S. S. Kalpler 6. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Söz verdiğim gibi bu haftanın ikinci bölümünü yayılıyorum. Ancak bir önceki bölümde yorumlar yarı yarıya düşmüş 🙁 Beğenmediğiniz yerleri yazarsanız sevinirim. Birden bu kadar düşmesi yorumların bir sorun olup olmadığını düşündürdü. 🙁 Keyifli okumalar!

-**–****

Genç adam şaşkın bir şekilde karısının arkasından bakarken onun yüksek çıkan sesine gülmeden edememişti. Karısı gerçekten de sinirlendirmek istemeyeceği biri gibi görünüyordu. Onun evlendiği uysal kadının yerinde yeller esiyordu. Çisem narin görüntüsünün aksine oldukça güçlü bir karaktere sahipti. Derin bir iç çekerek az önce karısının izlediği manzaraya doğru döndü. Bir süre sonra içeriden gelen ağlama sesiyle hızla odaya yönelmişti.

“Cihangir!” genç adam ağlayan çocuğu yattığı yerden alırken odada olmayan Çisem’in nerede olduğunu anlamaya çalışmıştı. Dairenin salon olarak kullanılan kısmına çıktığında ise karısının kendi başına kulağına damla damlatmaya çalıştığını görünce kaşlarını çatmıştı.

“Sen ne yapıyorsun?” Çisem adamın sesini az da olsa duyarken ona dönerek elinde ki ilacı göstermişti. Bakışları gözleri ıslak oğluna kaydığında üzgün bir şekilde ona baktı. Oğlunun ağladığını duymadığı için kendine kızıyordu.

“Ağladı mı?” ne kadar fısıltıyla konuşmaya çalışsa da sesi oldukça gür çıkıyordu. Oğlunun irkildiğini görünce neredeyse ağlayacaktı.

“Merak etme, birkaç gün konuşmazsın çocuklarda korkmaz.” Çisem başını aşağı yukarı sallarken Cihangir’i yere bırakan genç adam karısının elinde ki damlayı alarak yanına oturup kızın saçını geriye atmıştı. Çisem adamın yumuşak hareketleriyle yutkunurken Erhan dikkatle damlayı genç kadının iki kulağına damlatıp yerinden kalkmıştı. Cihangir annesinin dizlerine dokunarak ayağa kalkmaya çalışırken Çisem şaşkınlıkla oğluna döndü. Konuşmak üzereyken Erhan’ın elini dudaklarında hisseden genç kadın gözleri büyüyerek adama baktı.

“Bağırıyorsun Çisem, çocuğu korkutabilirsin.” Çisem üzgün bir şekilde kocasına bakarak başını çevirmişti. Oğlu ilk kez ayağa kalkıyordu ve Çisem sevincini bile dile getiremiyordu. Erhan kadının üzüntüsünü hissederek yanına oturup kollarını omzuna dolamıştı. Karısının başını göğsüne yaslarken gülümseyerek annesinin kucağına gelmek isteyen bebeğe baktı.

“Hepsi geçecek. Cihangir daha çok ayağa kalkmaya çalışacak. Düşmesine izin vermeyeceğiz. Anne babası olarak hep yanında olacağız.” Çisem kulağının dibinde konuşan adamı azda olsa duyabildiği için daha da duygusallaşmıştı. Sessiz kalmaya devam ederken adam Cihangir’in daha fazla yorulmaması için geri çekilerek kollarını uzatmıştı. Cihangir’in yönü hemen Erhan’a dönmüştü. Gülücükler saçarak Erhan’ın kucağına giderken orada annesinin kucağına geçmek daha kolay olmuştu bebek için.

“Ben Narin’e bakayım, hala uyanmadı.” Çisem yanından kalkıp giden adamın ardından bakarken bebeğini öpmeye başlamıştı. Ayaz korkacak diye ağzını açamıyordu. Bu durum genç kadını yaralarken sessiz kalarak oğlunun tepkilerini izlemeye başlamıştı. Annesinden cevap alamayan Ayaz dudaklarını büzüp ağlayacak duruma geldiğinde Çisem de onunla birlikte ağlamak istemişti.

“Oğlum, hadi gel bakalım bana.” Erhan tam zamanında yetişerek oğlanı annesinin kucağından aldı. Narin gözlerini ovalayarak salona girdiğinde Çisem’ın üzerine tırmanarak kucağına yerleşmişti. Genç kadın küçük kızı hemen sarmalarken Erhan kızına dönerek “Narin, yemek yiyeceksin. Hadi aşağıya inelim.”

“Annem yedirsin.”

“Annen hasta ama… “ Narin geri çekilerek kadının yüzünü ellerinin arasına almıştı.

“Anne hasta mısın?” Çisem tedirgin bir şekilde kıza bakarken Erhan araya girerek kızına cevap vermişti.

“Kızım annenin ağzı ağrıdığı için bağırarak konuşuyor. Bağırırsa korkma tamam mı? Sende onunla bağırarak konuş ki üzülmesin.” Genç adam kızının anlayabileceği şekilde konuşurken annesinin neden duymadığını ona anlatamayacağı için bu şekilde cevaplamıştı. Henüz beş yaşına yeni girmiş bir çocuğun önceden duyup da şimdi duyamayan birini anlatmak kolay olmuyordu.

“Öyle mi?” kızın bağırmasıyla Çisem gözlerini büyüterek küçük kıza bakmıştı. Narin’in yüksek sesle konuşması Cihangir’in de dikkatini çekmişti.

“Ama ne yapıyorduk bağırarak kardeşini korkutmuyorduk değil mi?” Narin babasını hızla onaylarken Çisem baba kızın konuşmasına sadece gülümsemişti.

“Hadi babaanneye gidelim seni yedirsin.” Narin genç kadının kucağında inerek babasının elini tutarken hala oturan Çisem’in yanağını öpmüştü.

“Hemen iyileş tamam mı anne,” diyerek kadının yanından babasıyla birlikte ayrılmıştı. Erhan iki çocukla birlikte odadan ayrılırken Çisem yorgun bir şekilde yatak odasına çekilmişti. Neyse ki Erhan çocuklarla ilgileniyordu.

***

Çisem iki boyunca odasından dışarıya adım atmamıştı. Özellikle bunu ondan Erhan istemişti. Bu durumdayken babaannesiyle karşılaşmasını istemiyordu. Konaktaki herkes gelin hanımın patlamada kulaklarının geçici süre sağır olduğunu öğrenmişti. Çalışanlar ellerinden geldiğince kadının işlerini hallederken Cihangir’le ilgilenmek Erhan ve Evin’e kalmıştı. Evin iki bebeği de birlikte bakıyordu. İhtiyaçlarını gideriyordu. Gece de Erhan iki çocukla ilgileniyordu. Neyse ki ne kızı ne de Cihangir’in gece uykusunda sorunları yoktu.

Genç kadın gözlerini araladığında her sabah yaptığı gibi beşikte uyuyan oğluna bakmıştı. Küçük bebek uyanmış beşiğin içinde kendince neşeli bir şekilde oyalanıyordu. Oğlunun kafasını öperek banyoya yönelen genç kadın işlerini hallettikten sonra odaya geri dönerek oğlunu kucağına alıp daireden dışarıya çıkmıştı. İki gündür odada sıkıntıdan patlamıştı. Sabahın ilk saatlerinde yaşlılar kalkmış salonda köşelerine geçip sohbete başlamıştı. Çalışanlar mutfakta hummalı bir şekilde kahvaltıyı hazırlarken Çisem kucağında oğluyla birlikte mutfağa yöneleceği sırada arkasından seslenenlere cevap vermemişti.

“Geli Hanım bak hele buraya!” Çisem’e seslenen Nedret Hanım cevap alamayınca Hesna hemen araya girmişti.

“Kulakları düzelmedi her hal ana, boşuna seslenme. Duyamaz seni,” dediğinde kadın ters bir şekilde genç kadının arından bakmıştı. Çisem mutfağa girdiğinde kadınlar hemen ona dönmüştü.

“Bir isteğin mi var Hanım ağam?” Çisem eliyle kadınlara rahat olmalarını söylerken bir şey söylemeden oğlu için mama hazırlamaya başlamıştı. Kenarda duran muzu alarak ezmeye başlayan genç kadın çalışan kızın elini uzatmasıyla onu durdurmuştu.

“Ben yaparım,” derken Çisem’in sesi yüksek çıkmıştı. Çalışanlar ağalarının uyarısıyla kadının neden bağırarak konuştuğunu bildiklerinde ona darılmamışlardı.

“Abla gelin ağam diğerlerine hiç benzemiyor,” diyen çalışan kızı diğer çalışan kadın uyarmıştı.

“Sessiz ol. Biri duyacak şimdi.”

“Ama gelin ağam bizi duymuyor ki?”

“Öyle bile olsa bu yaptığın çok ayıp. Ağam duyarsa çok kızar.” Kadının uyarısıyla genç kız yüzünü asmıştı.

“Ne dedim ki ben? Sadece ailedeki diğerleri gibi değil dedim. Geldiğinden beri hiç bize emir verdiğini duydun mu? Maşallah eli de işe yatkın.” Kadın kızı onaylarken işini yapan Çisem’e kısa bir bakış atmıştı.

“İşi zor ama bunlarla, konakta onu istemeyen çok kişi var. Başta da Nedret Hanım. Nedret Hanım şimdiden Hesna hanımın dolduruşuna geliyor. Yıllardır Sevim Hanıma ne çektirdiyse gelin ağama da çektirecekler anlaşılan.”

“O o kadar kolay değil abla, Ağam onlara izin vermez. Hem gelin ağam şimdiden kendini ezdirmeyeceğini belli etti. Sevim hanımım öyle mi?  O hep iyi kalpliliğinden, merhametinden kaybediyor.” Kadın yeniden genç kızı uyarmıştı.

“Sus kız yerin kulağı var bilmiyor musun? Büyük hanımın kulağına giderse işimizden oluruz.” İkili susarken Çisem masaya geçmiş oğlunu yedirmeye başlamıştı. Önüne konulan çay bardağıyla bakışları kendisine utangaçça gülümseyen kıza çevrilmişti.

“Teşekkür ederim,” diyen genç kadına şaşırarak bakan çalışanlar Çisem’in çayını içmeye başlamasıyla işlerine dönmüştü.

“Kahvaltı neden hala hazır değil?” mutfağa giren kız Çisem’i görünce duraksamıştı. Çisem’in kendisine bakmamasıyla yeniden çalışanlara dönmüştü.

“Az kaldı Selvi Hanım, birazdan hazır olur.”

“Ne bu uyuşukluk, size çok yüz vermişler anlaşılan.” Kızın çalışanlara kızmasıyla Çisem başını hafif kaldırıp delici mavi gözlerini kıza dikmişti.

“Bir şey mi istedin?” Çisem’in sesi yüksek çıkarken kız biranda irkilmişti. Onun bu haline çalışanlar gülmemek için hemen başlarını çevirmişlerdi. Selvi hızla mutfaktan çıkarken Çisem başını iki yana sallamıştı. Oğlunun doyduğuna kanaat getiren genç kadın elini yüzünü silerek mama sandalyesinden kucağına alıp mutfaktan çıkmıştı.

Bahçeye çıktığında sedirin üzerine oturan adamı görünce ona doğru ilerleyen genç kadın adamın kendisine dönen bakışlarıyla adımları yavaşlasa da durmamıştı.

“Hayırlı sabahlar baba,” diyen genç kız adama selam verirken dalgın olan Hikmet Bey başını sallayarak genç kadına karşılık vermişti.

“Geçmiş olsun kızım hala düzelmedin mi?”

“Düzelse senin karşında ne haddine bağırarak konuşmak,” diye araya giren adamla Hikmet Bey kaşlarını çatmıştı.

“Nusret karışma her şeye.” Adam memnuniyetsiz bir şekilde Çisem’e ve kucağında ki oğluna bakarken Hikmet Bey gelinine dönerek “Sen odana çık gelin. İyi olana kadar ortalarda dolanma.” Çisem adamın el hareketiyle gitmesini istediğini görerek arkasını dönüp konağın merdivenlerine yönelmişti.

“Abi bu kadına çok yüz vermiyor musun?”

“Bu kadın dediğin konağın gelini, oğlumun karısı ve en önemlisi aşiretin yeni Hanım ağası Nusret. Sözlerine dikkat etsen iyi edersin. Erhan’ın sabrını zorlamamaya bak.” Abisinin uyarısı ile adam yerinden kalkarken “Ben anama bakayım,” dedi. Kardeşinin ateş alır gibi konağa yönelmesiyle Hikmet Bey arkasından seslenmişti.

“Nusret anama olur olmadık şeyler söyleyip gelinin üzerine salma.” Yaşlı adam son sözünü söyleyerek ne zamandır ağrıyan kolunu ovalamaya başlamıştı. herkes toplanıp kahvaltı masasına oturduğunda Çisem kimseyle konuşmuyordu. Yanında oturan Narin’i sessiz bir şekilde yedirirken bir yandan da kendi atıştırmaya çalışıyordu.

“Kızım kendin yiyemiyorsun, bırak kızlar yedirsin Narin’i,” diyen Sevim hanıma bakmayan Çisem Erhan’ın kolunu dürtmesiyle adama dönmüştü.

“Annem sana söylüyor?” diyen adamla bakışları karşı çaprazında oturan Sevim Hanıma dönmüştü.

“Bir şey mi dedin anne?” Çisem’in gür çıkan sesiyle yemeğine dalmış olan birkaç aile üyesi yerinde sıçrarken Erhan gülmemek için kendisini tutmuştu.

“Oğlum karının kulakları ne zaman eski haline dönecek?”

“Doktor zaman vermedi babaanne, birkaç güne iyi olur dedi. Yarın kontrole gideceğiz.”

“İyi bari böyle olmuyor.” Hesna Hanım araya girerken Çisem bu kez ona dönmüştü.

“Bir şey mi dedin Hesna Hanım?” kadın Çisem’in kendisiyle üsten konuştuğunu düşünerek kaşlarını çatmıştı. Kahvaltıdan sonra Çisem odasına çıkarken Narin’i de biran olsun yanından ayırmıyordu. Ona bir şey olurda sesini duyamamaktan korkuyordu.

“Torunumu yanından ayırmıyor bu gelin hiç. Biz ne zaman seveceğiz torunu?” Nedret hanımın sözlerine karşılık Sevim Hanım kaşlarını çatmıştı. Kayınvalidesinin yüzüne bakmadan kendi kendine söylenmişti.

“Sanki daha önce çok seviyordunuz. Şimdi mi kıymete bindi?”

“Ne dedin gelin?” Sevim Hanım yaşlı kadının sorusuyla ona dönmüştü.

“Dedim ki ne zamandan beri Narin’e ilgili olmaya karar verdiniz?” Sevim Hanımın acımasız sözleri karşısında Hikmet Bey gözlerini kapatmıştı. Görevini devrettiğinden beri etrafına daha sağlıklı gözlerle bakıyordu. Daha önce fark etmediği birçok olayı fark eder olmuştu. Bunların başına da yengesiyle annesinin karısına olan üstten tavırlarıydı. İkisi birlik olup karısını dışlıyor, daha da ileri giderek her fırsatta aşağılamaya çalışıyordu.

“Senin dilin çok uzadı gelin, bakıyorum da oğlun ağa olunca sana bir cesaret geldi.” Nedret Hanım elini masaya vururken Sevim Hanım oralı olmamıştı. Bu yaştan sonra kimseden korkacak durumda değildi. Çocukları büyümüş başlarının çaresine bakacak kadar güçlü olmuştu. Bu saatten sonra kimse onu evlatlarıyla tehdit edemezdi. Ölümse ölüm, yeteri kadar yaşamıştı zaten.” Kadına bakmadan kahvaltısına devam ederken eltisinin kendisine haset gözlerle baktığını görünce alayla gülümsemişti. Kadının hırsı bir türlü bitmiyordu. Allah dağına göre kar veriyordu ki bu kadına erkek evlat vermemişti. Beli günaha giriyordu ancak bazen iyi ki de erkek evladı olmadı diye düşünmeden edemiyordu. Bu kadar hırslı kadının ağalık için yapmayacağı şey yoktu.

İzin isteyerek masadan kalkan Sevim Hanım önce mutfağa geçerek çalışanlara Erhan’ın odasına iki kahve getirmelerini istemişti. Sonradan aklına gelen kadınla kahveleri üçe çıkarmıştı. Ağır adımlarla merdivenlerden çıkarken iki kadının yine baş başa oturmuş kimin kuyusunu kazmaya çalıştığını merak ediyordu.

“İzin var mı oğlum?” Sevim Hanım oğlunun kapısını tıklayarak içeriden gelen sesle salona girmişti.

“Gel anne o nasıl söz?”

“Oğlum senin işin vardır ben geline eşlik etmeye geldim.” Erhan annesine gülümseyerek bakmıştı.

“İyi yaptın anne benimde şirkete uğramam gerekiyordu. Evin Narin’in odasında haberin olsun.” Erhan odasına giderek hazırlanırken bir yandan da yatakta oğluyla oynayan karısına kısa bir bakış atmıştı. Kıyafet odasına geçerek üzerini değiştirdikten sonra Çisem’e seslenerek annesinin salonda olduğunu söylemişti.

“Nasılsın anne, yüzün asıldı sanki?” Sevim Hanım normal konuşan gelinine gözlerini kısarak bakarken tam konuşacağı sırada kahveleri getiren çalışan genç kızla susmuştu.

“Ben Evin’i çağırayım da birlikte sohbet edelim.” Çisem oğlunu oyun alanına bırakarak başını sallamıştı. İki kadın yanına geldiğinde Narin’in de iki çocukla oyun alanına geçmesiyle rahatça sohbet etmeye başlamışlardı.

“Seni dinliyorum kızım?” Sevim Hanım şüpheyle genç kadına bakarken Çisem gülüşmeyerek başını sallamıştı.

“Çok şükür anne, daha iyiyim. Bu gün daha iyi duyuyorum.”

“Sen öyle bağırarak konuşunca hala düzelmediğini sandım. Çok şükür duymana sevindim.”

“Bu birkaç gün aramızda kalırsa sevinirim anne,” diyen genç kadınla Evin ve Sevim Hanım şaşkınlıkla ona bakmıştı.

“Neden öyle söyledin kızım?”

“Bu konaktakiler hakkında en iyi bilgi sağırken elde ediliyor da ondan,” dediğinde Evin gözlerini büyüterek genç kadına bakarken Sevim Hanım gülerek başını sallamıştı.

“Haklısın kızım. Kimin ne olduğunu daha çabuk anlarsın. Yine de çok uzatma, anlarlarsa hiç iyi olmaz.”

“Merak etme anne, ben ne yapacağımı biliyorum. Yalnız şu halalar daha ne kadar duracak burada? Dağdan gelip bağdakini kovmak gibi olacak ama kızları pek bir şımarık.” Kadınlar kahvelerini yudumlarken Evin genç kadının zekası karşısında şaşırmıştı. Çisem’in ceza avukatı olduğunu öğrendiğinde ise şok olmuştu. O da bir zamanlar avukat olmak istemişti. Babası okumasına izin verseydi belki de şimdiye kadar olmuştu da.

“Neden astın yüzünü?”

“Sevim yenge sana bir şey söyleyeceğim ama kızmayacaksın?” kadın Evin’in sözlerine kaşlarını çatmıştı.

“Ben sana ne zaman kızdım kızım? Hadi anlat bana,” dediğinde Evin dün Erhan ile konuştuğu konuyu yaşlı kadına anlatmıştı.

“Okumak için şansımı yeniden deneyeceğim. Oğlum için güzel bir hayat kurmalıyım.”

“Nerede çıktı şimdi bu?”

“Bizimkilerin tutumu belli yenge, oğlumu onlara ezdiremem.” Kadın üzgün bir şekilde genç kadına bakarken Çisem gururla “Aferin Evin, ben her zaman arkada olacağım. Sakın kimseden çekinme.” Evin genç kadının sözleri ile rahatlamıştı. Abisi de arkadaşındaydı.

“Bende her zaman yanında olurum. İstersen amcanla da konuşurum. Biliyorsun o kızların okumasını çok sever.” Evin üzgün bir şekilde başını sallamıştı. Amcası kendi kızlarını okutmuştu. Birçok kızın da okumasına yardımcı olduğunu biliyordu. Diğer ağaların aksine amcası kızların kendi ayaklarının üzerine durmasından yanaydı. Babası onu okuldan aldığında da çok itiraz etmişti. Ancak babaannesi ile babasına sözünü geçirememişti.

“Amcamı araya sokma yenge, biliyorsun babamla babaannem üzerine çok gidiyor.” Sevim Hanım üzgün bir şekilde başını eğmişti. Kaç yıllık kocası herkese sözünü geçirmişti de annesine bir şey diyemiyordu.

“Sen nasıl istersen, Erhan biliyor değil mi?” genç kız başını sallayarak onu onaylamıştı. Sevim Hanım içi rahat bir şekilde konağın işleriyle ilgilenmek için yanlarından ayrılırken Evin ve Çisem çocuklarla güzel bir gün geçirmişti. Araf’ın uyumasıyla genç kadın onu Cihangir’in beşiğine yatırmıştı. Evin’in beşiğe duygusal bir şekilde dokunması genç kadının gözünden kaçmazken bir şey söylememişti. Konakta yeni olduğu için kimin odası neresi bilmiyordu. Evin oğlu uyuduğu için işlerini halletmek üzere Çisem’in isteğiyle odadan ayrılırken oldukça yorgundu. Narin yaptığı resmi annesine gösterirken genç kadın emzirdiği oğlundan bakışlarını kaldırarak kızın resmine bakmıştı.

“Çok güzel oldu hayatım. Bunlar kim?”

“Bu benim, bu sensin, bu babam, bunlarda Cihangir ile Araf.” Araf’ın gözlerinin olduğu kızım boş bırakıldığında genç kadının yüreği sıkışmıştı. Gözlerine dolan yaşları eliyle bastırarak geriye gönderirken “Aferin kızıma çok güzel çizmişsin. Hadi şimdi onları boya,” dediğinde Narin aldığı güzel sözle hemen kadının dediğini yapmaya başlamıştı. Kucağında uyuya kalan oğlunu alarak yatak odasına geçen genç kadın yorganı çekerek yere yer yatağı yapmıştı. Oğlu sürünmeye başladığı için yataktan düşmesini istemiyordu. Beşikte uyuyan Araf’a kısa bir bakış atarak odanın kapısını aralık bırakıp salona geçmişti.

“Anne çizgi film izleyelim mi?” Çisem küçük kızın isteğiyle televizyonu açarak Narin’in sevdiği çizgi filmi internetten açmıştı. Narin koltuğa tırmanarak başını genç kadının kucağına koyup televizyonu izlerken genç kadın farkında olmadan küçük kızın saçlarını okşamaya başlamıştı. Onlar akşama kadar odada güzel vakit geçirirken Erhan biriken işlerle baş etmeye çalışıyordu.

Genç adam şirketten içeriye girdiğinde yardımcı hemen yanına gelmişti. Yeni yapılan projede birçok problem vardı. Dışarıdan aldıkları mühendislik desteği yüzünden işleri sürekli aksıyordu. Bu yüzden şirket bünyesinde mühendislik bölümü kurmaya karar vermişti. Bir de Araf’ın dedesi ile konuşması gerekiyordu. Araf’ın kimliğini çıkarmaları için son kez onlarla konuşacaktı. Umudu yoktu ama belki insafa gelirde torunlarını nüfuslarına alırlardı. Gün içinde annesini arayarak konakta durumların nasıl olduğunu öğrenmiş, Çisem’e mesajlar atmıştı. İş çıkışında önce hastaneye uğrayarak Zeynel ağa ve ailesine geçmiş olsun dilemiş, sonra da Araf’ın babasının ailesiyle konuşmaya gitmişti. Adam sakat bir çocuğu torunu olarak kabul etmediğini üzerine basarak vurgulamıştı. Erhan sinir küpü olarak oradan ayrılırken hayata bir sıfır yenik başlayan çocuğa üzülmüştü. Ama asla acımıyordu. Bundan sonra Araf’ın tüm sorumluluğunu kendisi alacaktı.

Arabası konağın bahçesinden içeriye girdiğinde amcasıyla babaannesini her zamanki gibi sedirde otururken bulmuştu. Kaşları çatılı bir şekilde arabadan inerken ikiliye selam vererek merdivenlere yönelmişti.

“Torunum yüzünü göremez olduk. Gel otur hele de yüzünü görelim.” Genç adam amcasının sözleriyle yerinde durarak arkasını dönmüştü.

“Yorgunum amca, karımla çocuklarımı özledim.” Babaannesinin söylemleri altında hızla merdivenleri çıkarak odasına girmişti. Salona girdiğinde kızıyla Çisem’i uzanmış bir şekilde uyurken bulmuştu. Endişeyle hemen odaya girdiğinde yerde yatan Cihangir’i görünce duraksamıştı. Beşikteki hareketi fark edinceyse yavaş bir şekilde beşiğe yaklaştı. Araf’ı beşikte görünce gülümseyerek bebeği kucağına aldı. Mırıldanmasından onun uyanık olduğunu anlamıştı.

“Aslanım benim, nasılmış dayısının yeğeni?” küçük bebek şefkatli sesi duyunca gülümsemişti. Salona geçtiğinde Çisem gözlerini aralayarak genç adama bakmıştı.

“Uyandı mı?”

“Evet, sen nasıl oldun?” diye soran genç adam Çisem’in yavaşça yerinden doğrulmasını izlemişti.

“En azından bağırmadan konuşuyorum.” Erhan kadının sözlerine gülerken Çisem kollarını uzatarak bebeği almıştı.

“Annesine götüreyim acıkmıştır. Narin’i yatağına yatırır mısın?” Çisem kapıya yönelirken Erhan son anda uyarıda bulunmuştu.

“Alt katta kalıyor Evin, dikkat et inerken.” Çisem odadan çıkıp merdivenlere yöneldiğinde çalışan kıza Evin’in odasını yüksek sesle sorunca genç kız odanın yerini göstererek işinin başına dönmüştü. Çisem Evin’in kapısını tıklayarak odaya girerken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

“Uyandı mı yenge?” genç kadın odaya girerek arkasından kapısını kapatmıştı. Odayı incelemeye başladığında gördüğünden pek memnun kalmamıştı. Odada orta boy bir yatak, dört kapılı dolap ve kenarda Araf’ın az sayıda oyuncağının olduğu küçük bir tekne vardı.

“Araf’ın beşiği nerede?” Evin oğlunu emzirirken gelen soruyla duraksamıştı.

“Araf benimle uyuyor, beşiği yok.”

“Almadınız mı? Beşiksiz olur mu? Hem de Araf gibi özel bir çocuk büyütürken.” Çisem kadının sessiz kalmasıyla dişlerini sıkmaya başlamıştı. Aklına gelen şeyle öfkelense de sakin kalmayı başarmıştı. İzin isteyerek odadan çıktığında gözleri alev alıyordu. Hızlı adımlarla merdivenleri çıkarken ne Hesna’nın seslenmesini ne de Nedret hanımın arkasından söylenmesini duymuştu. Dairesine girdiğinde öfkeden alev almak üzereydi.

“Hayırdır ne oldu?” Erhan odaya öfkeli bir şekilde giren Çisem’e merakla bakmıştı.

“Bu insanların sorunu ne?”

“Ne oldu biri bir şey mi yaptı?” Çisem yerinde durarak adama dönmüştü.

“Biri bir şey yapmadı sorunda burada. O kadın baba evinde sığıntı gibi yaşıyor. Özel bir çocuğu olan kadının çocuğunu yatıracak beşiği bile yok, olan bu? Bunca zenginlik içinde bir beşik almak zor mu geldi? Allah bunun hesabını sorar Erhan? O mazlumun varlık içinde yokluk çekmesini sorar size. Yetimin ahı hepinizi perişan eder!”

“Sen neden bahsediyorsun?” Erhan kaşlarını çatarak karısına bakmıştı. Çisem koltuğa çökerken gözlerine dolan yaşlarla Erhan’a bakmıştı.

“Bu gün Evin’in Araf’ı beşiğe yatırırken gözlerinde ki imrenmeye şahit oldum. Başta anlamadım neden böyle baktığını ancak az önce oğlunu ilk kez beşiğe yatırmış olan kadının acısını hissettim ben. Küçücük yatakta oğluyla yatan bir kadın var bu konağın içinde. Bu kadar zengin aile torunlarına bir beşik almaktan aciz… Allah bilir ne kadar çok eksikliği vardır.” Erhan duyduklarıyla dişlerini sıkmıştı. Hadi amcası ve yengesi Evin’e yardım etmiyordu ya kendi anne babası neden olaya el atmamıştı.

“Sizin alacak paranız yoksa ben alırım ihtiyaçlarını.” Çisem yerinden kalkarak odasına geçerken içi içini yiyordu. Yerde yatan oğlunu alarak beşiğe koyacağı sırada vaz geçerek yatağa yatırmıştı. Aşağıda rahatsız bir yatakta yatan bebeğin varlığını hatırlayınca oğlunu rahat beşiğe yatırmak gelmemişti içinden. Çisem’in son anda oğlunu yatağa yatırdığını gören Erhan dişlerini sıkmıştı. Kadının haklı isyanına bir şey diyememişti.

“Yarın Evin’le alış verişe çıkın Çisem, ne gerekiyorsa alın. O almak istemezse de iki çocuğa da ihtiyaçları olabilecekleri alın.”

“Cihangir’in bir eksiği yok.”

“Biliyorum ancak Evin’e almak için gerekirse Cihangir’e de alış veriş yap. Yoksa Evin kabul etmez.”

“O oda küçük Erhan, alacaklarım o odaya sığmaz.” Erhan başını sallarken karısına cevap vermişti.

“Bu katın sonunda ki oda Evin’in eski odası. O oda yeterince büyük, rahatlıkla döşeyebilirsin.” Çisem içi rahatlayarak yatağa uzanırken akşam yemeği için aşağıya çağırılmışlardı. Çisem öfkesini saklamaya çalışarak masaya otururken Evin’in salondan çıkmak üzere olduğunu görünce “Evin nereye gidiyorsun?” dediğinde bakışlar Çisem’e dönmüştü.

“Mutfağa geçecektim.”

“Sonra gidersin mutfağa, geç yemeğini ye.” Çisem’in bağırarak konuşması başta Erhan’ı şaşırtsa da karısının bir bildiği olduğunu düşünerek sessiz kalmıştı. Evin masaya geçerken bazı bakışlardaki rahatsızlık Çisem’in dikkatinden kaçmamıştı. Erhan amcasına dönerek konuşmuştu.

”Amca duyduğuma göre Dicle’e ev vermişsin. Evin’in evi nerede?” diye sorduğunda yaşlı adam kaşlarını çatarak genç adama bakmıştı.

“Ne evi Erhan, Evin evi ne yapacak. Yaşıyor işte burada?”

“Dicle de burada yaşıyor amca, ona verdiysen Evin’e de vermen gerekmez mi?” genç kadın sessizce onları dinlerken için için kahroluyordu.

“Mal benim değil mi istediğime veririm. Sen karışma benim işime.”

“Veremezsin!” Çisem’in sesi ortamda yankılanırken bakışları üzerine çeken Çisem başını ağır bir şekilde kaldırarak Nusret Bey’e bakmıştı.

“Anlamadım?”

“Duydunuz, malınızı istediğiniz gibi veremezsiniz. Buna mal kaçırmak denir. Bir çocuğunuza veriyorsanız diğerine de aynısını vermek zorundasınız. Ayrıca bu yaptığınız evlat ayrımcılığına girer.”

“Kim dedi bunu?”

“Kanunlar dedi. Evin size dava açabilir, hakkını arayabilir. Hem malınızdan olursunuz hem de mal kaçırdığınız için ceza alırsınız.” Erhan karısının koluna temas ederek uyarıda bulunmuştu.

“Kim bana dava açacakmış. Buna kimse cesaret edemez.” Çisem adamın bağırarak konuşması karşısında hiç istifini bozmamıştı. Hafif gülümseyerek “Buna o kadar emin olmayın amca bey. Nitelim ben haksızlık yapan babam dahi olsa karşısında dururum. Evin sizin kızınız değil mi? o çocuk sizin torununuz. Siz bunu kabul etmeseniz de bu gerçeği değiştiremezsiniz. Ayrıca Nusret beyin kızı baba evinde çalışanlardan daha aşağı seviyede bir şekilde yaşadığını duyarsa ne olur. Milletin yüzüne nasıl bakarsınız sonra?” Çisem’in ağır konuşmasıyla Nedret Hanım elini masaya vurarak “Haddini bil gelin, sen büyüğünle nasıl konuşursun.” Çisem kadının çıkışıyla başını iki yana sallayarak ona dönmüştü.

“Benim nasıl konuştuğumdan çok siz kendi insanlığınızı sorgulayın. Merhametinizin olmadığı belli. Allah’ın verdiği nimeti göremeyecek kadar kör olmuşsunuz. Hadi oğlunuzu anlayabilirim. Ne de olsa erkektir, anlamaz ama siz bir anne olarak hiç mi merhamet duymuyorsunuz o yavrucağa. Allah yetim hakkını yiyeni helak eder benden daha iyi bilmeniz gerekirken siz çocuğu ve Evin’i aşağılamaktan geri durmuyorsunuz. Anlaşılan sizinle çok işimiz olacak.”

“Hikmet gelininin sesini kes!” yaşlı kadın oğluna çıkışırken Hikmet Bey oralı olmayarak annesine cevap vermişti.

“Gelinin ne dediği beni ilgilendirmez, kocasını ilgilendirir anne. Torununa söyle karısının sesini kesmesini.” Yaşlı kadın oğlunun cevabı ile şaşırırken Hikmet Bey yerinden kalkarak salonun çıkışına doğru ilerlerken duraksayarak yeniden masadakilere dönmüştü.

“Anne, gelin yanlış bir şey söylemiyor sende biliyorsun. Allah o yetimin ahını bu aileden çıkaracak.” Yaşlı adamın salondan çıkmasıyla Evin gözyaşlarına engel olamayarak hızla masadan kalkmıştı.

“Şuraya bak geldiğinden beri evde huzur kalmadı.” Büyük halanın söylenmesiyle Erhan ona dönmüştü.

“Hala siz ne zaman evinize döneceksiniz?” dediğinde masada bir uğultu konuştu. Erhan babaannesine bakarak devam etmişti. “Babaanne ne yapmaya çalıştığının farkındayım. Ya herkesi evine gönderirsin ya da ben karımla çocuklarımı alır diğer konağa geçerim. Sen kararını ver. Bu kadar kargaşa yeter. Ayrıca anne Evin’in eski odasını yeniden döşeyeceğiz. Açık değil mi oda?” dediğinde Sevim Hanım oğlunu onaylamıştı.

“O odada ben kalıyorum!” diye konuşan Selvi ile Erhan kaşlarını çatmıştı.

“Senin Evin’in odasında ne işin var? Ne zamandan beri misafirler ev sahiplerinin odasına kalır oldu?” Erhan’ın sesi yükselirken babaannesi yine çıkışmıştı.

“O odayı torunuma ben verdim Erhan haddini bil.”

“Babaanne sana saygısızlık yapmak istemiyorum ama beni zorluyorsunuz. Selvi senin torununda Evin değil mi? sen ne ara bu kadar değiştin?” dediğinde yaşlı kadın daha da sinirlenmişti.

“Erhan, karından mı alıyorsun bu yüzü, ne bu saygısızlık.”

“Aksine, karım benden istediği gibi yüz alabilir. Haksızlığı gördüğünde, yanlışı gördüğünde sonuna kadar müdahale edecek ve ben de arkasında duracağım.”

“Erhan!” genç adam elini kaldırarak masada göz gezdirmişti. Sesleri çıkmasa da oldukça kalabalık bir masaydı. Halaları, çocukları ve enişteleri… Hepsi Erhan’a kaşları çatık bir şekilde bakıyordu.

“Yarın o oda boşaltılacak. Evin için eşya alıp odayı yerleştireceğim. Birin Evin’e ters bir söz söylediğini uyarsam konağın kapısından içeriye giremez. Yenge bu sizin içinde geçerli. Biraz anne olsa kızına sahip çık.” Hesna Hanım genç adamın sözleriyle öfkeyle kocasına bakmıştı.

“Nusret bir şey demeyecek misin?”

“Amcamın bir şey söylemeye çalışması fikrimi değiştirmeyecek. Sizde biliyorsunuz ki bu sizin bu konakta değil, diğer konakta yaşamanız gerekiyordu. Yıllardır babaannemin hatırına aynı çatı altında yalıyorsak bu durum sizi yanıltmasın. Şimdi size afiyet olsun. Hadi Çisem,” diyerek karısının elini tutarak masadan kalkıp odasına gitmişti.

“Yine aç kaldık iyi mi?” Çisem’in sözleri ile genç adam gülmüştü.

“Haklısın karıcım, istersen dışarıdan söyleriz.”

“Ya da odaya mutfak mı yapsak,” diyen kadınla Erhan gür bir kahkaha atmıştı. Yanında ki kadın oldukça Erhan’ın keyfini kimse bozamazdı. Adamın gür kahkahası arkasında bıraktıklarını sinir ederken Çisem’in yutkunmasına neden oluştu. Adamın ahenkli gülüşü genç adının kalp atışlarını maratona çıkarmıştı. Adamın elini bırakarak hızla öne geçerken Erhan genç kadının arkasından kaşlarını kaldırarak bakmıştı.

“Değişik ne olacak!”

****

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Evin’in yaşadığı hayatı yaşayan bir çok insan var maalesef. Belki yanlış gelebilir ama buna benzer hayatlara şahit olduğumu söyleyebilirim. Hikayede özellikle bizden kesitler olsun istiyorum. Her şeyin güllük gülüstanlık olmadığını bilmeliyiz. Sizin çevrenizde bu şekilde hor görülen kızlar var mı?

5. BÖLÜM <<<<<<<<<<————->>>>>>>>>>> 7. BÖLÜM

28560cookie-checkS. S. Kalpler 6. Bölüm

28 yorum

  1. Severek okuduğum için Sabırsızlıkla yeni bölümü bekliyorum, kızma yazarcım, çok uzun bölüm daha ne yapayım diyorsun belki ama merak işte.

    1. Evin yaralı kuzum insaallah oda sever ve sevilir hele o minik kuzuma yaptıkları çok ağır Allah bildiği gibi yapsın

  2. Bölümü görünce nasıl sevdiğimi anlatamam. Diğer yorumu bölüm okuduktan sonra yazacağım.

  3. Merhaba
    Bir önceki bölümde neden yorum yapılmadığını bilemiyorum.yorum az diye bölüm kötü oldu diye kimsenin bir şey deme hakkı yok bence tabi her zamanki gibi harika bir bölüm olmuş eline emeğine sağlık
    Sürekli bölüm gelmeside harika

  4. Çok güzeldi ellerine emeğine sağlık
    Ahh evin inşallah sende güzel bir yol çizersin
    Yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum

    1. Maalesef çevremizde evin gibi hor görülen insanlar var hikaye çok güzel gidiyor ellerinize yüreğinize sağlık yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum

  5. Okurken sinir harbi yaşıyorum .. cesur adlı hikayede kardeşlerden biri evinle evlenecekti umarım o satırları çabuk okuruz içimize su serpilir şöyle okumuş sağlam bir evin okumak güzel olacak .. çisem hanım ve erhan beyden ufak kalp çırpıntıları geliyor güzel olacak bence

  6. Evin yaralı kuzum insaallah oda sever ve sevilir hele o minik kuzuma yaptıkları çok ağır Allah bildiği gibi yapsın

  7. Evine üzülüyorum ya biran önce evlense de uzaklaş o evden :'( nasıl yenge amca bunlar olmaz olsunlar ölürler insallh ayrica babaanne aşırı dolduruşa geliyor yıllardır belli düzelir umarım :/ Erhan çok iyi yaptı ❤️ Hikmet beye üzülüyorum ya kalp krizi geçirecek gibi kolunu tutuyor :'( 🙁 annesi belki akillanir hastalanınca 🙁

  8. Hikmet Bey’in gözü açılıyor ama ne zaman patlar bilmem. Kardeşini ve karısıyla birlikte akrabalarını kovacağı gün yakındır. Erhan ve çilem seve seve yapar o ayrı
    Evinden çok iyi avukat olur çilem yardımcı olur ona.
    Amca ve yenge annelikten babalıktan nasibini almamış şar. Varsa yoksa diğer kızları o da ellerinde patlarsa iyidir. Mal kaçırıyorlar birde.

  9. Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık evin ve arafa çok üzüldüm ama c8sem ve erhan koruyacak onu biliyorum

  10. Çişeem hanımağam yürü be kim tutar seni seviyorum kız yazarcığım harika bir bölüm dü emeğine yüreğine sağlık

  11. Okurken hepsini parçalamak istiyorum zalim pislikler onca zengin olsalar ne gözümde sokaktaki kimsesiz biri kadar değerleri yok

  12. Allahım ya okurken sinirden başım ağrıyor nasıl merhametsiz kötüler yine de çok seviniyorum Çisem ve Erhan o kadar güzel ağızlarının payını veriyorlar ki bayılıyorum bu çifte yine çok keyifle okuduğum bir bölüm oldu emeklerine sağlık güzel yazarım ♡♡

  13. Emeğine yüreğine sağlık yazarcım çisemin başına çorap örmeseler bari çok göze battı inşallah bişey yapmazlar kıza.

  14. Ah o yenge ah hep var onlardan hiçde bitmezler gebermeyesiceler, çisemin içinden kaplan çıktı resmen ☺️

  15. Kaleminize hayranım basılı kitaplarınızın hepsi kitaplığımda mevcut sitenizi yeni keşfettim desem güçlü kadın karakterlere bayılıyorum Çisem çok güçlü ve adaletli inşallah bu adaleti konaktaki sığ beyinlileri yola getirir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir