Herkese Keyifli Okumalar!
***
Genç adam masasında oturmuş önündeki dosyalarla ilgilenirken oldukça yorgun hissediyordu. Hem hastanenin yönetimi hem de hastalarla ilgilenmesi oldukça zamanını alıyordu. Özellikle yeni cerrahlar alması konusunda yeniden düşünmeye başladı. Hastaneye başladığı bu altı aylık süre zarfında işler sandığından iyi gidiyordu. Özellikle bazı bölümlerdeki hastaların sayısının artışı genç adamı memnun etse de bu memnuniyet insanların hasta olmalarından ziyade kendilerine güvenerek hayatlarını onlara emanet etmelerine duyduğu memnuniyetti.
“Cesur Bey, bir Bey sizinle görüşmek istiyor. Güvenlikten haber verdiler.” Sekreteri genç adama bildirirken Cesur önündeki dosyayı genç kadına uzatarak almasını beklemişti.
“Bu dosyayı KBB’a gönderin. Özellikle işaretlediğim hastaların verilerine ve verilen ilaçlara yeniden göz atsınlar. Gereksiz ilaç kullanımını istemiyorum.”
“Peki Doktor Bey. Gelen kişiye ne söyleyeyim?”
“Kim olduğunu söyledi mi?”
“Kayınbiraderinizmiş.” Selda’nın sözleri ile Cesur duraksamıştı. Kısa bir sessizliğin ardından istediği fırsatın ayağına geldiğini düşünen Cesur gülümsemişti.
“Güvenliğe onu yukarı bizzat çıkarmasını söyle. Özellikle gözüne alabilecek gösterişli yerlerden dolandırarak getirsin buraya!” Selda patronunun neden bu şekilde söylediğini anlayamazken gözlerini kısmıştı. Altı aydır çalıştığı adamın şuana kadar kimseye gösteriş yapmadığını hatta oldukça mütevazi olduğunu bildiğinden bu isteği onu şaşırtmıştı. Resmen adamın gözüne hastaneyi sokmak istiyordu.
“Peki Cesur Bey, siz nasıl isterseniz.” Selda odadan çıkarken Cesur da eski kayınbiraderinin yanına getirilmesini bekliyordu. Adamın ne kadar açgözlü olduğunu bilen Cesur, hastanenin ihtişamına kapılıp Gülsüm’ün onlarda kalması için ikna etmeyi hedefliyordu. Yaklaşık on dakika sonra kapısının tıklanmasıyla Selda “Remzi Bey geldi,” dediğinde Cesur eliyle içeri alması için kızı onaylamıştı. Gözleri hala etrafta olan adamın son durağı masasında rahatını bozmayan Cesur olmuştu.
“Hayırdır Remzi hangi rüzgar attı seni buraya?” adam Cesur’a kısa bir bakış atarak cevaplamıştı sorusunu cevaplamıştı.
“Hazır Ankara’ya gelmişken eniştemizi ziyaret edelim dedik. Kötü mü ettik?”
“Aksine bende seni arayacaktım, geç otur.” Adam Cesur’un sözleriyle gösterilen yere otururken etrafı incelemeye devam etmişti.
“Vay anam vay… Bu hastane senin mi şimdi?” Cesur adamın sorusunu duymazdan gelerek sormuştu.
“Bir şey içer misin? Madem misafirim oldun bir çayımızı iç.” Adam lakayıt bir şekilde gülerken başını sallayarak “Çay her yerde içeriz enişte, sen bana şöyle sizin asortik kahvelerden iste.” Cesur adamın sözlerine sinirlenmemek için kendisini tutmuştu. Telefonu kaldırarak Selda’dan en sert kahveyi getirmesini isteyerek kendisine de çay söylemişti.
“Madem bu kadar büyük hastanen vardı ne diye bizim kasabada onca sene süründün enişte. Hemi de doktormuşsun!” dediğinde Cesur geriye yaslanarak adama cevap vermişti.
“Oturduğun evin bana olduğunu unuttuğunu var sayarak hala süründüğümü mü düşünüyorsun?” dediğinde adam yerinde doğrulmuştu. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solarken Cesur tek kaşını kaldırarak adama baktı.
“Bunca paranın içinde bizim kıytırık ev hakkında konuşmayacaksın herhal.”
“Senin için kıytırıkta olsa bana ait olan bir kıytırık. Neyse bunu konuşmayacağım seninle. Eğer istersen senin oturduğunda babanın oturduğu evde sizin olabilir. Ama bir şartım var.” Adam Cesur’un sözleri ile gözlerinin parlatırken son sözleriyle duraksamıştı.
“Ne şartı?”
“Birincisi bana enişte demeni artık istemiyorum. O lafı hiç sevmem. İkincisi Gülsüm burada hastanede çalışacak. Onun çalışması karşılığı evi size bırakacağım.”
“Olmaz öyle şey, kız başına burada bir başına ne yapar?”
“Bir başına değil, biz yanında olacağız. Hem unutuyorsun Ayşem onun halasının kızı ve kızımla kardeş gibi büyüdüler.”
“Yine de babam bu işe olur vermez.”
“Sen veriyorsun yani.” Adam kısa bir düşünceden sonra derin bir soluk bırakmıştı.
“Bak enişte, ben kızımın okumasını istedim. Babam o okuduğu sürece benimle doğru düzgün konuşmadı. Bunu sende biliyorsun. Çalışmasını elbet bende isterim. Ama bizden uzakta…”
“Sizin yanınızda asıl çalışmasına olanak yok. Düşün taşın, istersen babana da sor. Ama kız senin kız, babana neden soruyorsun anlamadım. Çalışmak istiyor. Kendi ayakları üzerinde durmak istiyor. Boşuna mı okuttun. Madem baban seninle konuşmadı doğru düzgün biraz daha konuşmayı versin.”
“Ama…”
“Ben son sözümü söyledim. Gülsüm’ü burada istiyorum. Hastanede güvenebileceğim personellere ihtiyacım var. İşimiz zor ve Gülsüm de çalışkan biri. İstersen babana sor öyle kararını bildir. Dediğim gibi Gülsüm burada çalışırsa evler sizin olur.” Adam sessizleşirken odanın kapısı tıklatılıp kapıdan içeriye elinde tepsiyle Selda girmişti. Adamın önüne kahveyi koyarken Cesur’a da çayını vermişti. Genç kadın odadan çıktığında ise Remzi’nin kahvesinden bir yudum almasıyla püskürtmesi bir olmuştu.
“Bu ne enişte, beni zehirlemeye mi çalışıyorsun?”
“Ne var kahvede, buranın en çok içilen kahvesidir o beğenmediğin.” Adam inanmaz bir şekilde Cesur’a bakarken el mecbur zehir gibi kahveyi içmişti. Cesur adamın her yüzünün şeklinin değişiminde gülmemek için kendisini tutuyordu.
Adam bir süre daha Cesur’un yanında kalırken bu akşam da Gülsüm’ün onlarda kalacağına dair izin alırken oteline gitmek için Remzi hastaneden ayrılmıştı. Cesur onun kararsızlığının farkındaydı. Babası despot bir şekilde onlara davrandığı için o da çocuklarını aynı şekilde yetiştirmeye çalışıyordu.
Evlatlar büyüklerinden ne görürse onu uyguluyordu. Ama yalnız ama doğru, çocukların rol modelleri ebeveynleridir.
***
Genç kız akşam yemeğinden önce odasında Gülsüm ile sohbet ederken oldukça dalgındı. Hala Serdar’ın ona okuduğu şiiri ve sonrasında kalbinin nasılda heyecanla attığını düşünüyordu.
“Hey, uzaydan dünyaya in…” Gülsüm kuzeninin kendisini dinlemediğini fark edince koluna vurmuştu.
“Hıh…”
“Sen beni dinlemiyor musun? Kızım bir saattir sana konuşuyorum burada.” Ayşem kendine gelerek mahzun bir şekilde Gülsüm’e bakmıştı. Onun bu bakışlarından bir şey olduğunu anlayan Gülsüm ciddileşerek “Ne oldu?” dedi. Ayşem derin bir nefes alarak bakışlarını kaçırmıştı. Önüne bağladığı ellerine bakarken tırnak diplerini soyma işlemi yapmaya başladığında Gülsüm onu durdurarak kendisine bakmasını sağlamıştı.
“Bir şey oldu?” Gülsüm gözlerini kısarak genç kıza bakarken Ayşem derin bir nefes alarak yeniden bakışlarını kaçırmıştı.
“Ne olduğunu öğrenebileceğimi biliyorsun değil mi Ayşem?” Ayşem kuzeninin yeri geldiğinde ağzından laf alabilmek için ne türlü işkenceler yaptığını bildiğinden hızla cevaplamıştı.
“Sanırım ben aşık oldum!” dediğinde kızın elindeki ellerini çekerek hızla yüzünü kapatmıştı. Bir süre Gülsüm’den bir tepki beklerken Ayşem gelmeyen tepki üzerine yüzünü kapladığı ellerinin parmak aralarından kuzenine bakarak ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Gülsüm öylece Ayşem’e donuk bir şekilde bakıyordu.
“Ay bir şey oldu!” Ayşem panikle Gülsüm’ü sarsarken kızdan bir tepki alamamıştı. Genç kızın gözünün önüne elini sallarken Gülsüm kendine gelerek hafif gülümsemişti.
“Ah bende bir şey oldu sandım.” Ayşem kızın sakin tepkisi karşısında duraksamıştı.
“Gülsüm iyi misin?” genç kız bir süre duraksadıktan sonra Ayşem’e bakmıştı.
“İyiyim canım, az önce aşık olduğunu söylediğini sandım da! Sen ve aşık olmak…” dediğinde Ayşem tek kaşını kaldırarak kıza bakmıştı. Gülsüm Ayşem’in ciddi olduğunu anladığında gözleri yavaş yavaş büyümeye başlamıştı.
“Şaka!” genç kızın sesi yüksek çıkarken Ayşem hızla ağzını kapatmıştı.
“Sessiz olsana biri duyacak.”
“Sen ciddi misin?” Gülsüm sesini bu kez alçak tutarken Ayşem başını aşağı yukarı sallamıştı.
“Hem de hiç olmadığım kadar?”
“Ne zaman anladın?” Ayşem gözlerini devirerek genç kıza bakmıştı.
“Önce kim olduğunu sormayacak mısın?”
“Onu sormaya gerek var mı? Tabi ki taş vücut Doktor Serdar!” dediğinde Ayşem kuzeninin benzetmesine kıkırdamadan edememişti. Kendini bir türlü tutamıyordu. Hem duygularını anladığı için hem de birine bunu paylaştığı için mutluydu.
“Ben sadece hoşlandı olduğunu sanıyordum ama bu gün…” Ayşem derin bir iç çekerek duraksamıştı.
“Ne yaptı bu gün?”
“Bana şiir okudu!” Gülsüm kızın sözleri ile burun kıvırmıştı.
“Ne yani sana şiir okuduğu için mi ona aşık olduğunu düşünüyorsun?”
“Saçmalama Gülsüm, ne alakası var. Sadece onu dinlerken kalbim yerinden çıkacak gibi attı ve sözleri hiç bitmesin istedim. Hoşlandığımı biliyordum ama aşk… Bu çok uçuk geliyordu. Ah bilmiyorum Gülsüm, ne yapacağımı inan bilmiyorum.”
“Kendine zaman tanı!” dediğinde Ayşem başını sallayarak onu onaylamıştı.
“Biliyorum ve bunu yapacağım.” Ayşem kapının tıklatılmasıyla duraksamıştı. Kapıda Gülizar’ı görünce duraksamıştı.
“Bir şey mi oldu Gülizar abla?” kadının kucağınca kızı Zeliha vardı. Bebek ağlıyordu ve kadın oldukça endişeliydi.
“Ayşem Hanım Zeliha iyi değil. Evde de sizden başka kimse yok.” Ayşem yerinden kalkarak bebeği kadının kucağından almıştı. Zeliha’nın ateşi olduğunu fark edince üzerindekileri hemen çıkardı. Gülizar ona yardım ederken Gülsüm de uzaktan onları izliyordu.
“Merak etme Gülizar abla, Zeliha iyi olacak. Sadece ateşi var.” Genç kız bebeği kontrol ederken aklına gelen şeyle parmağını Zeliha’nın ağzına gezdirip yeni çıkmaya çalışan dişini hissetmişti. Hafif gülümseyerek kadına döndü.
“Ilık bir duş aldıralım. Bu prenses anlaşılan erken diş çıkaracak.” Gülizar şaşkınlıkla genç kıza bakarken duraksamıştı.
“Ama daha erken değil mi?”
“Bazı bebeklerde erken diş çıkarma olur abla, endişelenme. Babam gelince ona da gösteririz. Şimdilik ateşini düşürelim yeter.” İkili bebeğin ateşinin düşmesi için bildikleri tüm uygulamaları yaparken genç kız “Babaannem hala gelmedi mi?” diye sordu.
“Ayşem Hanım biraz gecikeceklerini haber etti. Servet Bey de onunla birlikte. Akşam yemeğinde burada olacaklar ama.”
“Aylin abla da mı gelmedi?” kız yeniden olumsuz yanıt alırken Zeliha’nın uykuya dalmasıyla Ayşem kadına dönmüştü.
“Abla senin işin varsa git. Zeliha benim yanımda kalsın. Zaten uykuya daldı.” Gülizar genç kıza minnetle bakarken bu gün mutfakta bir kişi eksik olduğu için onlara yardım etmek için yanlarından ayrılmıştı.
“ Ailen çok iyi biliyorsun değil mi?” Ayşem Gülsüm’ün sözleri ile ona dönmüştü.
“Biliyorum canım.”
“Çok şanslısın Ayşem, harika bir deden ve sevgisini göstermekten çekinmeyen bir babaannen var. Ayrıca senin için her şeyi yapacak, azının içine bakan bir baban var.” Ayşem kuzeninin sözleri ile bakışlarını yatağında uyuyan bebeğe çevirmişti. O da şanslı olduğunu biliyordu elbet ama kuzenine böbürlenmek ona göre bir davranış değildi. Tek eksiği annesiydi ki onun hakkında öğrendiklerinden sonra o eksiklikte gitmişti. En azından ruhundaki tara iyileşmişti.
“Neyse onu bırak da bu gün babam babanla konuşacaktı. Sence dayımı ikna edebilecek mi?” Gülsüm’ün sorusu ile Ayşem hafif gülümsemişti. İkili bebeği uyandırmamak için sessizce konuşuyordu. Yataktan uzaklaşarak odanın penceresinin önüne yerleştirilmiş iki tane karşılıklı tekli koltuğa oturmuşlardı.
“Babamı biraz olsun tanıyorsam babanı ikna eder. Merak etme, Cesur Karahanlı istediğini almadan geri adım atmaz.” Gülsüm genç kızın sözlerine gülerek “İnşallah,” dedi. Bir süre daha sessizce sohbet eden ikili ev sakinlerinin yavaş yavaş eve gelmesiyle akşam yemeği için salona inmişlerdi. Bu sırada Gülizar bebeğini alarak odasına geçmişti.
“Babaannecim, gözümüz yollarda kaldı!” Ayşem yaşlı kadının yanına giderek arkadan boynuna sarılırken Servet Bey gülümseyerek onları izliyordu.
“Bak Ayşem kopyan seni çok özlemiş.” Ayşem tıpa tıp babaannesinin gençliğine benzediği için arada dedesi onlara takılıyordu.
“Bende onu özledim Servet Bey, torun başka oluyormuş.” Çisil salona girdiğinde Ayşem’i annesinin boynuna sarılıp yanaklarını öperken görünce kaşlarını çatmıştı.
“Annecim, nasılsın?” Çisil Ayşem’e kalçasıyla vurarak kenara çekmişti. Önce annesinin yanaklarını öperek az önce genç kızın yaptığı gibi annesini öpmüştü. Gülsüm gözleri büyüyerek ikiliye bakarken dudaklarını kıpırdatarak kuzenine “Seni kıskandı,” dediğinde Ayşem gülerek onu onaylamıştı. Halasına inat bu kez dedesine sarılan genç kız Çisil’in iyice kıskanmasına neden olmuştu.
“Ne yaptığını biliyorum seni yaramaz,” diyen dedesi sessizce Ayşem’e fısıldamıştı.
“Ama dede halama baksana nasılda kıskançlıktan kızardı.” Servet Bey torununun sessiz sözlerine kahkaha atarken bu kez salona el ele giren babası ve Aylin’e dönmüşlerdi.
“Babacım hoş geldin, Aylin abla nasılsın?” Aylin kıza gülümseyerek cevap vermişti.
“İyiyim canım sen nasılsın? Ne zaman başlıyor okul?”
“İki hafta içinde başlar,” Gülsüm de onlara selam verirken Cesur masanın hazır olmasıyla hiç oturmadan karısını masaya yönlendirmişti.
“Hastanede durumlar nasıl Cesur?” Servet Bey birkaç gündür hastaneye uğrayamamıştı. Çalışmasa da alışkanlıkla kolay bırakılamıyordu. Neredeyse birkaç saatliğine de olsa hastaneye uğrayarak varlığını belli ediyordu.
“Yeni cerrahlar almaya karar verdim baba, bu aralar hasta sayımız arttı. Doktorlar yetişemiyor. Özellikle kalp ve kadın doğum için yeni doktorlar şart.”
“O işlerle ben ilgilenmiyorum artık, sen nasıl istiyorsan öyle yap.” Cesur olumlu bir şekilde başını sallarken Ayşem dayanamayarak sormuştu.
“Ameliyata girmek istemeyen doktorlar hakkında bir ceza uygulanacak mı baba?” Ayşem’in sorusu ile Servet Bey kaşlarını çatarak oğluna bakmıştı.
“Ameliyata girmek istemeyen doktor mu var hastanede?” Cesur derin bir nefes alarak babasını cevaplamıştı.
“Bende bu konuda konuşacaktım sizinle. Yakında yönetim kurulu toplantısı yapacağım. Bazı hekimler hasta seçiyor. Özellikle durumu kritik olan hastaların ameliyatını tapmak istemediği için hastaları farklı hastanelere sevk etmek zorunda kalıyoruz. Bu durum karşısında hasta seçen doktorların durumunu konuşmak için yönetimi toplayacağım.”
“Hasta tercihi elbette yapabilir doktorlar.”
“Baba, bunda bir sorun olmayabilir ancak özellikle siciline başarısız olduğuna dair bilgi işlenmesin diye ameliyat yapabilecekleri hastaları elemelerini doğru bulmuyorum. Kariyer odaklı doktorların bize ve hastanemize bir faydası olamaz. Ayrıca illa kariyer odaklı olmak istiyorlarsa onlara ihtiyacı olan hastaları en iyi şekilde tedavi ederek isimlerinden söz edebilirler. Şikayet sayfamıza bir çok olumsuz mail geliyor. Özellikle doktorların onları tedavi etmemek için bir sürü bahane sunduğunu söylüyorlar. Geçenlerde bir hasta başka hastaneye sevk edilirken az kalsın canından oluyordu.”
“Anlıyorum, neyse toplantıda bu durumları konuşuruz. Şimdi yemeğimize odaklanalım.” Servet Bey konuya son noktayı koyarken Ayşem babasına “Dayımla konuştun mu baba?” dedi. Cesur kısa bir bakış atarak cevap vermişti.
“Evet, bu gün hastaneye geldi. Gülsüm’ün hastanede çalışmasını istediğimi söyledim.”
“Babam ne dedi?” Gülsüm heyecanla sormuştu. Cesur kızın gözlerinde ki meraklı ifadeye hafif gülümseyerek baktı.
“Düşüneceğini söyledi.” Gülsüm aldığı cevapla yüzünü asarken ağzının içinden homurdanmıştı.
“Kabul etmeyecektir.”
“Merak etme babam halledecektir bu durumu!” Ayşem yanında oturan kuzenine dönerek moral vermeye çalışmıştı.
“Ayşem haklı, baban kabul edecektir.”
“Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Cesur abi?” Cesur genç kıza göz kırparak cevap vermişti.
“Benimde bildiğim bazı şeyler var değil mi? Sen merak etme…” bundan sonra ki sohbetler daha güncel konular hakkında olurken çay faslı için salona geçtiklerinde Ayşem Hanım Aylin’e dönerek endişeyle konuşmuştu.
“Kızım Serdar neden gelmedi? Birkaç gündür uğramıyor.” Ayşem hanımın endişeli sesi Aylin’i gülümsetmişti.
“Merak etme anne, Serdar bu aralar hastanede oldukça yoğun. Eve geç gidiyor.”
“Keşke yemek gönderseydik oğluma!” dediğinde Cesur ağzının içinde söylenmişti.
“Oğluymuş…” Aylin kocasının söylemini uyarken dirseğiyle onu uyarmıştı.
“Homurdanıp durma Cesur.”
“Ne yapayım, neredeyse koca adamı pamuklara sarıl sarmalayacak.”
Kıskanmıyorsun değil mi?” Aylin’in sözleri ile genç adam gülümsemişti.
“Benim kıskandığım tek kişi sensin hayatım. Kardeşin olacak zibidiyi niye kıskanayım.”
“Zibidi mi?” Aylin şaşkınlıkla kocasına bakarken Cesur omzunu silkerek karısına bakmıştı.
“Ne? Kardeşin kızıma göz koydu. Ne yapayım ona methiyeler mi dizeyim?” Cesur farkında olmadan yüksek sesle konuşurken onu duyan aile üyeleri şaşkınlıkla adama bakmıştı.
“Baba!” Ayşem şok olmuş bir şekilde babasına çıkışırken Servet Bey oğluna arka çıkarak konuşmuştu.
“Ne yalan mı? Cesur doğru söylüyor. Açık açık torunumu istemedi mi?”
“Dede sende mi?” Servet Bey omzunu silkerek çocuk gibi yüzünü asmıştı. Gülsüm olanları şaşkınlıkla izlerken ağzını tutamayarak “Desene Serdar enişte şimdiden aile üyelerine niyetini belli etmiş, helal olsun!” dediğinde Ayşem bu kez kaşlarını çatarak kuzenine bakmıştı. Gülsüm kuzenine döndüğünde Ayşem’in keskin bakışlarını görünce yutkunmadan edememişti. Aylin Gülsüm’ün bu patavatsız hallerine gülmemek için kendisini tutarken Cesur kaşlarını çatarak Gülsüm’e baktı.
“Ne eniştesi Gülsüm?” Cesur’un çıkışmasına karşılık genç kız ondan korkmazken Ayşem’in bakışlarından oldukça tırsmaya başlamıştı.
“Serdar doktor size niyetini belli etmiş, gizli kapaklı iş yapmamış sonuçta. Neden kızıyorsunuz ki?” Servet ve Cesur genç kıza gözlerini kısarak bakarken Ayşem kuzenine uyarıcı bir şekilde “Gülsüm sus istersen,” dedi.
“Aman be sustum. Sanki ben susarsam gerçek değişecek.” Gülsüm umursamaz bir şekilde omzunu silkerek çayından yudum alırken Aylin daha fazla dayanamayarak kahkaha atmıştı.
“Neden gülüyorsun hayatım, duymuyor musun ne dediğini?”
“Duyuyorum ve bu kadar patavatsız olmasına inanamıyorum. Gülsüm…”
“Aşk olsun Aylin yenge, açık sözlülük ne zamandan beri patavatsızlık oldu?”
“Her söz her yerde söylenmez güzelim. Bence bu konuyu kapatmalısın. Ayrıca Serdar senin gibi bir destekçisi olduğunu bilirse oldukça sevinir.”
“Sakın, o kardeşin olacak herife destekçisi olduğunu söylemeyeceksin.” Cesur’un ani çıkışıyla genç kadın ona imayla bakmıştı. Kocasına takılmak Aylin’in çok hoşuna gitmişti.
“Neden, senin de dediğin gibi… Serdar benim kardeşim.”
“Aylin…” Cesur’un konuşmasını Ayşem araya girerek bölmüştü.
“Sizce de bu konuda benim karar vermem gerekmiyor mu?” Ayşem’in konuşmasıyla bakışlar ona dönerken genç kız oldukça ciddi bir şekilde aile üyelerine göz gezdirmişti. Çisil yeğeninin çıkışıyla gözlerini büyüterek ona bakarken konuşmanın başından beri ilk kez söze girmişti.
“Kız haklı, onun hayatı hakkında konuşuyorsunuz ama ona fikrini sormuyorsunuz.” Çisil yeğeninin minnet dolu bakışları karşısında hafif gülümsemişti.
“Halam haklı, bu konuda karar verece kişi benim sanırım. Ayrıca baba sen her zaman hayatım hakkında kendi kararımı almamı istemiyor muydun? Şimdi neden sürekli bu konuyu önümüze sürüyorsun?”
“Ayşem sen iyi misin kızım? Şu sözlerinden Serdar’ı kabul edeceğini düşüneceğim neredeyse…” diyen Cesur şüpheyle kızına bakmıştı. Ayşem çayından bir yudum alarak bakışlarını kaçırmıştı. Aylin kızın tavrı ile yerinde doğrularak Cesur’un kolunun altından çıkarken Ayşem sessizliğini korumuştu.
“Ayşem, torunum babanı duydun mu?” Servet Bey sessiz kalan kıza şüpheyle bakarken Ayşem dedesine dönerek hafif gülümsemişti.
“Duydum dedecim ve duymazdan geliyorum. Vakti geldiğinde size fikrimi söyleyeceğim.”
“Ha yani düşüneceksin bu konuyu…”
“Elbette düşüneceğim baba, neden bu kadar şaşırdın ki?” Ayşem’in sözleri aile içinde şaşkınlık oluştururken Çisil kahkaha atmadan edememişti.
“Abicim, sana soğuk su getirmemi ister misin? Bana öyle geliyor ki kızının üzerine büyük bir bardak soğuk su içmen gerekiyor.” Çisil’in sözlerine Gülsüm gülmemek için başını eğerken Servet Bey ve Cesur kıza dönerek “Çisil, sen sus!” dedi.
“Aman hep beni görün zaten. Kız burada Serdar’ı kabul edeceği sinyalleri veriyor sizin tek derdiniz Çisil ile uğraşmak.”
“Öyle bir şey söylemedim hala, düşüneceğim dedim. Kalbimi alabilirse neden olmasın. Serdar hem iyi bir insan hem de iyi bir doktor,” dediğinde Cesur’un gözleri sonuna kadar açılmıştı. Aylin heyecanla genç kızı dinlerken Ayşem’in yaşlı çifte dönerek “Tabii siz benden daha iyi tanıyorsunuz onu,” dediğinde Ayşem Hanım kocasının konuşmasına fırsat vermeden araya girmişti.
“Elbette tanıyoruz canım, Serdar elimizde büyüdü sayılır. Hamuru iyi o çocuğun bir kere. Sende onu seversen eminim ondan daha iyi bir eş bulamazsın.”
“Anne!” Cesur annesine onaylamaz bir şekilde bakarken Aylin kaşlarını çatarak kocasına bakmıştı.
“Ne Anne? Annem yalan mı söylüyor. Kardeşimden daha iyi bir adam mı bulacaksın.” Cesur karısının çıkışıyla afallarken Gülsüm dayanamayarak “İyiliğini bilmem ama Aylin abla kardeşin çok yakışıklı,” dediğinde Ayşem dirseğini kuzeninin karnına geçirmişti.
“Kıskandın mı kız, ne burup duruyorsun?”
“Gülsüm sus artık,” diyen Ayşem genç kızın umursamaz bakışlarına maruz kalmıştı. Sohbetin gidişatını beğenmeyen Cesur çareyi konuyu değiştirmekte bulmuştu. Hedefinde ise kardeşi Çisil vardı.
“Ee Çisil sen ne yapacaksın?”
“Hangi konuda abi?”
“Asaf ile olan bu durumunuz hakkında?” Çisil abisinin sorusu ile duraksamıştı. genç adamı düşününce gözlerinde ki ışık yavaşça sönerken diğerleri bunu hemen fark etmişti.
“Yapılacak bir şey yok abi, biz ayrıldık.” Cesur üzgün bir şekilde kardeşine bakarken konuşmadan edemedi.
“Seviyorsan bir şans daha vermelisin Çisil, gerçek sevgi kolay bulunmuyor.” Aylin’i kendine çekerek şakağını öpmüştü. Kocasının bu davranışıyla utanan genç kadın bakışlarını kaçırırken bir yandan da Cesur’u sessizce uyarmadan edememişti.
“Bazen sevmekte yetmiyor abi, bu konuda konuşmak istemiyorum.”
“Saçma, gerçekten seviyorsan aranızdaki sorunu çözmeye çalışırsın. Asaf’ın nasıl çabaladığını görebiliyorum. Senin de onu görmezden geldiğini. Eğer kararından eminsen Asaf’a olmayacağını açık bir şekilde söyle. Adam boş yere affedileceğine dair umut beslemesin. Gerekirse yoluna başka biriyle devam etsin.”
“Ne demek başka biriyle devam etsin. Abi ne dediğini kulakların duyuyor mu?” Çisil’in ani çıkışıyla Cesur istediğini elde etmişti. Genç adam kardeşinin çıkışını görmezden gelerek devam etmişti.
“Seni ömür boyu bekleyecek değil ya… Üstelik ailesi artık evlenmesini isterken elbet karşısına onun da beğeneceği birini çıkaracaklar. Duyduğuma göre aşiretteki en güzel kızları Asaf’a gelin adayı olarak sunacaklarmış.” Çisil abisinin sözleriyle dişlerini sıkmıştı.
“Gebertirim onu!” Çisil’in hızla oturduğu yerden kalkmasıyla genç adam tek kaşını kaldırarak sormuştu.
“Kim olarak karışıyorsun? Unuttuysan hatırlatayım, adamın eline yüzüğü sen verdin.”
“O da hak etmeseydi!” Ayşem Hanım ve Servet Bey kızına inanamaz şekilde bakarken onun kıskançlığının sınırının olup olmadığını düşünüyordu.
“Çisil, abicim adam ister hayatına başkasını alır ister almaz. Onun kararlarına karışamazsın…”
“Abi sen kimden yanasın?”
“Ben kimseden yana değilim Çisil. Sana olacakları söylüyorum. Duygularından eminsen bırak adam kendini affettirsin. Yok emin değilsen asla olmaz dersen bırak adam hayatına baksın.”
“O, o kadar kolay değil abi, ayrıca sen neden karışıyorsun bizim kararlarımıza?” Çisil sinirlenerek salondan çıkarken Cesur arkasından gülümseyerek bakıyordu.
“Oğlum ne yapıyorsun? Huyunu bilmiyormuş gibi kızı Asaf’ın üzerine saldın.” Ayşem Hanım oğluna onaylamaz şekilde bakarken genç adam gülümseyerek kadına cevap vermişti.
“İkisi de boş yere birbirlerini üzüyor anne. Asaf kızına kendini affettirmek için her yolu deniyor. Bizimki de dünden razı ama gurur yapıp adama yüz vermiyor. Oturup konuşsalar halledemeyecekleri şey yok. Boş yere zaman kaybediyorlar.”
“Öyle bile olsa kızı fişeklememeliydin. Şimdi gidip çocuğa çatacak.” Ailenin son konuşması Çisil hakkında olurken geç olduğunu söyleyen Servet Bey herkesi odasına göndermişti. Ayşem ve Gülsüm ertesi gün hastaneye gitmek için karar verirken Gülsüm babasının çalışmasını kabul etmesi için dua etmişti.
***
“Hocam iki yüz on numaralı hastanın sancıları tuttu.” Başını masasına koymuş bir şekilde dinlenmeye çalışan Serdar asistanının haberiyle yerinden kalkmıştı.
“O hastanın doğumuna daha var, doğumu geciktirmemiz gerekiyor.” İki gün önce hastaneye yatırılan hastasının hamileliği oldukça sorunlu geçiyordu. Bebeğin anne karnında tam olarak gelişmemesinden dolayı erken doğumu engellemek için hastaya yatış vermişti. En azından birkaç gün hastayı kontrol altına tutmak istiyordu. Hastasının odasına girdiğinde kadının kasılmaları olduğunu anlayınca hemen kadına kasılmaları engelleyici ilaç vermişlerdi. Ayrıca ek ilaç takviyesi yaptıktan sonra kadını kontrol nedeniyle gece hastanede kalmaya karar vermişti. Bebeğin ciğerleri henüz gelişme göstermemişti. Bu yüzden bir sonraki aşamada anneye celeston vermeyi planlayan genç adam kadının eşine her hangi bir sorunda yatağın başında ki butona basarak kendisini çağırmasını söylemişti. Yorgun bir şekilde hastasının odasından çıkarak koridorda ilerlerken hastanenin akşamın bu saatlerdeki sevdiğini düşünüyordu. Doktorların dinlenme odasına giderek kendine bir kahve koymuştu. Gece onun için uzun olacak gibiydi.
Elinde kahvesi doktor odasının siyah camından dışarıda ki sessizliği izlerken oldukça düşünceliydi. Ayşem’e ulaşmanın bir yolunu bulması gerekiyordu. Genç kız yeniden üniversite okuyacaktı ve okulda başka birine kapılmasından korkuyordu. Kızın kalbini kazanmak için ne yapması gerektiğini düşünürken odanın kapısı açılarak içeriye Asaf girmişti. Serdar genç adama imayla bakarken Asaf köşedeki kahve makinesinden kendine kahve alıp genç adama döndü.
“Bana şöyle bakmayı kes Serdar, ne söyleyeceksen söyle!”
“Pek iyi görünmüyorsun. Çisil abla ile işler iyi gitmiyor sanki…”
“Ona ulaşamıyorum.”
“Onu kaçırmalısın!” Serdar’ın sözleriyle Asaf kaşlarını çatarak adama bakmıştı.
“Saçmalama Serdar,” dediğinde Serdar’ın gayet ciddi olduğunu görünce şaşkınlıkla konuşmuştu. “Sen ciddisin,” dediğinde Serdar omzunu silkeleyerek cevap vermişti.
“İkinizde birbirinizi seviyorsunuz. Evet hataların var ama üstesinden gelemeyeceğiniz şeyler değil. Çisil ablayı biraz olsun tanıyorsam gururundan sana yaklaşmayacaktır. Onu iki şekilde ikna edebilirsin. Kaçırıp konuşmak ya da…” Serdar adamı daha da meraklandırmak için konuşmayı kesmişti.
“Ya da…”
“Kıskançlık… Çisil sevdiklerini paylaşmayı asla istemez. Onu kıskandırırsan elbet bir tepki alırsın.”
“Ya onu tamamen kaybedersem ne olacak?”
“O zaman kendi yoluna bakıp onu rahat bırakırsın.”
“Bu mümkün değil,” diyen Asaf genç adam gibi camdan dışarıya bakmaya başlamıştı. Bu gün eve gitmek istememişti. Özellikle Suat’tan gelecek haberi bekliyordu. Yonca denen o kadına ne olduğunu o da merak etmeye başlamıştı. Doktor Emir ile henüz konuşamasa da Çisil’in tahmin ettiği şeyi biliyordu. Tek dileği o tahminin gerçek olmaması yönündeydi. Gencecik bir öğretmenin hayattan bu şekilde soyutlanmasına izin veremezlerdi.
“Ne düşünüyorsun?”
“Önemli bir şey değil. Ne dersin birkaç gün Urfa’ya mı gitsem? Belki beni göremezse biraz yumuşar.”
“Hiç sanmıyorum. Eğer gidersen amcanın dediklerini yapacağını düşünüp daha çok sana düşman olur”
“Amcam ne alaka?”
“Bu adam seni kızı ile evlendirmek istemiyor muydu?” Serdar’ın sorusuyla Asaf yüzünü buruşturmuştu.
“Asla öyle bir şeyi kabul etmem. Çisil olmazsa evlenmeyi düşünmüyorum.” Serdar genç adamın kararlı ses tonu karşısında gülümsemişti.
“Bunu bir tek sen biliyorsun. Çisil ablanın haberi var mı?”
“Yakında olacak!” ikili bir süre daha konuştuktan sonra karşılıklı kanepelere uzanıp dinlenmeye başlamıştı. Ertesi gün yoğun ve yorucu bir gün olacaktı
. ***
Çisil odasına girdiğinde sakinleşmek için odada dönüp durmaya başlamıştı. Abisinin sözlerini düşündükçe delirecek gibi oluyordu. Asaf’ın hemen birini bulup evlenmek isteyebilecek olması Çisil’in kanında ki damarı öfkeyle dolduruyordu. Yakıcı bir hissi damarlarında hisseden genç kız telefonunu eline almasıyla telefonun çalması bir olmuştu. Arayan kişiyi görünce duraksadı.
“Suat hayırdır bu saatte!” Çisil adamın aramasıyla ona verdiği telefonu hatırlayınca duraksamıştı.
“Müsait miydin?”
“Evet bir şey mi oldu?”
“Bana telefonunu verdiğin kişinin adresini isteyecektim.” Çisil adamın sözleriyle duraksarken yutkunarak konuşmuştu.
“Suat bana kızın başına bir şey gelmediğini söyle…” Suat’ın cevap vermesi uzun sürerken Çisil daha da öfkelenmişti.
“Bunu sana açıklayamam. Ama erkenden müdahale edemezsek başına daha kötü bir şey gelebilir. Hem onun hem de başkalarının.”
“Ne demek istiyorsun?” karşıdan derin bir nefes alan adam kararlı bir şekilde konuşmuştu.
“Bu konuda sana bilgi veremem Çisil abla, sadece kızı kurtarmak için yardımına ihtiyacım var. Bana adresini ver…”
“Bunu neden istiyorsun?”
“Çünkü onu korumak için evinin önüne sivil bir ekip yerleştireceğim.” Çisil olayın tahmin ettiğinden daha derin boyutları olduğunu anlayınca hiç düşünmeden adama kızın adresini vermişti. Bir süre daha Suat ile konuştuktan sonra o telefonu kendisine vermesi için ertesi gün sözleşmek istedi. Ancak Suat telefonu delil olarak alması gerektiğini bu yüzden ona veremeyeceğini söyleyince Çisil bir şey söyleyememişti. İkili konuşmayı sonlandırdığında genç kız ne yapacağını düşünüyordu. Hastasını iyi etmek istiyordu ve ne olursa olsun bunu başaracaktı.
***
Biliyorsunuz arkadaşlar. Dün cenazemiz vardı. Genç yaşta ölen akrabamız için baş sağlığı dileyen ve dua eden herkese çok teşekkür ederim. Allah razı olsun. Ölüm kolay değil elbet ama ölen genç olunca daha da zor oluyor. Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın.
Bölüm için yorumlarınızı bekliyorum!
Sizce Çisil Asaf ile barışacak mı?
Ayşem ve Serdar’ın akibeti ne olur…
Son olarak Yonca’nın başına ne gelmiş olabilir?
53. BÖLÜM <<<<<< ——— >>>>>> 55. BÖLÜM
İyice merak ettim kıza ne olduğunu kıskanç çisil bakalım neler olacak emeğine sağlık canım
Harika bir bölüm olmuş yüreğime sağlık hikaye daha da bir güzel oluyor ❤️
Emeğine yüreğine sağlık canım harikaydı
Ayşem kabullenmeye başladığına göre Asaf ve Çisil ne zaman barışacaklar bence fazla uzadı ayrılıkları
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık
Emeğine sağlık yazarcığım
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Cisil affedecek bence Cesur sayesinde 😀 . Ayşem de kabullendi ,❤️.Yoncaya n eolmus ya bu kadar tehliklei kim rahatsız ediyor :/ umarım tecavüz yoktur 🙁
Başınız sağ olsun. Rabbim mekanını cennet eylesin nurlar içinde yatsın.
Emeğine kalemine sağlık canım harika bir bölümdü
Cesur iyi düşündü. Evi hemen vermese biraz daha istekte bulunsa. Kızın hayatını kurtarıyor.
Çisil in kıskançlıkları bitmeyecek
[…] Cesur 54. Bölüm […]