Cesur 60. Bölüm

Merhaba arkadaşlar, bu akşam bölüm biraz geç geldi elimde olmayan sebeplerle bölüm gecikti. Bir sonraki bölüm daha erken gelebilir. Biraz durgun bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz.

***

Genç kız koşturarak hazırlanırken geç kaldığı için kendine kızıyordu. Bu gün çok işi vardı ve o aptal gibi gece film izleyerek geç uyumuştu. Hızla üzerini değiştirdikten sonra saçını tepesinde topuz yaparak çantasını alıp odasından çıkmıştı. Merdivenlerden koşarak inerken Ayşem Hanım seslenmişti.

“Yavaş kızım?”

“Geç kaldım Ayşem teyze, acele etmem gerekiyor.”

“Cesur şimdi çıktı ona yetişebilirsen birlikte gidersiniz.” Genç kız uzaktan yaşlı kadına öpücük atarak hızla kapıya koşmuştu. Cesur arabasını çalıştırmak üzereyken Gülsüm elini kaldırarak “Cesur enişte bekle,” diye bağırınca genç adam kızı fark etmişti.

“Geç kaldım, çok geç kaldım.” Arabaya binen genç kız Cesur’un kendisine baktığını görünce yutkunmadan edememişti. Kim onun gibi patrona geç kaldığını itiraf ederdi ki? Yüzüne sevimli olduğunu düşündüğü bir gülümseme yaymaya çalışırken genç adam başını iki yana sallayarak konuşmuştu.

“Boşuna sevimli olmaya çalışma Gülsüm, yemiyorum.”

“Neden ama ilk kez geç kalıyorum biliyorsun.” Cesur omzunu silkerek cevap vermişti.

“Bu benim sorunum değil. Ne kadar geç işe gidersen o kadar geç çıkarsın haberin olsun.” Gülsüm adamın sözleri ile yüzünü asarken sessizce arkasına yaslanmıştı. Gülsüm işe başlayalı bir ay olmuştu. Ayşem de derslerine başlamıştı.

“Aylin abla nasıl oldu?” Gülsüm konuyu dağıtmak için sorarken Cesur derin bir iç çekmişti. Aylin’in hamileliği aileyi neşeye boğarken zor bir gebelik geçiriyor olmasıysa üzüyordu. Belki de tek şikayet etmeyen Aylin’in kendisiydi. O hiç anne olamayacağını düşünürken çektiği zorluklar ona nimet gibi geliyordu. Sürekli evde dinlenerek vakit geçirirken kafesini de güvendiği bir arkadaşına emanet etmişti.

“Daha iyi, yatıyor işte.”

“Keşke elimden bir şey gelse enişte, inşallah bebeğinizi sağlıkla kucağınıza alacaksınız.”

“İnşallah. Sen ne yaptın alışabildin mi?” Gülsüm’ün yüzü gelen soruyla asılmıştı.

“Pek alıştığım söylenemez enişte,” dediğinde Cesur kaşlarını çatmıştı.

“Sana kaç kez söyleyeceğim bana enişte deme diye? Sevmiyorum biliyorsun.”

“O zaman patron diyeyim.” Cesur onaylamaz bir şekilde başını sağa sola sallarken yeniden sormuştu.

“Problem ne? Sana kötü mü davranıyorlar?” Gülsüm yüzü asılarak adama bakmıştı.

“Arşiv işi yaptırıyorlar patron. Ben muhasebeciyim ama bana çömez muamelesi yapıyorlar. Ama ben onlara soracağım yakında bunun hesabını,” diye sinirlenen genç kız adamı güldürmüştü.

“Merak etme yakında alışırsın. Kendini kanıtlaman için çok çalışman gerek,” dediğinde Gülsüm başını salladı. Patronu haklıydı, o kendini kanıtlamak zorundaydı ve bunu çok yakında yapacağına inanıyordu.

Araba hastanenin önüne geldiğinde Gülsüm hızla aşağıya inerek koştur koştur muhasebe bölümüne gitmişti. Yoğun bir mesainin başlangıcını yaparken bu yoğunluğu ilk kez yaşamayacağını da biliyordu.

***

Kollarında ki kitapları tutmakta zorlanan Ayşem kendi kendine söylenirken sırt çantası almadığı için çoktan pişman olmuştu. Hocaların verdiği alternatif ders kitaplarının fotokopisini çıkarttığında bu kadar ağır olacaklarını düşünmemişti.  İki kolu da önceki dönemlere ait kitapların notlarıyla doluydu. İkinci üniversitesi olduğu için bazı derslerden muaf olsa da o derslerin notlarını elinin altında bulundurması gerektiğini düşünüyordu.

“Yardımcı olmamı ister misiniz?” Ayşem yanında konuşan genç adama kısa bir bakış atarak cevap vermişti.

“Teşekkür ederim, hallediyorum ben.”

“Biz aynı sınıftayız, adım Serhat!” dediğinde Ayşem gözlerini kapatarak kendi kendine söylenmeye başlamıştı.

“Türkiye’nin Serhat nüfusu sadece bana mı denk gelir anlamıyorum ki?” sessizce söylenen genç kız adamın dikkatini çekmişti.

“Bir şey mi söyledin?”

“Başka bir adınız olmasını umuyorum sadece. Serhat isimli kişileri pek sevmem de.” Ayşem’in açık sözlü olması genç adamı güldürürken cevap vermişti.

“Aslında göbek adımda var ama ben pek kullanmıyorum.” Ayşem derin bir nefes alarak ileride gördüğü boş bahçe masasına doğru ilerleyerek elindeki notları üzerine bırakmıştı. Yakında kol kası yapması muhtemeldi.

“İstersen sırt çantamı sana verebilirim. Yarın derste geri verirsin.” Ayşem bu teklifi kabul edip etmemek arasında gidip gelirken yanlarına yaklaşan adamla susmuştu.

“Bir sorun mu var?” Ayşem neredeyse her gün onu almaya gelen Serdar’ı görünce gözlerini devirmeden edememişti.

“Yok  bir problem. Sen neden geldin yine?”

“Seni almaya geldim, her gün bunu sormaktan bıkmıyor musun?”

“Senin ameliyatın yok muydu?” genç kız yanında ki adamı unutarak Serdar’a laf yetiştiriyordu.

“Bu aralar kimse doğurmak istemiyor sanırım,” dediğinde Ayşem neredeyse gülecekti. Serhan elini Serdar’a uzatarak araya girmişti.

“Merhaba ben Serhat, Ayşem’in sınıf arkadaşıyım.”

“Serhat!” diyen adamın gözleri kısılmıştı.

“Evet, birinci sınıf öğrencisiyim. Anladığım kadarıyla doktorsunuz.” Serdar soruyu görmezden gelerek genç adamın elini sıkmıştı. Biraz fazla sıkınca Serhat’ın yüzünün ifadesi değişmişti.

“Bak Serhat, Serhat’ları pek sevmem. Ayşem’in sınıf arkadaşı bir şeyi değiştirmez.” Ayşem ikilinin elleri ayrılmayınca araya girmek zorunda kalmıştı. Yoksa Serhat’ın parmakları kırılacaktı.

“Serdar hocam, artık elini bıraksanız diyorum.” Serdar kıza dönerek ciddi ifadesini yumuşatmıştı.

“Sen nasıl istersen güzelim,” dediğinde Ayşem yanağının içini ısırarak gülümsemesini bastırmıştı. Genç kız masanın üzerinde ki notları alarak genç adamın göğsüne vurur gibi yapıştırırken Serdar notların düşmemesi için hemen tutmuştu.

“Madem geldin, kolları koptu taşımaktan. Arabaya kadar sen taşı,” dediğinde Serdar gülümseyerek genç kıza bakmıştı. Hissediyordu, Ayşem’in de ona alışmaya başladığını hissediyordu. Serhat’ın yanından geçeceği sırada duran genç kız “Göbek adın ne?” diye sorunca Serdar kaşlarını çatmıştı.

“Efe, Serhat Efe,” dediğinde Ayşem başını sallamıştı.

“Yarın derste görüşürüz Efe, iyi günler.” Genç kız Serdar’ın çatık kaşları arasında öne çıkarken genç adama bakmayarak “Araba neredeydi?” diye sordu. Serdar Efe’ye ters bir bakış atarak önden giden kızın arkasından yürümeye başlamıştı. Ayşem’i sevdiğinden beri ergenler gibi davranmaya başlamıştı. Bazen kendi davranışlarına inanamıyordu. Arabanın yanına geldiklerinde Serdar uzaktan arabanın kapılarını açarak kızın ön koltuğa yerleşmesini izlemişti.  Elindekileri arka koltuğa bırakırken “Sırt çantan yok muydu, bu kadar ağırlığı neden kollarında taşıyorsun?” diye sordu. Arabaya binen adam kemerini takarken Ayşem adama kısa bir bakış atarak cevap vermişti.

“Bu kadar fazla olacaklarını düşünmedim.”

“Yine de sırt çantası kullanmalısın. Neyse aç mısın yemek yiyelim mi?” Serdar’ın sorusuyla genç kız açlığını hissetmişti.

“Açım ama eve gitsek daha iyi. Aylin ablayı fazla yalnız bırakmamış oluruz.” Serdar kızın sözleriyle başını sallamıştı. Ablasını biraz olsun tanıdıysa sıkıntıdan patlıyordu şimdi.

“Peki, şimdilik öyle yapalım ama yarın birlikte öğle yemeği yiyelim.” Ayşem adamı onaylarken yola çıkan ikili yol boyunca sohbet etmişti.

“Dersler nasıl? Hocalarını sevdin mi?”

“İlk okul çocuğu değilim Serdar, hocaları sevmeme gerek yok. Ayrıca merak ettiğin arkadaşının dersime girip girmediğiyse girmiyor. İçin rahat olsun.” Serdar derin bir nefes bırakarak rahatladığını belli etmişti.

“Senin adına sevindim. Gülay pek kız öğrenci canlısı değildir maalesef.”

“Bu etik mi? böyle bir okulda eğitmenlik yaparken ayrım yapması hiç etik değil. Öğrencilerine acımaya başlayacağım sen böyle konuştukça.”

“Elbette değil ancak bunu ona anlatmak çok zor. Duyduğuma göre dört yıl boyunca bıraktığı öğrencileri varmış. Sırf onun yüzünden mezun olamayanlar,” dediğinde Ayşem dişlerini sıkmıştı.

“Böyle insanlardan nefret ediyorum. Umarım ilerleyen zamanlarda benim dersime girmez. “

“Umarım,” diyen Serdar içinden dua ediyordu. Ayşem’in okulu uzatması demek onların kavuşmasına engel demekti. Kısa sürede eve geldiklerinde Serdar arka koltukta duran kağıtları alarak Ayşem’in arkasından eve yönelmişti. Kapıyı evin çalışanı açtığında genç kız gülümseyerek ona selam vermişti. Salondan gelen seslerle adımları oraya yönelirken babaannesi ve Aylin ablasını kafa kafaya vermiş bir şekilde örgü örerken bulmuştu.

“Kolay gelsin hanımlar, örgüye mi başladınız?” diye sorarken Aylin gülümseyerek genç kıza bakmıştı.

“kolaysa başına gelsin ama hiç kolay değil.” Ayşem kol çantasını koltuğun kenarına bırakarak ikilinin başından aşağıya dikilmişti. Ayşem Hanım geline nasıl örgü öreceğini öğretiyordu. Serdar salona girdiğinde ablasını o şekilde görünce gülmeden edememişti.

“Vay be ablama bak sen, ne ara örgü örmeye başladın?” dediğinde Aylin’in gözleri kısılmıştı.

“Sana da eğlence çıktı değil mi?” genç kadının sözlerine gülen Serdar ablasının yanağını öperek sormuştu.

“Bu gün nasıl oldun, daha iyi misin?” dedi.

“Evet daha sakinim bu gün. Fazla midem bulanmadı. Ağrım da yok.”

“Çok şükür, iki gün sonra kontrolün var biliyorsun. Bende seninle geleceğim.”

Ne gerek var Serdar, zaten Cesur da geliyor.” Serdar omzunu silkeleyerek ablasına bakmıştı.

“Yeğenimi görmek istiyor olamaz mıyım abla? Bakalım afacan kime benziyor.” Aylin kardeşine gözlerini devirirken Ayşem Hanımdan önce genç kız Aylin’i uyarmıştı.

“Abla ilmik kaçırdın,” Ayşem’in gösterdiği yere bakan Aylin’in yüzü asılmıştı.

“Bu kaçıncı ya, ben beceremeyeceğim anne, boş ver örmeyelim.”

“Olur mu kızım hemen pes etmek yok. Bak şöyle,” derken Ayşem Hanım kadına yeniden nasıl öreceğini göstermeye başlamıştı. İki kadının bu tatlı haleleri Ayşem’in çok hoşuna gitmişti.

“Ben üzerimi değiştirip geliyorum.” Arkasını döneceği sırada dayanamayarak “Sıra atladın yine,” dediğinde Aylin yüzünü asarak elindeki şişleri kucağına bırakmıştı.

“Ayşem neden söylüyorsun?” diye çıkışan babaannesi ile Ayşem gülerken Aylin inanmazca kayınvalidesine bakmıştı.

“Sende görüyorsun anne bana söylemiyorsun öyle mi?”

“Kızım sabırla yapmalısın bu işi. Hemen öğrenmeyi beklemen doğru değil. Zamanla daha güzel örersin. Ben bile bazen yanlışlar yapıyorum.” Genç kadın minnetle yaşlı kadına bakarken kardeşiyle göz göze gelmişti. Serdar ablası için çok seviniyordu. Gelin gittiği aile onu kendi kızlarından ayrı tutmuyordu.

“Çisil abladan haber var mı? Aradılar mı?” Serdar ablasına bakarken Ayşem Hanım iç çekerek cevap vermişti.

“Sabah aradı, iyi olduğunu söyledi. Asaf’ın ailesiyle tanıştı. Babaannesi amcaları halaları işte… Çisem yanında bu yüzden endişe etmiyorum. Sevim Hanım da kızlarımın arkasında duruyor.” Ayşem Hanım Çisil ve Asaf’ın Urfa’ya ailelerin elini öpmeye gideceğini duyunca gerilmişti. Asaf’ın annesi hariç diğerleri iki kız kardeşin aynı eve gelin gitmesine sıcak bakmamıştı. Çisem’in dediğine göreyse sorun kız kardeş olmaları değil, Urfa’lı olmamalarıydı.

“Merak etme anne, Asaf Çisil’in ezilmesine izin vermez. Zaten birkaç güne dönecekler.”

“Öyle de endişelenmeden edemiyorum. Çisem’in dediğine göre amcası ve onun karısı pek tekin insanlar değilmiş. Bir de Asaf’ın erkek kardeşi amcasının kızıyla evleneceği içinde aile biraz tepkiliymiş.”

“Amcasının kızıyla mı evlenecek? Hangi kardeşi?” Serdar şaşkınlıkla sorarken Aylin kardeşine cevap vermişti.

“Gürsoy sanırım… Amcasının Asaf ile evlendirmek istedikleri bir kızı varmış. Ama Sevim Hanım o kızı istemiyor. Çocuklarına kesin bir dille itiraz edince Gürsoy araya girip diğer kızı istemiş. Yakında buraya gelecekler tanışacağız nasıl olsa.”

“Madem amcası bu onlara kızını vermek istiyor neden Gürsoy’un diğer kızıyla evlenmesine karşı çıkıyor ki? Çok saçma,” dediğinde Aylin kardeşinin ifadesine dayanamayarak gülmüştü. 

“Amcanın diğer kızı daha önce evlenmiş, kocası ölünce baba evine dönmüş. Kadının küçük bir çocuğu var.” Serdar öğrendikleriyle derin bir nefes vermişti. Anlamıştı neden karşı çıktıklarını ama kızın babasının karşı çıkmasına anlam veremiyordu. Ne güzel işte dul kalan kızını isteyen biri vardı neden karşı çıkıyordu ki?”

“Bu işler beni aşar, haklarında hayırlısı olsun.”

“Sen Ayşem’i almaya mı gittin yine?” diye soran Aylin’le Ayşem hanımda genç adama dönmüştü.

“Hastam yoktu bende okula gittim. Bu arada Ayşem’i de almış oldum.” Aylin bu anlamsız sözlere gülerken Ayşem Hanım onaylamaz bir şekilde genç adama bakmıştı.

“Cesur yakında kapıya koyacak seni haberin olsun. Sürekli iş arasında Ayşem’i almaya gidemezsin. Ayrıca bunu kızın babasının gözüne sokarak yapıyorsun.”

“Atsın ne olacak, bana iş mi yok.”

“Ne demek bana iş mi yok, saçmalama Serdar. Kızı da bu kadar sıkboğaz etme. Babası bile kızının üzerine senin kadar düşmüyor. Ayrıca Cesur ile konuşacağım, Ayşem’e araba almasını söyleyeceği.”

“Bunu yapmana gerek yok abla, neden benim işime çomak sokuyorsun?”

“Çünkü kızı elinden kaçırmanı istemiyorum. Şuanda karşımda on yedi yaşında ki Serdar varmış gibi hissediyorum. Benim olgun kardeşime ne yaptın?” Aylin kardeşine kaşlarını çatarken Ayşem Hanım iki kardeşin arasına girmeden sessizce onları dinliyordu.

“Ben bu şekilde mutluyum abla,” diyen adam yüzünü asmıştı.

“Sadece senin mutluluğun önemli değil Serdar, Ayşem de önemli. Bırak kız ihtiyacı olduğunda sana ulaşsın.” Serdar bu sözlere susarken Ayşem Hanım ellerini çırparak “Bu konuları kapatın şimdi sırası değil. Yemek yedin mi oğlum, hemen bir şeyler hazırlasın kızlar.” Serdar yaşlı kadına buruk bir gülümsemeye bakarken bir süredir kapıda konuşmaları dinleyen genç kız salona girmişti. Genç adamın yüzünün asıldığını görünce morali bozulsa da bir şey dememişti.

“Babaanne ben çok acıktım, ne yemeği var?” Ayşem yaşlı kadına gülümseyerek bakarken Ayşem Hanım yerinden kalkarak torununun yanına yaklaşıp yüzünü okşamıştı.

“Sevdiğin yemekleri yaptı kızlar bu gün. Hadi gidip bakalım,” diyen kadınla salondan çıkıp mutfağa yönelmişti. İşlerini bitiren çalışan kızlar masanın etrafına oturmuş çay içiyorlardı. Ayşem Hanım ile genç kızı gördüklerinde hemen toparlanıp ayağa kalkmışlardı.

“Gülizar abla ne yemeği var?” Ayşem genç kadına sorarken yaşlı kadın elini kaldırarak “Oturun kızlar,” dedi. Gülizar ve diğerleri yaşlı kadının isteğine nazaran ayakta kalmayı tercih etmişlerdi.

“Bu gün sizin için sarma yaptık, ayrıca mercimek ve karalahana yemeği var,” dediğinde Ayşem’in gözleri parlamıştı.

“Ziyafet var desene,” Ayşem Hanım torununun sevincine ortak olurken kendi yöresinden ziyade Ayşem’in büyüdüğü yöreye göre yemek yaptırmıştı. Kızlar yemekleri ısıtırken Ayşem Hanım diğer çalışana dönerek “Salona iki kişilik hazırlarısınız kızlar masayı. Ayrıca yemekten önce üç çay bir portakal suyu salona getirirsiniz.” Ayşem Hanım torunuyla mutfaktan çıkarken ikili kol kola salona girmişti.

“Birazdan amsa hazır olur, biz Aylin acıkınca yemiştik. Siz birlikte yersiniz.” Serdar genç kıza dönerken Ayşem bakışlarını kaçırmıştı. İkili masanın kurulmasıyla masaya geçerken Ayşem Hanım Aylin’e yeniden örgü öğretmeye başlamıştı.

***

Cesur peş peşe iki zorlu ameliyata girip çıktıktan sonra oldukça yorulmuştu. Hastane gün geçtikçe daha kalabalık oluyordu. Özellikle Cesur’un geldiğini duyan birçok hocası ve üniversiteden tanıdığı meslektaşları da onu görmeye gelmeye başlamıştı. Hasta yakınlarına gerekli bilgiyi verdikten sonra odasına çıkarken aklına gelen kişiyle farkında olmadan dudakları kıvrılmıştı. Sabahtan beri karısıyla konuşmadığı için hızla odasına girerek çekmeceye bıraktığı telefonu alıp karısını aradı. Birkaç çalıştan sonra genç kadın telefonu açtığında gözlerini kapatarak aşık olduğu sesi dinlemeye başladı.

“Cesur, cevap vermeyecek misin?” Aylin’in seslenmesiyle genç adam kendine gelerek konuşmuştu.

“Nasılsın, ağrın var mı?”

“İyiyim beni merak etme. Yoğun muydu bu gün?”

“Ameliyattan yeni çıktım. Sesini duymak istedim.”

“Nasıl geçti ameliyat? Hasta iyi mi?” Cesur gülümseyerek karşısında ki duvarda asılı olan hat tablosuna bakmıştı. Bu tabloyu ona Aylin hediye etmişti. İç içe geçmiş vav ve elif harfinin mükemmel bir tasviriydi.

“Yaşayacak, daha iyi olacak. Sen ne yapıyorsun?”

“Annem örgü öğretiyor bana.” Kadının sözlerine Cesur gülerken Aylin kocası görecekmiş gibi kaşlarını çatmıştı. “Neden gülüyorsun?”

“Seni örgü örerken hayal edemiyorum. Sen sevmesin ki bu tür işleri.”

“Yapacak başka bir şey bulamadım. Sıkıntıdan patlamak üzereyim. Yatmak bana göre değil Cesur.” Genç adam karısının sözleriyle üzülmüştü. Ona hak veriyordu. Aylin bu zamana kadar boş duran bir kadın olmamıştı. Aktif bir iş hayatı ve yoğun tempoda olan bir yaşantısı vardı. hamilelikle birden yaşantısı daha monoton bir hal alınca Aylin’in sıkılması kaçınılmazdı.

“Biraz dişimizi sıkacağız karıcım. Sonrasında istesen de dinlenemeyeceksin.”

“Sağlıkla doğsun da ben dinlenmeyeyim Cesur,” Genç kadının sözleri ortamı duygusallaştırmıştı. Serdar ablasının sözlerine dayanamayarak yerinden kalkıp kadını yanına gelmişti.

“Abla o nasıl söz, elbette sağlıkla alacağız bebeğimizi kucağımıza.”

“Serdar mı o?” Cesur genç adamın sesini duyunca kaşlarını çatmıştı. Aylin kocasının ses tonuna gülmemek için kendisini sıkarken başıyla onaylarken sözle de tasdiklemişti.

“Evet, Serdar geldi.”

“Yine okula gitti değil mi? Söyle ona işini aksatacaksa çıkışını verelim.”

“Saçmalama Cesur, ne çıkışı?” Serdar ablasının çıkışıyla tek kaşını yukarı kaldırmıştı.

“Ne oldu abla, eniştem ne diyor?”

“Şunu telefona verir misin karıcım, kardeşin olacak herife bir çift lafım olacak.” Aylin tedirgin bir şekilde telefonu genç adama uzatarak “Cesur seninle konuşacak,” dedi. Serdar telefonu eline alarak ablasından biraz uzaklaşınca “Sen dinliyorum enişte,” diye konuşurken Cesur’un gür sesiyle telefonu kulağından biraz uzaklaştırmıştı.

“Bana bak kızımın etrafında dolanıp durma. Canımı sıkma benim.”

“Olur enişte, sen istedin ya ben hemen kabul ettim.” Serdar şakacı bir tavırla konuşurken Cesur yeniden çıkışmıştı.

“Şaka yapmıyorum Serdar, kızımı biraz rahat bırak.”

“Bunu kendisi söyleyebilir değil mi eniştecim. Ne oldu yakında damadın olacağım için mi bu tavırlar.”

“Bana bak getirme beni oraya. Canımı sıkmaya devam edersen o kapının eşiğinden geçirmem seni.”

“Orası biraz zor abicim, Ayşem teyze sana izin vermez. İstediğim zaman Ayşem’i göreceğim.” Serdar konuştukça Ayşem kaşlarını çatarak genç adama bakıyordu. Sanki bile isteye babasının damarına basıyor ve bundan keyif alıyordu.

“Bence çok emin olma Serdar, dedeme çıtlatmam yeter,” diyerek araya giren Ayşem ile Serdar şoka uğramıştı.

“Bunu yapamazsın, yapmazsın Ayşem!”

“Neden yapmayayım? Babamla bu şekilde konuşmandan hoşlanmıyorum.” Ayşem oldukça ciddiydi. O babasının küçük bir ihtimal dahilinde olsa üzülmesine dayanamazdı. Ayşem’in ciddi olduğunu anlayan Serdar duraksarken kulağına yankılanan Cesur’un son sözleriyle telefonu kapatmıştı.

“İşinin başına dön Doktor Serdar!”

Ayşem “Benim dersim vardı, izninizle.” Diyerek yanlarından ayrılırken Serdar kızın arkasında bakmakla yetinmişti. Aylin kardeşinin üzüldüğünü görse de bir şey demedi. Serdar’ın bazen abartılı davranışlar sergilediğini o da görebiliyordu.

“Ben hastaneye döneyim abla, sonra yeniden gelirim.” Aylin’in yanağını öperek kapıya yönelirken Ayşem hanımda genç adamı yolcu etmek için peşinden gitmişti.

“Dikkatli git evladım, akşama yemeğe bekliyorum.”

“Akşama bir arkadaşımla buluşacağım Ayşem teyze başka sefere. Hem Cesur eniştemin gözüne de görünme bu şekilde.” Ayşem Hanım gülümseyerek elini öpüp giden adamın arkasından bakmıştı. Genç adamın evden ayrılığını odasının penceresinden izleyen Ayşem derin bir iç çekerek yatağının üzerine oturdu. Gülsüm’e misafir odalarından birini kalıcı oda olarak dekore ettikleri için yeniden odasında tek başına kalıyordu.

“Keşke Çisil halam olsaydı, en azından onunla vakit çok güzel geçiyordu.” İki halasını da özlemişti genç kız. İç çekerek iki halasını da aynı anda görüntülü arayan genç kız bir süre sonra ekranda beliren iki kafayla gülümsemişti.

“Bu suratı biliyorum, ne oldu? Canını ne sıktı yine?”

“Sizi özledim, bu kadar uzağa evlenmek zorunda mıydınız?” Ayşem sitem ederken iki kadında duraksamıştı. Yan yana olan kardeşler tek telefonla konuşurken Çisil neşeli bir konuşmanın başlangıcını yapmıştı. Bir saate yakın konuşan hala yeğen gülümseyerek telefonu kapatmıştı. Ayşem ilk tatilinde halasının yanına gitmeyi aklına koyarak yatağına uzanmıştı. Gülsüm gelene kadar biraz dinlense iyi olacaktı.

***

Genç kız yorgun bir şekilde masasına başını yaslarken çıkış saatine daha bir saat olduğunu görünce kendi kendine söylenmeye başlamıştı.

“Ne vardı sanki sabah uyuya kalacak? Ne güzel şimdi bende evde olacaktım.” Kendi kendine söylenirken kapısının tıklanıp birkaç saniye sonra açılmasıyla başını yavaşça masasından kaldırmıştı.

“Burada olduğunu duyunca sana kahve getirdim.” Deniz odaya girerek elindeki kahveyi kızın önüne bıraktı.

“Teşekkür ederim, bir saat cezalıyım.” Deniz gülümseyerek kızın karşısına otururken başını iki yana yasladı.

“Cesur Bey bu konuda katı ha…” Gülsüm başını olumlu anlamda sallarken Deniz yine gülmüştü.

“Sabah geç gelince böyle bir ceza verdi. Ne yapalım yorgun olsam da benimde işime gelmedi değil.” Gülsüm’ün sözleriyle Deniz tek kaşını kaldırmıştı.

“Senin adına sevindim. Yemek yedin mi? Kantine ineceğim bir şey ister misin?” Gülsüm kahvesini alarak ayaklanmıştı.

“Birlikte inelim yoksa bu sandalyeye yapışıp kalacağım,” dediğinde Deniz kapıyı açarak kenara çekilmişti.

“Buyurun hanımefendi, önden sizi alalım.” Gülsüm genç adama reverans yaparak kapıdan çıkarken Deniz de genç kızın peşinden onu takip etmeye başlamıştı. Gülsüm elinde ki kahve kupasını genç adama uzatırken Deniz’in kahveyi almasıyla kollarını gererek esnemeye başlamıştı.

“Tüm bedenim tutulmuş eğilmekten.” Deniz gen. Kızın neşesi, umursamaz tavırları Deniz’in çok hoşuna gidiyordu. Gülsüm oldukça neşeli bir kızdı ve ağzına ne gelirse söylüyordu. Patavatsız bir kızdı ama hemen kendini sevdiriyordu.

“İşlere alıştın mı? ayın beşinde bizi nereye götüreceksin?”

“Ayın beşinde mi? Neden sizi bir yere götüreyim ki?” Gülsüm genç adama kısa bir bakış atarak sormuştu. Kantine girmeden önce adama dönerek devam etmişti. “Ayın beşine ne kadar var ki?” Deniz, kızın saf sorusuyla kahkaha atarken Gülsüm kaşlarını çattı.

“Neden şuanda benimle dalga geçtiğini hissediyorum?” Deniz, kızın sorusu ile gülmesini bastırarak başını iki yana salladı.

“Ne haddime sizinle dalga geçmek Gülsüm Hanım. İlk maaşınızla bize bir yemek ısmarlarsınız diye düşünüyorum.” Gülsüm genç adamın sözleri ile duraksamıştı.

İlk maaşı…

Genç kız adamın sözleri ile gözleri parlayarak Deniz’e bakmıştı. Kızın ani hareketiyle Deniz yerinde duraksamıştı.

“Ne oldu?”

“İlk maaş mı dedin sen?” kızın parlayan yeşil gözleri genç adamın radarına takılırken farkında olmadan başını aşağı yukarı sallamıştı.

“Ayın beşinde alacağın maaştan bahsediyorum. Bir ayı doldurdun farkında mısın?”

“Hatırlattığın için teşekkür ederim, nereye gitmek istersin? Ama çok lüks bir yere gidemeyiz haberin olsun. Paramı idareli kullanmam gerek,” dediğinde Deniz şaşırmıştı.

“Neden? Kira derdin yok, birikim mi yapacaksın?” ikili kantin büfesine doğru ilerlerken Gülsüm maaşıyla yapacaklarını hayal etmeye başlamıştı. Kalabalık olmasa sevinçten hoplayıp zıplayacaktı. Bu onun ilk işiydi ve ilk kez maaş alacaktı.

“Oh be içim rahatladı,” diyen kızla Deniz iki tost söyleyerek beklemeye başladı. Birlikte boş masalardan birine geçtiklerinde Gülsüm’ün neşesi kaybolmuştu.

“Neden sustun?”

“Ailen nerede Deniz?” genç adam gelen soruyla duraksamıştı. Kızın mahzunluğunun nedenini az çok anlamıştı.

“Aileni mi özledin?” Gülsüm buruk bir gülümsemeyle başını iki yana sallamıştı.

“Hayır. Onları özlemediğim için kötü evlat olur muyum Deniz?” kızın sözleriyle adam ne söyleyeceğini bilememişti. Ailesini özlemediği için kötü evlat olup olmadığını düşünen biri vardı karşısında.

“Aileye göre değişiz Gülsüm, benim ailem burada ama onlarla çok görüşmüyorum.”

“Neden?”

“Okuduğum bölümü onaylamadılar da o yüzden. Babam işletme okumamı istiyordu.” Gülsüm başını hafif sallayarak adamı onaylamıştı. İkili bir süre daha sohbet ettikten sonra yanlarında ki sandalyenin çekilmesiyle ikilinin bakışları yanlarına oturan Serhat’a bakmıştı.

“Oturmanı söylemedik Serhat!” kızın çıkışmasıyla genç adam omzunu silkmişti.

“İzin istemedim zaten Gülsüm, işe başladığından beri görüşemedik.”

“O senin ayıbın, ben yeniyim. Hayırlı olsuna geldin de bir şey mi dedik?”  Gülsüm’ün ani çıkışmasıyla genç adam gülmüştü.

“Hep böyleydin, hiç değişmeyeceksin değil mi? kasabada nasılsan burada da aynısın.”

“Neden değişeyim, mekanlar değişti ben değiş.” Gülsüm omzunu silkerken Serhat hafif gülümsemişti.

“Ayşem hastaneye artık uğramıyor. Sen bilirsin nasıl, okula alışabildi mi?”

“Bundan sana ne?”

“Bu şekilde konuşma, biz eski arkadaşız Gülsüm, merak etmem normal değil mi?”

“Sen etme Serhat, onun için endişelenecek başka biri var. Sen işine bak yeter.”

“Serdar hocayı diyorsun değil mi?” Serhat’ın yüzü asılmıştı. Ayşem’in net fikirleri olduğunu biliyordu. Bir şeye yok dediği anda asla geri dönmezdi. Onun arkadaşlığını kaybetmişti. Bunu biliyordu ama umut etmekten de duramıyordu. Ayşem arayıp bulamayacağı kadar mükemmel bir arkadaştı.

“Aynen, Serdar hoca diyorum. Adamın gözüne çarpmamaya çalışmalısın.”

“Ne alakası var. Ben işimi yapıyorum, Ayşem benim arkadaşım.”

“O eskide kaldı, Ayşem seninle görüşmek istemiyor.”

“Bazen çok acımasızsın oluyorsun Gülsüm. İki arkadaşını barıştırmak yerine sen aralarının açılmasına sevinecek haldesin.”

“Neden sizi barıştırayım? Sen Ayşem’i aldattın. Kızın gözünün içine sokarcasına sevgilini kasabaya getirdin. Şimdide kalkmış Ayşem’le barışmana yardım etmemi istiyorsun.”

“Biz sadece sevgili değildik Gülsüm, iki yakın arkadaştık.”

“Nedense o arkadaşlıkta hep ödün veren Ayşem oldu. Böyle daha mutlu kuzenim. Sen gölge etme yeter.” Genç kız yerinden kalkarak odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Biraz daha kalırsa Serhat’a saldıracak durumdaydı. Hâlbuki onun düşünmesi gereken tek şey alacağı paraydı.

****

Sonraki bölümde görüşmek üzere… Yorumlarınızı bekliyorum.

59. BÖLÜM <<<<<<<———->>>>>>> 61. BÖLÜM

28590cookie-checkCesur 60. Bölüm

14 yorum

  1. Vallahi hergün bir bölüm yayınlanıyor.Benden mutlusu yok. Serda fazla kaşınıyor cesurun şalterler atıyor bakalım ne olacak
    Emeğine sağlık

  2. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ Serdar çok üzülüyor ya çok uzuyorlar Ayşe yakın davransa ya artık biraz 🙁 Deniz ve Gülsüm harikalar ya ❤️ Cisil de gitmiş Urfaya merak ettim o bölümü şimdi 😀

  3. Ayşem efeyle iyi arkadaş olacak gibi sevdim efeyi☺️
    Gülsüm neşeli deli dolu deniz ve ikisi çok uyumlu.
    Serhat kötü biri değil ama ayşemle en azından arkadaş olarak kalabilirler gibi

  4. Hep kaybedecince kıymete biner ya yazık seninki sevmek değil zengin olduğunu bilince yanaşmak

  5. Akşamdan beri yorum göndermekte zorlandım. Yorum gönder butonuna bastıkca ekran ekran sabit kaldı.

    Gülsüm güzel konuştu. Aylin yeni hobi buldu. Ayşem Serdarı uyarması doğruydu geçbile kaldı.

  6. Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık gülsüm çok Sen şakrak bir kız ve denizle olurlar bence serdar fazla mı üstüne gidiyorsun aysemin biraz rahat bıraksan aslında ayşem de seni arayacak ama fırsat vermiyorsun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir