Merhaba arkadaşlar. Öncelikle hikayeme gösterdiğiniz ilgiden dolayı çok teşekkür ederim. Eğer fırsat bulursam bu hafta bir bölüm daha yayınlamayı planlıyorum. Tabi diğer hikayelere bölüm yazdıktan sonra… Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar!,
***
Genç adam gelen misafirleri toplantı için şark köşesinin olduğu büyük alana doğru alırken babası ve amcası da ağalara eşlik ediyordu. Birçok söz sahibi ağa konağa ulaşmıştı. Arkasını dönüp konağa gireceği sırada kapıda bekleyen adamlardan biri ona seslenmişti.
“Ağam, baksanız iyi olur.” Erhan kaşlarını çatarak büyük bahçenin yüksek ölçekli ağır kapısına yaklaşırken gördüğü şeyle kaşları çatılmıştı. Cihangir yabancı bir kadının kucağında duruyordu.
“Cihangir neden sende?” hızlı birkaç adımda kadına yaklaşarak bebeği ondan almıştı. Bakışları hemen etrafı dolaşırken Çisem’i göremeyince kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı.
“Ağam…” diyen kadın nefes nefeseydi. Biraz soluklandıktan sonra devam etmişti.
“Meydanda kaza oldu!” dediğinde genç adamın nefesi kesilmişti.
“Kaza mı?” derken kucağında ki bebek kıpırdanmıştı.
“Sermet bebeği bana verip konağa getirmemi istedi. Bende hızla onu buraya getirdim.” Erhan belirsizlikle kanının donduğunu hissetmişti. Gür bir sesle “Ana,” diye bağırırken hızla konağın avlusuna doğru ilerledi. Birkaç kişi Erhan’ın sesine avluya çıkarken Sevim Hanım oğlunun bağrışına endişeli bir şekilde koşar adım avluya çıkmıştı.
“Erhan ne oluyor oğlum?”
“Ana Cihangir sana emanet, benim hemen gitmem gerek.” Yaşlı kadın kollarının arasına bırakılan bebekle şaşırırken etrafa bakınarak “Çisem kızım nerede?” diye sordu. Erhan cevap vermeden hızla konağın kapısından çıkarken kulakları sağır eden patlama sesiyle genç adam yerinde çakılı kalmıştı. Başını hızla iki yana sallarken anasının “Allah’ım sen koru,” dediğini duyunca koşarak patlamanın olduğu meydana doğru gitmeye başlamıştı. Yol boyunca bildiği tüm duaları ederken kendisine doğru kaçışan kişileri görünce daha da endişelenmişti. Nefes nefese olayın olduğu yere geldiğinde gördüğü manzarayla göğsüne bir ağrı hissetmişti.
“Çisem!” diye bağıran genç adam deli gibi koşuşturan kişilerin arasında karısını aramaya başlamıştı.
Genç kadın Sermet ile birlikte adamı arabadan çıkararak hızla oradan uzaklaşmaya çalışmıştı. Patlamanın etkisiyle yere doğru savrulan genç kadın adamın üzerine doğru kapaklandı. Etrafı dumanla birlikte alev topu kaplarken Çisem öksürerek başını kaldırarak çayır cayır yanan arabaya bakmıştı. Sermet endişeyle “Hanımım iyi misin?” diye sorarken genç kadın uğuldayan kulaklarından dolayı adamı duyamamıştı. Sermet genç kadının koluna tutarak dikkatini çekmişti. Çisem kulaklarında ki çınlama yüzünden etrafında olan biteni duyamıyordu. Gözleri kargaşa oluşturan kişilere çevrilirken aralarından biriyle göz göze gelmişti. kendisine korkmuş bir şekilde bakan adam ona doğru koşarken Çisem gözlerini kapatarak başını sallamıştı.
“Çisem!” Erhan sonunda genç kadını yerde yarı uzanmış bir şekilde bulurken korkuyla yanına ulaşmıştı. Karısını kollarının arasına alıp sıkıca saran adam ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.
“İyi misin? Bana bak Çisem, beni duyuyor musun?” genç kadın adamın dudaklarını okurken başını iki yana sallamıştı. Ambulans ve itfaiyenin geldiğini duyanlar yol açarken yanlarına koşan sağlık görevlilerine engel olmamak için güçlükle arabadan çıkardığı adamın yanından ayrılmıştı. Bir yandan yaralılara müdahale edilirken diğer yandan geriye pek bir şey kalmamış arabayı söndürmeye çalışıyorlardı.
“Hastaneye gidiyoruz.” Erhan karısını ambulanslardan birine götürürken Sermet’te onların peşine takılmıştı.
“Ağam biz arabayla gidelim. Hanım ağam patlama yüzünden duymuyor sanki,” Sermet’in uyarısıyla genç adam hızla ona dönmüştü.
“Bu konuyu sonra konuşacağız. Koş arabayı getir,” diyen Erhan oldukça sinirliydi. Sermet hızla başını eğerken ağasından iyi bir azar yiyeceğini biliyordu. Üstelik onu haklıda buluyordu. Sermet arabayı almak için acele ederken Erhan da karısını kalabalıktan çıkarmıştı.
“Cihangir nerede?” Çisem’in aklına oğlu gelince endişeyle etrafına bakmaya başlamıştı. Kulakları duymadığı içinde oldukça yüksek sesle sormuştu.
“Korkma, annemin yanında.” Genç kadın kocasını duyamadığı için paniklemişti.
“Nerede, güvende mi?” Erhan üzgün bir şekilde genç kadına bakarak başını olumlu anlamda sallamıştı. Ona anlatamayacağını anladığında telefonunu çıkararak mesaj kısmına “Annemin yanında, güvende,” yazmıştı. Çisem gözle görülür bir şekilde rahatlarken arabanın gelmesiyle en yakın hastaneye doğru yola çıkmışlardı. Doktor genç kadını muayene ederken Sermet’te olanları Erhan’a ayrıntısıyla anlatmaya başlamıştı. Erhan genç kadına bir şey olmadığı için sakin olsa da eve gittiklerinde karısını uyarmadan geçemeyecekti. Kendi canını bu şekilde tehlikeye atmaması için ona iyi bir ayar vermesi gerekecekti.
Birkaç saat sonra hastaneden ayrıldıklarında Çisem hala kendini sersem gibi hissediyordu. Doktor birkaç güne kulaklarında ki çınlamaların gideceğini söylerken çınlama nedeniyle az duyan genç kadın buruk bir şekilde kocasına bakmıştı. Bu birkaç gün Çisem için zor geçece gibiydi. Özellikle oğlunu yanından ayırmaması gerekiyordu. Nitekim ağladığında onu duymama olasılığı vardı.
“Ağam evdeki ağalar olayı duymuş, konakta sizin gelmenizi bekliyorlarmış.”
“Beklesinler, şimdi onları düşünemem. Hadi Çisem eve geçelim.” Çisem’in koluna girerek onu arabaya yönlendirirken kulakları dolayısıyla genç kadın arada dengesini kaybediyordu.
“İyi misin?” kocasını duymayan kadın adamın kolunu çekmesiyle ona dönmüştü.
“Bir şey mi dedin?”
“İyi misin diye sordum, bir yerin ağrıyor mu?” Çisem adamın hafif sesini yükselterek konuşmasıyla azda olsa onu duymuştu.
“İyiyim, sadece arada başım dönüyor. Merak etme birkaç güne geçer.”
“Başka bir doktora gitmek ister misin? İstersen hemen gidebiliriz.” Erhan’ın sorusuyla genç kadın başını iki yana sallamıştı.
“Gerek olduğunu sanmıyorum, ilaçlarımı kullanırsam bir sorun olmaz.” İkili arabanın arka koltuğuna geçerken Sermet direksiyona geçerek arabayı çalıştırmıştı. Hastaneye geldiğinden beri başta annesi olmak üzere birçok kişi telefonla arayıp durumlarını sormuştu. Telefon yeniden çalınca genç adam bıkkınlıkla telefonun ekranına bakmıştı. Annesinin aradığını gören Erhan hızla telefonu açarken kadının endişeli bir şekilde “Oğlum neredesiniz?” diye sormasıyla genç adam yerinde dikelmişti.
“Yoldayız anne bir şey mi oldu?”
“Yok evladım merak ettim. Çisem kızım iyi mi? Yaralanmadı değil mi?” Erhan yanında ki karısına kısa bir bakış atarken Çisem üzerindeki bakışları hissederek adama dönmüştü. Adamın kendisine bakarak konuşmasıyla kulağında ki telefonu fark etmişti.
“İyi ana konağa geliyoruz. Cihangir nasıl? Bir sorun yok değil mi?”
“Cihangir uyuyor onu merak etmeyin. Siz sağ salim gelinde başka bir şey istemem.”
“Ağalar hala orada mı?” adamın sorusuyla kadın derin bir nefes vermişti. Sevim hanımın sıkıntılı nefes vermesi Erhan’ın dikkatinden kaçmamıştı.
“Ne oluyor anne?”
“Gelince kendin anlarsın. Amcanlar yine rahat durmuyor Erhan, bir yol bul şunları önünü kez oğlum.” Erhan annesinin neden bahsettiğini hemen anlamıştı. Anlaşılan şehirli gelin getirdiği için ağaların aklına girip karısının yerini sorgulatmaya çalışıyordu.
“Bir şey mi oldu Erhan?” Çisem adamın sinirlendiğini görünce endişelenmişti. Aklına hemen Cihangir gelmişti. Erhan başını olumsuz anlamda sallarken kadının merak ettiğini bilerek “Cihangir Ayaz uyuyor merak etme. Annem iyi olduğunu söyledi,” dedi. Çisem önüne dönerken arabayı kullanan adamın omzuna dokunarak “Arabadakilerin durumu nasıl öğrenebildin mi Sermet?” diye sordu. Erhan karısının öne doğru eğilip konuşmasından hoşlanmayarak kolundan tutup geriye yaslanmasını sağlamıştı. Çisem anlamaz bir şekilde Erhan’a bakarken genç adam gözlerini kaçırarak kendisine soru sormasını istemediğini belli etmişti.
“İkisini de hastaneye kaldırdılar Hanım ağam, şoför iyide Zeynel ağayı ameliyata almışları. Durumu hakkında henüz bir şey demediler.” Erhan Sermet’in sözleriyle bu kez kendisi öne doğru eğilmişti.
“Zeynel ağa ne alaka? Zeynel ağanın orada ne işi vardı?” Erhan merakla sorarken Sermet dikiz aynasından genç adama bakarak sorusunu cevaplamıştı.
“Kaza yapan araba Zeynel ağanın arabasıydı ağam. Hanım ağam Zeynel ağayı arabadan çıkardı.” Erhan şaşkınlıkla yolu seyreden karısına dönerken ne söyleyeceğini bilememişti.
“Orada başka adam yok muydu da Hanım ağana izin verdin? Ya karım arabanın yanındayken patlasaydı araba.”
“Ağam biz uzaklaştıktan sonra yanmaya başladı araba. Sonrada malum patladı. Kimse yardım etmedi bize, Hanım ağamda kendini öne atınca geri alamadım. Af ola ağam!” derken oldukça üzgündü. Üzerine düşen görevi yerine getiremediği için oldukça mahcup hissediyordu. Erhan geriye yaslanarak derin bir iç çekerken araba konağın kapısından içeriye girince Sermet’e dönerek “Sen Hanım ağanın ilaçlarını almaya git. Kimseye de bu konudan bahsetme.”
“Emrin olur ağam,” diyerek arabayı durdurmuştu. Çisem arabadan inerken Erhan hızla yanına giderek kadının koluna girmişti.
“Kızım ne oldu?” Sevim Hanım ikilinin tanına telaşla gelirken Erhan başını sallayarak annesine cevap vermişti.
“Anne Çisem yorgun, onu odaya çıkarır mısın? Patlamadan dolayı kulaklarında biraz sorun var. Doktor bir iki güne geçeceğini söyledi. Yüksek sesle konuşmazsan seni duyamaz.” Sevim Hanım üzgün bir şekilde gelininin koluna girerken Çisem kadının üzgün ifadesine gülümseyerek yüksek sesle bağırarak konuşmuştu. Genç kızın birden bağırması boş bulunan Sevim hanımı yerinden sıçratırken Erhan dayanamayarak gülmeye başladı.
“Ay çok mu bağırıyorum. Kusura bakma anne,” diyen kadın oldukça mahcuptu.
“Oğlum ne oluyor?”
“Duymadığı için ne kadar yüksek sesle konuştuğunu anlamıyor anne, sen onu odaya götür. Bir süre odadan çıkmaması daha iyi.” Sevim Hanım oğlunun dediğini yaparak genç kadını merdivenlere yönlendirirken Çisem ona ayak uydurmuştu.
“Kızım sen bir süre konuşma olur mu? Yoksa bebeğini korkutursun.” Sevim Hanım yüksek sesle kızı uyarırken odasının bulunduğu koridora girerken karşısından gelen kızı görünce kaşlarını çatmıştı.
“Bu kız neden benim odamın etrafında dolanıyor?” Çisem gerçekten sinirlenmişti. Dicle aşağıya inmek için odasından çıkarken Çisem’i görünce duraksamıştı.
“Bu katta sadece senin odan yok,” diyen kızla Çisem ne dediğini duymadığı için Sevim Hanım kızın sözlerini daha yüksek sesle tekrarlamıştı. Çisem kaşlarını çatarken Dicle yengesinin neden kendi sözlerini yüksek sesle tekrarladığını anlamaya çalışıyordu.
“Ne oluyor yenge, neden bağırarak konuşuyorsun?”
“İlçe meydanında patlama oldu, Çisem de oradaydı. Patlamadan dolayı kulakları çok duymuyor. Bağırarak konuşmak gerekir. Sen işine bakabilirsin.” Dicle memnun bir şekilde genç kadına bakarken Çisem kaşlarını daha da çatarak yanından geçmek üzere olan kızın kolunu tutarak kendisine bakmasını sağlamıştı.
“Bir daha bu gün yaptığını yaparsan seni dava ederim. İnan bizzat avukatlık yapar seni hapse yollarım. Umarım beni anlamışsın, ayağını denk al,” diyerek kızın kolunu savururcasına bırakmıştı. Duymadığı için sözlerini konaktaki birçok kişinin duyacağı kadar yüksek sesle söylemişti. Dicle morarmış bir yüzle hızla odasına geri dönerken Sevim Hanım gelininin neden bahsettiğini anlamadığı için duraksamıştı.
“Kızım?” diye soran kadının elini sıkan Çisem hafif gülümseyerek başını iki yana salladı. Bu kadının sessizce ‘önemli bir şey yok’ deme şekliydi. Genç kadın dairesinin kapısından içeriye girdiğinde salonunda oturan kızı görünce gülümsemişti. Zeynep Hanım ağasını görür görmez hızla yerinden kalkmıştı.
“Otur lütfen Zeynep,” diye sesini yükselten genç kadın kızın ürktüğünü görünce sıkıntıyla elini alnına götürmüştü.
“Anne çok mu bağırıyorum,” derken bile bağırdığının farkında olmayan kadın Sevim Hanım’ı güldürmüştü.
“Kızım sen gidebilirsin. Gelin ağanın kulaklarında duyma sorunu olduğu için bağırarak konuşuyor. Hadi sen aşağıya in.” Diyen kadınla Zeynep şaşkınlıkla Çisem’e bakmıştı. Çisem genç kıza gülümserken kız utanarak bakışlarını kaçırmış ve hemen kapıya yönelmişti. Neyse ki odaları ses yalıtımı konusunda iyiydi.
“Hadi kızım sende duşunu al sonra da dinlen biraz.”
“Anne ben ağlarsa Cihangir’in sesini duymayabilirim.” Çisem ne yapacağını bilemezken Sevim Hanım kadını rahatlatmak için “Merak etme Erhan gelene kadar burada beklerim ben,” dedi. Genç kadın minnetle kayınvalidesinin elini öperken odasına giderek kadının dediği gibi önce duşunu aldı sonrada yatağına uzanarak uyumaya çalıştı.
***
Genç adam büyük salondan içeriye girdiğinde salondaki uğultu birden kesilmişti. Erhan başköşede oturan yaşça kendisinden büyük olsalar da konum olarak ondan aşağıda olan adamlara kısa bir bakış atmıştı.
“Selamünaleyküm,” diyerek kendisi için boş bırakılan yere doğru ilerlerken babası ve amcasına kısa bir göz atmıştı.
“Aleykümselam Erhan ağa, daha ne kadar bekleyecektik?” ağalardan biri söze girerken yerine oturan Erhan oturuşunu dikleştirerek soruyu soran adama dönmüştü.
“Beklettim kusura bakmayın.” Erhan adamın gözlerinden tartışma çıkarmak istediğini anlayabiliyordu. Onu gibi birçok kişiyle karşılaştığı için artık bu durum ona garip gelmiyordu.
“Sorun değil Erhan ağa, Zeynel ağa da gelmedi zaten.” Başka bir ağanın sözleriyle Erhan ona dönmüştü.
“Zeynel ağanın gelebileceğini sanmıyorum.” Erhan önündeki sudan bir yudum alırken diğerleri aynı ağızdan konuşarak adama kaşlarını çatmıştı.
“Ne demek olur bu Erhan ağa, Zeynel ağa olmadan ne zaman toplandık?”
“Zeynel ağa şuanda hastanede ameliyatta, merak eden varsa gidip ziyaret edebilir.” Herkes şaşkınlıkla genç adama bakarken aralarında yaşı en büyük olan yerinden kalkmıştı.
“Sen ne dersin Erhan ağa, Zeynel ağa ne demeye hastanede olsun? Sabah görüştüm gayet sağlıklıydı.”
“Hangi dakikamız garantidir ki böyle konuşursun Abidin ağa? Sabah sağlıklıydı diye başına bir şey gelmez mi sanıyorsunuz? Gelirken yolda kaza geçirmiş. Şimdi de hastanede…” dediğinde herkes yerinde doğrulmuştu. Çoğunu ateş almış gibi konuşurken Erhan bu durumdan rahatsız olarak araya girdi.
“Neden ayaklandınız? Zeynel ağa olmasa da sizin sorunlarınızı dinleyebilirim.” Babası ve amcası genç adama onaylamaz bir şekilde bakarken Erhan omzunu silkerek özellikle amcasının gözünün içine bakmıştı.
“Oğlum, hastamız varken toplantıya devam etmez doğru olmaz.” Hikmet Bey oğluna başını iki yana sallayarak konuşmuştu. Ama amcası babasıyla aynı fikirde olmasa gerek ki hemen atılmıştı.
“Abi bu konuyu konuşalım. Zeynel ağa iyi olduğunda da karara bağlarız.”
“Nusret ağa haklı, bu konu uzatmaya gelmez. Söz konusu aşiretin iyiliği…” Erhan tek kaşını kaldırarak amcasını destekleyen adama bakmıştı.
“Aşiretin iyiliğine olmayan nedir öğrenebilir miyim?”
“Kendi başına karar alıp iş yapman Erhan ağa. Aşiretin başına geçeceksen kararlarını bizimle de paylaşman gerek.”
“Hangi konuda size tanışmamışım öğrenebilir miyim?” Erhan dişlerini sıkarak öfkeyle konuşmuştu.
“Bizim onayımız olmadan evlenmenden başlayabiliriz. Bu hiç olmadı Erhan ağa, aşiret senin için gelin seçmişken hiç olmadı.”
“Hayatıma kimi alacağım sizi ilgilendirmez. Ne karıma ne de çocuklarıma laf diyenin gözünün yaşına bakmam. Kimi koynuma alacağımı size soracak değilim. Bu konu tartışmaya kapalıdır.”
“Erhan ağa…”
“Konu kapandı dedim, neyini anlamadın?”
“Ağandan bile izin alamdın sen!” amcası araya girerek yeğenine çıkıştığında Erhan amcasının derdiği bildiği için hafif gülümsemişti.
“Kırkıma yaklaştım, bu saatten sonra evleneceğim kadın için babamdan izin alacak değilim. Kaldı ki ilk eşimi zaten siz ve ailem seçmişti. Sonuçları malum, şimdide ben seçtim. Karımla huzurum da mutluluğumda yerinde. Arasam Çisem gibi Hanım ağa bulamazdım.” Erhan diklenen amcasına gözleriyle ihtar verirken adam istediğini alamamanın verdiği sinirle yerine oturmuştu.
“Karın olacak kadının yaşı malum, senin erkek evlada ihtiyacın var. O kadının sana çocuk verip veremeyeceği belli değil. İşini şansa bırakamazsın.”
“Sebep? Neden benim erkek evladım olmak zorunda ki? Unutuyorsunuz galiba, benden sonra ailede altı erkek kardeşim daha var. Olmazsa onlardan birine devrederim ağalığı.” Erhan’ın sözleri ile herkes susmuştu. Hepsi Erhan’ın konuşmasına hak veriyordu. Hikmet ağanın yedi oğlu vardı ve her biri eğitimli ağalık vasfına uygun genç adamlardı.
“Başka bir şey yoksa karım kaza sırasında oradaydı. Biraz rahatsız onun yanına çıkacağım.”
“Erhan ağa, karım diyorsun ama kimse karını tanımıyor. Madem evlendin, düğünü ne zaman yapıp ahaliye ilan edeceksin?” Erhan kapıya gitmek üzereyken gelen soruyla duraksamıştı.
“Ne düğünü Celal ağa, daha Zeynel ağanın kararını duymadık.” Nusret yine durumu kabullenmediğini belli edercesine çıkışmıştı.
“Yakında kayınbiraderimin düğünü var, ondan sonra bizimkini de yaparız. Hem Zeynel ağanız da iyileşmiş olur!” özellikle son sözlerini amcasına bakarak vurgulamıştı. Amcasının moraran yüzüne bakmadan bu kez babasına dönmüştü. Genç adam babasının bu yaptıklarına anlam veremiyordu. Nedense hiçbir oğlunun arkasında durmak gibi bir niyeti olmamıştı. Bu durum Erhan’ı her zaman şaşırtmış ve çok üzmüştü.
“Baba, arkamda olduğun için sağ ol, bunu hiç unutmayacağım.” Hikmet Bey oğlunun gözündeki hayal kırıklığıyla yutkunmadan edememişti. Yaşlı adam salondan çıkıp giden oğlunun ardından bir süre baktıktan sonra ağaların ayaklanmasıyla kendisine gelmişti. Yaşlı kalbi oldukça zayıftı. O her zaman evlatlarının kız olsun erkek olsun fark etmeksizin güç olmalarını istemişti. Zor durumda kaldıklarında kendi ayaklarının üzerine kalkmalarını istemişti. Belki evlatları bilmiyordu ancak evlatlarının önünde duran birçok engeli onlar fark etmeden kaldırmıştı.
“Hikmet ağa, düğünü çok geciktirmeyin. Sizden haber bekliyoruz.”
“Orası belli olmaz, belki düğünü başka bir geline yaparız.” Hikmet patavatsız kardeşine kızgın bir şekilde dönerek çıkışmıştı.
“Nusret ses etmiyorum diye iyice azıtmaya başladın. Ayağını denk ala beni sinirlendirme. İstesek de istemesek de Erhan evlendi, bundan sonra elini oğlumun üzerinden çekersen hayrına olur.” Nusret Bey ağaların yanında abisinin bu çıkışını beklemediği için bozulmuştu. Ağalar bir bir evden çıkıp giderken Hikmet yorgun hissederek odasına çekilmişti. Karısının nerede olduğunu bilmiyordu. Uzun bir süredir karısının da kendisinden uzaklaşmaya başladığını hissediyordu. Üstelik bunca yılın ardından ilk kez böyle bir şey oluyordu. Sıkıntıyla ceketini çıkararak yatağa uzandı. Üzerini değiştirecek takati kendisinde bulamıyordu.
“Ne oldu Nusret, ne bu suratın hali?” yaşlı adam annesinin sorusuyla hemen yanına oturmuştu. Sıkıntıyla kadına bakarken her zamanki işgüzarlığıyla cevap verdi.
“Ne olacak, abim yeni gelini kabul etti. Düğün kurulacakmış dul kadına!” dediğinde yaşlı kadın bastonunu yere vurarak sinirle konuşmuştu.
“Olmaz öyle şey, ne düğünü. Kız oğlan kız mı alıyokta düğün kuracaklar geline!” yaşlı kadının çıkışmasıyla adam sevinirken odaya giren karısına göz kırparak yanına gelmesini sağlamıştı.
“Bu işe sen engel olabilirsin ana, bu düğün olmamalı.”
“Ne düğünü, kimi evlendiriyorsunuz?” Hesna Hanım kocasına sorarken Nusret onu duymazdan gelerek anasına bakmıştı.
“Sen merak etme oğul, ben Hikmet ile konuşurum. Bu düğüne izin vermez.”
“Kim evleniyor Nusret, merak ettim.”
“Erhan, karısına düğün yapacakmış,” diyen Nusret karısının merakını gidermişti.
“Vış, olur öyle şey. Ne düğünü. Hem o gelinin elimden çekeceği var. Benim kızıma vurmak ne demekmiş ona soracağım.” Yaşlı kadın gelininin sözleri ile atılmıştı.
“Kim kime vurdu?” Hesna dilini tutamadığı için kendine kızarken eğer olanları yaşlı kadına söylerse kızının da başının ağrıyacağını bilecek kadar kayınvalidesini tanıyordu. Hesna yaşlı kadının akrabasının kızı olduğu için Sevim hanımdan her zaman daha yakın davranmıştı ona. Sevim de yeni gelin gibi dışarıdan gelen yabancı bir kadındı Nedret Hanım için.
“Önemli bir şey değil ana, takışmışlar sadece.”
“Ne takışması, kim benim torunuma el kaldırabilir. Kırarım o eli…” yaşlı kadın yerinden oğluna tutunarak kalkarken Nusret Bey karısına kızgın bir şekilde bakmıştı. Kadın bakışlarını kaçırırken adam yaşlı kadının peşine takılmıştı.
“Gelini çağır yanıma bakalım derdi neymiş.” Nedret Hanım oğluna dönerken Nusret kararsız bir şekilde anasına konuşmuştu.
“Ana sonra konuşursunuz. Erhan çok sinirliydi, şimdi karısına bir şey dersen ters teper. Yarın ne söylemek istersen söylersin.”
“Erhan niye kızgındı, ne oldu da kızdı yine?” ağır aksak yürümesine devam eden kadın odasına doğru ilerlerken Nusret’te annesine yardımcı olmaya çalışmıştı. Yaşı dolayısıyla üst kata çıkmakta zorlandığı için alt kattaki en büyük odayı yaşlı kadın için hazırlamışlardı. Konağa asansör yapılmak istediğinde de yaşlı kadın kesin dille bunu reddetmişti. Evin tarihi dokusuna kimsenin dokunmasına izin vermemişti. Odasına girip şak köşesine geçerek kolunda ki tespihi eline alarak çekmeye başlamıştı.
“Bu gün toplantı pek iyi geçmedi. Zeynel ağa kaza geçirdiği için gelemedi toplantıya.”
“Durumu nasılmış, sordunuz mu?”
“Birazdan hastaneye gideceğiz. Öğrenince haber ederim.”
“Eyi, benden de geçmiş olsun dilersin.” Yaşlı adam annesinin elini öperek odadan çıkarken kenarda endişeyle duran karısına doğru ilerleyerek kolunu tutmuştu.
“Karı sen beni deli mi edeceksin? Anamın yanında diline hakim ol diye kaç kez söyleyeceğim.”
“Ne yapayım Nusret’im ağzımdan kaçtı.” Kadının yaşına nazaran cilveli konuşması yaşlı adamı hemen yumuşatmıştı. Az derdine demiyorlardı, kadın adamı yoldan da çıkarır, yola da getirir diye. Hesna da yıllardır kocasını nasıl yola getireceğini, parmağında oynatacağını iyi öğrenmişti. Biraz cilve, biraz tatlı dille adama her şeyi yaptıracak güçteydi. Hafif bir surat asması adamı dizlerinin üzerine çöktürmesine yeterdi.
“Ah kadın şöyle yapıyorsun ya aklımı başımdan alıyorsun.” Nusret’in sözleriyle kadın gülmüştü. Başını iki yana sallayarak adamın bozulan yakalarını düzeltmeye başlamıştı. Uzaktan bakan biri onları sanki atmış yaşlarında değil de otuzlarında yeni evli sanırdı.
“Abinle konuştun mu? Dicle işi ne oldu?” kadın sesini kısarak kocasına sormuştu.
“Konuştum, düşüneceğini söyledi.”
“Aman Nusret, bu işi ancak sen yaparsın. Abini boş bırakma, Asaf’la Dicle’nin mutlaka evlenmesi gerek.”
“Bakacağız dedik ya. Hem Asaf olmaz, onun nişanlısı var bilmiyor musun?”
“Ne olmuş henüz evlenmedi ya. Asaf sonraki büyük oğlan Nusret, Erhan’dan sonra o başa geçecektir.”
“Erkan var Hesna, unutuyorsun?” kadın omzunu silkerek cevap vermişti.
“Erkan’ın karısı buralara yaşamayı istemez. Erkan konağa dönmez bu saatte sonra. Ama Asaf doktor, sizin bir telefonunuza bakar buraya tayin olması.”
“Öyle de özel hastanede çalışıyor çocuk. Kabul etmez.”
“Sen halledersin kocacım. Hem yakında yeni gelinin abisinin düğünü için abinler gidecekmiş. Bu kızın kardeşi değil mi nişanlısı. Sende gitmelisin, orada olmalısın.”
“Ben gidemem Hesna, gidersem hemen anlaşılır neden gittiğim. Ama ağabeyim bu işi halledecektir.” Karı koca akıllarında ki fikirleri yaşlı adama dayatmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Ama atladıkları bir konu vardı. O da Sevim’in asla Dicle’yi gelin olarak kabul etmeyeceği gerçeğiydi.
***
“Anacım nasılsın?” Erhan dairesinin salonuna girdiğinde annesini oturmuş sessiz bir şekilde kadın programı izlerken bulmuştu.
“Geldin mi oğlum, Çisem içeride uyuyor.”
“İyi, biraz dinlensin. Sende yoruldun hadi dinlenmeye git.”
“Ne yaptım evladım, siz iyi olun da ben yorulayım.” Erhan anasına sarılarak başının tepesinden öpmüştü. Kadın çıkmadan önce Çisem’in durumunu hatırlatarak Cihangir’le ilgilenmesini tembih etmişti.
Erhan odaya geçtiğinde karısının uzanmış bir şekilde uyuduğunu görünce üzerini örtmek için sessizce yatağa yaklaşmıştı. Örtünün üzerine yatan genç kadını örtmek için dolaba yönelerek içinden ince bir battaniye alarak kadının üzerini örttü. Bir süre sessizce genç kadını izledikten sonra beşikten gelen mırıltılarla hızla Cihangir’in yanına gitmişti. Bebek uyanmış elleriyle başından aşağıya asılı olan oyuncaklara uzanmaya çalışıyordu. Erhan ön dişleri belirmeye başlayan Cihangir’i neşelendirirken oldukça rahattı. Çisem’in az duyuyor oluşu sesini kısmadan bebekle iletişim kurmasını sağlıyordu.
“Açıktın mı evlat?” bebeği kucağına alıp kızının odasına geçmişti. Yatakta uyuyan kızına kısa bir bakış atarak açılan üzerini örtüp onu uyandırmadan yeniden salona geçmişti. Bebeği yedirecek bir şey bulamayınca kucağında Cihangir’le odadan çıkıp mutfağa yöneldi. Ağalarını gören çalışanlar hemen toparlanırken köşede oğlunu yedirmeye çalışan Evin’i görünce gülüşmedi.
“Evin bakar mısın bacım.” Evin adını duyunca hemen yerinde doğrulmuştu.
“Buyur ağam?”
“Ağam nedir Evin, abi de… Ayaz’ı da yedirebilir misin? Çisem uyuyor, uyandırmayayım şimdi.” Evin bebeği alarak kendi oğlunun yanına koyarken Cihangir hemen Araf’a doğru uzanmaya çalışmıştı. Cihangir Araf’ı görünce neşeli sesler çıkarmaya başlıyordu. Bu durum Erhan’ı gülümsetirken Evin’e dönerek mahcup bir şekilde sormuştu.
“Evin, biliyorum senin için zor olacak ama birkaç gün Cihangir’e bakmakta bana yardımcı olabilir misin? Gün içinde bizim dairede yanında dursan yeter. Hem Araf da Cihangir’i seviyor.” Evin şaşırarak genç adama bakmıştı.
“Bakmasına bakarım da abi, Çisem yengeye ne oldu hasta mı?”
“Birkaç gün dinlenmesi gerekiyor.” Mutfağa giren Sermet ile Erhan ona dönmüştü.
“Ağam Hanım ağamın ilaçlarını getrdim. Üzerinde nasıl kullanılacağı yazıyor.” Erhan adamın uzattığı ilaç poşetini alırken genç kadın endişeyle oturduğu yerden kalkmıştı.
“İlaç mı o kadar kötü mü durumu?”
“Birkaç güne iyi olacaktır. Sen dediğim gibi çocuklarla ilgilenirsen sevinirim. Bir şeye ihtiyacın olduğunda yardım istemekten çekinme. Konakta senden başkasına güvenemem bu konuda.” Evin başını sallarken Erhan Araf’ın başını öperek “Dayısının aslanı nasıl oldu?” diye sordu. Evin adamın sorusuyla içine yeninden bir korku oluşmuştu. Oğlunun hala üst katta ne işi olduğunu anlayamadığı için korkuyordu.
“İyi çok şükür Erhan abi, daha iyi olacak.”
“İnşallah. Hadi sen çocukları yedir sonra Zeynep ile yukarıya çıkarsınız.” Erhan mutfaktan çıkarken iki çocuğun neşeli sesiyle o-mutfak yeniden keyiflenmişti. İşlerini yapan çalışanlar arada Cihangir’i seviyor, Araf’a da aynı ilgiyle yaklaşsalar da onu incitmekten korkuyorlardı.
“Evin abla, Cihangir yemiyor artık, doydu sanırım. Odaya çıkarayım mı?” Evin oğlunun karnını doyurup yüzünü silerken kızın sözleri ile ona dönmüştü.
“Hadi birlikte çıkalım Zeynep,” diyerek birlikte mutfaktan çıkmışlardı. Genç kadın kucağında kendi oğluyla merdivenleri çıkarken yine ürpermişti. Zeynep kadının solgun yüzünü görünce endişelense de bir şey söylememişti. Erhan’ın dairesinin kapısına geldiklerinde kapıyı çalarak içeriye girmişlerdi. Salona geçtiklerinde Erhan’ın üzerini değiştirmiş bir şekilde odasından çıktığını gördüler. Genç adam gülümseyerek genç kadına ve kucağında ki yeğenine bakmıştı.
“Gel bacım otur şöyle de biraz konuşalım.” Evin adamın gösterdiği yere otururken Erhan Cihangir’i Zeynep’in kucağından alarak salonda ki oyun parkına bırakmıştı. Araf’ı da küçük çocuğun yanına bırakarak köşede bulunan kahve makinesinden iki kahve yapıp Evin’in şaşkın bakışları altında önüne bırakmıştı.
“Anlat bakalım ben konakta yokken ne oldu? Sana eziyet eden var mı?” Evin başını aşağıya eğerken Erhan onun için üzülmüştü.
“İdare ediyorum abi, beni düşünme lütfen.”
“Seni nasıl düşünmem. Duyduğuma göre sınava girmişsin.” Evin adamın sözleriyle hızla başını kaldırmıştı. Kimsenin bilmediği bu konuyu Erhan’ın nasıl öğrendiğini merak etmişti.
“Abi sen…”
“Merak etme kimse bilmiyor. Ben de tesadüfen öğrendim. Keşke bana söyleseydin sana destek çıkardım.” Evin üzgün bir şekilde adama bakmıştı.
“Abi ben sadece kendimi denemek istemiştim. Uzun süre burada kalamayacağımın farkındayım. Yakında oğlumu da alıp Urfa’dan ayrılmak istiyorum.”
“Sen ne dediğinin farkında mısın Evin, ne demek gitmek? Ayrıca aşiret senin öylece buradan ayrılmana izin verir mi sanıyorsun?” genç kadın adamın sözlerinin doğru olduğunu biliyordu. Buradan ya evli olarak ya da ölü olarak çıkabilirdi.
“Abi ne yapmamı bekliyorsun? Her gün oğlumu hor gören bu insanların arasında mı yaşayayım. Sende biliyorsun ne babamın ne de annemin gözünce benim bir değerim yok. Evlenmeyi istemediğimi en iyi sen biliyorsun. Ne kadar istemesem de oğluma bakınca şükretmeden edemiyorum. Ama bu gün olanları sende gördün. Yengem yetişmeseydi oğlumun hali nece olurdu. Hala aklım almıyor ben Araf’ı odada beşinde bırakmıştım. Nasıl üst kata çıkmış olabilir. Biri ilgilenmek için yanına aldı desem öyle biri bu konakta yaşamıyor. Bende Araf’ta adeta görünmeziz.”
“Sen merak etme Evin, ben her şeyi halledeceğim. Eğer olurda kazanırsan okuyup ayaklarının üzerinde duracaksın. Amcamdan çekinme sakın. Ben ve yengen hep arkanda olacağız.”
“Allah razı olsun abi,” diyen kadının gözleri dolmuştu.
“Hoş geldin Evin,” diye bağıran Çisem genç kadının yerinden sıçramasına neden olmuştu. Evin şaşkınlıkla Çisem’e bakarken yüksek sesten korkan Araf ağlamaya başlamıştı. Evin hızla oğlunu kucağına alırken Çisem üzgün bir şekilde “Ben mi korkuttum?” diye sormuştu. Yüksek sesle bağırdığı için Erhan gülmemek için başını iki yana sallayarak yerinden kalkıp karısının yanına yaklaştı.
“Bağırıyorsun Çisem, lütfen çocukların yanında konuşma.” Çisem üzgün bir şekilde kocasına bakarken Erhan Evin’e dönerek devam etmişti.
“Çisem’in kulaklarında küçük bir problem var. Birkaç gün içinde geçmesini umuyoruz. Fazla duymadığı için bağırarak konuştuğunun farkında değil.” Evin şaşkınlıkla karı kocaya bakarken Araf’ın sakinleşmesiyle Çisem rahat bir nefes almıştı. Çisem çocukları korkutmamak için salonda bulunan masansın üzerinde ki küçük not defterini ve yanında bulunan kalemi alarak yazmaya başlamıştı.
“Cihangir yedi mi?”
“Evet, Evin karnını doyurdu.” Evin’e dönen genç kadın minnetle gülümsemişti.
“Şu adamlardan haber var mı? Durumları nasılmış?”
“Bilmiyorum birazdan hastaneyi arar sorarım.” Evin karı kocanın konuşmasını şaşkın bir şekilde izlerken susmaya devam etmişti. Cihangir huysuzlanırken Erhan bebeği oyun parkından alarak sallamaya başlamıştı.
“Abi babaannem Çisem ablayla konuşmak istemiş. Sanırım Dicle meselesi yüzünden Çisem ablayı azarlamayı düşünüyor.” Erhan kaşlarını çatarak Evin’e bakmıştı. Çisem onları anlamadığı için ne döndüğünü bilmiyordu. Oğlunu adamın kucağından alarak altını temizlemek için alt temizleme masasına yatırmıştı.
“Sen merak etme ben hallederim. Ama Evin, kardeşine dikkat et. Bu aralar hareketleri hiç hoşuma gitmiyor.” Genç kadın başını sallayarak adamı onaylarken Erhan onun odasına gidebileceğini söylemişti. Bu günü karısı ve çocuklarıyla geçirmeyi planlıyordu. Evin odadan çıkarken Erhan altı temizlenen Ayaz’ı alarak uyutmaya götürmüştü. Çisem masanın üzerindeki ilaçları alıp nasıl kullanacağını okurken iki tane kulak damlasını sabah akşam nasıl kulağına damlatacağını düşünüyordu. Yarım saat sonra elinde kahvesi teras balkonuna çıkarak uçsuz araziyi izlerken derin bir nefes aldı. Odalarının terası arka taraftaki geniş bahçe manzarasına bakıyordu.
“Burada mıydın?” genç adam cevap alamayınca karısına yaklaşarak omzuna dokunmuştu. Çisem korkuyla sıçrayarak geri döndüğünde kocasıyla göz göze gelmişti. Genç kadın yutkunarak adama bakarken Erhan kadında hasar kontrolü yapıyordu.
“Yanmadın değil mi?”
“Hı?”
“Kahve üzerine dökülmedi değil mi?” adamın kulağının dibinde konuşması kadının ürpermesine neden olmuştu. Neler oluyordu böyle? Daha birkaç haftadır tanıdığı bir adamdan etkileniyor olamazdı. Soner’den sonra daha dikkatli olmayı kafasına koymuş biri olarak bu yaşadığı duygularda neydi. Telaşla geri çekilirken “Ben iyiyim,” diye bağırıp odadan içeriye girmişti. Genç kadın sesinin ne denli yüksek çıktığının farkında olmadan arkasında şaşkın bir adam bırakarak gözden kaybolmuştu.
***
Lütfen yorumlarınızla beni yalnız bırakmayın. Fikrinizi yazarsanız sevinirim. Sizce Çisem’in bu durumu onun yararına mı yoksa zararına mı olacak? Zeynel ağa ne gibi bir rol üstlenecek toplantılar konusunda? Cevaplarınızı bekliyorum.
4. BÖLÜM <<<<<<<———>>>>>>> 6. BÖLÜM
Pazartesi günlerini dort gözle bekliyorum, yine cok güzeldi, emeğinize sağlık.
Hem ağa , hem de böylesine düşünceli, merhametli bir Erhan karakterinin cok güzel seven bir adam da olacagini düşünüyorum. Yüreğinize sağlık
eline emeğine sağlık yazarcım yine güzel bir bölümdü
Bir bölüm daha geleceğine sevindim.
Bu yardım umarım Çisemin işine yarar.
Evin için sevindim. Kendi ayaklarının üzerinde duracak.
Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi
Bu Zeynel ağa Çisem taraftarı olacak gibi
Bakalım neler olacak sabırsızlıkla bekliyorum valla
Zeynel ağa sayesinde ağalar sakinleşir kabullenecek bence , Evin’e sevindim mutlu olacak inşallah ❤️.iğrenç bir anne kızını kuma olarak bile düşünüyor Erkan Urfa’ya gelirse diye nasıl aile bunlar 😡 Dicle pisliği hak ettiğini bulur umarım babaanne çocuğu merdivene çıkartıp düşürmeye çalıştigini ogrenir gerçi bir seu yapacagini sanmıyorum ama :/ . Nasıl anne baba kardeş bunlar ya yeğenini öldürmeye çalışıyor biri diğerleri başka alemde zaten 😡 . Asaf evlenmeye ek hayallerinizle yaşayın sjsjdjdkdkdk
Erhan babası çok pasif ya niye karşı çıkmiyor adam kalp krizi geçirecek diye korkuyorum ne hale geldi 🙁
Emeğine sağlık yazarcığım bölüm güzeldi merakla yeni bölümü bekliyorum
Çok güzel bir bölümdü emeğine sağlık heyecanla pazartesini bekliyorum
Yeni bölüm haberi havalar uçurdu inşallah gelir, ayrıca Zeynel ağa nın ilk başlarda çisem den yana olacağını zannetmiyorum daha sonra kendisini kurtaranının çisem olduğunu bence Erhan ağadan öğrenecekler toptan diye düşünüyorum kulaklarının duymaması çisem için iyi birşey olmaz bence arkasında veya yanında ne konuştuklarını duymadığını düşünürseler ve çisem de iyileşmiş olursa o başka tabi, işler tersine döner o zaman ve işin İyi yanı bu olur, yanında herşeyi rahat rahat konuşurlar o da dinler böylece planlarını ve kendisi de gardını alır onlara karşı ayy en uzun yorum oldu galiba ama baya bir içim şişmiş benimde ya, seviliyorsun yazarcım yeni bölümü bekliyorum
Zeynel Ağa’nın hayatını kurtardı daha ne yapsın normal şartlarda cisemden yana olmalı
Okuyunca okadar çabuk bitiyor ki tekrar başa dönünce kısa bölüm olmadığı anlaşılıyor.Emeğine sağlık. Çişemle erhan arasında elektriklenme çok fazla inşallah birbirlerine çabuk açılırlar..Amca çok kötü zeynel ağa erhanın tarafında olacaktır.Tez zamanda amcanınipliği ortaya dökülsün.
[…] S.S. Kalpler 5. Bölüm […]
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık