ister misin? Sonra da kimsesiz çocukları ziyarete gideceğiz.” Ayşem babaannesine bakarak keyifle cevap vermişti.
“Olur, sevinirim.”
“O zaman Çisil halan da bize katılır. Hep birlikte yavrucakları ziyaret ederiz. Hem Çisil birkaç çocuğa rehberlik yapıyordu.” Ayşem anlayışla başını sallarken Servet Bey homurdanmıştı.
“Torunumu niye götürüyorsun? Ben ne olacağım?”
“Aşk olsun Servet Bey, ikindiye doğru geliriz. Sizinle de akşam yemeği yeriz. Sanki siz arkadaşlarınızla kahvehanede buluşmayacaksınız.”
“Kahvehane mi?” Ayşem bu kez gerçekten şaşırmıştı. “Sen kahvehaneye mi gidiyorsun dede?”
“Niye şaşırdım Ayşem, ayda iki kez arkadaşlarla toplanıp tavla oynarız.” Dedesinin sözlerine gülümseyen genç kız yaşlı kadının yanından kalkarak adamın yanına geçmişti.
“Bende sana katılabilir miyim?” adam gözlerini büyüterek kıza bakmıştı.
“Olmaz, o kadar adamın içinde ne işin olur kızım?”
“Ama dede merak ediyorum arkadaşlarını.”
“Merak edilecek bir şey yok kızım. Belki bize geldiklerinde tanışırsın onlarla.” Ayşem Hanım küskün bir şekilde toruna bakmıştı.
“Hani benimle gelecektin canım.”
“Geleceğim babaanne, dedemler ayda iki kez toplanıyoruz dedi. Diğer toplanmalarına bende katılmak isterim. Dedem tavla nasıl oynuyor görmek isterim.”
“Çok merak ediyorsan seninle oynarız görürsün.” Servet Bey gülümseyerek kızın saçlarını okşamıştı.
“Hadi kalkın bahçede kahve içelim. Ayşem bebeği de al kızım güneş görsün bedeni. Eve durmaktan vitaminsiz kaldı çocuk.”
“Tamam babaanne,” diyen Ayşem salondan mutfağa yönelirken çalışanlardan üç kahve istemiş, Gülizar’ın yanında pusetinde elindeki oyuncağıyla oynayan bebeği de annesine seslenerek almıştı.
“Ayşem Hanım size zahmet olmasın.”
“Ne zahmeti Gülizar abla, biz otururken yanımızda hava alacak bebek. Hem güneş ona iyi gelecek. Kemiklerini güçlendirir.” Kadın mahcup olsa da bir şey dememişti. Evdeki tüm çalışanlar bebeğin bakımı için genç kadına yardım ediyordu. Kendini şanslı hisseden genç kadın teşekkür ederken Ayşem bebeği severek oradan ayrılıp bahçeye çıkmıştı. Bu gün hava oldukça güneşliydi. Bebeği şemsiyenin altına pusetiyle sandalyeye yerleştirirken diğer sandalyeyi de önüne çekerek düşmemesi için önlem almıştı. Servet Bey ve Ayşem Hanım torununun yanına geldiğinde genç kız bebekle oynuyordu.
“Maşallah, Servet Bey şunun tatlılığına bakar mısın?” Servet Bey bebeği pusetinden çıkararak kucağına alırken küçük kız yaşlı adama salya saçarak gülümsüyordu.
“Öyle Hanım, ne zamandır bebek sevmemiştik.”
“Ah Cihangir’im de burada olsaydı ne güzel birlikte büyürlerdi.” Servet Bey başını sallarken Gülizar onlara kahvelerini getirmişti. Genç kadın seriş yaparken Ayşem onun için üzülüyordu. Gülizar’ın üniversite mezunu olduğunu biliyordu. Bebeği olduğu için şimdilik ev işlerinde yardımcı olarak onu büyütmeye çalışıyordu.
“Dedecim biliyor musun Gülizar abla aslında halkla ilişkiler mezunu,” dediğinde genç kadın yutkunarak adama bakmıştı.
“Öyle mi? neden kendi işini yapmayı denemiyorsun?” Gülizar mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırmıştı.
“Zeliha’yı bırakacak kimsem yok Servet Bey. Kreşe gidebilecek yaşa gelene kadar bu şekilde çalışacağım.”
“Yine de senin için kötü bir durum kızım. İstersen sana yardımcı olabilirim. Tanıdım yerler var. Bebek için yuva da var şirketlerde.”
“Ben şimdilik burada çalışmaktan memnunum Servet Bey. İkimiz de burada güvendeyiz.” Ayşem kadının tedirginliğini anlayabiliyordu. Onların yanında kira derdi yoktu. Ya da fatura derdi. Aldığı tüm maaşı biriktirebilecek bir işte çalışıyordu. Kendi işini yapsaydı belki daha fazla kazanacaktı ama bebeği için güvenli bir ortam olmayacaktı. En azından Zeliha biraz büyüyene kadar bu ailenin yanında kalmak istiyordu.
“Neyse Gülizar abla nasıl istiyorsa öyle olsun. Ama istediği zaman ona mesleğini yapması için yardımcı oluruz.”
“Elbette kızım, her zaman.” Servet Bey genç kadına babacan bir şekilde gülümsemişti. Bebek kusunca genç kadın endişeyle hemen adamın kucağından bebeği aldı.
“Özür dilerim efendim, üzeriniz battı.” Gülizar’ın endişeli hali adamı güldürmüştü.
“Bunda özür dileyecek ne var kızım, bebek bu kusar elbet.”
“Ben…” genç kadın ne cevap vereceğini bilemediği için susmuştu. Allah’a şükrediyordu bu aileyi karşısına çıkardığı için. Derin bir nefes alarak “Ben size ıslak bez getireyim Servet Bey,” diyen kadın adamın onu durdurmasıyla yerinden kalmıştı.
“Yok kızım zaten üzerimi değiştirecektim. Bana da bahane oldu.” Yaşlı adam eve doğru ilerlerken genç kadın mahcupça Ayşem hanıma bakmıştı.
“Kusura bakmayın Ayşem Hanım…”
“O nasıl söz Gülizar, ve Zeliha’yı da git kızlara yardımcı ol. Akşama misafir gelecek.” Genç kadın bebeğine kısa bir bakış atarken yaşlı kadın Zeliha’yı ondan almıştı.
“Üzerini temizleseydim…”
“Sen git biz hallederiz. Üç çocuk büyüttüm ben…” diyen kadın hepsini güldürmüştü. Ayşem pusetteki mendili alarak babaannesine uzatmıştı. Yaşlı kadın bebeğin üzerini silerken bir yandan da onu seviyordu.
“Akşama kim gelecek babaanne?”
“Sürpriz olsun, söylemem.” Ayşem huzursuz bir şekilde kadına bakmıştı. Kim bilir kim gelecekti.
****
Sizce kim misafirliğe gelecek. Aylin ve Cesur baş başa biraz zaman geçirecek. Serdar kararlı, Ayşem’i kazanmak için. Sizce başarılı olur mu? Sonraki bölümde görüşmek üzere… En güzele emanetsiniz.
50. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>> 52. BÖLÜM
[…] 49. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>> 51. BÖLÜM […]
Misafir kim acaba ? Asaf mi ki . Serdar ikna edecek ama nasıl bilemiyorum:-/ Aylin ve Cesur harika yaa bir de bebekleri olsa çok tatlis olacaklar ❤️
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık
Emeğine sağlık yazarcığım güzel bir bölümdü
Serdar olabilir güzel di bayıldım emeğine sağlık
Bence Serdar gelecek olan misafir ve Ayşemi ikna etmek için birz uğraşacak olsada sonunda ikna edicek diye düşünüyorum Serdarfan başkasını Ayşem ićin düşünemiyorum ben güzel bir bölümdü emeğinize sağlık
kim gelecek acaba asaflar mı?
[…] 51. BÖLÜM > […]