Merhaba arkadaşlar. Bir haftalık aradan sonra yeniden birlikteyiz. Aranızda aof sınavlarına giren var mı bilmiyorum ama benim vizeler fena geçmedi. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar…
****
Genç kız yutkunarak gözlerini kaçırırken etrafına bakınmaya başlamıştı. Serdar’ın kendisine olan bakışlarından hoşlanmamıştı. Gülsüm’ün sözlerinin ceremesini anlaşılan Ayşem çekecekti.
“Benim hastam vardı, size afiyet olsun.” Serdar masadan hızla kalkıp giderken Ayşem arkasından üzgün bir şekilde bakmıştı. Gözleri karşısında oturan kadınla çakışırken utanarak bakışlarını kaçırdı.
“Endişelenme atlatacaktır.” Aylin’in sözleri ile Ayşem daha da utanmıştı. Gülsüm havayı dağıtmak için neşeyle şakımıştı.
“Yalnız baban durdur durdu turnayı gözünden vurdu Ayşem, Aylin abla çok güzelmiş.” Aylin kızın sözlerine gülerken Ayşem kuzenine ters bir bakış atmıştı.
“Artık sussan mı Gülsüm, konuştukça batıyorsun.”
“Ne yalan mı? Şu gözlerin güzelliğine bak.” Gülsüm karşısında Aylin yokmuş gibi kadının güzelliğine dem vururken Ayşem delirmek üzereydi.
“Gülsüm!”
“Aman be sustuk.” Gülsüm geri yaslanırken Aylin gülümseyerek iki kızı izlemişti.
“İltifatın için teşekkür ederim. Çok daha kalacak mısınız?” Aylin’in sorusuyla Gülsüm’ün yüzü asılmıştı.
“Maalesef, birkaç güne döneriz.” Aylin bakışlarını Ayşem’e çevirirken genç kızın da üzüldüğünü anlamıştı. Başını iki yana sallarken kendilerine doğru gelen Cesur’u görünce duraksamıştı. Ameliyat çok çabuk bitmiş olmalıydı. Kolunda ki saate baktığında iki saattir burada oturduklarını görünce şaşırmıştı.
“Kızlar,” diyerek yanlarına gelen genç adam önce kızının saçını öpmüş sonrada Aylin’in başını öperek yanına oturmuştu.
“Nasıl geçti ameliyat?”
“Çok şükür hastanın durumu stabil.” Gülsüm hayranlıkla karşısında ki çifte bakarken Cesur kızın bakışını görünce göz kırparak “Gülsüm, hayırdır?” dedi.
“Ya Cesur enişte hala doktor olduğuna inanamıyorum. Önlük çok yakışmış, ayrı bir karizma olmuşsun.” Gülsüm’ün sözlerine masadakiler gülerken genç kız iç çekerek geriye yaslanmıştı.
“Teşekkür ederim canım. Sizinkilerden haber var mı?”
“Daha aramadılar, herhalde yarın kızı istemeye gideriz.” Somurtan genç kız etrafına iç çekerek bakarken Cesur kız için üzülmüştü.
“Ne dersin burada çalışmak ister misin?” Ayşem ve Gülsüm gözleri büyüyerek genç adama bakarken Aylin onların şaşkın haline gülümseyerek bakmıştı.
“Nasıl olacak ki o?” kızın heyecanla sormasıyla Cesur kolunu Aylin’in omzuna atarak kadını kendine çekmişti.
“Sen ister misin onu söyle?” Ayşem ve Gülsüm bir birine bakarken iki kızın da gözleri umutla parlamıştı. Genç kızın aklına babası gelince yüzü asılırken derin bir nefes vererek geriye doğru yaslanmıştı.
“İstesem ne olacak, babam asla izin vermez. Babam verse dedem vermez.”
“Sen orasını düşünme. Hastanede güvenilir elamana ihtiyaç var. Bildiğim kadarıyla sende muhasebe mezunusun. Ayşem derslerinde başarılı olduğunu söylemişti.”
“Başarı mı? Sınıf birincisi olarak bitirdi okulu.” Ayşem hevesle konuşurken Gülsüm umursamaz bir şekilde omzunu silkmişti.
“Sayılarla aram hep iyi olmuştur.”
“Tamam işte, sen iste ben babanı ikna ederim.” Gülsüm adamın sözleriyle hızla yerinden kalkmıştı. Çocuk gibi ellerini çırparken karı koca onun bu haline gülmüştü.
“Ay çok mutlu olurum Cesur enişte, kasabada yapacak bir şey yok. Çok sıkılıyorum. Hem babam da çalışmama izin vermiyor.” Cesur başını sallarken hafif gülümsemişti.
“Bana enişte demekten vazgeç artık Gülsüm, abi de, amca de ama enişte deme. O hitaptan nefret ettim.” Cesur’un buruk gülümsemesiyle Ayşem babasına bakmıştı. Gülsüm başını sallarken adama cevap vermişti.
“O zaman abi diyeyim, sana da abla mı diyeceğim. Yoksa yenge mi diyeyim.”
“Abla kafi Gülsüm,” Aylin kocasına dönerek “İşin bitti mi?” diye sordu.
“Bir süre daha burada işim var, siz isterseniz eve geçin.”
“Ben de kafeye geçeyim, iki gündür boş kaldı,” diyen Aylin yerinden kalkarken Ayşem de Gülsüm’e bakarak “Ne dersin, Aylin ablanın kafesinde bir kahve içelim mi?” dedi.
“Olur eve gitmek için erken zaten.”
“Babaannemlere de haber verelim.” Cesur karısı ve kızını öperken Gülsüm’ün de saçlarını karıştırmıştı.
“Hadi siz çıkın bende işimi halledip babanla konuşayım.” Gülsüm endişeyle adama bakarak başını sallamakla yetinmişti. Çıkış kapısına doğru ilerlediklerinde üzerini değiştirmiş hastaneden ayrılan Deniz’i gördüklerinde Ayşem genç adama seslenmişti.
“Nereye gidiyorsun?”
“Çok yoruldum, önce eve geçeceğim sonrada yemek için dışarı çıkarım.” Deniz ailesinden ayrı yaşadığı için yemeklerini genelde dışarıdan yiyordu.
“Biz Aylin ablanın mekana gideceğiz bize katılsana.” Deniz bir süre iki genç kıza baktıktan sonra Aylin’e dönmüştü. Genç kadın sessizce onların konuşmasını dinliyordu.
“Aslında iyi olur, bir daha eve git gel yapmamış olurum.”
“Kendine göre bir yer buldun mu?” Ayşem’in sorusuyla genç adam sıkıntılı bir nefes vermişti.
“Yok ya nerde… Bekara adama kolay ev vermiyorlar maalesef.” Ayşem genç adama üzülürken Aylin araya girmişti.
“Şuanda nerede kalıyorsun? Ailen Ankara’da değil mi?”
“Öyle de mesleğimden dolayı biraz takıştık. Birkaç arkadaşın yanında kalıyorum ama pek rahat değil.”
“İstersen bizimkilere sorarım elbet bir yer bulunur sana.” Aylin’in söze karışmasıyla Ayşem de onu onaylamıştı.
“Hastanenin personel için kalacak yerleri yok mu?” Ayşem’in sorusuyla Aylin’in gözleri parlamıştı.
“Olmaz olur mu? Neden hiç aklımıza gelmedi ki? Hastanenin arkasında ki küçük binada personel için özel odalar var. İstersen ev bulana kadar orada kalabilirsin. Ofis daire gibi, küçük ama rahattır. Bir ara bende kalmıştım.” Aylin’in yüzü asılmıştı. Ailesinin evinden ayrılmak zorunda kaldıklarında Serdar ile kalacak yerleri yoktu. O zaman Servet babası hastanenin arkasında ki odalardan birine istediği kadar kalabileceğini söylemişti. Oda küçük ama işlevseldi. İkili ocak, küçük mutfağı bile vardı.
“Ben yarın bir bakayım Aylin abla, inşallah boş yer vardır.”
“Merak etme, genelde zor durumda olanlara orası veriliyor.” Hep birlikte Aylin’in arabasına binerek yakın olan kafe restorana doğru yola çıkmışlardı. Araba durduğunda ise aç olan Deniz restoran bölümüne geçerken Ayşem ve Gülsüm de ona eşlik etmişti. Aylin kafe bölümüne geçerken garsonlardan birine yan tarafı göstererek gençlerin masası ile ilgilenmesini istemişti.
“Ee anlatın bakalım nasıl geçti gününüz?” Deniz oturmasıyla kızlara sormuştu.
“Güzeldi, keyifli geçti. Çok yer gezemedik ama…” Gülsüm genç adamı cevaplarken Ayşem ile birlikte Deniz’i karşılarına alarak oturmuşlardı.
“Senin ameliyat nasıl geçti?”
“Çok heyecanlıydı Ayşem, Serdar hoca çok yetenekli.” Ayşem gülümseyerek başını sallarken Gülsüm genç kıza dirseğini vurarak “Seninki başarılı bir doktor anlaşılan,” dedi. Deniz şaşkınlıkla genç kıza bakarken Ayşem yutkunarak boğazını temizlemişti.
“Senin ki mi?”
“Gülsüm saçmalıyor.” Deniz gözlerini kısarak arkadaşına baktı.
“Ayşem, neler oluyor?” Gülsüm gülümseyerek karşısında ki adama bakmıştı.
“Ay bu bilmiyor mu? Sizin Serdar doktor bizimkinin güzelliğine vurulmuş.” Gülsüm’ün gülerek konuşmasıyla Ayşem derin nefes alarak kuzenine dönmüştü.
“Gülsüm bu gün kaçıncı patavatsızlığın acaba?” Ayşem’in kızmasıyla genç kız omzunu silkmişti.
“Ne siz yakın arkadaşsınız, ondan sakladığını söyleme.”
“Öyle bir şey yok sende biliyorsun. Ortada olmayan bir şeyi neden sürekli dile getiriyorsun ki?”
“Ay istemem yan cebime koy havalarına girme Ayşem, adam sana bas bayağı yanık. Ayrıca sende boş değilsin bunu ikimizde biliyoruz.” Deniz ağzı açık bir şekilde ikilinin konuşmasını dinlerken ne söyleyeceğini bilememişti. Ayşem utanarak yüzünü kapatırken Deniz tiz bir kahkaha atmıştı.
“Siz ciddi misiniz? Gerçi Serdar hocada vardı bir haller ama bu kadar ciddi olabileceğinizi düşünmemiştim.”
“Ortada bir şey yok Deniz, Gülsüm’ün abartması. Sende buna çanak tutuyorsun.”
“Ben diyeyim, bu adam beklemez birkaç aya seni bağlar,” diyen Gülsüm ile Deniz gülerken Ayşem kızarak ikiliye bakmıştı.
“Ne gülüyorsun Deniz, ayrıca neyi bağlıyor anlamadım.” Ayşem başını başka tarafa çevirirken Gülsüm ve Deniz gülerek kıza bakıyordu. İkili şimdiden Ayşem’le çok uğraşacak gibiydi.
***
Genç kadın çantasını alarak arabasından inerken oldukça yorgundu. Arabasının kapılarını kapatarak önünde ki binaya kısa bir göz attı. Bu gün son randevusu Emir’in ablasıyla olacaktı. Genç kadının neden evden çıkmadığını anlayamamıştı. Emir de bir şey söylememişti. Kendisine verilen evin ziline basarken oldukça gergindi. Daha önce evde hasta seansı yapmamıştı. Neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Genç kadın açılan dış kapıdan içeriye girerken birinin arkasından geldiğini hissedince arkasını dönmüş ve karşılaştığı kişiyle şaşırmıştı.
“Senin burada ne işin var?” Çisil şaşkındı, ama bir o kadar da rahatlamıştı. Kendini güvende hissediyordu. Ama adamın çatık kaşla kendisine bakıyor oluşu onun gardını indirmesine izin vermiyordu.
“Asıl senin burada ne işin var?” Asaf genç kadının acele bir şekilde hastaneden çıktığını görünce merakına yenilerek onu takip etmişti. Çisil’e bir türlü yaklaşamıyordu. Sevdiği kadın abisinin düğününden sonra aralarında ki mesafeyi daha da açmıştı. Genç kadına olan hasreti canını yakıyordu. Arabasını daha önce görmediği bir apartmanın önüne park ettiğini görünce kendisi de uzak ama Çisil’i gören bir alana arabasını park etmişti. Uzaktan bile Çisil’in tedirgin olduğu davranışlarından anlaşılabiliyordu. Arabasından inerek hızlı adımlarla kızın arkasından kapanmadan apartmanın içine girmişti.
“Ben hastamı görmeye geldim.”
“Ne zamandan beri evlere hasta tedavi ediyorsun?”
“Bunun için sana hesap verecek değilim Asaf,” diyen genç kadın asansörü çağırarak dairenin olduğu dördüncü katın düğmesine basmıştı. Asaf’ta sessizce Çisil’in ardından asansöre binerken genç kadın kaşlarını çatarak ona baktı.
“Sen nereye?”
“Seni yalnız bırakacağımı düşünmedin galiba?”
“Hangi sıfatla?” Çisil kaşlarını çatarak genç adama bakıyordu. Asaf ona yaklaşmaya çalıştıkça kararından geri dönme noktasına geliyordu. Ama biliyordu ki Asaf ve o ilerde çok fazla sorun yaşarlardı. Genç adam gelen soruyla kadına iyice yaklaşarak genç kadının yutkunmasına neden olmuştu. Mavi gözlerin derinliğine dalan adam derin bir iç çekerek başını kızın saçlarına gömüştü.
“Çok özledim Çisil, yetmez mi bu kadar ayrılık.” Çisil adamın davranışıyla ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Asansörden gelen kapı açılma sesiyle hızla Asaf’ı iterek asansörden aşağıya inmişti. Kalbi deli gibi atıyordu. Önüne gelen üç kapıdan verilen daire numarasına bakarak kapının zilini çalmıştı. Kapı açılırken Asaf üzgün bir şekilde Çisil’in arından gitmişti.
“Çisil hocam hoş geldiniz.” Emir kapıyı açıp genç kadını içeri davet ederken Asaf’ı fark eden Emir şaşırarak adama bakmıştı.
“Asaf hocam, siz de mi geldiniz?”
“Sakıncası yoksa tabi…” Asaf’ın ses tonu o kadar katıydı ki ‘sıkıysa sakıncası var de’ gibi bakıyordu. Emir yutkunurken başını iki yana sallayarak Asaf’ı da eve davet etmişti. İkili gösterilen salona geçerken odalardan birinden çıkan orta yaşlı kadın ikiliyi görünce üzgün bir şekilde “Hoş geldiniz,” dedi. Kadının elinde yemek tepsisindeki yemekler olduğu gibi duruyordu.
“Hoş bulduk efendim,” diye karşılık veren Çisil, Emir’in üzgün bir şekilde kadına “Yine yemedi mi?” diye sormasıyla Çisil’in dikkati üzgün kadına dönmüştü.
“Korkuyorum Emir, ablan neden bu halde anlamıyorum. O neşeli kadın gitti yerine ölü bir ruh geldi.” Asaf ve Çisil bir birine kısa bir bakış atarken Emir Çisil’i göstererek konuşmuştu.
“Anne bak bu hastaneden Çisil hoca, ablamın tedavisini üstlenecek. İnşallah en kısa sürede ablam da eski halline dönecek.”,
“İnşallah evladım inşallah.” Kadın minnetle Çisil’e bakarken Çisil ayaklanarak “Ablanla görüşelim mi artık?” dedi. Emir önde Çisil arkada salondan çıkarlarken Asaf etrafına kısa bir bakış atmıştı.
Çisil genç adamın ardından odaya girerken yatağın üstünde dizlerini kendine çekmiş bir şekilde oturan genç kızı görünce içi burulmuştu. Yüzü solgundu ve oldukça zayıf düşmüştü. Sürekli yerinde sallanıyordu.
“Abla bak sana kimi getirdim?” kadın kardeşinin sesini duyunca ona kısa bir bakış atıp ellerini başına koyarak daha hızlı sallanmaya başlamıştı.
“Emir sen bizi yalnız bırakır mısın?” Emir buruk bir şekilde odadan çıkarken Çisil etrafına bakınarak genç kız hakkında biraz bilgi edinmeye çalışmıştı. Odada tek kişilik olamayacak büyüklükte orta boy bir yatak vardı. Camın altında üzeri kağıtlarla dolu bir masa ve hemen köşesine yerleştirilen bir bilgisayar. Duvarın bir bölümü kütüphaneye için ayrılmış ve eğitimle alakalı kitaplar vardı. Gözleri odada bulunan diğer kapıya kaydığında kapının kolunun kırık olduğunu görünce gözlerini kısmıştı.
“Merhaba adın ne?” Çisil sorduğu soruya cevap alamazken masanın yanında duran döner sandalyeyi çekerek kızın yatağının yanına oturmuştu.
“Benim adım Çisil, kim olduğumu tahmin edebiliyorsun değil mi?” Çisil yine cevap alamazken genç kız arkaya yaslanarak derin bir nefes almıştı. Döner sandalye ile bir tur etrafına dönerken gülmüştü genç kadın.
“Bundan benim odaya da alayım, çok keyifliymiş.” Gözleri başını kaldıran kıza takıldığında o gözlerdeki çaresizlik genç kadının içini acıtmıştı.
“Adını söylemeyecek misin?” Çisil kızdan tepki alamayınca etrafına bakınarak kızın adı hakkında bir şeyler bulmaya çalışmıştı. Masanın üzerinde ki kağıtlardan birini eline alırken gülümseyerek genç kıza baktı.
“Yonca güzel isimmiş. Öğretmen misin? Burada sınav kağıtları var.” Yonca Çisil’in sorusuyla hızla yerinden kalkarak elinde ki kağıdı alıp masaya bırakmış aynı hızla yatağına oturup dizlerini kendine çekmişti.
“Neden kendini saklıyorsun? İçeride kardeşin ve annen çok üzgün. Onların üzülmesi senin için önemli değil mi? annen ağlıyordu…” dediğinde genç kızın yanağından aşağıya bir damla yaş akmıştı. Bedeni titrerken kütüphanede duran çerçeveyi eline alarak üzgün bir şekilde bakmıştı. Çerçevede Yonca, Emir ve annesi vardı ve genç kızın yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
“Bana anlatmayacak mısın? Bu güzel gülümsemenin sönmesine neyin neden olduğunu?” kızdan yine bir ses çıkmamıştı. Çisil sabırlı bir şekilde konuşmaya devam ediyordu.
“Biliyor musun salonda ayrıldığım nişanlım oturuyor. Bir türlü ona dönmek istemediğimi kabul etmek istemiyor.” Kızın dikkatini çeken sözler Çisil’i gülümsetmişti.
“Senin sevdiğin var mı?” genç kadının sorusuyla Yonca şiddetli bir şekilde titremeye başlamıştı. Çisil müdahale etmeden kıza bakarken az çok başına gelebilecek olayları tahmin etmeye başlamıştı. Odada yankılanan mesaj sesiyle genç kadının bakışları komodinin üzerinde ki telefona kayarken Yonca bildirim sesini duymamak için kulaklarını hızla kapatmış çığlık atmaya başlamıştı. Çisil yerinden kalkarak onu sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da bildirim gelen telefona bakıyordu. Ekranda yanıp sönen kısa mesaj genç kadının dişlerini sıkmasına neden olmuştu.
“Abla!” Emir koşarak ablasının yanına gelirken kadının kendine zarar vermemesi için ellerini tutmaya çalışıyordu. Asaf endişeyle Çisil’i kollarının arasına alarak yüzüne bakmıştı.
“Ne oldu?” Çisil gözleri yaşlı bir şekilde kıza bakarken Asaf’a komodinin üzerindeki telefonu göstererek sessizce fısıldamıştı.
“Asaf telefonu al,” diye. Asaf karışıklıktan yararlanarak kızın telefonunu alarak cebine atarken Emir ablasına sakinleştirici vurarak uykuya dalmasına neden olmuştu.
“Kızım, ay parçam neden bu hale geldi.” Yaşlı kadın ağarken Çisil içinin ezildiğini hissetmişti.
“Endişelenmeyin, yakında eski haline dönecek.” Emir genç kadına minnetle bakarken Asaf izin isteyerek “Biz gidelim artık,” dedi. Emir ikiliyi yolcu ederken Çisil hızla asansöre doğru ilerlemeye başlamıştı. Asaf genç kadının neden acele ettiğini anlayamıyordu.
“Ne oluyor Çisil, ne bu acele?” genç adamın sorusuyla gelen asansöre binerek hızla kapıları kapamaya çalışmıştı. Onun bu telaşlı haline anlam veremeyen genç adam sessizce onu takip etmeye başlamıştı. Binadan çıktıklarında Çisil Asaf’a dönerek elini uzattı.
“Telefonu verir misin?” Asaf cebinden çıkardığı telefonu genç kadına uzatırken meraklıydı.
“Neden kızın telefonunu almamı istedin?”
“Ne olduysa bu telefona gelen mesajdan sonra oldu,” diyen Çisil telefonu açmak istemiş ama şifreli olduğunu görünce dişlerini sıkmıştı.
“Bu yaptığımız doğru değil.” Asaf onu uyarırken Çisil oralı bile olmamıştı.
“Suat’ı ya da Gürsel’i ara…” Asaf başını iki yana sallarken Çisil kızgınlıkla genç adama bakmıştı.
“Sen aramazsan ben işimi hallederim. O kızın gözlerinde hayattan vazgeçmişlik vardı. Eğer nedenini öğrenemezsek bir hayat son bulacak.” Asaf sıkıntıyla telefonunu çıkararak Suat’ı aramıştı. Yarım saat içinde buluşmak için sözleştikten sonra ikili kendi arabalarına binerek oradan uzaklaştı.
***
“Neden acele gelmemi istediniz?” Çisil ve Asaf oldukça tenha bir kafede oturmuş Suat’ı bekliyorlardı. Genç adam gelince başta ikiliyi yan yana görünce şaşırsa da neden onu çağırdıklarını merak etmişti.
“Bana yardım etmen gerekiyor.” Suat tek kaşını kaldırarak genç kadına bakmıştı.
“Hangi konuda?” Çisil telefonu çıkararak genç adamın önüne bırakmıştı.
“Bu telefonun içindekileri öğrenmem gerekiyor. Acil ve önemli… Senden başka kimseye güvenemem.”
“Bu yasal değil biliyorsun değil mi?” Suat’ın sorusuyla genç kadın kaşlarını çatmıştı.
“Polis olarak halkı korumak senin görevin değil mi? bu telefonda her ne varsa bir insanın canını tehdit ediyor.” Suat Çisil’in ciddi olduğunu görünce geriye yaslanmıştı.
“Kimin bu telefon?”
“Bir hastamın. Kendisi öğretmen ancak birkaç aydır evden dışarı çıkmıyor arada krizler geçiriyormuş.”
“Nasıl krizler, uyuşturucu…” Çisil başını iki yana sallamıştı.
“Sinir krizleri geçiriyor. Her krizde kendine daha fazla zarar veriyor. Bak bu gün seansaydık. Benimle konuşmuyordu ancak sakindi. Sonra telefona mesaj geldi ve birden kriz geçirmeye başladı. Birde ona sevdiği birinin olup olmadığını sorduğumda da tuhaf bir tepki verdi.”
“İstismar mı sence?” Çisil omzunu silkerken başını da iki yana sallamıştı.
“Bilmiyorum olabilir. Belki de daha derin bir mevzudur.” Suat genç kadının endişesi karşısında sakin kalmayı başarmıştı. Asaf ikiliyi sessizce dinlerken Suat telefonu alarak birini aramış kısa bir konuşmanın ardından oturduğu yerden kalkmıştı.
“Telefonu inceleteceğim merak etme. Ayrıca sizi yeniden bir arada görmek çok güzel.” Çisil genç adamın s özleri ile kaşlarını çatarken Asaf hafif gülümsemişti. Suat oradan ayrılırken Çisil de çantasını toplayarak ayaklanmıştı.
“Hemen gitmesen, biraz otursak…” Asaf’ın sorusuyla genç kadın ona bakmıştı.
“Eve geçmem gerek, işlerim var.” Asaf onu yanında tutamayacağının farkındaydı. Yenilmişlikle yerinden kalkarak içtikleri birer bardak çayın arasını masaya bırakarak Çisil’in peşinden kafeden ayrılmıştı.
Genç kadın arabasına binerek yola koyulurken yan aynadan geride kalan Asaf’ın üzgün ifadesine içi acıyarak bakmıştı. Onu affetmeyi çok istese de yapamıyordu. Derin bir iç çekerek evin yolunu tutarken tek dileği Suat’ın o telefonda kayda değer bir şeyler bulması yönündeydi. Arabasının aynasından Asaf’ın arabasının bir süre kendisini takip ettikten sonra başka yola saptığını görmesiyle bakışlarını kaçırmıştı.
“Umarım hakkımızda hayırlısı olur Asaf, umarım…” kendi kendine konuşan genç kadın yarım saatlik bir yolculuktan sonra evine gelmişti.
****
“Hocam iki yüz on numaralı odadaki hastanın durumu kötüleşiyor.” Serdar asistanın uyarısı ile zorunlu doğum yapan kadının odasına doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Ekranda ki değerleri kontrol eden genç adam sıkıntıyla önündeki sonuçları inceliyordu.
“Kanaması ne durumda?”
“Doğumdan kaynaklı bir kanama yok ancak kaza sonucunda iç kanama riski olduğunu söylemişlerdi.”
“Acil bölümüne alın ve Cesur hocaya haber verin. Bu durumda benim yapabileceğim bir işlem yok. Genel cerrahın bakması gerekiyor.” Asistan koşturarak odadan çıkarken Serdar üzgün bir şekilde yeni anne olmuş kadına bakıyordu. Gün oldukça zor geçmişti. Üstelik aklı Ayşem ve Gülsüm’ün sözlerine takılmıştı. Birkaç dakika sonra asistanı kendisine doğru koşturarak gelirken Serdar onun telaşını anlamaya çalışıyordu.
“Cesur hocam şuanda hastanede değil Serdar hocam.”
“O zaman haber verin, diğer genel cerrahlardan da mı kimse yok?” genç adam başını iki yana sallayarak cevap vermişti.
“Hepsi mesai bittiği için gitmiş. Acilde ise genel cerrah yok.” Serdar sıkkın bir şekilde nefesini dışa vururken telefonu çıkararak Cesur’u aramıştı. Birkaç çalışın ardından karşıdan gelen cevaplama ile sormuştu.
“Hastaneye yakın mısınız Cesur hocam?”
“Bir sorun mu oldu Serdar?”
“Yeni doğum yapmış bir hastam var, kaza sonrası acil doğuma alındı ancak değerleri kötüye gitmeye başladı. Genel cerrah olarak sizin bakmanız daha doğru olacak.” “Yeni çıkmıştım birazdan orada olurum.” Serdar adama teşekkür ederek telefonu kapatırken asistana dönerek “Sen her ihtimale karşı ameliyathanenin hazır olmasını bildir. Cesur hoca geldiğinde ameliyata alabilir hastayı.” Genç hızlı bir şekilde Serdar’ın yanından ayrılırken Serdar oldukça düşünceliydi. Hastasını emanet etmeden yanından ayrılmak istemiyordu. Aile üyelerine bilgi vermek için kapıya çıktığında perişan haldeki kocası ve annesine
üzgün bir şekilde baktı.
“Doktor Bey oğlum kızım iyi mi?”
“Kızınız buraya geldiğinde oldukça ağır darbeler almıştı. Neyse ki bebeği kurtarmayı başardık. Birkaç gün güvezde kalacak sonrasında duruma göre bebeği size teslim edeceğiz.”
“Karım nasıl Doktor Bey, bebeği elbet görürüz. Karım nasıl onu deyin.”
“Karınızın değerleri pek iyi değil, şuanda genel cerrahımız onu görmek için geliyor. Ben kadın doğum doktoruyum. Doğumla alakalı karınızda hiçbir kötü durum yok ancak aldığı darbeler sonunda vücudunda nasıl bir hasar olduğunu cerrahımız gelince size bildirir.”
“Kızım iyi olacak değil mi evladım?” kadının çaresiz sorusuyla Serdar üzgün bir şekilde kadına bakmıştı.
“Kızınız hastanemizin en iyi cerrahı tarafından tedavi edilecek. Benim size bilgi vermem doğru olmaz.” Serdar koridor sonundan kendilerine doğru hızlı adımlarla gelen Cesur’u görünce derin bir nefes almıştı. İçi hiç olmadığı kadar rahatlamıştı.
“Hastanın durumu nasıl Serdar Bey?” diye soran Cesur genç adamın yanında ki gözü yaşlı kadını ve adamı görünce duraksamıştı.
“Sizi bekliyorduk hocam, hastanın yakınları…” Serdar kısaca yanındakileri tanıtırken Cesur ağlayan kadına üzülerek “Geçmiş olsun,” dedi. Kadın Cesur’un ellerine yapışarak ağlayarak yalvarmaya başlamıştı.
“Ne olur kurtarın kızımı doktor evladım. Daha küçük bebeleri var onun…”
“Elimizden geleni yapacağız teyze, merak etmeyin.” Cesur Serdar’ın eşliğinde odaya girerken kendisine verilen tabletten genç kadının test sonuçlarını ve yapılan görüntülemenin sonuçlarına bakarken bir yandan da ekranda ki değerleri kontrol ediyordu.
“İç kanama büyük olasılıkla, hastayı ameliyata hazırlamalarını söyle. Ayrıca ultrasonu da getirsinler emin olalım.” Serdar yanlarında ki hemşireyi gönderirken Cesur genç adama dönmüştü.
“Çok yorgun görünüyorsun, eve gidip dinlenmelisin.”
“Ben iyiyim, evde bir işim yok.”
“Serdar, farkında değilim sanma. Ablanla evlendiğimizden beri zamanının çoğunu hastanede geçiriyorsun. Bana yorgun doktorlar değil, dinç doktorlar gerek. Şimdi git evine dinlen. Ablanla beni papaz etme.”
“Sen beni düşünmüyorsun, ablamla kavga etmekten korkuyorsun.” Serdar adama takılırken Cesur gülümseyerek “Ne sandın,” diye cevaplamıştı.
“Hastanın durumu belli olsun giderim.”
“Ameliyata gireceğim, uzun sürebilir o zamana kadar benim odama çık dinlen. Malum sizin odalarda yatabileceğin kanepe yok.”
“Beni ezikliyor musun enişte?”
“Bana enişte diye seslenilmesinden hoşlanmadığımı biliyorsun Serdar.”
“Ne diyeyim, ablamla evlisin. Dolayısıyla eniştemsin.”
“Abi de ama enişte deme…” Cesur eski karısının ailesinin sürekli kendisine enişte aşağı enişte yukarı tavırlarından bıktığı için artık o hitabı duymak istemiyordu.
“Neyse,” diyen genç adam hemşirenin getirdiği ultrason aleti ile kadının kanaması olup olmadığını kontrol ederken tespit ettiği kanamayla ameliyathanenin hazırlanmasını istemişti.
“Ben hazırlattım, ameliyata girmemi ister misin?” Cesur genç adamın sorusuyla başını iki yana sallamıştı.
“Gerek yok, kanama küçük görünüyor. Hastanın ailesine izin belgelerini imzalatın. Acil ameliyata giriyoruz.” Hemşire odadan çıkarken Cesur’da hemen peşinden ameliyata hazırlanmak için çıkmıştı.
“Kızım nasıl evladım?”
“Kızınızın iç kanaması var, merak etmeyin küçük bir kanama ancak ameliyata almamız gerek.”
“Ne olur kurtarın kızımı,” diyen kadınla Cesur’un içi ezilmişti. Kocası bir köşede sinmiş öylece dalgın bir şekilde duvarı izliyordu. Karısı için korktuğu gözlerindeki ifadeden belli oluyordu. Cesur aileyi geride bırakarak ameliyathaneye inerken aklında sadece Aylin vardı. O adamın yerinde kesinlikle olmak istemezdi.
Serdar Cesur’un odasına doğru ilerleyerek adamın kendisine verdiği anahtarla odaya girip yorgunlukla bedenini kanepeye bırakmıştı. Oldukça rahat olan kanepeye iyice yerleşen genç adam bir süre sonra farkında olmadan uykuya dalarken huzursuzdu. Bilinçaltına yerleşen Gülsüm’ün sözleri adamın kâbusu olurken alnından aşağıya sicim gibi terler akmaya başladı. Başı iki yana sallarken uykusunda inlemeyle karışık sesler çıkarıyordu. Alnında hissettiği temasın gerçek olup olmadığın bile farkında olmayan adam kulaklarına dolan “Serdar,” seslenmesiyle daha da yerinde huzursuzlanmıştı.
“Uyan Serdar!” diye adamı dürten kişi genç adamın birden yerinden fırlamasıyla ürkerek geriye çekilmişti.
“İyi misin?”
“Ayşem?” Serdar etrafına bakınırken nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. En son hatırladığı Cesur’un odasında dinlenmek için kanepeye uzandığıydı. Ayşem ne zaman gelmişti ki? Ayşem! Adam farkındalıkla genç kıza dönerken genç kız adamın bakışları karşısında yutkunarak ona bakmıştı.
“Neden bana öyle bakıyorsun?” Serdar’ın keskin bakışları kızın tüm tabularını yıkarken genç adamın ani bir hamleyle kendisine sarılması karşısında olduğu yerde donup kalmıştı.
“Ben senin dayın falan değilim, bunu kafana sok Ayşem…” genç kız adamın sözleri ile donup kalırken birden Gülsüm’ün sözleri gelmişti aklına. Serdar’ın o sözlere kâbusuna girecek kadar takıldığını yeni yeni fark ediyordu.
“Elbette değilsin, dayılarla aram pek iyi değildir…” Ayşem’in sözleriyle Serdar geri çekilmişti. Genç kız resmen onunla eyleniyordu.
“Sen benimle dalga mı geçiyorsun?”
“Estağfurullah ne haddime…” Ayşem adamın kollarının arasından çıkarak kaşlarını çatıp ona bakmıştı. “Bana sarılma adetine iyi alıştınız Doktor Bey, bir daha olursa seni babama şikayet ederim.” Serdar kızın elini beline yerleştirmesini kısık gözlerle izlerken kendini geriye bırakarak yeniden kanepeye bırakmıştı.
“Neden buradasın Ayşem? Senin evde olman gerekmiyor muydu?”
“Babamı görmeye geldim, malum eve pek uğradığı yok.”
“Cesur abi ameliyattaydı en son,” diyen adam hızla yerinden kalkmıştı. Hastanın durumunu merak ediyordu. Üzerini düzelterek kapıya yönelirken Ayşem onun neden birden ayaklandığını anlamamıştı.
“Nereye gidiyorsun?”
“Kontrol etmem gereken hastalarım var,” diyen genç adam odadan çıkarken Ayşem de hemen ardında takılmıştı. O da Serdar’ın peşinden doğum katına çıkarken oldukça sessizdi. Aklında Serdar’ın kan ter içinde kalacak kadar rüyasında ne görmüş olabileceği vardı.
“Rüyanda ne gördün?” Ayşem diline hakim olamayarak sorduğunda Serdar’ın adımları kesilmişti.
“Anlamadım?”
“Rüyanda sayıklıyordun, o kadar kötü ne görmüş olabilirsin ki?” Serdar genç kıza sönerek buruk bir şekilde bakmıştı. Gözleri uyku mahmurluğunu belli ederken Ayşem derin bir nefes alarak başını iki yana salladı.
“Neden merak ediyorsun?”
“Boş ver, sormadım varsay…” Ayşem öne geçerek genç adamı geride bırakırken Serdar da hızlı adımlarla ona yetişmişti.
“Dur bekle beni…” Serdar kızın yanında yürümeye devam ederken Ayşem genç adama bakmadan devam etmişti. “Sende Gülsüm gibi mi düşünüyorsun?” Ayşem adımlarını durdurarak Serdar’a dönmüştü.
“Benim ne düşündüğüm o kadar önemli mi?”
“Elbette, evleneceğim kızın beni üveyde olsa dayısı gibi görmesine izin vermem. Bu aynı şu türküdeki sözlere çıkıyor…” Ayşem gözlerini kısarak genç adamı anlamaya çalışırken Serdar şarkıcıyı taklit ederek devam etmişti.
“Sevdiğim kız bana abi deyince…” Ayşem genç adamın ifadesine karşılık gülmeye başladığında Serdar onun gülüşünde takılı kalmıştı. farkında olmadan dudaklarından şu dizeler dökülmüştü.
“Gönlümde dualar ömrümün sessizliğine bakma.
Aman, sakın! Sahte sevdaları gerdanına takma.
Yanından bana güzel bir ölüm bulursan bırakma.
Gönülden selam olsun, elveda diyemedim sana.
Gülüşünü öpmek istedim de, kıyamadım sana. (Orhan Semiz)
Ayşem donmuş bir şekilde genç adama bakarken Serdar kızın şaşkınlığına gülümseyerek hızlı adımlarla oradan uzaklaşmıştı. Hayatında ilk kez bir kıza şiir okumuştu ve bu durum onu oldukça heyecanlandırmıştı. Ardında bir eli göğsünde gidişini hülyalar içinde izleyen kızı bıraktığını bilmeden.
****
Hikaye sürekli konu doğuruyor gibi… En son Milyonerin karısı hikayesinde böyle bir his yaşamıştım. Oldukça bereketli bir hikaye olacak gibi. Final yapmak istesem de olmuyor… Resmen final yapma beni diye bağırıyor hikaye kulağıma. Umarım konular sizi sıkmıyordur.
52. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>>> 54. BÖLÜM
Süper olmuş bayıldım bencede final yapma geç olsun biraz
Hikaye çok güzel ilerliyor bence. Olaylar olabilir ama sonu mutlu biterse harika olur, biz de çok mutlu oluruz. Emeğine sağlık canım
Konu sıkmaz tabiki harika gidiyor final olmasın hiç ❤️ Serdar çok üzülüyor ya :'( Gülsüm ve Deniz harika olacak hissediyorum ❤️
Asla final olmasın.Bölümler harika gidiyor bu arada çişemede bölüm gelsin lütfen
Cisil Asaf i affetmemeli bugun iyi olsa sonra yine ayni sorunlar olacak bu iki iki dort eder kadar net birsey bir iliskide askdan da sevgidende onemli olan saygi dir buda Asaf da yok
[…] 51. BÖLÜM > 53. BÖLÜM […]
Şahane bir bölüm olmuş emeğine yüreğine sağlık
Emirin ablası kurtulur inşallah kim var olayın ardından acaba emeğine yüreğine ellerine sağlık yazarcığım
Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
Yeni konular
Ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi muhteşemdi hiç bitmesin istedim ❤️❤️❤️
Bitmesin diyen okuyuculardan oluyordur. 🙂
Çisil birşeyler bulacak. Asafla da bu sayede barışır.
Ben keyifle okuyorum bence biterse çok yarım kalır Asaf la ćisil ,Serdarla Ayşem var birde bu yeni hastaya ne olduğunu çok merak ettim .Inşallah iyleşirharika bir bölümdü emeģinize saģlık.
Sıkmıyor tam tersi daha eksik konular bile var. Mesela yeni çiftimiz Gülsüm Deniz gibi. Çisil ve Asaf ne olacak onu merak ediyorum. Asaf hatasını anlayıp affettirebilecek mi ki ben anlayıp affetmesini istiyorum orasi ayrı :). Serdar ve Ayşem çifti okumak istiyorum. Onların ilişkileri bana okuma zevki veriyor cidden. Aaa mesela Serdar Ayşemin okulunda hocalık yapsın arada. Hem daha çok içiçe olurlar hem de okulda yazılacak bir sürü olay çıkabilir :). Belki ilişkilerini hızlandırır. Bir de sevgililik ve evlilik zamanlarını da okumak istiyoruz yazarcıımmm. Evliliklerine Cesurun Aylinin falan yaklaşımlarını okumak istiyorum. Final yapma lütfennnnn :(((
Emeğine sağlık yazarcığım